A sayfasından devam
3-) Velleziyne yuzahirune min nisâihim sümme
ye'udune lima kalu fetahriyru rekabetin min kabli en yetemassa* zâliküm
tu'azune Bih* vAllâhu Bima ta'melune Habiyr;
Kadınlarından
zihar yapıp (zihar ile ayrılmak isteyip) sonra da sözlerinden dönenler (zihar ile boşamaktan vazgeçip evliliklerine dönenler), kadınları ile ilişkiye girmeden önce bir köle azât
etmelidirler! İşte size öğütlenen budur. Allâh yaptıklarınızı (yaratanı olarak)
Habiyr'dir. (A. Hulusi)
03 - Ve
öyle kadınlarından zıhar ile ayrılmağa kalkıp da sonra dediklerini geri alacak
olanlar onun için ikisi temas etmezden evvel bir kul âzad etmek lâzımdır, bunu
duydunuz ya işte siz bununla öğütlenirsiniz, ve Allah her ne yaparsanız
haberdardır. (Elmalı)
Velleziyne yuzahirune min nisâihim sümme
ye'udune lima kalu ne ki zıhar yapıp da sonra sözünden cayanlar var
ya fetahriyru
rekabetin min kabli en yetemassa Evet, işte onların kefareti eşlerin
temasından önce, eşler birbirine temas etmeden önce bir köle azad etmektir.
İlginç değil mi? Neden köle azad
etmek kefaret? İnsan onurunu çiğnemek onu köleleştirmek anlamına geliyor. Madem
insan onurunu çiğnedin, bir insanı öldürdün gibi. Onun içinde haydi bakalım bir
insanı dirilt. Yani bir insanı kölelikten kurtar. Manen kölelik boyunduruğu
altında ölü gibi olan bir insanı özgürlüğe kavuştur da ona karşılık gelsin.
Böyle bir günahı ancak böyle bir kefaretle ödeyebilirsin. İnsan onuruna yönelik
tecavüz demek ki her tür köleleştirme, bir tür insanı manen öldürme
hükmündedir.
Aynı zamanda buradan şunu da
çıkarıyoruz değil mi? Köleliği bitirmek istiyor Kur’an. Hedefi bu. Onun içinde
bu tür suçlarda köle azad ettirerek kölenin kaynağını kurutmak, bu müessesenin
kaynağını kurutmak ve bu müesseseyi ortadan kaldırmak, zamana yayarak. Bir
toplumsal kangren halini almaması için zamana yayarak kurutmak istediğini iz bu
tip cezaların kefaretinin köle azadı olduğundan çıkarabiliyoruz.
zâliküm tu'azune Bih siz ancak böyle
uslanırsınız diye çevireyim mi? Size böyle vaaz olunur. Size böyle öğüt
verilir. Ama sanki bana siz ancak böyle uslanırsınız, zımnen böyle denilmiş
gibi geliyor.
vAllâhu Bima ta'melune Habiyr zira
Allah yaptığınız her bir şeyden en ince detaylarına kadar haberdardır.
4-) Femen lem yecid fesıyamu şehreyni
mutetabi'ayni min kabli en yetemassa* femen lem yestetı' feıt'amu sittiyne
miskiyna* zâlike litu'minu Billâhi ve RasûliHİ, ve tilke hududullâh* ve
lilkafiriyne 'azâbün eliym;
Kim (azât edilecek bir köleye imkân) bulamazsa, o takdirde (karısı ile) ilişki kurmalarından önce birbirini izleyen iki (kamerî) ay oruç tutmalıdır!
Kim (bu kefaret orucuna) muktedir olamazsa, altmış yoksulu doyurmalıdır. Bu (hükümler), Esmâ'sıyla
hakikatiniz olan Allâh'a ve Rasûlüne imanı yaşamanız içindir; bunlar Allâh'ın
koyduğu sınırlardır! Hakikat bilgisini inkâr edenler için feci bir azap vardır.
(A. Hulusi)
04 - Ona
gücü yetmeyen de ikisi temas etmezden evvel sırasıyla iki ay oruç tutsun, ona
da güç yetiremeyen altmış yoksul doyursun, bunlar Allah ve Resulüne iman
edesiniz diyedir ve bunlar Allahın çizdiği huduttur, kâfirler için ise elîm bir
azâb vardır. (Elmalı)
Femen lem yecid fesıyamu şehreyni mutetabi'ayni
min kabli en yetemassa kim bunu bulamazsa diyor, femen lem yecid. Ama ilginç bir şey
var, bir sonraki cümlede femen lem yestetı' var. kimin gücü yetmezse.
Fakat burada bulamazsa diyor. femen lem yestetı' burada da gelebilirdi. Ben
buradan yola çıkarak şöyle bir ima seziyorum; Bir gün gelecek vahiy bu tavrıyla
kölelik kurumunu tüketecek, ortadan kaldıracak ve köle bulunamayacak. Böyle bir
ima da seziyorum buradan.
femen lem yecid. Kim de bunu
bulamazsa fesıyamu
şehreyni mutetabi'ayni min kabli en yetemassa temas etmeden önce ona
düşen kefaret ardı ardına peşi sıra iki ay oruç tutmaktır. Evet, iki ay oruç
tutmaktır.
Musa Carullah uzun günlerde ruze
isimli o muhteşem ve modern içtihada örnek olan eserinde 4 mezhebin görüşüne
itiraz ederek yepyeni bir görüş getirir. Kasten orucu bozanların 60 gün kefaret
tutmasıyla ilgili. Ve işte bu ayete dayanır iki görüşte. Üstad Musa Carullah
der ki; aslında iki ay kefaret kasten bozulan oruca değil, zıharadır. O zıhar
kefaretidir, orada bir yanlış anlaşılma vardır der ve Ahmed Bin Hambel’in
müsned’iyle Ebu Davud’da ki rivayeti de kendi görüşüne delil olarak getirir ve
aynı zamanda Seleme Bin Sahr Ensari hadisini ki burada verdiğim hadis odur,
delil gösterir. Bunu bir parantez içi olarak anmak gereği duydum.
femen lem yestetı' feıt'amu sittiyne miskiyna
buna güç yetiremeyen kimse ise 60 yoksulu doyurmak düşer. 60 yoksul doyurmalı.
3 tane seçenek. 1 – köle azadı, 2 – Ardı ardına 60 gün oruç, onu da
yapamıyorsa, gücü yetmiyorsa 3 – 60 yoksulu doyurma. Adeta rabbimiz hani ayeti
kerime de ifade buyrulduğu gibi Allah sizin için zorluğu dilemez, kolaylığı
diler buyruluyor ya, işte onun bir tezahürünü görüyoruz. Allah kolaylığı
diliyor.
Şimdi burada kıssanın arkası var,
başta anlattığım kıssanın devamı var. Havle’nin hikayesinin devamı şöyle,
bitişi şöyle oluyor güzel sonla neticeleniyor tabii.
Bu ayetler geldikten sonra Allah
resulü Evs Bin Samid’i, Havle’nin kocasını çağırıyor ve aralarında şu diyalog
geçiyor.
“Bir köle azad etmeye gücün var
mı ya Evs?”
Evs’in cevabı şu oluyor; “Vallahi
ya Resulallah benden iyi köle mi olur, malımın hepsini satsam bir köle etmez.”
Peki diyor Allah Resulü, iki ay
peşpeşe oruç tutabilir misin?
Evs’in cevabı hazır, hazır cevap
bir sahabe. Böyle şen şakrak ta bir zat, yoksul tabii; Vallahi Ya Resulallah
diyor günde 3 öğün yemesem gözümün feri kaçar dizimin bağı çözülür.
“Peki diyor Allah resulü; 60
fakir doyurabilir misin?
“Vallah doyuramam ya Resulallah
bir şartla diyor, sen yardım edersen.”
Allah Resulü bu diyalogdan sonra
azı dişleri görününceye kadar gülüyorlar. Yani adamın biraz da pişkinliğine
zatın, ve ne yapıyorlar? Ben sana yardım edeceğim diyor efendimiz. 15 ölçek
hurma vereceğim üstünü de sen tamamla ve bu kefareti öde. Yani suçunun cezasını
çekmiş ol böylece. Hikayenin sonu böylece mutlu sonla neticeleniyor.
zâlike litu'minu Billâhi ve RasûliH
Bu Allah ve Resulüne imanınızın bir gereğidir, bir icabıdır. ve tilke
hududullâh işte bunlar Allah’ın çizdiği sınırlardır, Allah’ın
hudutlarıdır. Allah hudut çeker, Allah’ın sınırlarını çiğnemeye kalkmayın.
Allah’ın sınırlarını çiğnediğiniz zaman patlayacak mayınlar sadece elinizi
kolunuzu değil, ebedi hayatınızı götürür. ve lilkafiriyne 'azâbün eliym kafirleri elim bir
azab beklemektedir. Kafirler için çok acıklı bir azab hazırlanmıştır.
5-) İnnelleziyne yuhaddunAllâhe ve RasûleHU
kübitu kema kübitelleziyne min kablihim ve kad enzelna âyâtin beyyinat* ve
lilkafiriyne 'azâbün mühiyn;
Muhakkak
ki Allâh ve O'nun Rasûlüne zıtlaşanlar, kendilerinden öncekilerin aşağılandıkları
gibi aşağılandılar! Hâlbuki gerçekten apaçık işaretler inzâl ettik... Hakikat
bilgisini inkâr edenler için aşağılayıp rezil duruma düşürücü bir azap vardır.
(A. Hulusi)
05 - Muhakkak
ki Allah ve Resulüne had yarışına kalkanlar çarpıldılar, tıpkı onlardan
evvelkilerin çarpıldıkları gibi, halbuki açık açık âyetler de indirmiştik,
kâfirlere hem de hakaretli bir azâb var. (Elmalı)
İnnelleziyne yuhaddunAllâhe ve RasûleH
Allah ve Resulüne meydan okuyan kimselere gelince kübitu kema kübitelleziyne min kablihim
kendilerinden önce rezil edilenler gibi, rüsva edilenler gibi, alt edilenler
gibi, yenilenler, itilenler, çarpılanlar, tepelenenler gibi. -Çünkü kübite bu manaların tamamına birden
gelebilir.- Onlar da tepelenecekler, rezil edilecekler yenilecekler. ve kad enzelna
âyâtin beyyinat doğrusu biz ayetlerimizi hakikatin apaçık
belgeleriyle indirdik. ve lilkafiriyne 'azâbün mühiyn ama kafirleri
alçaltıcı bir azab beklemektedir.
Bunu şöyle de çevirebilirim
Kafirler için alçaltıcı, onursuzca bir mahrumiyet beklemektedir. Evet, Azab
aynı zamanda kök anlamıyla mahrumiyet demektir. Öyle bir mahrumiyet ki bu, bu
mahrumiyet onları onursuz kılacak.
6-) Yevme yeb'asühümullâhu cemiy'an
feyunebbiuhüm Bima 'amilu* ahsahullahu ve nesuHU, vAllâhu 'alâ külli şey'in
Şehiyd;
Gün
gelir, Allâh onların hepsini bâ's eder (yeni
bir özellikle yeni bir boyutta diriltir) de
yaptıklarını onlarda haber verir... Allâh, onu (kendilerinden
açığa çıkanları) kayda almış, onlar ise onu
unutmuşlardır... Allâh her şey üzerine Şehiyd'dir. (A. Hulusi)
06 - O
gün ki Allah onları hep ba's edecekte bütün yaptıklarını kendilerine haber
verecek, Allah onu bir bir saymış onlarsa onu unutmuşlardır, Allah her şeye
şahittir. (Elmalı)
Yevme yeb'asühümullâhu cemiy'an Allah’ın;
onların hepsini dirilteceği gün feyunebbiuhüm Bima 'amilu onlara yaptıklarını bir
bir haber verecektir. ahsahullahu ve nesuHU onlar unutsalar bile Allah
onlara bir bir hatırlatacak, bir bir yaptıklarını sayacaktır. vAllâhu 'alâ külli
şey'in Şehiyd zira Allah her şeye layıkıyla şahittir.
7-) Elem tera ennAllâhe ya'lemu ma fiysSemavati
ve ma fiyl'Ardı ma yekûnu min necva selâsetin illâ HUve rabi'uhüm ve lâ
hamsetin illâ HUve sadisuhüm ve lâ edna min zâlike ve lâ eksere illâ HUve
me'ahüm eyne ma kânu* sümme yunebbiuhüm Bima 'amilu yevmelkıyameti, innAllâhe
Bikülli şey'in Aliym;
Anlamaz
mısın Allâh, semâlarda ne var ve arzda ne varsa bilir! Üç (kişi aralarında)
fısıldaşmaya görsün, onlarda dördüncü O'dur... Beş (kişi fısıldaşacak) olsalar,
onlarda altıncı O'dur... Bundan daha az da olsalar, daha çok da olsalar; nerede
olursa olsunlar mutlaka O, onlarla beraberdir (Esmâ'sıyla,
"yok"ken var kıldığı için - Mâiyet sırrı)! Sonra kıyamet sürecinde yaptıklarını (açığa çıkaran olarak)
kendilerinde haber verir! Muhakkak ki Allâh Bi-küllî şey'in (şey'in Esmâ'sıyla hakikati olarak) Bilen'idir. (A. Hulusi)
07 - Görmez
misin Allah Göklerdekini ve Yerdekini hep bilir, herhangi bir üçün bir
fısıltısı oluyor mu mutlak o dörtleyicileri, gerek beşin mutlak o
altılayıcıları, gerek daha az gerek daha çok her nerede olsalar mutlak o
beraberlerindedir, sonra bütün yaptıklarını Kıyamet günü kendilerine haber
verir, haberiniz olsun ki Allah her şeyi tamamıyla bilir. (Elmalı)
Elem tera ennAllâhe ya'lemu ma fiysSemavati ve
ma fiyl'Ard görmedin mi ki Allah göklerde ve yerde olan her bir şeyi
bilir, her bir şeyden haberdardır. Elem
tera; düşünmedin mi ki diye de çevrilebilir. Baksana diye de çevirebiliriz.
İbret nazarına sunuyor elem tera ile
başlayan tüm ayetler aslında müteakip ifadeleri ibret nazarına sunuyor ve bizim
hepimizi ibret almaya çağırıyor.
ma yekûnu min necva selâsetin illâ HUve
rabi'uhüm gizli görüşme yapan 3 kişi yoktur ki 4. sü Allah olmasın.
Necva; Kök anlamı el infisal mineş şey’
diyor Ragıp, bir şeyden ayrılmak, kopmak. Aslında ayrılık farklı muamele, belki
ayrıcalık istemek manasına gelir. Ayrıcalık istemek.
Gizli görüşme, özel görüşme
talebi, Demiştim ya başlangıçta özel görüşme ile hava atacak. Bunun zararı
kime? Bir çok zararı var;
1 – Töhmet, özel görüşme yapan
biri fıs fıs fıs ResulAllah’la konuşurken öbürleri; acaba ne konuşuyor, benim
aleyhime mi konuşuyor, acaba bizim zararımıza
mı bir şey konuşuyor, acaba bizi mi şikayet ediyor, bir töhmet makamı.
2 – Lüzumsuz özel görüşmenin
ikinci zararı zaman çalma. Allah Resulünün zamanını çalıyor. Onun zamanı çok
değerli. Belki soracağı genel bir şeydir, basit bir şeydir, çoğunlukla da öyle
çıkıyor. Milletin içinde sorsa da herkes yararlansa olmaz mı. Niye özel görüşme
ister ki. Bir namaz sorusu sormak için insan niye ResulAllah’ın zamanını çalar ki.
3 – Hava atma. Özellikle
Yahudiler bu istismarı yapıyorlardı. ResulAllah ile özel görüştü ya, çıkınca
milletin meraklı bakışlarına muhatap olacak ve bizimki de hava atacak.
4 – Küskünlük uyandırma. Başka
insanlar, herkese özel görüşme randevusu veremez, ama birileri bu randevuyu
almakla öbürlerine nispet yapıyor ve tabii ki buna komployu da ekleyebiliriz,
Allah Resulüne haydi bir komplo düzenlemeye kalkışan birileri varsa? Niye özel
görüşme talep eder. Allah resulünün özel tanımadığı çok özel aralarında bir
ilişki olmayan bir insan kalkıp ta özel görüşme talep ediyorsa bu da ayrı bir
sorun. İşte özel görüşmenin bir çok mahsurundan sadece bir kaçını saydım
burada.
Bunlar özel görüşme talep
ediyorlardı, bunların arasına münafıklar da karışıyordu ve onlar hava
atıyorlardı. Aynı zaman da ResulAllah’ı taciz ediyorlardı, ResulAllah’ı
üzüyorlardı. ResulAllah’ta o dillere destan nezaketiyle onlara hayır
diyemiyordu. Bu pasajda ondan bahsediliyor.
ve lâ hamsetin illâ HUve sadisuhüm 5
kişi yoktur ki 6. Allah olmasın ve lâ edna min zâlike ve lâ ekser bundan az ya da
çok rakamlar fark etmez, mutlaka Allah onlarla beraberdir. Aslında bu rakamsal
bir ifade değildir, kaç kişi olurlarsa olsunlar Allah onlarla beraberdir onları
işitir ve duyar. Yani Allah Resulünden özel görüşme talebinde bulunmak isteyen
bu insanların, aslında içlerinde gizledikleri kötü niyeti Allah biliyor. Bunu
söylüyor. illâ
HUve me'ahüm eyne ma kânu nerde olurlarsa olsunlar illaki O onlarla
beraberdir. Allah onlarla beraberdir.
sümme yunebbiuhüm Bima 'amilu yevmelkıyame
sonra kıyamet günü onların yaptıklarını Allah onlara bir bir haber verecek.
Yaptıklarının nesini? Arkasında yatan gizli niyeti, içlerinde ki karalığı,
sakladıkları şeyi, maskenin arkasında ki yüzlerini bir bir haber verecek. innAllâhe Bikülli
şey'in Aliym Hiç şüphe yok ki Allah her şeyi en ince ayrıntısına
kadar bilir.
Zıharla ilgili ilk pasajda olduğu
gibi Allah’tan bir şeyler gizlenebileceği zannında olanların kökünü, bu
zanlının kökünü kazımak için geliyor bu pasaj. Özünde Allah tasavvurunu inşa
ediyor biliyor musunuz? Yani Allah’tan kaçıramazsınız. Eylemlerinizin niyetini
Allah bilir. Allah 3 boyutlu değil 3.000 boyutlu filminizi çektiriyor. O filmin
içerisinde yüreğinizin 40. odasında ki, o karanlık yerde ki niyetinizi de bilir,
bilinç altınızı da bilir. Aslında söylenen bu.
Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
172-B videosunu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder