B sayfasından devam.
10-) Kale kailün minhüm lâ taktülu Yusufe ve elkuhu fiy ğayabetil cübbi yeltekıthu ba'düs seyyareti in küntüm fa'ıliyn;
Bir diğeri de akıl verdi: "Bir şey yapmak istiyorsanız... Öldürmeyin Yusuf'u! Onu (derin olmayan) bir kuyuya bırakın; bir kafile onu (bulup) alsın!" (A.Hulusi)
10 - İçlerinden bir söz sahibi, Yusuf’u, dedi öldürmeyin de bir kuyu dibinde bırakın ki kafilenin biri onu lekît olarak alsın, eğer yapacaksanız böyle yapın. (Elmalı)
Kale kailün minhüm lâ taktülu Yusuf içlerinden bir diğeri ileri atılarak; Yusuf’u öldürmeyin dedi ve ekledi; ve elkuhu fiy ğayabetil cübbi yeltekıthu ba'düs seyyareti in küntüm fa'ıliyn; ille de bir şey yapacaksanız, demek ki en vicdanlısı o imiş. O aralarında akıllı biri imiş gerçekten ve Yusuf’u korumak istermiş. Fakat öbürlerine karşı da açıkça muhalefet edemediği için öldürülmekten Yusuf’u kurtarmak maksadıyla böyle bir akıl, tedbir üretmiş. Ve diyor ki; Eğer ille de bir şey yapacaksanız, bir kuyunun derinliklerine bırakın. Nasıl olsa bir kervan gelip onu alıp götürecektir der.
El Cübb; Bi’ir değil. Bi’ir; kuyu manasına gelir. Ama burada Cübb diyor. Bu farklı bir şey. Bi’ir; etrafı taşlarla örülmüş sistematik, mimari bir kuyudur. El Cübb ise kazılmış, su bulununcaya kadar kazılmış ama hiçbir mimari faaliyet, inşa yürütülmemiş. Sadece bir çukur olarak, çok derin bir çukur olarak duran su çıkmış çukurdur. Ne suyu adam boğacak kadar yüksektir, ne de içine bir adam düştüğünde dışarıdan bir yardım olmaksızın dışarı çıkabilir. Böylesine çölde arazide kazılmış çok derin çukurlar. Ama etrafı taşla örülmemiş çukurlara el cübb deniliyor. Onun içinde burada bir çukurun su çıkarmak için kazılmış çok derin bir çukurun dibine atarsınız manası verilir.
11-) Kalu ya ebana ma leke lâ te'menna alâ Yusufe ve inna lehu lenasihun;
Dediler ki: "Ey babamız, biz Onun hayrını istediğimiz hâlde neden Yusuf hakkında bize güvenmiyorsun!" (A.Hulusi)
11 - Vardılar ey bizim pederimiz, dediler, sen neye bize Yusuf’u inanmıyorsun? Cidden biz onun için ricacıyız. (Elmalı)
Kalu ya ebana ma leke lâ te'menna alâ Yusufe ve inna lehu lenasihun; Babalarına dönüp; Ey babamız dediler. Biz ona candan yürekten davrandığımız halde neden Yusuf hakkında bize güvenmiyorsun?
12-) Ersilhu meana ğaden yerta' ve yel'ab ve inna lehu lehafizun;
"Yarın Onu bizimle beraber yolla da serbestçe gezip oynasın... Şüphesiz biz Onu koruyucularız." (A.Hulusi)
12 - Yarın bizimle beraber gönder gezsin oynasın şüphesiz, biz onu gözetiriz. (Elmalı)
Ersilhu meana ğaden yerta' ve yel'ab bırak onu, yarın bizimle birlikte koşup oynasın. ve inna lehu lehafizun; bizim onu koruyacağımızdan en küçük şüphen olmasın. Diye de teminat verdiler.
13-) Kale inniy le yahzununiy en tezhebu Bihi ve ehafü en ye'külehüzzi'bü ve entüm anhu ğafilun;
(Yakup) dedi ki: "Onu götürmeniz beni muhakkak üzer... Siz Onunla ilgilenmezken Onu kurdun kapmasından korkarım." (A.Hulusi)
13 - Beni, dedi: onu götürmeniz her halde mahzun eder ve korkarım ki onu kurt yer de haberiniz olmaz. (Elmalı)
Kale inniy le yahzununiy en tezhebu Bih fakat olacak ya, adeta ilahi senaryo işleyecek ya. Yakup dedi ki; Gerçekten de onu götürmeniz beni endişelendiriyor. ve ehafü en ye'külehüzzi'bü ve entüm anhu ğafilun; sizin ondan yana dalgınlık gösterdiğiniz bir sırada onu kurdun kapmasından korkuyorum.Dedi. Yani onlar ihanet planlarını yapıyorlar, fakat gerekçeyi düşünemiyorlar. Adeta onlara gerekçeyi farkında olmadan babaları Yakup A.S. sunuyor. Onlar da bunu kaçırırlar mı?
Yani burada tabii ince dersler de veriliyor. İnsan eğer ilahi bir takdirin, ilahi bir senaryonun bir parçası olduğu zaman, istesin ya da istemesin neticede yapılan her şey o senaryoya göre uygulanıyor. Ama bu kendisinin farkında olmadan olup bitiyor.
14-) Kalu lein ekelehüzzi'bü ve nahnu usbetün inna izen lehasirun;
Dediler ki: "Andolsun ki, biz kuvvetli bir grupken hâlâ Onu kurt kaparsa, gerçekten biz hüsrana uğrayanlar oluruz." (A.Hulusi)
14 - Vallahi, dediler, biz mutaassıp bir kuvvet iken onu kurt yerse biz o halde çok hüsrân çekeriz. (Elmalı)
Kalu lein ekelehüzzi'bü ve nahnu usbetün inna izen lehasirun; onlar kendilerini şöyle savundular babalarına karşı. Biz bunca kalabalık olduğumuz halde eğer onu kurt kapacak olursa, işte asıl o zaman biz yanmışız demektir. Dediler.
15-) Fe lemma zehebu Bihi ve ecme'u en yec'aluhu fiy ğayabetil cübbi, ve evhayna ileyhi le tünebbiennehüm Bi emrihim hazâ ve hüm lâ yeş'urun;
Nihayet Onu alıp götürdüler ve Onu kuyunun dibinde bırakmaya karar verdiler... Biz de Ona: "Andolsun ki, onların seni tanımadıkları bir ortamda, yaptıklarını yüzlerine vuracaksın!" diye vahyettik. (A.Hulusi)
15 - Bunun üzerine vaktâ ki onu götürdüler ve kuyunun dibine koymağa karar verdiler, biz de ona şöyle vahy ettik, kasem olsun ki sen onlara hiç farkında değillerken bu işlerini haber vereceksin. (Elmalı)
Fe lemma zehebu Bihi ve ecme'u en yec'aluhu fiy ğayabetil cübb İşte bu minval üzere onu kuyunun derinliklerine atmada söz birliği etmiş bir halde yanlarında götürüyorlardı. ve evhayna ileyhi le tünebbiennehüm Bi emrihim hazâ ve hüm lâ yeş'urun; Ki biz ona bir gün gelecek kendileri hiç farkında değilken, bu yaptıklarını onlara bir bir haber vereceksin diye vahy ettik.
Evet, işte can alıcı bir nokta. Yani daha o günden Hz. Yusuf’a akıbeti, bu sürecin, bu senaryonun sonu gösteriliyor ve telaşlanmaması gerektiği adeta söylenmiş oluyor. Bununla aslında bize bir hikaye anlatılmıyor. Bunun ilk muhatabı olan Resulallah’a verdiği iç serinliğini siz düşünün. Bu o demektir. Resulallah Mekke de artık canı tehlikede. Mekke nin son döneminde. Çoğunluğa göre indi bu sure. Artık canı tehdit altında. Öyle bir durumda Resulallah’a ilahi bir garantidir bu ayet. Onların hiçbir tehditlerinden, hiçbir düzenlerinden, hiçbir suikastlarından korkma, neticede olacak olan budur. Sen kendi çağının Yusuf’u sun, Yusuf gibi davran ve gerisini merak etme. Onun için burada da Resulallah’a o garanti veriliyordu.
Burada ilginçtir yine Tevrat ve İsrailiyat’ın diğer Talmu’tta, diğer kaynaklarında ki anlatımla fark var. Orada bağırıp çağıran, ağlayıp, inleyip sızlayan bir Yusuf görüyoruz. Yani nübüvvetin, hikmetin hiçbir izi yok oradaki anlatımda. Kur’an bambaşka bir biçimde sunuyor bize. Gerçekten de bir peygambere yakışan tavırla sunuyor kıssayı.
16-) Ve cau ebahum 'ışaen yebkûn;
Gecenin ilk saatlerinde, ağlayarak babalarına geldiler. (A.Hulusi)
16 - Bıraktılar ve yatsıleyin ağlayarak babalarına geldiler. (Elmalı)
Ve cau ebahum 'ışaen yebkûn; Derken akşam vakti babalarına ağlayarak geldiler.
17-) Kalu ya ebana inna zehebna nestebiku ve terekna Yusufe 'ınde metaına fe ekelehüzzi'bü, ve ma ente Bi mu'minin lena velev künna sadikıyn;
Dediler ki: "Ey babamız! Doğrusu biz gittik, yarışıyorduk... Yusuf'u da eşyamızın yanına bırakmıştık... Onu o kurt yemiş... Her ne kadar doğruyu söylesek de, sen bize inanmazsın." (A.Hulusi)
17 - Dediler: ey pederimiz, biz gittik yarış ediyorduk, Yusuf’u eşyamızın yanında bırakmıştık bir de baktık ki onu kurt yemiş, şimdi biz doğru da söylesek sen bize inanmazsın. (Elmalı)
Kalu ya ebana ey babamız dediler. inna zehebna nestebiku ve terekna Yusufe 'ınde metaına fe ekelehüzzi'b ey babamız dediler, yarış yapma amacıyla uzaklaşmıştık, Yusuf’u da eşyalarımızın başında bırakmıştık. Bir de baktık ki onu kurt yemiş. ve ma ente Bi mu'minin lena velev künna sadikıyn; Onu da iyi biliyorlar ve diyorlar ki. Ama biz ne kadar doğruyu söylesek de yine de sen bize inanmayacaksın.
Tezgahı kurmuşlar, babalarını ikna etmeye çalışıyorlar. Ama öyle anlaşılıyor ki Hz. Yakup bu tezgaha inanmıyor. Zaten ilerde 83. ayetten açıkça anlaşılacak bu. Hz. Yusuf’un ölmediğini, yaşadığını, yıllar sonra dile getirecek. Onun için Hz. Yakup bu tezgaha inanmıyor.
Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
75. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2011/12/16/islamoglu-tef-ders-yusuf-001-02975/ bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder