b sayfasından
devam.
11-) Ve ma yuğniy
'anhu maluhû izâ teredda;
(Cehenneme) yuvarlandığında, malı (zenginliği) ona hiçbir fayda sağlamaz. (A.Hulusi)
11 - Ve yuvarlandığı zaman onu malı kurtaramayacak.
(Elmalı)
Ve ma yuğniy 'anhu
maluhû izâ teredda Evet, aslında bu ayetlerin, yani 5 ile 10.
ayetlerin, bu pasajın sebebi nüzülü olarak gösterilen sahabenin işte bu
ayetlerin açıkladığı en güzel olaylardan biri şudur dedikleri bir olay
yaşanmıştır Medine de. Bu ayetler Mekke de inmiştir ama, sahabeden bazıları
Medine de yaşanan bu olaya bu ayetleri çok güzel yakıştırmıştır.
O olay şu; O
olayın kahramanı Sabit bin Dahdah El Belevi isimli bir şahıs. Olayın çıktığı
nokta şöyle; Medineli, varlıklı bir kişinin duvarının hemen kenarında
bahçesinin ucunda olan çok verimli ve bitek bir hurma ağacı vardır. Hurma
ağacının dalları yola ve komşunun bahçesine ağmaktadır. Yola ve bahçeye ağan
dallardan yere düşenleri de yoldan geçenler ve komşunun yetimleri
toplamaktadır. Bu adam da çok pintidir, cimridir. Her seferinde onları kimse
almasın diye kendince tedbirler almaktadır.
Yine bir gün
yere düşen meyveleri komşunun yetimleri toplayıp yerken bahçe duvarından
atlayıp komşunun yetimlerini tokatlamaya başlar, ellerindeki hurmaları alır,
hatta yetimin birinin ağzına parmağını sokar ağzına aldığı hurmayı da alır.
Yetimlerin
velisi çok üzülür çok incinir ve durumu Allah resulüne şikayet etmek için
gelir.; Ya ResulAllah böyle, böyle böyle oldu. Komşumuzun bir hurma ağacı var
bizim yok. Dalları dışarı sarkıyor, sarkan dallardan dökülüyor dökülenleri de
benim yetimlerim yemiş, o da böyle böyle yapmış. Allah Resulüne de dokunur bu
hadise, çünkü yetimin velisi Allah’tır, tabii ki ResulAllah’tır.
Çağırır bahçe
sahibini derki ey falan böyle böyle böyle olmuş. Evet ya ResulAllah. Peki sana
bir teklifim var der. O ağacı vakfetsen ben de Allah’tan sana cennette bir
bahçe vermesi için dua etsem ne dersin?
Devlet kuşu
insanın başına her zaman konmaz. Alemlere rahmet olan, ben de rabbime senin
için bir cennet bahçesi vermesi için dua etsem diyor bir ağaca karşılık. Fırsat
binde bir düşer insanın önüne. Tıpkı Taif’in kaçırdığı Medine fırsatı gibi. Adam maldır, mal sahibi
değildir maalesef. Malının süvarisi olamamıştır, malının atı olmuştur, veremez.
Ama der ya ResulAllah ben onu çok seviyorum. Resulallah ısrar etmez fakat
incindiği bellidir.
Bu haber Medine
de dalga dalga yayılır. Evden eve, sokaktan sokağa ve haberin ulaştığı
kimselerden biri de Sabit Bin Dahdah El Belevi isimli ensardan bir zattır.
Haberi alır almaz yemez içmez o ResulAllah’ın vakfet çağrısını reddeden adama
gider ve der ki bana o hurmanı sat, o ağacını sat. Bir ağaç vereyim sana
bahçemden istediğin ağacı. Bak onun iki katı meyve veren, benim Medine nin en
iyi hurmalıklarından birinde ki şu ağacımı sana vereyim.
Adam I’ ıh der.
Zorlu pazarlık öyle bir noktaya gelir ki adam bir ağaca karşılık Sabit Bin
Dahdah El Belevinin 40 ağaçlık, Medine’nin en güzel bahçelerinden biri olan
bahçesini alır. Sabit gözünü kırpmadan pazarlık sonunda bahçesini bir ağaca
karşılık satın alır, satar verir yani. Bir ağaç alır koca bir bahçeyi verir.
Rasyonel mantık bu satışta Sabit Bin Dahdah El Belevi nin zarar ettiğini,
ötekinin de kâr ettiğini söylüyor değil mi. İman mantığı ne diyor bir bakalım;
Sabit göz
yaşları içerisinde alış verişi tamamladıktan sonra Allah Resulüne kavuşur.
Mescitte onu yakalar ve der ki; Ya ResulAllah duydum ki falana böyle böyle
böyle demişsin. Bir rivayette ben sana o ağacı satmaya geldim ya ResulAllah
satmaya geldim alır mısın. Buyur der Allah Resulü. Ya ResulAllah eğer aynı
duayı benim içinde yaparsan, bir başka rivayette Ya ResulAllah ben bir bahçeme
karşılık cennetten bahçe duası etmeni istemiyorum, bir ağaç gölgesi için dua et
yeter. Bu dua karşılığında o ağacı alır mısın ya ResulAllah. Bir bahçe
karşılığında aldığım ağacı.
ResulAllah’ın
alnından güneş doğmuştur. Orada ki hazirun gözlerinde sevinç yaşlarıyla Sabit
Bin Dahdah El Belevi yi tebrik ederler. Ama asıl tebriği sanırım melekler eder,
Allah eder ve işte bu ayetler bu zat için yorumlanır. Dolayısıyla mal sahibi
olmak nedir, malın sahibi olmak nedir, veya malın insanın sahibi olması nedir
biz bu örnekten bunu anlıyoruz.
Ve ma yuğniy 'anhu
maluhû izâ teredda cehenneme yuvarlanacağı zaman o adam, malı onu
kurtarmaz ki, malı onu nasıl kurtaracak. Cehenneme baş aşağı gümbür gümbür
yuvarlanacağı zaman malı ona ne fayda verecek ki.
12-) İnne 'aleyna
lelhüda;
Muhakkak ki hakikate erdirmek bize aittir. (A.Hulusi)
12 - Her halde doğruyu göstermek bize. (Elmalı)
İnne 'aleyna
lelhüda elbet bize düşen doğru yolu göstermektir. Yani bu tipleri
niye yarattın ya rabbi diye kimse çıkıp ta Allah’a hesap sormaya kalkmasın,
bize düşen doğru yolu göstermektir, insan kendisi seçecek, kendisi verecek ki
karşılığında cenneti alsın iradenin imtihanı olsun.
13-) Ve inne leNA
lel'ahırete vel'ûla;
Muhakkak ki bizimdir gelecek sonsuz yaşam da şu anki de!
(A.Hulusi)
13 - Ve her halde sonu da bizim önü de (Âhiret de
Dünyada). (Elmalı)
Ve inne leNA
lel'ahırete vel'ûla ve hiç unutmayın ki ahirette bize aittir, dünya
da bize aittir. Öte de bize aittir burada bize aittir, uzakta bize aittir
yakında bize aittir.
Niye dünya önce
gelmesi lazımdı. Ve inne leNa
lel’ahirete gelmiş lel ‘ula Vel’ahire gelmesi lazımdı? Hayır bize önceliğin
ne olduğunu göstermek istediği için ahiret önce gelmiş. Yani sizin katınızda
dünya öncelikli ama Allah’ın katında ahiret önceliklidir manasına gelir.
14-) Feenzertüküm
naren telezza;
Sizi, çok alevlenen ateşe karşı uyardım. (A.Hulusi)
14 - Ben size bir ateş haber verdim ki köpürdükçe köpürür.
(Elmalı)
Feenzertüküm naren
telezza sizi ben çılgınca kışkırtılmış bir ateşe karşı uyarıyorum.
Allah uyarıyor, çılgınca kışkırtılmış bir ateşe karşı uyarıyor. Malınız
cehenneminiz olmasın, malınız cennetiniz olsun. Yani kendi malınızla
cehenneminizi satın almayın, cenneti alın. Cehennemi ne kadar ucuz alırsanız
alın pahalıdır, cenneti ne kadar pahalı alırsanız alın ucuzdur.
15-) Lâ yaslâha
illel'eşka;
Ona sadece en şakî maruz kalır. (A.Hulusi)
15 - Ona ancak en şakî olan yaslanır. (Elmalı)
Lâ yaslâha
illel'eşka oraya şâkilerden başkası yaslanmaz. Yani yoldan
çıkmışlardan başkası asla cehenneme yaslanmaz. Essalvü; yaslamak, cehenneme
tuturuk olmak tabir caizse, burada ifade buyrulan hakikat bu. Allah cehennemi
onunla yakacak manasına, cehennemin ateşi olacak manasına. Allah’tan kopmayan;
el’eşka; Allah’tan kopmayan, yani benliğinden kopmayan kimseye Allah oraya
yaslamaz.
16-) Elleziy
kezzebe ve tevellâ;
O ki, yalanlamış ve (hakikatinden) yüz çevirmişti! (A.Hulusi)
16 - O, ki tekzip etmiş ve tersine gitmiştir. (Elmalı)
Elleziy kezzebe ve
tevellâ nedir cehenneme yaslayacaklarının nitelikleri? Yalanlar ve
sırt döner. Hakikati yalanlar ve Allah’a sırtını döner, hakikati yalanladığı
için Allah’a sırtını döner, Allah’a sırtını döndüğü içinde hakikati yalanlar.
Çünkü bu ikisinden herhangi birinin öncelikli olup olmadığını bilmiyoruz “vav”
mutlak cem için gelmiştir, biri diğerine, diğeri birine sebep olabilir.
Hangisinin sebep hangisinin sonuç olması önemli değildir. Tabir caizse tavuk
yumurta meseline benzer. Sırtını döndüğü için hakikati yalanlamıştır. Eğer
“vav” vav-ı hâliye olarak alırsak sırtını döndüğü halde hakikati yalanlar.
Evet, dönme
durumunda dönmesi halinde hakikati yalanlar.
17-) Ve
seyücennebühel'etka;
En çok korunan ise ondan uzaklaştırılacaktır. (A.Hulusi)
17 - O en muttakî olan ise ondan uzaklaştıkça
uzaklaştırılacaktır. (Elmalı)
Ve seyücennebühel'etka
sorumluluk bilinci ile davrananlar, muttaki davrananlar oradan uzak tutulurlar,
uzak tutulacaklar Ve seyücennebühe Evet, cehennemden uzak
tutulacaklar, yeter ki takvalı davransın, Allah’a karşı sorumluluğunun
bilincinde olsun. Onun için Allah bir biçimde koruyacak onu, kollayacak. Ateşin
yanına yaklaşmasına izin vermeyecek, öyle bir yürek verecek ki yüreği ona haber
verecek. Yüreği yaklaşan şeytanın ayak seslerini haber verecek. Günahın
kokusunu yüreğinin burnuyla alacak, burnu o kokuyu alınca yaklaşmayacak.
18-) Elleziy yü'tiy
malehû yetezekkâ;
O ki, arınmak için zenginliğini başkalarına harcar (yığmaz)... (A.Hulusi)
18 - O, ki malını verir, tezekkî eder. (Elmalı)
Elleziy yü'tiy
malehû yetezekkâ o ki malını gönülden verir ve arınıp gelişir. Yani
cehennemin kendisinden uzak tutulacağı bu insanın vasfı, niteliği ne olacak?
Malını gönülden veren insan bunlar. yü’tiy yu’tıy değil. Bakınız yukarıda a’ta
gelmişti 5. ayette. Burada ise i’ta geldi gönülden vermek, e’ta da oradan gelir,
gönüllü olarak verir ve yetezekkâ onunla beraber artar, tezekki eder artar ve
saflaşır. Önce artmak manasına sonra arınmak manasına gelir. Artan arınır
arınan da artar, yani kirlerinden arınır güzellikleri artar. Tıpkı budanma gibi
demişti ya.
Budanmak nedir? Çubuğu
budarsanız çubuk azalır arınır yani. Ama aynı zamanda meyve artar tıpkı bunun
gibi.
19-) Ve ma liehadin
'ındehu min nı'metin tücza;
Bunu ne karşılık bekleyerek yapar (ne de kendisine yapılanların karşılığı olarak)! (A.Hulusi)
19 - Ve onda hiç kimsenin mükâfat edilecek bir nimeti
yoktur. (Elmalı)
Ve ma liehadin
'ındehu min nı'metin tücza herhangi birinden gördüğü bir hayra
karşılık değildir bu yaptığı, yani birinden bir şey görmüşte ona bir karşılık
veriyor değildir. Karşılıklılık ilkesi üzere değildir, yani menfaati varda onun
için veriyor değildir. Ya nedir?
20-) İllebtiğâe
vechi Rabbihil e'lâ;
Yalnızca Âlâ olan Rabbinin vechini arzuladığı için!
(A.Hulusi)
20 - Ancak rabbi a'lâ sının rızasını aramak için verir.
(Elmalı)
İllebtiğâe vechi Rabbihil
e'lâ sadece yüce rabbinin rızasını kazanma iştiyakıyla verir, bunun
içindir yani. Rabbinin rızasını kazanmak için verir, başka bir şey için değil.
Rabbim razı olsun gerisi önemli değil der. Onun için verirken karşısındakinden
ne teşekkür bekler, ne tebrik bekler, ne takdir bekler, hiçbir şey beklemez,
sadece rabbini rızasını bekler. Ne diyordu? Evet, Kur’an da rabbimin rızasından
başka hiçbir şey beklemiyorum diyordu ya. Onun için burada da o;
İnnema
nut'ımuküm livechillâhi lâ nuriydu minküm cezaen ve lâ şükûra.
(İnsan/9) işte bu ayet İnnema nut'ımuküm
biz sizi sadece Allah rızası için doyurduk livechillah,
Allah rızası için doyurduk lâ nuriydu
minküm cezaen ve lâ şükûra. Sizden ne bir teşekkür bekliyoruz ne de bir
ödül bekliyoruz derler. İşte böyle derler.
21-) Ve lesevfe
yerda;
Elbette rızaya erecektir! (A.Hulusi)
21 - Ve elbette o rızaya erecektir. (Elmalı)
Ve lesevfe yerda
peki böyle diyerek veren insanlar için ne var? Rıza var, rıza. Bir gün gelecek
onlar razı olacaklar, yani bulduklarından razı olacaklar. Allah’ın rızasından
razı olacaklar, Allah’ın rızasından daha büyük bir servet olmadığını görüp razı
olacaklar. Allah razı edecek. Allah kendisini razı edenleri razı eder.
Rabbin kendini
razı edenlerden ve kendinden razı olanlardan kılsın.
Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil alemiyn
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan
Allah’a hamd’adır.
Leyl suresinin sonu.
Leyl suresini toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder