16 Ekim 2011 Pazar

İslamoğlu Tef. Ders. Tevbe (092-095)(65-C)

B sayfasından devam


92-) Ve lâ alelleziyne izâ ma etevke li tahmilehüm kulte lâ ecidü ma ahmilüküm aleyh* tevellev ve a'yünühüm tefıydu mineddem'ı hazenen ella yecidu ma yünfikun;

Kendilerine silah - binek vermen için geldiklerinde: "Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum" dediğinde; infak edecek bir şey de bulamadıklarından dolayı, üzüntüden gözyaşları içinde dönen kimselere de kınama olmaz! (A.Hulusi)

92 - Onlara da harec yoktur ki her ne zaman kendilerini bindirip sevk edesin diye sana geldilerse «sizi bindirecek bir şey bulamıyorum» dediğin cihetle bu uğurda sarf edecekleri şeyi bulamadıklarından dolayı hüzünlerinden gözleri yaş döke döke döndüler. (Elmalı)


Ve lâ alelleziyne izâ ma etevke li tahmilehüm bir de sana, kendilerine binek sağlaman için gelenlere de bir sorumluluk yoktur. Burada mazereti meşru olanlar sayılıyor. Yukarıda hastalar sayıldı, zayıflar sayıldı, bir şeye sahip olmayan, sefere çıkmak için gerekli servete sahip olamayanlar sayıldı, burada yine mazur olanlardan bir başka kesime işaret ediliyor ve deniliyor ki; Sana, kendilerine binek sağlaman için gelenlere de bir sorumluluk yoktur.

 kulte lâ ecidü ma ahmilüküm aleyh Hani sen, sizi bindirecek bir şey bulamıyorum dediğin zaman tevellev ve a'yünühüm tefıydu mineddem'ı hazenen ella yecidu ma yünfikun; Bu yolda harcayacak bir şey bulamadıkları için, yoksul oldukları için üzüntüden iki gözü iki çeşme dönmüşlerdi.

Tarihsel bir olaya atıf. Medine’de yaşanmış bir olay. Tebük seferi sırasında Resulallah ordugâha orduyu toplarken bir grup yoksul insan genç, delikanlı, tığ gibi. Ama sefere ne azıksız, ne bineksiz çıkabilir. Çünkü gidilecek yol yüzlerce kilometrelik uzun bir yol ve sıcak. Hiç kimse ikinci bir kişinin azığını taşımıyor. Herkes kendi lojistiğini sağlamakla mükellef. Onun içinde bir grup yoksul insan, yüreğinden Resulallah’ın çağrısına uymak geçmiş, geliyorlar “bize birer binek sağlayamaz mısın ya Resulallah.” Yok, olanların ki zaten dağıtılmış, yedekler zaten dağıtılmış. Elde hiçbir binek yok.

Resulallah sağlayamayacağını söyleyince ağlayarak, ama ayette o ağıt öyle normal, sıradan bir ağıt değil. Zemahşeri’nin Keşşaf’ta da söylediği gibi tefıydu mineddem'ı ifadesi sıradan bir ağlama değil diyor Zemahşeri. Gözün çeşme olması. İşte onun için ben de iki gözü iki çeşme diye çevirdim. Gözlerini çeşme yapıp hıçkıra hıçkıra dönmüşler.

Allah bunu görmek istiyor. Bilmiyorum ama belki de gidenlerin çoğundan çok daha fazlasını aldılar. Böyle gidememek belki de bazı biçimlerden gitmekten daha hayırlı geldi bana onun için. Çünkü Allah nereye nazar ettiğini iyi bilir.

Bunlar içerisinde Ma'kil, Suveyd ve Numan isimli üç kardeş de var imiş. Genç, tığ gibi üç kardeş ve en çok ta onlar yanmış, onlar ağlamış. Resulallah’la beraber böyle bir sefere katılamadım diye. Bilemiyorum belki de en çok hisseyi onlar almışlardır.


93-) İnnemes sebiylü alelleziyne yeste'zinuneke ve hüm ağniya'* radu Bi en yekûnu me'al havalifi ve tabeAllâhu alâ kulubihim fehüm lâ ya'lemun;

Ancak şunlar sorumlu tutulabilirler: Zengin oldukları hâlde (seninle cihada çıkmamak için) izin isterler... Onlar savaşa katılmayıp; geride kalan kadınlar, çocuklar, âcizler ile beraber olmaya razı oldular... Allâh da kalplerini mühürledi (şuurları kilitlendi)... Artık onlar (hakikati) bilmezler. (A.Hulusi)

93 - Muahezeye yol ancak o kimseleredir ki zengin oldukları halde kalmak için senden izin isterler, bunlar kadınlarla beraber olmağa razı oldular, Allah da kalplerini tabetti, de artık başlarına geleceği bilmezler. (Elmalı)


İnnemes sebiylü alelleziyne yeste'zinuneke ve hüm ağniya' fakat sorumluluk ancak yeterli varlık sahibi olduğu halde senden sefere çıkmamak için izin isteyen kimseler için geçerlidir. radu Bi en yekûnu me'al havalif onlar geri kalanlarla birlikte bulunmayı içlerine sindirdiler, razı oldular. Bunu sindirdiler. ve tabeAllâhu alâ kulubihim fehüm lâ ya'lemun; Allah’ta onların yüreklerini mühürledi. Öyle ki artık onlar yaptıklarının farkına dahi varamıyorlar.

Dikkatinizi çekiyor mu sevgili Kuran dostları, yukarıdan beri farkına varamamaktan söz ediyor. lâ ya'lemun; diyor. Lâ yefkahun (Ör. Münafikun/3) diyor Kuran. Sürekli bunu tekrar ediyor. Bilincine varamamak, farkına varamamak. Aslında bir akıl problemi, bir bakış problemi, bir düşünüş problemi var ortada. Algı problemi var, algılayamıyorlar. Lehlerine ve aleyhlerine olanı algılayamıyorlar. İşte münafık aklının ters çalışma biçimi. Algı problemi var.

Onun için bir insan yüzüne maske takıyorsa, yüzünden önce yüreğine takmış demektir. Bir insan çift yüzlülüğü benimsemişse o insanın hakikate karşı bir algı problemi var demektir. İşte burada görüldüğü gibi.


94-) Ya'tezirune ileyküm izâ reca'tüm ileyhim* kul lâ ta'teziru len nu'mine leküm kad nebbeenAllâhu min ahbariküm* ve seyerAllâhu ameleküm ve RasûluHU sümme türaddune ila Alimil ğaybi veşşehadeti feyünebbiuküm Bi ma küntüm ta'melun;

Savaştan döndüğünüzde size mazeret beyan edecekler... De ki: "Özür beyan etmeyin... Size asla inanmayacağız... (Zaten) Allâh bizi, sizin durumunuzdan haberdar etti... Allâh ve Rasûlü sizin ortaya koyduğunuzun sonucunu görecek; sonra algılanamayan ve algılanan âlemlerin Aliym'ine döndürülürsünüz! (O da) size yapmakta olduklarınızın anlamını ve sonucunu bildirecek." (A.Hulusi)

94 - Yanlarına avdet ettiğinizde size itizar edecekler, de ki: itizar etmeyin ihtimali yok size inanmayacağız doğrusu Allah bize ahvalinizden bir çok haberler verdi, bundan böyle de Allah ve Resulü amelinizi görecek, sonra hepiniz o gayb-ü şahadeti bilen hakkın huzuruna götürüleceksiniz o vakit o size haber verecek neler yapıyordunuz. (Elmalı)


Ya'tezirune ileyküm izâ reca'tüm ileyhim seferden dönüp te karşılaştığınız zaman size bahaneler sıralayacaklar. kul lâ ta'teziru len nu'mine leküm de ki; Boşuna bahane üretmeyin, kesinlikle size inanmayacağız. kad nebbeenAllâhu min ahbariküm Allah sizin gerçek durumunuzdan bizi haberdar etmiştir. ve seyerAllâhu ameleküm ve RasûluHU “Allah’ta, elçisi de yaptıklarınızın hesabını görecektir.”

sümme türaddune ila Alimil ğaybi veşşehade en sonunda görünemeyeni ve görüneni ayrıntılarıyla bir bilenin huzuruna çıkartılacaksınız. Yani görülemeyeni ve görüneni bilen Allah’ın huzuruna çıkartılacaksınız. feyünebbiuküm Bi ma küntüm ta'melun; ve o size yapıp ettiklerinizi bir bir haber verecektir.

95-) Seyahlifune Billâhi leküm izenkalebtüm ileyhim litu'ridu anhüm* fea'ridu anhüm* innehüm ricsün, ve me'vahüm cehennem* cezaen Bi ma kânu yeksibun;

Onlara döndüğünüzde, kendilerini rahat bırakmanız için, Esmâ'sıyla onların hakikati olan Allâh adına yemin edeceklerdir... Siz de terk edin onları! Muhakkak ki onlar tiksinilecek şeylerdir! Yaptıklarının getirisi olarak onların sığınağı Cehennemdir. (A.Hulusi)

95 - Yanlarına döndüğünüz zaman kendilerinden sarfınazar edesiniz diye size yemin billâh edecekler, siz de kendilerinde sarfı nazar edin, çünkü onlar murdar şeylerdir, kesiblerinin cezası olarak varacakları yer de Cehennemdir. (Elmalı)


Seyahlifune Billâhi leküm izenkalebtüm ileyhim litu'ridu anhüm dönüp de üzerlerine vardığınızda sizi baştan savmak için Allah adına size yeminler edecekler.

Bilmiyorum dikkatinizi çekti mi 94., bir önceki ayette; izâ reca'tüm ileyhim ibaresi var. Yani dönüp de sizinle karşılaştıkları zaman. Burada ise aynı ifade farklı bir ibareyle dile getiriliyor. Ne deniyor burada da izenkalebtüm ileyhim . izâ reca'tüm ileyhim, izenkalebtüm ileyhim fark var mı diye soracaksınız, bu bir kuraldır. İhtilaf-ül esma, tedüllü ala ıhtilaf-ül mana. İsimler farklılaşırsa mutlaka manada da farklılık gözükür. Onun için elbette fark var. Burada ki fark İnkalebe. Reca’ den farklı olarak vuslat ve istila anlamına gelir. Yani üzerlerine vardığınızda, sıkıştırdığınızda. “Siz neden buradasınız bakayım” dediğinizde, sizi baştan savmak için bu sefer yemin etmeye başlayacaklar.

fea'ridu anhüm madem öyle siz de yakalarını bırakın, bırakın onları. innehüm ricsün çünkü onlar iğrençleşmiş varlıklardır.

Üsluba dikkat ve zamana dikkat. Bu ayetlerin indiği zaman Resulallah’ın Medine’ye değil, yarım adaya hakim olduğu zaman. Ses çıkaracak kimse kalmamış, Bizans’a kafa tutuyor İslam. Peygamber devleti. Onun için böyle bir zamanda, Resulallah’ın merkezinde, başkentinde bir avuç iki yüzlü insan çıkıp İslam’a ihanet edebiliyorlar. Ama ne diyor Kuran; Bırakın yakalarını. Tutun da hesabını görün de diyebilirdi ve kimse de hesap soramazdı. Çok ilginç, bırakın yakalarını, işini bitirin de diyebilirdi. Ama öyle demiyor. fea'ridu anhüm işinize bakın diyor, bırakın onları. Kendi başlarına, hallerine bırakın.

Tabii hemen sonra gelen ibare daha ilginç, innehüm ricsün çünkü onlar iğrençleşmiş varlıklar, ben böyle çevirmeyi uygun gördüm. İğrençleşme. Rics, aslında murdarlık demektir. Fakat Kuran da bir çok yerde Rics ile taharet birbirinin zıddı olarak kullanılırlar. Onun için burada da taharetin zıddı olarak kullanılıyor. Ve yine Kuran da bir çok yerde bu iki kelime maddi değil, manevi anlamda kullanılır. Yani pislik manevi pisliktir, yürek pisliği, zihin pisliği. Tararet, temizlikte yürek temizliği, zihin temizliğidir. Onun için burada da manevi anlamda kullanılıyor ve bir şeye dikkat çekiliyor; iğrençleşme.

İki yüzlünün iğrençleşmesi nedir, ne anlama gelir? Saygı ve özgüveni yitirmenin son durağıdır iğrençleşme. Bir insan; kendisine, eşyaya, Allah’a ve başkasına olan saygısını yitirirse, öz güvenini de yitirir. Münafık aklının sahibini, değerlerin dibe, onursuzluğun tavana vurduğu noktaya getirmesi ifade ediliyor. Değerlerin dibe, onursuzluğun tavana vurduğu.

Bir münafık aklıyla karşı karşıyayız. Onun için Allah neden nifaka böylesine nazar ediyor, böylesine sert yapıyor derseniz, çünkü nifaktan zarar gören Allah değildir. Nifaktan en çok zararı, münafığın kendisi görür. Kendi insanlığına yöneltilmiş bir hakarettir de onun için.

ve me'vahüm cehennem* cezaen Bi ma kânu yeksibun; sonunda yaptıklarına bir karşılık olarak varacakları yer cehennemdir.

Aslında bunu mecaza taşısak, hakikattir tabii ki. Ama bir de batını olduğunu kabul eden tefsir yöntemini benimseyip bunu bir de mecaza taşısak nasıl izah ederiz? Şöyle; İki yüzlü bir insanın, iki yüzlülükle çıktığı yolda varacağı nokta bir cehenneme dönüşmüş vicdandır. Vicdan azabıdır. Bunu mecaza taşımızda dahi karşımızda cehenneme dönüşmüş, yanan bir vicdan çıkar. Çünkü iki yüzlülükle elde etmek istediği hiçbir şeyi elde edemeyecek fakat kendi yüzüne karşı da yabancılaşmış olacak. İşte bunun vicdan azabı içini cehenneme çevirecektir.


Devam ediyor D sayfasına geçiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder