10 Mart 2014 Pazartesi

İslamoğlu Tef. Ders. ME’ARİC SURESİ (01-04) (181)a




Rahman, rahiym olan Allah adına. Özünde merhametli, işinde merhametli olan Allah adına. Zatı merhametin mebaı olan, fiili merhametin tohumu olan Allah adına.

Rabbişrah liy sadriy;

Ve yessirliy emriy;

Vahlül ukdeten min lisaniy;

Yefkahu kavliy; (Tâhâ 25-26-27-28)

Rabbim, göğsüme genişlik ver, kolaylaştır işimi, düğümü çöz dilimden, ki anlasınlar beni. Amin.

Değerli Kur’an dostları bugün 181. dersimizde Me’aric suresini işleyeceğiz. Me’aric suresi elimizde ki Mushafta 70. sırada yer alan bir sure. Vahiy hiç şüphesiz insanın konuştuğu bir dille indirilmiştir, bu dil Arapça dır. Vahiy kendisinden önce muhataplarının konuşa geldiği Arap dilinin kelime ve kavramlarına yönelik 3 tür tasarrufta bulunur.

1 – Bu dilin sıradan kelimelerini aynen alır ve kullanır.

2 – Bu dile ait bazı kavramları alır, ona bir takım ilaveler yapar. Onu zenginleştirir, ya da onu dönüştürür.

3 – En önemlisi ise vahiy; kökü bu dilde bulunan ama gerek o formda, gerek o anlamda bu dilde daha önce kullanılmayan bir takım kavramlar vaz eder. Ya da daha önce kullanılan bazı kavramların içini tamamen boşaltır yepyeni bir mana ile doldurur. Yani kelimelerin kalbine mana inzal olur.

İşte me’aric kelimesi de vahyin tedavüle soktuğu kelimelerden, kavramlardan biridir. Yükseliş yolları, yükseliş basamakları. Veya kısaca yükselişler. Ki mertebelerden bahseden bir yükseliş bu. Veya yücelme basamakları, mastar olarak da anlayabiliriz, yücelme mertebeleri anlamına gelir. Allah’ın mutlak aşkınlığını ifade eder bu kavram aynı zamanda. Çünkü mi’rac mi’rıc veya ma’rec kökünden gelebilir, iki köke atfedilebilir.

3. ayetinden alır ismini sure. Sureye başka isimler de verilmiş mesela, seele sâilun. Ki ilk kelimeleri bunlar. Veya vakı’ yani olacak olan manasına, gerçekleşen, tahakkuk eden manasına vakı’ ismi de verilmiş.

Sure Mekkidir.ünlü tertipte ki bu tertip Hz. Osman’a nispet edilir, sebebi nüzul tertibi tabii ki. Haakka suresi ile Mülk suresi arasına yerleştirilir. Bu 91. sıraya tekabül eder nüzul sıralamasında tabii ki. Haakka ile muhtevası arasında bir benzerlik var. Onun içinde ünlü nüzul tertibinde ki bu yerini yabana atmamak gerekir diye düşünüyorum.

Necm ve İsra surelerine mücavir olmalı bu sure. Yani necm ve İsra surelerine komşu bir zamanlaması olabilir diye düşünüyorum. İsra’nın genellikle 8. yılda indirildiği kabul edilir. Fakat 5. yılda indirildiğine dair de görüşler vardır. Ki bu görüşleri de göz önüne alarak, dikkate alarak bu surenin; nübüvvetin, peygamberliğin 6. veya 7. yıllarında indirildiğini düşünebiliriz me’aric suresinin. Bu da bu fakirin nüzul sıralamasını ifade ederken surelere ilişkin, özellikle Mekke döneminin gizli davet, açık davet, boykot öncesi, boykot sırası ve boykot sonrası diye taksimat yaptığını daha önce biliyorsunuzdur. Bu çerçevede bu sureyi boykot öncesi sureler arasına yerleştirebiliriz.

Surenin ana teması hiç şüphesiz ahiret. Yani Allah’tan başka bize hiç kimsenin haber veremeyeceği ve lâ yünebbiuke mislü Habiyr. (Furkan/14) her şeyden haberdar olanın verdiği gibi haberi hiç kimse veremez diyen ayetin de ifade ettiği gibi Allah’tan başka hiç kimsenin bize haber veremeyeceği bir alemden, ahiretten haber verir.

Surenin maksadı adalet tasavvurumuzu inşadır. Girişte inkârcıların yürek yangınını, yani Allah’tan mahrum kalmanın insana vereceği o dehşet azabı ifade eder. 1 ve 2. ayetlerinde. İlahi kudretin büyüklüğünü dile getirir ve tabii ki ilahi müdahalenin insan hayatına, insana, insan topluluklarına ilahi müdahalenin sürat hızlılığını dile getiren ayetler gelir müteakiben. 3 ve 4. ayetler.

İnkarcı aklın, daha genelde inkârcıların yalnızlığını ve mahrumiyetini ifade eder. 6. ile 18. ayetler arası. İnsan hakkında genel bir tespit yapılır bu surede. Ki Kur’an da buna benzer tespitler yer alır. İnsanı Allah’tan öğrenmek en doğru kapıdan öğrenmektir. Onun için insanı yaratan Allah’ın insan hakkında bir ifşası dile gelir burada. O da nedir?

İnnel'İnsane hulika helû'a (19) hiç şüphe yok ki insan tatminsiz, doyumsuz bir varlıktır. Bu hem bir fırsattır, iyi kullanılırsa, hem de bir zaaftır kötü kullanılır terbiye edilmezse. İnsan tatminsiz yaratıldı. İnsan doyumsuz yaratıldı. Niye doyumsuz yaratıldı yarabbi diye sorduğumuzda, tekâmül etsin diye yücelsin diye. Yani me’aric ile, yükselişlerle, yükseliş basamaklarına basarak mi’rac etsin diye cevabını verebiliriz.

Manevi hastalıkların manevi ilaçları vardır. Bu surede Allah’ın yaratılıştan bize verdiği yetenekler hastalanırsa Allah’ın yaratılıştan bize yerleştirdiği o temel güdüler hastalanırsa hangi ilaçlarla tedavi edeceğiz sorusuna bu surede cevap buluruz. 22. – 35. ayetler arası işte bu cevaplardır.

Bu kısa özetten sonra şimdi me’aric suremizi tefsire geçebiliriz.



Rahman, rahıym Allah adına. Herkes biri adına okur bildirileni. Herkes biri adına konuşur. Ya nefsidir, ya amiridir, ya hükümetidir, ya başka bir odaktır. Ama ey insan sen bu vahyi Allah adına oku. Allah adına al, Allah adına ilet. Bu mesajı verir besmele. Besmele aynı zamanda; ben Allah sayesinde bu işi yapıyorum demektir. Buna ilaveten ben Allah’ın açtığı krediyle, verdiği güçle bu işi yapıyorum demektir. Buna ilaveten eğer Allah bana bu gücü vermezse, benden bu gücü alırsa bunu, yani okuma işini, yani vahyi anlama işini, veya vahyi yaşama işini yapamam demektir.


1-) Seele sâilun Bi'azâbin vakı';

Sorgulayan, gerçekleşecek azabını sordu! (A. Hulusi)

01 - İstedi bir sâil bir azâbı ki olacak. (Elmalı)


Seele sâilun Bi'azâbin vakı' herhangi bir soru veya istek sahibi ahirette vuku bulacak veya vuku bulması kesin olan tarifsiz azabı hemen burada isteyebilir, sorabilir.azab’ın “b” ile geçişli yapılması, müteaddi yapılması hem sordu, hem istedi, hem de acele etti, tez canlı davrandı manalarını verir. An gibi anlaşılır. Yani seele seeilün, Biazâbin vakı’ biçiminde de anlaşılabilir. Bu “ba”nın içinde an manası da vardır. Onun için seele; hem sordu, hem istedi, hem de seele “bi” ile beraber acele etti, tez canlı davrandı manasına gelir.

Soruyu soran iyiler mi kötüler mi. Biz 5. ve 6. ayetten soruyu soran kafanın kötülere ait bir kafa olduğunu, inkârcılara ait bir kafa olduğunu anlıyoruz. Vakı’; ayetin sonunda ki kelime kesinliği belli olan inkârcılara meydan okuyan bir kelime aslında. Kesinliği belli olan demek. Onun için kesin gerçekleşecek olan, hatta hatta, vakı’ bizabin vakı’ gerçekleşmiş gibi bilmeleri gereken. Olup bitmiş gibi bilmeleri gereken vurgularını içerir.


2-) Lilkâfiriyne leyse lehû dafi';

Hakikat bilgisini inkâr edenler içindir (azap olan ölüm)! Onu savacak yoktur. (A. Hulusi)

02 - Kâfirler için yok onu defi' edecek. (Elmalı)


Lilkâfiriyne ki o azab kâfirlere hastır. Buradaki “lâm” lam-ı milk manası verirsek (bireyin tasarrufa yetkili olduğu mal varlığı) eğer, kâfirler o azabı mülk edinmiştir. Azab da mülk edinilir mi değerli Kur’an dostları, mülkiyete geçirilir mi? Demek ki insan azabı mülkiyetine geçirebiliyor, yani azabı satın alabiliyor. Allah korusun. leyse lehû dafi' kimsenin O’na karşı kendini savunmaya mecali yoktur. Asla o azaba karşı hiç kimse kendini savunamaz.


3-) MinAllâhi Ziylme'aric;

Zül Mearic (pek çok urûc edeni olan) Allâh'tandır! (A. Hulusi)

03 - O, mi'racların sahibi Allah dan. (Elmalı)


MinAllâhi Allah’tan gelen o azaba karşı kimse kendini savunmaya mecal bulamaz Ziylme'aric öyle bir Allah’ki miraclar sahibi, yücelişler sahibi yükselme vesileleri sahibi. Yükselme basamaklarının sahibi. Evet işte böyle bir Allah’tan gelen azaba karşı hiç kimse kendini savunmaya mecal bulamaz.

Bu hiçbir yüceliş, yükselişin, hiçbir büyüme, hiçbir manevi gelişmenin Allah sız gerçekleşmeyeceğini açık ve net bir ifadesi. Allah anlam demektir. Allahsızlık anlamsızlıktır. Dolayısıyla nasıl yücelecek insan yüce bir kulpa tutunmadan. İnsan manen nasıl yücelecek bir referans noktası olmadan. İnsan içine düştüğü şu benlik kuyusundan, eğer yüreğinin parmakları, yüreğinin ellerinin kolları yoksa nasıl tırmanıp ta çıkacak. Mi’rac veya ma’rac; cemisi me’aric gelir. İki manaya birden gelir. hem vahyin birden çok yoluna, ki vahyin birden çok geliş yolu vardı, hatırlayalım Şura/51. ayetinde vahyin geliş biçimlerinden 3 biçimi dile getirilir. Rü’ya, meleğin asli suretinde gelişi, ya da ilahi bir ilham. Dolayısıyla yani vahiy edilme yoluyla.

İşte vahyin bu 3 suretine delalet edebileceği gibi bu ayet, bir başka delaleti de Allah’a ulaşan yolların çokluğuna delalet eder. Yani Velleziyne cahedu fiyna lenehdiyennehüm sübüleNA (Ankebut/69) yolumuzda, bizim uğrumuzda var gücünü harcayıp cihat edenleri yollarımıza kılavuzlarız. Yollarımıza çıkarırız. Yollarımıza çıkarmak için rehberlik yaparız. lenehdiyennehüm sübüleNA sebiylena değil. yolumuza değil, yollarımıza. Demek ki ana caddeye çıkan tali yollar var. herkesin şimdi ve buradasından o ana caddeye bir cılga, bir patika yol çıkar. Allah o yoldan ana yola, ana caddeye çıkan bir yol yaratmıştır. Dolayısıyla yollarımıza yönlendiririz, yollarımıza döndürürüz, yollarımıza kılavuzlarız buyurması, aslında Allah’a ulaşan yolların, yani usulün, yöntemin birden fazla olabileceğini, ama aslın tek olduğunu gösterir.

Asıl tek, usül çok olabilir. Allah’a ulaşan yolda kimisi tıpkı dünyada ki varacağı menzile kara yoluyla, kimisi hava yoluyla, kimisi deniz yoluyla varması gibi Allah’a da ulaşma yöntemi farklı olabilir. minküm şir'aten ve minhaca. (Maide/48) ayetinde de ifade buyrulduğu gibi Allah’a ulaşan yollara yönlendirilmesi anlamına gelir.


4-) Ta'rucül Melaiketu verRuhu ileyhi fiy yevmin kâne mikdaruhû hamsiyne elfe senetin;

Melekler ve ruh, miktarı (size) elli bin sene gibi olan bir süreç içinde urûc ederler (hakikatlerindeki Allâh'a ermek için yöneliş süreci) O'na. (A. Hulusi)

04 - Ki ona Melâike ve Ruh uruc eder, bir günde ki miktarı elli bin sene tutar. (Elmalı)


Ta'rucül Melaiketu verRuhu ileyhi fiy yevmin kâne mikdaruhû hamsiyne elfe senetin bütün melaike, veya melekler. Bazı müfessirler melaike ile melekler arasında fark gördüğü için ikisini de zikrediyorum. Melekler ile birlikte dünyaya göre 50.000 yıl olan bir günde ona yükselir. Yani bütün melaike ruh ile birlikte dünyaya göre 50.000 yıl olan bir günde ona yükselir.

Nasıl anlayacağız bunu? bir günü 50.000 yıl olan bir zaman. Burada özellikle verRuh var. Buna vahiy meleği diyenler olmuş veya miraca çıkan ruh diyenler de olmuş. Doğrusu melaike geldiğine göre miraca çıkan ruhlar diye anlamak daha doğru. Çünkü verRuh’u da ki “lâm” cins içindir ve bu tekil olmakla birlikte çoğul manasını kapsar. Çünkü türünün tüm bireylerini içine alır. Onun içinde ruhlar diye anlamakta hiçbir beis yok. Onun için melekler beraberinde ruhlar olduğu halde bir günü 50.000 yıl olan bir zaman parçasında çıkarlar, yücelirler.

Hac/47. ayetinde bir gün 1.000 yıl olarak verilir. ve inne yevmen 'ınde Rabbike keelfi senetin mimma te'uddun. (Hac/47) rabbinin katında bir gün 1.000 yıl gibidir sizin saydıklarınız cinsinden 1.000 yıl rabbinin katında bir güne bedel. Yani bu aslında neyi gösteriyor? Zaman mefhumunun göreceliğini gösteriyor. 50.000 yıl mı, 1.000 yıl mı. Kur’an da ikisi de geçiyor. Allah katındaki bir gün dünya da ki 50.000 yıla mı bedel, 1.000 yıla mı bedel diye sormaya gerek yok.

Her ikisi ve daha fazlası. Çünkü Zaman görece bir şeydir, durduğunuz yere göre değişir. Unutmayalım samanyolunun bir günü 250.000.000 yıldır. Yani kendi etrafında bir kez dönmesi Samanyolu galaksisinin 250.000.000 yılda gerçekleşir. Dünyanın kendi etrafında bir kez dönmesi 24. saatte gerçekleşir. Buyurun. Zamanın göreceliğine bundan daha güzel delil olur mu? Onun için burada da zaten vahyin söylediği bu. Zaman sabit ve standart değil, nispidir, görecedir. Belki asıl biz bu ayetten neyi anlayacağız o önemli mealen çok hızlı yükselir. Allah katına eğer yükselmeyi hak etmişse bir insan, bir ruh çok hızlı yükselir. Veya melek.

Ben bu ayeti okuyunca bir başka ayeti hatırladım Fatır/10. ayeti. Ona sadece güzel sözler yükselir. Onları, o güzel sözleri salih ameller yüceltir diyordu ya; ileyHİ yas'adül kelimüt tayyibü vel amelüs salihu yerfe'uhu.(Fatır/10) O’na sadece güzel sözler yükselir, o güzel sözleri ise ameli sahih yükseltir. Yani ameli salih adeta ona yükselen güzel sözlerin bir vasıtasıdır. Onu taşıyan bir füze gibi algılayalım. Onun için çirkin sözler O’na yükselmez. Demekle aslında dualar güzel olursa, dualar ameli salih füzesinin başlığının içine yerleştirilirse O’na yücelir. Biz böyle de anlıyoruz bunu.

[Ek bilgi; Melekler ve Ruh, Allah-u Zü’l-Celâl’e öyle bir günde ulaşırlar ki bu sizin bildiğiniz, saydığınız elli bin yıla bedeldir. Yani eğer bu işi siz yapmaya kalksaydınız, elli bin yıl uğraşırdınız da beceremezdiniz. Bu âyetin manasını şu iki şekilde anlamaya çalışacağız:
        1- Buradaki Ruh’tan kasıt Cebrâil’dir. Çünkü Kur’an’da Cebrâil’in (a.s) bir adı da Ruh’tur. Öyleyse şöyle diyeceğiz:  Melekler ve Ruh, melekler ve Cebrâil Allah katına öyle bir günde çıkarlar ki, bu sizin bildiğiniz saydığınız elli bin yıla bedeldir.
        2- Buradaki ruhtan kasıt ölmüş insanların ruhlarıdır. Buna göre de şöyle diyeceğiz: Melekler sizden ölmüş birinin ruhunu Allah katına öyle bir günde çıkarıp ulaştırırlar ki, bu sizin bildiğiniz elli bin yıldır.(Besâiru-l Kur’an – Ali küçük)]

        [Ek bilgi-2; …Tek bir varlık ve nesne olan âlem yönünden zaman parçalarından söz etmek mümkün değildir. Her nesneye göre, ya o nesnenin yapısı bakımından izafî zamanlar söz konusudur, ya da evrensel tek bir an söz konusudur. Bu açıdan da devam edilince, zaman denilen şeyin olayların birbiri ardınca sıralanması olduğu ortaya çıkar.İnsan ve sırları – A. Hulusi)]

        Devam ediyor b sayfasına geçiniz.
Me'ariç suresini toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder