12 Kasım 2013 Salı

İslamoğlu Tef. Ders. MÜCADİLE (03 - 7) (172-B)




A sayfasından devam



3-) Velleziyne yuzahirune min nisâihim sümme ye'udune lima kalu fetahriyru rekabetin min kabli en yetemassa* zâliküm tu'azune Bih* vAllâhu Bima ta'melune Habiyr;



Kadınlarından zihar yapıp (zihar ile ayrılmak isteyip) sonra da sözlerinden dönenler (zihar ile boşamaktan vazgeçip evliliklerine dönenler), kadınları ile ilişkiye girmeden önce bir köle azât etmelidirler! İşte size öğütlenen budur. Allâh yaptıklarınızı (yaratanı olarak) Habiyr'dir. (A. Hulusi)



03 - Ve öyle kadınlarından zıhar ile ayrılmağa kalkıp da sonra dediklerini geri alacak olanlar onun için ikisi temas etmezden evvel bir kul âzad etmek lâzımdır, bunu duydunuz ya işte siz bununla öğütlenirsiniz, ve Allah her ne yaparsanız haberdardır. (Elmalı)





Velleziyne yuzahirune min nisâihim sümme ye'udune lima kalu ne ki zıhar yapıp da sonra sözünden cayanlar var ya fetahriyru rekabetin min kabli en yetemassa Evet, işte onların kefareti eşlerin temasından önce, eşler birbirine temas etmeden önce bir köle azad etmektir.



İlginç değil mi? Neden köle azad etmek kefaret? İnsan onurunu çiğnemek onu köleleştirmek anlamına geliyor. Madem insan onurunu çiğnedin, bir insanı öldürdün gibi. Onun içinde haydi bakalım bir insanı dirilt. Yani bir insanı kölelikten kurtar. Manen kölelik boyunduruğu altında ölü gibi olan bir insanı özgürlüğe kavuştur da ona karşılık gelsin. Böyle bir günahı ancak böyle bir kefaretle ödeyebilirsin. İnsan onuruna yönelik tecavüz demek ki her tür köleleştirme, bir tür insanı manen öldürme hükmündedir.



Aynı zamanda buradan şunu da çıkarıyoruz değil mi? Köleliği bitirmek istiyor Kur’an. Hedefi bu. Onun içinde bu tür suçlarda köle azad ettirerek kölenin kaynağını kurutmak, bu müessesenin kaynağını kurutmak ve bu müesseseyi ortadan kaldırmak, zamana yayarak. Bir toplumsal kangren halini almaması için zamana yayarak kurutmak istediğini iz bu tip cezaların kefaretinin köle azadı olduğundan çıkarabiliyoruz.



zâliküm tu'azune Bih siz ancak böyle uslanırsınız diye çevireyim mi? Size böyle vaaz olunur. Size böyle öğüt verilir. Ama sanki bana siz ancak böyle uslanırsınız, zımnen böyle denilmiş gibi geliyor.



vAllâhu Bima ta'melune Habiyr zira Allah yaptığınız her bir şeyden en ince detaylarına kadar haberdardır.





4-) Femen lem yecid fesıyamu şehreyni mutetabi'ayni min kabli en yetemassa* femen lem yestetı' feıt'amu sittiyne miskiyna* zâlike litu'minu Billâhi ve RasûliHİ, ve tilke hududullâh* ve lilkafiriyne 'azâbün eliym;



Kim (azât edilecek bir köleye imkân) bulamazsa, o takdirde (karısı ile) ilişki kurmalarından önce birbirini izleyen iki (kamerî) ay oruç tutmalıdır! Kim (bu kefaret orucuna) muktedir olamazsa, altmış yoksulu doyurmalıdır. Bu (hükümler), Esmâ'sıyla hakikatiniz olan Allâh'a ve Rasûlüne imanı yaşamanız içindir; bunlar Allâh'ın koyduğu sınırlardır! Hakikat bilgisini inkâr edenler için feci bir azap vardır. (A. Hulusi)



04 - Ona gücü yetmeyen de ikisi temas etmezden evvel sırasıyla iki ay oruç tutsun, ona da güç yetiremeyen altmış yoksul doyursun, bunlar Allah ve Resulüne iman edesiniz diyedir ve bunlar Allahın çizdiği huduttur, kâfirler için ise elîm bir azâb vardır. (Elmalı)





Femen lem yecid fesıyamu şehreyni mutetabi'ayni min kabli en yetemassa kim bunu bulamazsa diyor, femen lem yecid. Ama ilginç bir şey var, bir sonraki cümlede femen lem yestetı' var. kimin gücü yetmezse. Fakat burada bulamazsa diyor. femen lem yestetı' burada da gelebilirdi. Ben buradan yola çıkarak şöyle bir ima seziyorum; Bir gün gelecek vahiy bu tavrıyla kölelik kurumunu tüketecek, ortadan kaldıracak ve köle bulunamayacak. Böyle bir ima da seziyorum buradan.



femen lem yecid. Kim de bunu bulamazsa fesıyamu şehreyni mutetabi'ayni min kabli en yetemassa temas etmeden önce ona düşen kefaret ardı ardına peşi sıra iki ay oruç tutmaktır. Evet, iki ay oruç tutmaktır.



Musa Carullah uzun günlerde ruze isimli o muhteşem ve modern içtihada örnek olan eserinde 4 mezhebin görüşüne itiraz ederek yepyeni bir görüş getirir. Kasten orucu bozanların 60 gün kefaret tutmasıyla ilgili. Ve işte bu ayete dayanır iki görüşte. Üstad Musa Carullah der ki; aslında iki ay kefaret kasten bozulan oruca değil, zıharadır. O zıhar kefaretidir, orada bir yanlış anlaşılma vardır der ve Ahmed Bin Hambel’in müsned’iyle Ebu Davud’da ki rivayeti de kendi görüşüne delil olarak getirir ve aynı zamanda Seleme Bin Sahr Ensari hadisini ki burada verdiğim hadis odur, delil gösterir. Bunu bir parantez içi olarak anmak gereği duydum.



femen lem yestetı' feıt'amu sittiyne miskiyna buna güç yetiremeyen kimse ise 60 yoksulu doyurmak düşer. 60 yoksul doyurmalı. 3 tane seçenek. 1 – köle azadı, 2 – Ardı ardına 60 gün oruç, onu da yapamıyorsa, gücü yetmiyorsa 3 – 60 yoksulu doyurma. Adeta rabbimiz hani ayeti kerime de ifade buyrulduğu gibi Allah sizin için zorluğu dilemez, kolaylığı diler buyruluyor ya, işte onun bir tezahürünü görüyoruz. Allah kolaylığı diliyor.



Şimdi burada kıssanın arkası var, başta anlattığım kıssanın devamı var. Havle’nin hikayesinin devamı şöyle, bitişi şöyle oluyor güzel sonla neticeleniyor tabii.



Bu ayetler geldikten sonra Allah resulü Evs Bin Samid’i, Havle’nin kocasını çağırıyor ve aralarında şu diyalog geçiyor.

“Bir köle azad etmeye gücün var mı ya Evs?”

Evs’in cevabı şu oluyor; “Vallahi ya Resulallah benden iyi köle mi olur, malımın hepsini satsam bir köle etmez.”

Peki diyor Allah Resulü, iki ay peşpeşe oruç tutabilir misin?

Evs’in cevabı hazır, hazır cevap bir sahabe. Böyle şen şakrak ta bir zat, yoksul tabii; Vallahi Ya Resulallah diyor günde 3 öğün yemesem gözümün feri kaçar dizimin bağı çözülür.

“Peki diyor Allah resulü; 60 fakir doyurabilir misin?

“Vallah doyuramam ya Resulallah bir şartla diyor, sen yardım edersen.”

Allah Resulü bu diyalogdan sonra azı dişleri görününceye kadar gülüyorlar. Yani adamın biraz da pişkinliğine zatın, ve ne yapıyorlar? Ben sana yardım edeceğim diyor efendimiz. 15 ölçek hurma vereceğim üstünü de sen tamamla ve bu kefareti öde. Yani suçunun cezasını çekmiş ol böylece. Hikayenin sonu böylece mutlu sonla neticeleniyor.



zâlike litu'minu Billâhi ve RasûliH Bu Allah ve Resulüne imanınızın bir gereğidir, bir icabıdır. ve tilke hududullâh işte bunlar Allah’ın çizdiği sınırlardır, Allah’ın hudutlarıdır. Allah hudut çeker, Allah’ın sınırlarını çiğnemeye kalkmayın. Allah’ın sınırlarını çiğnediğiniz zaman patlayacak mayınlar sadece elinizi kolunuzu değil, ebedi hayatınızı götürür. ve lilkafiriyne 'azâbün eliym kafirleri elim bir azab beklemektedir. Kafirler için çok acıklı bir azab hazırlanmıştır.





5-) İnnelleziyne yuhaddunAllâhe ve RasûleHU kübitu kema kübitelleziyne min kablihim ve kad enzelna âyâtin beyyinat* ve lilkafiriyne 'azâbün mühiyn;



Muhakkak ki Allâh ve O'nun Rasûlüne zıtlaşanlar, kendilerinden öncekilerin aşağılandıkları gibi aşağılandılar! Hâlbuki gerçekten apaçık işaretler inzâl ettik... Hakikat bilgisini inkâr edenler için aşağılayıp rezil duruma düşürücü bir azap vardır. (A. Hulusi)



05 - Muhakkak ki Allah ve Resulüne had yarışına kalkanlar çarpıldılar, tıpkı onlardan evvelkilerin çarpıldıkları gibi, halbuki açık açık âyetler de indirmiştik, kâfirlere hem de hakaretli bir azâb var. (Elmalı)





İnnelleziyne yuhaddunAllâhe ve RasûleH Allah ve Resulüne meydan okuyan kimselere gelince kübitu kema kübitelleziyne min kablihim kendilerinden önce rezil edilenler gibi, rüsva edilenler gibi, alt edilenler gibi, yenilenler, itilenler, çarpılanlar, tepelenenler gibi. -Çünkü kübite bu manaların tamamına birden gelebilir.- Onlar da tepelenecekler, rezil edilecekler yenilecekler. ve kad enzelna âyâtin beyyinat doğrusu biz ayetlerimizi hakikatin apaçık belgeleriyle indirdik. ve lilkafiriyne 'azâbün mühiyn ama kafirleri alçaltıcı bir azab beklemektedir.



Bunu şöyle de çevirebilirim Kafirler için alçaltıcı, onursuzca bir mahrumiyet beklemektedir. Evet, Azab aynı zamanda kök anlamıyla mahrumiyet demektir. Öyle bir mahrumiyet ki bu, bu mahrumiyet onları onursuz kılacak.





6-) Yevme yeb'asühümullâhu cemiy'an feyunebbiuhüm Bima 'amilu* ahsahullahu ve nesuHU, vAllâhu 'alâ külli şey'in Şehiyd;



Gün gelir, Allâh onların hepsini bâ's eder (yeni bir özellikle yeni bir boyutta diriltir) de yaptıklarını onlarda haber verir... Allâh, onu (kendilerinden açığa çıkanları) kayda almış, onlar ise onu unutmuşlardır... Allâh her şey üzerine Şehiyd'dir. (A. Hulusi)



06 - O gün ki Allah onları hep ba's edecekte bütün yaptıklarını kendilerine haber verecek, Allah onu bir bir saymış onlarsa onu unutmuşlardır, Allah her şeye şahittir. (Elmalı)





Yevme yeb'asühümullâhu cemiy'an Allah’ın; onların hepsini dirilteceği gün feyunebbiuhüm Bima 'amilu onlara yaptıklarını bir bir haber verecektir. ahsahullahu ve nesuHU onlar unutsalar bile Allah onlara bir bir hatırlatacak, bir bir yaptıklarını sayacaktır. vAllâhu 'alâ külli şey'in Şehiyd zira Allah her şeye layıkıyla şahittir.





7-) Elem tera ennAllâhe ya'lemu ma fiysSemavati ve ma fiyl'Ardı ma yekûnu min necva selâsetin illâ HUve rabi'uhüm ve lâ hamsetin illâ HUve sadisuhüm ve lâ edna min zâlike ve lâ eksere illâ HUve me'ahüm eyne ma kânu* sümme yunebbiuhüm Bima 'amilu yevmelkıyameti, innAllâhe Bikülli şey'in Aliym;



Anlamaz mısın Allâh, semâlarda ne var ve arzda ne varsa bilir! Üç (kişi aralarında) fısıldaşmaya görsün, onlarda dördüncü O'dur... Beş (kişi fısıldaşacak) olsalar, onlarda altıncı O'dur... Bundan daha az da olsalar, daha çok da olsalar; nerede olursa olsunlar mutlaka O, onlarla beraberdir (Esmâ'sıyla, "yok"ken var kıldığı için - Mâiyet sırrı)! Sonra kıyamet sürecinde yaptıklarını (açığa çıkaran olarak) kendilerinde haber verir! Muhakkak ki Allâh Bi-küllî şey'in (şey'in Esmâ'sıyla hakikati olarak) Bilen'idir. (A. Hulusi)



07 - Görmez misin Allah Göklerdekini ve Yerdekini hep bilir, herhangi bir üçün bir fısıltısı oluyor mu mutlak o dörtleyicileri, gerek beşin mutlak o altılayıcıları, gerek daha az gerek daha çok her nerede olsalar mutlak o beraberlerindedir, sonra bütün yaptıklarını Kıyamet günü kendilerine haber verir, haberiniz olsun ki Allah her şeyi tamamıyla bilir. (Elmalı)





Elem tera ennAllâhe ya'lemu ma fiysSemavati ve ma fiyl'Ard görmedin mi ki Allah göklerde ve yerde olan her bir şeyi bilir, her bir şeyden haberdardır. Elem tera; düşünmedin mi ki diye de çevrilebilir. Baksana diye de çevirebiliriz. İbret nazarına sunuyor elem tera ile başlayan tüm ayetler aslında müteakip ifadeleri ibret nazarına sunuyor ve bizim hepimizi ibret almaya çağırıyor.



ma yekûnu min necva selâsetin illâ HUve rabi'uhüm gizli görüşme yapan 3 kişi yoktur ki 4. sü Allah olmasın. Necva; Kök anlamı el infisal mineş şey’ diyor Ragıp, bir şeyden ayrılmak, kopmak. Aslında ayrılık farklı muamele, belki ayrıcalık istemek manasına gelir. Ayrıcalık istemek.



Gizli görüşme, özel görüşme talebi, Demiştim ya başlangıçta özel görüşme ile hava atacak. Bunun zararı kime? Bir çok zararı var;

1 – Töhmet, özel görüşme yapan biri fıs fıs fıs ResulAllah’la konuşurken öbürleri; acaba ne konuşuyor, benim aleyhime mi konuşuyor, acaba bizim zararımıza  mı bir şey konuşuyor, acaba bizi mi şikayet ediyor, bir töhmet makamı.

2 – Lüzumsuz özel görüşmenin ikinci zararı zaman çalma. Allah Resulünün zamanını çalıyor. Onun zamanı çok değerli. Belki soracağı genel bir şeydir, basit bir şeydir, çoğunlukla da öyle çıkıyor. Milletin içinde sorsa da herkes yararlansa olmaz mı. Niye özel görüşme ister ki. Bir namaz sorusu sormak için insan niye ResulAllah’ın zamanını çalar ki.

3 – Hava atma. Özellikle Yahudiler bu istismarı yapıyorlardı. ResulAllah ile özel görüştü ya, çıkınca milletin meraklı bakışlarına muhatap olacak ve bizimki de hava atacak.

4 – Küskünlük uyandırma. Başka insanlar, herkese özel görüşme randevusu veremez, ama birileri bu randevuyu almakla öbürlerine nispet yapıyor ve tabii ki buna komployu da ekleyebiliriz, Allah Resulüne haydi bir komplo düzenlemeye kalkışan birileri varsa? Niye özel görüşme talep eder. Allah resulünün özel tanımadığı çok özel aralarında bir ilişki olmayan bir insan kalkıp ta özel görüşme talep ediyorsa bu da ayrı bir sorun. İşte özel görüşmenin bir çok mahsurundan sadece bir kaçını saydım burada.



Bunlar özel görüşme talep ediyorlardı, bunların arasına münafıklar da karışıyordu ve onlar hava atıyorlardı. Aynı zaman da ResulAllah’ı taciz ediyorlardı, ResulAllah’ı üzüyorlardı. ResulAllah’ta o dillere destan nezaketiyle onlara hayır diyemiyordu. Bu pasajda ondan bahsediliyor.



ve lâ hamsetin illâ HUve sadisuhüm 5 kişi yoktur ki 6. Allah olmasın ve lâ edna min zâlike ve lâ ekser bundan az ya da çok rakamlar fark etmez, mutlaka Allah onlarla beraberdir. Aslında bu rakamsal bir ifade değildir, kaç kişi olurlarsa olsunlar Allah onlarla beraberdir onları işitir ve duyar. Yani Allah Resulünden özel görüşme talebinde bulunmak isteyen bu insanların, aslında içlerinde gizledikleri kötü niyeti Allah biliyor. Bunu söylüyor. illâ HUve me'ahüm eyne ma kânu nerde olurlarsa olsunlar illaki O onlarla beraberdir. Allah onlarla beraberdir.



sümme yunebbiuhüm Bima 'amilu yevmelkıyame sonra kıyamet günü onların yaptıklarını Allah onlara bir bir haber verecek. Yaptıklarının nesini? Arkasında yatan gizli niyeti, içlerinde ki karalığı, sakladıkları şeyi, maskenin arkasında ki yüzlerini bir bir haber verecek. innAllâhe Bikülli şey'in Aliym Hiç şüphe yok ki Allah her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilir.



Zıharla ilgili ilk pasajda olduğu gibi Allah’tan bir şeyler gizlenebileceği zannında olanların kökünü, bu zanlının kökünü kazımak için geliyor bu pasaj. Özünde Allah tasavvurunu inşa ediyor biliyor musunuz? Yani Allah’tan kaçıramazsınız. Eylemlerinizin niyetini Allah bilir. Allah 3 boyutlu değil 3.000 boyutlu filminizi çektiriyor. O filmin içerisinde yüreğinizin 40. odasında ki, o karanlık yerde ki niyetinizi de bilir, bilinç altınızı da bilir. Aslında söylenen bu.



Devam ediyor C sayfasına geçiniz.

172-B videosunu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder