C sayfasından devam
110-) Ve lekad ateyna Musel Kitabe fahtülife fiyh* ve levla kelimetün sebekat min Rabbike lekudiye beynehüm* ve innehüm le fiy şekkin minhu muriyb;
And olsun ki Musa'ya Hakikat BİLGİsi verdik de onda ayrılığa düştüler! Eğer Rabbinden (hükmedilmiş) geçmiş bir söz olmasaydı, mutlaka aralarında iş bitirilirdi... Muhakkak ki onlar Ondan (vehimleri yüzünden) kuşku içindeler. (A.Hulusi)
110 - Kasem olsun ki Musâ’ya kitabı verdik de onda ihtilâf edildi, rabbinden bir kelime sebk etmiş olmasa idi elbette aralarında hüküm verilmiş bitmişti, ve her halde onlar bundan kuşkulu bir şekk içindedirler. (Elmalı)
Ve lekad ateyna Musel Kitabe fahtülife fiyh doğrusu biz Musa’ya da kitap vermiştik ve onda da ayrılığa düşmüşlerdi. Yani Resulallah’ı teselli sadedinde; Ey peygamber sadece senin gönderildiğin toplum sana bunu yapmadı. Senden önceki peygamberlerin başına da bu geldi, onlar da vahiyde ihtilaf ettiler. Hatta İsrail oğulları vahiy gönderilinceye kadar müttefik idiler, beraber idiler; vahiy gönderdikten sonra garip bir biçimde ihtilafa düştüler, ayrıldılar, birbirlerine düştüler. Tefrikaya düştüler.
ve levla kelimetün sebekat min Rabbike lekudiye beynehüm Ne ki eğer rabbin tarafından daha önceden bir yasaya bağlanmamış olsaydı onların kendi aralarında daha başından hüküm verilir, iş bitirilirdi.
Evet, lekudiye beynehüm iş bitirilirdi. Eğer Allah’ın yasası olmasaydı. Nedir Allah’ın yasası; İnsanlar seçme yetkisini kullanacak. İnsana irade verilmişti, insanın kaderi seçmektir. Allah’ın yasası bu.
ve innehüm le fiy şekkin minhu muriyb; Çünkü onlar da, kimler; İsrail oğulları da onun hakkında, kimin hakkında; Hz. Musa’nın hakkında, tıpkı Mekkelilerin yaptığı gibi endişeli bir kuşkuya kapılmıştılar. Resulallah’ı teselli ediyor bu ayetle. Ne demişlerdi Hz. Musa’ya İsrail oğulları; ..len nu'mine leke hatta nerAllahe cehraten (Bakara/55) Allah’ı apaçık, açıkça görmedikçe sana iman etmeyeceğiz, güvenmiyoruz demişlerdi. len nu'mine aslında sana güvenmiyoruz, ahlaki imandır. Musa peygambere güvenmediklerini söylemişlerdi. Neden; hatta nerAllahe cehraten, yani açıkça; Allah’ı açık olmayan şekilde zaten görüyorlardı, mucizeleri gördüler. Denizden, firavundan kurtuldular. Musa AS. önlerine düştü, büyük bir zulümden kurtardı Men ve Selva’yı gördüler, bin bir nimete erdiler. Yani Allah’ın dolaylı olarak lûtfu, in’amını görmüşlerdi zaten. Fakat bu kez açıkça görmeden dediler sana güvenmiyoruz.
Onun için Resulallah’ı teselli eden bu ayetler Hz. Musa’nın toplumunu ibret olarak gösteriyor. Ki Mekkeliler de hazine ve melek istemişlerdi hatırlıyor musunuz bu surenin başında, 12. ayette. Onlar da bir hazine indirmedikçe gökten, ya da bir melek gelmedikçe diyorlardı. Yani burada söylenmek istenen şu; Bunu göndermek bizim için hiçbir şeydir, fakat gönderdikten sonra inanmazlarsa işte bu toplumların başına gelen onlarında başına gelir, bu söylenmek isteniyor.
Yani tekrar başa döneyim kusura bakmayınız, İsrail oğulları bunun daha ötesini, daha öte mucizeleri gördüler, bu sefer de Allah’ı açıkça görmedikçe güvenmeyeceğiz dediler. Yani bu işin arkası gelmez diyor rabbimiz. Eğer insanlar hakikate uymamak için bahane yoluna sapmışlarsa, bahanelerin arkası gelmez imasında bulunuyor sevgili efendimize.
111-) Ve inne küllen lemma leyüveffiyennehüm Rabbüke a'malehüm* inneHU Bima ya'melune Habiyr;
Muhakkak ki Rabbin her birinin yaptıklarının karşılığını kendilerine tam verir... Çünkü O, yapmakta olduklarını (onların Esmâ'sıyla hakikati ve meydana getiricisi olarak) Habiyr'dir. (A.Hulusi)
111 - Ve hakikat her biri öyle kimselerdir ki lâbüd rabbin kendilerine amellerini tamamıyla ödeyecektir çünkü o, her ne yapıyorlarsa habîrdir. (Elmalı)
Ve inne küllen lemma leyüveffiyennehüm Rabbüke a'malehüm ve hiç kuşkun olmasın ki rabbin, onların her birine de yaptıklarının karşılığını tastamam ödeyecektir. inneHU Bima ya'melune Habiyr; unutma ki O, yaptıkları her şeyden haberdardır.
Ödeyecektir, fakat onların istediği dünyada, bu dünyada verilmiştir. Çünkü onlar dünyayı istemişlerdir. Öteye pay kalmamıştır. Bu surenin 15 ve 16. ayetlerinde ifade buyrulduğu gibi.
112-) Festekım kema ümirte ve men tabe meake ve lâ tatğav* inneHU Bi ma ta'melune Basıyr;
O hâlde sen hükmolunduğunca hakikati yaşa (istikamet sahibi olmak, hidâyetin açığa çıkması sonucu olarak hakikatin yaşanması, demektir. A.H.)! Seninle beraber, tövbe edenler de (hakikati yaşayamamalarına neden olan şeylere tövbe edenler)... Sakın taşkınlık yapmayın! Çünkü O, yapmakta olduklarınızı (B sırrınca) Basıyr'dir. (A.Hulusi)
112 - Onun için emr olunduğun gibi doğruluk et: sen ve beraberinde tevbe eden de aşırı gitmeyin, çünkü o her ne yaparsanız basîrdir. (Elmalı)
Festekım kema ümirte ve men tabe meak Şu halde emr olunduğun gibi dosdoğru bir yol tut, ve sana uyanlar da aynı yolu tutsun.
İbn. Abbas ve İmam Cafer Hz. Nebinin Şey’e bepni surete hud benim saçlarımı Hud suresi ağarttı, beni Hud suresi ihtiyarlattı sözünü bu ayet üzerine söylediğini dile getirirler, bu görüşü ileri sürerler. Fakat tabii ki bu bir görüştür, daha önce de dile getirdiğimiz gerekçeler, bu ayetten hiçte geri kalan gerekçeler değil ki onlardan biri, anılan toplulukların akıbetiydi. Peygamberin muhatap olduğu Mekke toplumunun başına da böylesine bir bela, böyle bir akıbete çarptırılmaları tehlikesi ya da ihtimali Resulallah’ı ihtiyarlatmıştı.
Onun dışında bir sebep daha görüyorduk, ki onu da dile getirmiştik; Peygamber yakınları, Nuh peygamberin oğlunun serüveni burada dile getirilmişti. Yine Lut peygamberin eşinin o dramı burada dile getirilmişti ve Resulallah’a kişinin peygamber olması, onun sapık yakınları için, onların sapmış olmaları için herhangi bir avantaj sağlamaz. Onun için efendimiz bu mesajı çok iyi aldığından dolayı;
“Kızım Fatıma, nefsini Allah’ın elinden satın al, babam peygamber diye güvenme Vallahi yarın senin içinde bir şey yapamam.” Diyordu.
[Atlanan cümle: ve lâ tatğav* inneHU Bi ma ta'melune Basıyr;
Sakın günah işleyerek Allah´ın emrine karşı gelmeyin, kimseye zulmetmeyin, şüphesiz ki rabbiniz, amellerinizi çok iyi görendir. O, sizi gözetlemektedir" buyuruyor. (Taberi)]
113-) Ve lâ terkenu ilelleziyne zalemu fetemessekümünnaru ve ma leküm min dûnillâhi min evliyâe sümme lâ tunsarun;
(Nefsine) zulmedenlere meyletmeyin, (o takdirde) size Nâr dokunur... Sizin için Allâh dûnunda velî söz konusu olmaz! (Şayet edinirseniz) sonra yardım da görmezsiniz! (A.Hulusi)
113 - Ve zulüm edenlere meyl etmeyin ki size ateş dokunur, ve Allah dan başka velîleriniz de yoktur sonra kurtulamazsınız. (Elmalı)
Ve lâ terkenu ilelleziyne zalemu zulmedenlere asla, asla ufacık bir eğilim dahi göstermeyin fetemessekümünnar sonra ateş size de dokunur.
Evet, var mı ihtiyacı tefsire.Zulmedenlere meyl etmeyin diyor, küçücük bir eğilim göstermeyin. O küçücük diye tercüme etmem boşuna değil; Zemahşeri Er rükûnu, meylül yesir diyor. Ufak dahi olsa bir eğilim diyor. Onun için size ateş dokunur diyor meyl etmeyin zalimlere.
ve ma leküm min dûnillâhi min evliyâe sümme lâ tunsarun; sizin Allah’tan başka bir yardımcınız da olmadığına göre sonra büsbütün yardımsız kalırsınız. Zulüm ateştir diyor ayet. İster insan-insan, ister insan-Allah, ister insan-eşya ilişkisinde, hangi tür ilişkide olursa olsun, ilişkilerinizde zulmetmeyin.
114-) Ve ekımıs Salâte tarafeyin nehari ve zülefen minel leyl* innel hasenati yüzhibnes seyyiat* zâlike zikra liz zâkiriyn;
Gündüzün iki tarafında ve geceden zülfelerde (gündüze yakın saatlerinde) salâtı ikame et... Muhakkak ki hasenat (Hakikatini yaşamak - kişiden açığa çıkan güzel yaşantı) seyyiatı (hakikati örtme ve nefsaniyetten kaynaklanan suçların getirisini) giderir... Bu, idrak sahiplerine bir öğüttür. (A.Hulusi)
114 - Hem namaz kıl gündüzün taraflarından ikisinde ve gecenin gündüze yakın saatlerinde, çünkü hasenat, seyyiatı giderir, bu, idrâki olanlara bir öğüttür. (Elmalı)
Ve ekımıs Salâte tarafeyin nehari ve zülefen minel leyl ve şimdi tavsiyesine geçti. Peki, nasıl bir hayat kuralın ve bu hayatın esas duruşu ne olsun sorusuna cevap, esas duruş cevabı.
Gündüzün iki ucunda ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde namazı ikame et.
Bu da Mekki bir sure. Bundan çok daha önce daha Taha suresinin 130. ayetinde 5 vakit namazı ima eden ayet gelmişti. Ben burada da 5 vakte açıkça bir gönderme görüyorum. tarafeyin Nehar gündüzün iki ucu, tesniye 2, tarafeyin Nehar. ve zülefen, zülef, çoğuldur. Arap dilinde çoğulun minimumu, asgarisi 3 tür. 2+3=5. Bu açık. Bunun dışındaki spekülasyon olur doğrusu. Tabii bu vakitlerin birebir neye tekabül ettiğini sevgili efendimiz bizzat yaşayarak, sünnetiyle, ameli sünnetiyle uygulamalı olarak ortaya koymuştur.
innel hasenati yüzhibnes seyyiat unutma ki iyilikler kötülükleri giderir. Bu ayet, bu ibareyi açıklama babında bir çok haber nakledilir. Bunlardan en dikkat çekici olanları, tefsirlerin hemen tamamının naklettiği bir olay var:
Bir gün diyor bir ensari, Medineli bir sahabi; Resulallah’a geldi ve dedi ki; “Ya Resulallah, ben bugün bahçeme gitmiştim, orada bir hanımla karşılaştım, buluştum, birlikte olma dışında ona her şeyi yaptım. Öptüm, okşadım, şöyle ettim. Bana münasip gördüğün cezayı ver.”
Resulallah önce bir şey söylemiyor. Bu zat dedikten sonra ayrılıyor. Onu bana getirin diyor Resulallah. Hz. Ömer o arada; “Allah kapatmıştı sen niye açtın be adam Allah’ın örttüğünü.” Diyor. Adam getiriliyor ve Resulallah bu ayeti okuyor. innel hasenati yüzhibnes seyyiat iyilikler kötülükleri götürür. Buradaki iyilikten kasıt namaz olarak yorumluyor orada bu olay için Resulallah. “İki namaz arasında yapılan küçük günahları, namazlar; siler, süpürür temizler.” Diyor adama. Adam bu cevaba sevinerek gidiyor.
O ayrıldıktan sonra Hz. Ömer biraz şaşkınca, sanırın bu suçu biraz daha büyük olarak niteliyor Hz. Ömer ki, “Ya Resulallah bu sadece bu adam için mi geçerli.” Diye soruyor. Resulallah; “Hayır hepiniz için.” diyor. Onun için iyilikler, güzellikler; kötülüklerin üzerini örten bir gündüz gibidir. Güneşin geceyi yok ettiği gibi tıpkı.
zâlike zikra liz zâkiriyn; işte bu öğüt alacak insanlara bir hatırlatmadır.
115-) Vasbir feinnAllâhe lâ yudıy'u ecrel muhsiniyn;
Sabret... Muhakkak ki Allâh ihsan sahiplerinin mükâfatını zayi etmez. (A.Hulusi)
115 - Ve sabret zira Allah Muhsinlerin ecrini zayi' etmez. (Elmalı)
Vasbir feinnAllâhe lâ yudıy'u ecrel muhsiniyn; Diren, unutma ki Allah iyilerin hak ettiği karşılığı asla zayi etmez.
116-) Felevla kâne minel kuruni min kabliküm ulû bakıyyetin yenhevne anil fesadi fiyl Ardı illâ kaliylen mimmen enceyna minhüm* vettebealleziyne zalemu ma ütrifu fiyhi ve kânu mücrimiyn;
Sizden önceki kuşaklardan geri kalanlar, arzda bozgunculuktan vazgeçirmeliydi onları değil mi? Onlardan kurtarmış olduklarımızdan az bir kısmı hariç (bunu yapan olmadı)... Zâlim olanlar ise şımartıldıkları refahın peşine düştüler... Suçlu oldular! (A.Hulusi)
116 - Şimdi sizden evvelki karnlardan bakıyye sahipleri Yer yüzünde fesattan nehy eder olsalardı; lâkin onlardan necata irdirdiğimiz pek az kimselerden başka yok, o zulmetmekte bulunanlar ise şımartıldıkları refahın ardına düştüler ve hep mücrim oldular. (Elmalı)
Felevla kâne minel kuruni min kabliküm ulû bakıyyetin yenhevne anil fesadi fiyl Ardı illâ kaliylen mimmen enceyna minhüm keşke çıksaydı, ama ne yazık ki sizden önceki nesiller arasından kendilerini kurtardığımız bir azınlık dışında yeryüzünde toplumsal çürümeye karşı direnen akıllı ve erdemli kimseler çıkmadı. Keşke çıksaydı diyor rabbimiz, ama çıkmadı. Çok az çıktı, o çıkanı da biz kurtardık buyuruyor.
vettebealleziyne zalemu ma ütrifu fiyhi ve kânu mücrimiyn; Peki çoğunluk ne yaptı, onu da söylüyor ayet. Zulme eğilimli çoğunluksa ayartıcı dünya zevklerinin peşine düştüler. Peşine takıldılar dünyevi zevklerin, günaha gömülüp gittiler en sonunda.
Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
74. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2011/12/09/islamoglu-tefsir-ders-hud-091-12374/ bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder