A sayfasından devam
3-) Len tenfe'aküm erhamuküm ve lâ evladüküm
yevmelkıyameti yafsılu beyneküm* vAllâhu Bima ta'melune Basıyr;
Ne
akrabalarınız ne de evladınız size asla fayda sağlamaz! Kıyamet sürecinde
aranızı ayırır! Allâh yaptıklarınızda olarak Basıyr'dir. (A. Hulusi)
03 - Ne
hısımlarınızın ne de evlatlarınızın size asla menfaati olmaz, o kıyamet gününde
aranızı ayırır ve Allah hep amellerinizi gözetir. (Elmalı)
Len tenfe'aküm erhamuküm ve lâ evladüküm
yevmelkıyame size ne onların yakınlıkları, ne de sizin çocuklarınız,
yani kendisi uğruna kafirlere muhabbet beslediğiniz, Müslümanlara ihanet
anlamına gelen bir takım işlere yeltendiğiniz o yavrularınız, akrabalarınız,
yakınlarınız, yani sizin hiç kimseniz size yarın Allah nezdinde yardım etmez.
Allah nezdinde sizi Allah’tan gelecek bir cezadan korumaz. Kıyamet günü ne
sizin yakınlarınız, erhamuküm ve lâ
evladüküm, ne de çocuklarınız size gelecek bir cezayı önleyemez. Hiçbir
yardımı olmaz.
yafsılu beyneküm Allah aranızı
ayırır, yani şimdi kendileri için kendinizi ateşle attığınız o kimseler yarın
sizden kaçarlar (Yevme yefirrulmer'u min ahıyh) (Ve ümmihi ve
ebiyh) (Abese/34-35) İlâ ahıri ayeh! Ayetlerinde söylendiği gibi
kişi o gün kendi kardeşinden kaçar, eşlinden kaçar, çocuklarından kaçar, anne
babasından kaçar. Yani aranız ayrılır hiç kimse hiç kimseye yardım edemez olur. vAllâhu Bima
ta'melune Basıyr Allah yaptığınız her bir şeyi en ince ayrıntısına
kadar görmektedir. Zımnen yakınlarınızı kollamak için şah damarınızdan yakın
olan Allah’a uzak düşmeyin.
[Ek bilgi; ÇIKARILAN SONUÇLAR.
Hz. Hatib'in hadisesi ile bu
hadise üzerine nazil olan ayetlerden, aşağıdaki sonuçları çıkarabiliriz.
a) Bu şekilde davranmak,
kişinin niyeti ne olursa olsun casusluktur. Üstelik bu casusluk, tehlikeli ve
zarar verecek olaylara yol açabilecek bir dönemde yapılmıştır. Bu suç normal
bir zamanda değil, savaş durumunda işlenmiş olmasına rağmen, Hz. Peygamber
(s.a) Hz. Hatib'i, ona kendini savunma şansı tanımaksızın hapse atmamış ve
ayrıca mahkemeyi açık bir şekilde yapmıştır. Tüm bunlardan anlaşıldığına göre,
İslâm'da yöneticiler ve hakimler, bir kimsenin suçunu kendileri bilseler veya
şüphe duysalar dahi, o kimseyi hemen hapse atma yetkisine sahip değildirler.
Ayrıca gizli kapılar ardında yargılamanın da İslâm'da yeri yoktur.
b) Hz. Hatib bin Ebi Belta'nın
sadece Muhacir olmayıp, ayrıca Bedir ashabından olması, O'na sahabeler arasında
imtiyaz kazandırmıştı. Bu özelliklerine rağmen, büyük bir suç işlediği için,
Allah Teâlâ onu yukarıdaki ayette sert bir şekilde tenkit etmiştir.
c) Hz. Hatib'in mahkemesi
esnasında, Hz. Ömer'in görüşü, Hz. Hatib'in davranışının zahirine bakılarak öne
sürülmüştü. Ancak Hz. Peygamber (s.a) O'nun görüşünü reddedip daha sonra
İslâm'ın "Bir davranışın sadece zahiri göz önüne alınarak karar
verilmez" şeklindeki bir ilkesini beyan etmiştir.
d) Hz. Peygamber'in (s.a)
Bedir ashabının faziletleri hakkında, "Allah'ın Bedir Savaşı'na
katılanlara, o vaziyeti görüp, "Ben sizi affettim" demediğini kim
biliyor?" şeklindeki sözü "Bedir ashabı ne günah işlerse işlesin,
onların affı önceden garanti edilmiştir" anlamında değildir.
e) Kur'an ın ve Hz.
Peygamber'in (s.a.) açıklamalarından, kafirler lehinde casusluk yapmasının bir
Müslüman’ın mürtet sayılmasına veya iman dairesinden çıkarılmasına ya da
münafık kabul edilmesine yeterli olamayacağı anlaşılmaktadır.
f) Kur'an ın bu ayetlerinden,
bir Müslüman’ın kafirler lehine casusluk yapmasının en yakın akrabalarının
malları ve canları tehlikede olsa bile, hiçbir zaman caiz olmadığı açıkça
anlaşılmaktadır.
g) Eşbah'a göre bu konuda
Devlet Başkanının (İmamın) geniş bir yetkisi vardır. O, suçlunun şartlarını göz
önüne alarak gereken cezayı verir. Ayrıca bu görüş, İmam Malik ve İbn Kasım'dan
da nakledilir. İbn el-Macişun ve Abdulmelik bin Hateb'e göre, suçluda casusluk
yapmak adet halini almışsa, onu katletmek gerekir.
h) Yukarıda zikredilen
hadisten, suçlunun aranmasında gerekirse sadece erkeklerin değil, kadınların da
elbiselerinin çıkarılmasının caiz olduğu sonucu çıkıyor.Tefhimü’l Kur’an.
E.A.Mevdudi)]
4-) Kad kânet leküm usvetun hasenetun fiy
İbrahiyme velleziyne me'ahu, iz kalu likavmihim inna bureau minküm ve mimma
ta'budune min dûnillâhi, keferna Biküm ve beda beynena ve beynekümül'adavetü
velbağdâu ebeden hattâ tu'minu Billâhi vahdeHU illâ kavle İbrahiyme liebiyhi
leestağfirenne leke ve ma emlikü leke minAllâhi min şey'* Rabbena 'aleyke
tevekkelna ve ileyke enebna veileykelmasıyr;
İbrahim'de
ve Onunla beraber olan kimselerde sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır.
Hani onlar kavimlerine dediler ki: "Muhakkak ki biz sizden de, Allâh
dûnunda kulluk yaptıklarınızdan da uzağız! Sizi inkâr - reddettik. Sizinle
aramızda ebediyen düşmanlık ve buğz başlamıştır; siz Esmâ'sıyla hakikatiniz
olan Allâh'ın Vâhidiyetine iman edinceye kadar!"... Ancak İbrahim'in
babasına: "Mutlaka senin için mağfiret dileyeceğim; ama senin için (dua edip istemekten başka)
Allâh'tan bir şeye mâlik değilim" sözü hariç! "Rabbimiz, sana
tevekkül ettik, sana yöneldik ve dönüş sanadır!" (dediler). (A. Hulusi)
Sizin
için güzel bir örnek İbrahim ile beraberindekiler de oldu: Vaktiyle onlar
kavimlerine şöyle dediler: «Biz sizlerden ve Allah dan başka taptıklarınızdan
beriyiz ve sizi tanımıyoruz, ta ki siz Allahın birliğine iman edinceye kadar,
sizinle aramızda ebedî buğz-u adavet başladı» ancak İbrahim’in babasına
«Elbette senin için istiğfar edeceğim» mamafih senin için Allah dan hiç bir
şeye gücüm yetmez» demesi müstesna, dediler. Ya Rabbena! Biz ancak sana
tevekkül kıldık ve sana gönül verdik ve bütün gidiş sanadır. (Elmalı)
Kad kânet leküm usvetun hasenetun fiy İbrahiyme
velleziyne me'ah doğrusu sizin için İbrahim ve onunla birlikte olan
kimseler de büyük bir örneklik, güzel bir örneklik vardır. iz kalu likavmihim inna bureau minküm ve mimma
ta'budune min dûnillâh hani onlar demişlerdi ki kavimlerine; Biz
sizden ve sizin Allah dışında taptığınız her şeyden berîyiz, teberi ediyoruz.
Sizden de, Allah dışında taptığınız putlardan da uzaklaşıyoruz. Demişlerdi
İbrahim ve beraberindekiler. keferna Biküm biz sizin hayat tarzınızı
reddediyoruz, biz sizi inkar ediyoruz, sizin hayat tarzınızı reddediyoruz
demişlerdi.
ve beda beynena ve beynekümül'adavetü velbağdâu
ebeden hattâ tu'minu Billâhi vahdeH sizinle bizim aramızda, siz bir
tek Allah’a iman edinceye dek ebediyen sürecek bir düşmanlık ve nefret vardır
demişlerdi İbrahim ve beraberindekiler. illâ kavle İbrahiyme liebiyhi leestağfirenne lek
ancak tek istisnası vardı bunun. Yani sizin örnek almamanız gereken tek
istisna. O da neydi? İbrahim’in babasına; Senin için kesinlikle istiğfar edecek
Allah’tan af dileneceğim demesiydi. ve ma emlikü leke minAllâhi min şey' Ama senin
lehine Allah’tan bir şey elde etme gücüm yok demişti İbrahim babasına. Sen
babamsın, ben peygamber oğulum, sen de müşrik babamsın. Ama senin için
Allah’tan isteye isteye zorla bir şey elde edemem demişti.
Rabbena 'aleyke tevekkelna ve ileyke enebna
veileykelmasıyr (Size düşen şöyle yalvarmaktır.) _Böyle bir parantez
içi açıklama koymamız gerekiyor bu ayetin başına_ (hepinize, hepimize düşen
şöyle yalvarmaktır ey mü’minler.) Ey rabbimiz sana güvendik, sana dayandık. Ve ileyke enebna ve sana yöneldik
veileykelmasıyr, en sonunda varacağımız yer sensin. Varış yeri, son durak
sensin.
Burada değerli Kur’an dostları
Hz. İbrahim’in bir istisnasından bahsediliyor. İllâ kavle diye devam eden bölüm bu istisnayı veriyor aslında. Hz.
İbrahim bu vaadini gerçekleştirmişti. Vağfir liebiy innehu kâne mineddâlliyn.
(Şuârâ/86) Babamı affet, çünkü o sapıttı diye dua etmişti Şuârâ 86, 87.
ayetlerinde. Ama tevbe suresinde ki ayetten babasının Allah düşmanı olduğunu
anlayınca Tevbe/114. ayetinden babasının Allah düşmanı olduğunu anladığını
görüyoruz Hz. İbrahim’in. İşte bunu anlayınca duasından geri dönmüş ve teberî
etmişti.
Ve ma kânestiğfaru İbrahiyme li ebiyhi illâ
an mev'ıdetin veadeha iyyahu.(Tevbe/114) Yani ona verdiği bire söz
üzerine sadece dua etmiş, istiğfar etmişti. Biz bunu anlıyoruz. Sözünü yerine
getirmek için. Fakat onun Allah’tan yüz çeviren biri olduğu açıkça anlaşılmış
ve Allah’ın da onu affetmeyeceği kesin anlaşılmış olunca Hz. İbrahim bir daha
babasına dua dahi etmedi. Biz bütün bu ayetlerden, Tevbe/114., Şuârâ/86-87
ayetleri ve bu ayetten biz bu gerçeği açıkça anlıyoruz. Demek ki kafirliği
açıksa bir insan, küfrü üzere de ölmüşse ona asla istiğfar edilmez, rahmet
dilenmez, mağfiret dilenmez. Kur’an ın açık hükmü budur.
5-) Rabbena lâ tec'alna fitneten lilleziyne
keferu vağfir lena Rabbena* inneke entel 'Aziyzül Hakiym;
"Rabbimiz!
Hakikat bilgisini inkâr edenler için bizi sınav objesi kılma! Bizi mağfiret et
Rabbimiz! Muhakkak ki sen Aziyz'sin, Hakiym'sin." (A. Hulusi)
05 -
Ya Rabbena! bizleri o küfredenlerin fitnesi kılma ve bizlere mağfiret buyur,
çünkü sensin ancak öyle azîz öyle hakîm. (Elmalı)
Rabbena lâ tec'alna fitneten lilleziyne keferu
rabbimiz bizi kafirler için bir fitne kılma. Yani kafirlerin oyuncağı yapma,
kafirleri bize güldürme ey rabbimiz. Yani farlık bir ima da böyle mana
verebiliriz. vağfir
lena Rabbena ey rabbimiz bizi bağışla inneke entel 'Aziyzül Hakiym çünkü
sen, evet sensin üstün ve yüce olan, sensin hikmetle hükmeden.
6-) Lekad kâne leküm fiyhim üsvetun hasenetün
limen kâne yercullahe velyevmel'ahır* ve men yetevelle feinnAllâhe
"HU"velĞaniyyulHamiyd;
Andolsun
ki onlarda (İbrahim ve ashabında) sizin için, Allâh'ı ve sonsuz gelecek süreci (yaşamayı) umanlar için
güzel bir örnek vardır... Kim (Allâh'tan) yüz çevirirse, muhakkak ki Allâh Ğaniyy'dir, Hamiyd'dir.
(A. Hulusi)
06 -
Hakikaten sizler için güzel bir örnek onlarda olmuştur: Allaha ve Âhiret gününe
Ümit besleyenler için; her kim de aksine giderse haberi olsun ki Allah çok
ganiydir, her hamd onundur. (Elmalı)
Lekad kâne leküm fiyhim üsvetun hasenetün limen
kâne yercullahe velyevmel'ahır doğrusu onların bu tavrında içinizden
Allah’ı ve ahiret gününü gözeten kimseler için elbet güzel bir örneklik vardır. ve men yetevelle
feinnAllâhe "HU"velĞaniyyulHamiyd kim de onları dost
edinirse, veya yüz çevirirse. 2 manaya da gelir. yetevelle. Kim onları dost edinirse ki bağlama uygun budur, ben
bunu tercih ediyorum, veya yüz çevirirse iti bilsin ki Allah, evet O dur kendi
kendine yeten, O’dur tüm hamdlere layık olan.
7-) 'AsAllâhu en yec'ale beyneküm ve
beynelleziyne 'adeytum minhüm meveddeten, vAllâhu Kadiyr* vAllâhu Ğafûrun
Rahıym;
Umulur
ki Allâh sizinle, düşman olduklarınız arasında bir sevgi oluşturur. Allâh
Kaadir'dir... Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir. (A. Hulusi)
7 - Umulur
ki Allah sizinle onlar içinden düşmanlaştıklarınız arasında bir meveddet husule
getire. Allah kadîrdir, Allah gafurdur rahîmdir. (Elmalı)
'AsAllâhu en yec'ale beyneküm ve beynelleziyne
'adeytum minhüm meveddeten Mümkindir ki Allah sizin düşman olarak
algıladığınız kimselerle sizin aranızda bir sevgi var edebilir. Bu mümkindir.
Yani düşmanlarınızla sizin aranızda bir sevgi var edebilir. Bu ayet İslam’da
cihad ın gayesinin insanla İslam arasında ki engellerin kaldırılması olduğunu,
sevgiyi hakim kılmak olduğunu gösteriyor başka şey değil. vAllâhu Kadiyr ve Allah’ın buna
gücü yeter. Allah’ın bunu yapmaya, düşmanınızla sizin aranızda sevgi var etmeye
gücü yeter. Yani düşmanınızı da sizin imanınıza döndürmeye. Biz bunu böyle
anlayacağız. vAllâhu
Ğafûrun Rahıym zira Allah çok bağışlayan sonsuzca merhamet edendir.
İbn. Abbas Ümmü Habibe hakkında
evlilikten sonra Ebu Süfyan; Bu yiğidi kimse durduramayacak der. İbn. Abbas
Ümmü Habibe hakkında indiğini söyler bu ayetin. Ki Ümmü Habibe Ebu Süfyan’ın kızıdır.
Ebu Süfyan Ümmü Habibe’nin babasıdır. Onun için peygamberimize Ebu Süfyan 7.
yılda gelmiş ve açlıktan kırılan Mekke için yardım istemişti. Efendimiz A.S. da
Hayber’den kazanılan külçe gümüşlerden bir kısmını Mekke’nin fakirlerine
gönderdi. İşte Ebu Süfyan bu şefkat abidesi davranışı görünce; Bu yiğidi kimse
durduramayacak demişti. Bu önemli. Düşmanına bunu söyletebilmek, işte bu.
8-) Lâ yenhâkümullâhu 'anilleziyne lem
yukatiluküm fiyddiyni ve lem yuhricûküm min diyariküm en teberruhüm ve tuksitu ileyhim*
innAllâhe yuhıbbulmuksitıyn;
Allâh
sizi, din yüzünden sizinle savaşmamış ve sizi yurtlarınızdan çıkarmamış
kimselere iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan engellemez.
Muhakkak ki Allâh muksitleri (her şeye hakkını
verenleri) sever. (A. Hulusi)
08 -
Allah sizi din hakkında size kıtal yapmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan
kimselerden, onlara iyilik etmeniz ve kendilerine adalet yapmanızdan nehy
etmez, çünkü Allah adalet yapanları sever. (Elmalı)
Lâ yenhâkümullâhu 'anilleziyne lem yukatiluküm
fiyddiyni ve lem yuhricûküm min diyariküm en teberruhüm ve tuksitu ileyhim
İşte İslam’da kiminle savaşılır, kiminle savaşılmaz ve niçin savaşılırın
cevapları olan ayetler geldi. Allah size, sizinle din savaşı yapmayan ve sizi
yurtlarınızdan çıkarmayan kimselerle, iyilik ve adalet üzere bir ilişki
geliştirmeni yasaklamaz. Yani Allah sizi yurtlarınızdan çıkarmamışsa, size
karşı bir din savaşı açmamışlarsa onlarla insanlık, iyilik üzerinde
yardımlaşmanızı engellemez ve onlarla iyilik çerçevesinde bir ilişki kurmanızı
yasaklamaz. Ayet açık ve net. Bunu söylüyor. innAllâhe yuhıbbulmuksitıyn Allah
adaletli davrananları sever.
Bu ayetler İslam’da savaşın dine
zorla sokma, veya dini zorla yayma amacına hizmet etmediğini, sadece
saldırganlığı ve tecavüzü önlemek amacına hizmet ettiğini açıkça gösterir.
9-) İnnema yenhakümullâhu 'anilleziyne
kateluküm fiyddiyni ve ahrecûküm min diyariküm ve zaheru 'alâ ıhraciküm en
tevellevhüm* ve men yetevellehüm feülaike hümüzzâlimun;
Allâh
ancak, Din yüzünden sizinle savaşmış, sizi yurtlarınızdan çıkarmış ve sizin
çıkarılmanıza destek olmuş kimseleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onları dost
edinirse işte onlar zâlimlerin ta kendileridir! (A. Hulusi)
09 -
Allah sizi ancak size din hakkında kıtal yapan ve sizi yurtlarınızdan çıkaran
ve çıkarılmanıza muzaheret ede kimselerden, onlara dostluk etmenizden nehy
ediyor, her kim de onlara dostluk ederse işte onlar kendilerine yazık eden
zalimlerdir. (Elmalı)
İnnema yenhakümullâhu 'anilleziyne kateluküm
fiyddiyni ve ahrecûküm min diyariküm ve zaheru 'alâ ıhraciküm en tevellevhüm
Allah sizi sadece sizinle savaşan, sizinle Din savaşı yapan ve sizi
yurtlarınızdan çıkaran veya sizin çıkarılmanıza destek veren kimselerle
savaşmanızı, velayet ilişkisi kurmanızı yasaklar. Yani Allah sadece bu üç zümre
ile velayet ilişkisine girmenizi yasaklar. Candan yürekten bir ilişkiye
girmenizi yasaklar. Kim bunlar; Sizi yurtlarınızdan çıkaran, size karşı Din
savaşı açan, ya da sizi yurtlarınızdan çıkaranları destekleyenler. Bunlarla
ilişkiye girmenizi yasaklar. Bunların dışında kilerle ilişki kurmanızı
yasaklamaz.
ve men yetevellehüm feülaike hümüzzâlimun
artık kim onlarla candan bir dostluk kurarsa işte onlar zalimlerin ta
kendileridir.
Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
Mümtehine
suresini toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder