12 Eylül 2014 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. TÎN SURESİ (05-8) (193-C)b



a sayfasından devam

 5-) Sümme radednahu esfele safiliyn;

Sonra da onu esfeli sâfîliyn'e (dünyaya/dünyasına) reddettik! (A.Hulusi)

5 - Sonra da çevirdik esfeli sâfilîne kaktık. (Elmalı)


Sümme radednahu esfele safiliyn sonra onu başlangıç noktasının en dibine döndürmüşüzdür. Biz insanı en güzel surette yaratmışızdır, daha sonra da onu başlangıç noktasının en dibine döndürmüşüzdür. Evet, bu meallendirme ve anlama fakire ait bir anlamadır. Allah en doğrusunu bilir. Neden böyle bir anlamlandırma yaptığımı izah edeceğim tabii ki. Bu insan en iyi idi manasına geliyor tabii ki insan en iyiydi. En iyi bozulunca en kötü olur. Dolayısıyla en iyi bozulmamalı.

Esfele safiliyn klasik tefsirde aşağıların aşağısına attı şeklinde anlaşılmış. Yani insanı en güzel surette yarattı rabbimiz ondan sonra da tuttu onu aşağıların aşağısına, yerin dibine soktu.

Bu anlama önceki ayetle çelişiyor kaldı ki rabbimiz niye aşağıların aşağısına atsın insanı. En güzel surette yarattığı bir varlığı niye tutsun da daha sonra tam tersine aşağıların aşağısına atsın. Burada aslında insanı en güzel kıvamında yarattı ve insana dedi ki; Bu kıvamı pişirmen için, ulaşman için senin gayretin gerekiyor. Sana akıl verdim, irade verdim, izan verdim, fikir verdim, donanımların tamamını sana verdim. Gel start noktasına seni koyuyorum, artık buradan sonrasını sen yol alacaksın. Yani kıvamda yarattım ben seni, kıvamını bulmak için aklını iradeni kullan dedi. Al bir de vahiy gönderiyorum yol haritası olarak dedi şeklinde anlamak en doğrusudur.

Delillerim var tabii ki.

1 - Bir kere riddet başlama noktası ifade eder. Burada irtededna değil radedna gelmiş sümme radednahu.  Sümme irtedednahu değil. Riddet başlama noktası, irtidad ise başlangıcın daha gerisini ifade eder. Başlangıcın gerisi değil burada, start, başlama noktası.

2 – Takviym kelimesi tedric ifade eder kalıbı gereği. Yani ahseni takviym üzre yaratmışsa rabbimiz tedricen, aşama aşama o noktaya ulaşmasını, kıvamını bulmasını istiyor demektir.

3 – Üçüncüsü ve en önemlisi burada riddet in Allah’a isnat edilmesidir. Riddet Allah’a isnat edilmiştir. Oysa günah Allah’a isnat edilmez, Kur’an ın her tarafında suç, hata, günah kula isnat edilir. Riddet Allah2a isnat edilmişse biz onu gerisin geri başlangıç noktasına getirdik denilmişse burada kötü bir şey akla gelemez. İnsanı kötülüğe teşvik etmek veya kötülük noktasına getirmek akla gelmez. Ya ne gelmelidir? Başlama noktası. Yani biz onu en güzel kıvamda yarattık, kıvamını sen aklınla ve iradenle, vahiyle bul diye de yolun başına getirdik koyduk artık yarış başlamıştır. Haydi hanginiz öne geçecek hayırda iyilikte festebikul hayrat (Bakara/148) dedik, hayırlarda yarışınız. İşte bu manaya gelir ve delillerim de bunlardır.

[Ek bilgi; “Sonra onu…indirdik.” zulmet aracılığıyla nurdan perdelendiği, ahlaki rezilliklerin yanında durduğu, faziletlerden yüz çevirdiği için “aşağıların aşağısına” indirdik. Ahlak ve mertebe olarak aşağı olan dereke ehlinden daha aşağı, suret ve terkip olarak çirkin olanlardan daha çirkin, ahlak olarak daha iğrenç ve şekil ve görünüm olarak tiksindirici kıldık. Bunlar, tabiat zindanındaki ateş ehlidirler.(İbn. Arabi-Te’vilât)]

[Ek bilgi-2; Şeriat peygamberlerin sözü, tarikat peygamberlerin yaptıkları, hakikat ise peygamberlerin gördükleridir. Her üçüne sahip olan taife kamil kimseler olup yaratılmışların önderidirler. Bu ölçüye sahip olmayan taife noksanı olan kimselerdir ve dört ayaklı hayvanlardan sayılırlar.
Kesin olarak bil ki insanların çoğunda insanlık sureti olmakla beraber insanlık manası yoktur ve eşek, öküz, kurt, kaplan, yılan ve akreptirler. Bunun böyle olduğunda hiçbir kuşkun olmamalıdır. Her şehirde maddeten ve manen insan olan birkaç kişi vardır. Kalanın tümünde dış görünüş vardır, mana ise yoktur.
Allah Telâ şöyle buyurmuştur; Biz cehennem içinins ve cinden (Öyle kimseler) yarattık ki kalpleri vardır vu kalplerle idrak edemezler. Gözleri vardır onlarla göremezler. Kulakları vardır onlarla duyamazlar. Bunlar dört ayaklı hayvanlar gibidirler belki daha sersemdirler Gafil olanlar bunlardır.(Azizüddin Nesefi-İnsan-ı kamil)]


6-) İllelleziyne amenû ve amilussalihati felehüm ecrün ğayrü memnûn;

Sadece (hakikatine) iman edip imanın gereğini uygulayanlar hariç! İşte onlar için kesilmeyen bir karşılık vardır! (A.Hulusi)

6 - Ancak iman edip yarar ameller yapan kimseler başka, onlar için kesilmez bir ecir vardır. (Elmalı)


İllelleziyne amenû ve amilussalihati felehüm ecrün ğayrü memnûn işi bilenler diyeceklerdir ki çok güzel bir açıklama oldu, buraya kadar her şey güzel. Fakat şu “illa” yı ne yapalım istisna edatını? Yapacak bir şey yok, istisna edatının Arap dilinde, konulduğu dilde anlamlarından biride nihayete delalet eder. Delalet ettiği zaman ve mekanın nihayetine.

Dolayısıyla mana şöyledir nihayet, en sonunda tekamül yolculuğunda imanda sebat eden, salih amel işleyenleri kesinlikle bir ödül beklemektedir. Evet, felehüm ecrün ğayrü memnûn kesintisiz bir ödül beklemektedir onları. Yani hem başa kakılmayan, ğayrü memnun bu manaya gelir. Hem başa kakılmayan bir ödül, hem de kesintisi olmayan bir ödül. Dolayısıyla illa nın manası burada delalet ettiği zaman ve mekanın nihayetine delalet eder. Lokman/22 ayetinde de zaten bu manada kullanılmıştır. Klasik yorumda tabii ki istisna manası verilir.


7-) Femâ yükezzibüke ba'dü Biddiyn;

Bundan sonra dini (hakikat ve Sünnetullâh apaçık ortada iken) sana yalanlattıracak ne olabilir? (A.Hulusi)

7 - O halde sana dîni ne tekzip ettirir? (Elmalı)


Femâ yükezzibüke ba'dü Biddiyn öyleyse ey insan sana bu dini yalanlatan ne, neden bu dini yalanlıyorsun. Burada ki diyn kelimesi anahtar bir kelime. Allah’a borçluluk bilinci diye çeviriyorum ben bunu. Çünkü deyn kelimesinden türetiliyor. İslam İnned Diyne 'indAllâhil İslâm. (A.İmran/19) Allah katında din İslam olduğuna göre İslam’ı nasıl tarif ederiz en doğru? Fakir şöyle tarif eder. Allah’a hakkını teslim etmenin yolunun, Allah’a kayıtsız şartsız teslim olmaktan geçtiğini bilmektir. Müslüman da budur zaten. Allah’a hakkını teslim etmek için, Allah’a kayıtsız şartsız teslim olmak İslam.

Bu durumda şöyle anlamamız gerekmez mi bu ayeti; Femâ yükezzibüke ba'dü Biddiyn ey insan Allah’ın hakkını yalanlamana sebep olan ne. Allah’ın hakkını neden yalanlıyorsun. Evet, Allah’a borçlu olduğun gerçeğini neden yalanlıyorsun şeklinde anlayabiliriz. Allah’a borçluyuz, hiçbir şey bize ait değil. Zaten kredi ile doğduk, iki el, iki ayak, iki göz, iki dudak, iki kol ve akıl, her aldığımız nefes, varlık, hayat her şeyimiz. Kim ödedi ki rabbimize bedelini. O zaman biz borçlu doğduk. Peki Allah borcumuzu ödememizi mi istiyor? Borç borçla ödenmez ki ödeyelim. Allah’a borcunu ödeyebilecek kimdir şu ter yüzünde.

O zaman ne istiyor? Borçlu olduğumuzu itiraf etmemizi istiyor. Borcunu inkar etme ey insanoğlu ödemiş sayayım. İşte bu.


8-) EleysAllâhu Biahkemilhakimiyn;

Allâh hükmedenlerin en mükemmel hükmedeni değil mi? (A.Hulusi)

8 - Allah «Ahkemülhâkimîn» değil mi? (Elmalı)


EleysAllâhu Biahkemilhakimiyn şimdi söyle ey insan Allah hükmedenlerin en iyisi değil midir. Evet, şimdi söyle. Önceki ayetle birlikte okursak ilahi değerler sistemini yalanlamak Allah’ın yargısına karşı gelmek, onu reddetmek manasına gelir. Yani dini yalanlamak, aynı zamanda din gününü yalanlamak. Din gününü yalanlamak ilahi yargıyı yalanlamak, yani ilahi adaleti, adalet kelimesini Allah ile birlikte kullanmayı pek istemiyorum. Çünkü adalet insana nispet edilir Kur’an ın tamamında. Allah’a rahmet nispet edilir. Ama burada anlaşılması için kullandım, ilahi yargının en ideal oluşunu yalanlamak manasına geliyor.

Peygamberimiz bu ayetleri her okuyuşta Kur’an la diyaloga girerdi, sanki Kur’an la konuşur, sanki si fazla Kur’an la konuşurdu ve Kur’an ın sorusuna cevap verirdi, çünkü bu bir soru. Belâ ya rab, ve ene ‘alâ zalike mineşşahidiyn. Elbette ya rabbi, elbette sen hüküm verenlerin en iyisisin ve ben de buna şahidim ya rabbi derdi. Bunu sadece namaz dışında mi yapardı? Hayır namaz içinde de söylerdi. Bunu sadece bu surede mi? Hayır Kur’an da diyalog isteyen tüm yerlerde Allah resulü rabbimizle konuşur gibi cevap verirdi. Demek ki Kur’an ı okumak, yani hakkını vererek okumak, Allah ile diyaloga girmektir. Rabbim Kur’an ı böyle okuyanlardan kılsın.


Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil alemiyn

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.

Tîn suresinin sonu.
Tîn suresini tolu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder