Değerli Kur’an dostları şimdi
yepyeni bir sureye giriyoruz. Cin suresi. Elimizde ki mushafta 72. sırada.
Cin; görünmeyen varlık manasına
gelir. Adını ilk ayetinden alır. Tirmizi de bu adla anılmış fakat Buhari de Kul ûhıye ileyye
(1) yani ilk kelimeleri ile anılmış ki. Demek ki adı daha ilk dönemlerde henüz
oturmamıştı.
Suremiz Mekki dir. Boykot dönemi
sonrası surelerden sayabiliriz. Çünkü bu konuda elimizde delil var; Allah
resulünün Taif dönüşünde gerçekleşen dinleme hadisesi üzerine nazil olduğuna
dair hayli rivayet var. Biz Allah resulünün Taif seferinin boykotun hemen
ardında ki veya boykotun son, 8 veya 9. yıl olduğunu biliyoruz. O zaman 9 veya
10. yıla yerleştirebiliriz bu sureyi ki, Taif seferinin 10. yılda olduğuna dair
bir rivayet var.
Cin surenin konusu tevhid. Amacı
cahiliye insanının cin tasavvurunu ret. Görünmez varlıklar bir vakıa, bir
gerçek. Biz bu alemi sadece kendimiz oluşturmuyoruz. Görünmeyen varlıklarla
paylaşıyoruz. Sadece bizden müteşekkil değil bu alem. İnanıyoruz ki
göremediğimiz alemler de var.
[Ek bilgi: CİNLERİN VARLIĞI-
KUR’AN
Kur'an-ı Kerim'de sadece bir
yerde değil, müteaddid yerlerde ve insanların iki ayrı cins yaratık
olduklarından bahsedilmektedir. Örneğin bkz. Araf: 38; Hud: 119; Fussilet:
25-29; Ahkaf: 18; Ez-Zariat: 56; en-Nas: 6; ve Rahman Suresi, cinleri
insanoğlunun bir kısmı olarak saymaya yer bırakmayacak açıklıktadır.
Araf:12'de Hicr 26-27'de ve
Rahman 14-15'de insanın çamurdan yaratıldığı, oysa cinlerin ateşten
yaratıldıkları açık bir şekilde bildirilmektedir.
Hicr Suresi 27. ayette
cinlerin insandan önce yaratılmış oldukları izah edilmektedir. Bunu, Kur'an da
yedi yerde geçen Adem ve İblis kıssası da teyit etmektedir. Her yerde insan
yaratılmadan önce İblisin mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca Kehf Suresi 50.
ayette İblisin cinlerden birisi olduğu bildirilmiştir.
...
Kur'an-ı Kerim'de onlarca
yerde, İblis'in, ta Adem'in yaratılışından beri insanı yoldan çıkartmaya
azmettiği gerçeği açıklanmaktadır. O zamandan beri cinlerden şeytan olanlar
insanları yoldan çıkarmaya çalışmaktadır. Ama insana musallat olarak ona zorla
bir şeyi yaptırma gücüne sahip değillerdir. Fakat insanların kalbine vesvese
verirler ve onları kötü yola teşvik ederek çirkin ve kötü şeyleri güzel
gösterir, onları yoldan çıkarmaya çalışırlar. Mesela bkz. Nisa: 117-120; Araf:
11-17; İbrahim: 20; Hicr: 30-42; Nahl: 98-100; İsra: 65. (Mevdudi – Tefhimu-l
Kur’an)]
Görünmez varlıklar Allah – İnsan
arasında aracı değil, ilahi rehberliğe muhtaç varlıklardır. Bu sure bunu
söylüyor. Oysa ki insanlar tarih boyunca görünmeyen varlıklara karşı zaaflı
olmuşlar. Görünmeyenden korkmuşlar. Görünmeyene gizemli olana karşı bir merak
olmuş hep. Bu merak korkuya dönüşmüş Bu korku ise onlara tapınmaya dönüşmüş,
onları putlaştırmış tarihte insanlar. Görünmemelerinin sonucunda korku,
korkunun sonucunda da putlaştırma gelmiş. İşte bu nedenle bu surenin iniş
nedeni, Nüzul dönemi insanı her tür söz sanatını şiirle, şiiri de cinle
irtibatlandırdığı için onların vahyi şiirle, dolayısıyla vahyi cinle
irtibatlandırmalarına alaka kurmalarını ret için inmiştir.
Onlara göre cinler çarpardı.
Onlar böyle inanıyordu. Hud/54. ayetine göre. Yine Enam/100. ayetinden
öğrendiğimize göre ilahlık yakıştırıyorlardı nüzül dönemi müşrikleri cinlere.
Yine bu surenin 6. ayetine göre cinlere sığınıyorlardı. Biz "Euzü Billahi mineş şeytanir racim"
diyerek kovulmuş, taşlanmış, mel’un şeytanın şerrinden nasıl Allah’a
sığınıyorsak onlarda cinlere sığınıyorlardı. İlginçtir, kime sığınıyorlarsa ona
tanrılıkta yakıştırmış oluyorlardı. Yine cinlere tapanlar vardı. Sebe/41.
ayetinin ifade ettiği gibi.
Surenin yarısı vahiy dinleyen
cinlerle alakalı. Yani burada cinlerin vahiy dinledikleri aktarılıyor bu
surenin yarısından fazlasında. Aynı zamanda bu bölüm Ahkaf/29-32 ayetleriyle
karşılaştırılarak okunmalı. Çok büyük bir irtibat var. Ahkaf/29-32 ayetleri
Allah u alem bu surede bahsedilen olayın ta kendisinden bahsetmektedir. Yani
iki ayrı olaydan bahsedildiğine dair rivayet varsa da bu konuda kesin bir delil
yoktur. Biz iki pasajı da okuduğumuzda benzer bir olaydan söz edildiğini düşünebiliyoruz.
Bu durumda Ahkaf suresinin ilgili
ayetleri dikkate alınacak olursa bu cinlerin Yahudi olduğu orada açıkça
söyleniyor. Yahudilerden olduğu. Çünkü Ahkaf suresinde ki ilgili pasajın hemen
önü Yahudilerle ilgili. Dolayısıyla bizim zihnen cinlerle ilgili bu cin
suresiyle müşriklerin arasında, daha doğrusu Yahudilerle müşriklerin arasında
cin bahsi üzerinden bir irtibat kurmamız gerekiyor.
Nedir bu irtibat? Şu; Müşrikler
Yahudilerin bu konuda esaslı bir bilgiye sahip olduğunu düşünüyorlardı cin
konusunda ve vahye karşı bir destek sağlamak için, argüman geliştirmek için,
vahye karşı savaşmak için kendilerince, kendilerinden çok daha iyi bilgiye
sahip olduklarını düşündükleri Yahudilerden malzeme istiyorlardı, cephane
istiyorlardı. Yani cephanelerini Yahudilerden aldılar ve Yahudiler de bu konuda
bizim bildiklerimiz hava civa demiyorlar, bu onların bu zannını daha da
kabartıyorlar ve şişiriyorlardı, istismar ediyorlardı.
Surenin ilk muhatapları açısından
amacı açık. Müşriklerle Yahudiler arasında ki bu şeytani ittifakı bozmaktı bu
amaç. bir de Allah resulü açısından amacı vardı ki o da Allah resulünü ve
mü’minleri teselli etmekti. Bu teselliyi şöyle formüle edebiliriz. Ey peygamber
seni yakındakiler dinlemezse, Allah çok, çok uzaklardan seni dinleyen
birilerini yollar. Buydu, Allah resulü böyle teselli edildi. Bu girizgahtan
sonra şimdi cin suresinin tefsirine geçebiliriz.
[Ek bilgi; Buhari ve Müslim'de
Hz. Abdullah bin Abbas'tan rivayet edilir ki, bir gün Allah Resulü yanında
arkadaşları ile beraber Ukaz panayırına gitmişti. Yolda Nahle denilen yerde
Allah Resulü sabah namazını kıldırdı. Bu esnada Cinlerden bir grup oradan
geçmekteydi. Kur'an ın tilavetini duyduklarında hemen durmuşlar ve dikkatle
dinlemeye başlamışlardı. İşte bu hadisenin zikri bu surede geçmektedir.
Müfessirlerden çokları bu
rivayete dayanarak bu hadisenin Rasulullah ın Taif seferi esnasında olduğunu
söylemişlerdir ki bu hadise risaletin 10. yılında hicretten 3 sene önce vuku
bulmuştu.
Fakat bu kıyas birçok nedenden
dolayı doğru değildir. Rasulullah ın Taif seferi sırasında cinlerin Kur'an
dinlemesi hadisesinin anlatıldığı Ahkaf Suresi'nin 29. ayeti ile 39. ayetleri
arası göz önünde bulundurulursa, o
cinlerin iman ehlinden oldukları anlaşılacaktır. Bunlar, Hz. Musa'ya ve
diğer gelmiş semavi kitaplara inanmaktaydılar.
Halbuki bu surenin 2.
ayetinden 7. ayetine kadar olan bölümden açıkça anlaşılmaktadır ki, bu sefer de
Kur'an-ı Kerim dinleyen cinler müşrik idiler, ahireti ve peygamberliği kabul
etmiyorlardı. Ayrıca tarihi kayıtlardan da anlaşılıyor ki Rasulullah ın yanında
Hz. Zeyd bin Harise'den başka kimse yoktu.
Halbuki bu seferde İbn
Abbas'ın rivayetine göre Rasulullah ın yanında birkaç sahabenin de bulunduğu
anlaşılmaktadır. Ve diğer rivayetlerden, Rasulullah ın Taif ten dönerken yolda
Nahle'de konakladığı zaman cinlere Kur'an ı dinlettiği anlaşılmaktadır.
İbn Abbas'ın rivayetine göre,
bu surede geçen seferde ise Allah Resulü Mekke'den Ukaz'a doğru gitmekteydi. Bu
sebeplerden, bu surede geçen hadise ile Ahkaf Suresi'nde geçen hadisenin aynı
olmadıkları ayrı ayrı zamanlarda vuku buldukları anlaşılmaktadır.(Mevdudi –
Tefhimu-l Kur’an)]
[Ek bilgi; KURÂN’A GÖRE “CİN”
“CANN’I (cin sınıfını -
görünmez varlıkları) DA DUMANSIZ ATEŞTEN (radyasyon-ışınsal enerji -
elektromanyetik dalga bedenli) YARATTI.” (55.Rahmân: 15)
İnsanın yapısı için, umumi
mânâda, görünüşünden yani bedeninin yapısından dolayı, nasıl ki “topraktan halk
olunmuştur” denilmekte ise; burada da Cinin yapısı izah edilirken, gene aynı
usülle, Cinin yapısı işaret edilerek “dumansız ateşten” yani “ışınlardan -
radyasyondan - dalgadan” yaratılmıştır diye tarif edilmektedir.
“CANN’I DA DAHA ÖNCE SEMUM
ATEŞTEN (gözeneklerden geçen, zehirleyici ateşten; ışınsal bedenle,
cehennemdeki ateş, semum kelimesiyle tanımlanmıştır. A.H.) YARATTIK.” (15.Hicr:
27)
Nitekim bakınız bu konuda
M.H.Yazır merhum da ne diyor:
“Hâsılı demek oluyor ki, insan yaratılmazdan evvel,
Güneş’te ve arzın başlangıcında olduğu gibi, çalkalanıp duran (dalgalanan)
muzdarip ve müteheyyiç bir hâlde bulunan hâlis bir ateş veya ELEKTRİK hâlinde
olduğu gibi, her şeye karışabilen veyahut eşyayı birbirine karıştırmak ihtilat
ettirmek hassasını haiz bir ateşten (yani ışınlardan) biz insanların gözlerine
bermutad görünmeyen gizli birtakım hayat kuvvetleri, hayati unsurlar
yaratılmıştır ki bunlara “can” tesmiye olunur.”(Cilt: 6/ Sayfa: 4670)
“(Allâh) ONLARI TOPLUCA
HAŞRETTİĞİ GÜN: “EY CİNN TOPLULUĞU, GERÇEKTEN İNSANLARIN ÇOĞUNLUĞUNU HÜKMÜNÜZ
ALTINA ALDINIZ (hakikatten uzaklaştırdınız)!” (der)...” (6.En’am: 128)
Bu âyet meâli ise, dikkatle
incelendiğinde görülecektir ki, günümüzde pek çok önemi olan bir konuyu
açıklamaktadır... Çünkü bu âyet ile Allâhû Teâlâ, “Cin” adıyla tanınan
varlıkların çok büyük bir özelliğini açıklamaktadır; ki bu özellik “CİNLERİN
İNSANLARI KENDİLERİNE TÂBİ KILMA, İNSANLARI BAŞTAN ÇIKARTMA, KENDİ HÜKÜMLERİ
ALTINDA YAŞATMA” olmaktadır. Yani, Cinler arasında, insanları aldatmak, onları
kendi hükümleri altına almak başarı olarak değerlendirilmekte, birbirlerine
karşı kendi üstünlüklerini bu şekilde ispatlamaya çalışmaktadırlar.
“BEN CİNNİ VE İNSİ YALNIZCA
(Esmâ özelliklerimi açığa çıkarmak suretiyle) KULLUK ETMELERİ İÇİN YARATTIM!”
(51.Zariyat: 56)
Bu âyet meâli ise Cinlerin de
aynen insanlar gibi yaratıcılarına karşı kulluk görevi yerine getirmekle yükümlü
olduklarını açıklamakta, yaratılma sebeplerinin de bu olduğunu kesin bir
şekilde belirtmektedir... (Devam ediyor…)
CİNLERLE İLGİLİ BAZI HADİSLER
“O sırada Cinler, semâdan
haberler alamaz olmuşlardı... Ve çıkmak istedikçe de üzerlerine şihablar salınır
olmuştu. Bunun üzerine içlerinden ileri gelenler:
− Herhâlde yeni bir şey oldu
ki, sizinle semâ haberleri arasında perde meydana geldi! Arzı dolaşın bakalım,
oluşan olay nedir anlayalım. demişler. Ve bu sebeple de Cinler yeryüzünü
araştırmaya başlamışlar. Nitekim Tihame tarafına gitmekte olan birtakım Cin,
Sokukaz’a gitmekte olan Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi vesellem’in Nahle
mevkisinde ashabıyla birlikte sabah namazı kılarken okuduğu Kur’ân-ı Kerîm’i
dinlemişler. Ve dinledikten sonra da:
− İşte bu semâ haberlerine
perde olan olaydır! Demişler ve derhâl kavimlerine dönerek anlatmışlar:
− Gerçekten bize hayranlık
veren Kurân’ı işittik!
İşte bundan sonra Allâhû
Teâlâ, Cinn Sûresi’ni inzâl etti; Cinlerin dediklerini Rasûlullâh bildirdi.
İbni Mes’ud (r.a.)’dan rivayet
edilen ikinci hadis de şöyle:
“Rasûlullâh Aleyhisselâm:
− Ben Cin’e Kur’ân okumakla
emrolundum. Beraberimde kim gelir? diye sordu.
Herkes sustu. İkinci defa
sordu. Gene susuldu.
Üçüncü defa yine sordu, bu defa ben cevap verdim:
- Ben Abdullah! Mahiyetinde
giderim yâ Rasulullah.
Bunun üzerine kalktık,
yürüdük.
Düb Şib’inin yanında Hacune
mevkisine gelince, benim önüme bir hat çizdi;
− Bunu tecavüz etme!.. dedi.
Sonra da Hacune doğru geçti...
Derhâl üzerine keklikler gibi uçuştular. Sanki “Zud”
ricaline benziyorlardı. Kadınların def çaldıkları gibi deflerini çalıyorlardı.
Nihayet etrafını sardılar ve gözümde kayboldu. Hemen
yerimden kalktım. O zaman bana eliyle “otur” diye işaret etti. Sonra da Kur’ân
okumaya başladı. Gittikçe sesi yükseliyordu. Hepsi yere yapıştılar. O derece
ki, seslerini işitiyordum kendilerini göremiyordum. Sonra Rasûlullâh
Aleyhisselâm yanıma geldiğinde;
− Gelmek istedin değil mi?
diye sordu. Ben de:
− Evet yâ Rasûlullâh! dedim.
Cevap verdi:
− Sana gerekmezdi! Onlar Cin!
Kur’ân dinlemeye geldiler. Sonra da kavimlerini uyarmak üzere döndüler.”
BAZI ÖZELLİKLERİNDEN
Cinlerin gıdası kokudur!..
Cinlerin en çok sevdikleri koku da SİGARA kokusudur. Sigara içen bir kişiyi
buldukları zaman, artık kolay kolay onun yanından ayrılmazlar ve onun peşini de
bırakmazlar. Kişinin sigara bağımlılığının artmasında en büyük faktör
Cinlerdir.
Cinler, sigaraya yönelik bir
kişi buldular mı, hemen onun içine sıkıntı verecek şekilde beynine bir sinyal
yollarlar. Kişi bu sıkıntı ile hemen bir SİGARA yakar! Dumanlarını üflemeye
başladıktan kısa bir süre sonra içindeki sıkıntı kesilir!
Çünkü, yanındaki Cin, o dumandan gıdalanmaya başlamış ve
onun içine sıkıntı veren etkileri göndermeyi kesmiştir. Böylece o kişi
sigarasını bitirir ve bir süre rahatlar.
Sonra yanındaki Cin tekrar
SİGARA kokusu istedi mi gene beynine içinde sıkıntı oluşturacak bir impuls
yollar ve o kişi de elinde olmayarak tekrar bir sigara yakar. Ve bu durum
böylece devam edip gider. Eğer, böyle devamlı SİGARA içen bir hoca veya mürşit,
Gavs(!) yanına giderseniz, hemen Kur’ân-ı Kerîm’in Sâd Sûresinin 41, Mu’minûn
Sûresinin 98-99 ve Sâffât Sûresinin 7’inci âyetlerindeki dualara devam ediniz.
Göreceksiniz ki, bu duaya
devam suretiyle beyninizin yayacağı belli dalgalar o kişinin ilişkide olduğu
Cin ile ilişkisinde kopukluk oluşturacak ve bu yüzden karşınızdaki kişide bazı
dengesiz söz ve davranışlar ortaya çıkacaktır.
Ayrıca, ruh çağırma
celselerinde, Cinci, falcı hocaların yanında da bu duayı okursanız, bunun böyle
olduğunu görerek söylediklerimize kesinlikle inanabilirsiniz. Evet bu âyetleri
okunuşu gibi yazıyorum:
“RABBİ İNNİY MESSENİYEŞ
ŞEYTANU Bİ NUSBİN VE AZÂB; RABBİ EÛZÜ BİKE MİN HEMEZÂTİŞ ŞEYÂTIYN VE EÛZÜ BİKE
RABBİ EN YAHDURÛN. VE HIFZAN MİN KÜLLİ ŞEYTANİN MÂRİD.” (38.Sâd: 41 –
23.Mu’minûn: 97-98 – 37.Sâffât: 7) (Ahmed Hulusi – Ruh İnsan ve Cin)]
Devam ediyor b sayfasına geçiniz
Cin suresini toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.