(a) suresinden devam
8-) Kul innelmevtelleziy tefirrune minhu
feinnehu mülâkıyküm sümme tureddune ila 'Alimilğaybi veşşehadeti feyünebbiüküm
Bima küntüm ta'melun;
De ki:
"Kendisinden kaçmaya çalıştığınız ölüm mutlaka size ulaşacaktır! Sonra
gayb ve şehâdeti Bilen'e döndürülürsünüz; sizde yapmakta olduklarınızın
getirisinin haberini açığa çıkarır!" (A. Hulusi)
08 - De ki: haberiniz olsun o kaçıp durduğunuz ölüm
muhakkak gelip size çatacak, sonra, o bütün gayb ve şahadeti bilene iade
olunacaksınız da o size neler yaptığınızı haber verecektir. (Elmalı)
Kul innelmevtelleziy tefirrune minhu feinnehu
mülâkıyküm de ki şu kendisinden kaçtığınız ölüm var ya, şu köşe
bucak kaçtığınız ve öldürmeye çalıştığınız ölüm ey Yahudileşen İsrail oğulları,
işte o sizi mutlaka yakalayacaktır. Aslında onlara değil hitap sadece tümümüze.
Ey bu hitabın muhatabı, ey ilahi hitabın muhatabı olan insan, ölümden ne kadar
kaçarsan kaç o mutlaka sizi gelip yakalayacaktır, bulacaktır.
sümme tureddune ila 'Alimilğaybi veşşehade
sonra görünen ve görünmeyen, açıkladığınız ve gizlediğiniz. Maskeniz ve onun
altında sakladığınız yüzünüzü bilen Allah’a döndürüleceksiniz. O’nun huzuruna
çıkarılacaksınız. Yani Allah’tan kaçamazsınız, Allah’ı atlatamazsınız, Allah’ı
ıskalayamazsınız (haşa). Onun için aklınızdan ölümü öldürmeyi silin. feyünebbiüküm Bima
küntüm ta'melun ve en sonunda Allah yaptığınız her şeyi bir bir size
haber verecek, bir bir bildirecektir.
9-) Ya eyyühelleziyne amenû izâ nudiye
lisSalâti min yevmilcumu'ati fes'av ila zikrillâhi ve zerulbey'a, zâliküm
hayrun leküm in küntüm ta'lemun;
Ey iman
edenler!.. Cuma'nın günü'ndeki o salât için çağrıldığınızda, Allâh zikrine (Hakikatinizi HATIRLATMA çağrısına) koşun ve alışverişi bırakın! İşte bu sizin için daha
hayırlıdır; eğer (işin gerçeğini) kavrayabilirseniz. (A. Hulusi)
09 - Ey
o bütün iman edenler! Cuma günü namaz için nida olunduğunda hemen Allahın
zikrine koşun ve alım satımı bırakın, o sizin için daha hayırlıdır, eğer
bilirseniz. (Elmalı)
Ya eyyühelleziyne amenû izâ nudiye lisSalâti
min yevmilcumu'ati fes'av ila zikrillâhi ve zerulbey'a ey iman
edenler, siz ey iman edenler ailesi. Eyyuha kalıbı bir aileyi ifade eder, aile
vurgusu taşır. Onun için bu kalıbın geçtiği yerlerde aile vurgusunu da
tercümeye yansıtmaya çalışıyorum. Siz ey iman edenler ailesi. İnsanlık boyunca
bir ailesiniz aslında. Eğer ailenize layık olmak istiyorsanız ne yapın?
izâ nudiye lisSalâti min yevmilcumu'a
Cuma günü, toplantı günü namaz için çağrıldığınızda fes'av ila zikrillâhi ve zerulbey'
alışverişi hemen, derhal keserek Allah’ın zikrine koşun. Zımnen; Ey iman
edenler ifadesi, eğer imanınızda samimi iseniz, kitap yüklü eşek durumuna düşmemek
için şöyle yapın manasını içerir, vurgusunu içerir.
Cumu’a geçiyor bu ayette. Kur’an
da bu kelimenin bu formuyla geçtiği tek yer burası, onun için de sureye Cumu’a
= Cuma suresi ismi verilmiş. Cuma’nın İslam öncesi kullanıldığına dair elimizde
sağlam ve reddedilmesi imkansız bir delil yok. İslam öncesinde Cuma günü
aslında cumu’a diye bilinmiyor, Yevm-ül aruba deniyor bu güne. Arapların
toplantı günü. Araplar günü.
Medine’de Cuma namazı
peygamberimiz hicret etmeden önce kılınmaya başlandı. Efendimizin Medine’ye
öğretmen olarak gönderdiği Mus’ab Bin Ümeyr ve onun eliyle imana ermiş olan,
veya ondan önce Akabe bey’atlarında imana ermiş olan Mü’min Medine’lilerle
birlikte Cuma kılıyorlardı. Fakat peygamberimiz ilk cumayı Hicretin 5. günü
Salim oğulları yurdunda kıldırdı.
Yine ilâ zikrillah var, Allah’ın zikrine koşun. Zikrillah namaz mı Hutbe
mi. Bu ikisi konusunda ihtilaf edilmiş. Ama doğrusu Said Bin Müseyyeb ve
katılan bir çok otorite Zikrillah’ı hutbe olarak görmüşler. Ki bendeniz de bu
tercihi şiddetle destekliyorum, çünkü Cuma namazı Öğleye niyabeten kılınan bir
namazdır, Cumayı kılanın üzerinden öğle namazı düşer. Ama öğle namazı 4 rekat
farz, Cuma namazı neden 2. İşte Cuma namazı 2 rekatını öğle, 2 rekatını hutbeye
vermiştir. Hem de asli iki rekatını vermiştir. Son iki rekatını değil, ön iki
rekatını. Çünkü Hutbe cumadan önce ediliyor.
O zaman hutbe nedir? Hutbe bir
yaygın eğitim türüdür. Eğer ayetin isimlendirmesiyle zikrullah olarak alacak
olursak demek ki hutbe aslında vahyin merkezinde olduğu bir bilgilendirme, bir
eğitim ve öğretim seferberliğidir. Düşünün 10 yıl Cuma kılan biri 540 kez derse
katılmış olacak. 20 yıl kılan biri 1080 kez derse katılmış olacak. Bu müthiş
bir eğitim modeli, yaygın eğitim modeli. 1.5 milyarı kapsayan böyle bir eğitimin
içinin doldurulması halinde, hakkının verilmesi halinde, Cumanın Cuma kılınması
halinde ümmetin nasıl yetişeceğini ve bunun ne muhteşem gelişmelerle
sonuçlanacağını tahmin etmek zor olmasa gerek.
Hz. Ömer Namazın hutbeden dolayı
kısaltıldığını söyler. Cessas nakleder bunu. Ki öyle iki asli rekatını hutbeye
vermiştir diye biraz önce söylemiştim.
Yine: ve zerulbey' var ayette. Alış
verişi hemen kesin. Alış verişi kesme emri her tür meşgaleyi kapsar. Kazanılan
paralar, iç ezan okunduktan, Cuma namazı bitinceye yani imam selam verinceye
kadar kazanılan para helal değildir. Allah bunu yasaklamıştır kesinlikle. Kim
ve ne gerekçeyle olursa olsun.
zâliküm hayrun leküm in küntüm ta'lemun
eğer hayır ile çıkar arasında ki farkı, -ben böyle açımlıyorum- eğer hayır ile
çıkar arasında ki farkı bilirseniz, bu sizin için çok daha hayırlıdır. Yani
ahiret kazancı daha hayırlıdır. Dünya kazancı yanında hediye olarak sunulur.
Cuma; İlahi bir içtima çağrısıdır
değerli dostlar. Güneşin üzerine doğduğu en hayırlı gün; Haftanın en hayırlı
günü cumadır buyuruyor peygamber efendimiz. Tüm mü’minler dahil, kadın, yolcu,
mahkum gibi mazereti olanlar da dahil Cuma’yı kılarlarsa boyunlarından öğle
namazı kalkar, farzıyyeti düşer. Dolayısıyla Cuma emri herkes içindir. Fakat kadınlar
toplum içerisinde üstlendikleri fıtri rol gereği muafiyet hakkını daha fazla
kullanıyorlar. Bu kadınların Cumaya gitmeyeceği anlamına hiç gelmiyor.
Efendimizin mescidi kadın ve erkeklerle tıka basa dolu olurdu.
Dolayısıyla bu o anlama gelmediği
içinde bir kadın Cumaya gelse ve Cumayı kılsa onun üzerine öğle namazı hala
farz olur mu? elbette ki olmaz. Eğer bir kadın için Cuma nafile ise o zaman
Cumayı kılınca öğle namazının farzı düşmemesi lazım. Çünkü nafile farzı sakıt
kılmaz. Eğer farz ise öğlenin farzı bir kadının boynundan düşer cumayı kılınca.
O halde kadınların muafiyet hakkını fazlaca kullanmalarına 3 ile
sınırlandırılmamış olmasına bakarak kadınların cumaya hiç gelmemelerinin sanki
söylendiği gibi yaygın bir toplumsal ve geleneksel kanaat hiçte doğru olmasa
gerek. Mazereti varsa zaten herkes öğleyi eda eder.
Şehir şartı ki cumanın sıhhat
şartları sayılmış. Sıhhat şartları içerisinde sayılan şehir şartı, yani bir
şehir, Cuma kılınacak bir yer ancak bir şehir olmalı şartı. Bazı imamlar bu
şartı koşmuş. Bazı imamlar sayı şartını koşmuş. 3 ten aşağı Cuma kılınmaz diyen
imamlar olduğu gibi, İman Şafi gibi 40 kişiden aşağı kılınmaz şartını koşanlar
da olmuş. Yine bir belde de tek cami şartını koşanlar olmuş. İmamlardan
bazıları bir belde de iki camide birden Cuma namazı eda edilmeyeceğini,
edilirse sahih olmayacağını söylemişler. Yine bazıları Devlet başkanının izni
şartını koşmuşlar. Eğer meşru otoritenin izin vermediği bir camide Cuma
kılınırsa onun sahih olmayacağını söyleyen imamlar olmuş.
Peki bütün bu şartlar gerçekten
de cumanın farzıyyetini düşüren şartlar olarak anlaşılabilir mi? Asla. Çünkü
içtihatla hiçbir farz bir mü’minin boynundan düşmez, bu şartların hepsi
içtihadidir. Allah resulünün ve sahabenin eda ettiği cumadan yola çıkarak istidlal
ve akıl yürütmeler yoluyla varılmış sonuçlardır bunlar. Dolayısıyla bir farz
eğer nasla sabit bir farz ise içtihatla sakıt olmaz. Usül kuralıdır bu.
Dolayısıyla bu sayılan unsurların biri, 2. veya 3. bulunmasa dahi, bu bir
mü’minin boynundan Cuma farzıyyetini düşürmez. Onun içinde bu içtihadi
şartlardan biri veya bir kaçı yerine gelmezse eğer, cumam zaafa uğrar, bari
öğle namazını kılmış olayım diye arkasına ilave edilen zuhru ahar diye kılınan
namaz, gerçekten de herhangi bir delili olmayan bir namazdır.
Onun için delili olmamaktan daha
öte bir niyet kuşkuya dayanamaz. Kuşku varsa niyet olmaz. Eğer şu olmazsa bu
olsun şeklinde niyet, niyet değildir. Çünkü niyeti niyet yapan kasıttır, kasıt
ise alternatiksizliktir. Bir insan Yevm-i şekk de eğer bugün Ramazan’sa Ramazan
orucu olsun. Yoksa nafile karşılama olsun diye oruç tutamaz. Tıpkı onun gibi
bir namaz olursa olur, olmazsa öğle olsun diye iki farz bir arada olmaz. Onun
içinde zuhru ahar diye yaygın olarak kılınan namaz gerçekten de terk
edilmelidir ve eğer kılınmak isteniyorsa nafile kılınmalıdır.
[Ek bilgi; ZUHR-İ
ÂHİR NAMAZI
Son öğle namazı anlamına gelen
zuhr-i âhir; bir fıkıh terimi olarak, Cuma namazının sahih olmaması
ihtimalinden dolayı ihtiyaten kılınması kabul edilen öğle namazıdır.
Bir kısım İslâm bilginleri,
Cuma namazının toplanılması ve hutbe okunması için meşru kılındığı gerekçesine,
Hz. Peygamber ve hulefa-i raşidîn döneminde tek bir yerde Cuma namazı kılınmış
olmasına dayanarak, bir zorunluluk bulunmadıkça, bir yerleşim yerinde sadece
bir yerde Cuma namazı kılınabileceğini ileri sürmüşlerdir.
Böyle düşünen bilginlere göre
ihtiyaç yokken, birden fazla yerde kılınması halinde, namaza ilk başlayanların
Cuma namazları sahih olur, diğerlerinin o gününün öğle namazını kılmaları
gerekir. Cuma namazını kimlerin önce kıldığının tespit edilememesi durumunda
ise, ihtiyaten hepsinin öğle namazını kılmaları bir çözüm olarak öngörülmüştür.
Bir kısım bilginler ise, şüphe
ile yapılan ibadetin geçerli olmayacağı düşüncesinden hareketle, zuhr-i âhir
namazının kılınmaması gerektiğini söylemişlerdir. Bunlara göre, "belki
Cuma namazı sahih olmamıştır" diye zuhr-i âhir kılmak doğru olmaz. Ayrıca
zuhr-i âhir namazı kılınması gerektiğini ileri sürmek, halkın gözünde, Cuma
namazının farz olmayıp, sadece öğle namazının farz olduğu ya da bir vakitte
ikisinin de farz olduğu zannını uyandırır.
Diğer bir kısım bilginler ise,
daha da ileri giderek, Hz. Peygamber, sahabe ve tabiîn döneminde böyle bir
namaz bulunmadığından hareketle, zuhr-i âhir kılmayı bidat kabul etmişlerdir.
Zuhr-i âhir ile ilgili olarak
tarafların ileri sürdükleri görüşlerin delilleri göz önünde bulundurulduğunda,
bu namazı kılmanın gerekli olmadığı anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber zamanında
Cuma namazının sadece bir yerde kılınmış olması, bir yerleşim biriminde birden
fazla yerde Cuma namazı kılınamayacağı anlamına gelmez. Zira o dönemde böyle
bir ihtiyaç söz konusu değildi. Ayrıca yeni inen âyetleri Hz. Peygamber'in
ağzından işitme iştiyakı içinde bulunan sahabenin, başka bir yerde Cuma namazı
kılmalarını düşünmek mümkün değildir.
Bir yerleşim biriminde bir
yerde Cuma namazı kılınmaması sebebiyle Cumanın sahih olmayacağını söyleyen
müçtehitlerin tamamı, ihtiyaç halinde birden fazla yerde Cuma namazının
kılınabileceğini kabul etmişlerdir. Günümüzde ise, çoğunlukla bir yerleşim
biriminde tek camide Cuma namazı kılınması mümkün olmadığından birden fazla
yerde Cuma namazı kılınması kaçınılmaz olmuştur.
Diğer taraftan Cuma namazının
farz olduğunu ifade eden ayet ve hadislere karşı, birden fazla yerde
kılınmasının caiz olmayacağı konusunda dinî bir delil bulunmamaktadır. Bir
yerde kılınması şartını ileri sürenlerin, ihtiyaç bulunduğunda kılınabileceğini
belirtmeleri de bunu göstermektedir. Kaldı ki Kur'ân-ı Kerim'de, "Allâh
bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar" (Bakara, 2/286);
"Allâh dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi." (Hac, 22/78)
buyrulmaktadır.
İbadetler, kabul edileceği
inancı ile kılınmalıdır. Hz. Peygamber Yüce Allâh'ın, "Ben kulumun benim
hakkımdaki zannına göre muamele ederim" (Müslim, Zikir, 1; Tirmizî, Zühd,
51), "Ameller niyetlere göredir" (Buharî, Bed'ü'l-vahy, 1)
buyurduğunu bildirmektedir Bu itibarla Cuma namazının kabul olunacağına
inanarak kılınması ve bunda şüpheye düşülmemesi gerekir.
Buna göre bir yerleşim yerinde
birden fazla camide Cuma namazı kılınabileceğinden, zuhr-i âhir namazının
kılınmasına gerek yoktur. Ancak, herkes dilediği kadar nafile ibadet
yapabileceğinden zuhr-i âhir namazını kılmak isteyenler kılabilirler, bunun
yadırganmaması gerekir. (İ.P.)(Din
işleri yüksek kurulu fetvası )]
10-) Feizâ kudıyetisSalâtu fenteşiru fiyl'Ardı
vebteğu min fadlillâhi vezkürullahe kesiyren le'allekum tüflihun;
O salât
tamamlandığında arzda yayılın, Allâh'ın fazlından talep edin ve (el Esmâ'sıyla hakikatiniz olan) Allâh'ı çok zikredin (HATIRLAYIN) ki kurtuluşa eresiniz! (A. Hulusi)
10 - Sonra
da namaz kılındı mı Yer yüzünde dağılın da Allahın fazlından nasip arayın ve
Allah ı çok zikredin ki felâh bulabilesiniz. (Elmalı)
Feizâ kudıyetisSalâtu fenteşiru fiyl'Ard
namaz tamamlandıktan sonra yer yüzüne dağılın. Yer yüzüne artık nasıl
toplanmışsanız, Cuma gün cami de; Bakınız hem cami hem Cuma toplar, bir araya
getirir. Fakat keşke bedenlerimizi topladığı gibi dağılmış kalplerimizi ve
kafalarımızı da toplayabilseydi cumalar. O zaman çok farklı olurdu. O zaman
sadece biz cumayı kılmazdık, Cuma da bizi kılmış olurdu.
vebteğu min fadlillâh ve Allah’ın
fazlından, kereminden cömertliğinden arayın. Yer yüzüne dağılıp rızkınızı
arayabilirsiniz. Aslında bu bir emir değil. İlle de Cuma günü namazdan sonra
çalışın manası çıkmaz. Çalışabilirsiniz, işiniz varsa devam edebilirsiniz.
Manası çıkar.
vezkürullahe kesiyra Allah’ı da hiç
hatırdan çıkarmayın ki le'allekum tüflihun kurtuluşa erebilesiniz.
Zımnen Allah’tan bağımsız alan yoktur ey mü’min. Ticarette buna dahildir. Yani
ticaret söz konusu olunca Allah ticarete karışmaz demeyin, Allah’sız ticaret
helal olmaz. Onun için Allah ticarete de karışır işte tıpkı bu ayette olduğu
gibi.
11-) Ve izâ raev ticareten ev lehveninfaddu
ileyha ve terekûke kaima* kul ma 'indAllâhi hayrun minellehvi ve minetticareti,
vAllâhu hayrurrazikıyn;
(Allâh'a yönelip hakikatlerini hatırlamak varken) bir ticaret yahut bir eğlence gördüklerinde dağılıp ona
gittiler de, seni (Cum'a salâtının imamı Hz.
Rasûlullâh'ı) kaîm hâlde terk ettiler! De ki:
"Allâh indîndeki, eğlenceden de ticaretten de daha hayırlıdır... Allâh
yaşam gıdasıyla besleyen, en hayırlıdır!" (A. Hulusi)
11 - Böyle
iken bir ticaret veya eğlenti gördüklerinde ona fırladılar da seni ayakta
bıraktılar. De ki: Allahın yanındaki, eğlentiden de ticaretten de hayırlıdır ve
Allah rızk verenlerin en hayırlısıdır. (Elmalı)
Ve izâ raev ticareten ev lehveninfaddu ileyha
ve terekûke kaima bir ticaret ya da eğlence gördükleri zaman seni
olduğun yerde, ayakta bırakıp ona seğirttiler. Ticarete ve eğlenceye koşu
verdiler. Aslında bu Cabir Bin Abdullah’ın Medine’ye getirdiği kervanla ilgili.
Mü’minler Cuma namazı kılarken dışarıda Medine de o günlerde bir yokluk
yaşanıyor. Dışarıda kervanın zilleri duyuluyor. Allah resulü hutbede konuşurken
sahabe bir rivayette 40 kişi kalıncaya, bir rivayette 12. kişi kalıncaya kadar
boşalıp kervanın mallarına koşuyorlar. Veya kervanın şenliğine koşuyorlar. İşte
bu tarihi olayı dile getirerek vahiy; Ey Ümmeti Muhammed, Ümmeti Musa gibi
Yahudileşmeyin mesajını veriyor hepimize.
kul ma 'indAllâhi hayrun minellehvi ve
minetticara de ki Allah katında olan oyundan eğlenceden de,
ticaretten de daha hayırlıdır. Bir insan değerli dostlar yaptığı şeyi 3 şey
için yapar. Hayır için yapar, ya da çıkar için yapar, ya da haz için yapar. Bu
ibarede üçü de var. Hayır var zaten adıyla geçmiş minellehvi bu da hazzı ifade eder. ve minetticare bu da çıkarı ifade eder. yani hayır mı, çıkar mı,
haz mı diyorsanız siz hayır olanı tercih edin. Hayırda çıkarda vardır, hatta
haz da vardır. Ama hazzı tercih ederseniz haz da %99,9 hayır yoktur.
vAllâhu hayrurrazikıyn ve Allah
sonuçta rızık verenlerin en hayırlısı değil midir. En hayırlısıdır. O halde siz
rızkı kimden istiyorsunuz. Siz Rezzak-ı alem olan, Alemlere rızık veren Allah
dururken ona sırtınızı dönüp de neyi kazanacağınızı umuyorsunuz, Allah’tan
isteyin. Allah’tan isterseniz hem hayrı alırsınız, hem yararı, çıkarı
alırsınız, hem de haz alırsınız. Rabbim kendisinden isteyenlerden ve hayrı
talep edenlerden kılsın. Hayrı hayırlı bir yolla, hayırlı bir üslûpla, hayırlı
bir yöntemle isteyenlerden kılsın bizleri inşallah.
“Ve ahiru
davahüm enil hamdülillahi rabbil alemiyn”
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan
Allah’a hamd’adır.
Cuma suresinin sonu.
Cuma suresini toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder