a sayfasından devam
5-) Bienne Rabbeke evha leha;
Rabbinden
ona vahiy ile. (A.Hulusi)
5 - Çünkü
rabbin ona vahy eylemiştir. (Elmalı)
Bienne Rabbeke evha leha senin
rabbin ona da vahy etmiştir. Yani senin rabbin sadece sana vahy etmedi, senin
rabbin yer yüzüne de vahy etti, eder, edecek. Gök yüzüne de vahy edecek. Senin
rabbinin vahyini alınca sadece sen yan çiziyorsun. Ama yer yüzü yan çizmeyecek.
Yer yüzü O’na teslim oldu, yer yüzü Allah’ın Bişuur kolu. Sen ise Zişuur
kulusun, yani şuurlu kulusun. Neden şuurlu kulu Allah’ın emrinden yan çizer de
şuursuz yerler ve gökler Allah’ın emrine imtisal eder. Evet, bir düşün ey
insan.
6-) Yevmeizin yasdurun Nasu eştaten li yürav
a'malehüm;
O gün
insanlar, gruplar hâlinde çıkar ki çalışmalarının sonucunu görsünler!
(A.Hulusi)
6 - O
gün nâs, müteferrik surette fırlayacaklardır, amelleri kendilerine gösterilmek
için. (Elmalı)
Yevmeizin yasdurun Nasu eştaten li yürav
a'malehüm işte o dehşet günü bütün insanlar amelleri kendilerine
gösterilmek üzere paramparça olmuş bir halde dönecekler, huzura çıkacaklar.
Yasdur, evet sudur edecekler. Paramparça olmuş, eştaten, paramparça, yürekleri
paramparça, zihinleri paramparça, iç dünyaları paramparça. Yani dünyada
parçalamışlardı çünkü. Ne yapacaklar? Nasıl cevap verecekler? Ömrün Allah’a nasıl
hakkını verecekler, sualin, hesabın nasıl hakkını verecekler. Daha doğrusu
Allah’ın kendilerine emanet ettiklerine nasıl cevap verecekler. Allah’a olan
borçlarını nasıl dile getirecekler hangi yüzle..!
7-) Femen ya'mel miskale zerretin hayren yerah;
Kim bir
zerre ağırlığınca bir hayır yaparsa, onu görür. (A.Hulusi)
7 - Ki
her kim zerre miktarı bir hayır işlerse onu görecek. (Elmalı)
Femen ya'mel miskale zerretin hayren yerah ve işte o gün, işte o demde Femen ya'mel
miskale zerretin hayren yerah zerre miktarı, zerre; aslında kadim
lügatlarda güneş evin içine vurduğunda güneşin içinde görünen toz
zerreciklerine denir. Güneş huzmelerinin içinde ki toz. Yani en küçük. Aslında
bugün zerre atom dur. Yani atomun Arapçada ki karşılığı da odur zaten zerre.
Dolayısıyla atom miktarı diye bunu çevirebiliriz. Atom miktarı hayır yapan onu
görecektir.
8-) Ve men ya'mel miskale zerretin şerren
yerah;
Kim de
bir zerre ağırlığınca bir şerr yaparsa, onu görür. (A.Hulusi)
8 - Her
kimde zerre miktarı bir şerr işlerse onu görecek. (Elmalı)
Ve men ya'mel miskale zerretin şerren yerah
atom miktarı, gözle görülemeyecek kadar küçük şerr işleyen de onu görecektir.
Burada görecektir ne manaya
geliyor? Genelde bu güne kadar verilen manaların hemen tamamı onun karşılığını
görecektir. Yani zerre kadar hayır yapmışsa onun karşılığını görecektir. Burada
tamam diyelim, burada bir sorun yok Ama ya şu ikincisi? Zerre miktar şerr
işlemişse de onun cezasını görecektir. O zaman Allah’ın rahmetinin sonsuzluğu,
kapsayıcılığı, rahmetini gazabını geçmiş olması, merhametinin sonsuzluğu,
rahmeti kendisine ilke edinmesi.
Evet, ketebe ‘alâ nefsiHir rahme (En’am/12) rahmeti kendisine ilke
ediniyor. Yine Allah’ın affediciliğinin sonsuzluğu nerde kaldı lâ
taknetu min rahmetillâh.. Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyiniz innAllâhe
yağfiruzzünube cemiy'a Allah günahların tamamını affedebilir. inneHU
"HU"vel ĞafûrurRahıym. (Zümer/53) O çok bağışlayan çok merhamet edendir.
Allah’ın Ğafur ismi, Rahıym ismi, Gaffar ismi, Settar ismi ne olacak o zaman?
Yani zerre miktarı şerri de eğer karşılığını görecekse?
Hayır. Bu
ayetler merhum müfessire Aişe Abdurrahman’ın da isabetle teşhis ettiği gibi bu
ayetlere takdire gerek yok. İlkemiz gereği ayetler ne diyorsa o. Görecek,
karşılığını görecek değil çünkü bu daha hesaba çıkmadan, bir önceki ayet zaten
bunun böyle olduğunu zaten açıklıyor 6. ayet. li yürav a'malehüm amelleri
kendilerine gösterilmek için çıkacaklar, onlar da görecekler. Yani
atlatamayacaksınız demektir. Yani atom kadar bir şeyi bile atlatamayacaksınız.
Allah mutlaka onu kaydedecek ve size de gösterecek. Fakat ondan sonra hesap
var, büyük mahkeme var, büyük mahkemeden sonra ödül ve ceza var. Daha onlara
sıra gelmedi. Buradaki görme 6. ayette ki li yürav a'malehüm dür. Yani amellerini görecekler
bunun zımnen karşılığı asla Allah’ı atlatamayacaksın ey insanoğlu.
[Ek bilgi; Bu arada hemen şu
durumdan da söz edelim: Müminler, günahları kadar cehennemde yanacaklar ve
sonra oradan kurtulup cennete gidecekler, şeklinde izah edilen olay nasıl
gerçekleşecektir?.. Cehenneme düşen oradan kaçmayı başaramazsa bir daha oradan
kendini ebediyen kurtaramayacağına göre bu nasıl olacaktır?
Bu anlatılan olaya sebebiyet
veren şey, kişinin günahlarının fazlalığı ya da sevaplarının eksikliğidir. Yani
"ruh"a yüklenen "enerji dalgasının" gücüdür. Ve henüz
cehennem yani Güneş, tümüyle Dünya'yı yutmadan evvel kaçış sırasında, yani
Sırat geçilirken yaşanacak bir olaydır!
"Cehennem gelip her
yanından Dünya'yı sardığı zaman"
şeklindeki tarifte olduğu üzere, bu devrede bütün insanlara,
Dünya üzerinde toplanma imkânı oluşacaktır.
"Mahşer" kelimesiyle
anlatılan bu toplantı anında.
"O SÜREÇTE ARZ (beden), BAŞKA ARZA (bedene)
DÖNÜŞTÜRÜLÜR, SEMÂLAR DA (bilinçler de başka bir algılayışa)!.." (İbrahiym/48)
Âyetinde işaret edildiği gibi,
değişik bir ortam ve yaşam şekli içinde bu gerçekleşir. O sırada Dünya, gelmiş
geçmiş bütün insanların üzerinde toplandığı bir ovaymış gibi olur!..
SIRAT ise bir kaçış yoludur!.. Kaba mânâda anlaşıldığı
üzere taştan-betondan bir köprü değil, bir tür hava köprüsü! Bir tür kaçış
yolu. Ve bütün bunlar, bugünkü zaman şartlanması içinde anlaşılacak bir olay da
değildir!.....
Mesela, ben bunu size şöyle
anlatmaya çalışayım. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Amerikalılar Berlin'e hava
köprüsü kurdular ve hava köprüsü ile pek çok yiyecek, giyecek ve insan
taşıdılar. Şimdi "hava köprüsü" deyince, aklınıza Boğaziçi köprüsü
gibi bir köprü geliyor ve Amerika'dan Berlin'e kadar böyle bir köprü
kurulmuş!.. Hayır!.. Amerika'dan Berlin'e uçaklar sürekli çalışarak, oraya
gerekli ikmali yaptılar!
Bunun gibi, Dünya'nın üzerinden de insanlar, kendi
çalışmalarına göre elde ettikleri kuvvetleri kadar bir güçle kaçmaya başlarlar.
Çünkü Dünya, o anda cehenneme gidiyor, Güneş'in içine girecek; Cehenneme
düşecek insanlar Dünya'dan kaçacaklar; herkes kendi gücüne göre kaçacak.
Sıratı geçenlerin kimisi
şimşek gibi geçer, kimisi deve hızıyla geçer, kimisi koyun hızıyla geçer,
kimisi at hızıyla geçer, kimisi de sürüne sürüne geçer" diye tarif ediyor
Hz. Rasûlullâh.
Başka türlü nasıl anlatılır, o devrin insanını bir
düşünün. Peki buradaki hâdise ne?
Herkesin belli bir ruhaniyeti
var; o ruhundaki enerji dolayısıyla, yani belli kaçış gücü dolayısıyla; kimisi
yerçekiminden kendini kolaylıkla soyutlayıp hızla fırlayabilecek, kimisi de çok
büyük güçlüklerle yükselebilecek.
Şimdi şu da bilimsel bir gerçek!
Daha önce izah ettiğimiz üzere Güneş belli bir süre
sonra, bugünkü hacminin 400 katı büyüyerek Dünya, Merkür, Venüs ve Mars'ı içine
alacak. Güneş'in yüzeyindeki hararet 6000-6500 derece! Dünya eriyor, su gibi
oluyor! Dünya Güneş'in içine girerse ne olur? Su gibi erir akar mı?
Zaten Hz. Rasûlullâh da
hadiste; "Cehennemin içine düşünce, Dünya eriyip su damlası gibi
buharlaşır" şeklinde tarif etmiyor mu? Bir su damlası gibi kalmayacak mı
Dünya?
Güneş'in bugünkü hâli, Dünya'nın 1.303.000 katı
büyüklüğünde! O gün en az 400 milyon kere daha büyük olacak Dünya'dan!
Dünya'nın manyetik çekim
alanından kendini kurtaramayıp da cehennem sınırları içinde sürünenler eğer bu
çekim alanının ilk anlarındaysalar; yanlarından geçenler tarafından çekilip
götürülmeye çalışılacak. Fakat o kurtulma hâlini, gücünü hiç elde etmemiş
olanlar da ebedî olarak Güneş çekiminin içinde kalacaklar.
Peki böyle bir şey var mı?
Yani söz konusu olabilir mi?
Bugün uzayda "kara delikler" adı verilen ölmüş
güçlü yıldızlar var. Bunlar hacim olarak, Ay kadar olmalarına rağmen;
civarlarından geçen bir Jüpiter kadar veyahut ta ondan daha büyük Güneş gibi
koskoca bir kütleyi alıyor, yutuyor, hazmediyor, içinde yok ediyor!.. Ve bana
mısın da demiyor!..
Bunun gibi, insan ruhlarının da karşılaşacağı, "cehennem"
adı verilen bu korkunç durumdan kendilerini ebedî olarak kurtarabilmeleri
mümkün değil!
Eğer şu anda Dünya'da belli çalışmalar yapıp da belli bir ruhaniyet,
belli güç elde edemezse insan, bunun neticesi olarak, kendilerini oradan
kurtarabilmeleri ebedî olarak mümkün değil! Ondan sonra, cehennem
böylece geçilebilirse eğer.
Tabii biz burada haşr
sahasında olacak olaylara değinmiyoruz!.. O da ayrı bir konu! Geçebilirlerse
eğer; cennete gidiyorlar. (Kıyamet-A. Hulusi)]
Rabbim amellerimizi orada değil
burada görüp, burada tedbir alan, Burada Allah’ı razı eden, bu hayatta
amellerimizi hayra tebdil edecek bir liyakat ve kudret lütfetsin inşaAllah
bize.
(Sadakallahul azıym)
Zilzal suresinin sonu,
Zilzal suresini toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.