13 Kasım 2013 Çarşamba

İslamoğlu Tef. Ders. MÜCADİLE (08 – 11)(172-B)



B sayfasından devam.

8-) Elem tera ilelleziyne nuhû 'aninnecva sümme ye'udune lima nuhû 'anhu ve yetenacevne Bil'ismi vel 'udvani ve ma'sıyetirRasûl* ve izâ caûke hayyevke Bima lem yuhayyike Bihillâhu, ve yekulune fiy enfüsihim levla yu'azzibunAllâhu Bima nekulu, hasbuhüm cehennem* yaslevneha* febi'sel masıyr;

Görmedin mi şu kimseleri ki, fısıldaşmaktan (ikiyüzlülükten) yasaklandıkları hâlde tekrar yasaklandıkları şeye döndüler. Kötülük, düşmanlık ve Rasûle isyan konusunda fısıldaşıyorlar... (Yahudiler) sana geldiklerinde, Allâh'ın seni selâmlamadığı şeyle selâmlıyorlar; içlerinde ise: "Dediğimiz yanlış olsaydı Allâh bize azap verirdi" derler... Cehennem yeter onlara! Ona maruz kalacaklar... Ne kötü dönüş yeridir o!
(Not: Yahudiler, fonetik yakınlık dolayısıyla, ağız - dil çabukluğu da yaparak "es Selâm'u aleyke" yerine "es Samu aleyke" derlerdi ki anlamı "sana ölüm olsun" demektir... Münafıkların bu tür selâmlarına Hz. Rasûlullâh sadece "Aleyküm" der, o bedduayı üzerine almadığını ifade için "VE aleyküm" demezdi! Hz.Rasûlullâh'a bu tür hitap eden Yahudilere, Hz. Ayşe "aleykümüs Sam ve laanekümüllah ve ğadibe aleyküm" yani "ölüm size olsun, Allâh size lânet ve gazap etsin" deyince Hz. Rasûlullâh: "Yâ Ayşe. Allâh gereğinden fazla söyleyeni sevmez" buyurarak; aksiyona, aksiyon ölçüsünü aşan reaksiyondan engelledi.) (A. Hulusi)

08 - Bakmaz mısın şunlara: Gizli konuşmadan nehy edildiler de sonra dönüp nehy olundukları şeyi yapıyorlar, günah, udvan ve Peygambere isyan fısıldaşıyorlar, yanına geldiklerinde de seni Allahın sağlıklamadığı bir suretle sağlıklıyorlar, kendi içlerinde de Allah bizi söylediklerimizle ta'zib etse ya! Diyorlar, Cehennem onlara yeter, ona yaslanacaklar, artık o, ne fena âkıbettir. (Elmalı)


Elem tera ilelleziyne nuhû 'aninnecva sümme ye'udune lima nuhû 'anh gizli görüşmeden men edilen, men edildikleri şeye tekrar dönenleri görmedin mi? Baksana şunların haline bir? Önce men edilen, men edildikleri halde, yasaklandıkları halde gizli görüşme isteğini yeniden dillendirenleri görsene, baksana şunların haline bir.

ve yetenacevne Bil'ismi vel 'udvani ve ma'sıyetirRasûl evet, üstelik onlar günah, düşmanlık ve Resule isyan konusunda gizli kapaklı işler. Biz buna fırıldaklar desek mi acaba? Gizli kapaklı işle çevirmekteler. Gizli kapaklı işler döndürmekteler. ve izâ caûke hayyevke Bima lem yuhayyike Bihillâh ne zaman sana gelseler Allah’ın seni selamlamadığı biçimde seni selamlarlar.

İlginç değil mi bir de bunun hikayesi var. Hz. Aişe’den nakledilen bir hikayeden öğreniyoruz biz bunu aslında olayın gerçeğini, olay şu; Yahudiler veya münafıklar geliyorlar Allah Resulüne “essamü aleyküm” diye selam veriyorlar. Bu kahrolasın, ölesin, duvar üstüne yıkıla gibi bir beddua. İlginçtir,
Hz. Aişe dayanamıyor Resulallah’tan önce atılıyor ve diyor ki; “Ve aleykümüssâmü vellânetekümüllahu va gadabe alleyküm. Siz kahrolun, Allah belanızı versin, Allah’ın gazabına uğrayın, Allah’ın lanetine uğrayın.”
Efendimiz o nezaketli üslubuyla; “Ya Aişe, Allah kötü sözü sevmez.” diyor.
“Duymadın mı ya Resulallah ne dediler?” Resulallah;
“Ya Aişe senin duyduğunu ben de duydum. Ben de onlara ve aleyküm dedim. Aynısı da size olsun dedim. Baksana.”
Efendimiz hem nezaketi öğretiyor, hem de onların bu ahlaksızlıklarının farkında olduğunu onlara ima ve ihsas ediyor. Yine de tabii ki efendimiz o nezaketi elden bırakmıyor. İlginç bir de örnek, hepimizin ibret alması gereken, hatta örnek alması gereken efendimizin tavrı itibariyle hoş bir örnek.

ve yekulune fiy enfüsihim levla yu'azzibunAllâhu Bima nekul ve kendi aralarında haydi bakalım Allah sözlerimizden dolayı bizi cezalandırsaydı ya diyorlar. hasbuhüm cehennem cehenneme kadar yolları var. Cehennem onlara yeter. Yaslevneha oraya dikilecekler. Yaslehe; aslında sâlât kelimesiyle aynı kökten gelir. Bir değneği ateşte doğrultmaya da salleytül ‘ud der Arap. Namazla aynı köktendir. Yani onlar yer yüzünde dik durmadılar, Allah’a karşı esas duruşlarını bozdular, Allah onları ateşte doğrultacak, ateşe yaslayacak. febi'sel masıyr o ne kötü varış yeridir, ne kötü son duraktır.


9-) Ya eyyühelleziyne amenû izâ tenaceytum fela tetenacev Bil'ismi vel'udvani ve ma'sıyetirRasûli ve tenacev BilBirri vetTakva* vettekullahelleziy ileyHİ tuhşerun;

Ey iman edenler... Birbirinizle fısıldaştığınızda kötülük, düşmanlık ve Rasûle isyan konusunda fısıldaşmayın... (Allâh'a) yakınlığı sağlayıcı fiiller ve korunmayı getirici davranışlar hakkında fısıldaşın! O'na haşrolunacağınız Allâh'tan (yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için yanlış yapmaktan) korunun! (A. Hulusi)

09 - Ey o bütün iman edenler! Sizler fısıldaştığınız vakit günah, udvan ve Peygambere isyan fısıldaşmayın iyilik ve takva fısıldaşın ve Allah dan korkun ki ona haşr olunacaksınız. (Elmalı)


Ya eyyühelleziyne amenû siz ey iman edenler izâ tenaceytum gizli görüşme yapacaksanız bile fela tetenacev Bil'ismi vel'udvani ve ma'sıyetirRasûl günah, düşmanlık ve Resule, elçiye isyan üzerine gizli görüşme yapmayın. Özel görüşme yapmayın veya kulis yapmayın. Belki bir anlamda da kulis manasına gelir. ve tenacev BilBirri vetTakva iyilik ve takva üzerine gizli görüşme yapın, özel görüşme yapın. vettekullahelleziy ileyHİ tuhşerun huzurunda toplanacağınız Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun.


10-) İnnemennecva mineşşeytani liyahzunelleziyne amenû ve leyse Bidârrihim şey'en illâ Biiznillâh* ve 'alAllâhi felyetevekkelil mu'minun;

Fısıldaşma (suç olan fiskoslar) şeytandandır (şeytanî fikirler); iman edenleri mahzun etmek için! Allâh izni müstesna, (şeytanî fikirleri) onlarda (iman edenlerde) hiç zarar açığa çıkartamaz! İman edenler Allâh'a tevekkül etsinler. (A. Hulusi)

10 - O gizli konuşmalar, (o fiskos) sırf Şeytandandır, iman etmiş olanları kederlendirmek için, halbuki onlara bir şey zarar ettirecek değildir, meğerki Allahın izniyle ola, müminler de onun için hep Allaha dayansınlar. (Elmalı)


İnnemennecva mineşşeytani liyahzunelleziyne amenû bunun dışında kalan gizli görüşmelerin tümü sadece mü’minlere üzüntü vermeyi amaçlayan şeytani bir eylemdir. ve leyse Bidârrihim şey'en illâ Biiznillâh Allah izin vermedikçe onlara hiçbir zarar veremezsiniz ve 'alAllâhi felyetevekkelil mu'minun mü’minler artık Allah’a dayansınlar. Allah’a güvensinler.

Girişte örnek gösterilen kadın kendini ifade etti. İki pasaj arasında ki bağlantı bu. Özel görüşme yerine siz de kendinizi açıkça ifade edin. Özel görüşme, fiskos, dedikodu; kendini ifade edememekten kaynaklanır. Şaibe uyandıracak yollara ne gerek var.


11-) Ya eyyühelleziyne amenû izâ kıyle lekum tefessehu fiyl mecalisi fefsehu yefsehıllâhu leküm* ve izâ kıylenşuzu fenşuzu yerfe'ıllahulleziyne amenû minküm, velleziyne ûtül'ılme derecat* vAllâhu Bima ta'melune Habiyr;

Ey iman edenler... Meclislerde size: "Yer açın" denildiğinde, genişletin ki Allâh da size genişlik versin! "Kalkın" denildiğinde de, kalkın ki, Allâh, sizden iman edenleri ve kendilerine ilim verilenleri dereceler itibarıyla yükseltsin! Allâh yaptıklarınızı Habiyr'dir. (Habiyr, her şeyi kendi Esmâ özellikleri ile yokken var kıldığı için, onların zaman mekân ötesi bir hâlde durumlarından haberdar olan, anlamında kullanılmaktadır. Allâh bilir. A.H.) (A. Hulusi)

11 - Ey o bütün iman edenler! Sizlere meclislerde genişleyin denildiği vakit genişleyiverin Allah da size genişlik versin, kalkın denildiği zaman da kalkıverin ki Allah iman edenlerinizi yükseltsin, ilim verilenleri ise derecat ile, ve Allah her ne yaparsanız haberdardır. (Elmalı)


Ya eyyühelleziyne amenû siz ey iman edenler izâ kıyle lekum tefessehu fiyl mecalis sosyal hayatta birbirinize yer ayırın denildiği zaman, ben bunu yani oturma sırasında bir mecliste yer ayırın manasına, kısıtlı bir manada anlamıyorum. Sosyal hayatta da yer ayırın denildiği zaman fefsehu yefsehıllâhu leküm yer ayırın ki Allah ta size yer ayırsın. Bunu en geniş manasıyla düşünmek lazım.

Adam sizin sektörden ticarete girecek, sıktınız dar. Girecek diye burnunuzdan soluyorsunuz. Adam ilme girecek ilim talibi olacak. Ama siz, bizim önümüzü kesecek diye burnunuzdan soluyorsunuz. Öyle yapmayın, yer geniş, Allah’ta size yer ayırsın. Siz Allah’ın kullarına yer ayırın ki Allah’ta size yer ayırsın.

        [Ek bilgi: Günlerden bir gün Allah’ın Resûlü etrafını dolduran ashabıyla birlikte bir mecliste otururken Bedir’e katılmış yiğitlerden bazıları çıkagelmişlerdi. Onlar Rasulullah Efendimize ve sahâbe-i kirâma selâm verirler ve mecliste kendilerine de bir yer açılmasını beklerler. Ama ResulAllah’ın etrafındaki sahâbe yerinden kıpırdamak istemez. Kimse onlar için bir yer açma eylemi içine girmez.
Bu durumu gören Allah’ın Resûlü öfkelenir. “Hemen sen kalk, sen de kalk” diyerek onlardan bir kısmını kaldırmaya yöneliyor. Bu tavır yerlerinden kaldırılan insanların ağırına gidiyor.
Çevrede fırsat kollayan, her hareketi ResulAllah’ın aleyhine kullanmak isteyen münâfıklar da bunu dedikodu konusu yapıyorlar. Peygamber bir taraftan adaletten, insana saygıdan, insana değer vermekten söz ediyor, ama bir taraftan da insanların kimilerini kimilerine tercih ediyor, kimilerini kaldırıp arkadaşlarını onların yerine oturtuyor diyerek bunu alay konusu yapmaya başlıyorlar. Onların bu lakırdılarını işiten Rasulullah Efendimiz üzülüyor ve hemen arkasından işte bu emir geliyor.
“Size meclisleri genişletin, meclislerde yer açın denildiği zaman hemen yer açıp genişletin. Gelen kardeşlerinize yer açın ki onlar da otursunlar.”
Yani gelen kişiye karşı hemen ayağa kalkın, onu karşılayın veya hemen kalkıp yerinizi ona verin değil. Ya ne? Sıkışın, toparlanın ve yer açın deniliyor. Zira insanların en şereflisi Allah’ın Resûlü bir meclise geldiği zaman insanlar onun için ayağa kalkmazlar ve ona yerlerini vermezlerdi. Çünkü Allah’ın Resûlü böyle bir şeyden asla hoşlanmazdı ve sahâbe-i kirâm efendilerimiz de bunu bildikleri için öyle yapmazlardı.
Allah’ın Resûlü insanların kendisine özel bir yer ayırmalarını istemezdi. Kendisine özel bir paha biçilmesini sevmezdi. Sıradan birisi olarak onların arasında bulunmayı severdi. Onun için meclislerde özel bir konumu, özel bir yeri, bir makamı yoktu.
Hattâ taşradan gelenlerden onu tanımayanlar, “peygamber hanginiz?” diye sorarlardı. Maalesef şu anda bizim meclislerimizde ekonomik gücü olanların, siyasal gücü olanların, hacı-hoca takımının özel yerleri vardır. Farklı muamele beklerler insanlardan.
        Sahâbe-i kirâm efendilerimiz Allah’ın Resûlü geldiği zaman ayağa kalkmazlardı, oturdukları yerden kalkıp yerlerini ona vermezler-di. Sadece peygamberimiz için yer açarlar ve o da gelir, açılan yere otururdu. Öyleyse Müslümanlar bir yerde otururlarken gelen Müslüman’ın, ya da Müslümanların makamı, konumu ne olursa olsun kalkılmayacak ama ona yer açılacak ve açılan yere de o oturacak.
        Bakın bir hadislerinde Rasulullah Efendimiz sevdiği, beğendiği bir Müslüman tipini anlatırken şöyle buyuruyor:
        “Benim yanımda insanların en çok gıpta edileni, en çok gıptaya lâyık olanı namazdan payı olan, hâli hafif olan, yükü hafif olan ve insanlar arasında özel bir yeri olmayan, parmakla gösterilmeyen, sıradan biri olan, öne çıkmayı sevmeyen, kendisine özel bir baha biçilmesinden yana olmayan kimsedir.”
        İşte Resulullahın sevdiği, beğendiği insan bu. Rasulullah hâşâ insanlara başka şey söyleyip kendisi başka şey yapan değildi. (Ali Küçük- Besâiru’l Kur’an)]

ve izâ kıylenşuzu fenşuzu yine davranın denildiği zaman da derhal davranın, harekete geçin. İbn. Abbas bunu bir işin ucundan tutmak gerektiği zaman tutun. yerfe'ıllahulleziyne amenû minküm, velleziyne ûtül'ılme derecatin Allah içinizden mü’minleri ve ilim sahiplerini kat be kat yükseltecek, derece verecektir onlara. İlim sahiplerini. vAllâhu Bima ta'melune Habiyr Allah yaptığınız her bir şeyden haberdardır.

İlim sahiplerini üstün derecelerle yükseltecektir diyor rabbimiz. Aslında innema yahşAllâhe min 'ıbadiHİl 'ulema’ (Fatır/28) bu Kur’an ın alim tarifidir. Allah’tan layıklıyla kulları içinde yalnızca alimler korkar, bilenler korkar.

Yine;İ hel yestevilleziyne ya'lemune velleziyne lâ ya'lemun. (Zümer/9) ayetini biliyoruz. Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Neyi? Hiç Allah’ın huzurunda gece yarıları göz yaşları içinde secdelere kapanmanın değerini bilenle bilmeyen bir olur mu?. Peygamber Öyle buyurur. Alimin abid’e fazileti dolunay ışığının diğer yıldızlara farkı gibidir. Hz. Ali öyle der. “Alim; Kur’an ın önüne hiçbir şey koymayan kimsedir. Şafi öyle der. Allah’ın velileri alimlerdir. Ben alim dışında veli olduğunu bilmiyorum. İlginçtir.

Yine ibn. Abidin öyle der. Hanefi fakihlerinden, Cahilin Alim hakkında k, şahadetine itibar olunmaz.  Alimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler mal miras bırakmadılar, ilim ve hikmet miras bıraktılar. Alimler de bu ilim ve hikmeti Allah’a karşı sorumluluk şuur içinde eğer bu sorumlulukla omuzlarlar ve peygamberlerin varisi olmanın sorumluluğunu taşıyabilirlerse hiç şüphesiz ki Allah onları derece derece yükseltecektir. Bu ayette ki müjde işte o alimler içindir. Rabbim o alimleri çok eylesin.


Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil alemiyn

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.


172-B videosunun sonu.
172-B videosunu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder