a sayfasından
devam.
5-) Feemma men a'ta
vetteka;
Kim verir ve korunursa, (A.Hulusi)
05 - Bundan böyle amma her kim vergi verir korunur.
(Elmalı)
Feemma men a'ta
vetteka artık kim verdi vetteka, ve
Allah’a karşı sorumluluğunun şuurunda
oldu. a’ta ile i’te ayrı. Bakınız aşağıda 18. ayette de yü'tiy geliyor. Elleziy yü'tiy
malehû yetezekkâ (18) i’ta ile a’ta
farklıdır. Aynı surede ikisi de kullanılmış. Zekatı i’ta ile ifade buyurmuş
Kur’an. Hep öyledir ve a’tuzZekat Zekat a’ta ile kullanılır. İ’ta vermektir
gönüllü gönülsüz. İ’ta ise gönülden gelerek vermektir. Eta ile aynı kökten
gelmesinin sebebi de odur. Eta geldi demektir. Yani gönlünden gelerek verdi,
içinden gelerek verdi, gönülsüz vermedi manasına gelir.
Burada ki a’ta gönüllü, gönülsüz Feemma men a'ta verdi. Veyyeka ve sorumluluğunun farkına vardı. Yani verdi
ve korktu, verdi ve titredi, verdi ve ürperdi aslında bu, verdi ve ürperdi.
Niye verip
ürpereceğiz diye sorulabilir. Vereceğiz ve ürpereceğiz, çünkü Allah’a verdik,
Allah için verdik. Allah’ın ne ihtiyacı var ki verdik diye ürpereceğiz. 2 –
vereceğiz ve ürpereceğiz. Acaba Allah için verdiğimiz kabul oldu mu. Allah
yüzümüze mi çarpacak, yoksa kabul edecek mi diye ürpereceğiz. Tıpkı Meryem gibi.
inniy nezertü
leKE ma fiy batniy muharreren fetekabbel minniy. (A.İmran/35) ya
rabbi henüz doğmamış olan şu karnımdaki yavrumu sana adak olarak adadım,
nezrettim. Benden kabul et Allah’ım. Adeta zımnen orada bir soru var. Benden
kabul eder misin Allah’ım. Niye? Zaten Allah’ın verdiğini Allah için
veriyorsun. Aslında senin olan bir şey yok ki. Senin olan bir şeyi vermiyorsun
ki. Eğer gerçekten vermekten söz ediyorsan yarat ta ver. Yok öyle bir şey.
Allah’ın verdiğini Allah için veriyorsun. O zaman dönüp de Ya rabbi ben verdim
diye hava atmaya ne gerek var ki. Aslında ortada hava atacak bir şey değil
diyor. Allah’ın verdiğini Allah için verdin. Bir daha verebilir, daha küçüğünü
alır daha büyüğünü verebilir, hepsini alır hiç vermez. Zaten hiç vermese
hepsini alsa varlığını alırdı. Yani sadece daraltır. Nefes alamaz olurdu, onun
için titreyeceğiz, vereceğiz ve titreyeceğiz. Ver ve titre diyor, ver ve ürper.
Sadece verdim diye hava atma. Unutma Allah’ın verdiğini verdin. Unutma eğer
vermek söz konusu ise veren Allah’tır.
6-) Ve saddeka
BilHüsna;
El Hüsnâ'yı (en güzelini
hakikati olarak) tasdik ederse, (A.Hulusi)
06 - Ve husnâyı tasdîk eylerse. (Elmalı)
Ve saddeka BilHüsna
ve daha ne yaparsa? Verir, korkar, Allah’tan titrer. Yani Allah’ın sevgisini
kaybetmekten korkudur bu. Ve saddeka BilHüsna ve daha güzeline, daha
iyisine, en iyisiyle ödüllendirilmek için tasdik ederse güzelliği Ve saddeka BilHüsna
tasdik ederse. Neyi tasdik ederse, en güzele ulaşan yolu tasdik ederse. En
güzeli tasdik ederse veya. Bu ikincisi daha uygun oldu, el Hüsna, el esma ül
Hüsna, hatırlayalım Allah’ın en güzel nitelikleri, en güzel isimleri.
Esma-ül Hüsna
aslında Allah’ın mükemmel nitelikleridir. Tüm mükemmellikler Allah’a ait olduğu
için Kur’an da 4 yerde el Esma-ül Hüsna gelir, 4. ü de tahsis “lam” ıyla
gelir. leHUl' Esmâ'ül
Hüsnâ. (Haşr/24) Ve Lillâhil Esmâül Hunsa. (‘Araf/180) hepsi
aynı. “Lâm” yani ey insan aklına her ne mükemmellik geliyor, hepsi Allah’a
aittir. Allah dışında hiçbir varlığa mükemmellik yakıştırma, mükemmel değil
çünkü. Onun için 4 yerde gelen esma-ül Hüsna ifadeleri hepsi de tahsis “lâm”
ıyla gelir. Allah’a mahsustur mükemmellik demektir.
İşte burada ben bağlantı kuruyorum naçizane ve Allah’u alem
diyorum burada ki en güzeli tasdik etmek, Allah’ı tasdik etmektir. Allah’ın
varlığını birliğini, Allah’ın varlığın kaynağı olduğunu, Allah’ın gerçek veren
olduğunu, Allah’ın malik-ül mülk olduğunu, Allah’ın El hayy-ül Kayyum olduğunu,
Rahman, Rahiym olduğunu, tüm sıfatlarıyla tasdik etmektir. İşte onu yaparsa;
7-) Fesenüyessiruhu
lilyüsra;
Böylece ona en kolayı kolaylaştırırız! (A.Hulusi)
07 - Biz onu yüsraya (en kolayına) kolaylayacağız.
(Elmalı)
Fesenüyessiruhu
lilyüsra o zaman biz de ne yaparız? Ona kolayını kolaylaştırırız.
Yüzeysel bir tercüme yapayım önce, kolayını kolaylaştırırız. Fesenüyessiruhu
ona kolaylaştırırız. Lilyüsra kolay olanı. Ama bu basit bir kolaylık
değil yüsra; Bu ismi tafdilin müennesi de olabilir, mastar da olabilir. Zaten
ikisi birbirini çağrıştırır. Yani en kolay. En kolay nedir aslında? Cennettir.
En kolay ebedi mutluluktur. Dolayısıyla cennetin yolunu ona kolaylaştırırız.
Cennete giden yolu ona kolaylaştırırız, veya ebedi mutluluğa giden yolu ona
kolaylaştırırız. Yani oradan kolayca geçer girer, zorlanmaz.
Mesela İbadet
yapacak; zorlanmaz, kolaydır, verecek Allah için; eli ile cebi arasında
mesafeler yoktur, veya cebinde akrep yoktur. Çok kolay gider eli cebine. Mesela
sabah namazına kalkacak; inlemez su değip kalkar, kolay kılınmıştır. Çünkü haz
alır. Allah’ı razı edecek her bir şey, mesela paylaşmaktan asla yüksünmez.
Varlığını paylaşır, paylaşmaktan zevk alır hatta. Mesela güzelliği yaymaktan,
aktif iyi olmaktan zevk alır. Kendisi için yaşamaz, güzelliği paylaştığı zaman
güzellikten zevk alır. Allah içine öyle bir şey vermiştir. Ama o da hak
etmiştir.
Dolayısıyla Fesenüyessiruhu
lilyüsra cennete giden yolu ona kolaylaştırırız. Bakarsınız bir
tanesi oyun ve eğlenceye deyince 3 saat, 5 saat, 10 saat, hatta geceler boyu,
hatta sabahlara kadar 5 para etmez şeyler uğruna haydi deyince koşar gelir. Ama
haydi Allah rızası için şunu yapalım deseniz yerinden kıpratamazsınız. Çünkü
kolayı, kolaylaştırılmamıştır. Ama kolayı, kolay kılınmış olana sevabın ucunu
gösterdiğinizde, Allah rızası ihtimalinin milyonda birini gösterdiğinizde koşar
gelir, hiç arkasına bakmaz, ne bedel ödediğine bakmaz, yeter ki Allah razı
olsun, yeter ki ucunda cennet olsun, yeter ki rızai ilahi olsun, güzellik
paylaşılsın, iyilik olsun.
İşte kolayın
kolaylaştırılması bu. Onun için hani yaşadığım hatıra içerisinde ara ara
anlattığım o dispanser bahçıvanı Ahmet amcanın kulaklarımdan hiç gitmeyen 10
yıllar önceki sesi geldi aklıma. Hem ağlıyordu yaz günlerine gelen ramazanı
tutmayan. Ahmed efendi ben sabah yedim geldim, öğleyi zor ediyorum bak, şimdi
de bir kuşluk yiyorum. Siz akşama kadar aç duruyorsunuz ha diye dalga geçen
müdürüne dönüp göz yaşları içinde; Müdür bey, müdür bey, orucu mide tutmaz
müdür bey, orucu iman tutar iman. Deyişini hiç unutmuyorum. Evet, İman tutar,
iman verir, iman görür göz değil. İman duyar kulak değil. Tabii ki iman beden
ülkenizin başkenti olan yürekte hakimse galipse. Yok mahkumsa ve yürekte imana
zindan ise imanın eli ayağı, gözü kulağı nerden haberdar olsun. Mahkumdur, mahkumun
eli tutar mı? Onun için imanın hakim olup olmadığıyla alakalı bu beden de, bu
bedenin başkenti olan kalpte. Fesenüyessiruhu lilyüsra budur işte.
[Ek
bilgi; Yani, kim terki, tecridi tercih ederse, kendisini Hak’tan alıkoyan
şeyleri reddederse, bunları kolaylıkla bırakırsa, nefsin heyetlerinden
sakınırsa, nefsi arındırırsa, reddettiği şeylere meyletmekten, iltifat etmekten
alıkoyarsa, “…tasdik ederse…” fazileti, “En güzeli (el-husna’yı)..” ilmi, imana
dayalı olarak kemal derecesini “tasdik ederse…”… Ve “Biz de onu en kolaya
hazırlarız.” Onu hazır hale getiririz, en kolay yolu izlemesini sağlarız.
Böylece, maddi bağları kopardığı, güçlü bir yakine sahip olduğu için Allah’ta
süluk etmesini mümkün kılarız. (M. İbn. Arabi-Te’vilât)]
8-) Ve emma men
bahıle vestağnâ;
Ama kim de cimrilik eder ve müstağni olursa (arınmaya, korunmaya ihtiyaç duymazsa); (A.Hulusi)
08 - Ve amma her kim bahıllık eder ve istiğna gösterir.
(Elmalı)
Ve emma men bahıle
vestağnâ kimde cimrilik yapar ve Allah’a muhtaç değilim havalarına
girerse, Allah’a ihtiyacı yokmuş gibi davranırsa;
9-) Ve kezzebe
BilHüsna;
El Hüsnâ'yı (en güzelini
hakikati olarak) yalanlarsa; (A.Hulusi)
09 - Ve husnâyı tekzip eylerse. (Elmalı)
Ve kezzebe BilHüsna
ve en güzeli yalanlarsa. Evet, en güzeli yalanlamak, yani yine El esma-ül Hüsna
yı, Allah’ın tüm mükemmelliklerin sahibi olduğunu, Allah’ın en cömert en
zengin, Allah’ın veren, Allah’ın kimseyi aç açık bırakmayan olduğunu
yalanlarsa. En güzeli yalanlamak bu. Allah’ın mükemmel sıfatlarından birini
sanki inanmazmış gibi yaparsa;
10-)
Fesenüyessiruhu lil'usra;
Ona en zoru (hakikatten ve
Sünnetullâh'tan perdeli yaşamayı)
kolaylaştırırız! (A.Hulusi)
10 - Onu da usraya (en zoruna) kolaylayacağız. (Elmalı)
Fesenüyessiruhu lil’usra
o zaman da ne yaparız biz; Felâketin dibini boylayan yolu ona kolaylaştırırız.
Hani yüsra en
güzeldi değil mi, aslında cennetin zirvesi. Bu da cehennemin dibi, felâketin
dibine giden yol. Çünkü en anlamını verir, en. Usra ve yüsra kalıp olarak, ismi
tafdil kalıplarıdır. Dolayısıyla en dibini boylayan yolu ona kolaylaştırırız.
Yani günahı o kadar kolay işler ki, kendisini cehenneme götürecek şeyleri yap
deyince o kadar kolay gelir ki. Bir sevap söylesen asla yanaşmaz da bir günahı
yapalım diye teklif etsen koşar gelir. Çünkü cehennemi kolaylaştırılmıştır,
cehennemi kolay kılınmıştır, en kötüye giden yol açılmıştır.
Devam Ediyor c
sayfasına geçiniz.
Leyl suresini toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder