11 Kasım 2013 Pazartesi

İslamoğlu Tef. Ders. MÜCADİLE (01 - 2)(172-B)



Hadid suresi böylece son buluyor ve biz yepyeni bir sureye geçiyoruz. Bu güne kadar Müstakil sureler işliyorduk, çünkü uzun sureleri derslere denk getiriyorduk hep bitişini. Ama artık sureler kısaldıkça bundan sonra ki derslerde 1 dersin içinde 1 sure, 2 sure, hatta bazen 3 sure de işleyebileceğiz. Şimdi yeni suremize geçelim. Mücadile suresine.

Mücadile suresi adını ilk ayetinden alıyor. Hakkını arayan kadın manasına geliyor Mücadile. Surenin bir ismi daha var. Aslında eğer bu isimden yola çıkarsak o zaman hak aramak veya tartışmak bağlamında ele almamız lazım. Fakat surenin bağlamına bakarsak eğer Mücadile ismi daha doğru bir isimdir. Kur’an da Nisa diye bir sure olduğunu biliyoruz. Kadınlar suresi. Fakat Hakkını söke söke alan kadın suresi olduğunu biliyor muydunuz? Bu isim bu. Adeta hak almaya bir teşvik ödülü. Hakkını isteyen kadını ölümsüzleştirerek rabbimiz hakkını istemeyi de tebcil ediyor, müjdeliyor ve onun, hak istemenin bir ibadet gibi olduğunu ve insanlara haklarını istemeleri gerektiğini bu sure üzerinden öğütlüyor.

Surenin iniş zamanı Medeni bir sure Mücadile suresi. Tümüyle Medeni. Aksi görüşler herhangi bir tutarlı delilden yoksun. Yaklaşık surenin iniş zamanını Medine’nin 4. yılının sonuna veya 5. yılın başına yerleştirebiliriz muhtevasından yola çıkarak.

Surenin konusu kadına yönelik cahiliye kökenli bir haksızlığı ve ayrımcılığı ele alıyor sure. Nedir bu? Zıhar. Yani kadının boşanması konusunda cahiliye de uygulanan bir uygulama bu. Senin sırtın bana anamın sırtı gibidir diyerek karısını annesine benzeterek artık ona kocalık yapmıyor. Ona bakmıyor, onu tabir caizse ne boşanmış bir kadın gibi bırakıyor, ne de karısı muamelesi yapıyor. Bu bir zulüm, korkunç bir zulüm hem de. Ama bu zulüm cahiliye de süre geliyor. İşte Kur’an bu zulmü ortadan kaldıran ayetler içeriyor. Yani bu sure bu konu da bir sure.

2 ay oruç tutmaya mahkum ederek, köle azat etmeye mahkum ederek kefaretini ödetiyor. Bunun cezayı gerektiren, kefareti gerektiren bir cürüm olduğunu tescilliyor. Buradan yola çıkarak aslında ulaşacağımız şey şu; Kur’an kadını bir mağduriyetten kurtarmak için bir sure ayırıyor. Bu bizim için çok önemli.

Bir sonraki paragrafta özel görüşmeye dikkat çekiliyor. Necva ismiyle ve bunun içinde yine kefaret öngörüyor. Özel görüşme talebi, -ki gelince tefsir edeceğiz- Allah Resulünden özel görüşme istiyor birileri. Bunu istismar edenler çıkıyor. Münafıklar da istiyor. Hatta Yahudiler de istiyor. Özel görüşmeyi niye istiyorlar? Hiç, enten püften mesele için. Resulallah’la özel görüşmüş olmayı istismar etmek için. Bak, ben de özel görüştüm. Şimdi başkaları da ne görüştüyse, ne kadar önemli bir mesele görüştüyse diye düşünüyor. Oysa ki hiçbir önemi yok görüştüğü meselenin. Ama Allah resulünün zamanını çalıyor. İşte onlara da bir ceza geliyor. Yani zaman çalma cezası. Mesai çalma sadakası Necva sadakası geliyor kefaret olarak. 7. ve 13. ayetlerde bu.

Son pasajda İslam cemaatine düşmanlık yapanlara akrabaları dahi olsa onları dost edinmeyi yasaklayan ibareler geliyor, ayetler geliyor.

Nüzül sıralamasında münafikun suresiyle Hucurat suresi arasında yer alıyor. Mekke, Medine ekolüne göre 21. ayete ayrılıyor sure, fakat diğer ekollere göre 22 ayetten oluşuyor. Bu girizgâhtan sonra suremizin tefsirine geçebilirsiniz.




1-) Kad semi'Allâhu kavlelletiy tücadilüke fiy zevciha ve teştekiy ilAllâh* vAllâhu yesme'u tehavureküma* innAllâhe Semiy'un Basıyr;

Allâh, kocası hakkında seninle mücadele eden ve şikâyetini Allâh'a arz edenin sözünü gerçekten işitmiştir! Allâh, ikinizin çekişmesini işitir. Muhakkak ki Allâh, Semi'dir, Basıyr'dir. (A. Hulusi)

01 - Evet işitti Allah işitti o kadının dediğini ki kocası hakkında sana mücadele ediyor ve Allaha şikâyet eğliyordu, Allah da muhaverenizi dinliyordu, çünkü Allah işidir görür. (Elmalı)


Kad semi'Allâhu kavlelletiy tücadilüke fiy zevciha ve teştekiy ilAllâh doğrusu Allah kocası hakkında seninle tartışan ve sonunda Allah’a havale eden kadının başvurusunu kabul etti. Lafzen buydu. Fakat sanki öyle bir yerleştirilmiş ki bu ayette ki kelimeler, Allah bu kadının dilekçesini kabul etti der gibi. Evet, Hikayesi ilginç, birazdan ayrıntı vereceğim.

vAllâhu yesme'u tehavureküma Allah ikiniz arasında geçen konuşmayı işitiyordu. İkiniz dediği Allah Resulü ile o kadın, mağdur olan, kocasının kendisini mağdur ettiği, zıhar yaptığı o kadın. innAllâhe Semiy'un Basıyr Hiç şüphe yok ki Allah her şeyi işitir ve her şeyi görür.

Evet olayın hikayesi kısaca şöyle değerli dostlar. Evs Bin Sâmid isimli sahabe kocası; eşi, hanımı Havle binti Sa’lebe’ye, zıhar yapar. Zıhar biraz önce de söylediğim gibi; “Senin sırtın anamın sırtı gibidir.” Diye karısını anasına benzetmek ve dolayısıyla boşama çeşitlerinden bir çeşit. Ama boşanmış ta olmuyor. Muallakta bırakıyor. Ona ne eşlik yapıyor, kocalık yapıyor, ne de onu bırakıyor. Ki o gitsin başının çaresine baksın. Böyle bir zulüm, adeta köle gibi kullanıyor.

Zıhar yaptıktan sonra Evs Bin Sâmid eşiyle birlikte olmak ister. Yani önce ona zulmeder, cahiliye geleneği olan zıharı yapar, sonra da karı koca olmak ister.

Havle, onurlu bir kadındır, izzetli bir kadındır, izzetli bir mü’minedir reddeder ve der ki; “Hükmü Resulallah versin.” Kocası da ona, “Ben onu söyleyemem, ben peygambere gidip de bu meseleyi anlatamam, utanırım.” der. Biraz da kusurludur ya..! Kendisini bilir. “O zaman ben söylerim” der Havle.

Dikkat Allah resulünün inşa ettiği neslin özgüvenine bakınız. Bu nesle mensup bir hanım, bir hanım efendi nasıl bir öz güvene sahip. Meselesini Hakk bildiği yolda dönmeksizin Allah’ın Resulüne götürüp nasıl savunduğuna bakınız.

Gider ve der ki; “Ya Resulallah gençtim, güzeldim, alımlıydım, çalımlıydım, sevgiliydim. Ona çocuklar verdim. Ona bedenimi verdim, ona saçımı süpürge ettim. Ama şimdi yaşlandım. Çocuklar doğurduktan sonra karnım sarktı. Gençken sevgilisi olduğum halde şimdi anası oldum. Bana; Senin sırtın anam gibidir dedi çıktı ve beni ortada bıraktı.

Resulallah’ın cevabı; “Sen ona haram olmuşsun.” Unutmayalım Kur’an da iki yerde gelir zıhar, bir de Ahzap suresinde. Allah’u alem Ahzab suresi bundan önce, benim kanaatim en azından o. Ama orada bir hüküm yok, ceza da belirtilmiyor.

Havle der ki; Vallahi Ya Resulallah Talak vermedi, beni boşamadı ki, bana zıhar yaptı.

Resulallah; “Haram olmuşsun ya Havle. Bu konuda bir şey inmedi ki ben sana bir şey diyeyim.” Resulallah’ta orada yeni bir şey söyleyemiyor. Çünkü vahiy yok.

Havle; Tekrar Resulallah’a: “Kurbanın olayım ya Resulallah, ne olur bir daha düşün. Halimizi bir daha gözünün ününe getir.”

Resulallah; “Kendi görüşüm böyle ya Havle,”

Havle; “Ya Resulallah ama bana muhtaç, küçük bir de yavrum var. Ben olmazsam yaşayamaz. Ona versem bakamaz. Ölür. Ben alsam doyuramam aç kalır. Ben ne yapayım ya Resulallah.”

Kadına bakın, İşte surenin ismi bundan Mücadile. Yani Hakkını söke söke alan kadın suresi. Hakkını arayan kadın suresi. Bir hak arama suresiyle karşı karşıyayız. Unutmayalım Havle Binti Sa’lebe, karşısında Alemlere rahmet Resulallah var ve onunla bu mülakat gerçekleşiyor.

Resulallah susar. Cevap vermez. Verilecek cevapta yoktur zaten. Tıkanmıştır ve Havle O anda ellerini semaya kaldırır, başını göğe diker; “Ya rabbi der. Halimi sana arz ediyorum. Sen her şeyi görüyor, her şeyi biliyorsun. Ya rabbi benim için bir çıkış yolu ver, beni gör ya rabbi.” Der.

Nasıl yürekten söylemişse, nasıl yürekten yalvarmışsa, ki o anda aşk moduna geçmiştir, tıpkı Zekeriya’nın duası gibi, Tıpkı Meryem’in annesinin duası gibi, tıpkı İbrahim’in duası gibi. Havle’nin duası da dergâh-ı ahadiyyete yükselir ve işte bu ayetler, şu devamındaki 2. 3. ayet iner. Şimdi o ayete geçelim.


2-) Elleziyne yuzahirune minküm min nisâihim ma hünne ümmehâtihim* in ümmehâtuhüm ilellâiy velednehüm* ve innehüm leyekulune münkeren minelkavli ve zura* ve innAllâhe le'Afuvvun Ğafûr;

Sizden, kadınlarından zihar (karısına anam gibisin diyerek ilişkisini kesenler {müşrik âdeti A.H.}) yapanlar; onların (kocaların) anaları, onlar (karıları) değildirler! Onların anaları sadece onları doğuranlardır! Muhakkak ki onlar çirkin ve aslı olmayan bir laf ediyorlar! Muhakkak ki Allâh Afüvv'dür (sonsuz affedici), Ğafûr'dur. (A. Hulusi)

02 - İçinizden «zihar» ile kadınlarından ayrılmağa kalkışan kimseler bilmelidirler ki: O kadınlar onların anaları değildir, anaları ancak onları doğurmuş olanlardır. Bununla beraber onlar her halde çirkin ve asılsız bir lâkırdı söylüyorlardır. Mamafih Allahın affı, mağfireti çok olduğunda da şüphe yoktur. (Elmalı)


Elleziyne yuzahirune minküm min nisâihim içinizden; sen bana annem kadar haramsın diyerek eşlerinden ayrılanlara gelince. Sen bana annem kadar haramsın “Enti aleyye kez-zahri ummiy diyorlardı. Sen bana annemin sırtı gibisin. Aslında bu sentetik bir olay. İnsan eşine annemsin deyince eş anne olur mu? Bu sentetik bir hadise. Allah’ın koyduğu yerden bir şeyi alıp bir başka yere koymaya kalkmaktır. Anne sözle değişir mi? Veya gerçek annenize sen benim annem değilsin deseniz, siz dediniz diye o annelikten çıkar mı? Gerçek babanıza; sen benim babam değilsin, gerçek evladınıza, sen benim evladım değilsin deseniz o evlatlıktan çıkar mı?

Hayır, Dünya alem dese çıkmaz, mahkeme karar verse çıkmaz, meclis oylama yapsa çıkmaz. Çünkü bunlar oylamayla, kararla, hakimle olacak şeyler değil ki. Allah kararını vermiştir. O, onun sulbündendir, veya o onun eşidir, onu o doğurmamıştır. Birinin anne olması için anne rahminde sizi taşımış olması lazım.

İşte sentetik bir durum deyişim bu yüzden. Zıhar da böyle sentetik bir durum. Cahiliyeden beri uygulana gelen bir haksızlık, kadına yönelik bir haksızlık. Hatta Arap beldelerinde Medine dışında bu uygulamanın olmayışından yola çıkarak zıhar’ın Yahudilerden geçtiğini, Yahudilerden yayıldığını söyleyen otoritelerimiz de var.

ma hünne ümmehâtihim o kadınlar asla onların anneleri değildir, olamazlar. Çünkü karı, eş, sen benim annem demekle annem gibisin demekle anne olur mu? Olamazlar, değildirler. in ümmehâtuhüm ilellâiy velednehüm onların anneleri yalnızca kendilerini doğuran kadınlardır. Evet, bunun tefsire ihtiyacı yok. Onların anneleri yalnızca kendilerini doğuran kadınlardır. ve innehüm leyekulune münkeren minelkavli ve zura onlar mantıksız, dahası düzme koşma bir şey söylüyorlar. Mantıksız ve düzme koşma.

Evet, zûr; sahte bir şey. Müzevvir derler değil mi yalan taşıyana, yalan söyleyene, yalan haber taşıyana. Zûr işte oradan. Tabii ve fıtri olanın yerine sentetik olanı ikame. Hakikat ve adalet gelenekten ve adetten üstündür demektir bu. Kur’an ın hassaten bu surenin, cahiliye geleneği olan zıhara karşı duruşu genel itibariyle hepimize şu hisseyi veriyor. Hakikat ve adalet, gelenek ve adetten üstündür. Gelenek diye adaleti zedelemeyin. Gelenek adalete aykırıysa o geleneğin canı çıksın. Çizin üzerini, çünkü esas olan dedelerinizden ve babalarınızdan kalmış olan yanlış değil adalettir. Adaleti uygulayın. Belki zıhar üzerinden ahlaki öğüt budur.

Yine sentetik iki mevzu daha var Kur’an da biliyorsunuz aynı mantıkla. Bir evlatlık mevzuu. Evlatlık alınabilir, fakat evlatlık alınan gerçek anne ve babasının yerine sentetik bir anne ve babayı koyamaz. Bu da reddedilmiştir. ve ma ce'ale ed'ıyaeküm ebnaeküm. (Ahzab/4) diyor değil mi Kur’an sizin evlatlıklarınız, sizin oğullarınız değildir, çocuklarınız değildir. Yani öyle dediniz diye hakikat değişmez.

Bir üçüncü mevzuu daha var nesiy mevzuu. Tevbe/37. ayetinde. Araplar haram aylar birbiri ardına gelince savaşmadan duramıyorlardı, her halde karınları şişiyordu. Onun için 3 ay savaşmadan dayanamadıkları için 3. ayı diğer ikisinden ayırmaya kalkıyorlardı. Arasına başka aylar sokmak istiyorlardı, buna da nesiy diyorlardı. Yani ayların yerini kafadan değiştiriyorlardı. Sanki zamanla oynamak mümkinmiş gibi. Sanki kendileri bu ay burada dursun şu ayın yerini beğenmedim buraya gelsin deyince zamanı değiştireceklermiş gibi. İşte buna nesiy uygulaması deniyor. Bu da üçüncü bir sentetik uygulama. Kur’an tabii ve fıtri hadiselere sentetik müdahaleleri reddediyor ve istemiyor. Biz buradan bunu anlıyoruz.

ve innAllâhe le'Afuvvun Ğafûr hiç şüpheniz olmasın ki Allah çok bağışlayıcıdır ve affedicidir, merhamet edicidir. Yani bu ayet bu esma ile bittiyse eğer bu güne kadar bu tip şeyleri yapıyor olanlara Allah affını ve merhametini nasip eder. Ama bundan sonra bir daha olmasın, zımnen bunu demiş oluyor.

Devam ediyor B sayfasına geçiniz.
172-B videosunu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder