Şimdi yepyeni bir Kur’an burcunu
daha gezeceğiz, bu burcun ismi Mümtehane. Mushafta Haşr suresinden hemen sonra
yer almış olan bu sure adını 10. ayetinden alır. İmtihan edilen kadın manasına
gelir, Mümtehane. Ellerimizdeki Mushaflarda Mümtahine yazılmış. Biraz mecazi
bir anlamdır bu mecazen sureye nispeti imtihan suresi manasına gelir. Fakat
vakıaya uygun olan doğru ad Mümtehane adıdır, tıpkı Mücadile suresinin mücadele
olarak anılması gibi Mümtehane suresi de Mümtahine şeklinde anılmıştır. Adeta
iki surenin isminin başından geçenler benzer niteliktedir. Meveddet suresi
adıyla da anılmış bu sure.
Mümtehane suresinin zamanı Medeni
bir sure, Medine’de nazil olmuş. Yılı tam tespit edemiyoruz indiği yılı, ihtilaflı.
Hatıp olayı, ki surede birebir anlatılan bir olaydır, yaşanmış bir olaydır
Hatıb Bin ebi Beltea olayı fetih sırasında değil de Hudeybiye anlaşması
sırasında, ki Hudeybiye gerçek fetih olarak anlatılır. Fetih suresinin de nazil
olduğu dönemde yapılmış bir anlaşmadır. Daha doğrusu fetih suresi Hudeybiye
üzerine nazil olmuştur, sebebi nüzulü Hudeybiye anlaşmasıdır. Onun için biz
Hudeybiye’yi Allah Resulünün ifadesiyle gerçek fetih olarak anlamamız lazım.
Dahası Rabbimizin ifadesiyle gerçek ve büyük fetih olarak anlamamız lazım.
Hatıb’ın mektubu Mekke’lileri
bekleyen tehlikeyi önceden haber veren bir ihbardır. Casus kadın 4. yılda
Medine’ye gelmiş, 6. yılda ise Medine’yi terk etmiş. Sure bu durumda 6. yılda
inmiş olmalıdır diyebiliriz.
Surenin konusu savaş ahlakıdır,
yani ana tema kısaca, özet halinde savaş ahlakıdır. Mü’min ve kafir arasında ki
duygusal ve sosyal ilişkileri düzenler. Hz. İbrahim’i bu bağlamda örnek
gösterir. İlişkileri engelleyen küfür değildir aslında. Mü’minler ve kafirler
arasında ki ilişkileri engelleyen. Saldırganlık ve tecavüz olduğunu biz bu
surenin 7. ile 9. ayetlerinden anlarız. Yani Mü’minlerle kafirlerin ilişkisine
mani olan şey kafirlerin küfrü değildir. Kafire küfründen dolayı mü’minin
ilişkisini kesmesi gerekmez. Onu bu Mümtehane suresinin 7-8- ve 9. ayetlerinden
açıkça anlarız. Tecavüz ve saldırganla ilişkisini kesmeyi ister sure. 10 ve 11.
ayetler şirki, küfrü tercih eden eşlerin boşanmasını emreder. Müşrik ailelerin,
müşriklerin Müslümanlarla bir aile kuramayacağını ifade eder ki aslında
Müslüman aileyi inşa etmek içindir. Şimdi bu girişten sonra sureye geçebiliriz.
1-) Ya eyyühelleziyne amenû lâ tettehızû
'aduvviy ve 'aduvveküm evliyâe tulkune ileyhim Bilmeveddeti ve kad keferu Bima
caeküm minelHakkı yuhricunerRasûle ve iyyaküm en tu'minu Billâhi Rabbiküm* in
küntüm harectum cihaden fiy sebiyliy vebtiğae merdatiy tusirrune ileyhim
Bilmeveddeti, ve ene a'lemu Bima ahfeytum ve ma a'lentum* ve men yef'alhu minküm
fekad dalle sevâessebiyl;
Ey iman
edenler! Benim düşmanım, sizin de düşmanınız olanları velîler edinmeyin! Onlar,
size Hak'tan geleni inkâr ettikleri hâlde; Rabbiniz, Esmâ'sıyla hakikatiniz
olan Allâh'a iman ettiğiniz için Rasûlü ve sizi (yurdunuzdan) çıkardıkları hâlde, siz
onlara sevginizi ilka ediyorsunuz. Eğer yolumda cihat etmek ve rızamı talep
etmek için çıkmış iseniz (dost edinmeyin); oysa onlara sevginizi (içinizde) gizliyorsunuz. Ben gizlediğinizde ve açıkladığınızda
olarak bilirim! Sizden kim bunu yaparsa, yolun denge noktasından gerçekten
sapmıştır. (A. Hulusi)
01 -
Ey o bütün iman edenler! Düşmanımı ve düşmanınızı dostlar yerine tutmayın, siz
onlara meveddet (dostluk, sevgi) ilka ediyorsunuz, onlar ise haktan size gelene
küfrettiler, rabbiniz Allaha iman ediyorsunuz diye sizi ve Peygamberi
çıkarıyorlardı, eğer sizler benim yolumda ve rızam uğurunda cihad için
çıktınızsa... Siz meveddetle onlara sir veriyorsunuz, halbuki ben sizin
gizlediklerinizi de açıkladıklarınızı da hepsini bilirim ve içinizden her kim
onu yaparsa artık düz yolun ortasında şaşırmış olur.(Elmalı)
Ya eyyühelleziyne amenû lâ tettehızû 'aduvviy
ve 'aduvveküm evliyâe siz ey iman edenler benimde, sizinde
düşmanınız olan kimseleri, candan yürekten dostlar edinmeyiniz. Onlarla kader
birliği yapmayınız. Evliya olmak budur. Candan yürekten sırdaş edinmek, hatta
Razi’nin bunu tam karşıladığı kelime Bitane, yani batm dan gelir. Onunla sırdaş
olmak, onunla candan yürekten dost olmak anlamına alıyor bunu Razi. Candan
yürekten kader birliği olan bir dost edinmeyiniz.
tulkune ileyhim Bilmeveddeti ve kad keferu Bima
caeküm minelHakk Siz onlara yürek dolusu sevgi sunuyorsunuz, ama
onlar size gelen hakikati kökten inkar ediyorlar. Bilmeveddet de ki “B”
sevginin ölçüsüzlüğüne delalet eder. Yani siz sevginizi ölçüsüzce veriyorsunuz
ama onlar size gelen hakikati, yani vahyi ve vahyi getiren peygamberi inkar
ediyorlar. Nasıl olacak bu candan yürekten dostluk? O yürekle peygambere iman
etmediniz mi, Aslında Kur’an a, vahye, Allah’a imanınız o yürekte değil mi.
Peki aynı yüreği nasıl paylaştıracaksınız, ikiye ayıracaksınız. Hem küfrü hem
imanı seveceksiniz. Hem hakkı hem batılı seveceksiniz. Aslında zımnen sorduğu
soru bu gibi.
yuhricunerRasûle ve iyyaküm en tu'minu Billâhi
Rabbiküm Onlar elçiyi ve sizi iman ettiniz diye rabbiniz olan
Allah’a iman ettiniz diye vatanlarınızdan çıkarıyorlar, kovuyorlar. in küntüm harectum
cihaden fiy sebiyliy vebtiğae merdatiy doğrusu sizlerde benim davam
uğruna, rızamı kazanmak için yapılmış bir cihadın sonucunda çıkmıştınız
yurtlarınızdan. Yani rızamı kazanmak için yapılmış bir savaşın, cihadın,
muharebenin sonucunda çıkmıştınız. “in” e gad manası vererek bu manayı elde
ettiğimi hemen belirteyim.
tusirrune ileyhim Bilmeveddeh ama
şimdi onlara fıtri sevgi gerekçesiyle gönülden bir muhabbet besliyorsunuz ve
sır veriyorsunuz. Tusirrune ileyhim, yani meveddet gerekçesiyle onlara gönülden
bir sır veriyorsunuz. Saklamanız gereken sırları onlarla paylaşıyorsunuz.
Hatıb’ın ailesine olan tabii sevgisi kastediliyor burada. Birazdan anlatacağım
o gönülden sevgi sebebiyle onlarla paylaşılan sır neymiş.
ve ene a'lemu Bima ahfeytum ve ma a'lentum
ve ben Allah olarak sizin gizlediklerinizi de biliyorum, açıkladıklarınızı da
biliyorum. Evet, düşmana verilen sır ıhfa, bunun altında ki sebep ıhfa. Sır
düşmana verilen şey. Ama burada Bima
ahfeytum diyor, gizlediklerinizi de. O sırrı vermenizin altında yatan
gerçek sebep.
ve men yef'alhu minküm fekad dalle sevâessebiyl
kim böyle yaparsa sizden iyi bilsin ki o doğru yolun ortasında şaşmıştır. fekad dalle
sevâessebiyl böyle çevirmek daha hoş gibi geliyor bana. Doğru yolu bulmuş,
doğru yolun ortasında yürürken yoldan şaşmıştır. Neden böyle bittiğini ayetin
olayın ayrıntısını anlattığımızda sanırım anlayacağız.
İniş nedeni Hatıb Bib Ebi
Beltea’dır. Bu zat doğru yolu bulmuş bir zattır, mü’mindir, Bedir’e
katılmıştır, Uhud’a katılmıştır. Bedi ve Uhud’da savaşmıştır. Allah resulüne
bey’at etmiştir Rıdvan ağacının altında. Düşünün Uhud’da tepeye yerleştirilen
50 okçudan biriydi. Yerini terk etti, yerini terk eden okçuların içinde oldu,
savaş kaybedildi. Allah resulü ona tarizde bile bulunmadı.
Ama, belki de öyle bir arka
planın sonucunda Hatıb Medine’ye gelen Ebu Leheb’in cariyesi Sare isimli 4.
yılda Medine’ye gelmiş bir kadın vardı. Bu kadın Allah Resulünden kendisini
beslemelerini istedi. Ey AbdulMuttalib oğulları beni aç bırakmayın diyerek. Ama
ben öyle anlıyorum ki bu kadın Mekke’den casus olarak gönderilmişti. 2 yıl
Medine de kaldı ve demek ki bu dönem içerisinde Hatıb’la da görüşmüş. Hatıb;
Muhacirlerden, yoksullardan. Kendisi geliyor fakat çocukları, annesi ve
kardeşleri Mekke’de kalıyor. Yoksul oldukları için gelemiyorlar. Ve işte
Mekke’de kalan yakınlarının başına bir şey gelmesin, onlara bakacak güçlü bir
kabileye de mensup olmadığı için onların başına bir şey gelmesin diye bu
kadınla birlikte Mekke’lilere bir mektup yolluyor.
Mektup kısaca şöyle, ki ben Alusi
de buldum mektubun metnini: İnne Resulallah teveccehe ileyküm biceyşin
kelleyli, yesiyr. Ve uksim Billâhi levsara ileyküm vahdehu ve neserallahu
aleyküm fe innehu muncizün lehü ma veadeh. Bu kadar, kısa bir pusula, mektup.
Muhakkak diyor Resulallah sizin
üzerinize geçeler gibi büyük bir orduyla geliyor, üzerinizi tamamen çiğneyip
geçecek büyük bir ordu. Allah’a yemin olsun ki eğer o sizin üstünüze tek başına
yürüse, yine de size galip gelir. Çünkü Allah ona nusreti, zaferi vaad
etmiştir. Diyor, mektupta bunları söylüyor.
Allah Resulüne özel kaynağı
tarafından bildiriliyor ve Resulallah Hz. Ali komutasında 3 kişilik bir müfrezeyi
kadını bulmak üzere yolluyor. Kadını Ravza-ı Haf denilen yerde buluyorlar,
sıkıştırıyorlar. En sonunda kadın sonuna kadar direniyor inkar ediyor. En
sonunda büyük tehditler bir rivayete göre saç örgülerinin arasından, diğer bir
rivayete göre başka bir yerinden çıkarıyor ve mektubu uzatıyor.
[Ek bilgi; Aralarında
hafif bir tartışma geçti. Mektubu bulamayınca, Hz. Ali hâriç, diğerleri
"dönelim. Bulamadık" dediler. Hz. Ali (r.a) "Allah bunu Cebrâile
bildirdi. O da Peygamberimize bildirdi. Hiç birisi yalan söylemez. Bu kadında
mektup var" demişti. Bu da, Hz. Ali'nin daha imanlı, daha âlim olduğunu
gösteriyor. Sonunda mektubu aldılar, (E. Semerkandi-Tesfsirü-lKur’an.]
Resulallah’a Mektup geldiğinde
Hatıb’ı çağırtıyor ResulAllah ve mektubu gösteriyor. Hatta Hatıb girerken Hz.
Ömer orada; Bırak ya ResulAllah bu münafığın boynunu vurayım diyor. Fakat
Hatıb; Acele etme ya ResulAllah beni dinle diyor ve orada kendisini savunuyor,
mazeretlerini söylüyor, yaptığının yanlış olduğunu inkar etmiyor. Fakat Ya
ResulAllah benim güçlü bir kabilem yok, Mekke de yakınlarım var, onlara kimse
bakmıyor, bakıcım da yok. Onlar Mekke lilerin insafına terk edilmiş. Ben böyle
yaparsam onlara bir zarar gelmesini engellerim diye düşündüm diyor, kendini
böyle savunuyor.
Sonuçta ResulAllah Hatıb’ı yine
görevlendiriyor, 2 kez ResulAllah’ın elçiliğini yapıyor. Huneyn de Hatıb’a su
kuyusu kazma bulma görevini görüyoruz ve ileriki yıllarda da Hatıb’ın yine
güzel görevlerde istihdam edildiğini, yani bir kusurla adam asılmadığını,
insanları yargısız infaza tabi tutulmadığını, mazeretlerinin geçersiz olsa bile
dinlendiğini ve değerlerin harcanmadığını biz bu örnek olaydaki sonuçtan
anlıyor ve görüyoruz. Belki bu örnek olayın da geleceğe bıraktığı ibret ve
örnek bu oluyor.
2-) İn yeskafûküm yekûnu leküm a'dâen ve
yebsutu ileyküm eydiyehüm ve elsinetehüm Bissûi ve veddu lev tekfurun;
Eğer
onlar sizi ele geçirirlerse, sizin için düşmanlar olurlar. Ellerini ve
dillerini size kötülükle uzatırlar ve hakikat bilgisini inkâr eden olmanızı
şiddetle arzu ederler. (A. Hulusi)
02 -
Eğer onlar size bir zafer bulurlarsa hepinize düşman kesilirler ve sizlere
fenalıkla ellerini ve dillerini uzatır ve arzu ederler ki hep kâfir olsanız!
(Elmalı)
İn yeskafûküm yekûnu leküm a'dâe
eğer onlar sizi bastırırlarsa size düşmanlıklarını sürdürürler. Yani sizi
yenerlerse size düşmanlıklarını devam ettirirler. ve yebsutu ileyküm eydiyehüm ve elsinetehüm
Bissûi dahası ellerini ve dillerini size kötülük yapmak için
kesinlikle uzatırlar. Yani eğer size zafer kazanırlar da size galip gelirlerse
onların elinden kurtulamazsınız. Sizin şimdi dostluk sergilediğiniz o Mekke’li
lerin eline bir fırsat geçse sizi doğrarlar, sizi yok ederler. Yani bu bize
mektup yazmıştı, bu bize haber vermişti falan demezler demeye getiriyor ayeti kerime.
ve veddu lev tekfurun inkar etmenizi
yürekten isterler üstelik. Yani bir de küfretmenizi isterler. Sizin kendilerine
yardım etmenizle yetinmezler, kendilerine casusluk yapmanızla yetinmezler, en
sonunda sizin kendileri gibi küfretmenizi de isterler. Kendilerinden oluncaya
kadar sizden razı olmazlar yani özetle.
Devan ediyor B sayfasına geçiniz.
Mümtehine
suresini toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder