20 Aralık 2012 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. RÛM (12-21) (127-D)



C sayfasından devam

12-) Ve yevme tekumüs saatü yüblisül mücrimun;

O zamanın gerçekleştiği süreçte, suçlular (şirk ehli) ümitlerini kesip susarlar. (A.Hulusi)

12 ]  O saat çattığı gün mücrimler her ümidi keserler. (Elmalı)


Ve yevme tekumüs saatü yüblisül mücrimun ve son saatin gelip çattığı gün suçlular tüm umutlarını yitirirler. Burada ki Yublisul; dikkatinizi çekmiştir belki de iblisle aynı kökten gelir. Etimolojik olarak en köküne sahiptir. Yani iblisleşirler diyor. Son saat gelip çattığında umutsuz bir vakıa haline gelirler. Çünkü İblis umutsuz vakıa demektir. Umudunu kesen. Demek ki umut kesmek, iblisleşmekle eşdeğerdir. Allah’tan umut kesenler sonuçta iblisleşmiş olurlar. Onun için iblis Allah’tan umut kestiği için iblisleşti. Adem Allah’tan umut kesmediği için adam oldu. Onun için tevbe etti. Çünkü umut kesmeyenler tevbe ederler, suçlarını itiraf eder ve geri dönerler. Umut kesenlerin tevbesi olmaz. O nedenle umut insanı tevbeye götürür, tevbe ise rahmete götürür.


13-) Ve lem yekün lehüm min şürekâihim şüfe'aü ve kânu Bi şürekâihim kâfiriyn;

Şirk koştuklarının şefaati olmadı; zira şirk koştuklarının geçersizliğini gördüler! (A.Hulusi)

13 - Kendilerine şeriklerinden şefaat edenler de bulunmaz, şeriklerine hep kâfir olmuşlardır. (Elmalı)


Ve lem yekün lehüm min şürekâihim şüfe'aü zira Allah’a ortak koştuklarının hiç birinden bir şefaat göremeyecekler. Evet, Yani Allah’a ortak koşuyorlar, bize bunlar yardımcı olur, bize bunlar destek çıkar ama o destek çıkacağını düşündükleri hiçbiri destek veremeyecekler onlara.

ve kânu Bi şürekâihim kâfiriyn oysa ki onlar ortak koştukları varlıklar yüzünden kafir olmuşlardı. Ya da şöyle de anlaşılabilir bu metin onlar ortak koştukları varlıkları inkar edip tanımazdan gelecekler. Yani biz sizi tanımıyoruz ki. Siz bize değer yüklediniz, bize bir şeyler atfettiniz, yani bunlar bizi kayıracak ötede. Ötede sahip çıkacak dediniz ama biz size böyle bir şey demedik. Yani kolunuzdan tutup ta biz sizi kurtaracağız demedik diye tanımazdan gelecekler, inkar edecekler.


14-) Ve yevme tekumüs saatü yevmeizin yeteferrekun;

O saatin (ölüm) yaşandığı süreçte, (iman ve şirk ehli) ayrılırlar. (A.Hulusi)

14 - Hem o saat çattığı gün o gün ayırt olurlar. (Elmalı)


Ve yevme tekumüs saatü yevmeizin yeteferrekun ve son saatin gelip çattığı gün safların ayrılacağı gün olacaktır. Herkesin safı belli olacak o gün.


15-) Feemmelleziyne amenû ve amilus salihati fehüm fiy ravdatin yuhberun;

İman edip imanın gereğini uygulayanlara gelince, onlar bir huzur ortamında sevindirilirler. (A.Hulusi)

15 - İmdi iman edip salih ameller yapmış olanlar, o vakit onlar bir ravzada neşe’lenirler. (Elmalı)


Feemmelleziyne amenû ve amilus salihati fehüm fiy ravdatin yuhberun artık iman eden ve salih amel işleyen kimseler tarifsiz bir mutluluk bahçesinde ruha safa veren bir müzikle mest olacaklar.

Evet, yuhberun’u bir müzikle mest olmak şeklinde çeviren ben değilim. Çünkü aslında daha tabiin döneminde bu böyle anlaşılmış. Mesela Veki (Bin. El Cerrah), cennet şarkıları dinleyecekler şeklinde anlamış. Aslında El Hubur, şiddetli sevinç demektir, Zemahşeri de bu ibareyi, -Zuhruf 70 te de geçer aynı ibare.- Cennette, cennet müziği ile mest olacaklar anlamına almış ve buna da Resulallah’ın bir Bedevinin;

- Cennette şarkı, müzikte olacak mı ya Resullalah? çok severmiş demek ki bedevi şarkıyı müziği,

- Evet olacak, hem de şöyle olacak diye ayrıntılı izahat verdiği hadisinde Zemahşeri bu ayetin tefsiri sadedinde oraya yerleştirmiş.


16-) Ve emmelleziyne keferu ve kezzebu Bi âyâtiNA ve Lıkail ahireti feülaike fiyl azâbi muhdarun;

Hakikat bilgisini inkâr edenler ve varlıklarındaki işaretlerimizi ve sonsuz gelecek yaşama kavuşmayı yalanlayanlara gelince, işte onlar da (o malûm) azabın içinde zorunlu kalırlar! (A.Hulusi) 

16 - Âyetlerimize ve Âhiret likasına yalan deyip de küfredenlere gelince işte bunlar o vakit azâb içinde ihzar olunurlar. (Elmalı)


Ve emmelleziyne keferu ve kezzebu Bi âyâtiNA ve Lıkail ahireh ama inkar eden, Ayetlerimizi ve ahiret buluşmasını yalanlayan kimselere gelince feülaike fiyl azâbi muhdarun işte böylelerini de mükellef bir azabı boylayacak. Yani belki de bekliyor olacak dememiz daha doğru olur.


17-) FesubhanAllâhi hıyne tümsune ve hıyne tusbihun;

Subhan'dır Allâh, akşamınızda da sabahınızda da! (A.Hulusi)

17 - O halde tesbih Allaha, o zaman ki akşam edersiniz ve o zaman ki sabah edersiniz. (Elmalı)


FesubhanAllâhi hıyne tümsune ve hıyne tusbihun şu halde akşama ulaştığınızda, ya da sabah kalktığınızda yüceler yücesi Allah’ı anın.


18-) Ve leHUl Hamdu fiys Semavati vel Ardı ve aşiyyen ve hıyne tuzhirun;

Ki, semâlarda ve arzda Hamd O'na aittir... Güneşin tam tepede olduğu ya da kaybolmaya yüz tuttuğu süreçte! (A.Hulusi)

18 - Hem hamd ona Göklerde ve Yerde ve ikindi leyin ve o zaman ki öğle edersiniz. (Elmalı)


Ve leHUl Hamdu fiys Semavati vel Ardı ve aşiyyen ve hıyne tuzhiru göklerde ve yerde her türlü sena ve övgüye layık tek varlık o olduğuna göre öğleyin ve akşam öncesinde, akşama girerken de onu anın.

Bu 17 ve 18. ayetler namaz vakitleri ile ilgili. 17. ayette ki Tümsun; İbn. Abbas’a göre hem akşam hem yatsıyı yani akşam ifadesi hem akşam hem yatsıyı kapsar. Yine İbn. Abbas 18. ayette ki aşiyyen’i ikindi olarak yorumlar. Fakat şu bir gerçek ki namaz vakitleri konusunda Kur’an ın talimatını öğrenmek için bu konuda ki tüm ayetleri alt alta dizip istikrai, tüme varım yöntemiyle bir okuma yapmak şarttır. Yani Hud/114. ayeti, İsra/78. ayeti, Taha/130. ayeti bu ayetle birlikte ele alınıp özellikle de orta namazına vurgu yapan Bakara/238. ayeti birlikte ele alınmalı.

Ama zaten bu okumayı yapan sevgili peygamberimiz 5 vakit namazı ümmetine bir vecibe olarak miras bırakmıştır. O nedenle burada bu okumayı en güzel, en sağlıklı peygamberden daha iyi kim yapabilir. Eğer peygamberin ayetleri sağlıklı okuduğuna inanmayacaksanız vahyin ne anlamı kalır ki, vahye inanmamızın ne anlamı kalır. Bu manada vahiy zaten onu bir beyan yetkisi ile donatmıyor mu? li tubeyyine lin nâsi mâ nuzzile ileyhim.. (Nahl/44)  kendilerine indirileni insanlara açıklayasın diye. Açıklama, beyan yetkisi vahyin ona verdiği bir görev değil mi?


19-) Yuhricül hayye minel meyyiti ve yuhricül meyyite minel hayyi ve yuhyil Arda ba'de mevtiha* ve kezâlike tuhrecun;

Diriyi ölüden çıkarır, ölüyü diriden çıkarır ve ölümünden sonra arzı diriltir... Siz de böylece çıkarılacaksınız. (A.Hulusi)

19 - O ölüden diri çıkarır, diriden ölü çıkarır ve toprağa ölümünden sonra hayat verir, sizler de işte öyle çıkarılacaksınız. (Elmalı)


Yuhricül hayye minel meyyiti ve yuhricül meyyite minel hayy o ölüden diriyi meydana getirir, diriden de ölüyü meydana getirir. ve yuhyil Arda ba'de mevtiha ve ölü toprağa can verir. Neden böyle bir ayet? Açık, ölüden diri, diriden ölü çıkması demek hiç kimsenin hakikate referansının usül ve füru olmaması, yani babası hakikatte olanın evladının hakikatte olması garanti değil. Babası batılda olanın evladının batılda olması da şart değil zorunlu değil. İbrahim ölüden çıkmış bir diridir. Kenan; diriden çıkmış bir ölüdür.

İşte böyle. Onun için herkes bir umuttur aslında Hiç kimse için umut kesilmez bu manada. Onun soyu şöyle, onun ailesi böyle, onun geçmişi şöyle demenin hiçbir alemi yoktur onun için. İnsanın kendi ölüsünden onun dirisini çıkarır Allah. Kendi ölü geçmişinden dipdiri bir gelecekle yeniden doğar insan.

Tersi de olabilir. Diri bir geçmişe sahip olduğu halde ömrünün bir noktasında bakarsınız Allah’a yabancılaşır ve diriden çıkmış ölüye dönüşür. Onun için Beyne’l- havfi ve’r reca daima korku ve umut arasında olmak, işte buna davettir bu.

ve kezâlike tuhrecun işte siz de böyle çıkarılacaksınız.


20-) Ve min âyâtihi en halekaküm min türabin sümme izâ entüm beşerun tenteşirun;

O'nun mucizelerindendir - işaretlerindendir sizi topraktan yaratması... Sonra siz, beşer (kendini beden olarak kabullenen) olarak yayıldınız (oysa halife olarak yaratılmıştınız)! (A.Hulusi)

20 - Ve onun âyetlerindendir ki sizi bir topraktan yarattı, sonra da siz şimdi bir beşersiniz intişar edip duruyorsunuz. (Elmalı)


Ve min âyâtihi en halekaküm min türabin sizi toprak türünden yaratması O’nun mucizevi işaretlerinden biridir.

Toprak türü diye çevirmem boşuna değil, çünkü belirsiz formun yan anlamlarından biri de tür anlamıdır. İlahi müdahale ile yaratması diye anlayacağız. Topraktan insanın yaratılışı, yaratılış sürecinde ki bu mucize aslında Allah’ın müdahalesi, yani toprak biliyorsunuz varlık içerisinde tanıdığımız en değersiz (olan zannettiğimiz varlıktır). Onun için bir avuç toprak deriz şeylere. Çünkü dağ taş her taraf toprak dolu. Fakat burada söylenen en değersiz gördüğünüz şeyden varlığın en değerli unsurunu yaratan Allah. İşte nasıl bir süreçte, nasıl bir müdahale yaptı. Basit bir varlıktan karmaşık ve muhteşem bir eser, şah eser vücuda getirdi. Bu mucize değil mi? Aslında soru bu. Aslında bizim aklımıza çakan şimşekte bu.

sümme izâ entüm beşerun tenteşirun sonra siz bir süreç içinde beşer olarak gelişip kişilik kazandınız. İnkişar; sadece yer yüzünde toplumsal olarak insan türünün yayılması anlamını çağrıştırmıyor, aynı türe ait bireylerin kendi kendilerini gerçekleştirerek şahsiyet kazanıp orijinalleşmesini de çağrıştırıyor. Yani aynı tür içinde bir birey olduğuz ama şahsiyetinizi gerçekleştirerek orijinalliğinizi kazandınız.


21-) Ve min âyâtihi en haleka leküm min enfüsiküm ezvacen liteskünu ileyha ve ce'ale beyneküm meveddeten ve rahmeten, inne fiy zâlike leâyâtin li kavmin yetefekkerun;

O'nun işaretlerindendir, kendi benliklerinizden (Esmâ terkibi olarak meydana gelen bilinçlerinizden) eşler (beden) yaratması, onlara yerleşip sükûn bulasınız ve aranızda sevgi ve rahmet oluştursun sizin için diye... Muhakkak ki bu olayda, tefekkür eden bir topluluk için elbette nice işaretler vardır. (A.Hulusi)

21 - Yine onun âyetlerindendir ki: sizin için nefislerinizden zevceler yaratmış kendilerine ısınırsınız diye ve aranızda bir sevgi ve bir esirgeme yapmış, şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için âyetler var. (Elmalı)


Ve min âyâtihi en haleka leküm min enfüsiküm ezvacen liteskünu ileyha ve ce'ale beyneküm meveddeten ve rahmeh yine sizin için kendileri ile huzur bulasınız diye kendi türünüzden eşler yaratması. Kendileriyle huzur bulasınız diye. Bakınız bu çok önemli. Liteskünu ileyha kendileriyle huzur bulasınız diye. Kendi türünüzden eşler yaratması, aranıza sevgi ve merhameti yerleştirmesi de O’nun mucizevi işaretlerinden biridir. Karşıt cinslerin yaratılış amacının en harika beyanıdır bu ayet. Yani neden insanoğlu erkek ve dişi olarak yaratılmış sorusunun bulabileceği en güzel cevap bu ayette saklıdır.

Bedende başlayıp bedeni aşan ve ruhu kucaklayan bir sevgiye dikkat çekiliyor. Bu sevgi bedenin en mahrem yerlerinde korunan öz suyu, küçük bir kainatın çekirdeği olduğunun bilincine vardırır insanı. Yani ben ta özümün özünde küçük kainat olan insanın tohumunu taşıyor. Yani ben hem şah eserim, bir ağaç gibi. Hem ağacım hem de içimde tohumumu taşıyorum. Bu müthiş..! Bu sayede cinsellik süfli bir şehvet olmaktan çıkar ulvi bir cezbe halini alır. Sükûn işte budur.

Sükûn; sadece insanoğlunun dünyevi nesil endişesi varlığım sürecek mi endişesi değil, aynı zamanda ben ne kadar değerliymişim meğerse endişesinin bulduğu cevaptır işte. Ben ne kadar değerliyim acaba. Allah katında benim acaba değerim nedir sorusunun cevabıdır. Bu cevabı bulunca, çok değerlisin ey insan cevabını bulunca sükûna erer. Eğer bu değeri vermemiş olsaydı seni böylesine tamamlayıcı unsurunla yaratmazdı.

Allah bu cazibeyi vermeseydi insan soyu tükenirdi. Bu cinsel cazibeyi. Rahmet, sadece sevgi değil maveddet değil, bir de rahmet var arkasında. Nedir Rahmet cinsellik bitse de ilişkiyi sürdüren çimentodur rahmet. Bu belli bir dönemde biter. Karşıt cinsler arasında o muhabbeti sürdüren şey sadece cinsellik değildir, işte arkadan gelen rahmet bunu ifade eder. O çimento devam eder. Hatta evli çiftlerin ömrü ilerledikçe birbirlerine olan sevgileri de artar. İşte o rahmetin sevgiye, sevginin rahmete dönüşmesidir. Bunlar birbirini besleyen iki şeydir. Adeta oksijen ve Hidrojenin bir araya gelerek suyu oluşturduğu, hayatın kaynağı suyu oluşturduğu gibi sevgi ve rahmet bir araya gelerek hayatı oluşturur. Ve sevginin bedenden ruha dönüşünü temsil eder rahmet.

inne fiy zâlike leâyâtin li kavmin yetefekkerun şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir topluluk için alınacak bir ders mutlaka vardır.

Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
127. videoyu toplu olarak burada bulabiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder