26 Ağustos 2010 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders FATİHA SURESİ (2-A)




       Bismillahirrahmanirrahim.

Alemlerin Rabbi olan, Rabliğini insana gönderdiği vahiyle ispat eden, şefkat ve merhametinin bir ifadesi olarak insanı terbiye eden Allah’a hamdolsun.
               
Onun gönderdiği vahyi, ondan aldığı gibi hiç bozmadan değiştirmeden, eklemeden, çıkartmadan aynen olduğu gibi insanlığa ileten, o vahyin başöğretmeni olan, o vahyi tebliğ ve beyan eden sevgili peygamberimize salat olsun.

Onun getirdiği vahyi yaşamaya çalışan, hayatın düsturu olarak o vahyi bir hayat nizamına dönüştüren siz değerli Müminlere selam olsun. Bereket olsun, hidayet olsun.

Bugün Kur’an derslerimizin ilkinde Fatihanın tefsirini işleyeceğiz. Fatihaya girmeden evvel kuşkusuz her bir surenin başlangıcı, açılışı olan ve Kur’an okumaya girerken söylememiz emredilen euzü besmelenin tefsiri ile söze girmek istiyorum.

Önce “euzübillahimineşşeytanirracim.” Ne demek, bunun üzerinde bir nebze duracağım.

Taşlanmış olan şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım manasına gelen istiaze yani; “euzübillahimineşşeytanirracim.” Kur’an ın aynı zamanda bize bir emri. Kur’an NAHL suresinde;

“Fe iza kara'tel kur'ane festeız billahi mineş şeytanir racım.” (Nahl/98)

Şimdi Kur'ân okumak istediğin zaman önce o kovulmuş şeytandan Allah'a sığın”.(E.m.) diye emretmekte.

Yine başka bir ayet –i kerime de;

“Eğer şeytandan bir vesvese, bir gıcık gelirse hemen Allah'a sığın. Muhakkak ki, Allah hakkıyla işiten, kemaliyle bilendir.” (Araf/200) diye buyrulmakta.

Eğer şeytan sana vesvese verirse, senin gönlüne üfürürse, senin zihnini bulandırmaya kalkarsa Allah’a sığın. Onun vereceği her türlü vesveseden, kalbine atacağı her türlü bulanıklık, ve zihnine getireceği her türlü gölgeden Allah’a sığın. Buyrulmaktadır.

Tabii bu hitaplar özelde peygamber A.S. a, genelde hepimizedir. Çünkü hiç birimizin kalbi ve kafası şeytanın vesvesesinden, şeytanın desisesinden, şeytanın üfürüğünden ve gölgesinden hali değildir.

Bu noktada; “euzübillahimineşşeytanirracim.” Cümlesinin, kovulmuş şeytanın vesvesesinden, şerrinden Allah’a sığınırım ifadesinin bizde oluşturmaya çalıştığı ruh hali üzerinde bir miktar durmak istiyorum.

İstiaze; Bir sığınma, bir ruh hali uyandırma operasyonudur. Yani bir bilinç inşasıdır. İnsanda bir bilinç uyandırmak için İstiaze emredilmiştir. Niçin bir bilinç uyandırmak? Çünkü bilinçsiz olarak Allah’ın vahyine muhatap olmamız istenmemektedir. Çünkü insan Allah’ın vahyini bir inek gibi, bir kuş gibi, bir sinek gibi, bir solucan gibi değil, Allah’ın kendisine akıl nimetini ihsan ettiği bir varlık, şuurlu ve akıllı bir şekilde dinlemesi, algılaması istenmekte.

Onun için “euzübillahimineşşeytanirracim.” Bizde vahye hazırlık olsun için bir bilinç uyandırma operasyonudur. Bu bilinç tamamen Allah’a teslimiyet ve her türlü yasak duygu ve düşünceye kalp ve kafamızı kapatmak anlamına geliyor. Bununla “euzübillahimineşşeytanirracim.” Diyen bir insan vahyin diriltici soluğuna teslim oldum demiş oluyor. Çünkü vahiy karşısında diri bir bilinç, diri bir insan, diri bir şuur, diri bir yürek istiyor. Bunu da zaten Kur’an da görmek mümkün.

“in hüve illâ zikrün ve kur'ânün mübîn Liyünzira men kâne hayyen ve yehıkkal kavlü alel kâfirîn.” (Yasin/69-70)

O bir hatırlatmadır. İnsana özünü hatırlatma, yaratılışını hatırlatma doğasını hatırlatmadır ve kerim bir Kur’an dır. Hemen arkasından yasin suresinde geçen bu ayet şöyle diyor.;

Kur’an ın indirilişi diri olan kimseleri uyarmak içindir. Demek ki Allah hitabının karşısında, vahyinin karşısında ölü ruhlar istemiyor. Ölü bedenler istemiyor. Şuursuz insanlar istemiyor.

Burada ki dirilik hepimizin de anlayacağı gibi fiziki bir dirilik değil, zihni, kalbi bir dirilik. Onun için “Liyünzira men kâne hayyen” (yasin/70) diri olan kimseyi uyarmak için. Bu nedenle Kur’an karşısında, diri bir ruh, diri bir kalp, diri bir şuur istiyor.

Yine başka bir ayet i kerimede;

Ya eyyühellezıne amenüstecıbü lillahi v lir rasuli iza deaküm lima yühyıküm va'lemu ennellahe yehulü beynel mer'i ve kalbihı ve ennehu ileyhi tuhşerun.” (enfal/24)

Ey iman edenler! Peygamber sizi, size hayat verecek şeylere davet ettiği zaman, Allah'a ve Resul'e icabet edin. Ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Ve siz kesinkes O'nun huzurunda toplanacaksınız. (elmalı.)

Allah’a ve resulüne sizi çağırdıkları zaman, neye çağırdıkları? Diriltmek için çağırdıkları zaman davetlerine evet deyin, icabet edin. Demek ki Allah’ın çağrısı, resulünün çağrısı bir diriliş çağrısıdır.

Kimlere bir diriliş çağrısı? Elbette ki yüreğini ve zihnini diri tutanlara bir diriliş çağrısı. Bu dirilişi ebedileştirme çağrısı. Bu dirilişi ölümsüzleştirme çağrısıdır. Onun için İstiaze; “euzübillahimineşşeytanirracim.” Bir diriliştir. Dirilişin anahtarıdır. Siz bu sözü söylemekle;

“Ben ey Allah’ım senin hitabına diri bir yürek, diri bir bilinç ve diri bir şuurla “lebbeyk” diyorum. Buyur diyorum. Buyur ya Rabbi gönlüme hitabınla, hitabını konuk et, kelamını konuk et ve ben senin emrine bu şekilde amade olduğumu duyuruyorum.” Demektir.

İstiaze bir şeyi söylemek değil, bir tavır almaktır. Onun için başta okuduğumuz ayette;

“Fe iza kara'tel kur'ane festeız billahi mineş şeytanir racım.” (Nahl/98)

Ayetindeki mana da bunu ifade ediyor. Kur’an ı okumaya başladığın zaman kovulmuş olan şeytan dan Allah’a sığın. Yani;

“Sığınırım de.” Değil “Sığın.” Bir şeyi söyleyin diye emredilmiyor. Bir şeyi yap diye emrediliyor. Neyi yağacağız? Sığınma işlemini. Neyle yapacağız? Bilinçle yapacağız. Niçin yapacağız? Çünkü Kur’an karşısında diri bir insan istiyor. Onun için istiaze;

“euzübillahimineşşeytanirracim.” Peygamber A.S. ın Kur’an a başlarken yine namaza başlarken daima söylediği bir cümle idi. Sadece söylediği değil, yaptığı bir eylem idi. Kalp eylemiydi. Zihni bir yeniden inşa idi. Şimdi İstiazeden sonra Besmeleye geçebiliriz;


1 - “Bismillahirrahmanirrahim”

("B" işareti kapsamı itibarıyla) Esmâ'sıyla varlığımı yaratan ismi Allâh olanın Rahmaniyeti ve Rahıymiyeti ile... (A.Hulusi)

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle. (Elmalı)


Kur’an ı bir siteye benzetirseniz, muhteşem bir siteye bu sitenin kapısı, portalı fatiha diyebiliriz. Sitelerin, evlerin, konakların, sarayların kapısı insanın yüzüne benzer. İnsanın tüm tavırlarını, insanın korkusunu hüznünü, acısını, elemini yüzünden okuyabilirsiniz. İşte aynen öyle bir konağın, bir sarayın, bir sitenin içinin nasıl olduğunu kapısından anlayabilirsiniz. Onun için Kur’an ın da tüm özelliklerini, fatihaya bakarak anlayabilirsiniz.

Fatiha eğer Kur’an sitesinin kapısı ise, bu kapının anahtarı da Besmeledir. “Bismillahirrahmanirrahim” anahtarı ile bu kapıyı açarsanız.

Şimdi rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla anlamına gelen besmelenin anlamı üzerinde bir miktar durmak istiyorum.

Besmelenin salt anlamı; Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla. Hepimizin bildiği gibi. Başındaki B harfi insak içindir arap dilinde Yani bir şeyi bir şeye bağlamak, iki şey arasında köprü kurmak, iki şey arasında bir iletişim sağlamak içindir. Bu anlama gelir. Besmelenin başındaki B harfi.

Peki besmele neyi, neye bağlıyor? Bu insak niçindir, besmelenin sırrı da burada gizlidir işte. Besmelenin tüm hikmetini o B harfi vermektedir. Çünkü Besmele hayatı Allah’a bağlayan bir köprüdür.

Besmele eşyayı kutsala bağlayan bir bağdır.

Besmele Yüreği rabbine bağlayan bir kablodur.

Besmele; Dünyayı ukbaya bağlayan, geçiciliği kalıcılığa bağlayan, eşyayı yaratana bağlayan, mahluku halık‘a bağlayan muazzam bir bağ.

Besmele bu anlamıyla bir hayat felsefesidir. Besmeleli insan Allahlı insandır. Bir işe başlarken efendimiz, Onun için besmele çeker ve bize de çekilmesini tavsiye ederdi. Niçin? Çünkü besmele bir hayat felsefesidir. Besmele ile başladığınız bir iş, Allah’a ısmarladığınız bir iştir.

Bir işe başlarken besmele çekmenizle siz şunu söylemiş oluyorsunuz.

1 – Ben bu işi Allahlı yapıyorum. Allahsız düşünmüyorum ben bu işi, Ben bu işime Rabbimi karıştırıyorum.

2 – Ben bu işi Allah sayesinde yapıyorum, ondan aldığım güç, ondan aldığım akıl, ondan aldığım nimet, ondan aldığım beden sayesinde yapıyorum. Yani o bana rahmet etmemiş olsaydı ben bu işi yaparken kullandığım el, ayak, göz, kulak, dil dudak, zihin, eşya, para her ne ise kullandığınız her bir şey, eğer o vermemiş olsaydı ben yapamazdım demektir. Onun için besmele bu manada bir teşekkürdür. Allah’a teşekkür.

Yine besmele bir başka anlamıyla “Ya rabbi..! senin yardımını istiyorum.” duasıdır aynı zamanda. “Yarabbi ben bu işi yapıyorum, sana da haber veriyorum ki sen yardım edesin, sen yetişesin, sen bu işe el katasın.” Demektir.

Görüyorsunuz Besmelenin nasıl bir hayat felsefesi, bir bakış açısı demeye geldiğini yani Allah’ın karışmadığı hiçbir iş yoktur demektir. Onun için günaha besmele çekilmez. Niçin?

Allah’ın razı olmadığı şeye, Allah’ın adı ile başlanmaz.
İşte hayatı besmeleli olan bir insan, hesabı verilecek bir hayat yaşamış demektir aynı zamanda.

“Bismillahirrahmanirrahim” in B harfinden sonra gelen isim bir görüşe göre sumu yücelikten, bir görüşe göre de alamet işaret manasına gelen vesm kökünden gelir. Tabii bunlar aynı zamanda iki farklı bakış açısının, iki ayrı ekolün yorumlarıdır. Ama ben ayrıntısına girmeyip hemen geçiyorum, yani eşyanın, isim sahibi olan her şeyin bir yüceliği vardır manasınadır. Eğer sumu kökeninden geliyorsa. Sumu yücelik demektir. Şeref demektir. Yani isim sahibi olmak başlı başına bir şereftir. Yani var olma şerefine erer demektir. Yokluğa karşı varlığa bir şeref.

Eğer vesm kökünden geliyorsa bu seferde, işaret alamet manasına gelir. Yani bir şeyin ismi o şeyin alametidir. O şeyin belgesidir. Bir şeyin ismi onun niteliğini gösteren bir belge demektir anlamına gelir.

Allah ismi özel bir isimdir. Fatiha içerisinde geçen Allah lafzını ben besmele de tefsir etmek istiyorum. Ki fatihanın içinde yeniden tefsir etme gereği durmayayım. Onun için Allah lafzı üzerinde bir miktar durmam gerekiyor.

Allah lafzı özel bir isimdir. Kur’an ı hakimde 2.000 i aşkın sayıda Allah’ın en çok geçen adıdır. Ve bu ad Allah’ın özel adı olması hasebiyle, Allah’ın tüm güzel isimlerinin de kendisine sıfat olduğu bir mevsuftur. Onun için Allah-u Kerimun, Allah-u Halıkun, Allah-u Azizun, Allah-u Alimun diyebilirsiniz Yani Allah’ın tüm diğer isimlerini bu isme sıfat olarak kullanabilirsiniz Onun için Allah’ın bir tek ismi vardır O da Allah lafzı celalidir ki tüm diğer isimlerine sıfat olabilir. O sebeple Allah ismi celali, Allah’tan başkası için hiçbir şekilde kullanılmaz. Türetilmemiştir. Başka görüşler olsa da, yaygın görüş herhangi bir kelimeden türetilmediği, müştak olmadığı yönündedir.

Yine çoğulu yoktur. Allah’lar denemez. Bunu söyleyen kimse cehaletini göstermiş olur.

Yine Allah lafzı celalinin yerini hiçbir isim tutmaz. Onun yerine bir başka isim geçirilemez. Örneğin Tanrı, Örneğin İlah; Allah lafsının yerini kesinlikle tutmaz. Ancak Allah’ın diğer isimleri ile birlikte Allah’ın has ismi olan Allah kullanılabildiği gibi, Allah ismi dışındaki diğer isimler ve sıfatlar tek başına kullanılabilir.

Er Rahman. Rahman sıfatı müşebbehedir Arap dilinde. Bu bir şeyin özünü ifade eder. Yani bu kimdir sorusuna verilen bir cevaptır. Allah kimdir diye sorarsanız eğer, cenab-ı hak kendisini bize rahman diye tanıtıyor. Onun için errahman ismi de Allah’a hastır. İnsana verilemez. Bu yüzden alimler müfessirler isim olarak özel, fiil olarak genel demişler. Yani Er Rahman Allah’a has bir isimdir ancak tezahürü, tecellisi tüm alemi kapsar. Allah Rahman ismi sayesinde yerlere göklere lütfeder.

Rahman isminin kapsamında yalnız müminler değil, kafirlerde vardır. Yalnız canlılar değil cansızlar da vardır. Yalnız şuurlular değil şuursuzlar da vardır. Yani Allah Rahman ismi sayesinde gökleri tutmakta, hayvanları yaşatmakta, ağaçları, otları ve tüm alemi, varlığı ayakta tutmaktadır. İşte Rahman isminin bir tecellisidir.

Rahim ismi, Allah’ın kelime özelliği olarak ismi faildir. Mübalağa ile ismi fail, Allah’ın fiili sıfatına delalet eder. Rahman zatına delalet eder, yani ey Allah’ım sen kimsin sorusuna rahmandır cevabını verebilirsiniz.

Peki Rahimdir hangi soruya verilecek cevaptır? Onun sorusu da ; Ey Allah’ın sen yaptığın işi nasıl yaparsın.” Dır. Yani Rahmetle yaparım. Ben Rahmanım, acıyanım, ben rahmetliyim, merhametliyim, ben şefkatliyim, ben sevenim, yaptığım işi de rahmetle yaparım. Muamelemi Rahmetle yaparım. Onun için Rahim ismi fiilidir, Rahman ismi zatidir. Öz varlığına yönelik bir sıfattır, boyuttur rahmet, Ama Rahim Allah’ın fiiline mütealliktir. Yaptığı her bir şeyi Rahmetle yapar demektir. Onun için Allah bizatihi zatında rahmetli ve fiillerinde de merhametlidir.

Biz besmeleyi bu mana da şöyle tercüme edebiliriz;

Rahman özelliği ile tüm yaratıklarına merhametle muamele eden Allah’ın adıyla. Tam tercümesini bu şekilde yapabiliriz. Rahman özelliği sayesinde tüm yaratıklarına merhametli davranan, merhametli muamele eden Allah’ın adıyla.

Besmele hüküm olarak fatihadan bir ayet mi? Değil mi tartışmasına girmek istemiyorum. Bu konuda bizden önce çok söz söylenmiş ancak besmelenin Kur’an dan bir ayet olduğu konusu hiç kimsenin ihtilaf etmediği bir konudur.

Devam ediyor B sayfasına geçiniz.
2. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2011/03/13/fatiha-suresi-2/   bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder