Değerli Kur’an dostları
şimdi tefsirini yapacağım sure Leyl suresi. Leyl suresi elimizde ki mushafta
92. sırada yer alıyor. Sureye adını veren ayet, ilk ayet, gece manasına
geliyor. Velleyli
izâ yağşâ gece, fakat demiştim ki Kur’an ın hiçbir yerinde mücerret
olarak, yalın kat geceye yemin edilmez. Çünkü gece tek başına var bir şey değil
ki, gece ışığın yokluğu halidir. Karanlık ışığın yokluğu hali onun için geceden
korkmamız istenmiyor.
Aslında geceye yemin edilmesinin
bir başka nüktesi daha var. Vahyin ilk muhatabı olan cahiliye insanı geceyi şer
ilahı gibi tasavvur diyordu. Tüm kötülüklerin gece geldiğini düşünüyorlardı.
Şeytanların, cinlerin, gulyabanilerin, düşmanın, şunun bunun hep gece musallat
olduğunu düşünüyorlardı. Bu yüzden geceye bir tür şer ilahı rolü yüklemişti
cahiliye insanı. Kur’an; gecenin de Allah’ın mahluku olduğunu ima ediyor. Yani
geceyi ilahlaştırmayın, şeytanlaştırmayın, Allah’ın rakibi gibi görmeyin. Dolayısıyla
geceye müstakil bir anlam yüklemeyin, Allah’tan bağımsızlaştırmayın geceyi.
Gecenin de rabbi Allah, gündüzün de rabbi Allah. Zaten yemin edilen şey rabbi
Allah olduğu için yemin edilir. Yani yemin eden rabdir, yemin edilen ise o
rabbin kuludur, mahlukudur, yaratığıdır. Onun için Allah yarattı korkacaksanız
Allah’tan korkun, çekinecekseniz Allah’tan çekinin, sakınacaksanız Allah’tan
sakının. Niye kendi kendinize şer ilahları icat ediyorsunuz zımnen demeye gelir
aslında geceye yeminler.
Bu sureyi Medeni sayanlar da
olmuş, yani Medine de nazil olduğunu söyleyenler ki onlar 5 – 10 ayetleri
arasında ki pasajın sebebi nüzül rivayetlerinden yola çıkarak Medine de nazil
olduğunu söylemişler. Bu doğru değil, sebebi nüzül rivayetleri bize surenin
zamanını göstermez. Çünkü sebebi nüzül rivayetlerinde feenzelallahu fiy keza Allah bunu şu olay üzerine indirdi diye
gelen rivayetlerde aslında o sureyle anlatılan olay arasında ki zamansal
sıralama ifade edilmiş olmaz. Sahabenin bir tavrıdır, tarzıdır bu, aslında
muhteşem bir tarzdır.
Ne ifade eder peki? Kur’an ın her
an iniyormuş gibi inanılan bir metin olduğunu ifade eder. Yani Kur’an o ayet, o
pasaj indikten 10 sene sonraki olayı bu ayet bunun üzerine nazil oldu diye
nakledebilir sahabe. Burada zaman nakledilmemektedir bize. Bize bu ayet bu
çerçeve de anlaşılmalıdır. Bu olay bu ayeti açıklayan bir olaydır şeklinde
anlaşılmalıdır.
Biz de sahabenin bu tavrına ve
tarzına bakarak şöyle diyebilir miyiz? Bazen Kur’an ı açıyoruz, okuduğumuz ayet
sanki bize sesleniyor, hayret ediyoruz. O andaki ruh halimizi tıpatıp tasvir
ediyor. Veya o anda içinde bulunduğumuz problemin çözümü o ayette. Şaşırıyoruz
birden bire. Aman ya rabbi diyoruz ve şöyle diyebiliyoruz; İşte bu ayetin veya
bu pasajın veya bu surenin sebebi nüzulü benim. Sana nazil olduysa sebebi
nüzulü sensin, hepimiziz. Kur’an ın sebebi nüzulü insanlıktır, insanlığın
farklı durumlarıdır. Biz üstümüze alınırsak, sebebi nüzulü biziz dersek Kur’an
da kendisini bize mal eder. Bizi de Kur’an benimser ve bize yeniden nazil olur.
Hani işi bilen tüm ulemanın dediği gibi; Kur’an ı sana nazil oluyormuş gibi oku
derler ya, işte öyle okumanın bir yolu da ben bu ayetin, ben bu surenin, ben bu
Kur’an ın sebebi nüzulüyüm diye bakmaktır. Dolayısıyla bu Leyl suresinin 5 –
10. ayetleri arasında anlatılan hadisenin sebebi nüzulünden yola çıkarak bu
surenin Medine de indiğini söylemek hiçte isabetli olmaz.
‘Alâ ile Fecr sureleri arasında
inmiştir, Leyl suresi 21 ayettir ve surede anlatılan özellikle insanın malla,
insanın servetle sınanmasıdır. Yani servet tasavvurumuzu inşa eder bu sure.
İnsan servetin kulu değil efendisi olmaya çağırılır. Servetinize nasıl
baktığınız size öğütlenir. Aslında malım dediğiniz şeyin sizin malınız mı,
yoksa siz onun malı mı olduğunuz sorulmaktadır. Malınızın süvarisi misiniz
yoksa malınız sizin sırtınıza binen süvariniz mi? Mal insan ilişkisinin, Allah
– insan ilişkisini belirlediği vurgulanır bu surede. Yani servete bakış
açımızın Allah’a bakış açımızdan bağımsız olmadığı vurgulanır. Eğer serveti bir
emanet değil de bir mülkiyet, Allah’tan bağımsız bir şeymiş gibi algılarsak,
Allah ile ilişkimizi kötü yönde etkileyeceğini söyler bu sure ve bu sure daha
çok şey söyler. Bakalım surenin mübarek dudaklarına kulaklarımızı dayayalım ne
diyor, neler söylüyor.
[Ek bilgi; BİR RİVAYET
Ebu
Dahdah isimli zatın Medine’de bir bahçesi varmış. Hurmalar bahçe
duvarından dışarı sarkar ve bu zât yoldan geçen insanların, çocukların bu
hurmalardan yemesini engellermiş. Çocukların eline aldıkları hurmaları zorla
ellerinden alır, hattâ ağızlarındakini bile zorla çıkarırmış. Bu kadar cimri
bir adammış.
Allah’ın Resûlü onu yanına
çağırarak birkaç kez ikaz etmiş. Böyle yapmasan iyi olur demiş. Bu bahçenin de,
senin de sahibin Allah’tır. Allah onu sana kendine, ehline ve çevrendeki Allah
kullarına harcayasın, yediresin diye verdi. Onu Allah kullarından esir-geme ki
mülkün sahibinin Allah olduğu inancın açığa çıksın buyurmuş. Ama yine de adam:
“Ben bu bahçeyi çok seviyorum ve ondan birilerinin yemesini istemiyorum”
diyerek aynı şeyi yapmaya devam etmiş.
Yine bir defasında Allah’ın
Resûlü adamı huzuruna çağırır ve ona yine nasihat eder ve der ki: Eğer bundan,
bu cimrilikten vazgeçer ve onu insanlara, çocuklara ikram edersen karşılığında
cennet var der. Yapacağı infakın ve ikramın karşılığında ona cennet vaad eder.
Ama adam yine anlamaz. Yine kıskanır bahçeyi Allah kullarından.
Aynı mecliste Rasulullah
efendimizin ona verdiği bu müjdeyi işiten bir sahâbe arkasından ona yetişir ve şöyle der: Yahu duymadın mı?
Allah’ın Resûlü böyle yaparsan sana cennet var dedi? diye ikaz eder. Adam der
ki, yahu iyi anladık ama ben bu bahçeyi çok seviyorum. Ona olan sevgim onu
başkalarından kıskanmama sebep oluyor deyince, adamın bu işten vazgeçmediğini
gören o sahâbe Rasulullaha gelir ve şöyle der:
Ey Allah’ın Resûlü demin Ebu
Dahdaha o bahçenin karşılığında cennet var dedin değil mi? Evet der Rasulullah.
Peki ey Allah’ın Resûlü aynı şeyi ben yapsam, yâni o bahçeyi ben satın alıp ona
tavsiye ettiğin şeyi ben yapsam bana da cennet var mı? Allah’ın Resûlü: Evet
sana da var deyince hemen Sahâbe gitti onu satın aldı ve meyvesini Müslümanlara
vakfediverdi.(Besâiru’l Kur’an- Ali Küçük)]
Rahman, Rahıym
olan Allah adına.
1-) Velleyli izâ
yağşâ;
Kasem ederim örttüğü vakit geceye, (A.Hulusi)
01 - Kasem olsun bürürken o geceye. (Elmalı)
Velleyli izâ yağşâ
çepeçevre kuşatıp, tamamıyla bürüyüp örten gece şahit olsun. Bu sure de kasem
“vav” ıyla başladı 16 sure gibi kendi benzeri. Kasem “vav” ıyla başlayan 16
surede de şöyle bir üslup görüyoruz. Yemin “vav” ıyla başlayan surelerde
kendisiyle yemin edilenler somut, müşahhas, fiziki şeyler. Kendisine yemin
edilen, yani yeminin cevabı olan ve muksemun
aleyh olan unsurlar ise soyup metafizik manevi değerler. Dolayısıyla bunu
hiç aklımızdan uzak tutmuyoruz. Zaten yeminler başlı başına bir uyarı.
Allah şahit
oluyor, Allah’a şahit oluyor. Gece Allah’a şahittir, geceye de biz şahidiz,
gece de bize şahittir. Paralel ve çapraz şahadetler. Şahitlik Kur’an vahyinin
en temel kavramlarından biridir. Tüm yeminlerin temelinde şahitlik vardır.
Çünkü insan bu aleme sahip olmak için değil şahit olmak için gelmiştir. Bu sure
de zaten ey insan sen bu cihana sahip olmak için gelmedin, dikkat et sahip
olmak için değil şahit olmak için geldin. O zaman şahit misin, sana şahit
olanlar var sen kendine şahit misin bak bakalım dercesine biz şahadeti
öğretmektedir. Velleyli
izâ yağşâ da, Leyl suresinin ilk ayeti de bunu öğretir aslında.
Bürüyüp, kuşatıp örten gece şahit olsun.
Günahı işlemeyi
geceye bırakanlar gece de şahittir unutmayın. Allah’tan kaçıracağınızı
sanıyorsanız kaçıramazsınız, gece şahittir ve bir gün de gelecek kendisinde olan biteni bir bir aktaracaktır.
2-) Vennehari izâ
tecellâ;
Parlayıp açığa çıktığında gündüze, (A.Hulusi)
02 - Ve açıldığı zaman o gündüze. (Elmalı)
Vennehari izâ
tecellâ ve gecenin kuşatmasını yarıp ortaya çıkan gündüz şahit
olsun. İzâ tecellâ; Tecelli eden gündüz şahit olsun. Demek ki gündüzün geceyi
yarıp çıkması, aslında her gece iki gündüz arasındadır sözünü tasdik eden bir
ifade. Çünkü gündüz doğuma benzer doğum vakti geldiğinde doğacak çocuğu kimse
durduramaz. Onun için gündüzler esastır, geceler ferdir. Geceyi asıl sanmayın
ey mü’minler, gece gibi olan küfrün, nifakın, şirkin, cehaletin karanlığını
sizi yıldıran bir şey olarak görmeyin. Yani sizi korkutmasın, siz bir ışık
olun. İmanla, irfanla, hikmetle, vahiyle, gayretle, himmetle, hizmetle o geceyi
aydınlatın. Siz gecenin ayı olun. Tutun ki gece, gecedir ama siz eğer vahiy
güneşine dönük olarak yaşarsanız, vahiy güneşinden aldığınız ışıkla geceyi
aydınlatır yolunuzu seçersiniz, yolunuzu kaybetmezsiniz. Çünkü ay gecenin
rehberidir. Şu dünya hayatının gecesinde size Allah rehber olarak vahyi
göndermiştir. O zaman vahyin ışığını, Allah’a ulaşan yolu kaybetmemek için bir
rehber olarak Kullanın.
3-) Ve ma
halekazzekere vel'ünsâ;
Erkeği ve dişiyi (etken ve
edilgeni) yaratana ki, (A.Hulusi)
03 - Ve erkeği dişiyi yaratana. (Elmalı)
Ve ma halekazzekere
vel'ünsâ 3. unsur, evet Ve ma halekazzekere vel'ünsâ erkek ve dişinin yaratılışı şahit olsun. “ma” ya yine elleziy manası da verebiliriz;
erkek ve dişiyi yaratan şahit olsun da diyebiliriz. Ama burada bağlama en uygun
olan mevsule manasıdır erkek ve dişinin yaratılışı şahit olsun.
[Ek
bilgi; Bu ikisinin bir araya gelmesinden de Rahman’ın arşı olan kalbin varlığı
zuhur ediyor. Çünkü bu ikisinin bir araya gelmesinden zuhur eden kalbin iki
yüzü vardır; ruha bakan yüzüne “Fuad” denir, irfanı, hakikâtleri bununla
algılar. Bir yüzüne de “Sadr” denir, bununla da sırları muhafaza eder. Manalar
burada somutlaşır. Kudreti büyük; kadir, hikmeti göz kamaştırıcı hakim
“erkeği…” yani ruhu “ ve dişiyi” yani nefsi yarattı, işte bunlardan da kalp
doğdu. (M. İbn. Arabi-Te’vilât)]
4-) İnne sa'yeküm
leşetta;
Muhakkak ki çalışmanız, elbette farklı amaçlara dönüktür.
(A.Hulusi)
04 - Ki sizin sa'yiniz dağınıktır. (Elmalı)
İnne sa'yeküm
leşetta işte cevabı geldi muksemun aleyh
geldi. Peki bütün bu yeminlerden maksat ne ya rabbi? Bize neyi söyleyeceksin.
Bu kadar yemin ettin, dikkatimizi çektin, dikkatimizi topladın, bizi hazır hale
getirdin, zihnimiz kıyama kalktı, lebbeyk ya rabbi dedi, kalbimiz açıldı ve
buyur ya rabbi dedi, ne buyuracaksın ya rabbi? İşte şunu İnne sa'yeküm
leşetta ey insanlık (zımnen tabi ki Ey
insanlık) sizin çabanız nedenleri ve sonuçları açısından farklı farklıdır. O
nedenlerin ve sonuçlarının da parantez içi
açılım olduğunu söyleyeyim. Aslında İnne sa'yeküm leşetta sizin çabanız farklı farklıdır. Fakat fahvel hitab, sözün
geliminden biz bunu anlıyoruz. Sizin çabanızın gayretinizin ortaya koyduğunuz
her şeyin nedenleri ve sonuçları ayrıdır. Nedenlerine bağımlı olarak sonuçları
da farklıdır aslında. Nedenlerine, niyetlerine bağlı olarak sonuçları da
farklıdır. İnnemel-a'mâlü
bin-niyyât ı adeta tefsir eden veya İnnemel-a'mâlü
bin-niyyât ın tefsiri olduğu bir ayet bu.
Peki bunu nasıl
anlayacağız? Farklılık Allah’ın yasasıdır diye anlayabiliriz. Evet, farklılık
Allah’ın yasasıdır. Tıpkı bu ayetten önceki ayetler gibi, erkeklik ve dişilik
bir farklılıktır, yasadır. Biri olmadan diğeri olmaz. Yine gece ve gündüz
velleyl, vennehar işte farklılıktır, Allah’ın yasasıdır. Adeta vahyin ilk muhatabı
olan Allah resulünün veya vahyin tüm muhataplarının, bizlerin içinden
bazılarının aklına gelen; Ya rabbi insanlığı sen yarattın. Niye insanın kötülük
işlemesine izin verdin demiş gibi, ona cevap gibi duruyor.
Farklılık
insanlığın yasasıdır. Veya ya rabbi tamam, imanı var ettin de küfrü niye var
ettin. Sevabı var ettin de günahı niye var ettin, günaha niye izin verdin.
Tamam ya rabbi, hak ortada fakat batıla niye izin verdin. İşte bütün bu
suallerin ve buna benzer suallerin cevabı bu. Çünkü bu yasadır. Batıl olmadan
hakkın, karanlık olmadan aydınlığın, gece olmadan gündüzün, kötü olmadan
iyinin, günah olmadan sevabın, cehennem olmadan cennetin değerini bilemezdiniz,
takdir edemezdiniz. Kaldı ki insan iradeli bir varlık. İradesiyle eğer
kazanacaksa mutlaka alternatif gerekiyor. Çünkü irade alternatiflerle
kullanılan bir şeydir. Alternatifin olmadığı yerde iradeden söz edilemez. Allah
yarattığı iradeye saygı duymasında kim duysun.
İşte burada İnne sa'yeküm
leşetta bunu veriyor. Yani yaptığınız
şeylerin, gayretlerinizin sebepleri ve sonuçları farklı farklıdır. Farklı
sebeplerine farklı sonuçlar elde eder manası ki, zaten kendisinden sonraki
ayetler de bunu te’yid ediyor.
[Ek
bilgi; çalışmalarınız, amelleriniz “muhakkak” yani ilahi sistemin gereğince
türlü türlüdür. Bazılarınız ruh cihetine kapılır, nur tarafı galip geldiği için
hayra yönelir. Bazılarınız da nefis tarafına meyleder, zulmet tarafı ağır
bastığı için kötülüğe dalar. (M. İbn. Arabi-Te’vilât)]
Devam ediyor b
sayfasına geçiniz.
Leyl suresini
toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder