C sayfasından devam
12-) Ve yevme tekumüs saatü yüblisül mücrimun;
O
zamanın gerçekleştiği süreçte, suçlular (şirk
ehli) ümitlerini kesip susarlar. (A.Hulusi)
12 ] O saat çattığı gün mücrimler her ümidi
keserler. (Elmalı)
Ve yevme tekumüs saatü yüblisül mücrimun
ve son saatin gelip çattığı gün suçlular tüm umutlarını yitirirler. Burada ki Yublisul; dikkatinizi çekmiştir belki
de iblisle aynı kökten gelir. Etimolojik olarak en köküne sahiptir. Yani
iblisleşirler diyor. Son saat gelip çattığında umutsuz bir vakıa haline
gelirler. Çünkü İblis umutsuz vakıa demektir. Umudunu kesen. Demek ki umut
kesmek, iblisleşmekle eşdeğerdir. Allah’tan umut kesenler sonuçta iblisleşmiş
olurlar. Onun için iblis Allah’tan umut kestiği için iblisleşti. Adem Allah’tan
umut kesmediği için adam oldu. Onun için tevbe etti. Çünkü umut kesmeyenler
tevbe ederler, suçlarını itiraf eder ve geri dönerler. Umut kesenlerin tevbesi
olmaz. O nedenle umut insanı tevbeye götürür, tevbe ise rahmete götürür.
13-) Ve lem yekün lehüm min şürekâihim şüfe'aü
ve kânu Bi şürekâihim kâfiriyn;
Şirk
koştuklarının şefaati olmadı; zira şirk koştuklarının geçersizliğini gördüler! (A.Hulusi)
13 - Kendilerine
şeriklerinden şefaat edenler de bulunmaz, şeriklerine hep kâfir olmuşlardır.
(Elmalı)
Ve lem yekün lehüm min şürekâihim şüfe'aü
zira Allah’a ortak koştuklarının hiç birinden bir şefaat göremeyecekler. Evet,
Yani Allah’a ortak koşuyorlar, bize bunlar yardımcı olur, bize bunlar destek
çıkar ama o destek çıkacağını düşündükleri hiçbiri destek veremeyecekler
onlara.
ve kânu Bi şürekâihim kâfiriyn oysa
ki onlar ortak koştukları varlıklar yüzünden kafir olmuşlardı. Ya da şöyle de
anlaşılabilir bu metin onlar ortak koştukları varlıkları inkar edip tanımazdan
gelecekler. Yani biz sizi tanımıyoruz ki. Siz bize değer yüklediniz, bize bir
şeyler atfettiniz, yani bunlar bizi kayıracak ötede. Ötede sahip çıkacak
dediniz ama biz size böyle bir şey demedik. Yani kolunuzdan tutup ta biz sizi
kurtaracağız demedik diye tanımazdan gelecekler, inkar edecekler.
14-) Ve yevme tekumüs saatü yevmeizin
yeteferrekun;
O
saatin (ölüm)
yaşandığı süreçte, (iman ve şirk ehli) ayrılırlar. (A.Hulusi)
14 - Hem
o saat çattığı gün o gün ayırt olurlar. (Elmalı)
Ve yevme tekumüs saatü yevmeizin yeteferrekun
ve son saatin gelip çattığı gün safların ayrılacağı gün olacaktır. Herkesin
safı belli olacak o gün.
15-) Feemmelleziyne amenû ve amilus salihati
fehüm fiy ravdatin yuhberun;
İman
edip imanın gereğini uygulayanlara gelince, onlar bir huzur ortamında
sevindirilirler. (A.Hulusi)
15 - İmdi
iman edip salih ameller yapmış olanlar, o vakit onlar bir ravzada
neşe’lenirler. (Elmalı)
Feemmelleziyne amenû ve amilus salihati fehüm
fiy ravdatin yuhberun artık iman eden ve salih amel işleyen kimseler
tarifsiz bir mutluluk bahçesinde ruha safa veren bir müzikle mest olacaklar.
Evet, yuhberun’u bir müzikle mest olmak şeklinde çeviren ben değilim.
Çünkü aslında daha tabiin döneminde bu böyle anlaşılmış. Mesela Veki (Bin. El
Cerrah), cennet şarkıları dinleyecekler şeklinde anlamış. Aslında El Hubur,
şiddetli sevinç demektir, Zemahşeri de bu ibareyi, -Zuhruf 70 te de geçer aynı
ibare.- Cennette, cennet müziği ile mest olacaklar anlamına almış ve buna da
Resulallah’ın bir Bedevinin;
- Cennette şarkı, müzikte olacak
mı ya Resullalah? çok severmiş demek ki bedevi şarkıyı müziği,
- Evet olacak, hem de şöyle
olacak diye ayrıntılı izahat verdiği hadisinde Zemahşeri bu ayetin tefsiri
sadedinde oraya yerleştirmiş.
16-) Ve emmelleziyne keferu ve kezzebu Bi
âyâtiNA ve Lıkail ahireti feülaike fiyl azâbi muhdarun;
Hakikat
bilgisini inkâr edenler ve varlıklarındaki işaretlerimizi ve sonsuz gelecek
yaşama kavuşmayı yalanlayanlara gelince, işte onlar da (o malûm) azabın içinde
zorunlu kalırlar! (A.Hulusi)
16 - Âyetlerimize
ve Âhiret likasına yalan deyip de küfredenlere gelince işte bunlar o vakit azâb
içinde ihzar olunurlar. (Elmalı)
Ve emmelleziyne keferu ve kezzebu Bi âyâtiNA ve
Lıkail ahireh ama inkar eden, Ayetlerimizi ve ahiret buluşmasını
yalanlayan kimselere gelince feülaike fiyl azâbi muhdarun işte böylelerini de
mükellef bir azabı boylayacak. Yani belki de bekliyor olacak dememiz daha doğru
olur.
17-) FesubhanAllâhi hıyne tümsune ve hıyne
tusbihun;
Subhan'dır
Allâh, akşamınızda da sabahınızda da! (A.Hulusi)
17 - O
halde tesbih Allaha, o zaman ki akşam edersiniz ve o zaman ki sabah edersiniz.
(Elmalı)
FesubhanAllâhi hıyne tümsune ve hıyne tusbihun
şu halde akşama ulaştığınızda, ya da sabah kalktığınızda yüceler yücesi Allah’ı
anın.
18-) Ve leHUl Hamdu fiys Semavati vel Ardı ve
aşiyyen ve hıyne tuzhirun;
Ki,
semâlarda ve arzda Hamd O'na aittir... Güneşin tam tepede olduğu ya da
kaybolmaya yüz tuttuğu süreçte! (A.Hulusi)
18 - Hem
hamd ona Göklerde ve Yerde ve ikindi leyin ve o zaman ki öğle edersiniz.
(Elmalı)
Ve leHUl Hamdu fiys Semavati vel Ardı ve
aşiyyen ve hıyne tuzhiru göklerde ve yerde her türlü sena ve övgüye
layık tek varlık o olduğuna göre öğleyin ve akşam öncesinde, akşama girerken de
onu anın.
Bu 17 ve 18. ayetler namaz
vakitleri ile ilgili. 17. ayette ki Tümsun;
İbn. Abbas’a göre hem akşam hem yatsıyı yani akşam ifadesi hem akşam hem
yatsıyı kapsar. Yine İbn. Abbas 18. ayette ki aşiyyen’i ikindi olarak yorumlar. Fakat şu bir gerçek ki namaz
vakitleri konusunda Kur’an ın talimatını öğrenmek için bu konuda ki tüm
ayetleri alt alta dizip istikrai, tüme varım yöntemiyle bir okuma yapmak
şarttır. Yani Hud/114. ayeti, İsra/78. ayeti, Taha/130. ayeti bu ayetle
birlikte ele alınıp özellikle de orta namazına vurgu yapan Bakara/238. ayeti
birlikte ele alınmalı.
Ama zaten bu okumayı yapan
sevgili peygamberimiz 5 vakit namazı ümmetine bir vecibe olarak miras
bırakmıştır. O nedenle burada bu okumayı en güzel, en sağlıklı peygamberden
daha iyi kim yapabilir. Eğer peygamberin ayetleri sağlıklı okuduğuna
inanmayacaksanız vahyin ne anlamı kalır ki, vahye inanmamızın ne anlamı kalır.
Bu manada vahiy zaten onu bir beyan yetkisi ile donatmıyor mu? li tubeyyine
lin nâsi mâ nuzzile ileyhim.. (Nahl/44) kendilerine indirileni insanlara açıklayasın
diye. Açıklama, beyan yetkisi vahyin ona verdiği bir görev değil mi?
19-) Yuhricül hayye minel meyyiti ve yuhricül
meyyite minel hayyi ve yuhyil Arda ba'de mevtiha* ve kezâlike tuhrecun;
Diriyi
ölüden çıkarır, ölüyü diriden çıkarır ve ölümünden sonra arzı diriltir... Siz
de böylece çıkarılacaksınız. (A.Hulusi)
19 - O
ölüden diri çıkarır, diriden ölü çıkarır ve toprağa ölümünden sonra hayat
verir, sizler de işte öyle çıkarılacaksınız. (Elmalı)
Yuhricül hayye minel meyyiti ve yuhricül
meyyite minel hayy o ölüden diriyi meydana getirir, diriden de ölüyü
meydana getirir.
ve yuhyil Arda ba'de mevtiha ve ölü toprağa can verir. Neden böyle
bir ayet? Açık, ölüden diri, diriden ölü çıkması demek hiç kimsenin hakikate
referansının usül ve füru olmaması, yani babası hakikatte olanın evladının
hakikatte olması garanti değil. Babası batılda olanın evladının batılda olması
da şart değil zorunlu değil. İbrahim ölüden çıkmış bir diridir. Kenan; diriden
çıkmış bir ölüdür.
İşte böyle. Onun için herkes bir
umuttur aslında Hiç kimse için umut kesilmez bu manada. Onun soyu şöyle, onun
ailesi böyle, onun geçmişi şöyle demenin hiçbir alemi yoktur onun için. İnsanın
kendi ölüsünden onun dirisini çıkarır Allah. Kendi ölü geçmişinden dipdiri bir
gelecekle yeniden doğar insan.
Tersi de olabilir. Diri bir
geçmişe sahip olduğu halde ömrünün bir noktasında bakarsınız Allah’a yabancılaşır
ve diriden çıkmış ölüye dönüşür. Onun için Beyne’l- havfi ve’r reca daima korku
ve umut arasında olmak, işte buna davettir bu.
ve kezâlike tuhrecun işte siz de
böyle çıkarılacaksınız.
20-) Ve min âyâtihi en halekaküm min türabin
sümme izâ entüm beşerun tenteşirun;
O'nun
mucizelerindendir - işaretlerindendir sizi topraktan yaratması... Sonra siz,
beşer (kendini beden olarak kabullenen) olarak yayıldınız (oysa
halife olarak yaratılmıştınız)! (A.Hulusi)
20 - Ve
onun âyetlerindendir ki sizi bir topraktan yarattı, sonra da siz şimdi bir
beşersiniz intişar edip duruyorsunuz. (Elmalı)
Ve min âyâtihi en halekaküm min türabin
sizi toprak türünden yaratması O’nun mucizevi işaretlerinden biridir.
Toprak türü diye çevirmem boşuna
değil, çünkü belirsiz formun yan anlamlarından biri de tür anlamıdır. İlahi
müdahale ile yaratması diye anlayacağız. Topraktan insanın yaratılışı,
yaratılış sürecinde ki bu mucize aslında Allah’ın müdahalesi, yani toprak
biliyorsunuz varlık içerisinde tanıdığımız en değersiz (olan zannettiğimiz
varlıktır). Onun için bir avuç toprak deriz şeylere. Çünkü dağ taş her taraf
toprak dolu. Fakat burada söylenen en değersiz gördüğünüz şeyden varlığın en
değerli unsurunu yaratan Allah. İşte nasıl bir süreçte, nasıl bir müdahale
yaptı. Basit bir varlıktan karmaşık ve muhteşem bir eser, şah eser vücuda
getirdi. Bu mucize değil mi? Aslında soru bu. Aslında bizim aklımıza çakan
şimşekte bu.
sümme izâ entüm beşerun tenteşirun sonra
siz bir süreç içinde beşer olarak gelişip kişilik kazandınız. İnkişar; sadece
yer yüzünde toplumsal olarak insan türünün yayılması anlamını çağrıştırmıyor,
aynı türe ait bireylerin kendi kendilerini gerçekleştirerek şahsiyet kazanıp
orijinalleşmesini de çağrıştırıyor. Yani aynı tür içinde bir birey olduğuz ama
şahsiyetinizi gerçekleştirerek orijinalliğinizi kazandınız.
21-) Ve min âyâtihi en haleka leküm min
enfüsiküm ezvacen liteskünu ileyha ve ce'ale beyneküm meveddeten ve rahmeten,
inne fiy zâlike leâyâtin li kavmin yetefekkerun;
O'nun
işaretlerindendir, kendi benliklerinizden (Esmâ
terkibi olarak meydana gelen bilinçlerinizden)
eşler (beden)
yaratması, onlara yerleşip sükûn bulasınız ve aranızda sevgi ve rahmet
oluştursun sizin için diye... Muhakkak ki bu olayda, tefekkür eden bir topluluk
için elbette nice işaretler vardır. (A.Hulusi)
21 - Yine
onun âyetlerindendir ki: sizin için nefislerinizden zevceler yaratmış
kendilerine ısınırsınız diye ve aranızda bir sevgi ve bir esirgeme yapmış,
şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için âyetler var. (Elmalı)
Ve min âyâtihi en haleka leküm min enfüsiküm
ezvacen liteskünu ileyha ve ce'ale beyneküm meveddeten ve rahmeh
yine sizin için kendileri ile huzur bulasınız diye kendi türünüzden eşler
yaratması. Kendileriyle huzur bulasınız diye. Bakınız bu çok önemli. Liteskünu ileyha kendileriyle huzur
bulasınız diye. Kendi türünüzden eşler yaratması, aranıza sevgi ve merhameti
yerleştirmesi de O’nun mucizevi işaretlerinden biridir. Karşıt cinslerin
yaratılış amacının en harika beyanıdır bu ayet. Yani neden insanoğlu erkek ve dişi
olarak yaratılmış sorusunun bulabileceği en güzel cevap bu ayette saklıdır.
Bedende başlayıp bedeni aşan ve
ruhu kucaklayan bir sevgiye dikkat çekiliyor. Bu sevgi bedenin en mahrem
yerlerinde korunan öz suyu, küçük bir kainatın çekirdeği olduğunun bilincine
vardırır insanı. Yani ben ta özümün özünde küçük kainat olan insanın tohumunu
taşıyor. Yani ben hem şah eserim, bir ağaç gibi. Hem ağacım hem de içimde
tohumumu taşıyorum. Bu müthiş..! Bu sayede cinsellik süfli bir şehvet olmaktan
çıkar ulvi bir cezbe halini alır. Sükûn işte budur.
Sükûn; sadece insanoğlunun
dünyevi nesil endişesi varlığım sürecek mi endişesi değil, aynı zamanda ben ne
kadar değerliymişim meğerse endişesinin bulduğu cevaptır işte. Ben ne kadar
değerliyim acaba. Allah katında benim acaba değerim nedir sorusunun cevabıdır.
Bu cevabı bulunca, çok değerlisin ey insan cevabını bulunca sükûna erer. Eğer
bu değeri vermemiş olsaydı seni böylesine tamamlayıcı unsurunla yaratmazdı.
Allah bu cazibeyi vermeseydi
insan soyu tükenirdi. Bu cinsel cazibeyi. Rahmet, sadece sevgi değil maveddet
değil, bir de rahmet var arkasında. Nedir Rahmet cinsellik bitse de ilişkiyi
sürdüren çimentodur rahmet. Bu belli bir dönemde biter. Karşıt cinsler arasında
o muhabbeti sürdüren şey sadece cinsellik değildir, işte arkadan gelen rahmet
bunu ifade eder. O çimento devam eder. Hatta evli çiftlerin ömrü ilerledikçe
birbirlerine olan sevgileri de artar. İşte o rahmetin sevgiye, sevginin rahmete
dönüşmesidir. Bunlar birbirini besleyen iki şeydir. Adeta oksijen ve Hidrojenin
bir araya gelerek suyu oluşturduğu, hayatın kaynağı suyu oluşturduğu gibi sevgi
ve rahmet bir araya gelerek hayatı oluşturur. Ve sevginin bedenden ruha
dönüşünü temsil eder rahmet.
inne fiy zâlike leâyâtin li kavmin yetefekkerun
şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir topluluk için alınacak bir ders mutlaka
vardır.
Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
127. videoyu toplu olarak burada
bulabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder