Hadid suresi böylece son buluyor
ve biz yepyeni bir sureye geçiyoruz. Bu güne kadar Müstakil sureler işliyorduk,
çünkü uzun sureleri derslere denk getiriyorduk hep bitişini. Ama artık sureler
kısaldıkça bundan sonra ki derslerde 1 dersin içinde 1 sure, 2 sure, hatta
bazen 3 sure de işleyebileceğiz. Şimdi yeni suremize geçelim. Mücadile
suresine.
Mücadile suresi adını ilk
ayetinden alıyor. Hakkını arayan kadın manasına geliyor Mücadile. Surenin bir
ismi daha var. Aslında eğer bu isimden yola çıkarsak o zaman hak aramak veya
tartışmak bağlamında ele almamız lazım. Fakat surenin bağlamına bakarsak eğer
Mücadile ismi daha doğru bir isimdir. Kur’an da Nisa diye bir sure olduğunu
biliyoruz. Kadınlar suresi. Fakat Hakkını söke söke alan kadın suresi olduğunu
biliyor muydunuz? Bu isim bu. Adeta hak almaya bir teşvik ödülü. Hakkını
isteyen kadını ölümsüzleştirerek rabbimiz hakkını istemeyi de tebcil ediyor,
müjdeliyor ve onun, hak istemenin bir ibadet gibi olduğunu ve insanlara
haklarını istemeleri gerektiğini bu sure üzerinden öğütlüyor.
Surenin iniş zamanı Medeni bir
sure Mücadile suresi. Tümüyle Medeni. Aksi görüşler herhangi bir tutarlı
delilden yoksun. Yaklaşık surenin iniş zamanını Medine’nin 4. yılının sonuna veya
5. yılın başına yerleştirebiliriz muhtevasından yola çıkarak.
Surenin konusu kadına yönelik
cahiliye kökenli bir haksızlığı ve ayrımcılığı ele alıyor sure. Nedir bu?
Zıhar. Yani kadının boşanması konusunda cahiliye de uygulanan bir uygulama bu.
Senin sırtın bana anamın sırtı gibidir diyerek karısını annesine benzeterek
artık ona kocalık yapmıyor. Ona bakmıyor, onu tabir caizse ne boşanmış bir
kadın gibi bırakıyor, ne de karısı muamelesi yapıyor. Bu bir zulüm, korkunç bir
zulüm hem de. Ama bu zulüm cahiliye de süre geliyor. İşte Kur’an bu zulmü
ortadan kaldıran ayetler içeriyor. Yani bu sure bu konu da bir sure.
2 ay oruç tutmaya mahkum ederek,
köle azat etmeye mahkum ederek kefaretini ödetiyor. Bunun cezayı gerektiren,
kefareti gerektiren bir cürüm olduğunu tescilliyor. Buradan yola çıkarak
aslında ulaşacağımız şey şu; Kur’an kadını bir mağduriyetten kurtarmak için bir
sure ayırıyor. Bu bizim için çok önemli.
Bir sonraki paragrafta özel
görüşmeye dikkat çekiliyor. Necva ismiyle ve bunun içinde yine kefaret
öngörüyor. Özel görüşme talebi, -ki gelince tefsir edeceğiz- Allah Resulünden
özel görüşme istiyor birileri. Bunu istismar edenler çıkıyor. Münafıklar da
istiyor. Hatta Yahudiler de istiyor. Özel görüşmeyi niye istiyorlar? Hiç, enten
püften mesele için. Resulallah’la özel görüşmüş olmayı istismar etmek için.
Bak, ben de özel görüştüm. Şimdi başkaları da ne görüştüyse, ne kadar önemli
bir mesele görüştüyse diye düşünüyor. Oysa ki hiçbir önemi yok görüştüğü
meselenin. Ama Allah resulünün zamanını çalıyor. İşte onlara da bir ceza
geliyor. Yani zaman çalma cezası. Mesai çalma sadakası Necva sadakası geliyor
kefaret olarak. 7. ve 13. ayetlerde bu.
Son pasajda İslam cemaatine
düşmanlık yapanlara akrabaları dahi olsa onları dost edinmeyi yasaklayan
ibareler geliyor, ayetler geliyor.
Nüzül sıralamasında münafikun
suresiyle Hucurat suresi arasında yer alıyor. Mekke, Medine ekolüne göre 21.
ayete ayrılıyor sure, fakat diğer ekollere göre 22 ayetten oluşuyor. Bu
girizgâhtan sonra suremizin tefsirine geçebilirsiniz.
1-) Kad semi'Allâhu kavlelletiy tücadilüke fiy
zevciha ve teştekiy ilAllâh* vAllâhu yesme'u tehavureküma* innAllâhe Semiy'un
Basıyr;
Allâh,
kocası hakkında seninle mücadele eden ve şikâyetini Allâh'a arz edenin sözünü
gerçekten işitmiştir! Allâh, ikinizin çekişmesini işitir. Muhakkak ki Allâh,
Semi'dir, Basıyr'dir. (A. Hulusi)
01 - Evet
işitti Allah işitti o kadının dediğini ki kocası hakkında sana mücadele ediyor
ve Allaha şikâyet eğliyordu, Allah da muhaverenizi dinliyordu, çünkü Allah
işidir görür. (Elmalı)
Kad semi'Allâhu kavlelletiy tücadilüke fiy
zevciha ve teştekiy ilAllâh doğrusu Allah kocası hakkında seninle
tartışan ve sonunda Allah’a havale eden kadının başvurusunu kabul etti. Lafzen
buydu. Fakat sanki öyle bir yerleştirilmiş ki bu ayette ki kelimeler, Allah bu
kadının dilekçesini kabul etti der gibi. Evet, Hikayesi ilginç, birazdan
ayrıntı vereceğim.
vAllâhu yesme'u tehavureküma Allah
ikiniz arasında geçen konuşmayı işitiyordu. İkiniz dediği Allah Resulü ile o
kadın, mağdur olan, kocasının kendisini mağdur ettiği, zıhar yaptığı o kadın. innAllâhe Semiy'un
Basıyr Hiç şüphe yok ki Allah her şeyi işitir ve her şeyi görür.
Evet olayın hikayesi kısaca şöyle
değerli dostlar. Evs Bin Sâmid isimli sahabe kocası; eşi, hanımı Havle binti
Sa’lebe’ye, zıhar yapar. Zıhar biraz önce de söylediğim gibi; “Senin sırtın
anamın sırtı gibidir.” Diye karısını anasına benzetmek ve dolayısıyla boşama
çeşitlerinden bir çeşit. Ama boşanmış ta olmuyor. Muallakta bırakıyor. Ona ne
eşlik yapıyor, kocalık yapıyor, ne de onu bırakıyor. Ki o gitsin başının
çaresine baksın. Böyle bir zulüm, adeta köle gibi kullanıyor.
Zıhar yaptıktan sonra Evs Bin
Sâmid eşiyle birlikte olmak ister. Yani önce ona zulmeder, cahiliye geleneği
olan zıharı yapar, sonra da karı koca olmak ister.
Havle, onurlu bir kadındır,
izzetli bir kadındır, izzetli bir mü’minedir reddeder ve der ki; “Hükmü
Resulallah versin.” Kocası da ona, “Ben onu söyleyemem, ben peygambere gidip de
bu meseleyi anlatamam, utanırım.” der. Biraz da kusurludur ya..! Kendisini
bilir. “O zaman ben söylerim” der Havle.
Dikkat Allah resulünün inşa
ettiği neslin özgüvenine bakınız. Bu nesle mensup bir hanım, bir hanım efendi
nasıl bir öz güvene sahip. Meselesini Hakk bildiği yolda dönmeksizin Allah’ın
Resulüne götürüp nasıl savunduğuna bakınız.
Gider ve der ki; “Ya Resulallah
gençtim, güzeldim, alımlıydım, çalımlıydım, sevgiliydim. Ona çocuklar verdim.
Ona bedenimi verdim, ona saçımı süpürge ettim. Ama şimdi yaşlandım. Çocuklar
doğurduktan sonra karnım sarktı. Gençken sevgilisi olduğum halde şimdi anası
oldum. Bana; Senin sırtın anam gibidir dedi çıktı ve beni ortada bıraktı.
Resulallah’ın cevabı; “Sen ona
haram olmuşsun.” Unutmayalım Kur’an da iki yerde gelir zıhar, bir de Ahzap
suresinde. Allah’u alem Ahzab suresi bundan önce, benim kanaatim en azından o.
Ama orada bir hüküm yok, ceza da belirtilmiyor.
Havle der ki; Vallahi Ya
Resulallah Talak vermedi, beni boşamadı ki, bana zıhar yaptı.
Resulallah; “Haram olmuşsun ya
Havle. Bu konuda bir şey inmedi ki ben sana bir şey diyeyim.” Resulallah’ta
orada yeni bir şey söyleyemiyor. Çünkü vahiy yok.
Havle; Tekrar Resulallah’a:
“Kurbanın olayım ya Resulallah, ne olur bir daha düşün. Halimizi bir daha
gözünün ününe getir.”
Resulallah; “Kendi görüşüm böyle
ya Havle,”
Havle; “Ya Resulallah ama bana
muhtaç, küçük bir de yavrum var. Ben olmazsam yaşayamaz. Ona versem bakamaz.
Ölür. Ben alsam doyuramam aç kalır. Ben ne yapayım ya Resulallah.”
Kadına bakın, İşte surenin ismi
bundan Mücadile. Yani Hakkını söke söke alan kadın suresi. Hakkını arayan kadın
suresi. Bir hak arama suresiyle karşı karşıyayız. Unutmayalım Havle Binti
Sa’lebe, karşısında Alemlere rahmet Resulallah var ve onunla bu mülakat
gerçekleşiyor.
Resulallah susar. Cevap vermez.
Verilecek cevapta yoktur zaten. Tıkanmıştır ve Havle O anda ellerini semaya
kaldırır, başını göğe diker; “Ya rabbi der. Halimi sana arz ediyorum. Sen her
şeyi görüyor, her şeyi biliyorsun. Ya rabbi benim için bir çıkış yolu ver, beni
gör ya rabbi.” Der.
Nasıl yürekten söylemişse, nasıl
yürekten yalvarmışsa, ki o anda aşk moduna geçmiştir, tıpkı Zekeriya’nın duası
gibi, Tıpkı Meryem’in annesinin duası gibi, tıpkı İbrahim’in duası gibi.
Havle’nin duası da dergâh-ı ahadiyyete yükselir ve işte bu ayetler, şu
devamındaki 2. 3. ayet iner. Şimdi o ayete geçelim.
2-) Elleziyne yuzahirune minküm min nisâihim ma
hünne ümmehâtihim* in ümmehâtuhüm ilellâiy velednehüm* ve innehüm leyekulune
münkeren minelkavli ve zura* ve innAllâhe le'Afuvvun Ğafûr;
Sizden,
kadınlarından zihar (karısına anam gibisin
diyerek ilişkisini kesenler {müşrik âdeti A.H.}) yapanlar; onların (kocaların) anaları, onlar (karıları) değildirler!
Onların anaları sadece onları doğuranlardır! Muhakkak ki onlar çirkin ve aslı
olmayan bir laf ediyorlar! Muhakkak ki Allâh Afüvv'dür (sonsuz affedici),
Ğafûr'dur. (A. Hulusi)
02 - İçinizden
«zihar» ile kadınlarından ayrılmağa kalkışan kimseler bilmelidirler ki: O
kadınlar onların anaları değildir, anaları ancak onları doğurmuş olanlardır.
Bununla beraber onlar her halde çirkin ve asılsız bir lâkırdı söylüyorlardır.
Mamafih Allahın affı, mağfireti çok olduğunda da şüphe yoktur. (Elmalı)
Elleziyne yuzahirune minküm min nisâihim
içinizden; sen bana annem kadar haramsın diyerek eşlerinden ayrılanlara
gelince. Sen bana annem kadar haramsın “Enti
aleyye kez-zahri ummiy” diyorlardı.
Sen bana annemin sırtı gibisin. Aslında bu sentetik bir olay. İnsan eşine
annemsin deyince eş anne olur mu? Bu sentetik bir hadise. Allah’ın koyduğu
yerden bir şeyi alıp bir başka yere koymaya kalkmaktır. Anne sözle değişir mi?
Veya gerçek annenize sen benim annem değilsin deseniz, siz dediniz diye o
annelikten çıkar mı? Gerçek babanıza; sen benim babam değilsin, gerçek
evladınıza, sen benim evladım değilsin deseniz o evlatlıktan çıkar mı?
Hayır, Dünya alem dese çıkmaz,
mahkeme karar verse çıkmaz, meclis oylama yapsa çıkmaz. Çünkü bunlar oylamayla,
kararla, hakimle olacak şeyler değil ki. Allah kararını vermiştir. O, onun
sulbündendir, veya o onun eşidir, onu o doğurmamıştır. Birinin anne olması için
anne rahminde sizi taşımış olması lazım.
İşte sentetik bir durum deyişim
bu yüzden. Zıhar da böyle sentetik bir durum. Cahiliyeden beri uygulana gelen
bir haksızlık, kadına yönelik bir haksızlık. Hatta Arap beldelerinde Medine
dışında bu uygulamanın olmayışından yola çıkarak zıhar’ın Yahudilerden
geçtiğini, Yahudilerden yayıldığını söyleyen otoritelerimiz de var.
ma hünne ümmehâtihim o kadınlar asla
onların anneleri değildir, olamazlar. Çünkü karı, eş, sen benim annem demekle
annem gibisin demekle anne olur mu? Olamazlar, değildirler. in ümmehâtuhüm ilellâiy velednehüm
onların anneleri yalnızca kendilerini doğuran kadınlardır. Evet, bunun tefsire
ihtiyacı yok. Onların anneleri yalnızca kendilerini doğuran kadınlardır. ve innehüm
leyekulune münkeren minelkavli ve zura onlar mantıksız, dahası düzme
koşma bir şey söylüyorlar. Mantıksız ve düzme koşma.
Evet, zûr; sahte bir şey.
Müzevvir derler değil mi yalan taşıyana, yalan söyleyene, yalan haber taşıyana.
Zûr işte oradan. Tabii ve fıtri olanın yerine sentetik olanı ikame. Hakikat ve
adalet gelenekten ve adetten üstündür demektir bu. Kur’an ın hassaten bu
surenin, cahiliye geleneği olan zıhara karşı duruşu genel itibariyle hepimize
şu hisseyi veriyor. Hakikat ve adalet, gelenek ve adetten üstündür. Gelenek
diye adaleti zedelemeyin. Gelenek adalete aykırıysa o geleneğin canı çıksın.
Çizin üzerini, çünkü esas olan dedelerinizden ve babalarınızdan kalmış olan
yanlış değil adalettir. Adaleti uygulayın. Belki zıhar üzerinden ahlaki öğüt
budur.
Yine sentetik iki mevzu daha var
Kur’an da biliyorsunuz aynı mantıkla. Bir evlatlık mevzuu. Evlatlık alınabilir,
fakat evlatlık alınan gerçek anne ve babasının yerine sentetik bir anne ve
babayı koyamaz. Bu da reddedilmiştir. ve ma ce'ale ed'ıyaeküm ebnaeküm. (Ahzab/4) diyor değil mi
Kur’an sizin evlatlıklarınız, sizin oğullarınız değildir, çocuklarınız
değildir. Yani öyle dediniz diye hakikat değişmez.
Bir üçüncü mevzuu daha var nesiy mevzuu. Tevbe/37. ayetinde.
Araplar haram aylar birbiri ardına gelince savaşmadan duramıyorlardı, her halde
karınları şişiyordu. Onun için 3 ay savaşmadan dayanamadıkları için 3. ayı
diğer ikisinden ayırmaya kalkıyorlardı. Arasına başka aylar sokmak
istiyorlardı, buna da nesiy diyorlardı. Yani ayların yerini kafadan
değiştiriyorlardı. Sanki zamanla oynamak mümkinmiş gibi. Sanki kendileri bu ay
burada dursun şu ayın yerini beğenmedim buraya gelsin deyince zamanı
değiştireceklermiş gibi. İşte buna nesiy uygulaması deniyor. Bu da üçüncü bir
sentetik uygulama. Kur’an tabii ve fıtri hadiselere sentetik müdahaleleri reddediyor
ve istemiyor. Biz buradan bunu anlıyoruz.
ve innAllâhe le'Afuvvun Ğafûr hiç
şüpheniz olmasın ki Allah çok bağışlayıcıdır ve affedicidir, merhamet edicidir.
Yani bu ayet bu esma ile bittiyse eğer bu güne kadar bu tip şeyleri yapıyor
olanlara Allah affını ve merhametini nasip eder. Ama bundan sonra bir daha
olmasın, zımnen bunu demiş oluyor.
Devam ediyor B sayfasına geçiniz.
172-B videosunu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder