A sayfasından devam
18-) Yevme yeb'asühümullâhu cemiy'an
feyahlifune lehu kema yahlifune leküm ve yahsebune ennehüm 'alâ şey'* elâ
innehüm hümülkâzibun;
Gün
gelir, Allâh onların hepsini bâ's eder de; size yemin ettikleri gibi O'na da
yemin ederler ve sanırlar ki doğru düşündüler! Dikkat edin, onlar yalancıların
ta kendileridir! (A. Hulusi)
18 - O
gün ki Allah onları toplayarak ba's edecek de size yemin ettikleri gibi ona da
yemin edecekler ve sanacaklar ki bir şey yapıyorlar, İşte onlar hep o
yalancılardır. (Elmalı)
Yevme yeb'asühümullâhu cemiy'a
Allah’ın onların tümünü diriltip bir araya getireceği feyahlifune lehu kema yahlifune leküm
gün, Allah’ın onların tümünü diriltip te bir araya getireceği gün onlar tıpkı
size yemin ettikleri gibi Allah’a da yemin edecekler. Yani, aslında burada
farklı bir şey söyleniyor ama, şu ayeti bitireyim öyle söyleyeyim onu; ve yahsebune
ennehüm 'alâ şey' ve böylece bir destek umacaklar. Yani ‘alâ şey’in;
ayaklarını koyacak bir destek, bir tür menfaat umacaklar bundan bir çıkar elde
etmeyi umacaklar. elâ innehüm hümülkâzibun bakın, dikkat edin, işte onlar var
ya; Onlar sahtekârların ta kendileridirler. Yani, yalanı ahlak edinmiş, yalanı
hayat tarzı edinmiş olanlardır onlar.
Dehşet bir şey söyleniyor aziz
Kur’an dostları. Yani insanın Allah’a yalan söylemesi nasıl bir şey? İnsan
insana yalan söyler, bakınız burada o söyleniyor. feyahlifune lehu kema yahlifune leküm
size yalan yemin ettikleri gibi Allah’a da yalan yemin edecekler. İnsan Allah’a
nasıl yalan yere yemin eder? Allah tasavvuru bozuk olunca, yani görmeyen,
bilmeyen, Habiyr olmayan, Basiyr olmayan, ‘Aliym olmayan bir Allah tasavvuru
varsa ancak Allah’a yalan yere yemin eder değil mi? İşte bunların aslında Allah
tasavvuru bozuk. Biz AyetelKürsi’yi onun için okumaz mıyız;
ve lâ yeûduhu
hıfzuhümâ (Bakara/255) Evet ondan bir önceki cümle. Neydi o; lâ te'huzuHÛ sinetün
vela nevm Allah ne
uyur ne de unutur. Öyle, yani eğer Allah’ı uyuturum zannediyorsa insan,
münafık. Münafıktır Allah’ı unuturum zanneden. Aldanır. Ayetel kürsinin bize
verdiği ders budur işte. Onun için namazlardan sonra hep okuruz.
19-) İstahveze 'aleyhimüşşeytanu feensahüm
zikrAllâh* ülaike hızbuşşeytan* elâ inne hızbeşşeytani hümülhasirun;
Şeytan
(yalnızca beden olma fikri) onlara yerleşti de, onlara Allâh'ın zikrini (hatırlatılan hakikatlerini, bedeni terk edip Allâh
Esmâ'sıyla var olmuş yapılarıyla {şuur} sonsuza dek yaşayacaklarını)
unutturdu! İşte onlar Hizbüş Şeytan'dır (şeytanî
fikir yandaşları - kendini yalnızca beden sananlar)... Dikkat edin, muhakkak ki Hizbüş Şeytan (kendini yalnızca beden sananlar) hüsrana uğrayanların ta kendileridir! (A. Hulusi)
19 - Şeytan
üzerlerine istîlâ etmiştir de kendilerine Allah düşüncesini unutturmuştur,
onlar şeytan hizbi, (şeytan taraftarı) dırlar, uyanık ol ki şeytanın hizbi hep
hüsrana düşenlerdir. (Elmalı)
İstahveze 'aleyhimüşşeytanu feensahüm zikrAllâh
şeytan onlara egemen olmuş, onlara galip gelmiş, onlara otorite olmuş ve
sonunda onlara Allah’ı unutturmuştur. Şeytanın onlara Allah’ı unutturması iki
şekilde olur.
1 – Gerçekten Allah’ı
unutturmuştur, artık Allah yokmuş gibi düşünmeye, yokmuş gibi konuşmaya, yokmuş
gibi yapmaya başlarlar.
2 – Allah’ı gerçekten
unutmamışlardır ama, Allah’ın gördüğünü, her şeyi gören, her şeyi bilen, her
şeyden haberdar olan bir Allah olduğunu göz ardı etmişlerdir.
Ve men ya'şü an zikrir Rahmâni nukayyıd
lehu şeytanen fehuve lehu kariyn. (Zuhruf/36) bu ayet geldi aklıma
Kim rahmanın vahyine karşı tavuk karası bir gözle ya’şu o
manaya gelir. Yamuk bir bakışla bakarsa, Allah ona şeytani bir bakış musallat
eder. Allah ona şeytani bir öteki kişilik musallat eder, o onun uydusu haline
gelir. fehuve
lehu kariyn artık o merkez olur, kendisi de uydu, şeytanın uydusu gibi onun
etrafında onun yörüngesinde dönmeye başlar. Bu dehşet bir şey.
ülaike hızbuşşeytan* elâ inne hızbeşşeytani
hümülhasirun işte onlar şeytanın taraftarıdırlar. Şeytan
tarafındadırlar ve dikkat edin şeytan taraftarları var ya işte onlar kaybedecek
olanlardır. Kaybedecek taraf onun taraftarıdır sonunda. Neden? Allah’a karşı
savaşıp ta kazanan olmamıştır da ondan.
20-) İnnelleziyne yuhaddunAllâhe ve RasûleHU
ülaike fiyl'ezelliyn;
Muhakkak
ki Allâh ve Rasûlü ile zıtlaşanlar, işte onlar en zeliller içindedirler! (A.
Hulusi)
20 - Allah
ve Resulüne hudut yarışına kalkanlar herhalde onlar en alçaklar içindedirler.
(Elmalı)
İnnelleziyne yuhaddunAllâhe ve RasûleH
hiç şüpheniz olmasın ki Allah’a ve elçisine karşı meydan okuyan kimseler var ya ülaike
fiyl'ezelliyn işte onlar en alçaklar arasında bulunacaklar. En adi
olanlar arasında bulunacaklar. Allah’a ve Resulüne meydan okuyanlar.
Bir insanın yapabileceği en
ahmakça şey. Allah’a meydan okumak. Düşünebiliyor musunuz. Serçenin aslana
meydan okumasıyla falan kıyaslayamayız. Her şeyini Allah’a borçlu, hatta meydan
okuduğu dilini bile Allah’a borçlu, fakat Allah’a meydan okuyacak..! Allah bizi
ve sizi korusun.
21-) KetebAllâhu leağlibenne ENE ve RusulİY*
innAllâhe Kaviyyun 'Aziyz;
Allâh
yazmıştır ki: "Kesinlikle galibim Ben ve Rasûllerim (olarak)!" Muhakkak ki
Allâh Kaviyy'dir, Aziyz'dir. (A. Hulusi)
21 - Allah
yazdı: Celâlim hakkı için herhalde ben yenerim ben ve Resullerim, şüphe yok ki
Allah kavîdir azîzdir. (Elmalı)
KetebAllâhu leağlibenne ENE ve RusulİY
Allah şöyle yazdı, şöyle diledi, şöyle takdir etti; Elbet ben galip geleceğim.
Ben ve elçilerim. ENE ve RusuliY. Ben ve elçilerim kesinlikle galip geleceğiz. innAllâhe Kaviyyun
'Aziyz şundan hiç kuşkun olmasın ey insanoğlu Allah son derece
güçlüdür, yüceler yücesidir.
22-) Lâ tecidu kavmen yu'minune Billâhi
velyevmil'ahıri yüvaddune men haddAllâhe ve RasûleHU ve lev kânu abâehüm ev
ebnâehüm ev ıhvanehüm ev 'aşiyretehüm* ülaike ketebe fiy kulubihimül'iymane ve
eyyedehüm Biruhın minHU, ve yudhıluhüm cennatin tecriy min tahtihel'enharu
halidiyne fiyha* radıyAllâhu 'anhüm ve radu 'anHU, ülâike hızbullah* elâ inne
hızbAllâhi hümülmüflihun;
Esmâ'sıyla
hakikatleri olan Allâh'a ve sonsuz yaşam sürecine iman eden bir topluluğu,
Allâh ve Rasûlü ile zıtlaşanlarla sevişir bulamazsın! Bunlar, onların babaları,
yahut oğulları, yahut kardeşleri veya aşiretleri olsalar bile! İşte bunlar
kalplerinin içine imanı yazdığı (şuurlarında
imanı yaşattığı) ve tarafından ruhu olarak
teyit ettikleridir! Onları, içinde ebedî kalıcılar olmak üzere, altlarından
nehirler akan cennetlere dâhil eder. Allâh onlardan razı olmuş, onlar da
Allâh'tan razı olmuş hâlde... İşte bunlar Hizbullah'tır (Allâh taraftarları)...
Dikkat edin, muhakkak ki Hizbullah kurtuluşa erenlerin ta kendileridir! (A.
Hulusi)
22 - Allaha
ve Âhiret gününe iman eder hiç bir kavmi Allah ve Resulüne hudut yarışına
kalkışan kimselerle sevişir bulamazsın, babaları veya oğulları veya kardeşleri
veya hısımları, hemşerileri olsalar bile, işte Allah öyle kimseleri sevmeyen
bir kavmin kalplerine imanı yazmış ve kendilerini tarafından bir ruh ile te'yid
buyurmuştur ve onları altından ırmaklar akar Cennetlere koyacak, içlerinde ebediyen
kalacaklardır, öyle ki Allah onlardan hoşnut, onlar Allah dan hoşnut, işte
onlar Allah hizbidir, uyanık ol ki Allahın hizbi muhakkak hep felâha
irenlerdir. (Elmalı)
Lâ tecidu kavmen yu'minune Billâhi
velyevmil'ahıri yüvaddune men haddAllâhe ve RasûleH Allah’a ve
ahirete iman eden bir topluluğu, Allah ve elçisine meydan okuyan kimselerle
candan, yürekten bir ilişki halinde bulamazsın. Böyle gönülden, yürekten bir
kader birliği ilişkisi içinde bulamazsın. Kimi? Allah’a ve Resulüne meydan
okuyan birileriyle, Allah’a ve Resulüne iman edenleri. Burada aslında mü’minin
kiminle hangi düzeyde ve düzlemde ilişkiye gireceği ifade buyruluyor.
Yüvaddune vüdden; bu kelime işte meramımızı anlatıyor.işleşli bir
fiil, karşılıklı ilişki. İlişki zaten işleşli. Karşılıklı sevgi. Hüdden farklı
olarak beni sevsin veya beni sevdi diye ilişki kurmak biriyle. Çünkü vüdd
karşıdakinden sevgi bekleyerek ona sevgi sunmaktır. Karşılık olarak sevgi
istenen bir sevgidir. Düşünün, Allah’a meydan okuyan birini seveceksiniz,
onunla sevgi üzerine kurulu bir ilişki kuracaksınız ve üstelik onun da sizi
sevmesini isteyeceksiniz. Allah’a meydan okuya okuya nasıl olacak bu iş? Ve siz
iman etmiş olacaksınız, o sadece iman etmemiş olmakla kalmayacak, aynı zamanda
Allah’a da meydan okuyacak. Nasıl olacak bu ilişki ey Kur’an dostu, bir
düşünsene.
Allah’a meydan okuyanla muhabbet
ilişkisine girmek aslında bir tür Allah’a meydan okuyana arka çıkmak değil mi?
Hem Allah’ı sevip hem de Allah’a meydan okuyanı sevmek mümkin mi. çatal kazık
yere geçer mi, ikiden biri kırılır. Onun için;
Ma ce'alAllâhu li racülin min kalbeyni fiy
cevfih. (Ahzab/4) bir yiğidin, bir adamın göğsünde Allah iki kalp
yaratmamıştır diyor. Yani birini karaya birini aka. Birini küfre birini imana,
birini aydınlığa birini karanlığa verebilsin.
Bu ayet iyi ilişki kurmayı
yasaklamaz. Bunu değerli dostlar bir sonra ki Haşr suresinden hemen sonra
gelecek olan Mümtahine suresinde göreceğiz. 1 ve 8. ayetlere baktık mı
rabbimizin insanlarla normal, insani düzlemde ilişki kurmamızı, kafirlerle
olsun müşriklerle olsun ilişki kurmamızı yasaklamadığını görürüz. Ama kader
birliğini yasaklar. Allah’a ve Resulüne, ahiret gününe iman eden bir insanın
onlarla hiçbir kader birliği ilişkisi kuramayacağını vurgular.
ve lev kânu abâehüm ev ebnâehüm ev ıhvanehüm ev
'aşiyretehüm isterse onlar babaları olsun, babası, babasının babası,
onun babası. Ya da kayın babası, ya da ev ebnâehüm çocukları olsun. Çocuğu,
torunu, onun çocuğu. Veya damadı, gelini. Ya da ev ıhvanehüm kardeşleri olsun.
Ya da ‘aşiyretehüm onların kavmi, kabilesi veya oymağı her neyse, taraftarları
olsun. Onlarla Allah, Resulü ve Ahirete iman eden biri, eğer onlar Allah’a ve
Resulüne meydan okuyorlarsa asla ilişki kuramaz.
Hangi ilişkiyi kuramaz? Kader
birliği ilişkisini Candan yürekten bir ilişki. Çünkü bu ilişkinin kökü iman
olmalıdır. İman düzleminde bir ilişkiyi, Allah’a meydan okuyan biriyle nasıl
kurabilirsiniz.
ülaike ketebe fiy kulubihimül'iymane ve
eyyedehüm Biruhın minH işte Allah’ın kalplerine iman nakşettiği ve
katından manevi bir güç ile desteklediği kimseler bunlardır. Babaları,
kardeşleri, çocukları aşireti akrabası bile olsa Allah’a düşman olan, Allah’a
hasım olan, Allah’a ve resulüne meydan okuyan birileriyle candan yürekten
ilişkiye girmeyenler işte Allah’ın kalplerine imanı nakşettiği ve katından
manevi bir destekle desteklediği kimselerdir.
[Ek bilgi; Bu öyle bir vakıadır
ki, tüm Araplar Bedir ve Uhud savaşlarında bunu açıkça müşahede etmişlerdir.
Mekke'den Medine'ye hicret eden sahabe, Allah rızası için kendi akraba ve
kabilelerine karşı savaşmaktan asla çekinmemişlerdir.
Ebu Ubeyde (r.a) babası
Abdullah b. Cerrah'ı, Mus'ab b. Umeyr (r.a) kendi kardeşi Ubeyd b. Umeyr'i ve
Hz. Ömer (r.a) kendi dayısı As bin Hişam bin Muğiyre'yi öldürmüştür. Hz.
Ebubekir (r.a) , oğlu Abdurrahman ile çarpışmaya hazırlanırken, Hz. Ali (r.a) ,
Hz. Hamza (r.a) ve Hz. Ubeyde bin Haris (r.a) en yakın akrabaları Utbe, Şeybe
ve Velid bin Utbe'yi öldürmüşlerdir.
Hz. Ömer (r.a) Bedir esirleri
hakkında, Hz. Peygamber'e (s.a) "Bunların hepsini öldürelim, üstelik
herkes kendi akrabasını bizzat öldürsün" demiştir. Aynı savaşta Musab bin
Umeyr'in (r.a) öz kardeşi Ebu Aziz bin Umeyr esir düşer. Ensardan bir sahebinin
onu bağladığını gördüğünde Musab bin Umeyr, onu bağlayan sahebeye, "Onu sıkıca
bağla, çünkü annesi çok zengindir. Bu yüzden sana oldukça fazla miktarda fidye
verir" der.
Bunun üzerine kardeşi Ebu
Aziz, "Kardeşim olmana rağmen nasıl böyle konuşursun" diye söylenir.
Musab ise, "Şimdi sen benim kardeşim değilsin. Benim kardeşim, seni şu anda
bağlayan kimsedir" diye cevap verir. Yine Bedir Savaşı'nda, Hz.
Peygamber'in (s.a) damadı, Ebu-l As esir düşer ve hiç kimse kendisine özel bir
muamele yapmayarak, diğer esirlere nasıl davranıyorlarsa aynı şekilde
davranırlar.
İşte böylece İhlâslı müminlerin
nasıl davrandıkları ve Allah'ın dinine nasıl bağlı oldukları gerçek bir şekilde
sergilenmiştir. Ebu’l Alâ Mevdudi – Tefhimu’l Kur’an)]
Burada ki Biruhın; ruh bir türün
kemaline kendisi sayesinde ulaştığı şeye denir. Ruh, Kur’an ın neresinde
geçerse geçsin bir türün kemaline kendisi sayesinde ulaştığı şey. Burada ruh
vahiydir dostlar.
ve yudhıluhüm cennatin tecriy min
tahtihel'enharu halidiyne fiyha ve onları tabanından ırmakların
çağladığı cennetlere kalıcı olarak sokacaktır, girdirecektir. radıyAllâhu 'anhüm
ve radu 'anH Allah onlardan razı, onlar da Allah’tan razıdırlar.
Dikkat buyurun lütfen. Allah razı olsun diyen mü’min, önce sor; sen Allah’tan
razı mısın. Bak aynaya ve de ki; “Ey nefsim sen Allah’tan razı mısın? Sen
Allah’ın sana verdiği hükümlerden razı mısın? Sen Allah’ın senin için indirdiği
vahiyden razı mısın? Sen Allah’ın senin için çizdiği sınırlardan razı mısın?
Sen Allah’ın seni koyduğu yerden razı mısın? Sen Allah’ın senin için yazdığı
senaryodan razı mısın? Önce bunu sor. İşte rıza karşılıklı bir ilişki imiş.
Eğer Allah razı olsun diyorsan, sen de Allah’tan razı olmalısın. Hayat cesedine
vahiy ruhu üflendi mi sonuç bu olur. Sonuç karşılıklı rızadır.
ülâike hızbullah* elâ inne hızbAllâhi
hümülmüflihun işte onlar Allah taraftarlarıdır ve dikkat edin Allah
taraftarları var ya işte kurtulacak olanlar onlardır. Yani Allah’tan yana olmak
ebedi kurtuluşun anahtarını elinde bulundurmaktır. Sen Allah’tan yana olursan
Allah’ta senden yana olur. Sen Allah’ın olursan, Allah’ta senin olur. Sen Allah’ı
ajandanın en üstünde bulundurursan Allah’ın ajandasında da sem bulunursun.
Sadakallahulaziym.
(173-A)Mücadile suresinin son
ayetleri.
(173-A) Mücadile son ayetlerini
Toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder