11 Eylül 2014 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. LEYL SURESİ (01-04) (192-B)a






Değerli Kur’an dostları şimdi tefsirini yapacağım sure Leyl suresi. Leyl suresi elimizde ki mushafta 92. sırada yer alıyor. Sureye adını veren ayet, ilk ayet, gece manasına geliyor. Velleyli izâ yağşâ gece, fakat demiştim ki Kur’an ın hiçbir yerinde mücerret olarak, yalın kat geceye yemin edilmez. Çünkü gece tek başına var bir şey değil ki, gece ışığın yokluğu halidir. Karanlık ışığın yokluğu hali onun için geceden korkmamız istenmiyor.

Aslında geceye yemin edilmesinin bir başka nüktesi daha var. Vahyin ilk muhatabı olan cahiliye insanı geceyi şer ilahı gibi tasavvur diyordu. Tüm kötülüklerin gece geldiğini düşünüyorlardı. Şeytanların, cinlerin, gulyabanilerin, düşmanın, şunun bunun hep gece musallat olduğunu düşünüyorlardı. Bu yüzden geceye bir tür şer ilahı rolü yüklemişti cahiliye insanı. Kur’an; gecenin de Allah’ın mahluku olduğunu ima ediyor. Yani geceyi ilahlaştırmayın, şeytanlaştırmayın, Allah’ın rakibi gibi görmeyin. Dolayısıyla geceye müstakil bir anlam yüklemeyin, Allah’tan bağımsızlaştırmayın geceyi. Gecenin de rabbi Allah, gündüzün de rabbi Allah. Zaten yemin edilen şey rabbi Allah olduğu için yemin edilir. Yani yemin eden rabdir, yemin edilen ise o rabbin kuludur, mahlukudur, yaratığıdır. Onun için Allah yarattı korkacaksanız Allah’tan korkun, çekinecekseniz Allah’tan çekinin, sakınacaksanız Allah’tan sakının. Niye kendi kendinize şer ilahları icat ediyorsunuz zımnen demeye gelir aslında geceye yeminler.

Bu sureyi Medeni sayanlar da olmuş, yani Medine de nazil olduğunu söyleyenler ki onlar 5 – 10 ayetleri arasında ki pasajın sebebi nüzül rivayetlerinden yola çıkarak Medine de nazil olduğunu söylemişler. Bu doğru değil, sebebi nüzül rivayetleri bize surenin zamanını göstermez. Çünkü sebebi nüzül rivayetlerinde feenzelallahu fiy keza Allah bunu şu olay üzerine indirdi diye gelen rivayetlerde aslında o sureyle anlatılan olay arasında ki zamansal sıralama ifade edilmiş olmaz. Sahabenin bir tavrıdır, tarzıdır bu, aslında muhteşem bir tarzdır.

Ne ifade eder peki? Kur’an ın her an iniyormuş gibi inanılan bir metin olduğunu ifade eder. Yani Kur’an o ayet, o pasaj indikten 10 sene sonraki olayı bu ayet bunun üzerine nazil oldu diye nakledebilir sahabe. Burada zaman nakledilmemektedir bize. Bize bu ayet bu çerçeve de anlaşılmalıdır. Bu olay bu ayeti açıklayan bir olaydır şeklinde anlaşılmalıdır.

Biz de sahabenin bu tavrına ve tarzına bakarak şöyle diyebilir miyiz? Bazen Kur’an ı açıyoruz, okuduğumuz ayet sanki bize sesleniyor, hayret ediyoruz. O andaki ruh halimizi tıpatıp tasvir ediyor. Veya o anda içinde bulunduğumuz problemin çözümü o ayette. Şaşırıyoruz birden bire. Aman ya rabbi diyoruz ve şöyle diyebiliyoruz; İşte bu ayetin veya bu pasajın veya bu surenin sebebi nüzulü benim. Sana nazil olduysa sebebi nüzulü sensin, hepimiziz. Kur’an ın sebebi nüzulü insanlıktır, insanlığın farklı durumlarıdır. Biz üstümüze alınırsak, sebebi nüzulü biziz dersek Kur’an da kendisini bize mal eder. Bizi de Kur’an benimser ve bize yeniden nazil olur. Hani işi bilen tüm ulemanın dediği gibi; Kur’an ı sana nazil oluyormuş gibi oku derler ya, işte öyle okumanın bir yolu da ben bu ayetin, ben bu surenin, ben bu Kur’an ın sebebi nüzulüyüm diye bakmaktır. Dolayısıyla bu Leyl suresinin 5 – 10. ayetleri arasında anlatılan hadisenin sebebi nüzulünden yola çıkarak bu surenin Medine de indiğini söylemek hiçte isabetli olmaz.

‘Alâ ile Fecr sureleri arasında inmiştir, Leyl suresi 21 ayettir ve surede anlatılan özellikle insanın malla, insanın servetle sınanmasıdır. Yani servet tasavvurumuzu inşa eder bu sure. İnsan servetin kulu değil efendisi olmaya çağırılır. Servetinize nasıl baktığınız size öğütlenir. Aslında malım dediğiniz şeyin sizin malınız mı, yoksa siz onun malı mı olduğunuz sorulmaktadır. Malınızın süvarisi misiniz yoksa malınız sizin sırtınıza binen süvariniz mi? Mal insan ilişkisinin, Allah – insan ilişkisini belirlediği vurgulanır bu surede. Yani servete bakış açımızın Allah’a bakış açımızdan bağımsız olmadığı vurgulanır. Eğer serveti bir emanet değil de bir mülkiyet, Allah’tan bağımsız bir şeymiş gibi algılarsak, Allah ile ilişkimizi kötü yönde etkileyeceğini söyler bu sure ve bu sure daha çok şey söyler. Bakalım surenin mübarek dudaklarına kulaklarımızı dayayalım ne diyor, neler söylüyor.

[Ek bilgi; BİR RİVAYET
Ebu Dahdah isimli zatın Medine’de bir bahçesi varmış. Hurmalar bahçe duvarından dışarı sarkar ve bu zât yoldan geçen insanların, çocukların bu hurmalardan yemesini engellermiş. Çocukların eline aldıkları hurmaları zorla ellerinden alır, hattâ ağızlarındakini bile zorla çıkarırmış. Bu kadar cimri bir adammış.
Allah’ın Resûlü onu yanına çağırarak birkaç kez ikaz etmiş. Böyle yapmasan iyi olur demiş. Bu bahçenin de, senin de sahibin Allah’tır. Allah onu sana kendine, ehline ve çevrendeki Allah kullarına harcayasın, yediresin diye verdi. Onu Allah kullarından esir-geme ki mülkün sahibinin Allah olduğu inancın açığa çıksın buyurmuş. Ama yine de adam: “Ben bu bahçeyi çok seviyorum ve ondan birilerinin yemesini istemiyorum” diyerek aynı şeyi yapmaya devam etmiş.
Yine bir defasında Allah’ın Resûlü adamı huzuruna çağırır ve ona yine nasihat eder ve der ki: Eğer bundan, bu cimrilikten vazgeçer ve onu insanlara, çocuklara ikram edersen karşılığında cennet var der. Yapacağı infakın ve ikramın karşılığında ona cennet vaad eder. Ama adam yine anlamaz. Yine kıskanır bahçeyi Allah kullarından.
Aynı mecliste Rasulullah efendimizin ona verdiği bu müjdeyi işiten bir sahâbe arkasından ona  yetişir ve şöyle der: Yahu duymadın mı? Allah’ın Resûlü böyle yaparsan sana cennet var dedi? diye ikaz eder. Adam der ki, yahu iyi anladık ama ben bu bahçeyi çok seviyorum. Ona olan sevgim onu başkalarından kıskanmama sebep oluyor deyince, adamın bu işten vazgeçmediğini gören o sahâbe Rasulullaha gelir ve şöyle der:
Ey Allah’ın Resûlü demin Ebu Dahdaha o bahçenin karşılığında cennet var dedin değil mi? Evet der Rasulullah. Peki ey Allah’ın Resûlü aynı şeyi ben yapsam, yâni o bahçeyi ben satın alıp ona tavsiye ettiğin şeyi ben yapsam bana da cennet var mı? Allah’ın Resûlü: Evet sana da var deyince hemen Sahâbe gitti onu satın aldı ve meyvesini Müslümanlara vakfediverdi.(Besâiru’l Kur’an- Ali Küçük)]



Rahman, Rahıym olan Allah adına.


1-) Velleyli izâ yağşâ;

Kasem ederim örttüğü vakit geceye, (A.Hulusi)

01 - Kasem olsun bürürken o geceye. (Elmalı)


Velleyli izâ yağşâ çepeçevre kuşatıp, tamamıyla bürüyüp örten gece şahit olsun. Bu sure de kasem “vav” ıyla başladı 16 sure gibi kendi benzeri. Kasem “vav” ıyla başlayan 16 surede de şöyle bir üslup görüyoruz. Yemin “vav” ıyla başlayan surelerde kendisiyle yemin edilenler somut, müşahhas, fiziki şeyler. Kendisine yemin edilen, yani yeminin cevabı olan ve muksemun aleyh olan unsurlar ise soyup metafizik manevi değerler. Dolayısıyla bunu hiç aklımızdan uzak tutmuyoruz. Zaten yeminler başlı başına bir uyarı.

Allah şahit oluyor, Allah’a şahit oluyor. Gece Allah’a şahittir, geceye de biz şahidiz, gece de bize şahittir. Paralel ve çapraz şahadetler. Şahitlik Kur’an vahyinin en temel kavramlarından biridir. Tüm yeminlerin temelinde şahitlik vardır. Çünkü insan bu aleme sahip olmak için değil şahit olmak için gelmiştir. Bu sure de zaten ey insan sen bu cihana sahip olmak için gelmedin, dikkat et sahip olmak için değil şahit olmak için geldin. O zaman şahit misin, sana şahit olanlar var sen kendine şahit misin bak bakalım dercesine biz şahadeti öğretmektedir. Velleyli izâ yağşâ da, Leyl suresinin ilk ayeti de bunu öğretir aslında. Bürüyüp, kuşatıp örten gece şahit olsun.

Günahı işlemeyi geceye bırakanlar gece de şahittir unutmayın. Allah’tan kaçıracağınızı sanıyorsanız kaçıramazsınız, gece şahittir ve bir gün de gelecek  kendisinde olan biteni bir bir aktaracaktır.


2-) Vennehari izâ tecellâ;

Parlayıp açığa çıktığında gündüze, (A.Hulusi)

02 - Ve açıldığı zaman o gündüze. (Elmalı)


Vennehari izâ tecellâ ve gecenin kuşatmasını yarıp ortaya çıkan gündüz şahit olsun. İzâ tecellâ; Tecelli eden gündüz şahit olsun. Demek ki gündüzün geceyi yarıp çıkması, aslında her gece iki gündüz arasındadır sözünü tasdik eden bir ifade. Çünkü gündüz doğuma benzer doğum vakti geldiğinde doğacak çocuğu kimse durduramaz. Onun için gündüzler esastır, geceler ferdir. Geceyi asıl sanmayın ey mü’minler, gece gibi olan küfrün, nifakın, şirkin, cehaletin karanlığını sizi yıldıran bir şey olarak görmeyin. Yani sizi korkutmasın, siz bir ışık olun. İmanla, irfanla, hikmetle, vahiyle, gayretle, himmetle, hizmetle o geceyi aydınlatın. Siz gecenin ayı olun. Tutun ki gece, gecedir ama siz eğer vahiy güneşine dönük olarak yaşarsanız, vahiy güneşinden aldığınız ışıkla geceyi aydınlatır yolunuzu seçersiniz, yolunuzu kaybetmezsiniz. Çünkü ay gecenin rehberidir. Şu dünya hayatının gecesinde size Allah rehber olarak vahyi göndermiştir. O zaman vahyin ışığını, Allah’a ulaşan yolu kaybetmemek için bir rehber olarak Kullanın.


3-) Ve ma halekazzekere vel'ünsâ;

Erkeği ve dişiyi (etken ve edilgeni) yaratana ki, (A.Hulusi)

03 - Ve erkeği dişiyi yaratana. (Elmalı)


Ve ma halekazzekere vel'ünsâ 3. unsur, evet Ve ma halekazzekere vel'ünsâ erkek ve dişinin yaratılışı şahit olsun.  “ma” ya yine elleziy manası da verebiliriz; erkek ve dişiyi yaratan şahit olsun da diyebiliriz. Ama burada bağlama en uygun olan mevsule manasıdır erkek ve dişinin yaratılışı şahit olsun.

[Ek bilgi; Bu ikisinin bir araya gelmesinden de Rahman’ın arşı olan kalbin varlığı zuhur ediyor. Çünkü bu ikisinin bir araya gelmesinden zuhur eden kalbin iki yüzü vardır; ruha bakan yüzüne “Fuad” denir, irfanı, hakikâtleri bununla algılar. Bir yüzüne de “Sadr” denir, bununla da sırları muhafaza eder. Manalar burada somutlaşır. Kudreti büyük; kadir, hikmeti göz kamaştırıcı hakim “erkeği…” yani ruhu “ ve dişiyi” yani nefsi yarattı, işte bunlardan da kalp doğdu. (M. İbn. Arabi-Te’vilât)]



4-) İnne sa'yeküm leşetta;

Muhakkak ki çalışmanız, elbette farklı amaçlara dönüktür. (A.Hulusi)

04 - Ki sizin sa'yiniz dağınıktır. (Elmalı)


İnne sa'yeküm leşetta işte cevabı geldi muksemun aleyh geldi. Peki bütün bu yeminlerden maksat ne ya rabbi? Bize neyi söyleyeceksin. Bu kadar yemin ettin, dikkatimizi çektin, dikkatimizi topladın, bizi hazır hale getirdin, zihnimiz kıyama kalktı, lebbeyk ya rabbi dedi, kalbimiz açıldı ve buyur ya rabbi dedi, ne buyuracaksın ya rabbi? İşte şunu İnne sa'yeküm leşetta ey insanlık (zımnen tabi ki Ey insanlık) sizin çabanız nedenleri ve sonuçları açısından farklı farklıdır. O nedenlerin ve sonuçlarının da parantez içi  açılım olduğunu söyleyeyim. Aslında İnne sa'yeküm leşetta sizin çabanız farklı farklıdır. Fakat fahvel hitab, sözün geliminden biz bunu anlıyoruz. Sizin çabanızın gayretinizin ortaya koyduğunuz her şeyin nedenleri ve sonuçları ayrıdır. Nedenlerine bağımlı olarak sonuçları da farklıdır aslında. Nedenlerine, niyetlerine bağlı olarak sonuçları da farklıdır. İnnemel-a'mâlü bin-niyyât ı adeta tefsir eden veya İnnemel-a'mâlü bin-niyyât ın tefsiri olduğu bir ayet bu.

Peki bunu nasıl anlayacağız? Farklılık Allah’ın yasasıdır diye anlayabiliriz. Evet, farklılık Allah’ın yasasıdır. Tıpkı bu ayetten önceki ayetler gibi, erkeklik ve dişilik bir farklılıktır, yasadır. Biri olmadan diğeri olmaz. Yine gece ve gündüz velleyl, vennehar işte farklılıktır, Allah’ın yasasıdır. Adeta vahyin ilk muhatabı olan Allah resulünün veya vahyin tüm muhataplarının, bizlerin içinden bazılarının aklına gelen; Ya rabbi insanlığı sen yarattın. Niye insanın kötülük işlemesine izin verdin demiş gibi, ona cevap gibi duruyor.

Farklılık insanlığın yasasıdır. Veya ya rabbi tamam, imanı var ettin de küfrü niye var ettin. Sevabı var ettin de günahı niye var ettin, günaha niye izin verdin. Tamam ya rabbi, hak ortada fakat batıla niye izin verdin. İşte bütün bu suallerin ve buna benzer suallerin cevabı bu. Çünkü bu yasadır. Batıl olmadan hakkın, karanlık olmadan aydınlığın, gece olmadan gündüzün, kötü olmadan iyinin, günah olmadan sevabın, cehennem olmadan cennetin değerini bilemezdiniz, takdir edemezdiniz. Kaldı ki insan iradeli bir varlık. İradesiyle eğer kazanacaksa mutlaka alternatif gerekiyor. Çünkü irade alternatiflerle kullanılan bir şeydir. Alternatifin olmadığı yerde iradeden söz edilemez. Allah yarattığı iradeye saygı duymasında kim duysun.

İşte burada İnne sa'yeküm leşetta bunu veriyor. Yani yaptığınız şeylerin, gayretlerinizin sebepleri ve sonuçları farklı farklıdır. Farklı sebeplerine farklı sonuçlar elde eder manası ki, zaten kendisinden sonraki ayetler de bunu te’yid ediyor.

[Ek bilgi; çalışmalarınız, amelleriniz “muhakkak” yani ilahi sistemin gereğince türlü türlüdür. Bazılarınız ruh cihetine kapılır, nur tarafı galip geldiği için hayra yönelir. Bazılarınız da nefis tarafına meyleder, zulmet tarafı ağır bastığı için kötülüğe dalar. (M. İbn. Arabi-Te’vilât)]

Devam ediyor b sayfasına geçiniz.
Leyl suresini toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder