11 Mart 2014 Salı

İslamoğlu Tef. Ders. ME’ARİC SURESİ (05-16) (181)b



        a sayfasından devam
       
5-) Fasbir sabren cemiyla;

O hâlde güzel bir sabır ile sabret. (A. Hulusi)

05 - O halde sabret biraz bir sabrı cemîl ile. (Elmalı)


Fasbir sabren cemiyla artık güzel bir sabırla sabret. Hiç şüphesiz bu ayetin ilk muhatabı efendimiz. Efendimizin bu ayeti indiğinde neler çektiğini anlamamız için Mekke’nin 6 ve 7. yıllarını şöyle bir göz önüne getirmemiz lazım. Boykotun hemen öncesi veya boykotun belki de ilk yılı. Yer demir gök bakır. Doğduğu toprakları kendisine zindan etmeye yemin etmiş Mekke’nin kafir soyluları, müşrikler ve alemlere rahmet olarak gönderilmiş olana alemleri dar getirmeye çalışıyorlar. Alemlere rahmet olarak gönderilene alemler içinde bir küçücük kasabada hayat hakkı tanımıyorlar. Ona her şeyi zehir etmeye çalışıyorlar. Hayat alanını daralttıkça daraltıyorlar. Herkesin doya doya kullandığı haklardan onu mahrum etmeye çalışıyorlar ve boğmaya çalışıyorlar.

İşte böyle bir ortamda Fasbir sabren cemiyla. O halde artık güzel bir sabırla sabret ayeti bu bağlamda niye gelir? Hemen üstteki ayetlerin muhtevasını hatırlayacak olursak, yani rabbinin katına yücelmek için rabbinden başkasından izin alacak değilsin. Eğer rabbin seni yüceltecekse bunları çekmen gerekiyor. Onun içinde sabret.

Hz. Ali de öyle diyordu ya, dert yanma sabret. Sabret yani diren El ceze’u et ‘ab’ı mines sabr. Yakınma. Yakınmak sabretmekten daha çok yoruyor. Onun için dert yanma sabret. Hem de güzel bir sabırla sabret. Güzel bir sabır, sabretmek direnmek ve direnişin faturasını çıkarmamaktır.


6-) İnnehüm yeravnehu be'ıyda;

Muhakkak ki onlar onu (azap günü olan ölümü) uzak görüyorlar! (A. Hulusi)

06 - Çünkü onlar onu uzak görürler. (Elmalı)


İnnehüm yeravnehu be'ıyda hiç şüphe yok ki onlar hesap gününü çok uzak olarak görüyorlar. Yani hiç gelmeyecek, hiç kavuşmayacakmış gibi zannediyorlar, görüyorlar.


7-) Ve nerahu kariyba;

Biz ise onu yakın görüyoruz! (A. Hulusi)

07 - Bizse onu yakın görürüz. (Elmalı)


Ve nerahu kariyba bizse yakın görüyoruz. Yani müşriklerin gördüğü mü, Allah’ın gördüğümü, kimin gördüğü gerçek? Dolayısıyla burada bir kinaye de var adeta. Hani onlar öyle diyorlardı ya; Eizâ mitna ve künna turaba* zâlike rec'un be'ıyd. (Kaf/3) şimdi ne yani diyorlardı biz ölüp toza toprağa karıştıktan sonra yeniden diriltilecek miyiz? Zalike rec’un be’ıyd; Bu geri dönüş çok uzak bir ihtimal diyorlardı ya, Kur’an bize haber veriyordu. Onları ret sadedinde geliyor.


8-) Yevme tekûnüsSema'u kelmühl;

O gün semâ, erimiş maden gibi olur. (A. Hulusi)

08 - O gün ki olur sema' erimiş bir maden gibi. (Elmalı)


Yevme tekûnüsSema'u kelmühl o gün gökyüzü yanmış yağ tortusu gibi kıp kızıl olacak. Manzaranın dehşetini gözümüzde canlandırabiliriz. Rahman/37. ayetini hatırlayalım, çok benzer bir ayet. Feizen şakkatis Semau fekânet verdeten keddihan. (Rahman/37) gök yarıldığı zaman görülen manzara kızarmış kıp kızıl bir yağ gibi açılmış güle döner o görüntü diyor. Müthiş bir ifade tarzı, insanın tüylerini diken diken eden bir ifade tarzı. Hem açılmış bir gül gibi, hem de kızarmış, kıp kızıl bir yağ gibi. Bilemiyoruz.


9-) Ve tekûnulcibalu kel'ıhn;

Dağlar renkli yün gibi olur. (A. Hulusi)

09 - Dağlar da atılmış elvan yun gibi. (Elmalı)


Ve tekûnulcibalu kel'ıhn bu ayetler hiç kimsenin haber veremeyeceği, hiçbir haber kaynağının haber alamayacağı bir ana ait, yani son saate, yani kıyamet diye bildiğimiz yer yüzünün son nefesine ait. Kainatın belki de son nefesine ait. Bütün dağlar hallaç pamuğu gibi atılmış olacak. Yani şu dağ da yerinden oynar mı, bu dağı kim kaldırabilir yerinden diye soran ey insan. Allah gücünü öyle gösterecek ki dağlar pamuk gibi atılacak, toz duman olacak. Dün gördüğün dağ, bir gün sonra yerinde yeller esecek.


10-) Ve lâ yes'elu hamiymun hamiyma;

Dostların birbirini arayacak hâli kalmaz! (A. Hulusi)

10 - Ve bir hısım bir hısıma halini sormaz. (Elmalı)


Ve lâ yes'elu hamiymun hamiyma asıl belki bizi can evinden vuran da bu ayet. Ve ne de herhangi bir dost, dostundan yardım isteyebilecek. Yani hiç kimse, hiçbir dost, bir diğer dosttan yardım alamayacak, isteyemeyecek.


11-) Yubassarûnehüm* yeveddülmücrimu lev yeftediy min 'azâbiyevmeizin Bibeniyh;

Birbirlerine gösterilirken insanlar. Suçlular, o sürecin azabından kendini kurtarmak için oğullarını fidye olarak (ateşe) vermeyi düşünür. (A. Hulusi)

11 - O günün azâbından oğullarını. (Elmalı)


Yubassarûnehüm peki yardım alamaması uzak oldu, ulaşamadı, sesini duyuramadığı için mi? Yo..! birbirlerinin görüş alanında olacaklar. Buna rağmen hiçbir can dost, can dostuna yardım edemeyecek. Nasıl etsin ki. Yardım istenen de kendisi yardıma muhtaç, kim kime yardım edebilir ki. Allah resulü sevgili kızı Fatıma-tüz- Zehra’ya öyle demiyor muydu, Kurtubi naklediyor; Kızım Fatıma, işterî nefseki minallah Allah’ın elinden nefsini satın al. Vallahi yarın senin içinde bir şey yapamam. Bize Allah resulünün bir tefsiri olarak naklediliyor. Aslında ResulAllah bu ayetleri böyle anlıyor.

Dostlar birbirine uzak olduğu için yardım edemeyecek değil, aksine bir birlerinin gözünün önünde duruyorlar diyor bu ibare Yubassarûnehüm* yeveddülmücrimu lev yeftediy min 'azâbiyevmeizin Bibeniyh o gün günahı tabiat edinmiş kişi, mücrim sadece günahkar değil. Birinin mücrim olması için günahın ona ad olması için günahı ahlak haline getirmiş olması lazım. Onun için günahı ahlak haline getirmiş kişi azaptan kurtulmak için fidye vermek isteyecek. Nesini? Neyi fidye verecek Bibeniy; öz evladını. Evet, öz evladını gözünü kırpmadan kendisini azaptan kurtarmak için fidye, yani alın bunu yakın, alın bunu beni bırakın diye fidye verecek, vermek isteyecek.


12-) Ve sahıbetihi ve ahıyh;

Karısını, kardeşini; (A. Hulusi)

12 - Ve refikasını ve biraderini. (Elmalı)


Ve sahıbetihi ve ahıyh bitmedi onun yanında eşini, kendini kurtarmak için fidye verecek kurtuluş akçesi olarak. Yine kardeşini verecek. Bu ayetleri okurken insan satmak deyimi aklıma geliyor, yakınını satmak. Hani insanlar şikayet eder bazen ya. Bunca yıllık dostum beni sattı arkadaş. Buyurun kişi kendini kurtarmak için öz yavrusunu satmaya kalkacak, eşini satmaya kalkacak, kardeşini satmaya kalkacak. Devam ediyor daha bitmedi;


13-) Ve fasıyletihilletiy tü'viyh;

Aralarında yaşadığı tüm yakınlarını; (A. Hulusi)

13 - Ve kendini barındıran fasîlesini. (Elmalı)


Ve fasıyletihilletiy tü'viyh kendisine sığınak olmuş bütün yakınlarını, bütün akrabayı taallukatını, bütün aşiretini satmaya kalkacak. Yine bitmedi;


14-) Ve men fiyl'Ardı cemiy'an sümme yünciyh;

Yeryüzünde yaşamış olanların tümünü (fidye verse) de kendini kurtarsa! (A. Hulusi)

14 - Ve Arzda bulunanların hepsini de sonra kendini kurtarsa. (Elmalı)

Ve men fiyl'Ardı cemiy'an sümme yünciyh yer yüzünde yaşayan herkesi fidye vermek isteyecek. Yeryüzünde, sanki kendininmiş gibi. Yani Allah’ın tek beni bırak ta yer yüzündeki herkesi al. Evladını vermesi yetmedi. Eşini vermesi yetmedi, kardeşini vermesi yetmedi. Dostunu vermesi yetmedi. Akrabayı taallukatını vermesi yetmedi, aşiretini vermesi yetmedi. Yeryüzünde ki herkesi, yani sanki herkes akrabası olsa hepsini vermek isteyecek. Sümme yünciyh ki kendisi kurtulsun. Tek kurtulayım da her şeyi vereyim diyecek. Fakat;

[Ek bilgi; Hz. Ebu Bekir efendimize isnat edilen bir yalan vardır ya, buradaki onun tam tersi. Ebu Bekir efendimiz “aman ya Rabbi, beni o kadar büyüt, o kadar büyüt ki, benim vücudumu o kadar büyük yarat ki, cehennemi sadece benim vücudum doldursun ve oraya gidecek başka insan olmasın. Beni cehenneme koy ki, kimse cehenneme gel-mesin. Cehennemi yalnız ben doldurayım da herkes cennete gitsin” demiş (!). Der mi böyle bir şeyi Ebu Bekir efendimiz? Kesinlikle de-mez değil mi? Hz. Ebu Bekir efendimizin  onu demediğine delil çokta, birkaç tanesini söyleyeyim:
Yani hâşâ Ebu Bekir efendimiz şöyle mi diyecekti: “Ya Rabbi ben Ebu Cehil’i çok seviyorum. Ben Hz. Mûsâ’ya kan kusturan Firavunları çok seviyorum. Ben İbrahim’e (a.s) dünyasını zindan eden Nemrut’u çok seviyorum. Veya ben Müslümanları bir kaşık suda boğmak isteyen, Seninle, Senin dininle, Senin kitabınla, Senin sisteminle savaşa tutuşan yirminci asrın kâfirlerini, ateistlerini, dinsizlerini çok seviyorum. Onların cehenneme gitmesine vicdanım dayanmaz. Binaenaleyh sen cehennemini benimle doldur da onların tamamı cennete gitsin” mi diyecekti Ebu Bekir efendimiz? Bunu mu diyecekti hâşâ? Kitap-sünnet bilgisine sahip olan bir sahabenin böyle bir şey söylemesi kesinlikle mümkün değildir. (Besairu-lKur’an/ Ali küçük)]



15-) Kellâ* inneha Lezâ;

Hayır, asla! Muhakkak ki o Leza'dır (dumansız alev). (A. Hulusi)

15 - Hayır, çünkü o salgın bir lezâ, etrafı soyan nari ceza'. (Elmalı)


Kellâ yo..! asla ama asla kabul edilmeyecek inneha Lezâ Lezâ lehebin alemiye olmuş şekli. Yani Leheb alev manasına gelir. Lezân, aslı bunun idi temyinli, o cins isimdi. Cins ismi aleme yani özel isme çevirmek için Arap dilinde bir kuraldır, arkasına elifi maksure gelmiş. Lezâ alemiye olmuş, yani türü içinde çok özel bir çeşit alev. Öyle bir alev ki değdiğini kavuran. Öyle bir alev ki tanımsız, yani bizim gördüğümüz cins, gördüğümüz tür bir alev değil. Belki göze bile görünmeyen ama hücrelere sızan, arkasını da okuyalım;


16-) Nezza'aten lişşeva;

Derilerini kavurup soyan! (A. Hulusi)

16 - Etrafı soyan nari ceza'. (Elmalı)
                        

Nezza'aten lişşeva derisini kavuran bir alev. Kavuran ama acı verdiği halde orayı yok etmeyen. Yani sürekli acı veren ama hücrelerin acı verme hassasını yok etmeyen. Acıyı hissettiren, ta hücrelere işleyen bir alev veya ışın.

[Ek bilgi; “RUH”, yani “holografik ışınsal beden”
Güneş’in içine gittiği zaman, oradaki yüksek radyasyonun etkisiyle deforme olur, eğrilir, büzülür, yanar(!), fakat yok olmaz! Bunun misali, rüyada, bedeninin ezilip büzülmesi, kırılması, yaralanması, parçalanması ertesinde yeniden yaşamına aynen devam etmesidir. İşte “cehennem” denen Güneş’in (1) içindeki yaşantıda da, dalga beden tahrip olur, ezilir, uzar, genişler, yassılaşır, yıpranır, yanar ve akabinde eski hâline döner. Ve bu durum tekrar tekrar sürer gider. (1) Bu konudaki hadisler ve bilgiler İNSAN ve SIRLARI isimli kitabımızda tetkik edilebilir. (A. Hulusi/ HAZRETİ MUHAMMED’İN AÇIKLADIĞI “ALLÂH”)]


Devam ediyor c sayfasına geçiniz.
Meariç suresini toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder