D sayfasından devam
22-) Ve min âyâtihi halkus Semavati vel Ardı
vahtilafü elsinetiküm ve elvaniküm* inne fiy zâlike leâyâtin lil alemiyn;
O'nun
işaretlerindendir, semâlar (bilinç mertebeleri) ile arzın (beyinin -
bedenin) yaratılması ve lisanlarınız ile
renklerinizin farklı olması... Muhakkak ki bu olayda âlemler (insanlık) için elbette
işaretler vardır. (A.Hulusi)
22 - Yine
onun âyetlerindendir: Göklerin ve Yerin yaradılışı ile dillerinizin ve benizlerinizin
muhtelif oluşu, şüphesiz ki bunda âlimler için âyetler var. (Elmalı)
Ve min âyâtihi halkus Semavati vel Ardı
vahtilafü elsinetiküm ve elvaniküm yine gökleri ve yeri yaratması,
dillerinizin ve renklerinizin farklı farklı olması onun mucizevi işaretlerinden,
belgelerinden biridir.
Diller ve renkler birer ayetmiş,
duydunuz mu? Diller ayetmiş duydunuz mu. Ey bu ayeti görmezden gelip de resmi
görüşe takılıp kalanlar her ana dil bir ayetmiş duydunuz mu? Ve ana dillere,
birinin konuştuğu dile düşmanlık ayete düşmanlıkmış duydunuz mu? İşte vahyin
hukuk standardı, işte onu inkar edenlerin günümüzdeki gülünç durumu, siz
kıyaslayın. Topuğuna dahi ulaşamazlar. 1.400 küsur yıl önce inmiş olan vahyin
getirdiği insan hukukuna dair bu yüksek standarda da onların havsalası
ulaşmıyor, kıyaslayın.
inne fiy zâlike leâyâtin lil alemiyn
şüphesiz bütün bunlarda bilenlerin çıkarına olan bir ders mutlaka vardır. Yani,
bilenlerin çıkarı. Bilgi olacak ki o bilgiden bir öz su elde edebilesiniz.
23-) Ve min âyâtiHİ menamüküm Bil leyli ven
nehari vebtiğaüküm min fadliHİ, inne fiy zâlike leâyâtin li kavmin yesme'un;
O'nun
işaretlerindendir, gecede uyumanız ve gündüz O'nun fazlından talep etmeniz...
Muhakkak ki bu olayda algılayan topluluk için elbette işaretler vardır. (A.Hulusi)
23 - Yine
âyetlerindendir: gecede gündüzde uyumanız ve fazlından nasip aramanız, şüphesiz
ki bunda işitecek bir kavim için âyetler var. (Elmalı)
Ve min âyâtiHİ menamüküm Bil leyli ven nehari
vebtiğaüküm min fadliH yine geceleyin ve gündüzün uyuyabilmeniz ve
O’nun lûtfundan payınıza düşeni arayabilmeniz de O’nun mucizevi işaretlerinden
belgelerinden biridir. Bunun neyin işareti olduğunu anlamak için, uyumak için
servetini veren insanlara bakmak lazım. Eğer uykunuza kesat girerse bir bakın
uyumanın ne büyük bir nimetmiş ve Allah insana bu nimeti nasıl büyük bir lütuf
eseri olarak vermiş.
inne fiy zâlike leâyâtin li kavmin yesme'un
şüphesiz bunda da varlığın sesine kulak veren herkesin alacağı bir ders mutlaka
vardır. Varlığın sesi, li kavmin yesme’un
gönül kulağı olanlar, evrensel koroya katılmak için bu sesi duyarlar.
24-) Ve min âyâtiHİ yüriykümül berka havfen ve
tame'an ve yünezzilu minesSemai maen feyuhyiy Bihil Arda ba'de mevtiha* inne
fiy zâlike leâyâtin likavmin ya'kılun;
O'nun
işaretlerindendir ki, korku ve umutlanmanız için size şimşeği (hakikat fikrini şimşek çakması gibi bir an hissettirir) gösterir... Semâdan (beyninizin
hakikati olan Esmâ boyutundan - datadan) bir
su (ilim)
inzâl eder de onun (ilim) ile ölümünden sonra (hakikati
yaşamazken) arzı (kendini beden kabullenmiş bilinci) diriltir... Muhakkak ki bunda aklını kullanabilen bir
topluluk için elbette işaretler - dersler vardır. (A.Hulusi)
24 - Yine
onun âyetlerindendir: size hem korku ve hem tama' için şimşek gösteriyor ve
Semâdan bir su indiriyor da onunla Arza ölümünden sonra hayat veriyor, şüphesiz
ki bunda akıl edecek bir kavim için âyetler var. (Elmalı)
Ve min âyâtiHİ yüriykümül berka havfen ve
tame'an sizlere korku ile umudu bir arada yaşatmak için çakan
şimşeği göstermesi de bir ayettir. ve yünezzilu minesSemai maen feyuhyiy Bihil Arda ba'de
mevtiha gökten bir su indirip ölü toprağa hayat vermesi de O’nun
mucizevi işaretlerinden, ayetlerinden biridir.
Evet, vahiy de öyle değil mi
dostlar. Aslında nerede su ve toprak görmüşseniz Kur’an da orada vahyi
hatırlayın. Çok önemli nokta bu. çöle dönmüş yürekleri vahiy yağmuru diriltmedi
mi? Eşkıyadan evliya çıkarmadı mı bu vahiy? Yani kurumuş toprağı nasıl hayata
kavuşturuyorsa su, vahiy de kurumuş yürekleri hayata kavuşturur.
inne fiy zâlike leâyâtin likavmin ya'kılun
şüphesiz bunda da Akleden bir topluluk için alınacak bir ders mutlaka vardır.
Akleden yani bağ kuran bir akla sahip olman insan için.
25-) Ve min âyâtiHİ en tekumes Semaü vel Ardu
Bi emriHİ, sümme izâ de'aküm da'veten minel Ardı izâ entüm tahrucun;
O'nun
işaretlerindendir, semâ (bilinç) ve arzın (bedenin) O'nun hükmü olarak yaşamına devam etmesi... Sonra arzdan
(bedenden) bir
davet ile (Azrailî kuvve) sizi çağırdığı vakit, hemen siz çıkarsınız! (A.Hulusi)
25 - Yine
onun âyetlerindendir: Göğün ve Yerin onun emriyle durması, sonra sizi bir
çağırış çağırdığı vakit Arzdan derhal siz çıkarsınız. (Elmalı)
Ve min âyâtiHİ en tekumes Semaü vel Ardu Bi
emriH göğün ve yerin O’nun yasası sayesinde ayakta durması da O’nun
mucizevi ayetlerinden biridir.
Kâinat bir kitap dostlar, okumayı
bilene. Eğer okuyabiliyorsanız kâinatı açık bir kitap olarak anlayabilirsiniz.
Onun için burada da söylenen o. Ve min
âyâtiHi diye başlıyor bu ayetler yukarıdan beri defeatle. Bakınız O’nun
ayetlerinden, O’nun mucizelerinden biri. İnsan nedense sırtını bir mucizeye
dayayıp, ufukta bir mucize bekler. Oysa ki sırtını dayadığı ağaç bir mucizedir.
Hatta o ağaca dayanmış sırt ondan daha büyük bir mucizedir. Eğer aynaya
baksaydı mucizenin ufuktan gelecek olanda değil, kendinde olacağını görecekti.
Aynaya baksaydı beklenenin ufuktan gelen beyaz atlı değil kendisi olduğunu
görecekti.
sümme izâ de'aküm da'veten minel Ardı izâ entüm
tahrucun en sonunda O, size yerden kalkmanız için bir kez
seslenecek, bunun üzerine siz de hemen ortaya çıkıvereceksiniz.
Davet, Allah’ın “Ol” emrinin
tecellisi gibi anlaşılabilir burada. Allah davet edecek ve siz de ortaya
çıkacaksınız. Nasıl olacak? Olunca görülecek.
26-) Ve leHU men fiys Semavati vel Ard* küllün
leHU kanitun;
Semâlarda
(bilinçli) ve
arzda (bedenli)
kim varsa, O'nun içindir... Hepsi O'na itaat hâlindedir. (A.Hulusi)
26 - Hem
Göklerde ve Yerde kim varsa onun, hepsi ona divan durmaktadır. (Elmalı)
Ve leHU men fiys Semavati vel Ard
göklerde ve yerde bulunan her varlık O’na aittir, yalnızca O’na. küllün leHU
kanitun hepside O’na
itirazsız boyun eğmişlerdir. Burada belki bize söylenen de şu; Peki ya sen ey
insanoğlu? Göklerde ve yerde olan her bir varlık o’na itirazsız boyun eğerken
sen ne yapıyorsun? Sen de boyun eğdin mi ey insan.
27-) Ve "HU"velleziy yebdeül halka
sümme yu'ıydühu ve huve ehvenü aleyHİ, ve leHUl meselül a'lâ fiys Semavati vel'
Ard* ve "HU"vel 'Aziyzül Hakiym;
"HÛ"
ki halkı ibda (izhar) eden, sonra onu iade eden! Ki o(nu yapmak), O'na kolaydır!
Semâlarda ve arzda en âlâ misaller O'nundur! "HÛ"; Aziyz'dir,
Hakiym'dir. (A.Hulusi)
27 - Hem
odur o halkı ilkin yaratan, sonra onu çevirip yeniden yapacak olan ki bu ona
daha kolaydır, Göklerde ve Yerde destân en yüksek şan onun ve azîz o hakîm o. (Elmalı)
Ve "HU"velleziy yebdeül halka sümme
yu'ıydüh ve sadece O’dur her şeyi toktan var eden, ve sonra onu
tekrar yenileyecek olan ve huve ehvenü aleyH bu O’nun için çok kolaydır.
Nasıl olacak diye sormayın. Sizin için zor olabilir, hatta havsalanız almayabilir.
Ama unutmayın Allah’ı hakkıyla takdir edemediğiniz içindir bu. Ve
ma kaderullahe hakka kadrihi.. (Zümer/67) Allah’ı hakkıyla takdir
edemediler. Allah’ın yaratışını takdir edenler, yani en azından bunu
imanlarıyla anlamaya çalışanlar, Allah için zor olan hiçbir şeyin olmadığını
bilirler.
ve leHUl meselül a'lâ fiys Semavati vel' Ard
zira göklerde ve yerde ki en güzel örnekler O’na aittir. Evet, gökte ve yerde
en güzel örnekler O’na aittir diyor ayet. Terlerde ve göklerde en muhteşem
eserler Allah’ın yarattıkları değil mi, baksanıza. Yani aslında insanoğlu
kıyaslayabilir mi kendi yaptıklarıyla Allah’ın şah eserleri arasında. Bir kıyas
yapabilir mi? Ve insan O’nun yarattıklarının şaheseri değil mi. İnsanın kendisi
O’nun eseri değil mi? Düşünün, O’nun eseri olan insan bir kıytırık eser
yapacak, onunla Allah’la ayaklaşacak. Bu nasıl bir ihanet, bu nasıl algılanır
düşünebiliyor musunuz. İnsan kendisine bu onuru vereni bırakıp kula ya da
eşyaya kul olması ne demektir. Buna Allah’ın razı olmasını nasıl bekler
insanoğlu. Ya bu neye benzer? Haydi arkadan söylensin;
ve "HU"vel 'Aziyzül Hakiym
mutlak üstünlük ve mutlak hikmet sahibi de yalnızca O’dur.
28-) Darabe leküm meselen min enfüsiküm* hel
leküm min ma meleket eymanüküm min şürekâe fiy ma razaknâküm feentüm fiyhi
sevaün tehafunehüm kehıyfetiküm enfüseküm* kezâlike nüfassılul âyâti likavmin
ya'kılun;
Size
nefslerinizden bir misal verdi: Siz yaşam gıdalarınızda (mallarınızda),
kölelerinizin ortaklığını kabul eder misiniz? Ki siz mallarda onlarla eşit olmayı
kabullenip, kendi nefslerinizden korktuğunuz gibi onlardan korkuyor musunuz?
Aklını kullanan bir toplum için dersleri böylece ayrıntılıyoruz. (A.Hulusi)
28 - Size
kendinizden bir temsil yaptı: hiç size kısmet ettiğimiz şeyde elleriniz
altındaki milklerinizden (Mal cinsinden olan) ortaklarınız bulunur da onlarla
siz müsavi olur kendilerinizi saydığınız gibi onları sayar mısınız? İşte akıl edecek
bir kavim için âyetleri böyle ayırt ediyoruz. (Elmalı)
Darabe leküm meselen min enfüsiküm O
size kendinizden bir örnek verir. Neye benzer diye bitirmiştik açıklamayı,
şimdi bakın neye benziyor. hel leküm min ma meleket eymanüküm min şürekâe fiy ma
razaknâküm feentüm fiyhi seva otoriteniz altında bulunan kimseleri
size verdiğimiz servet üzerinde söz sahibi ortaklar olarak görüp onlarla
otoritenizi eşit olarak paylaşır mısınız? Tutun ki otoriteniz altında size
bağlı, sizin emrinizde çalışan biri. Onlarla malınızın mülkünüzün üzerindeki
otoriteyi paylaşır mısınız.ç Kaldı ki mal mülkte sizi değil aslında, emanet.
tehafunehüm kehıyfetiküm enfüseküm
size denk statüde olanlardan çekindiğiniz gibi onlardan da çekinir misiniz.
Mesela ortağınızdan çekindiğiniz gibi. İşçinizden de çekinir misiniz? Yani
işçinizi de ortağınız gibi telakki eder misiniz? Siz size emanet edilen
üzerinde ki tasarruf hakkını başkasıyla
paylaşmaya bile yanaşmazken Allah’a nasıl ortak koşarsınız. Nasıl kula
kul olursunuz.ç İşte söylenen bu.
kezâlike nüfassılul âyâti likavmin ya'kılun işte
biz Akleden bir topluma ayetlerimizi bu şekilde açıklarız.
29-) Belit tebealleziyne zalemu ehvaehüm Bi
ğayri 'ılm* femen yehdiy men edallAllâh* ve ma lehüm min nasıriyn;
Hayır,
zulmedenler bilgisizce kendi boş istek ve hayallerine tâbi oldular... Allâh'ın
saptırdığına hidâyet edecek kimdir? Onlar için yardımcı da yoktur! (A.Hulusi)
29 - Fakat
zulmedenler hiç bir ilimsiz hevalarına uydular, artık Allahın şaşırdığını kim
yola getirebilir? onlara yardımcılardan eser de yoktur. (Elmalı)
Belit tebealleziyne zalemu ehvaehüm Bi ğayri
'ılm hayır, yo..! Olar bilgisiz ve bilinçsizce kendi, arzu ve
tutkularının peşine takılmışlar, zulmeden kimseler. Onlar kendi hevalarının
peşine takılmışlar. femen yehdiy men edallAllâh artık Allah’ın bu
şekilde saptırdıklarını kim doğru yola yöneltebilir ki; Allah kimi saptırırmış?
Hemen bir üstteki cümlede de söylemiyor mu ayette; arzu ve tutkusunun peşine bilgisizce
takılıp hevasına kul olanlar. İç güdüsüne kul olanları. Yani zaten sapmış
olanları saptırır demek bu.
ve ma lehüm min nasıriyn üstelik
onlar herhangi bir yardıma mazhar da olamayacaklar.
Rabbim heva, tutku, arzu ve
isteklerimize bizi kul etmesin. Rabbim sadece kendine kul olanlardan, hem de
layıkıyla kul olanlardan kılsın.
“Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil
alemiyn”
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a
hamd’adır.
127. videonun sonu.
127. videoyu toplu olarak burada
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder