Duha suresinden sonra Şerh suresi
geliyor. 94. sure elimizde ki mushafta, fakat fakirin nüzul tertibinde 6.
sırayı ihraz ediyor. Adı, açan manasına geliyor, ferahlatan, gönül açan, yürek
açan. Bazı tefsirlerde inşirah ismiyle anılıyor Türkiye’de de İnşirah suresi
diye meşhur olmuş. Ama bu telmihen verilen bir ad, gerçekte adı şerh suresi
olmalı.
Surenin iniş zamanı tabii ki ilk
surelerden olduğu için Mekke de iniyor. Hatta Duha suresi ile ayrılmaz bir
biçimde yan yana duran bir sure. Dahası da var: Ata ve Ömer İbn. Abdülaziz bu
iki sureyi, duha ve şerh suresini besmelesiz olarak yan yana okur, yani ikisini
bir sayarlarmış. Buna da delil olarak Allah resulünün bir tek rekatta duha ve
şerh surelerini yan yana okuduğunu gösterirlermiş.
Yine şerh suresinin Elem neşrah leke sadrek ayetinin,
duha/6. ayetinde ki Elem yecidke yetiymen
fe âva ya atıf olduğunu düşünürlermiş. Oysa ki Elem yecidke yetiymen fe âva da ki
hitap zamiri gaip zamiri hüve yani yecidke, o seni buldu. Allah’a atfen
olan zamir gaip zamiri, O. Oysa ki Elem
neşrah leke sadrek te ki Allah’a atfen olan zamir biz yani 1. çoğul şahıs
zamiri. Onun için bu ikisi bir birine bir fiil atıf sayılamaz.
Dahası; Allah resulünün bir
rekatta iki sureyi okumasının tek örneği bu değil başka örnekleri de var.
Mesela Kafirun ve İhlas’ı da bir rekatta ikisini birden okurdu Allah resulü.
Daha başka örnekleri de var. Yani bunun bize verdiği ders bir rekatta iki sure
de üç sure de okunur mesajıdır. Yoksa bu iki surenin aynı olduğu anlamına
gelmez ki zaten bu konuda ittifak var. Tüm otoriteler bu iki sureyi ayrı ayrı
iki sure saymışlardır Duha ve şerh suresini.
Konusu motivasyon. Daha önce de
söylemiştim Hz. Peygamberi inşa eden bir sure şerh suresi ve teselli eden aynı
zamanda bir sure ve surenin zirvesi Feinne me'al 'usri yüsrâ, İnne me'al 'usri yüsrâ (5-6) her
zorlukla beraber bir kolaylık vardır, evet, evet her zorlukla beraber bir
kolaylık var olmaya devam edecektir şeklindeki ayetler ki bize ve tüm zamanlara
muhteşem bir ilahi müjdedir. Bu girizgâhtan sonra suremizin tefsirine
geçebiliriz.
1-) Elem neşrah leke sadrek;
Senin
göğsünü açmadık mı (darlığını genişletmedik mi)? (A.Hulusi)
1 -
Şerh etmedik mi senin için bağrını? (Elmalı)
Elem neşrah leke sadrek göğsünü açıp
seni ferahlatmadık mı. Bu ayeti kerimenin tefsiri sadedinde kadim bazı
tefsirlerimizde göğsü açmanın bir ameliyat operasyonu, yani bir cerrahi
operasyon olarak tanımlandığını görüyoruz ve bunun içinde Allah resulünün
küçüklüğünde melekler tarafından göğsünün açılıp kalbinin çıkarılıp yıkandıktan
sonra yerine konulup göğsünün tekrar dikilip kapatıldığı rivayetine
rastlıyoruz. Yani burada bu kıssadan anlaşılan bu ayette söylenilen şey bir
göğüs genişletme ve ferahlatma değil bir cerrahi operasyon olarak anlaşılması
lazım.
Fakat şu bir gerçek ki Elem neşrah leke
sadrek ayeti kerimesi aslında Kur’an da ki inşirahla ilgili diğer
ayetlerle birlikte okunduğunda bir cerrahi operasyonla alakasız, manevi bir
hususu dile getiriyor. Çünkü Hz. Musa’nın dilinden yanlış hatırlamıyorsam Tâhâ
suresinde ifade buyrulan Rabbişrah liy sadriy (Tâhâ/25) Rabbim göğsüme
genişlik ver
Ve yessirliy emriy ve işimi kolaylaştır duasında da Rabbişrah liy
sadriy aynı kelime kullanılıyor. Yani göğsüme genişlik ver yerine
göğsümü yar manasını veremeyiz ve Kur’an da başka yerdekullanımları da var
aslında. Ki, 5 ayrı yerde müsbet, menfi hepsi de Mekke de inen surelerde
kullanılıyor ve göğse nispetle kullanıldığı her yerde ister sadr, ister sudur.
İster tekil ister çoğul şeklinde gelsin hiç organ olarak kullanılmıyor.
Dolayısıyla biz bunu cerrahi bir
operasyona yorumlayamayız. Bize kadar zayıf rivayetlerle gelen bir takım sebebi
nüzül rivayetleri, bu ayetin manasını vermede herhangi bir delil ve mesned
teşkil edemezler. Çünkü Kur’an ın bütünü içerisinde bu kavramın kullanılış
şekli aynı; göğsün genişletilmesi hepimiz için geçerli olduğu gibi Allah resulü
için daha fazla geçerli idi. İnen ayetlerin ağılığı ve sorumluluğunun verdiği o
ağır mes’uliyet duygusuyla Allah resulünün göğsü daralıyordu. Yani vahyin
ağırlığı altında eziliyordu. Tabir caizse yer yüzünün en nazlım, en sakin, en
sessiz, en nazik, en nazenin insanına haydi bu mesajı al ve dünyaya ilan et.
Senin karşına tüm insanlık geçse de sen bu mesaj uğruna varlığını ada
deniliyordu.
Kolay mı? dostları, akrabaları,
yakınları, uzakları, şehri, hemşehrileri, civar yani düşman olmuşlardı. Oysa ki
Allah resulünün o güne kadar hiç düşmanı olmamıştı. Hiç kimseye bir şey
dememişti, hiç kimseyle takışmamıştı, hiç kimseyle kavgası olmamıştı. Böyle bir
bilgi bize kadar gelmiyor. Allah resulüne vahiy gelinceye kadar Allah resulünün
geçmiş hayatında herhangi bir tartışma, takışma, çatışma görmüyoruz. Kolay mı? İşte
göğsün daralması bunun içindi ve bu sure Allah resulüne bir müjde olarak indi,
göğsünü genişletiyordu.
[Ek bilgi; fena makamındaki
muvahhid, fani olduğu ve ayrıca fani olan da her şeye karşı bir darlık içinde
olduğu için Hak aracılığıyla halktan perdelenir. Çünkü yokluk, varlık kabul
etmez. Nitekim, fena makamından önce de, varlık kapasitesi dar olduğu, zati
İlahi varlığı kabul etmesine imkân olmadığı için de halk yüzünden Hak’tan
perdelenir.
Ama bağışlanmış Hakkani
varlıkla yaratılmaya döndürüldüğü ve tafsile döndüğü zaman, artık Hakkani bir
varlık olduğu için, göğsü, kalbi Hakk’ı da halkı da içine alır. İşte sadrın
yani göğsün, kalbin açılıp genişlemesi budur.M.İbn. Arabi-Te’vilât)]
[Ek bilgi-2; Göğsü açmak"
kelimesi Kur'an-ı Kerim'in neresinde kullanılmışsa orada kelimenin iki anlamı
söz konusudur.
Birincisi En'am suresi 125.
ayette olduğu gibidir. "Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun göğsünü
İslam'a açar." Zümer Suresi 22. ayette de şöyledir: "Allah'ın,
göğsünü İslam'a açtığı kimse Rabbinden bir nur üzerinde değil mi?" Bu iki
yerdeki "Şerh-i Sadr"dan kasıt, her çeşit zihin karışıklığından ve
tereddütten temiz olarak, yalnız İslam'ın hak yol olduğuna ve İslami akide,
ahlâk, kültür, medeniyet bütün ameller ve hidayetlerin kesinlikle hak olduğuna
mutmain olmaktır.
İkincisi, Şuara Suresi 12-13.
ayetlerde geçtiği şekildedir. Hz. Musa'ya nübüvvet verildiği ve Firavun'un
saltanatına gitmesi bildirdiği zaman Hz. Musa şöyle demiştir: "Rabb'im!
Ben onların beni yalanlayacaklarından korkuyorum. Göğsüm daralıyor."
Taha suresi 25-26. ayetlerde
Hz. Musa şöyle yalvarmıştır: "Rabbim! Göğsümü aç. Bana işimi
kolaylaştır." Burada "göğüs açmak"tan kasıt, nübüvvet gibi büyük
bir görevi yerine getirmek ve küfür güçlerine yapayalnız karşı çıkabilmek için
insanda cesaret bulunmadığında, ona cesaret verilmesidir. Bu öyle bir
cesarettir ki, insanın zor işe bile ne kadar zor olursa olsun tahammül
edebilmesi ve Nübüvvet görevini yerine getirebilmesi için ona kuvvet
verilmesidir.(Ebu-l.Al’â Mevdudi- Terfhimu’l Kur’an.]
[Ek bilgi-3; Bu âyette kalp yerine “sadr,
göğüs, gönül” ün kullanılması, vesvesenin ârız olduğu yerin göğüs, gönül olması
sebebiyledir.
“- İnsanların gönüllerine vesvese fısıldayanın, kötülüğe teşvik edenin şerrinden
Allah’a sığınırım.” (en-Nas 5)
Vesvesenin giderilmesi, yerine başka şeyin konması, hayrı davet eden
vesilelerle mümkündür ki, bu da gönlün hayırlı şeylere açılması, hayırla
genişletilip güçlendirilmesiyle mümkündür.
Kalp, aklın ve marifetin
yeridir. Kalbin barınağı göğüstür. Şeytan ve şeytan tıynetli ahlaksız azgınlar,
insanların gönlüne girerek akıl ve marifetin yeri olan kalbi sıkıştırmaya
çalışırlar. Kalp sıkıştırılınca insan itaatin lezzetini, İslam’ın tadını
alamaz. Göğüs, gönül genişletilip güçlendirildiği zamansa kalp de güçlenir ve
rahatlar.
Zarfın genişliği mazrufun
genişliğine sebep olur. Göğsün genişletilmesi, hal ve istikbalde, dünya ve
ahirette bütün hedefleri göstererek her güçlüğü yenecek büyük bir ruh ile
şaşkınlıktan hidayete, kederden sevince, sıkıntıdan genişliğe ermek, o güce
kavuşturulmaktır. Hüznü gidererek, sevinç verecek şeyleri idrak için bir açma
genişletmedir. Sıkıntıyı kaldıracak, gamı kederi dağıtacak geniş bir nefes
aldırma şeklindeki bir sebep, bir duygu, bir ilham ile insanda olmayan veya
insan tarafından bilinmeyen sevinci mucip bir şey ortaya çıkar ki, bu bir
kitabı açıklamak manasına gelen şerh gibidir. Bu mana, mübalağa için, kalbin
korunağı olan göğüste kullanılmıştır. Bir şeyin genişlemesi, zarfının da
genişlemesini gerektirir. Bu sebeple sevince, yayılma ve genişlik, zıddına da
sıkılma ve darlık denir. (A.Tekin
KUR’ÂN-ı KERİM TEFSİRİ -el-İNŞİRAH SÛRESİ)]
2-) Ve vada'nâ 'anke vizrek;
(Hakikati açarak beşeriyet)
yükünü senden almadık mı? (A.Hulusi)
2 - Ve
indirmedik mi senden o bârını? (Elmalı)
Ve vada'nâ 'anke vizrek ve sırtından
yükünü almadık mı. Vizr; yük, günah manasına da gelir eğer bağlamı öyle ise.
Vezir diyoruz, aslında sultanın yükünü alan kimse demektir. Yöneticinin yükünü
alan kimse demektir. Onun için burada vizr, yük manasına kullanılıyor. Sırtında
yükünü almadık mı.
3-) Elleziy enkada zahrek;
Ki o (-nun ağırlığı), senin
belini çatırdatmıştı! (A.Hulusi)
3 - Ki
zâr etmişti bütün zahrını? (Elmalı)
Elleziy enkada zahrek o yük ki senin
sırtını ikiye katlamıştı. Sırtına dağlardan ağır gelmişti.
Nasıl ağır gelmesin Lev enzelnâ hâzelKur'âne 'alâ cebelin leraeytehu hâşi'an
mutesaddi'an min haşyetillâh (Haşr(21)
yani vahyin dağa inmesi halinde dağların toz duman olacağını haber veren bu
ayet, vahyin insana inmesi durumunda insanın belini nasıl kütür kütür kütürdeteceğini
söylemiş olmuyor mu. Hele bu vahyin ilk muhatabı ise.
Tâ Hâ, Ma enzelna aleykel Kurâne liteşka
(Tâhâ/1-2) Tâhâ, biz Kur’an ı sana meşakkat verelim diye indirmedik. Sen
zorluk çekesin, acı çekesin zorlanasın, inleyesin diye indirmedik. Demek ki bir
taraftan mes’uliyetin, sorumluluğun ağırlığı, öbür taraftan da bu ağırlığı
hafifletmek için rabbimizin yardımları, yüreğinden tutması Allah resulünün biz
bunu görüyoruz. Şey’e bepni surete hudün
ve ahavatuha demişti. beni hud suresi ve kardeşleri ihtiyarlattı. Bir gün
Hz. Ebu Bekir Resulallah’a dönüp ya ResulAllah erken yaşlandın demişti de
cevabı böyle olmuştu. Beni Hud suresi ve arkadaşları ihtiyarlattı. Yani beni
Kur’an ihtiyarlattı.
Ne dersiniz hiç Kur’an la
ihtiyarladınız mı. Allah resulünü anlamaya ne dersiniz, sahi anlayabilir miyiz
acaba. Anlamaya çalışsak belki bir nebze anlarız da tam olarak anlayabileceğimizi
sanmıyorum. Tam olarak anlamak için onun hissettiği o ağır sorumluluğu
hissetmek lazım. Vahyin ağırlığı altında ezilen bir yürek lazım. Rabbiyle
konuşuyor olmanın getirdiği o mesuliyeti hissetmek lazım. İnsanlığı sırtlanmak
lazım, insanlığı yeniden doğurmak lazım, Allah’ın kullarını cehenneme koşarken
görüp onların önünü kesmek için kalkan olmanın ağırlığını hissetmek lazım. Yer
yüzünde bir insanı hidayete erdirmenin, yer yüzünün tamamını fethetmekten daha
evla olduğunu söyleyen Allah resulü işte bunu fark etmişti, bunu söylüyordu
aslında Lealleke bahı'un nefseke ella yekûnu mu'miniyn.
(Şû’arâ/3) Mü’min olmuyorlar diye neredeyse kendini helak edeceksin
diyor Kur’an. Bu nasıl bir sorumluluktu Allah’ım, bu nasıl ağır bir sorumluluk
bilinciydi. İşte takva bu, takva gerçekten de bu.
Devam ediyor b sayfasına geçiniz
İnşirah suresini toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Selamın aleykum . Allah razı olsun dosyayı göndermişsiniz . Fakat malesef bilgisayarım dosyayı açmadı .Benim bilgisayarım mac . Ne yapacağımı bilmiyorum . Bu konularda bi malumatım yok . yardımcı olabilirseniz minnettar olurum. Allah'a emanet olun.
YanıtlaSilMerhaba. Oldukça geç okudum Kusura bakmayın. Genelde yorumlar worpress sayfama yapıdığı için buraya beklemiyordum. Bilgisayarınız Mac ise rar programını Mac formatında yüklemeniz gerekiyor. Veya Mac olmayan bir bilgisayarda açıp sizinkine aktarmanız gerekiyor. Esen kalın, Allah'a emanet olun.
Sil