B sayfasından devam
50-) Ve kalu levla ünzile aleyhi ayâtun min
Rabbih* kul innemel ayâtü indAllâh* ve innema ene neziyrun mubiyn;
Dediler
ki: "O'na Rabbinden mucizeler inzâl edilmeliydi!"... De ki:
"Mucizeler sadece Allâh indîndendir... Ben sadece apaçık bir
uyarıcıyım." (A.Hulusi)
50 - Nitekim
ona rabbinden âyetler indirilse ya dediler, de ki: o âyetler, hep Allahın
indindedir, ben ancak açık bir nezîrim. (Elmalı)
Ve kalu levla ünzile aleyhi ayâtun min Rabbih bir de kalkıp ona rabbimden mucizevi bir
belgelendirilmeli değil mi dediler. Biraz önce söylemiştim, işte ayet geldi.
Rabbinden ona mucize indirilmeli değil miydi. Bakınız parmak güneşi gösterirken
güneşe bakmayan adamlar. Yamuk bakışlı adamlar. Yamukluğu baktıklarında
arıyorlar bakışlarında değil de, onun için göremediler. Kur’an ın verdiği
ölümsüz cevaba bakınız; Bunu mutlaka yüreklerinin ortasına yazmalı bu cevabı.
kul innemel ayâtü indAllâh de ki;
tüm mucizeler Allah katındadır. ve innema ene neziyrun mubiyn ben ise yalnızca
açık ve net bir uyarıcıyım.
51-) Evelem yekfihim enna enzelna aleykel
Kitabe yütla aleyhim* inne fiy zâlike le rahmeten ve zikra li kavmin yu'minun;
Kendilerine
bildirilen O BİLGİ'yi sana inzâl etmiş olmamız, onlara yeterli gelmedi mi?
Muhakkak ki bunda iman eden topluma elbette bir rahmet ve öğüt vardır. (A.Hulusi)
51 - Yetişmedi
mi daha onlara ki sana kitap indirdik, karşılarında okunup duruyor? Şüphesiz ki
onda iman edecek bir kavim için muhakkak bir rahmet ve ilâhî bir ihtar var. (Elmalı)
Evelem yekfihim enna enzelna aleykel Kitabe
yütla aleyhim peki, kendilerine izlemeleri için iletilen bu kitabı
sana indirmiş olmamız onlara yetmedi mi?
Soru açık ve net. Allah’tan bir
mucize indirmesini isteyenler, size bu kitap yetmedi mi diyor. Yani mucizelerin
mucizesi bu kitap. Neden? Ekstra mucize talebi bu tür tüm taleplerin aslında
reddedildiğinin en açık göstergesi İsra/90-93. ayetleridir. Yani bu tip gelen
her talep peşinen reddedilmiş. Neden? Onlara bir mucize gelseydi dahi
inanmayacaklardı diyen Kur’an ın bizzat kendisi Enam/109. ayeti. Bunu açıkça
söylüyor. Onun içinde ayrıca A’raf/146. ayetiyle kontak kurmak lazım. Ama asıl
burada dikkatimizi çeken şu; Kur’an çok açık konuşuyor. Bu Kur’an mucize olarak
yetmezse eğer bir adama, hiçbir mucize yetmez diyor. Kur’an Hz. Peygamberin
peygamberlik mucizesidir.
Her peygamberin peygamberliğini
tasdik eden bir mucize vardır. Bir çok peygamberin peygamberliğini tasdik eden
mucizesi vahyin dışında ayat-ı beyyinat açıkça gelmiştir. Fakat peygamberliğin
zirvesi olan son Nebinin peygamberlik delili olan mucize vahyin içinde
gelmiştir. Neden? Vahyin dışında vahye atıf olarak, dip not olarak gelen
mucizeler kendi çağı ile sınırlıdır, onu görenlerle sınırlıdır. Fakat son
vahyin mucizesi ebedidir. Kendisinin indiği çağla sınırlı değildir. Çünkü bu
vahiy yaşadıkça bu mucize de yaşayacaktır.
Nedir bu mucize? Bunu anlamak
için uzaklara gitmeye gerek yok. İnişinden 1.400 küsur yıl sonra indiği günkü
kadar ter ü taze, buğusu üstünde tüterek, hala sayısız kadın ve erkeğin
yüreğinin halkasını ta ortasından kavrıyor ve kendine çeviriyorsa bir kitap,
hala doğuda ve batıda, güneyde ve kuzeyde, beyaz ve siyah, sarı ve kırmızı her
ırktan, her renkten, her kademeden, her kültürden ve her çeşitten insanın
yüreğini teslim alıyorsa bir vahiy, bundan büyük mucize mi olur? İşte mucize
bu. Çok dostum var sen nasıl imanı buldun diye sorduğumda; Kur’an ı elime aldım
her şey değişti.
Evet, Esed öyle anlatıyor. Bir
gün trende karımla gidiyorduk diyor kompartımandaki insanların yüzlerine
baktım. Sanki ilk defa görüyormuş gibi. Hepsi de istisnasız derin bir sancı
çekiyormuş gibi içlerinin acısı yüzlerine vurmuştu. Karımla göz göze geldim;
Benim gördüğümü sen de gördün mü der gibi baktım, kafasını salladı. Eve
geldiğimde Kur’an ı masamın üstünde açık buldum. Tam o sayfada;
Elhakümüt
tekâsürü,
Hattâ
zürtümülmekabir. (Tekâsür/1-2)
Tekâsür
suresi vardı kabirlere gidinceye kadar çoğaltma tutkusu yığma tutkusu, biriktirme
tutkusu sizi oyaladı da oyaladı. Benim için sır çözülmüştü diyor. İşte mucize
bu.
inne fiy zâlike le rahmeten ve zikra li kavmin
yu'minun çünkü bunda inanacak bir toplum için tarifsiz bir rahmet ve
ilahi bir uyarı zaten vardır. Kim için ama? İnanacak kimseler için. Hani öyle
diyordu ya Kur’an; Ve nünezzilu minel
Kur'âni ma huve şifaun ve rahmetun lil mu'miniyn… (İsra/82) mü’minler için yani
güvenenler için biz Kur’an dan şifa ve rahmet indirdik. İşte böyle. Rahmet
nüzul ile tenezzül buyrulmuş. Allah’ın insana tenezzül etmesi rahmetin en
büyüğüdür. İşte vahiy bu tenezzülün meyvesidir.
52-) Kul kefa Billâhi beyniy ve beyneküm
şehiyda* ya'lemu ma fiys Semavati vel'Ard* velleziyne amenû Bil bâtıli ve
keferu Billâhi ülaike hümül hasirun;
De ki:
"Benimle aranızda şahitlik itibarıyla Esmâ'sıyla hakikatim olan Allâh
yeterlidir! Semâlarda ve arzda olanı bilir! Bâtıla inanıp (kendilerini toprak olacak beden kabul edip); Esmâ'sıyla nefslerinin hakikati olan Allâh'ı inkâr
edenlere gelince, işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir!" (A.Hulusi)
52 - De
ki benimle sizin aranızda şahit, Allah yeter, o Göklerde ve Yerde ne varsa
bilir, bâtıla iman edip de Allaha küfredenler, işte onlardır hep hüsrâna
düşenler. (Elmalı)
Kul kefa Billâhi beyniy ve beyneküm şehiyda
onlara de ki sizinle benim aramda şahit olarak Allah yeter. Tabii Allah’ı tanık
tutmak, onun tanıklığına güvenmekle olur. İşte imanın bir parçası. Ya rabbi sen
gördün ya, bu yeter diyebilmek,. budur tanık tutmak. Ya rabbi sen bildin ya bu
yeter, bu kafi, yeter ki sen bil. Senin bilginin dışında da olmayacağına göre
ne gam ya rabbi. Birileri bilmesin, birileri görmesin ne gam. İman bu.
ya'lemu ma fiys Semavati vel'Ard O
göklerde ve yerde olan her şeyi bilir. Göklerde ve yerde olan her şeyi bilir de
göklerin ve yerin kendisi uğruna dizayn edildiği insanı ihmal eder mi? Onu da
bilir.
velleziyne amenû Bil bâtıli ve keferu Billâhi
ülaike hümül hasirun yine bilir ki batıl inançlara saplanan ve
Allah’a nankörlük eden kimseler, evet onlar hüsrana uğrayacak olanların ta
kendileridir.
Batıl inanç velleziyne amenû Bil bâtıl ilginç bir terkip, ibare. Batıla iman
eden. Demek ki iman tek başına yalınkat bir kazanım değil. Hakka iman bir
kazanım. Batıla iman imanın israfıdır. Batıla iman insanın iç enerjisini
tüketir. Hakka iman insanın iç enerjisini çoğaltır.
Mesela; Bir şeyi
fetişleştirdiniz, uğurum dediniz ona. Bir eşya elinizde bir maket, mumdan bir
bebek. Uğurum, onu fetişleştirdiniz. Ona yüklediğiniz bu değer karşısında siz
nesneleşirsiniz, o özneleşir. Onun karşısında nesne olursunuz. O sizi
yönlendirmeye kalkar. Bu kendi kendini gerçekleştiren kehanettir. Önce
kehanette bulunursunuz ondan sonra kendi kendini gerçekleştirir. Yani kendi
felaketinizi kendiniz imzalarsınız. İç enerjinizi öyle tüketirsiniz. 13
rakamına uğursuzluk yükledinizse 13 rakamı sizin efendiniz, siz de 13 rakamının
kölesi olursunuz, nesnesi olursunuz. İşte bunun gibi.
Basit şeylerden örnekler verdim.
Burcunuzu katabilirsiniz işin içine. Başka şeyleri katabilirsiniz İşte böyle.
Onun için batıla iman insanın iç enerjisini tüketir. Batılla Hakk bir arada
olmaz. Neden; Çünkü siyah ve beyazın karışımını yani griliği kabul etmeyen,
zerre kadar griliği kabul etmeyen alan, iman alanıdır. İman alanı alacayı
sevmez. % 95 Allah’a inansan da % 5 de putuma inansam olmaz mı derseniz olmaz.
Neden; bir kazan bal şerbetinin içine ne olacak ki, kazanın kaçta biri ki bir
kaşık pislik, evet, o tamamen pislik olur. Onun için şirk zaten içine batıl
karışmış hat demektir, şirkettir. O nedenle imanda grinin tonları üzerine
oynanmaz. Nettir, açıktır, yalındır. İman grileştiği zaman sahibi müşrikleşir.
53-) Ve yesta'ciluneke Bil azâb* ve levla
ecelün müsemmen lecaehümül azâb* ve le ye'tiyennehüm bağteten ve hüm lâ
yeş'urun;
Diğer
takdir edilmiş bir ömürleri olmasaydı, onlara azap elbette gelirdi! Onlar
farkında değilken, kendilerine aniden, mutlaka gelecektir. (A.Hulusi)
53 - Bir
de senden acele azâb istiyorlar, eğer müsemmâ bir ecel olmasa idi o azab onlara
muhakkak gelmişti ve elbette o kendilerine gelecek, şuurları olmayarak ansızın
gelecek. (Elmalı)
Ve yesta'ciluneke Bil azâb tehdit
edildikleri azabı çabuklaştırmanı istiyorlar. ve levla ecelün müsemmen lecaehümül azâb
eğer belirlenmiş yasaya uygun bir süresi olmamış olsaydı azap onların başına
hemen gelirdi, derhal gelirdi. Tarihin Allah tarafından konulan yasalarına atıf
bu ayet. İsra/16. ayetine bakın;
Ve izâ eredna en nühlike karyeten emerna
mütrefiyha.. (İsra/16) Ne diyordu? Biz bir toplumun helak sürecini
dilediğimiz zaman onlara doğruları emrederiz. Onların ileri gelenlerine
doğruları emrederiz fefeseku fiyha Fakat onlar yanlışları yapmaya başlarlar ve tabii arkasından helak
sürecine girilmiş olur. Onun gibi yasaya atıf.
ve le ye'tiyennehüm bağteten ve hüm lâ yeş'urun
yine de o, onlar hiç farkında değilken ansızın mutlaka çıkagelecektir. Yani
eğer çöküş sürecine girerlerse bir gün çökeceklerdir.
54-) Yesta'ciluneke Bil azâb* ve inne cehenneme
le muhıytatün Bil kafiriyn;
Azaplarını
(ölümü) senden
acele istiyorlar... Muhakkak ki Cehennem (el an) hakikat bilgisini inkâr edenleri ihâta etmiştir! (A.Hulusi)
54 - Senden
acele azab istiyorlar, halbuki Cehennem kâfirleri kuşatıp duruyor. (Elmalı)
Yesta'ciluneke Bil azâb onlar sana
meydan okuyarak azabı çabuklaştırmanı istiyorlar. ve inne cehenneme le muhıytatün Bil kafiriyn
ama iyi bilsinler ki cehennem inkara saplananları elbette çepeçevre
kuşatacaktır.
55-) Yevme yağşâhümül azâbü min fevkıhim ve min
tahti erculihim ve yekulü zûku ma küntüm ta'melun;
O
süreçte, azap onların üstlerinden (bilinçlerini) ve ayaklarının altından (bedenlerini) bürür ve: "Yaptıklarınızın getirisini tadın!"
der. (A.Hulusi)
55 - O
gün ki azâb onları hem üstlerinden hem ayakları altından saracak da tadın
bakalım neler yapıyordunuz buyuracak. (Elmalı)
Yevme yağşâhümül azâb o gün azap
onları başlarının üzerinden ve min fevkıhim ve min tahti erculihim başlarının
üzerinden ve ayaklarının altından sarıp sarmalayacaktır. ve yekulü zûku ma küntüm ta'melun ve
Allah onlara öteden beri yapa geldiklerinizin sonuçlarını, yani kendi
ellerinizle biriktirdiğiniz sonuçları tadın diyecektir.
56-) Ya ıbadiyelleziyne amenû inne ardiY
vasiatün feiyyaye fa'budun;
Ey iman
eden kullarım! Muhakkak ki Benim Arz'ım geniştir! (Beyin kapasitesi geniştir! Burada şunu fark etmek
gerekir. Gerek beden ve gerekse beyin madde ve toprak asıllı yapısı ve katmanı
itibarıyla "arz" kelimesiyle işaretlenirken; beyin faaliyetinin,
nöronik hareketlerinin daha da deriniyle data açığa çıkışının anlatımı da
"semâ" kelimesiyle tanımlanmıştır. "Semâlar" denilmesinin
sebebi ise açığa çıkan data, bilgi - ilim kapsamı mertebeleridir kanaatimizce.
Dolayısıyladır ki burada "arzım geniştir" işaretiyle beyin kapasitesinin
olabildiğince yüksek düzeyde kullanılarak ilim elde edilmesi önerilmektedir.
Zira ana konu toprakta yok olacak kapasiteler, nesneler değil ölümsüz yaşam
itibarıyla gerekli kazanımlardır.) Yalnız bana
kulluk edin! (A.Hulusi)
56 - Ey
benim iman eden kullarım! Haberiniz olsun benim Arzım geniştir, o halde bana
ibadet edin o halde bana. (Elmalı)
Ya ıbadiy burada, evet değerli
dostlar. İnsan aslında cennet ve cehennemini burada iken inşa ediyor.
Yaptığınız her güzellik cennetin duvarına konulmuş bir taş, her kötülükte
cehenneminizin duvarına konulmuş bir taş.
Ya ıbadiyelleziyne amenû inne ardiY vasiatün
feiyyaye fa'budun ey iman eden kullarım şüphesiz ki benim arzım
geniştir. O halde bana, yalnız bana kulluk edin. Burada hicrete teşvik
görüyoruz aslında. Zulüm diyarından göç. Hicret imkanların tükendiği yerden
imkanların üretileceği yere göç etmektir. Allah mı toprak mı ikileminde,
imanınız mı, mekanınız mı ikileminde imanım demektir. Allah demektir. Bununla
karşı karşıya geldiğinizde tercihinizi Allah’tan yana yapmalısınız. Her büyük medeniyet
unutmayın ki bir göçün sonucudur, hicretin sonucudur ve her peygamber muhakkak
muhacir olmuştur.
Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
126. videoyu toplu olarak burada
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder