D sayfasından devam.
101-) Ve mimmen havleküm minel a'rabi münafikun* ve min ehlil Mediyneti meradu alennifakı lâ ta'lemuhüm* nahnü na'lemuhüm* senüazzibuhüm merreteyni sümme yüreddune ila azâbin azıym;
Hem Bedevîlerden etrafınızda münafıklar var, hem de Medine halkından ikiyüzlülükte ısrarlı hünerli kimseler var... Sen onları bilmezsin; Biz biliriz... Biz onlara iki kere azap yaşatacağız... Sonra da en büyük azaba döndürülürler! (A.Hulusi)
101 - Hem etrafınızdaki Arâbîlerden Münafıklar var, hem de Medine ahalisinden Münafıklığa idman edenler, sen onları bilemezsin, onları biz biliriz, biz onları iki kere tazip edeceğiz, sonra da büyük bir azâba itilecekler. (Elmalı)
Ve mimmen havleküm minel a'rabi münafikun Ne ki, çevrelerindekilerden bedevi Araplar arasında iki yüzlüler var. ve min ehlil Mediyneti meradu alennifak ilginç bir ibare ve şehir ahalisi arasında da iki yüzlülüğü içselleştirenler var. meradu ibaresini ben içselleştirmek diye çevirdim ama literal manası bunun şeytani marid den söz edilir Kuran’da. Şeytanın sıfatıdır bu Marid. Yani küstah şeytan. Bir işte zirveleşen, aşırı giden anlamına gelir. Ama ben şehirlinin münafıklığından söz ederken, onu rafine haline getiren anlamının daha uygun olduğunu düşünüyorum meradu alennifak. Nifakı, iki yüzlülüğü çok ince taktikler halinde uygulayan insan gibi geldi bana.
lâ ta'lemuhüm* nahnü na'lemuhüm sen onları tanımıyorsun ama biz tanıyoruz. Burada ki sen onları tanımıyorsun derken peygambere hitap ama, çoğuldur tabii, siz onları tanımıyorsunuz diye anlayabiliriz. Fakat biz diyor karşılığında. Bizden maksat kim, Elbette Allah ve tanıttığı görevlileri, melekler başta olmak üzere. Olabilir ama buradaki biz den böyle bir şey ille de çıkmaz. Kuran da Allah hakkında kullanılan şahıs zamirlerinin bir den fazla ve birbirine aykırı olmasının en temel mantığı, Allah şahıslaştırılamaz mantığıdır. Onun için bir ayetin için de Allah’ın hakkında üç değişik şahıs zamiri kullanılabilir. Bu da şunu gösterir, Allah’ı zihninizde kişileştirmeyin anlamına gelir.
senüazzibuhüm merreteyni sümme yüreddune ila azâbin azıym; Onlara bu dünyada çift kat azap çektireceğiz. Bu hayatın sonunda ise dehşet bir azaba iteklenecekler. Neden çift kat sevgili Kuran dostları. Aslında Allah adildir, kimseye hak ettiğinden fazla vermez. Neden çift kat. Aslında çift yüzlü oldukları için. Çift yüze çift kat azap olur. Bunun anlamı şudur.
Neden bunlar iki yüzlü oldular?
İkinci yüzleri ile bir itibar elde etmek istiyorlardı, yoksa gerçek yüzleri ile görünürlerdi kafir olarak, inkarcı olarak. Fakat ikinci yüzleri ile bir menfaat elde etmek istiyorlardı, o menfaatten mahrum edilecekler, bu bir azaptır.
İkincisi, insanların gönüllerinde güven ve sevgileri kalmayacak. Ne Allah’a yaranacaklar, ne de yaranmak için ikinci bir maske taktıkları insanlara yaranabilecekler. Çünkü hiç kimse, kendisin aldattığını gördüğü birine menfaatlendirmez. Ondan yana olmaz. Onun için deşifre edilerek itibarlarından soyulacaklar, bir de umdukları menfaatten mahrum edilecekler. İşte böyle çiftlenecek cezaları.Kat, kat olmuş olacak.
102-) Ve aharuna'terefu Bi zünubihim haletu amelen salihan ve ahare seyyia* asellahu en yetube aleyhim* innAllâhe Ğafûrun Rahıym;
(Sefere çıkmayanların) diğer bir kısmı ise suçlarını itiraf ettiler... Onlar doğru iş ile diğer kötü bir işi karıştırdılar... Umulur ki Allâh onların tövbesini kabul eder... Muhakkak ki Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir. (A.Hulusi)
102 - Diğer bir takımı ise günahlarını itiraf ettiler ve iyi bir amel ile diğer bir kötüyü karıştırdılar, ola ki Allah tevbelerini kabul ede, çünkü Allah gafurdur, rahîmdir. (Elmalı)
Ve aharuna'terefu Bi zünubihim haletu amelen salihan ve ahare seyyian Bir de ilkin iyi olan işini, kötü olan ötekisi ile karıştırıp en sonunda günahını itiraf eden diğerleri var. asellahu en yetube aleyhiminnAllâhe Ğafûrun Rahıym; Çünkü Allah çok bağışlayan bir rahmet kaynağıdır. Allah onların af taleplerini kabul etmeleri umulur, beklenir.
Ayetin üslubuna sanırım dikkat ettiniz, harika bir analiz yapıyor ayet yine. Yukardan beri devam eden muhteşem analizler bunlar. O analizleri hatırlayalım; Hata edip samimi olarak pişman olanları ayırıyor. Ya da işi karıştıranlar. Bakın burada da işi karıştıranlardan söz ediyor. İyi işi kötü işe karıştıranlar. İşi karışık olanlar. Karışık sevenlerden söz ediyor. Ama öteden beri bu analizi yaptı zaten. Müthiş bir tahlil yaptı bu pasaj. Şehirlilerle bedevileri ayırdı. Ondan sonra özür dileyenlerle dilemeyenleri ayırdı. Ondan sonra özrü makbul olanlarla özrü makbul olmayanları ayırdı. Ondan sonra kaba münafıklarla rafine münafıkları ayırdı hemen yukarıdaki ayette, şimdi de son olarak af dileyip af olunanlarla, bir aşağıda işi Allah’a kalanları ayırıyor. Muhteşem bir analiz yapıyor. Hepsini birbirinden böyle analiz ediyor, ayırıyor. Devam ediyoruz;
103-) Hüz min emvalihim sadakaten tütahhiruhüm ve tüzekkiyhim Biha ve salli aleyhim* inne salâteke sekenün lehüm* vAllâhu Semiy'un 'Aliym;
Onların mallarından bir sadaka al ki, böylece onları temizleyesin; onunla kendilerini arındırasın. Onlara yönel, dua et... Muhakkak ki senin salâtın (yönelişin) onlar için huzur, güven kaynağıdır. Allâh Semi'dir, Aliym'dir. (A.Hulusi)
103 - Bunların mallarından bir sadaka al ki onunla kendilerini hem tathir edersin hem tezkiye, bir de haklarında dua ediver, çünkü senin duan onların kalplerini yatıştırır, Allah semîdir alîmdir.(Elmalı)
Hüz min emvalihim sadakaten Onların Allah’a sadakatlerini ispat için, ifade için sundukları malları kabul et. Bakınız sadakayı böyle çevirdim. Sadakanın doğru anlamı da budur. Allah’a samimiyeti ispat için sunulan meblağ, bedel, sadaka. Sıtkınızı sadakatinizi, samimiyetinizi, dürüstlüğünüzü Allah’a karşı ispat için sunduğunuz bedel. Kabul et diyor. tütahhiruhüm ve tüzekkiyhim Biha bu sayede onların temizlenmelerine, arınmalarına yol açmış olursun.
Bakınız ne demiştim ayeti tefsir ederken Rics kelimesini yorumlarken pislik manevidir demiştim. Burada da temizlik manevi olarak geldi. Yoksa sadaka ile yıkanılmaz değil mi deterjan değildir yani. Görüyorsunuz, onun için Kuran’da ki;
Lâ yemessuHU illel mutahherun; (Vakıa/79) da ki Taharette dahil bir çok taharetle ilgili ayetler mecazidir. Yani düşünsel ve duygusal bir iç temizliğe delalet eder.
ve salli aleyhim ve onlar için dua et. inne salâteke sekenün lehüm çünkü senin duan onlar için bir gönül ferahlığıdır, sükûnettir, iç huzurudur. vAllâhu Semiy'un 'Aliym; Üstelik Allah tüm duaları işiten ve kime neyi vereceğini bilendir. Yani sen dua et, hepiniz dua edin. Fakat Allah kime neyi vereceğini de bilir.
Buradaki sadaka Hüz min emvalihim sadakaten Yani Allah’a sadakati ispatlama bedeli. Zekat mı diye sorulabilir, bize göre zekattan öte bir şey, farklı bir şey bu. Tevbe sadakası diyebiliriz buna. Ki Resulallah döneminde münafıkça iş yapan, ya da yaptığı eylem bu anlama alınabilecek olan kimseler, sadakatlerini ispatlamak için önce tevbe ederler sonra da mallarından bir sadaka verirler. Tıpkı Ka’b Bin Malik’in Resulallah’ın huzurunda malını tasadduk etmesi gibi. İşte burada o tevbe sadakasından söz ediliyor ve sahabe arasında yaygın bir uygulamaydı bu. Sanırım bu günde durumu müsait olan insanlar tevbe ettikten sonra bir tevbe sadakası vermeleri bu harikulade uygulamaya çok mutabık düşer, uygun düşer.
Bunları kabul etmek, aslında Resulallah kabul etmiyordu bazılarını. İşte bu da çok ilginç. Hani bu dersin başında demiştim ki münafık aklı atlattım der. Oysa ki elenmiştir. Onun için verdim diye bakmayacaksınız, acaba kabul buyrulur mu. Kabul edilmezse vermenizin çok fazla bir anlamı yok. Hatta verememekten değil, yanacaksanız eğer kabul edilmemesine yanın. Yoksa verebilenler kol gücü ile vermiyorlar. Allah onlara verme inancını veriyor. Önce yürekleri ile veriyorlar, sonra elleriyle.
Bu bir güven işidir. Kişi güvendiğine verir. Allah’la aralarında bir güven ilişkisi kurulmuştur, onun üzerine veriyorlar. Yoksa kolay değil. O sebeple alınıyorsa, kabul ediliyorsa ona sevinin. Tıpkı İmran’ın kadını İsa annesi Meryem’in annesi gibi. Ne di,yordu Meryem’in annesi Hane; ..fetekabbel minniy... Alu (İmran/35) Karnındaki doğmamış yavrusunu Allah’a adamıştı, çünkü verecek hiçbir şey bulamamıştı, bir teşekkür etmek istiyordu ömrünün sonunda ama yavrusundan başka da bir şey olmadığını görünce karnındaki yavruyu Allah’a verdi ve daha sonra da dönüp; fetekabbel minniy ne olur benden kabul et. Etmeyebilir de, sizin için hediyeniz çok değerli olabilir. Ama unutmayın ki o hediyeyi de yine Allah verdi. Allah için çok küçük bir hediye oldu.
104-) Elem ya'lemu ennAllâhe HUve yakbelüt tevbete an ıbadiHİ ve ye'huzüs sadakati ve ennAllâhe HUvet Tevvabur Rahıym;
Anlamadılar mı ki Allâh, kullarından tövbeyi kabul eden ve sadakaları alan "HÛ"dur! "HÛ" Tevvab, Rahıym Allâh'tır! (A.Hulusi)
104 – Bilmediler mi ki Allah kullarından tevbe yi o, kabul eder de sadakaları alır ve hakikaten Allah, tevvab, rahîm o. (Elmalı)
Elem ya'lemu ennAllâhe HUve yakbelüt tevbete an ıbadiH Bilmiyorlar ki Allah, evet, yalnızca O’dur kullarının tevbelerini kabul eden. ve ye'huzüs sadakat sadakalarını kabul buyuran da O. ve ennAllâhe HUvet Tevvabur Rahıym; Zira yalnızca Allah’tır tevbeleri kabul eden. Yani tevbeyi kim kabul ediyorsa sadakayı da o kabul ediyor diyor. Bu çok önemli.
105-) Ve kulı'melu fe seyerAllâhu ameleküm ve RasûluHU vel mu'minun* ve setüreddune ila Alimil ğaybi veş şehadeti feyünebbiuküm Bi ma küntüm ta'melun;
De ki: "Çalışın! Allâh, Rasûlü ve iman edenler sizin yaptıklarınızı görecek... Siz algılanmayan ve algılananın (gayb ve şehâdetin) Aliym'ine döndürülmenin sonuçlarını yaşayacaksınız! (O) size yaptıklarınızın anlamını bildirecektir." (A.Hulusi)
105 - Ve de ki: çalışın çünkü amelinizi hem Allah görecek hem Resulü hem müminler ve hepiniz mutlaka o, gayb-ü şahadeti bilen hakkın huzuruna götürüleceksiniz o vakit o size haber verecek: Neler yapıyordunuz. (Elmalı)
Ve kulı'melu fe seyerAllâhu ameleküm ve RasûluHU vel mu'minun De ki; Tekrar de ki hatta. Burada bir tekrar eklememiz gerekiyor galiba, çünkü bu ibareye çok yakın bir ibare daha önce de geçti.Hatırlayınız hemen arkadaki 94. ayette bu ibarenin çok benzeri geçti; De ki durmayın, değer üretin. I’melu’yu ben değer üretin diye çevirdim. Çünkü amel işlemek değer üretmektir. En kapsamlı anlamıyla değer üretmektir. Nasıl olsa ürettiğiniz değeri Allah görüyor, O’nun elçisi de görüyor ve müminlerde görüyorlar.
İman ve amel değer üretmektir dostlar. Bir iman ki meyvesi yoksa, bir değer üretmiyorsa, o imanın olduğunu nasıl ispat edersiniz. Onun için imanın ispatı ameldir, değer üretmektir vwe burada da imanın ispatına çağırılıyor müminler ve kim görecek diye bakmayın diyor. Bir kez Allah’ın görüyor olması sizin için yetmeli. Gören bir Allah’a inanıyorsanız eğer, değer üretmeye devam edin. Ama unutmayın eğer değer üretirseniz, sahici bir değer üretirseniz, mutlaka gök kubbe altında yankılanacaktır. Çünkü baki kalan bu kubbede bir hoş sadadır. Ve sadanızı avenenizi bu cihanda Davud gibi salmışsanız eğer, bu kubbede kaybolur mu hiç. Onun için değer üretin diyor.
ve setüreddune ila Alimil ğaybi veş şehadeh en sonunda görünemeyeni ve görüneni ayrıntılarıyla bilenin huzuruna çıkartılacaksınız. feyünebbiuküm Bi ma küntüm ta'melun; ve O size yapıp ettiklerinizi bir bir haber verecektir.
106-) Ve aharune mürcevne liemrillâhi imma yuazzibuhüm ve imma yetubu aleyhim* vAllâhu Aliymun Hakiym;
(Savaş için sefere çıkmayan) diğer bir kısım da Allâh hükmüne bırakılmışlardır... Ya onlara azap yaşatır ya da tövbe nasip eder... Allâh Aliym'dir, Hakiym'dir. (A.Hulusi)
106 - Diğer bir takımı da Allahın emrine geri bırakılmışlardır, ya kendilerini tazip eder veya tövbelerini kabul buyurur, Allah alîmdir, hakîmdir. (Elmalı)
Ve aharune mürcevne liemrillâh bir de durumları Allah’ın takdirine kalmış bir grup insan daha var. Bir ayırım daha yaptı, bir temyiz daha yaptı. imma yuazzibuhüm ve imma yetubu aleyhim Allah isterse onları cezalandırır, -yuazzibuhum’un en güzel karşılığı, en doğru karşılığı budur.- Cezalandırır, dilerse onların tevbelerini kabul eder. vAllâhu Aliymun Hakiym; zira Allah her şeyi bilir, hikmetle muamele eder.
Bu ayetin, Ka’b Bin Malik, Hilal Bin Ümeyye, Mürare Bin Rebî gibi Tebük’ten geri kalanlarla ilgili olduğunu söyler İbn. Abbas. Fakat İbn. Abbas’a dayandırılan bu yaklaşım ayetin bağlamı ile birlikte düşünüldüğümüz de pekte desteklenmiyor gibi geliyor bize. Bu ayette sözü edilenler bir üsttekilerden daha gerideki insanlar. Çünkü açık o. Bir üsttekiler tevbe ediyorlar, bunlar tevbe dahi etmiyorlar. Allah’a kalmış. Yani bunların işleri Allah’a kalmış olanlar. Tevbe edenlerin tevbesini Allah kabul ediyor çünkü. Onun için bu ayrı bir kategori olarak ele alınmış ve Tebük seferi çerçevesinde bize insan manzaraları seyrettirilmiş oldu bugün işlediğimiz ayetlerde. Önümüzdeki ders bu surenin son dersi ve yine aynı konu çerçevesinde bize insan manzaraları veren ve insanların farklı düşünme biçimlerinin temelinde yatan illetleri gözümüzün önüne seren ayetleri işleyeceğiz. Rabbimiz insanı en iyi bilendir.
“Ve ahiru davana velil hamdülillahi rabbil alemiyn”
65. videonun sonu.
65. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2011/10/07/%E2%80%9Cislamoglu-tef-ders-%E2%80%9D-tevbe-081-10665/ bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder