26 Ağustos 2010 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. (FATİHA SURESİ) (2-D)



C sayfasından devam

Bakınız Allah bu kitabı insanlığın eline uzatalı 1400 yıl oldu. Biz bu kitapla yıllardır haşır neşiriz. Söyler misiniz bizim için neden gereği gibi bir hidayete dönüşmüyor. Çünkü Fıtrat, çünkü vicdan, çünkü akıl hidayetlerine yapışmadık ta onun için. Bu hidayet, yazılı hidayet te bize bir şey söylemez oldu.

“İhdinas sıratal müstekıym.”

Dosdoğru yol. Sırat yol demek. Müstakıym, istikamet buradan gelir. Dosdoğru eğrisi olmayan bir yol. Aslında sırat-ı Müstakıym nedir diye sorulacak olurda tefsir olarak Kur’an dır diyenler olmuş müfessirlerden. İslam’dır diyenler olmuş. Ki Tirmizi de geçen bir hadiste peygamberimiz de sırat-i Müstakıym i, İslam olarak tefsir ediyor. Allah insanın önüne dosdoğru bir yol çizdi diyor, bir yol verdi. Bu sırat-i müstakımdir diyor.

Bu yolun iki tarafına duvar yaptı. Bunlar Allah’ın hudududur. Bu duvarda kapılar açtı, bunlar şeytanın ve nefsin oradan insanı imtihan için hücum edeceği kapılar. Bu kapılara birer perde gerdi. İşte onlar da Allah’ın yasakları. Peygamberimizin Tirmizi’deki hadisinde. Bu yolun içinden bir davetçi doğru yola çağırıyor, yolu gösteriyor, bir de yolun başından bir davetçi çağırıyor. Yolun başından çağıran davetçi Kur’an dır buyuruyor. Yolun içinden çağıran davetçi ise İslam’dır buyuruyor. Yani Peygamberimiz yolu insana, işte yolun içinden çağıran, İnsanın bizatihi önünü aydınlatan davetçi olarak Sırat-i Müstakıym’i İslam olarak gösteriyor.

Bu güzel teşbihte ifade edildiği gibi Sırat-i Müstakıym, İslam’ın dosdoğru yoludur.

Yine bir başka hadis hatırlıyorum: Peygamber, toprağa, diyor ravi bir çizgi çizdi. Bu çizginin dışına da çizgiler çizdi. O çizgilere dikine çizgiler çizdi. Bu çizgilerin hepsi Allah’ın yolunun dışındaki yollardır. Bu tek yol ise Allah’ın yoludur. Buradan giden kurtulur. Dedi, diyor. Ki biz de zaten bu ayetten bunu anlıyoruz.

Devam ediyorum;


7 - “Sıratallezine en'amte aleyhim”


“Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna.” (Elmalı)


        Bu yolun nasıl bir yol olduğunu öğrenmemiz için bu ayeti yine fatiha tefsir etmeye devam ediyor.   

Kendilerine nimet verdiklerinin verilenlerin yoluna.

Şimdi bunlar kim: Kendilerine nimet verilenler. Bendeniz şöyle düşünüyorum. Fatihayı Resulullah okuyordu. Peygamber okurken neyi kastediyordu? Peygamber bu sureyi namaz da okurken;

- Ya Rabbi beni dosdoğru yola ilet, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna.

Kuşkusuz peygamber bu sureyi okurken kesinlikle şunu kastetmesi, kastetmiş olması lazım, kendisinden önceki tüm peygamberlerin yolunu. Ki Kur’an da da bu gerçeği vurgulayan ayetler görüyoruz. Bu ayetlerden birinde;

 - “Onların yoluna uy”  (enam/90) deniliyor.

Peygamberler sayılıyor, 14 tane peygamber ardı ardına sayılıyor, ve hemen arkasından deniliyor ki, İttiba et. Tabi ol.

Demek ki peygamber fatihayı okurken kendisi bizatihi, kendisinden evvelkilerin yoluna uyması için dua ediyordu. Ya Rabbi onların yoluna beni yönlendir.

Bu neyi gösterir; İslam’ın evrenselliğini, zaman ve zeminler üstülüğünü gösterir. Yani İslam Muhammed A.S. ile başlamadı. İslam, Allah insanla konuşmaya başladığında başladı. İslam, insanlığın değişmez değeri, Muhammed A.S. ise bu yolun en son rehberi, son kılavuzu, Kur’an da bu yol için insana verilmiş son haritadır. Onun için biz her Fatihayı okurken, aslında insanlık tarihi içerisinde yürüyen tüm Salih insanların yolunda yürüdüğümüzü hatırlıyoruz. Fatiha ile şunu diyoruz;

Ya Rabbi, insanlık seli içerisinde bir4 çizgi var ki ben o çizginin arkasını takip ediyorum, ben evrensel doğrunun peşindeyim ya Rabbi.” Bunu demiş oluyoruz.

Tabii peygamber bunu, fatihayı okurken, kendisinden evvelki peygamberlere tabi oluyordu. Sahabe okurken; Onlar da kendisinden evvel gelen peygamberlere uyan peygamberlerin sahabelerine, yani havarilerine uyuyordu. Onlar da onu diyorlardı.

“Ya Rabbi, sen bizi bizden evvelki bizden evvelki peygamberlerin havarileri nasıl onlara tabi olmuşsa, bizi de bu pegamberin onlar gibi arkasından yürüt.”

Biz de ne diyoruz, bizde buradan bakarak;

“Ya Rabbi, sahabeler ve peygamberler de olmak üzere, önceki peygamberlerin sadık ümmetleri hangi yoldan gitmişse bizi de o yola ilet.”

Herkes kendi bulunduğu kategoride daha önceki Salihleri, daha önceki kurtulmuşları, daha önce nimet verilenlerim anmış oluyor. Böylece aynı zamanda bir teşekkür de ifa edilmiş oluyor. Yani ebedi yolun yolcularına ebedi bir teşekkür dür fatiha.

Bu şunu da gösteriyor.

“Sıratallezine en'amte aleyhim”

“Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna.”

Bu nimet kuşkusuz nedir diye soracak olursanız, öncelikle bu nimetin İslam olduğunu yukarıda, sırat-ı müstakim daha çok uyar. Hidayettir nimet, ibadettir bu nimet. İhsan budur işte. Yani; İyya ke na’budu, bu nimetin istenmesidir. Yalnız sana ibadet ederim, işte yalnız ona ibadet edebilecek bir hidayete kavuşmak en büyük nimettir. Yalnız Ondan isteyecek bir imana kavuşmak, en büyük nimettir. İşte bu nimetin kendisine verdiklerinin yoluna iletmesini istiyoruz Rabbimizden. 

Bu ayetin verdiği bir nükte daha var. O da şu;

“Ya Rabbi, ben bu yolda tek başıma değilim, benden önce yürüyenlerin arkasından devem ediyorum, ya Rabbi ben senin yoluna, senin yolundaki insanların yolundan gitmek istiyorum. Ben senin yolunda tek olduğumu söylemiyorum. Senin yolunda bir çok insan var ve o insanlar aracılığı ile beni menzil – i maksuda doğru yürüt, Beni rızana doğru yürüt, beni yolunda daim kıl, beni yolunda daim kılarken senin yolunda olanlarla beraber kıl, onlarla beraber olmamı nasibet.”

Demiş oluyoruz. Çünkü burada aynı zamanda na zamiri, iz zamiri bir ümmete delalet eder. Yani her namazda fatiha okurken insan ümmeti hatırlar. Sadece kendisine dua etmiş olmaz. Tüm ümmete dua eder. Beni demez ihdi demez. İhdi derse namazı yenilemesi gerekir. Çünkü manayı bozmuş olur. İhdina der yani beni hidayete ulaştır değil bizi hidayete ulaştır. Burada bir BİZ şuuru veriliyor. Kim o biz? Bizim fırka, bizim parti, bizim cemaat, bizim tarikat, bizim mezhep, bizim meşrep, hiç biri değil. O biz Kim? Bizim ümmet. Muhammed A.S. a ümmet olmuş her bir şahıs. Eğer geçmiştekileri de kastedeceksek, İslam’ın ebedi yolunda yürüyen ve tüm İslam peygamberlerine tabi olan Salih insanlar.

O biz o kadar geniş ki. İşte o biz’e selam verirsiniz siz namazı bitirirken.

“Esselamı aleyküm ve rahmetullah..!”

Diye siz o milyonlarca, hatta milyarlarca olan bize. O siyah, o beyaz, o sarı ırktan olan, o Avrupalı, o Afrikalı, o Asyalı kardeşlerimize. O biz şuurunu terk eden aslında fatihayı terk etmiş olur. O biz şuurunu yalanlayacak olan, ümmeti parçalayan, ümmeti bölen hangi gerekçeye dayanarak olursa olsun fatihayı yalanlamış olur. Namazda okuduğu fatihayı namazdan sonra yalanlamış sayılır. Namazı da ona hayır etmeyecektir.

“ğayril mağdubi aleyhim.”

Yukarıda ki ispatıydı, burada da nefyi var şimdi.

“Kendilerine gazaplanılanların yoluna iletme.” (Elmalı)

Gazabına uğrayanların (âlemlerin ve nefsinin hakikatini göremeyip benlikleriyle kayıtlananların) (A.Hulusi)

“ve lad dallin.”

“Ve sapıtanlarınkine de iletme.” (Elmalı)

Ve (Hakikatten - Vâhid-ül AHAD üs Samed olan Allâh ismiyle işaret edilen, anlayışından) saparak şirk koşanların yoluna değil. (A.Hulusi)


Yani yukarıda ispat vardı, burada nehiy var. Çıkartma var, değilleme var. İki tane değilleme var. Kim bu iki değillemeden kastedilen. Yani gazaba uğrayanların yoluna değil, bir de sapıtanlarınki ne değil. Aslında gazaba uğrayanlar aynı zamanda da sapıtmış değiller miydi ki ayrıca bir de “ve lad dallin.” Geliyor. Gazaba uğramak sapıtmaktır, sapıtmak ta gazaba uğramaktır. Çünkü sapıtmaktan daha büyük bela mı var. Aslında bunun ikisi de aynı değimliydi ki ayrı ayrı geliyor, İşte bu soruya cevap olmak üzere peygamberimiz; fatihanın bu son ayetini Tirmizi’de geçen bir hadiste ve diğer bir çok kaynakta farklı varyantlarıyla geliyor bu hadis, şöyle tefsir ediyor.

Gazaba uğrayanlar arasında Yahudiler de vardır. Yani Yahudiler gazaba uğrayanlardandır. Hadisin bir tahsis eden varyantı var. Form olarak yani; gazaba uğrayanlar, Yahudilerdir biçiminde zaten bu formu tartışılmış. Sahih olup olmadığı konusunda bir çok söz söylenmiş, ama bir başka formu var ki bu sahih bir kaynaktan, senetle geliyor, o formu da şu; Gazaba uğrayanlarDANdır Yahudiler. Yani gazaba uğramak sadece Yahudilere özgü bir şey değil, ama onlar gazaba uğrayanlar içindedir. Sapıtanlar da Hıristiyanlardır. Yani Hıristiyanlar da sapıtanlardan bir kısımdır.

Bu haddi zatında bize şu gerçeği söylüyor. Biz her fatiha da;

- Ya Rabbi..! Bizi Yahudileşmekten, bizi Hıristiyanlaşmaktan koru..!

Diyoruz. Bununla şunu demiş oluyoruz.

- Ya Rabbi..! Yahudiler gibi dinimizi törenselleştirmekten bizi koru. Ya Rabbi..! Hıristiyanlar gibi dinimizi vicdanileştirmekten, dinimizi seküleleştirmekten bizi koru..!

Yine bir başka açıdan şunu söylüyoruz peygambere davranış açısından;

- Ya Rabbi..! Yahudilerin peygamberine yaptığı gibi, bizi peygamberimize hakaret etmekten koru. Peygamberimizi aşağılamaktan ve küçültmekten koru. Öbür taraftan da, Ya Rabbi..! Hıristiyanların peygamberlerine yaptıkları gibi peygamberimizi ilahlaştırmaktan bizi koru.

Görüyorsunuz, aslında Tarih çizgisi içerisinde iki temel sapmaya bir temayül olarak bakıyor Kur’an, ve bizi de buna dikkat çekiyor. Yani Yahudileşmek bir eğilimdir. Bir temayüldür. Yoksa gazaba uğramış millet olmaz. Allah hiçbir kavmi gazaba uğratmaz. Bir kavimden olmak, gazaba uğratılmanın gerekçesi olmaz. Bu Allah’a hakaret olur. Hiç kimse içinde doğacağı kavmi kendisi seçmiyor. Ama gazaba uğramak bir mantıktır. Yahudileşme mantığıdır. Hıristiyanlaşma mantığı da sapıtmaktır. İşte bu manada Yahudileşme mantığı dini törenselleştirir, dini biçime hasreder, Hıristiyanlaşma, sapıtan mantığı ise dini vicdana hapseder. Dini insanın içine hapseder, Yüreğe hapseder. İkisi de sapıtmadır, ikisi de hakkın dışında bir yöntemdir.

İşte bu ikisinden kaçınmamız, bu iki yoldan geri durmamız için her gün her namaz da, her rekatta;

“ğayril mağdubi aleyhim ve lad dallin.” Diyoruz.     

Değerli dostlar fatihanın hükmü uzun fıkhi mübaheselere (Bir şeye dair iki veya daha çok kimse arasında olan konuşma.) Konu olmuş. Bu nokta da her namaz da okuduğumuz fatihanın namazda okunmasının hükmü konusunda birden fazla görüş ortaya çıkmış İslam fakihleri arasında.

Bazı fakihler fatihanın namazda okunmasını “Vacip” olarak nitelendirirken, bazı fakihler de farz olarak nitelendirmişler ve Fatihanın okunmadığı bir namazın sahih olmayacağını söylemişler. Onlar delil olarak Peygamberden gelen;

“la salate limen lem yekra' bi fatihatil kitabi”

“Fatihatul-Kitabı okumayanın hiç namazı yoktur.”

(Müslim;kitabus-salah 34 no'lu hadisi şerif)

        Hadisini göstermişler. Tabii aslında bu iki görüşün dayandığı kaynak aynı, Dayandığı delil aynı. Ancak Fatihanın farz olmadığını, fatiha bilinmemesi halinde Kur’an dan başka bir sure ya da üç kısa ayetin okunabileceğini ileri süren görüşte yine Kur’an dan bir başka delil getirmişler.

        “..fakreu ma teyessere minhu..” (Müzemmil/20)

        “Ondan kolayınıza geleni okuyunuz.”

        Ayetini delil getirerek, Hanefiler başta olmak üzere fatiha dışında da bir ayetler grubunun ya da surenin okunabileceğini söylemişler.

Bunun dışında fatihanın cemaatle kılınan namaz da nasıl okunacağı konusunda ihtilaf olmuşsa da bendeniz bu konuda tüm tarafların delillerini bir araya getirip sahih delillerin hepsiyle de amel etmenin mümkün olduğu düşüncesinden yola çıkarak İmamın açıktan okuduğu namazlar da cemaatin fatihayı susup dinlemesini

“ve iza guriel Kurane festemiu leh ve ensitu lalleküm türhamun” (A’raf/204)

Ayetine binaen, İmamın gizli okuduğu namazlar da ise cemaatin fatihayı okumasını bu hadise dayanarak daha uygun olacağı yönünde görüş beyan ediyorum.

Vahyin bize öğrettiği bu muhteşem duaya taa..! yürekten amin diyor, Rabbimizden fatihalı bir ömür, Fatihanın bize verdiği, bize sunduğu hayat tarzına uygun bir hayat nasip etmesini niyazlıyor, sözümüzün başında Hamd ile girdiğimiz gibi söze, sözümüzün sonunda da yine Kur’an dan bir başka ayeti hatırlayarak

“Ve ahiru davana velil hamdülillahi rabbil alemiyn”

İddiamızın, davamızın, ömrümüzün tüm hasılatı ve son sözümüz Rabbimize “Hamd” dir diyoruz.

“Esselamu aleyküm.”

        2. videonun sonu
2. videoyu toplu olarak  http://kurantefsir.wordpress.com/2011/03/13/fatiha-suresi-2/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder