3 Mart 2014 Pazartesi

İslamoğlu Tef. Ders. HAKKA SURESİ (01-06)(180-B)a







Şimdi yeni bir sureye giriyoruz. Elimizde ki Mushafın 69. suresi olan Hakka suresi. Sure adını hakikatin bütün çıplaklığıyla gerçekleşmesi, kaçınılmaz gerçek manasına gelen hakka dan almış ki ilk ayeti olur. ElHakkatü (1) MelHakkatü (2) Ve ma edrake melHakka (3) diye devam ediyor sure. Sadece burada kullanılıyor bu formla bu Hakka. Kelimesi. Hz. peygamber de sureyi bu isimle anmış, kaynaklarda bunu görüyoruz.

Surenin indiği yer Mekke, yani Mekke de nazil oluyor sure. Hz. Osman’ın nüzul tertibinde Mülk suresinden sonraya yerleştirilmiş. Muhteva esas alındığında Mülkten önceye yerleştirilmesi gerek. Yani biz en azından surenin içeriğini dikkate aldığımızda bunu söyleyebiliriz.

Kıssalar özet olarak veriliyor bu surede, çok özet. Yani ad kıssası, Semud kıssası ve birkaç değini daha yapılıyor ama çok özet bir biçimde. Firavuna bir atıf var. Bundan yola çıkarak Necm ile başlayıp Taha ile son bulan meydan okuyan sureler arasına katabiliriz, onlardan biri.

Yaklaşık nübüvvetin 6 – 7 yılına tekabül ettiğini düşünebiliriz ki bu boykot öncesi sureler diye adlandırdığım sureler kısmına giriyor. Boykot öncesi fakat fetret-i vahiy sonrası nazil olan surelerden biri.

Surenin konusu son saat ve ahiret. Ahireti inkar eden geçmiş kavimlerin helak kıssaları anlatılıyor zaten. 4-12 ayetler arasında. Hesap günü dile getiriliyor hemen arkasından 13-18 ayetler arasında. tabii ki hesap günü dile getiriliyorsa hesabın arkasından ödül ve ceza gelecektir doğal olarak. 19. ayetle başlayıp 37. ayete kadar da ödül ve ceza ele alınıyor. Sure vahiyle son buluyor, vahye atıfla. Zira vahiy kesin gerçek, kesin hakikattir 51. ayet. O halde insan Allah adına hareket etmelidir, surenin son ayeti de bu. Fesebbih Bismi Rabbikel 'Azıym (52) o halde artık azamet sahibi rabbin adına hareket et denilerek sure son buluyor. Şimdi suremizi tefsire geçebiliriz.

[Ek bilgi; Ahmed b. Hanbel efendimizin rivâyetine göre Hz. Ömer efendimiz şöyle diyor. Ben Müslüman olmadan önce Hz. Peygamberle tartışmak üzere evimden çıktım. Mescid-i Haram’a vardığımda baktım ki Resûl-i Ekrem benden önce gelmiş. Arkasında durdum, o Hâkka sûresini okumaya başladı. Kur’an’ın üslubuna hayran kalmıştım. Kendi kendime Kureyş’in dediği gibi bu bir şairdir diye düşündüm. Tam bu sırada Resûlullah; “O bir şair sözü değildir” (âyet 4) âyetini okudu. Bu sefer içimden öyleyse sihirbazdır dedim. Hemen “O bir sihirbaz sözü değildir” (âyet 42) âyetini, ardından da sonuna kadar bu sûreyi okudu. İşte o günden itibaren İslâm sevgisi benim içime girmeye başladı. (Müsned, 1, 17-18)
İbn Kesîr de bu hadiseye dayanarak Hz. Ömer efendimizin Müslüman olmasını sûrenin nüzul sebepleri arasında gösterir. (Besâiru-l Kur’an/ Ali Küçük)]


1-) ElHakkatü;

El Hakka (ölümle birlikte ortaya çıkacak mutlak hakikat)! (A. Hulusi)

01 - O Hâkka. (Elmalı)


ElHakka kesin gerçeğin tahakkuk etmesi manasına gelir. O zaman kesin gerçeğin tahakkuk eden olay diyebileceğimiz gibi gerçekleşecek hakikat te diyebiliriz, öyle de çevirebiliriz. Hatta 3. bir mana da çevirebiliriz; gerçek olan son saatin tahakkuku. Bunu da diyebiliriz. Nedir? ElHakka gerçekleşecek olan hakikat, mücerret olarak böyle gelmiş.

[Ek bilgi; O Hâkka. Bu, isim cümlesinin mübtedâsı, bundan sonra gelen kısım haberdir. "Ahid lâmı" ile el-Hâkka, el-Vâkıa, es-Sâa gibi kıyamet gününün isimlerinden olduğunda bir anlaşmazlık yoktur. Fakat ve gibi kavramlarla ilgisine ve sıfatlıktan isimliğe geçirilmesine göre bu kelimenin ne gibi bir anlam ifade ettiği hakkında on kadar izah şekli nakledilmiştir.
1. Hakk kelimesi "sabit ve gerekli" mânâlarında alındığı takdirde el-Hâkka; meydana gelmesi gerekli olan, geleceği hiç kuşkusuz sabit ol an saat demektir.
2. Hakk kelimesi, bir şeyi hakikati üzere tanımak ve tanıtmak mânâsına mastar olarak düşünüldüğünde "el-Hâkka", kendisinde durumların hakkıyle tanınacağı, yani eşyanın hakikatini açıp ortaya çıkaracak saat demektir.
3. el-Hâkka, "işlerin hakikatlerini kapsayan" demektir. Yani içinde, doğruluğu ve gerçekleşmesi gerekli işlerin ve hallerin meydana geldiği şey demektir ki, Kıyamet'te meydana gelmesi ve varlığı gerekli olan sevap, ceza ve diğer kesin işleri ifade eder.
4. Hâkka, hakka demektir. Hakka ise, hukûk kelimesinin tekili olan hak tan daha özeldir. "Bu benim özel hakkımdır." mânâsına denir.
5. Hâkka, şaşmaksızın inen ve yapacağını yalansız yapan bela demektir ki "Onun oluşunu yalanlayan yok."(Vâkıa, 56/2) mânâsınadır.
6. Bir toplum üzerine meydana gelmesi hak olan vakit demektir ki birinci mânâya yakındır.
7. Her bir doğruluk ve eğriliğe, iyilik ve kötülüğe ceza ve mükâfatın hak olduğu, başka bir deyişle her çalışana çalışmasının karşılığının verilmesinin hak olduğu vakit demektir ki, bu da kıyamettir.
8. Yükümlü ve sorumlu kişilerin yaptığı işlerin bütün eserleri gerçekleşip artık bekleme sınırından çıkıldığı hak saat demektir. Çünkü bütün sevap ve ceza o gün ortaya çıkar.
9. Ezheri'nin gör üşüne göre, yenmeye ve üstün gelmeye çalışmak mânâsına, onunla karşılaştım da onu hakladım, yani "yenişmek üzere karşılaştım da ben yendim" denilmesinde olduğu gibi "haklamak" yani hakkından gelmek mânâsınadır. Çünkü bu kıyamet günü, dini hususunda Allah ' la batıl yoldan yarışa kalkanları hep hakları, yenilgiye uğratır.
10. Ebu Müslim'in görüşüne göre, el-Hâkka, "Rabbinin sözü hak oldu."(Yunus, 10/33; Ğâfir, 40/6) âyetinde geçen fiilinden türetilmiş fâile (etken ortaç)tır.
11. Âkıbet, âfiyet kelimeleri gibi mastardır ki, "sırf hakikat" demek olur.
12. Bu kelime, kıyametin ismi olması itibarıyla, başka herhangi bir anlamı düşünülmeden, türememiş isim olur.
Bunların her birinden bir mânâ anlaşılmakla beraber, demek oluyor ki el-Hâkka, "O Hâkka’nın ne olduğunu sana ne bildirdi?" buyrulduğu üzere akıl ve düşünceyle bilinen bir şey değildir. (Elmalı-Tefsir)]


2-) MelHakkatü;

Nedir El Hakka? (A. Hulusi)

02 - Ne Hâkka? (Elmalı)


MelHakka sen bilir misin o kesin gerçeğin dehşetini. Ne dehşet gerçekleşeceğini veya. Veya nasıl tahakkuk edeceğini sen bilir misin?


3-) Ve ma edrake melHakkatü;

El Hakka'yı sana bildiren nedir? (A. Hulusi)

03 - Ve ne bildirdi sana dirayetle? Nedir o Hâkka? (Elmalı)


Ve ma edrake melHakka sahi, sen nereden bileceksin ki onun ne dehşet bir gerçek olduğunu. Bu bir üslûp. Kur’an ın ara sıra kullandığı bir üslûp. Muhatabında bir dikkat uyandırmaya çalışan ve onun tüm duyargalarını açmasına ve tüm hücreleriyle hitaba kulak kesilmesine meydan veren bir üslûp. Sahi sen nerden bileceksin ki onun ne dehşet bir gerçek olduğunu.


4-) Kezzebet Semûdu ve 'Adun Bilkari'ati;

Semud ve Ad, o Karia'yı (ölüm sonrası yaşanacak sonsuz yaşamı) yalanladılar. (A. Hulusi)

04 - İnanmadı Semud-ü Âd o kariaya (ansızın gelen bela, kıyamet). (Elmalı)


Kezzebet Semûdu ve 'Adun Bilkari'a Semud ve Âd son vuruşu inkar ettiler. Dehşet vuruş, el kari’ah. Evet onu inkar ettiler. Aslında Semud ve Âd ın ilk defa birlikte zikredildiği yer, Necm suresinin 50-51. ayeti. Belki buraya 2. diyebiliriz. Tam emin değilim ama Kur’an da birlikte 2. geçtiği yer burası olsa gerek. Bu önemli, Semud ve Âd neden ikisi birlikte geçer sualine biraz sonra cevap vereceğim.


5-) Feemma Semûdu feühlikü Bittağıyeti;

Semud'a gelince, yüksek sesli depremle helâk edildiler! (A. Hulusi)

05 - Amma Semud ilhâk (Yok) ediliverdiler o tâgıye ile, (Elmalı)


Feemma Semûdu Semûd’a gelince. Bittağıyeh Tağıye aslında haddi aşmak, haddi aşan, sınırı aşan. Ama burada ses duvarını kat kat aşan bir belâ ile helâk edildiler. Diye çevirebiliriz. Neden böyle çevirmemiz lazım? Çünkü aynı hadisenin anlatıldığı başka ayetlerde bunun ses ile gelen bir bela veya sesli bela olduğunu anlıyoruz. Onları birlikte okuduğumuzda, yani parçaları bütünleştirerek tüme varım yöntemiyle istikrai bir yöntemle okuduğumuzda bu sonuca varıyoruz.

Olayın geçtiği yer Hadramevd. Yemen’le Umman arasında bir bölge. Rubül Hali denilen, yani ¼ boşluk Arap yarımadasının en büyük çölünün alt, güney ucunda, okyanusa bakan kıyı şeridi boyunca uzanan bir toprak parçası burası. Hadramevd ölü yeşil demek zaten. Yani ismi bile bela kokuyor. Burada bir uygarlık kurulmuş fiy tarihinde, çok çok eski zamanlarda. İrem bağları meşhur işte bu uygarlığın bir unsuru.

İreme zâtil 'ımâd. (Fecr/7) sütun sahibi irem diye geçer Kur’an da. Burada muhteşem bir uygarlık kurulmuş ve bu uygarlık etrafına örnek olmuş. Fakat Allah’ı unuttukları için, yani ekmeğin sahibini unutup ta ekmeğe döndükleri için, ekmeğin sahibini bırakıp ta ekmeğe tapmaya başladıkları için başlarına öyle bir felaket gelmiş ki uygarlık yerle bir olmuş. Bugün o uygarlığın kalıntıları 12 – 17 m. Kum deryasının altından bu yüzyılda çıkarıldı. Yani tarihsel verilerde, arkeolojik verilerde artık vahyin anlattığı bu belayı teyit etti. Ha o teyit etmese hiçbir şey değişmezdi aslında, ama bu ilave bir unsur olarak anılabilir. Fakat asıl vahyin bize verdiği öğüt farklı, o öğüdü devamında ki ayeti okuduktan sonra söyleyeyim.


6-) Ve emma 'Adun feühlikû Biriyhın sarsarin 'atiyetin;

Ad'a gelince, şiddetli bir kasırgayla helâk edildiler! (A. Hulusi)

06 - Ve amma Âd onlar da ihlâk ediliverdiler bir sarsar rüzgârı, azgın bir fırtına ile. (Elmalı)


Ve emma 'Adun Âd a gelince feühlikû Biriyhın sarsarin 'atiyeh onlar da değdiği yeri, değdiği şeyi, değdiği insanı sesiyle çarpan dizginlenmez bir kasırgayla helak edildiler.

Devam ediyor b sayfasına geçiniz.
Hakka suresini toplu olarak BURADA bulabiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder