B sayfasından devam.
12-) Lein uhricu lâ yahrucune me'ahüm* ve lein
kutilu lâ yensurunehüm* ve lein nasaruhüm leyüvellûnel'edbare, sümme lâ
yunsarun;
And olsun
ki eğer onlar (yurtlarından) çıkarılsalar, onlarla birlikte çıkmazlar! And olsun ki
eğer onlarla savaşılsa, onlara yardım etmezler! And olsun ki eğer onlara yardım
etseler, mutlaka arkalarına dönüp kaçarlar! Sonra da yardım olunmazlar. (A.
Hulusi)
12 - Celâlim hakkı için eğer çıkarılırlarsa onlarla beraber
çıkmazlar ve eğer kıtal yapılırsa onlara yardım etmezler ve şayet yardım edecek
olsalar mutlak arkalarına dönerler, sonra da kurtarılmazlar, (Elmalı)
Lein uhricu lâ yahrucune me'ahüm
eğer onlar çıkarılsalar onlar, onlarla beraber çıkmazlar. İki yüzlüler çünkü.
Hiçbir laflarına inanılmaz ki, ipleri ile kuyuya inilmez ki. Münafığın ipiyle
kuyuya inilir mi? ve lein kutilu lâ yensurunehüm eğer onlara karşı savaş açılsa
bu sefer onlara yardıma da gelmezler. ve lein nasaruhüm leyüvellûnel'edbar eğer onlara
karşı zafer kazanılsa arkalarını dönüp kaçarlar. Bu seferde tabana kuvvet
derler. sümme lâ
yunsarun kimseden de yardım alamazlar.
Korku da şirk, aslında gerçekten
de ki, bir sonraki ayetle beraber düşünelim. Benzer bir şeytani dayanışma için
Enfal/48. ayetine atıf yaparak bir sonraki ayetle birlikte korkunun insanı
nasıl Allah’a karşı rezil ettiğinin ilginç bir ifadesi geliyor.
13-) Leentum eşeddu rehbeten fiy sudurihim
minAllâh* zâlike Biennehüm kavmun lâ yefkahun;
Muhakkak
ki sizden korkuları, Allâh'tan daha şiddetlidir! Bu onların anlayışı kıt bir
toplum olmalarındandır! (A. Hulusi)
13 - her halde onların yüreklerinde sizin korkunuz
Allah’ınkinden ziyade, bu onların fıhıksız bir kavim olmalarındandır. (Elmalı)
Leentum eşeddu rehbeten fiy sudurihim minAllâh
elbet onların içlerine Allah tan daha çok sizin korkunuz sinmiştir. Şuna bakın,
Allah’tan daha çok insandan korkmak. Onlar Allah tan daha çok sizden
korkuyorlar diyor vahiy münafıklar için veya Yahudilerin münafıkları için.
Korku da şirkten bahsediyor
aslında. Allah’tan korkar gibi korktuklarını söylüyor. Nifakın temelinde yatan
mikrop aslında korkuymuş. Allah’tan korkar gibi insandan korkmak. Belki de
münafığı münafık yapan en temel güdü, yanlış, Allah’tan korkacağı yerde Allah
dışında şeylerden korkmaktır. Bu da korku terbiyesinden mahrum olmaktır. Demek
ki korku terbiyesi, terbiyelerin en önemlilerinden biridir.
zâlike Biennehüm kavmun lâ yefkahun
işte bu onların akletmez, anlamaz, kavramaz bir topluluk olmalarından
dolayıdır.
Bu pasajda ki ayetler 11 – 15.
ayetler yani, nifakın bir inanç probleminden ziyade bir inanç ahlakı problemi
olduğunu gösteriyor. İnanç ahlakı da mı varmış demeyin. İman, İman ahlakı ile
birlikte olursa inanmak güvenmek anlamına gelir. Ama olmazsa ben Allah’a iman
ettim ama güvenmiyorum gibi komik bir sonuç çıkar. Çok gördüğümüz bu sonuç,
Allah korusun.
14-) Lâ yukatiluneküm cemiy'an illâ fiy kuren
muhassanetin ev min verâi cüdür* be'suhüm beynehüm şediyd* tahsebuhüm cemiy'an
ve kulubühüm şetta* zâlike Biennehüm kavmun lâ ya'kılun;
Onlar
sizinle toplu hâlde, ancak tahkim edilmiş (kale
gibi çevrilmiş) bölgelerde yahut duvarların
arkasından savaşırlar... Onların kendi aralarındaki sorunları - sıkıntıları da
şiddetlidir... Düşünceleri ayrı ayrı olduğu hâlde onları toplu sanırsın! Bu,
onların aklını kullanamayan bir topluluk olmalarındandır. (A. Hulusi)
14 - Size hepsi toplanarak kıtal yapamazlar, ancak
müstahkem mevki’lerde veya duvarlar, siperler arkasından yaparlar, aralarında
beisleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın halbuki kalpleri dağınıktır, bu
onların akıl etmez bir kavim olmalarındandır. (Elmalı)
Lâ yukatiluneküm cemiy'an illâ fiy kuren
muhassanetin ev min verâi cüdür onlar ittifak kursalar dahi
müstahkem mevkilerinde olmadıkça, ya da surların ardına saklanmadıkça sizinle
asla ama asla savaşa yanaşmazlar. be'suhüm beynehüm şediydun kendi aralarında
şiddetli bir rekabet içindedirler. Kendi aralarında da öyle çok dürüst
değiller. Münafığın dostluğu olur mu? Münafık; dostum dediğine de ilk fırsatta
mutlaka bir şeyler planlıyor demektir. Münafığın menfaati olur, dostluğu olmaz.
tahsebuhüm cemiy'an ve kulubühüm şetta
sen onları birlik zannedersin dışarıdan bakınca, ama aslında kalplerini görmek
mümkin olsaydı içlerinin paramparça olduğunu görürdün. Ve kulubühüm şetta, kalpleri paramparçadır. Dışarıdan bakınca
birlik gibi görünürler, her birinin bir hesabı vardır, her biri bir hesap
yapmıştır, küçük bir hesap yapmıştır. Eğer menfaat hesaplarına uymayan bir şey
olsun bak nasıl yarı yolda bırakıyor. Allah’a dayanmayan, Allah’tan
kaynaklanmayan dostluğun arkası gelir mi?
zâlike Biennehüm kavmun lâ ya'kılun
işte bu da onların akletmeyen, kafalarını kullanmayan, seliym bir akla sahip
olmayan bir toplum omları yüzündendir.
15-) Kemeselilleziyne min kablihim kariyben
zâku vebale emrihim* ve lehüm 'azâbun eliym;
(Bu Yahudilerin misali)
kendilerinden yakın (zaman) önce (Bedir'de) işlerinin vebalini tatmış ve kendileri için (sonsuz gelecekte) feci bir
azap olan kimselerin meseli gibidir. (A. Hulusi)
15 - Yakında önlerinden geçenler gibi ki emirlerinin
vebalini tattılar, daha da onlara elîm bir azâb var. (Elmalı)
Kemeselilleziyne min kablihim kariyben zâku
vebale emrihim onların akıbeti de yaptıklarının vebalini yüklenen
kendilerinden hemen öncekilerin akıbetine benzeyecektir. Atıf 2 yere bizce.Hem
Bedir de helak olan Mekke’lilere, ki kendilerinden hemen önce helak olanlar
onlar. Hem de sürülen ilk Yahudi kabilesi Kaynuka oğullarına. İkisi de
olabilir. ve
lehüm 'azâbun eliym onları çok elim bir azab beklemektedir.
16-) Kemeselişşeytani iz kale lil'İnsanikfur*
felemma kefere kale inniy beriy'un minke inniy ehafullahe Rabbel'alemiyn;
(Yahudi münafıkların ibretlik durumu) insana: "Küfret (hakikatini
inkâr ile bedenselliği yaşa esfeli sâfîliyn olan dünyaN yaşamında)!" diye fikir veren şeytanın ibretlik durumu gibidir!
(İnsan)
küfrettiğinde (hakikatini inkârda
kilitlendiğinde ise), "Muhakkak ki ben
senden berîyim! Doğrusu ben Rabb-ül âlemîn olan Allâh'tan korkarım" dedi. (A.
Hulusi)
16 - Tıpkı Şeytanın meseli gibi ki hani insana küfret dedi
de küfredince ben dedi senden beriyim, çünkü ben âlemlerin rabbi olan Allah dan
korkarım. (Elmalı)
Kemeselişşeytan şeytanın misali
gibi, tıpkı şeytanın yaptığı gibi. Nasıl yapmış? İlginç bir mesel bu, iz kale
lil'İnsanikfur hani şeytan insana der ki inkar et. Böyle telkin
eder. Küfret. İçinden fısıldar, şeytani öteki benlik. İç güdü iç.inden
fısıldar; İnkar et ey insan felemma kefere kale inniy beriy'un mink ama insan
onun lafını dinler de küfrederse, nankörlük ederse, ki bunu nankörlük et
biçiminde de anlayabiliriz. Nankörlük ederse bu seferde şeytan döner der ki ben
senden berîyim. Yani sana besmele çekiyorum der şeytan. Önce ayartır, sonrada
ayarttığı insandan berî olduğunu söyler. inniy ehafullahe Rabbel'alemiyn ben alemlerin
rabbi olan Allah’tan korkarım. Der.
Demek ki şeytanın tipik bir
özelliği, münafıklığı imiş. Demek ki her münafıkta şeytandan bir pay varmış.
Aslında bunu gösteriyor. Şeytanın münafık tabiatına, daha temelde Nifakın
şeytani tabiatına bir atıf. Bu şeytan 11. ayette anlatılan Ubey Bin Selül
aslında tipi. Önce ayartır, sonra sorumluluk üstlenmez. Şeytan rolüne isyan
eden Yahudilerin değil, onları ayartmaya kalkan münafıkların layık görülmesi
ilginçtir, dikkat çekicidir. Münafıklar her iki tarafa da ihanet etmiş
oluyorlar böylece.
17-) Fekâne 'akıbetehüma ennehüma fiynnari
halideyni fiyha* ve zâlike cezâuzzâlimiyn;
Bu
yüzden ikisinin de sonu, içinde sonsuz yaşamak üzere ateş oldu! İşte bu
zâlimlerin cezasıdır. (A. Hulusi)
17 - Sonra ikisinin de âkıbeti ebediyen ateşte kalmaları
oldu, ve işte zalimlerin cezası budur. (Elmalı)
Fekâne 'akıbetehüma ennehüma fiynnari halideyni
fiyha sonuçta o iki zümrenin akıbeti de birbirine benzemiştir, aynı
olmuştur. Yani önleri aynı olanların sonları da aynı olmuştur. İki zümre
Yahudiler ve münafıklar. ve zâlike cezâuzzâlimiyn işte zalimlerin cezası
budur.
18-) Ya eyyühelleziyne amenûttekullahe veltenzur
nefsun ma kaddemet liğad* vettekullah* innAllâhe Habiyrun Bima ta'melun;
Ey iman
edenler Allâh'tan korunun! Bir nefs yarın (vefat
ötesi) için önceden ne gönderdiğine bir
baksın! Allâh'tan korunun! Muhakkak ki Allâh yaptıklarınızda Esmâ'sıyla yaratanı
olarak Habiyr'dir. (A. Hulusi)
18 - Ey o bütün iman edenler! Hep Allaha korunun ve baksın
bir nefis yarın için ne takdim etmiş, hem Allah dan korkun, çünkü Allah her ne
yaparsanız şüphesiz habîrdir. (Elmalı)
Ya eyyühelleziyne amenûttekullahe veltenzur
nefsun ma kaddemet liğad siz
ey iman edenler, Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun. Herkes, her
nefis, her can yarın için ne hazırladığına, ne takdim ettiğine baksın. Nifakla
ilgili bir pasajın ardından ahiretle ilgili ayetlerin gelmesi çok manidar
dostlar. İki dünyası olanın tek yüzü olur, tek dünyası olanın iki yüzü olur.
biz bunu anlıyoruz.
Vettekullah ve Allah’a karşı
sorumluluğunuzun şuurunda olun. Allah’a saygıda kusur etmeyin. innAllâhe Habiyrun
Bima ta'melun hiç unutmayın ki Allah yaptığınız her şeyden
haberdardır.
19-) Ve lâ tekûnu kelleziyne nesullahe
feensahüm enfusehüm* ülâike hümülfasikun;
Şu,
Allâh'ı unuttukları için, Allâh'ın da onlara nefslerini (-n hakikatini) unutturduğu
kimseler gibi olmayın. İşte onlar inancı bozukların ta kendileridir! (A.
Hulusi)
19 - Ve onlar gibi olmayın ki Allah’ı unutmuşlardır da
Allah da onlara kendilerini unutturmuştur, onlardır ki hep fasıklardır. (Elmalı)
Ve lâ tekûnu kelleziyne nesullahe feensahüm
enfusehüm Allah’ı unutan ve Allah’ın kendisini, kendisine
unutturdukları gibi olmayın. Yani sorumsuzlar gibi olmayın. Yukarıda
sorumluluk, takvadan bahsetti. Demek ki sorumsuzlukta buymuş. Takva sorumluluk,
kendisini unutmakta sorumsuzlukmuş. Allah’ı unutan, Allah’ın da kendisini
kendisine unutturduğu. Sizin Allah’ı unutmanız felaket değil, asıl felaket
Allah’ın size, sizi unutturması. İnsan kendisini unutursa kendini kaybeder.
Kendini kaybederse haddini aşar. Haddini aşarsa eğer o insan belasını
bulmuştur.
ülâike hümülfasikun işte onlar
yoldan çıkanların ta kendileridir. Önceki ayet takvaya çağırıyordu. Bu ayet
sorumsuzluktan kaçınmaya çağırıyor. Nifakın psikanalizini yapıyor yani. Kişi
ancak kendisini unutarak münafık olur diyor, ben böyle anlıyorum, yabancılaşma
budur.
20-) Lâ yesteviy ashâbunnâri ve ashâbulcenneti,
ashâbulcenneti hümülfâizûn;
Nâr
ehli ile Cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli kurtuluşa erenlerin ta
kendileridir! (A. Hulusi)
20 - Ashabı Nar ile ashabı Cennet müsavi olmaz, ashabı
Cennettir ki hep murada irmişlerdir. (Elmalı)
Lâ yesteviy ashâbunnâri ve ashâbulcenneh
ateş ehli ile cennet ehli asla bir olmaz. Yani ateşe layık bir hayat yaşayanla,
cennete layık bir hayat yaşayan asla bir olmaz. Firavun gibi yaşayıp ta
Musa’nın akıbeti ile akıbetlenmek istemeyin sakın, böyle bir beklenti içine
girmeyin. ashâbulcenneti
hümülfâizûn Cennet ehli var ya cennet ehli; işte asıl kurtulanlar
onlardır. Rabbimiz burada kurtuluş tarifi yapıyor, başarı tarifi yapıyor.
Kariyer planlaması yapanlara duyurulur, başarının tarifini Allah’tan almak
lazım. Sizin tarifinizin hiç bir hükmü yok.
21-) Lev enzelnâ hâzelKur'âne 'alâ cebelin
leraeytehu hâşi'an mutesaddi'an min haşyetillâh* ve tilkel'emsâlu nadribuhâ
linNâsi le'allehüm yetefekkerun;
Eğer şu
Kurân'ı (bildirdiği gerçeği) bir dağın (benlik sahibi
bilinç - ego - eniyet) üzerine inzâl etseydik,
elbette onu Allâh (ismiyle işaret edilen'in) haşyetinden (muhteşem
azamet karşısında benliğinin hiçliğini fark ederek) huşû ederek, çatlayıp paramparça olduğu hâlde görürdün!
İşte bu MİSALLERİ (sembolik anlatımları) insanlara tefekkür etsinler diye veriyoruz! (A. Hulusi)
21 - Biz bu Kuran’ı bir dağın üzerine indirseydik her halde
Sen onu Allah korkusundan başını eğmiş çatlamış görürdün, o temsiller yok mu
işte biz onları insanlar için yapıyoruz gerek ki tefekkür ederler. (Elmalı)
Lev enzelnâ hâzelKur'âne 'alâ cebelin
leraeytehu hâşi'an mutesaddi'an min haşyetillâh eğer biz bu Kur’an ı
bir dağa indirmiş olsaydık dağın Allah korkusundan haşyetle yıkılıp paramparça
olduğunu görürdün. Zımnen ama onu dağa değil ey insan sana indirdik. Taş mı
kesildin ey insan, dağ bile hallaç pamuğu gibi atılacakken vahyin altında
sarsılırken, ya sen neden sarsılmazsın yüreğinle. Yahudiler ve münafıkların
vahye karşı taş kalpliliğini ifade etse de aslında vahiy karşısında tüyü
oynamayan insanın nifaktan korkması gerektiğini de söylemiş olmuyor mu.
ve tilkel'emsâlu nadribuhâ linNâsi le'allehüm
yetefekkerun işte Allah böyle misaller veririz biz ki insanlara le'allehüm
yetefekkerun ki onlar düşünüp doğru yola gelirler. Daha doğrusu biz
bu misalleri düşünüp doğru yola gelsinler diye insanlara verdik. Eğere üzerinde
düşünürsek, dağla kendimizi kıyaslarsak şu sonuca ulaşırız. Allah bu vahyi dağa
değil bana, yani insana indirdi. Eğer ben vahyin karşısında kör ve sağır
davranırsam insan olarak, mahlukatın şereflisi olarak, ahseni takvim üzere
yarattığı ben kendime taş muamelesi yaparım. Taş kesilmiş bir kalple vahye
yaklaşmış olurum. Yüreğimde kalp yerine taş taşımış olurum. Eğer böyle olursam
yazık bana vah bana. Bundan büyük bela mı olur. Aslında Azab ta budur, ceza da
budur bela da budur. Rabbim vahye karşı kör ve sağır davrananlardan etmesin.
“Ve ahiru
davahüm enil hamdülillahi rabbil alemiyn”
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan
Allah’a hamd’adır.
173-B video parçasının sonu.
173-B video parçasını BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder