26 Aralık 2011 Pazartesi

İslamoğlu Tef. Ders. Yusuf (030-032)(76-A)







Sevgili Kur’an dostları, geçen dersimize Yusuf suresinin 29. ayetine kadar işlemiştik. Geçen ders işlediğimiz ayetler Yusuf kıssasının aslında sadece geçmişlerin hikayeleri değil, geleceğin de hikayesi olduğunu göstermiştik. Hz. Yusuf’un şahsında her müminin hayatında mutlaka bir Züleyha sınavına çekileceği, Kur’an ın muhataplarına ima edilmişti. Ve biz sormuştuk, herkes eteğinin nereden yırtıldığına dikkat etsin diye. Demiştik ki her çağın bir Züleyha’sı, her çapın bir arkanızdan koşan Züleyha’sı var. Fakat gerçekten siz onun arkasından mı koşuyorsunuz, o sizin arkanızdan mı. İşte burası önemli.

Ve yine demiştik ki Kuyuya atanların baktığı yerden değil, Allah’ın gör dediği yerden bakarsanız, asıl kuyuda olanın Yusuf değil, onu kuyuya atanlar olduğunu görürsünüz. Yusuf kuyudan çıktı, fakat onu kuyuya atanların zihinleri, tasavvurları ebediyen kuyuda kaldı demiştik.

İşte bunların arkasına şimdi 30. ayetle kıssanın geri kalanına devam ediyoruz.


30-) Ve kale nisvetün fiyl medinetimraetül aziyzi türavidü fetaha an nefsih* kad şeğefeha hubba* inna leneraha fiy dalalin mubiyn;

        O şehirdeki kadınlar arasında yayıldı: "Aziyz'in karısı hizmetlisini ayartmak istemiş! Yusuf'un muhabbeti kalbinin içine işlemiş! Apaçık sapıklık içinde görüyoruz onu!" (A.Hulusi)

30 - Şehirde bir takım kadınlar da Azîzin karısı, dediler: delikanlısının nefsinden murad istiyormuş ona aşkından yüreğinin zarı çatlamış, karı bes belli çıldırmış. (Elmalı)


Ve kale nisvetün fiyl medinetimraetül aziyzi türavidü fetaha an nefsih ve, -yukarıdan itibaren bir bağlantı kuruyor bu vav,- şehirde hanımlar bir birbirlerine şöyle dediler; Şu malum yöneticinin karısı genç hizmetçisini baştan çıkarmaya çalışmış, yeltenmiş, kad şeğefeha hubban bes belli ki tutku kadının yüreğini dağlamış. Şehirdeki hanımlar, yani aristokrat sınıfının eşleri aralarında böyle bir dedikodu yayıyorlar.

inna leneraha fiy dalalin mubiyn; ve şunu da eklemeyi unutmuyorlar. Gerçek şu ki bizim onun hakkında ki düşüncemiz, işi iyice azıttığı yönündedir. Yani bayağı sapıttı şu malum yöneticinin karısı diye de bir hüküm bildiriyorlar. İlerde gelecek ayette onların bu sözlerinin samimi olmadığını onlar başkalarının hatalarını kendi sevap hanelerine yazan kimseler olduğunu söyleyecektir Kur’an. Onun için bu kadınlar kendileri çok erdemli ve ahlaklı oldukları için değil, aralarından birinin suç işlemiş, hata yapmış olmasını kendi sevaplarına, kendi fazilet hanelerine yazmak gibi basit bir çıkar hesabı güttüklerini anlıyoruz.

Burada özellikle kad şeğefeha hubban, şeğaf; Kur’an da sadece burada geçer, bir tek yerde, burada. Hubb ile birlikte geçince, ki Kur’an da hubb hemen hemen her zaman olumlu manaya gelir. Hubb, sevgi. Habbe; çekirdek. Sevgi çekirdeği gönül tarlasına ekilirse eğer ve imanla sulanırsa; bitimsiz, bire sonsuz veren bir muhabbet ağacına döner. Fakat burada sevgi çekirdeği gönül tarlasına imanla ekilmiyor, sevgi dikenli bir tele dönüşüyor ve zincire dönüşüyor, akıl bu zincirle bağlanıyor. İşte; kad şeğefeha hubban ibaresi bize, sevginin tutkuya dönüştüğü noktayı gösteriyor.


31-) Felemma semiat Bi mekrihinne erselet ileyhinne ve a'tedet lehünne müttekeen ve atet külle vahıdetin minhünne sikkiynen ve kaletıhruc aleyhinne, felemma raeynehu ekbernehu ve katta'ne eydiyehünne ve kulne haşe Lillâhi ma hazâ beşera* in hazâ illâ melekün keriym;

(Aziyz'in karısı) onların arkasından konuşmalarını duyunca, onlara haber ulaştırıp davet verdi... Onlar için keyifle oturacakları mükellef bir sofra hazırlattı. Onlardan her birine de bir bıçak verdi sonra (Yusuf'a): "Karşılarına çık (görün)!" dedi... (Şehirli kadınlar) Onu görünce, gözlerinde (yakışıklılığını) çok büyüttüler, şaşkınlıkla (ellerindeki yerine) kendi ellerini kestiler... Dediler ki: "Hâşâ! Allâh hakkı için, bu bir beşer değil; bu ancak güzel bir melektir." (A.Hulusi)

31 - Vaktâ ki bunların gizliden gizliye dedikodularını işitti, onlara davetçi gönderdi ve onlar için dayalı döşeli bir sofra hazırladı ve her birine bir bıçak verdi, beriden de çık karşılarına dedi, hepsi onu görür görmez çok büyüttüler, kendilerinin ellerini doğradılar ve hâşâ, dediler, Allah için bu bir beşer değil, mahzâ bir Meleki kerîm.(Elmalı)


Felemma semiat Bi mekrihinne erselet ileyhinne ve a'tedet lehünne müttekee Onların bu tür dedikodularını işitince aziyz’in hanımı, onları davet ederek kendileri için dayalı döşeli bir ziyafet hazırladı. O kadın, tarihin bize adını Züleyha olarak duyurduğu yöneticinin karısı, şehirde ki aristokrat hanımların kendisi hakkında dedikodu çıkarıp kendisinin bu hatasını kendilerinin sevabı gibi sunan o kadınların dedikodusunu işitince onlar için dayalı döşeli, mütteke, Mütteke aslında yaslanılacak yer demektir. Divan anlamına da gelir. Şöyle kaykılarak yaslanıp oturacak, yiyecek, içecek yer anlamına gelir. Burada tabii davet manasına mecazen kullanılıyor.

ve atet külle vahıdetin minhünne sikkiyne ve her birinin eline de birer bıçak tutuşturdu. Ev sahibesi, aziyzin eşi hanım, davetlilerinin eline de birer bıçak tutuşturdu. ve kaletıhruc aleyhinne ve Yusuf’a; çık karşılarına dedi. felemma raeynehu ekberneh hanımlar onu görünce kendilerinden geçip hayran kaldılar, ekberneh. Yani onu gözlerinde çok büyüttüler. Muhteşem göründü gözlerine ve hayran kaldılar. ve katta'ne eydiyehünne ve bu yüzden ellerini kestiler. ve kulne haşe Lillâhi ma hazâ beşeran* in hazâ illâ melekün keriym; ve olamaz dediler, olamaz. Allah için bu bir insan değil olsa olsa yüce bir melektir. Dediler. Hz. Yusuf’un güzelliği karşısında hayran kaldılar.

Tabii ev sahibesi bunu istiyordu. Kendisini ayıplayan bu hanımların, kendisinin yerinde olsalardı aynı şeyi yapacaklarını ispatlamak istiyordu. Bu şekilde ispatlamış oldu ve fırsat şimdi onun elindeydi ve o da döndü, konuklarına şöyle dedi.


32-) Kalet fe zâlikünnelleziy lümtünneniy fiyh* ve lekad ravedtühu an nefsihi festa'sam* ve lein lem yef'al ma amüruhu leyüscenenne ve leyekûnen mines sağıriyn;

(Aziyz'in karısı) dedi ki: "Kendisi yüzünden beni hor görüp yerdiğiniz işte bu! Andolsun ki Onu ayartmak istedim de, O, temiz kalmak istedi (sakındı)! Yemin ederim, eğer Ona emrettiğimi yapmazsa kesinlikle zindana atılacak ve aşağılanmışlar arasında olacak." (A.Hulusi)

32 - İşte dedi, bu gördüğünüz, hakkında beni levm ettiğiniz, yemin ederim ki ben bunun nefsinden murad istedim de o fikri ismetle imtina' etti, yine yemin ederim eğer emrimi yapmazsa mutlak, muhakkak zindana atılacak ve mutlak, muhakkak zelillerden olacak. (Elmalı)


Kalet fe zâlikünnelleziy lümtünneniy fiyh Bakın, işte beni kendisinden dolayı kınadığınız kişi bu. Bu kişi yüzünden beni kınadınız, dedikodu yaptınız, arkamdan çekiştirdiniz, beni ayıpladınız. ve lekad ravedtühu an nefsihi festa'sam Doğrusu, bir de doğruyu ifade etti kadın, yani belki de şu anlama geliyordu bu; siz benim yerimde olsaydınız benim gibi davranmaktan çekinmeyecek kadar erdemsiz kişilerdiniz. Hala da öylesiniz. Fakat ben sizden bir gömlek daha erdemliyim. Çünkü ben doğruyu söylüyorum. Bakınız şu itirafı yapıyorum. Dercesine; Doğrusu ben onu baştan çıkarmaya çalışmıştım. Ne ki o geçit vermedi. festa'same kendisini korudu. Günaha karşı kendisini korudu. Günaha karşı kendisini savundu. festa'same iysme temizliğini bozmadı. İsmetini muhafaza etti demektir.

ve lein lem yef'al ma amüruhu leyüscenenne ve leyekûnen mines sağıriyn; ve arkasından yine nasıl tutkularının esiri olduğunu yöneticinin karısı şu sözü söyleyerek göstermiş oldu. Ve eğer bundan böyle de arzumu yerine getirmezse kesinlikle hapsi boylayacak. Yani benim bundan böyle bu arzumu yerine getirmezse kesinlikle onu hapsettireceğim ve sürüm sürüm sürünecektir dedi. ve leyekûnen mines sağıriyn; alçaklardan, düşüklerden, toplumun ezilmiş kesimlerinden biri olmayı sürdürecek, devam edecek dedi.

Görüyorsunuz değerli dostlar. Aslında hikaye formuyla, kipiyle anlatılsa da bu geçmişte kalmış bir olay değil. Geçmişte kalmış bir olay olsaydı vahiy bunu ölümsüzleştirmezdi. Demek ki bize  verdiği, vermesi gereken bir şeyler var. Kıssadan hisse almayı bilenlerin alacağı çok hisse var. pay var bu güzel hikayede, kıssada.

Tutkusu tarafından tutuklanmış bir insanın psikolojik tahlili yapılıyor burada. Yöneticinin karısı şahsında, Züleyha diye bildiğimiz o hanımın şahsında tutkusu tarafından aklı tutuklanmış, duygusu aklına galip gelmiş bir insan ne yapar. Nasıl erdemini kendi elleriyle iki paralık eder, işte onun tipik bir örneği sergileniyor. Şehvetine esir olmak mı, yoksa fiziken esir, köle olmak mı daha büyük kayıp sorusunu bize sorduruyor. Bir tarafta fiiziken köle olan Yusuf var, öbür tarafta şehvetinin kölesi olan Züleyha, yöneticinin eşi.

Bize bu kıssayla Kur’an zihnimizde şu soruyu sormamızı istiyor; Hangisi daha büyük bela. Bedeninizin esir olması mı, ruhunuzun esir olması mı. Şehvetinize köle olmak mı, yoksa birilerinin sizin fizikinizi köle olarak alması mı. İşte Yusuf’un bedeni köle. Ama diğerinin ruhu köle. Şehveti benliğini esir almış.

Şimdi burada, bu çok büyük, çok ciddi soruya gerçekten doğru cevabı yine burada, bu kıssada buluyoruz, ki o da; fiziki esirlikten çok daha büyüktür ruhi esirlik. İnsanın içgüdüleri, eğer insanın vicdanını esir almışsa, insanın içinden kopup gelen hisler, duygular insanın aklına zincir geçirmişse, bu insanın aziyz olması, azize olması, kraliçe olması, toplumda saygın biri olması hiçbir işe yaramıyor. Gerçekte o yüreğine karşı hiç te saygın olmayan biridir. Onun içini açtığınızda, maskesini düşürdüğünüzde onun bir bakan, ya da bir kral eşi, yani bir kraliçe, bir soylu olmasının hiçbir anlamı kalmıyor. Bir köle karşısında çok soysuzca davranabiliyor.

İşte Allah’ın gör dediği yer burası. Nereden bakmamızı istediği yer burası. Allah oradan bakmamızı istiyor. İnsanların onurları, insanların haysiyetleri, insanların değerleri, insanların yücelikleri, gerçekten kendi vicdanlarına karşı duruşlarıyla ölçülür. İşte burada eğer Yusuf’a dışarıdan bakarsanız bir köle. Eğer Züleyha’ya dışardan bakarsanız bir bakan hanımı, belki bir kraliçe. Fakat Allah’ın gör dediği yerden bakarsanız asıl köle Züleyha, asıl efendi Yusuf. Çünkü arkasından koşulan Yusuf’tur. Koşan kadındır. Bakanın eşidir. O nedenle burada Kur’an bize Hangi tutsaklık daha büyük, Hangi tutsaklık insanın başına daha büyük bir bela getirir sorusunu sormamızı istiyor.


Devam ediyor B sayfasına geçiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder