c sayfasından devam
24-) Velleziyne fiy emvalihim hakkun ma'lum;
Onlar
ki, onların mallarında bilinen bir hak vardır; (A. Hulusi)
24 - Ve
onlar ki mallarında vardır bir hakkı malûm(Elmalı)
Velleziyne fiy emvalihim hakkun ma'lum
yine o kimseler belirli kimselerin mallarında hakları olduğunu bilirler. Yani
kendi mallarında belirlenmiş, o belirlenmiş kimselerin kimler olduğu Kur’an da
ifade edilmiş 8 sınıftır. Yani adları sayılmış belirli kimselerin kendi
mallarında hakları olduğunu bilirler, bilenlerdir onlar.
25-) Lissâili velmahrum;
Yardım
talep eden ve mahrum için. (A. Hulusi)
25 - Hem
sâil için hem mahrum. (Elmalı)
Lissâili velmahrum isteyebilen ve
isteyemeyenlerin hakları olduğunu bilirler. Bu da ikincisi. Tatminsiz demiştik
değil mi hep en büyüğü isteme, küçüğe iltifat etmeme şeklinde insanda bir
ahlaka dönüşürse işte o zaman paylaşma bunun sonucu gerçekleşir. Yani
dünyalıklarla tatmin olmaz insan. Bunların küçük şeyler olduğunu bilir, inanır
ve anlar, artık servetini paylaştırmaya başlar. Servette yoksulun hakkı
olduğunu bilir. Yoksulun hakkını verir. Adeta servetini kendi miracında
ayağının altına bir yükseltici olarak koyar, verir. Tabir caizse sırtındakini
hafifletir. Servetinin atı olmaz, servetini altında Burak a çevirir. Kendisini
miraca çıkaran bir Burak a. Onun içinde sırtından alır altına yedirir, Burak a
yedirir, yem yapar servetini, O zaman servetinin sırtında süvari olur. hem de
bir gök süvarisi. Miraca yücelirken, Miraç basamaklarını tırmanırken. Zül
me’aric olan, basamaklar sahibi olan Allah’ın kendisine sunduğu imkanları işte
bu şekilde daha doğru ve tam bir biçimde kullanır.
26-) Velleziyne yusaddikune Biyevmiddiyn;
Onlar
ki, din (ceza - yapılanların sonucunun
yaşanacağı) süreçlerini tasdik ederler! (A.
Hulusi)
26 - Ve
onlar ki dîn gününü (ceza' gününü) tasdîk ederler. (Elmalı)
Velleziyne yusaddikune Biyevmiddiyn
yine onlar din gününü gönülden tasdik ederler. Tek dünyalı değildirler, çift
dünyalıdırlar onun içinde tek dünyalılar gibi hareket etmezler. Tek dünyalı
olan zaten paylaşamaz. Allah’a güvenemez ki Allah için tasadduk etsin. Allah’a
güvenenler Allah yolunda harcarlar.
27-) Velleziyne hüm min 'azâbi Rabbihim
müşfikun;
Onlar
ki, Rablerinin azabından endişe duyanlardır. (A. Hulusi)
27 - Ve
onlar ki Rablerinin azâbından korkarlar. (Elmalı)
Velleziyne hüm min 'azâbi Rabbihim müşfikun
yine onlar rablerinin azabından tir tir titrerler. Kelimenin kök manasıyla
alırsak rablerinden mahrum olma korkusuyla tir tir titrerler. Müşfikun;
yürekten titremek, ta kalp tellerinin tir tir titremesi.
28-) İnne 'azâbe Rabbihim ğayru me'mun;
Muhakkak
ki Rablerinin azabına karşı güvenceleri yoktur! (A. Hulusi)
28 - Çünkü
rablerinin azâbından emîn olunmaz. (Elmalı)
İnne 'azâbe Rabbihim ğayru me'mun
çünkü hiç kimse, ama hiç kimse rabbinin azabından emin olamaz. Yani rabbinin
azabına karşı dokunulmaz değildir. Bir garantisi yoktur. Allah resulünün
titreyişini hatırlayalım. Vallahi diyordu değil mi, Osman Bin Maz’un un evinde
vefat ettiği hanenin sahibesine ve tubâ
lekel cenne ya Osman demişti de ev sahibesi, Cennet sana helal olsun ey
Osman demişti de. Allah Resulü arkadan taziye için geldiğinde bu sözü duyup ona
dönerek; Vallahi ma
edriy ene resulullahi ma yüf'alu Biy. Ben Allah’ın resulü olduğum
halde yarın bana ne yapılacağını ben bile bilmiyorum demişti.
Bir gece göz yaşlarıyla
uykusundan Hz. Aişe’nin altında ki şilte ıslanmış ve uyuyan Aişe’yi bu ıslaklık
uyandırmıştı da Allah resulünün saatler boyu hıçkırışına bakan Aişe
dayanamayıp; Ya ResulAllah kendini helak ediyorsun deyince; Efelâ ekûnü abden şekûrâ ya Aişe Ben
çok şükreden bir kul olmayayım mı ey Aişe demişti.
Hz. Yunus’un tevbesini
hatırlayalım. lâ
ilâhe illâ ente subhâneKE inniy küntü minez zâlimiyn; (Enbiya/87)
Allah’tan başka tapılmaya layık varlık yoktur. Seni tenzih ve tespih ederin ey
Allah’ım, ben nefsime zulmettim, ben nefsime zulmedenlerden oldum demişti,
tevbe etmişti.
Onun için Ben-i Cezime olayında
Halid Bin Velid bir gece baskınında suçlularla beraber suçsuzları da öldürmüştü
de Allah Resulü onların kan bedellerini ödemekle kalmamış, yüzünün rengi atmış
gözlerinden yaşlar boşalarak Halid’in yüzüne bakmayıp; Ya rabbi ben Halid’in
yaptığından berîyim, ben onun yaptığından berîyim, ben onun yaptığından berîyim
diye yüreğinden titremişti tabir caizse. Onun için buna benzer bir çok hadiseyi
hatırlayacak olursak yürekten titremenin ne olduğunu anlarız.
29-) Velleziyne hüm lifurûcihim hafizun;
Onlar
ki, cinsel organlarını aşırılıktan korurlar. (A. Hulusi)
29 - Ve
onlar ki apışlarını korurlar. (Elmalı)
Velleziyne hüm lifurûcihim hafizun
yine onlar iffetlerini korurlar. Muhafaza ederler.
30-) İlla 'alâ ezvacihim ev mameleket eymanuhüm
feinnehüm ğayru melumiyn;
Eşleri
veyahut tasarrufları altındaliler müstesna! Çünkü onlar (bundan dolayı) kınanmazlar!
(A. Hulusi)
30 - Ancak
zevcelerine veya milki yemînlerine başka, Çünkü bunda levm olunmazlar. (Elmalı)
İlla 'alâ ezvacihim ev mameleket eymanuhüm
ancak eşleri yani meşru şekilde sahip oldukları kimseler müstesna feinnehüm ğayru
melumiyn onlar bundan dolayı asla kınanamazlar. Yani evlilikten
dolayı sofuluk yapmadıkları için kınanamazlar. Meşru bir biçimde evlendikleri
için kınanamazlar. Burada ki ev tefsiriyye olarak, yani manasına tercümeye
geçti.
Burada ki mameleket eymanuhüm meşru biçimde sahip oldukları manasına gelen bu
ibare, köle olarak anlaşılacak olursa eğer, yalnız kadın değil erkek köleleri
de içermesi lazım çünkü dişiye ya da erkeğe herhangi bir tahsis edilmesine dair
ibarede bir işaret yok. Üstelik aynı bu ayette geçen ezvac her iki eşi de
birden kapsayan bir kelime. Mücahid’in İbn. Abbas’tan naklederek yaptığı yoruma
dayanarak biz bunu meşru eşler, yani savaş esirlerinin sadece kadınlarına
yönelik bir uygulama değil meşru eşleri kapsadığı ve ifade ettiğini rahatlıkla
söyleyebiliriz. Yani savaş esirlerini değil meşru eşleri ifade eden bir ibare.
[Ek bilgi; Ancak hanımlarına ve
ellerinin kazandığı, mülkleri altında bulunan cariyelerine karşı başka. Çünkü
onlara karşı kınanmazlar. Falancanın üç dört zevcesi var, mülkü altında şu
kadar cariye var diye övülmeleri gerekmezse de kınanmazlar ve yerilmezler.
Kimsenin onları edebe, hukuka ve şeriate aykırı davranıy o r görerek kınamaya
ve yermeye hakkı yoktur. Zira hanımları nikah akdi, cariyeleri de onların mülkü
olmalarıyle kendilerine helal olmuşlardır. (Elmalı – tefsir)]
[Ek bilgi 2; Hele hele câriye
konusunu asla kabullenemiyoruz. Câriye kelimesini ağzımıza bile almaktan
korkuyoruz. Câriye diye bir ortamı, yani savaş ortamını düşünmekten bile
ürküyoruz. Çünkü câriye konusu gündeme geldi mi, savaş gündeme gelecektir,
cihad, şahadet gündeme gelecektir. Böylece rahatımız kaçacak, iştahımız
gırtlağımızda düğümlenecek diye câriye kelimesini ağzımıza bile almaktan
korkuyoruz. Allah’ın apaçık âyetlerini sanki örtbas ediyor, küfretmeye
çalışıyoruz.
Tabii böyle bir toplum pek çok
nîmetlerden mahrum olmayı yudumlamak zorunda kalacaktır. İşte hayatımız belli,
uzun lafa ne hacet? Halbuki Ebu Zerr efendimiz der ki: “Karnı aç olup da, ya da
câriyeleri olmayıp ta kılıcı eline almayana şaşarım” der.
Câriyeyi bilmem. Nedir?
Kimdir? Nasıldır? Bugüne kadar hiç görmedim. Ama câriye konusunda şöyle bir
genelleme yapalım;
Bir kadına soracakmışsınız.
Teyze, yenge, bacım, hanım, namusuna hiç helâl gelmeyecek. Boşandın diye,
kocandan ayrıldın diye hiç ayıplanmayacaksın. Kimse sana tek kelime bile bir
şey demeyecek. Malın-mülkün, evin-barkın, paran-pulun, ekmeğin, suyun
verilecek. Bütün ihtiyaçların giderilecek. İstersen istediğin birisiyle evlenme
imkânın da sağlanacak.
Bütün bunlara rağmen yine de
kocanla beraberliğe devam mı? Yoksa tamam mı? Bitti mi? denilse. Eğer o kadın:
“Aman! Ah!! Ah öyle bir şey olsa! Ah öyle bir fırsatım olsa bir gün bile bu
adamla kalmazdım! Bir gün bile bu adama tahammül etmezdim!” diyorsa, işte bu
kadın köledir, câriyedir. Değilse, hayır hayır, her şeye rağmen kocamla
beraberliğe devam diyorsa o zaman da işte o kadın hürdür, hürredir, evliliğine
devam edilecektir deniyor. (Besâiru-l Kur’an – Ali Küçük)]
Devam ediyor e sayfasına geçiniz.
Meariç suresini toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder