a sayfasından devam
5-) Sümme radednahu esfele safiliyn;
Sonra
da onu esfeli sâfîliyn'e (dünyaya/dünyasına) reddettik! (A.Hulusi)
5 - Sonra
da çevirdik esfeli sâfilîne kaktık. (Elmalı)
Sümme radednahu esfele safiliyn
sonra onu başlangıç noktasının en dibine döndürmüşüzdür. Biz insanı en güzel
surette yaratmışızdır, daha sonra da onu başlangıç noktasının en dibine
döndürmüşüzdür. Evet, bu meallendirme ve anlama fakire ait bir anlamadır. Allah
en doğrusunu bilir. Neden böyle bir anlamlandırma yaptığımı izah edeceğim tabii
ki. Bu insan en iyi idi manasına geliyor tabii ki insan en iyiydi. En iyi
bozulunca en kötü olur. Dolayısıyla en iyi bozulmamalı.
Esfele safiliyn klasik tefsirde
aşağıların aşağısına attı şeklinde anlaşılmış. Yani insanı en güzel surette
yarattı rabbimiz ondan sonra da tuttu onu aşağıların aşağısına, yerin dibine
soktu.
Bu anlama önceki ayetle çelişiyor
kaldı ki rabbimiz niye aşağıların aşağısına atsın insanı. En güzel surette
yarattığı bir varlığı niye tutsun da daha sonra tam tersine aşağıların
aşağısına atsın. Burada aslında insanı en güzel kıvamında yarattı ve insana
dedi ki; Bu kıvamı pişirmen için, ulaşman için senin gayretin gerekiyor. Sana
akıl verdim, irade verdim, izan verdim, fikir verdim, donanımların tamamını
sana verdim. Gel start noktasına seni koyuyorum, artık buradan sonrasını sen
yol alacaksın. Yani kıvamda yarattım ben seni, kıvamını bulmak için aklını
iradeni kullan dedi. Al bir de vahiy gönderiyorum yol haritası olarak dedi
şeklinde anlamak en doğrusudur.
Delillerim var tabii ki.
1 - Bir kere riddet başlama
noktası ifade eder. Burada irtededna değil radedna gelmiş sümme radednahu. Sümme irtedednahu değil. Riddet başlama
noktası, irtidad ise başlangıcın daha gerisini ifade eder. Başlangıcın gerisi
değil burada, start, başlama noktası.
2 – Takviym kelimesi tedric ifade
eder kalıbı gereği. Yani ahseni takviym üzre yaratmışsa rabbimiz tedricen,
aşama aşama o noktaya ulaşmasını, kıvamını bulmasını istiyor demektir.
3 – Üçüncüsü ve en önemlisi
burada riddet in Allah’a isnat edilmesidir. Riddet Allah’a isnat edilmiştir.
Oysa günah Allah’a isnat edilmez, Kur’an ın her tarafında suç, hata, günah kula
isnat edilir. Riddet Allah2a isnat edilmişse biz onu gerisin geri başlangıç
noktasına getirdik denilmişse burada kötü bir şey akla gelemez. İnsanı kötülüğe
teşvik etmek veya kötülük noktasına getirmek akla gelmez. Ya ne gelmelidir?
Başlama noktası. Yani biz onu en güzel kıvamda yarattık, kıvamını sen aklınla
ve iradenle, vahiyle bul diye de yolun başına getirdik koyduk artık yarış
başlamıştır. Haydi hanginiz öne geçecek hayırda iyilikte festebikul hayrat
(Bakara/148) dedik, hayırlarda yarışınız. İşte bu manaya gelir ve delillerim de
bunlardır.
[Ek bilgi; “Sonra onu…indirdik.”
zulmet aracılığıyla nurdan perdelendiği, ahlaki rezilliklerin yanında durduğu,
faziletlerden yüz çevirdiği için “aşağıların aşağısına” indirdik. Ahlak ve
mertebe olarak aşağı olan dereke ehlinden daha aşağı, suret ve terkip olarak
çirkin olanlardan daha çirkin, ahlak olarak daha iğrenç ve şekil ve görünüm
olarak tiksindirici kıldık. Bunlar, tabiat zindanındaki ateş ehlidirler.(İbn.
Arabi-Te’vilât)]
[Ek bilgi-2; Şeriat
peygamberlerin sözü, tarikat peygamberlerin yaptıkları, hakikat ise
peygamberlerin gördükleridir. Her üçüne sahip olan taife kamil kimseler olup
yaratılmışların önderidirler. Bu ölçüye sahip olmayan taife noksanı olan
kimselerdir ve dört ayaklı hayvanlardan sayılırlar.
Kesin olarak bil ki insanların
çoğunda insanlık sureti olmakla beraber insanlık manası yoktur ve eşek, öküz,
kurt, kaplan, yılan ve akreptirler. Bunun böyle olduğunda hiçbir kuşkun
olmamalıdır. Her şehirde maddeten ve manen insan olan birkaç kişi vardır.
Kalanın tümünde dış görünüş vardır, mana ise yoktur.
Allah Telâ şöyle buyurmuştur;
Biz cehennem içinins ve cinden (Öyle kimseler) yarattık ki kalpleri vardır vu
kalplerle idrak edemezler. Gözleri vardır onlarla göremezler. Kulakları vardır
onlarla duyamazlar. Bunlar dört ayaklı hayvanlar gibidirler belki daha
sersemdirler Gafil olanlar bunlardır.(Azizüddin Nesefi-İnsan-ı kamil)]
6-) İllelleziyne amenû ve amilussalihati
felehüm ecrün ğayrü memnûn;
Sadece
(hakikatine)
iman edip imanın gereğini uygulayanlar hariç! İşte onlar için kesilmeyen bir
karşılık vardır! (A.Hulusi)
6 - Ancak
iman edip yarar ameller yapan kimseler başka, onlar için kesilmez bir ecir
vardır. (Elmalı)
İllelleziyne amenû ve amilussalihati felehüm
ecrün ğayrü memnûn işi bilenler diyeceklerdir ki çok güzel bir
açıklama oldu, buraya kadar her şey güzel. Fakat şu “illa” yı ne yapalım
istisna edatını? Yapacak bir şey yok, istisna edatının Arap dilinde, konulduğu
dilde anlamlarından biride nihayete delalet eder. Delalet ettiği zaman ve
mekanın nihayetine.
Dolayısıyla mana şöyledir
nihayet, en sonunda tekamül yolculuğunda imanda sebat eden, salih amel
işleyenleri kesinlikle bir ödül beklemektedir. Evet, felehüm ecrün ğayrü memnûn
kesintisiz bir ödül beklemektedir onları. Yani hem başa kakılmayan, ğayrü
memnun bu manaya gelir. Hem başa kakılmayan bir ödül, hem de kesintisi olmayan
bir ödül. Dolayısıyla illa nın manası burada delalet ettiği zaman ve mekanın
nihayetine delalet eder. Lokman/22 ayetinde de zaten bu manada kullanılmıştır.
Klasik yorumda tabii ki istisna manası verilir.
7-) Femâ yükezzibüke ba'dü Biddiyn;
Bundan
sonra dini (hakikat ve Sünnetullâh apaçık
ortada iken) sana yalanlattıracak ne olabilir?
(A.Hulusi)
7 - O
halde sana dîni ne tekzip ettirir? (Elmalı)
Femâ yükezzibüke ba'dü Biddiyn
öyleyse ey insan sana bu dini yalanlatan ne, neden bu dini yalanlıyorsun.
Burada ki diyn kelimesi anahtar bir kelime. Allah’a borçluluk bilinci diye
çeviriyorum ben bunu. Çünkü deyn kelimesinden türetiliyor. İslam İnned
Diyne 'indAllâhil İslâm. (A.İmran/19) Allah katında din İslam
olduğuna göre İslam’ı nasıl tarif ederiz en doğru? Fakir şöyle tarif eder.
Allah’a hakkını teslim etmenin yolunun, Allah’a kayıtsız şartsız teslim
olmaktan geçtiğini bilmektir. Müslüman da budur zaten. Allah’a hakkını teslim
etmek için, Allah’a kayıtsız şartsız teslim olmak İslam.
Bu durumda
şöyle anlamamız gerekmez mi bu ayeti; Femâ yükezzibüke ba'dü Biddiyn ey
insan Allah’ın hakkını yalanlamana sebep olan ne. Allah’ın hakkını neden
yalanlıyorsun. Evet, Allah’a borçlu olduğun gerçeğini neden yalanlıyorsun
şeklinde anlayabiliriz. Allah’a borçluyuz, hiçbir şey bize ait değil. Zaten
kredi ile doğduk, iki el, iki ayak, iki göz, iki dudak, iki kol ve akıl, her
aldığımız nefes, varlık, hayat her şeyimiz. Kim ödedi ki rabbimize bedelini. O
zaman biz borçlu doğduk. Peki Allah borcumuzu ödememizi mi istiyor? Borç borçla
ödenmez ki ödeyelim. Allah’a borcunu ödeyebilecek kimdir şu ter yüzünde.
O zaman ne istiyor? Borçlu
olduğumuzu itiraf etmemizi istiyor. Borcunu inkar etme ey insanoğlu ödemiş
sayayım. İşte bu.
8-) EleysAllâhu Biahkemilhakimiyn;
Allâh
hükmedenlerin en mükemmel hükmedeni değil mi? (A.Hulusi)
8 - Allah
«Ahkemülhâkimîn» değil mi? (Elmalı)
EleysAllâhu Biahkemilhakimiyn şimdi
söyle ey insan Allah hükmedenlerin en iyisi değil midir. Evet, şimdi söyle.
Önceki ayetle birlikte okursak ilahi değerler sistemini yalanlamak Allah’ın
yargısına karşı gelmek, onu reddetmek manasına gelir. Yani dini yalanlamak,
aynı zamanda din gününü yalanlamak. Din gününü yalanlamak ilahi yargıyı
yalanlamak, yani ilahi adaleti, adalet kelimesini Allah ile birlikte kullanmayı
pek istemiyorum. Çünkü adalet insana nispet edilir Kur’an ın tamamında. Allah’a
rahmet nispet edilir. Ama burada anlaşılması için kullandım, ilahi yargının en
ideal oluşunu yalanlamak manasına geliyor.
Peygamberimiz bu ayetleri her
okuyuşta Kur’an la diyaloga girerdi, sanki Kur’an la konuşur, sanki si fazla
Kur’an la konuşurdu ve Kur’an ın sorusuna cevap verirdi, çünkü bu bir soru. Belâ ya rab, ve ene ‘alâ zalike
mineşşahidiyn. Elbette ya rabbi, elbette sen hüküm verenlerin en iyisisin
ve ben de buna şahidim ya rabbi derdi. Bunu sadece namaz dışında mi yapardı? Hayır
namaz içinde de söylerdi. Bunu sadece bu surede mi? Hayır Kur’an da diyalog
isteyen tüm yerlerde Allah resulü rabbimizle konuşur gibi cevap verirdi. Demek
ki Kur’an ı okumak, yani hakkını vererek okumak, Allah ile diyaloga girmektir.
Rabbim Kur’an ı böyle okuyanlardan kılsın.
Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil
alemiyn
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan
Allah’a hamd’adır.
Tîn suresinin sonu.
Tîn suresini tolu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder