a sayfasından devam
7-) Sahhareha 'aleyhim seb'a leyâlin ve
semaniyete eyyamin husumen feteralkavme fiyha sar'a keennehüm a'cazu nahlin
haviyeh;
Onu (kasırgayı) onlara, yedi
gece ve sekiz gün musallat etti! O toplumu orada içi boş hurma kütükleri gibi
yere yıkılmış görürsün! (A. Hulusi)
07 - musallat
etmişti Allah onun üzerlerine yedi gece sekiz gün huşûm halinde: köklerini
kesmek üzere müstemirren. Bir de görürsün ki o kavmi o müddet zarfında yıkıla
kalmışlar. Ve sanki içleri kof hurma kütükleri imişler. (Elmalı)
Sahhareha 'aleyhim seb'a leyâlin ve semaniyete
eyyamin husuma Allah üzerlerine o kasırgayı 7 gece 8 gündüz
kesintisiz bir biçimde estirdi. Husum; kesintisiz manasına gelebileceği gibi
Hasmudda’ kullanımından yola çıkarak yarayı dağlamak manasına gelir bu.
Dağlayan, dağlayıcı bir bela. Veya 3. bir manası daha var; kesmek, yani husum
el katl manası vermiş lügatlar. Kökünü kesen, kökünü kazıyan, köküne kibrit
suyu döken bir bela kasırgasıyla onları helak etti.
feteralkavme fiyha sar'a keennehüm a'cazu
nahlin haviyeh ne dehşet bir manzara, öyle ki tıpkı kökten kopup
savrulmuş hurma kütükleri gibi o kavmin orada çırpınıp kaskatı kesildiğini, taş
gibi kesildiğini gözünde canlandırabilirsin diyor. Yani donmuş kalmışlar her
kim ne yapıyorsa. Hatta tefsirlerde ifade edildiğine göre çoban donmuş,
koyunlar da donup kalmış, taş kesilmiş. Böyle bir bela.
8-) Fehel tera lehüm min bakıyeh;
Onlardan
geriye kalan ne görüyorsun? (A. Hulusi)
08 - Bak
şimdi görebilir misin onlardan bir bakıyye. (Elmalı)
Fehel tera lehüm min bakıyeh şimdi
geriye kalandan onların lehine bir şey görüyor musun? “Lâm”ı leh manası vererek
veya onlardan geriye kalan bir kişi görüyor musun? Biraz takdir ilavesi ile.
Ankebut/38. ayetinde onların kalıntılarından söz edilir. O halde onlardan
geriye kalan bir şey görüyor musun denildiğinde aslında beladan geriye kalan
kalıntılar değil, insan, veya birinci mana daha doğru onlardan geriye lehlerine
bir şey kaldığını görüyor musun. Manası.
Değerli dostlar neden Kur’an 30 a
yakın yerde bu iki kavmi bir arada ibret olarak sunar? Bu iki kavim birbirinin
devamı aslında. Âd ve Semud. Âd güneyde yaşamış Yemen’le Umman arasında, Semud
kuzey Arabistan da yaşamış, Arabistan la Ürdün arasında şimdi Medain-i
Salih denilen, hicr denilen bölgede yaşamış bir kavim. Âd helake uğradıktan
sonra Âd’ın kalıntıları artık bize burada dirlik, dışlık yok diye Kuzeye doğru
göçüyorlar, Kuzey Arabistan’a. Geliyor oraya konuyorlar, konmakla kalmıyorlar,
ders alacakları yere.
Biz orada medeniyetimizi çöle,
kumun içine yaptık, başımıza bela geldi. Burada öyle bir medeniyet kuralım ki
bir daha gelmesin diyerek taşlardan, yani dağların içinde ki kayalardan oyulu
apartmanlar yapıyorlar. Dağlar gibi kayaların içine oyarak apartman yapıyorlar.
Yani kaya gibi bir mimari geliştiriyorlar. Artık buna kimse dokunamaz, kimse
bir şey yapamaz demiş olmalılar sanırım.
Ve ne oluyor? Onlar aslında suçu
inşaat malzemesine bulacaklarına, suçu yaşanan ahlaksızlığa bulmaları lazımdı.
Yanlış baktılar, yanlış gördüler. Allah’ın gör dediği yerden bakmadılar.
Allah’ın gösterdiğini görmediler. Yani suçu davranışlarında arayacaklarına
inşaat malzemesinde aradılar ve malzemeyi değiştirdiler. Dünyanın en sağlam
malzemesiyle yaptılar binalarını. Yani granit kayaları oydular. Bugün hala
şahit olarak ayaktadır.
Peki ne oldu? Allah’ın belası gelince kayalar da işe yaramaz oldu. Yani ibret
almadılar, ders almadılar, Allah’ın belası orada da buldu, Semud’u da orada
mahvetti, kahretti.
9-) Ve câe fir'avnu ve men kablehu
velmü'tefikatu bil hatıeti;
Firavun,
ondan öncekiler ve helâk olmuş şehirler, hep o hatayı yapanlar! (A. Hulusi)
09 - Firavun
de geldi, ondan evvelkiler de, mü'tefikeler de hep o hatâ ile. (Elmalı)
Ve câe fir'avnu ve men kablehu velmü'tefikatu
bil hatıeh bir de Firavun, ondan önce gelenler ve alt üst olmuş
şehirler vardı. Ne olmuştu bunlar? hepsi de günaha gömülüp gitmişlerdi. El
mü’tefikât; Lût kavminin yaşadığı Sodom, Gomore ve diğer 4 şehir. Onları
kastediyor. Alt üst olmuş şehirler. Altı üstüne gelmiş anlamına geliyor.
10-) Fe'asav Rasûle Rabbihim feehazehüm ahzeten
rabiyeten;
Rablerinin
Rasûlüne âsi oldular da (Rableri) onları şiddetle yakalayıverdi! (A. Hulusi)
10 - Hep
rablerinin Resulüne âsî oldular o da onları alıverdi mütezayid bir tutuş (kahir
bir kabza) ile. (Elmalı)
Fe'asav Rasûle Rabbihim rablerinin
elçilerine sonunda isyan ettiler, karşı geldiler. Elçiye zeval olmazdı. Ama
onlar elçiye isyan ettiler. Çünkü elçiye isyan etmek, elçiyi gönderene isyan
etmektir. Allah’a isyan ettiklerinin farkına bile varmadılar. Elçinin ne suçu
var ki. Elçiyi Allah göndermiş. Eğer bir itirazınız varsa elçiyi gönderen
kapıya yapın. Yok, uyanıklık yapmaya kalktılar, hesapta Allah’ı bir tarafa
koyup elçiyi taşa tuttular, elçiye hakaret ettiler. Elçiyi yalanladılar ama
Allah’ı yalanladıklarının farkına varmadılar.
feehazehüm ahzeten rabiyeh işte
sonunda da ne oldu? Rableri onları günahlarıyla büyüttükleri bir belaya
çarptırdı. Bir bela ile aslında ehazehüm,
enseledi, yakaladı. Rabiyeh, riba ile aynı kökten. Artan büyüyen günah, günahı
katlamak anlamına geliyor. Demek k günah katlandıkça bela da katlanıyor. Günah
katlandıkça ceza da katlanıyor. Aslında bu onu veriyor.
11-) İnna lemma tağal mâu hamelnaküm
fiylcariyeti;
Muhakkak
ki o su, kontrol dışı yükseldiğinde, sizi akıp gidenin içinde biz taşıdık! (A.
Hulusi)
11 - Halbuki biz o
su tuğyan ettiği vakit sizi akan gemide taşıdık. (Elmalı)
İnna lemma tağal mâu hamelnaküm fiylcariyeh
o su taştığında, tufandan söz ediyor. Hz. Nuh kavmine getirdi sözü Kur’an.
Fakat Hz. Nuh’un kendisinden söz etmeden. O su taştığında sizi gemide taşıyan
bizdik. Burada ilk muhataplar içinden iman edenlere hitap var. Hitap onlara.
Zımnen şunu diyor bu ayet; İnsan tuğyan ederse, tabiatsa tuğyan eder. Yani
tuğyan edip çığırından çıkınca su da çığırından çıkar ve insanı boğar. Tuğyan
olan yerde tufan olmaz mı? Tuğyan haddi aşmak demek, Allah’ın emrinden çıkmak
demek, Allah’a karşı gelmek demek. Tuğyan olan yerde tufan olur. Tufan
nankörler için bir felaket sadıklar için bir necattır, kurtuluştur, nitekim
öyle de olmuştur.
12-) Linec'aleha leküm tezkireten ve te'ıyeha
üzünün va'ıyeh;
Onu,
sizin için bir hatırlatma ve iyi algılayan kulak da onu iyi kavrasın diye (naklettik)! (A. Hulusi)
12 - Onu
sizlere bir anid yapalım ve belleyici kulaklar bellesin diye. (Elmalı)
Linec'aleha leküm tezkireh size bir
öğüt olsun diye aktardık biz bütün bu kıssaları
ve
te'ıyeha üzünün va'ıyeh dahası işittiğini anlayan herkesin kavraması
için aktardık bütün bunları. Kavramaya konu olan nedir peki? Günahla eşya
arasında ki bağdır dostlar. İnsanın davranışlarıyla varlık arasında girift bir
ilişki var. Davranışlarınız varlıktan bağımsız değil, davranışlarınızla ya
etrafınızda kendi aleyhinize şahit biriktiriyor, ya da lehinizde şahit
biriktiriyorsunuz. Dahası Davranışlarımızla eşyayı ya dost ediyoruz ya düşman.
Bela ve musibetlerin gelişiyle insan davranışları alakasız değildir. Seküler
bakışı Kur’an burada reddediyor ve halk irfanı bunu çok güzel yoğuruyor değil
mi?
Hak belasın yazmaz kul azmayınca,
Kula bela gelmez Hakk yazmayınca. (Atasözü) Yani hangisi? Hakk yazdığı için mi
bela geldi, yoksa kul azdığı için mi hak yazdı. İkisi de, Kul azdı hak yazdı ve
ondan öyle oldu. Aslında halkın irfan imbiğinden süzülen bu sözlerin arka planı
bu ayetlerdir.
13-) Feizâ nufiha fiysSuri nefhatun vahıdetun;
Sur'a (sûretlere - o anki bedenlere)
nefha-i vahide (tek bir üfürüş) üflendiğinde (bilinçler
hakikatlerini bedensiz fark ettiklerinde)...
(A. Hulusi)
13 - Çünkü
sur üfürülüp de bir tek nefha. (Elmalı)
Feizâ nufiha fiysSuri nefhatun vahıdeh
sûra, yat borusu bu. Çünkü ilk sûr bu. İlk sûra tek bir defa üflendiğinde,
14-) Ve humiletil'Ardu velcibalu fedükketa
dekketen vahıdeten;
Arz (bedenler) ve dağlar (benlikler) kaldırılıp da
tek darbeyle darmadağın edildiklerinde; (A. Hulusi)
14 - O
yer ve dağlar yükletilip arkasından da bir çarpılış çarpıldılar mı bir defa.
(Elmalı)
Ve humiletil'Ardu velcibal yer yüzü
ve dağlar yerlerinden oynayacak. Daha doğrusu yerlerinden edilip, taşınıp,
humiletil’ard ı öyle şey yapabiliriz fedükketa dekketen vahıdeh ardından da tek bir
seferde un ufak edildiğinde, toz haline dönüştürüldüğünde, Devam ediyor Ayet;
VelMelekü 'alâ ercaiha (17)
melekler onun enkazı başında duracaklar. İşte bu zaman melekler onun enkazı
başında duracaklar. fedükketa dekketen vahıdeh ardından da tek bir
seferde un ufak edildiğinde, param parça edildiğinde
15-) Feyevmeizin veka'atilvakı'atü;
İşte o
süreçte, o vâkı'a (herkesin mutlak hakikati
fark edip yaşaması) oluşmuştur! (A. Hulusi)
15 - İşte
o gün o vâkıa vukua gelmiştir. (Elmalı)
Feyevmeizin veka'atilvakı'ah işte o
gün olay olup bitmiştir. Olay gerçekleşmiştir. İzâ vekâ'atil
vâkı'ah (Vâkıa/1) ayetini hatırlayalım; Olay olduğu zaman. O müthiş,
o dehşet olay işte o zaman olmuş, gerçekleşmiştir.
16-) Venşakkatis Sema'u fehiye yevmeizin
vahiyeh;
O semâ
(benlik bilinci) yarılmıştır! O süreçte o, göçmüştür! (A. Hulusi)
16 - Ve
Semâ yarılmış o da o gün sarkmıştır, (Elmalı)
Venşakkatis Sema' gök yarılmıştır,
parçalanmış, paramparça olmuştur fehiye yevmeizin vahiyeh zira o gün bütün
direncini yitirmiş olacaktır. Gök bütün direncini belki bu direnç yer çekimi ve
merkezkaç kuvvetlerinin tuttuğu kâinat tespihinin ana ipliğidir. Cazibe ipliği.
[Ek bilgi; “…Yarılır…” hayvani
nefis seması, ruh ayrılıp çıktığı için sıyrılıp açılır. “Ve artık o gün,
çökmeye yüz tutar.” Ölüm halinde, fiil işlemeye güç yetiremez, hareket etmeye,
idrak etmeye güç bulamaz.(İbn. Arabi-Te’vilât)]
Bu birinci sûr olsa gerektir, ki
zaten bağlamdan o anlaşılıyor. Birinci sûr yat borusudur, ikinci Sûr kalk
borusu. Birinci sûr öl borusudur yani. Vakıa suresinde, Neml/87. ayetinde
özellikle de hacc suresinin girişinde 1 – 2. ayetlerinde bu manzara öyle dehşetli bir biçimde
anlatılmıştır ki, gerçekten oraya müracaat etmek lazım. Evet, İçmediği halde
sarhoş olup, anneler emzikli yavrularını unutacaklar diyor. Yani bir anne
yavrusunu nasıl unutur, süt emen yavrusunu. İşte böyle bir dehşetten
bahsediliyor. Hacc suresinin ilk ayetlerinde, Yasin/14-50. ayetlerinde. Tekvir/1-6.
ayetleri arasında, Enbiya, Tâhâ ve daha bir çok surede bu manzaradan söz
edilir.
Değerli dostlar aslında
depremler, bu ayetlerin bize ifade ettiği hakikatin küçük bir hatırlatıcısı.
Onun büyüğünü düşünmek lazım. Mesela işin uzmanlarının söylediğine göre 14
şiddetinde bir deprem karalar ve denizleri yerinden oynatıyor. 15 şiddetinde
bir depremde dağlar yıkılıyor, yani harita değişiyor. 17 şiddetinde bir
depremde kıtalar hareket ediyor. 18 ve üzeri derecede ki bir depremde yer
yörüngesinden kayıyor. 20 derecenin üzerinde ki bir depremde ise yer patlıyor.
Buyurun, başka söylenecek ne kaldı. Allah ile güç yarıştıranlar, Allah
herkesten güçlüdür, bunu ispat etmesini mi bekliyorsunuz veya bekliyoruz. Kork
Allah’tan korkmayandan diyen ne güzel demiş değil mi. Aslında rabbimiz eğer
isterse onun için derecelerin ne hükmü var ki, ne kıymeti var ki.
17-) VelMelekü 'alâ ercaiha* ve yahmilu 'Arşe
Rabbike fevkahüm yevmeizin semaniyeh;
Melek
de onun etrafındadır! Rabbinin arşını ise o süreçte onların (mahlûkatın)
üstünde (boyutsal üstünde - derûnî yüceliğinde) bulunan sekiz (kuvve) taşır.
(A. Hulusi)
17 - öyle
ki melekler, kenarları üzerindedir ve üstlerinde o gün rabbinin Arşını sekiz
hâmil olur. (Elmalı)
VelMelekü 'alâ ercaiha melekler onun
enkazı başında dururlar, duracak ve yahmilu 'Arşe Rabbike fevkahüm yevmeizin semaniyeh ve onların da üstünde o gün rabbinin arşını 8. taşıyacak.
Yani mücerret bir biçimde nasıl geldiyse öyle tercüme ettim şu anda, 8.i
taşıyacak. 8 Melek demiş müfessirlerimiz, bilmiyoruz, müteşabih bir haber bu.
Tıpkı 'Aleyha tis'ate 'aşer. (Müddesir/30) onun
üzerinde 19 vardır ayeti gibi. İmtihan kılınmıştır bu tip şeyler Kur’an ın da
ifade ettiği gibi. İmtihandır. Üzerinde konuşmak spekülasyon yapmaktır, Allahu ‘alem Bimuradihi Bihi demek
lazım. Bununla neyi murad ettiğini en iyi Allah bilir demek en doğrusu.
ve yahmilu 'Arşe Rabbike fevkahüm yevmeizin
semaniyeh (sonraki ayetle birlikte)
18-) Yevmeizin tu'radune lâ tahfa minküm
hafiyeh;
O
süreçte, hiçbir gizliniz gizli kalmaksızın arz olunursunuz (apaçık ortada olursunuz)!
(A. Hulusi)
18 - O
gün arz olunursunuz, öyle ki gizli bir haliniz kalmaz. (Elmalı)
ve yahmilu 'Arşe Rabbike fevkahüm yevmeizin
semaniyeh (17) Yevmeizin tu'radun O gün O’nun huzuruna, yani
Allah’ın huzuruna arz olunacaksınız. Mahkeme için çıkacaksınız. lâ tahfa minküm
hafiyeh en gizli saklınız bile gizli kalmayacak. Yani gizli saklı
olmayacak ki orada. Hiçbir gizliniz kalmayacak. Eliniz, ayaklarınız söyleyecek,
diliniz dudaklarınız söyleyecek. Allah’tan saklayacak neyiniz olabilir ki.
Dolayısıyla hiçbir gizliniz olmayacak. Basıyr olan Allah’a dünya da iman
etmeyenler, orada utançlarından yüzlerinin etleri dökülecek.
19-) Feemma men ûtiye Kitabehu Bi yemiynihi
feyekulu hâumukreû Kitabiyeh;
Kitabı
(yaşam bilgi kayıtları) sağından oluşmuş olana gelince; o şöyle der: "İşte
alın, okuyun bilgilerimi!" (A. Hulusi)
19 - İşte
o vakit kitabına sağıyla irdirilmiş olan kimse der ki: ha alın okuyun kitabımı.
(Elmalı)
Feemma men ûtiye Kitabehu Bi yemiynih
fakat karnesini sağ elinden alanlara gelince, karnesi sağ elinden verilmiş
olanlara gelince
feyekulu hâumukreû Kitabiyeh O, (sevinerek şakıyacak, heyy..! millet hâumukreû
Kitabiyeh alın işte okuyun karnemi, bakın karneme, yani gözünüz
karne görsün ey millet diye mahşerde o sınıf geçtiği), tabir caizse hayat dersini
geçip cenneti hak ettiği karnesini sallayacak. Ey millet gözünüz bir karne
görsün, okuyun karne nasıl olurmuş görün diyecek. Sevinç içinde şakıyarak.
Devam ediyor c sayfasına geçiniz.
Hakka suresini toplu olarak BURADA
bulabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder