
Bismillahirrahmanirrahim.
Alemlerin Rabbi olan, Rabliğini insana gönderdiği vahiyle ispat eden,
şefkat ve merhametinin bir ifadesi olarak insanı terbiye eden Allah’a
hamdolsun.
Onun gönderdiği vahyi, ondan aldığı gibi hiç bozmadan değiştirmeden,
eklemeden, çıkartmadan aynen olduğu gibi insanlığa ileten, o vahyin
başöğretmeni olan, o vahyi tebliğ ve beyan eden sevgili peygamberimize salat
olsun.
Onun getirdiği vahyi yaşamaya çalışan, hayatın düsturu olarak o vahyi bir
hayat nizamına dönüştüren siz değerli Müminlere selam olsun. Bereket olsun,
hidayet olsun.
Bugün Kur’an derslerimizin ilkinde Fatihanın tefsirini işleyeceğiz.
Fatihaya girmeden evvel kuşkusuz her bir surenin başlangıcı, açılışı olan ve
Kur’an okumaya girerken söylememiz emredilen euzü besmelenin tefsiri ile söze
girmek istiyorum.
Önce “euzübillahimineşşeytanirracim.”
Ne demek, bunun üzerinde bir nebze duracağım.
Taşlanmış olan şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım manasına gelen
istiaze yani; “euzübillahimineşşeytanirracim.” Kur’an ın aynı zamanda bize bir
emri. Kur’an NAHL suresinde;
“Fe iza kara'tel kur'ane
festeız billahi mineş şeytanir racım.” (Nahl/98)
“Şimdi Kur'ân okumak istediğin
zaman önce o kovulmuş şeytandan Allah'a sığın”.(E.m.) diye emretmekte.
Yine başka bir ayet –i kerime de;
“Eğer şeytandan bir vesvese, bir
gıcık gelirse hemen Allah'a sığın. Muhakkak ki, Allah hakkıyla işiten,
kemaliyle bilendir.”
(Araf/200) diye buyrulmakta.
Eğer şeytan sana vesvese verirse, senin gönlüne üfürürse, senin zihnini
bulandırmaya kalkarsa Allah’a sığın. Onun vereceği her türlü vesveseden,
kalbine atacağı her türlü bulanıklık, ve zihnine getireceği her türlü gölgeden
Allah’a sığın. Buyrulmaktadır.
Tabii bu hitaplar özelde peygamber A.S. a, genelde hepimizedir. Çünkü
hiç birimizin kalbi ve kafası şeytanın vesvesesinden, şeytanın desisesinden,
şeytanın üfürüğünden ve gölgesinden hali değildir.
Bu noktada; “euzübillahimineşşeytanirracim.”
Cümlesinin, kovulmuş şeytanın vesvesesinden, şerrinden Allah’a sığınırım
ifadesinin bizde oluşturmaya çalıştığı ruh hali üzerinde bir miktar durmak
istiyorum.
İstiaze; Bir sığınma, bir ruh hali uyandırma operasyonudur.
Yani bir bilinç inşasıdır. İnsanda bir bilinç uyandırmak için İstiaze
emredilmiştir. Niçin bir bilinç uyandırmak? Çünkü bilinçsiz olarak Allah’ın
vahyine muhatap olmamız istenmemektedir. Çünkü insan Allah’ın vahyini bir inek
gibi, bir kuş gibi, bir sinek gibi, bir solucan gibi değil, Allah’ın kendisine
akıl nimetini ihsan ettiği bir varlık, şuurlu ve akıllı bir şekilde dinlemesi,
algılaması istenmekte.
Onun için “euzübillahimineşşeytanirracim.”
Bizde vahye hazırlık olsun için bir bilinç uyandırma operasyonudur. Bu bilinç
tamamen Allah’a teslimiyet ve her türlü yasak duygu ve düşünceye kalp ve
kafamızı kapatmak anlamına geliyor. Bununla “euzübillahimineşşeytanirracim.” Diyen bir insan vahyin diriltici
soluğuna teslim oldum demiş oluyor. Çünkü vahiy karşısında diri bir bilinç,
diri bir insan, diri bir şuur, diri bir yürek istiyor. Bunu da zaten Kur’an da
görmek mümkün.
“in hüve illâ zikrün ve
kur'ânün mübîn Liyünzira men kâne hayyen ve yehıkkal kavlü alel kâfirîn.” (Yasin/69-70)
O bir hatırlatmadır. İnsana özünü hatırlatma, yaratılışını hatırlatma
doğasını hatırlatmadır ve kerim bir Kur’an dır. Hemen arkasından yasin
suresinde geçen bu ayet şöyle diyor.;
Kur’an ın indirilişi diri olan kimseleri uyarmak içindir. Demek ki Allah
hitabının karşısında, vahyinin karşısında ölü ruhlar istemiyor. Ölü bedenler
istemiyor. Şuursuz insanlar istemiyor.
Burada ki dirilik hepimizin de anlayacağı gibi fiziki bir dirilik değil,
zihni, kalbi bir dirilik. Onun için “Liyünzira men kâne hayyen” (yasin/70) diri olan
kimseyi uyarmak için. Bu nedenle Kur’an karşısında, diri bir ruh, diri bir
kalp, diri bir şuur istiyor.
Yine başka bir ayet i kerimede;
“Ya
eyyühellezıne amenüstecıbü lillahi v lir rasuli iza deaküm lima yühyıküm
va'lemu ennellahe yehulü beynel mer'i ve kalbihı ve ennehu ileyhi tuhşerun.”
(enfal/24)
Ey iman edenler! Peygamber sizi, size hayat verecek şeylere davet ettiği
zaman, Allah'a ve Resul'e icabet edin. Ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi
arasına girer. Ve siz kesinkes O'nun huzurunda toplanacaksınız. (elmalı.)
Allah’a ve resulüne sizi çağırdıkları zaman, neye çağırdıkları?
Diriltmek için çağırdıkları zaman davetlerine evet deyin, icabet edin. Demek ki
Allah’ın çağrısı, resulünün çağrısı bir diriliş çağrısıdır.
Kimlere bir diriliş çağrısı? Elbette ki yüreğini ve zihnini diri
tutanlara bir diriliş çağrısı. Bu dirilişi ebedileştirme çağrısı. Bu dirilişi
ölümsüzleştirme çağrısıdır. Onun için İstiaze; “euzübillahimineşşeytanirracim.” Bir diriliştir. Dirilişin
anahtarıdır. Siz bu sözü söylemekle;
“Ben ey Allah’ım senin hitabına diri bir yürek, diri bir bilinç ve diri
bir şuurla “lebbeyk” diyorum. Buyur diyorum. Buyur ya Rabbi gönlüme hitabınla,
hitabını konuk et, kelamını konuk et ve ben senin emrine bu şekilde amade
olduğumu duyuruyorum.” Demektir.
İstiaze bir şeyi söylemek değil, bir tavır almaktır. Onun için başta
okuduğumuz ayette;
“Fe iza kara'tel kur'ane
festeız billahi mineş şeytanir racım.” (Nahl/98)
Ayetindeki mana da bunu ifade ediyor. Kur’an ı okumaya başladığın zaman
kovulmuş olan şeytan dan Allah’a sığın. Yani;
“Sığınırım de.” Değil “Sığın.”
Bir şeyi söyleyin diye emredilmiyor. Bir şeyi yap diye emrediliyor. Neyi
yağacağız? Sığınma işlemini. Neyle yapacağız? Bilinçle yapacağız. Niçin
yapacağız? Çünkü Kur’an karşısında diri bir insan istiyor. Onun için istiaze;
“euzübillahimineşşeytanirracim.” Peygamber A.S. ın Kur’an a başlarken yine namaza
başlarken daima söylediği bir cümle idi. Sadece söylediği değil, yaptığı bir
eylem idi. Kalp eylemiydi. Zihni bir yeniden inşa idi. Şimdi İstiazeden sonra
Besmeleye geçebiliriz;
1 -
“Bismillahirrahmanirrahim”
("B" işareti kapsamı
itibarıyla) Esmâ'sıyla varlığımı yaratan ismi
Allâh olanın Rahmaniyeti ve Rahıymiyeti
ile... (A.Hulusi)
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.
(Elmalı)
Kur’an ı bir siteye benzetirseniz, muhteşem bir siteye bu sitenin
kapısı, portalı fatiha diyebiliriz. Sitelerin, evlerin, konakların, sarayların
kapısı insanın yüzüne benzer. İnsanın tüm tavırlarını, insanın korkusunu
hüznünü, acısını, elemini yüzünden okuyabilirsiniz. İşte aynen öyle bir
konağın, bir sarayın, bir sitenin içinin nasıl olduğunu kapısından
anlayabilirsiniz. Onun için Kur’an ın da tüm özelliklerini, fatihaya bakarak
anlayabilirsiniz.
Fatiha eğer Kur’an sitesinin kapısı ise, bu kapının anahtarı da
Besmeledir. “Bismillahirrahmanirrahim”
anahtarı ile bu kapıyı açarsanız.
Şimdi rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla anlamına gelen besmelenin
anlamı üzerinde bir miktar durmak istiyorum.
Besmelenin salt anlamı; Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla. Hepimizin
bildiği gibi. Başındaki B harfi insak içindir arap dilinde Yani bir şeyi bir şeye
bağlamak, iki şey arasında köprü kurmak, iki şey arasında bir iletişim sağlamak
içindir. Bu anlama gelir. Besmelenin başındaki B harfi.
Peki besmele neyi, neye bağlıyor? Bu insak niçindir, besmelenin sırrı da
burada gizlidir işte. Besmelenin tüm hikmetini o B harfi vermektedir. Çünkü
Besmele hayatı Allah’a bağlayan bir köprüdür.
Besmele eşyayı kutsala bağlayan bir bağdır.
Besmele Yüreği rabbine bağlayan bir kablodur.
Besmele; Dünyayı ukbaya bağlayan, geçiciliği kalıcılığa bağlayan, eşyayı
yaratana bağlayan, mahluku halık‘a bağlayan muazzam bir bağ.
Besmele bu anlamıyla bir hayat felsefesidir. Besmeleli insan Allahlı
insandır. Bir işe başlarken efendimiz, Onun için besmele çeker ve bize de
çekilmesini tavsiye ederdi. Niçin? Çünkü besmele bir hayat felsefesidir.
Besmele ile başladığınız bir iş, Allah’a ısmarladığınız bir iştir.
Bir işe başlarken besmele çekmenizle siz şunu söylemiş oluyorsunuz.
1 – Ben bu işi Allahlı yapıyorum. Allahsız düşünmüyorum
ben bu işi, Ben bu işime Rabbimi karıştırıyorum.
2 – Ben bu işi Allah sayesinde yapıyorum, ondan aldığım
güç, ondan aldığım akıl, ondan aldığım nimet, ondan aldığım beden sayesinde
yapıyorum. Yani o bana rahmet etmemiş olsaydı ben bu işi yaparken kullandığım
el, ayak, göz, kulak, dil dudak, zihin, eşya, para her ne ise kullandığınız her
bir şey, eğer o vermemiş olsaydı ben yapamazdım demektir. Onun için besmele bu
manada bir teşekkürdür. Allah’a teşekkür.
Yine besmele bir başka anlamıyla “Ya
rabbi..! senin yardımını istiyorum.” duasıdır aynı zamanda. “Yarabbi ben bu işi yapıyorum, sana da
haber veriyorum ki sen yardım edesin, sen yetişesin, sen bu işe el katasın.”
Demektir.
Görüyorsunuz Besmelenin nasıl bir hayat felsefesi, bir bakış açısı
demeye geldiğini yani Allah’ın karışmadığı hiçbir iş yoktur demektir. Onun için
günaha besmele çekilmez. Niçin?
Allah’ın razı olmadığı şeye, Allah’ın adı ile başlanmaz.
İşte hayatı besmeleli olan bir insan, hesabı verilecek bir hayat yaşamış demektir aynı zamanda.
İşte hayatı besmeleli olan bir insan, hesabı verilecek bir hayat yaşamış demektir aynı zamanda.
“Bismillahirrahmanirrahim” in B harfinden sonra gelen isim bir görüşe göre sumu
yücelikten, bir görüşe göre de alamet işaret manasına gelen vesm kökünden
gelir. Tabii bunlar aynı zamanda iki farklı bakış açısının, iki ayrı ekolün
yorumlarıdır. Ama ben ayrıntısına girmeyip hemen geçiyorum, yani eşyanın, isim
sahibi olan her şeyin bir yüceliği vardır manasınadır. Eğer sumu kökeninden geliyorsa. Sumu yücelik demektir. Şeref demektir.
Yani isim sahibi olmak başlı başına bir şereftir. Yani var olma şerefine erer
demektir. Yokluğa karşı varlığa bir şeref.
Eğer vesm kökünden geliyorsa
bu seferde, işaret alamet manasına gelir. Yani bir şeyin ismi o şeyin
alametidir. O şeyin belgesidir. Bir şeyin ismi onun niteliğini gösteren bir
belge demektir anlamına gelir.
Allah ismi özel bir isimdir. Fatiha içerisinde geçen Allah lafzını ben
besmele de tefsir etmek istiyorum. Ki fatihanın içinde yeniden tefsir etme
gereği durmayayım. Onun için Allah lafzı üzerinde bir miktar durmam gerekiyor.
Allah lafzı özel bir isimdir. Kur’an ı hakimde 2.000 i aşkın sayıda
Allah’ın en çok geçen adıdır. Ve bu ad Allah’ın özel adı olması hasebiyle,
Allah’ın tüm güzel isimlerinin de kendisine sıfat olduğu bir mevsuftur. Onun
için Allah-u Kerimun, Allah-u Halıkun,
Allah-u Azizun, Allah-u Alimun diyebilirsiniz Yani Allah’ın tüm diğer
isimlerini bu isme sıfat olarak kullanabilirsiniz Onun için Allah’ın bir tek
ismi vardır O da Allah lafzı celalidir ki tüm diğer isimlerine sıfat olabilir.
O sebeple Allah ismi celali, Allah’tan başkası için hiçbir şekilde kullanılmaz.
Türetilmemiştir. Başka görüşler olsa da, yaygın görüş herhangi bir kelimeden
türetilmediği, müştak olmadığı yönündedir.
Yine çoğulu yoktur. Allah’lar denemez. Bunu söyleyen kimse cehaletini
göstermiş olur.
Yine Allah lafzı celalinin yerini hiçbir isim tutmaz. Onun yerine bir
başka isim geçirilemez. Örneğin Tanrı, Örneğin İlah; Allah lafsının yerini
kesinlikle tutmaz. Ancak Allah’ın diğer isimleri ile birlikte Allah’ın has ismi
olan Allah kullanılabildiği gibi, Allah ismi dışındaki diğer isimler ve
sıfatlar tek başına kullanılabilir.
Er Rahman. Rahman sıfatı müşebbehedir Arap dilinde. Bu bir şeyin özünü
ifade eder. Yani bu kimdir sorusuna verilen bir cevaptır. Allah kimdir diye
sorarsanız eğer, cenab-ı hak kendisini bize rahman diye tanıtıyor. Onun için errahman ismi de Allah’a hastır. İnsana
verilemez. Bu yüzden alimler müfessirler isim olarak özel, fiil olarak genel
demişler. Yani Er Rahman Allah’a has bir isimdir ancak tezahürü, tecellisi tüm
alemi kapsar. Allah Rahman ismi sayesinde yerlere göklere lütfeder.
Rahman isminin kapsamında yalnız müminler değil, kafirlerde vardır.
Yalnız canlılar değil cansızlar da vardır. Yalnız şuurlular değil şuursuzlar da
vardır. Yani Allah Rahman ismi sayesinde gökleri tutmakta, hayvanları
yaşatmakta, ağaçları, otları ve tüm alemi, varlığı ayakta tutmaktadır. İşte
Rahman isminin bir tecellisidir.
Rahim ismi, Allah’ın kelime özelliği olarak ismi faildir. Mübalağa ile
ismi fail, Allah’ın fiili sıfatına delalet eder. Rahman zatına delalet eder,
yani ey Allah’ım sen kimsin sorusuna rahmandır cevabını verebilirsiniz.
Peki Rahimdir hangi soruya verilecek cevaptır? Onun sorusu da ; Ey
Allah’ın sen yaptığın işi nasıl yaparsın.” Dır. Yani Rahmetle yaparım. Ben
Rahmanım, acıyanım, ben rahmetliyim, merhametliyim, ben şefkatliyim, ben
sevenim, yaptığım işi de rahmetle yaparım. Muamelemi Rahmetle yaparım. Onun
için Rahim ismi fiilidir, Rahman ismi zatidir. Öz varlığına yönelik bir
sıfattır, boyuttur rahmet, Ama Rahim Allah’ın fiiline mütealliktir. Yaptığı her
bir şeyi Rahmetle yapar demektir. Onun için Allah bizatihi zatında rahmetli ve
fiillerinde de merhametlidir.
Biz besmeleyi bu mana da şöyle tercüme edebiliriz;
Rahman özelliği ile tüm yaratıklarına merhametle muamele eden Allah’ın
adıyla. Tam tercümesini bu şekilde yapabiliriz. Rahman özelliği sayesinde tüm
yaratıklarına merhametli davranan, merhametli muamele eden Allah’ın adıyla.
Besmele hüküm olarak fatihadan bir ayet mi? Değil mi tartışmasına girmek
istemiyorum. Bu konuda bizden önce çok söz söylenmiş ancak besmelenin Kur’an
dan bir ayet olduğu konusu hiç kimsenin ihtilaf etmediği bir konudur.
Devam ediyor B sayfasına geçiniz.
2. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2011/03/13/fatiha-suresi-2/
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder