C sayfasından devam
83-) Ya'rifune nı'metAllâhi sümme yünkiruneha ve ekseruhümül kafirun;
(Onlar) Allâh nimetini (Hz. Rasûlullâh'ı) tanırlar, sonra da O'nu inkâr ederler... Onların ekseriyeti hakikat bilgisini inkâr edenlerdir. (A.Hulusi)
083 - Allahın nimetini tanırlar, sonra da inkâr ederler ve ekserisi kâfirdirler. (Elmalı)
Ya'rifune nı'metAllâhi sümme yünkiruneha Allah’ın nimetlerini pek ala tanıyıp biliyorlar, fakat yine de nankörlük ediyorlar. ve ekseruhümül kafirun zira onların çoğu küfre saplanmıştır. Belki bunu şöyle de anlayabiliriz, nankörlüğün doğal sonucu küfürdür. Önce Allah’ın nimetlerine nankörlük ederler, sonra Allah’a yabancılaşırlar. Önce O’nun nimetlerine yabancılaşırlar, sonra nimeti verene yabancılaşırlar. Önce esere yabancılaşırlar, sonra müessire yabancılaşırlar. Önce sanata yabancılaşırlar, sonra sanatkara yabancılaşırlar diye de anlayabiliriz.
84-) Ve yevme neb'asü min külli ümmetin şehiyden sümme lâ yü'zenü lilleziyne keferu ve lâ hüm yüsta'tebun;
O süreçte, her ümmetten bir şahit çıkartırız... Hakikat bilgisini inkâr edenlere izin de verilmez ve onlardan mazeret de istenilmez. (A.Hulusi)
084 - Bir gün de gelecek ki her ümmetten bir şahit ba's edeceğiz, sonra o küfredenlere ne izin verilecek ne de onlardan tarziye istenecek. (Elmalı)
Ve yevme neb'asü min külli ümmetin şehiyde fakat bir gün gelecek biz her ümmetten bir şahit çıkaracağız. Kim o şahitler; Elbette peygamberler. Evet peygamberler. Her ümmetten çıkarılmış şahitlerdir değerli dostlar. Daha önce de, sanırım 89. ayette gelecek. Hz. peygamberden şahit olarak söz edildiği yer orası. 89. ayet Resulallah’tan şahit olarak söz ediyor. Demek ki peygamberlerden söz ediyor. Peygamberlerin tamamı gönderildikleri toplumlar için birer şahittir. Ne diyordu Kur’an;
Felenes'elennelleziyne ürsile ileyhim velenes'elennel murseliyn; (A’raf/6)
Kendilerine peygamber gönderilenlerden soracağız, diyeceğiz ki “size gönderilen nebiler görevlerini yaptılar mı” Görüyorsunuz, şimdi anlıyorsunuz değil mi dostlar. Şimdi anlıyorsunuz sevgili nebinin ömrünün sonunda veda haccında her bir durakta, gerek Arafat’ta, gerek Müzdelife’de, gerek Mina’da, gerek Kâbe’de, verdiği tüm hutbelerde dönüp dönüp;
- Elâ hel belâğ. Ey insanlar tebliğ vazifemi yaptım mı, tebliğ ettim mi. Size, Allah’ın bana verdiği görevi ilettim mi. Bu mesajı tam olarak ulaştırdım mı diye soruyor.
Onlar yaşlı gözlerle hep bir ağızdan;
- Allah şahit olsun ki tebliğ ettin ya Resulallah. Diye haykırdıklarında gözlerini kaldırıyor, ihtiyar nebinin yaşlı gözleri.
- Rabbena feşhed. Diyordu. Allah’ım şahit ol.
İşte bu, sancı bu, sızı bu, sıkıntı bu. Acaba vazifemi yaptım mı, görevimi yaptım mı. Ki yukarıda da söylemişti. Hemen bir üstte. Sana düşen yalnızca tebliğdir demişti ya. Ama ayetin devamı ne diyor; velenes'elennel murseliyn bir de dönüp gönderdiğimiz peygamberlerden soracağız. Bunlar siz daveti iletince bunlar nasıl karşılık verdiler.
Sanırım sorunun bu ikinci kısmında bizden yana problem var. Sahi biz nasıl karşılık verdik. O tebliğ etti buna şahidiz. Allah şahit olsun ki o vazifesini yaptı, görevini tastamam yerine getirdi. Biz ondan 1400 yıl sonra gelen şahitleriz ve şahadet ediyoruz ki o peygamberlik görevini yapmıştır. Fakat biz ona olan ümmetlik görevimizi yaptık mı.
Bakınız o bizden nasıl şikayet ediyor hesap gününde.
Ve kaler Rasûlü Resul diyecek ki hesap gününde, kıyamette. ya Rabbi inne kavmittehazû hazel Kur'âne mehcura (Furkan/30) Ey rabbim bu toplumum var ya bu toplum, kendilerine getirdiğim bu mesajı, bu Kur’an ı terkedilmiş bir mesaj olarak bıraktılar, terk ettiler, dönüp bakmadılar. Onunla amel etmediler. Onu; Hayatlarını inşa eden bir özne olarak görmediler, onunla kendilerini inşa etmediler diye şikayet edecek diyor Kur’an. İşte şahit olmak budur.
sümme lâ yü'zenü lilleziyne keferu ve lâ hüm yüsta'tebun sonra o küfürde ısrar edenlere ne mazeret beyan etme izni verilecek, ne de başvuru talepleri kabul edilecek.
85-) Ve izâ raelleziyne zalemül azâbe fela yuhaffefü anhüm ve lâ hüm yünzarun;
Zulmedenler azapla karşılaştıklarında, kendilerine hafifletilmez ve onlara bakılmaz. (A.Hulusi)
085 - Ve o zalimler azâbı gördükleri vakit artık o onlardan ne tahfif olunacak ne de kendilerine mühlet verilecek. (Elmalı)
Ve izâ raelleziyne zalemül azâbe fela yuhaffefü anhüm ve lâ hüm yünzarun ve o zulmedenler azabı görünce artık anlayacaklar ki, azap ne kendileri için hafifletilecek, ne de onlara fırsat verilecek, süre tanınacak.
86-) Ve izâ raelleziyne eşrekû şürekâehüm kalu Rabbena haülai şürekâünelleziyne künna ned'u min dunike, feelkav ileyhimül kavle inneküm le kâzibun;
Şirk koşanlar, ortak koştuklarını gördükleri vakit: "Rabbimiz! İşte bunlar Sana denk olmayan, isimlendirip tanrılık atfettiğimiz ortaklarımız" dediler... (Ortakları da) onlara sataşır: "Muhakkak ki siz yalancılarsınız." (A.Hulusi)
086 - Ve o müşrikler şeriklerini gördükleri vakit «Ya Rabbenâ! işte şunlar seni bırakıp da kendilerine taptığımız şerikler diyecekler, onlar da şu sözü fırlatacaklar: her halde siz katiyen yalancılarsınız. (Elmalı)
Ve izâ raelleziyne eşrekû şürekâehüm Allah’a ait nitelikleri başkalarına yakıştıranlar ise Allah’a ortaklık koştuklarını, yanlarında, karşılarında görünce kalu Rabbena haülai şürekâünelleziyne künna ned'u min dunik Rabbimiz diyecekler. Sana ortak koştuklarımız, seni bırakıp ta kendilerine yalvarıp durduklarımız kimseler işte bunlardı. Böyle diyecekler. Yani seni bırakıp kendilerine yalvarıp yakardığımız kimseler.
Burada elleziyne formu geldiğine göre bunların kendileri gibi insanlar olduğunu düşünmek daha doğru gibi görünüyor. Çünkü bu ilgi zamiri, ism-i mefsul; iradeli canlılar için daha çok kullanılır.
feelkav ileyhimül kavle inneküm le kâzibun berikiler hemen onların lafını ağızlarına tıkayacaklar ve diyecekler ki; sizi gidi yalancılar sizi. Kim diyecek bunu? O Allah’tan istemek yerine dönüp kendilerinden istedikleri. Mezarına varıp ta bana çocuk ver dedikleri diyecek. Belki bu bir peygamberdir. Belki bir Allah dostudur, belki bir alimdir, belki büyük bir zattır fark etmez. Ama adres şaşırmıştır öteki. Belki o mezar taşının altında yatanın hiçbir kusuru yoktur, günahı yoktur. Berikisi onu putlaştırmaya çalışmıştır. Allah’tan isteyeceğini ondan istemeye kalkmıştır. Onun için onlar, bunlara dönüp; “sizi gidi yalancılar sizi” diyecekler. Yani kendinizi yaktınız şimdi de dönüp bizi mi yakmak istiyorsunuz dercesine.
Tabii lafzen elbette sizler düpedüz yalancısınız diye çevirebiliriz. Düz çeviri budur. Fakat bu çeviride anlam kayba uğruyor, yan anlamlar kayba uğruyor. Sizi gidi yalancılar sizi diye çevirmenin verdiği anlam yok oluyor. Onun için böyle çevirmeyi daha uygun buldum.
87-) Ve elkav ilAllâhi yevmeizinisseleme ve dalle anhüm ma kânu yefterun;
O gün, uydurdukları (kurguladıkları, hayal ürünü) şeyler kendilerinden kaybolup gitmiş; Allâh'a (sistemin - Sünnetullâh'ın gerçeklerine) teslim olmuşlardır! (A.Hulusi)
087 - Ve o gün Allaha arzı teslimiyet etmişlerdir ve bütün o uydurdukları şeyler kendilerini bırakarak gaip olup gitmişlerdir. (Elmalı)
Ve elkav ilAllâhi yevmeizinisselem İşte o gün onlar -iş işten geçtikten sonra tabii- Allah’a kayıtsız şartsız teslimiyetlerini sunarlar. Kimler? Allah’tan isteyecekleri yerde adres şaşırıp başkalarından isteyen bu şaşkınlar. ve dalle anhüm ma kânu yefterun uydurdukları kuruntu aracılar kendilerini yüzüstü bırakırlar.
88-) Elleziyne keferu ve saddu an sebiylillâhi zidnahüm azâben fevkal azâbi Bima kânu yüfsidun;
Hakikat bilgisini inkâr edenleri ve (insanları) Allâh yolundan alıkoyanları; bozgunculukları dolayısıyla, azabın ötesinde bir azap ile kat kat cezalandıracağız. (A.Hulusi)
088 - O hem küfretmiş hem de Allah yolundan çevirmiş olanlar diğerlerini de ifsat ettikleri cihetle o azâb üstüne bir azâb ziyade etmişizdir. (Elmalı)
Elleziyne keferu ve saddu an sebiylillâhi zidnahüm azâben fevkal azâbi Bima kânu yüfsidun inkarda direnmekle kalmayıp başkalarını da Allah’ın yolundan çeviren kimselerin üzerine neden oldukları toplumsal çürüme ve yozlaşmadan dolayı azap üstüne azap boca edeceğiz, yığacağız.
İlginç; yüfsidun hem çoğul hem geçişli geldiği yerlerde, ki efsede olarak geçişli gelmiş toplumsal yozlaşma ve çürümeye delalet eder. Yani bireysel çürümeden, bireysel ahlaksızlıktan daha çok toplumsal yozlaşmaya, toplumsal çürümeye tekabül ettiği için öyle çevirdim. Yani çürümeyi hızlandırırlar.
Nasıl hızlanır? Şirk çürümeyi nasıl hızlandırır? Hemen kısaca söyleyelim süreç nasıl ilerler. Allah’a ait olan sıfatları başka eşyalara takar takıştırırlar, yakar yakıştırırlar. Yani onları tanrılaştırırlar. Eşyayı tanrılaştırdıklarında eşyadan korkmaya başlarlar. Çünkü onlara güç atfederler, uğur atfederler. Bakarsın benim uğurum der. Hiçbir şeyi yoktur, cansız bir şey, makettir belki de. 13 rakamına uğur atfederler. Bu hayatlarını etkilemeye başlar. Çünkü onlardan korkmaya başlarlar, çekinmeye başlarlar. Doğal olarak eşya onlara tanrı olmaya, kendileri de eşyaya köle olmaya başlarlar. Çünkü onlara uğur atfettiler. Yapamayacakları şeyleri atfettiler. Allah’a ait olan şeyleri ondan istemeye başladılar. Onun karşısında insanlıklarının kalitesi düşmeye başlar. Onların kölesi olmaya başlarlar. Öyle ki bu toplumda bir ahlaksızlığa yol açar. Çünkü insan efendisi olduğu şeylerin kölesi haline gelmiştir.
Bu sosyal bir hastalık haline gelir. Eli kolu tutmaz olur ona karşı mesela. Öyledir, kişinin tanrısına eli kolu kalkar mı. Onun üzerinde iradesini kullanamaz. İradesi ona karşı etken değil edilgen olur ve bu da maddi ve manevi güçlerini bitirir, tüketir ve bu bireysel yozlaşmayı getirir, insanı bitirir. Tükenmiş insanlardan oluşan bir toplum da tükenmiş bir toplumdur ve bu da işte sosyal bir çürümeye yol açar. Artık o toplumun enerjisi yok olmuştur. Çünkü bir yığın put vardır piyasada, bir yığın kutsal var. Hiç birinin de kutsallığı yok aslında ve bir yığın tanrılar uydurmuşlar ve o tanrıların karşısında onların efendisi iken kölesi durumuna düşmüşlerdir.
İşte böyle bir yozlaşma sosyal bir felaketle neticelenir. Burada ifade edilen de odur.
89-) Ve yevme neb'asü fiy külli ümmetin şehiyden aleyhim min enfüsihim ve ci'na Bike şehiyden alâ haüla'* ve nezzelna aleykel Kitabe tibyanen likülli şey'in ve hüden ve rahmeten ve büşra lil müslimiyn;
O süreçte, her ümmet içinde, kendi nefslerinden aleyhlerine bir şahit bâ'sederiz... Seni de bunların üzerine bir şahit getirdik! Sana bu Bilgiyi (Kitabı); her şeyi açıklayan, bir (yaşam) kılavuzu, bir rahmet ve teslimiyetlerinin farkındalığına ermişler için bir müjde olmak üzere, kısım kısım indirdik. (A.Hulusi)
089 - Hele her ümmet içinde kendilerinden üzerlerine bir şahit ba's edeceğimiz, seni de onlar üzerine şahit getirdiğimiz gün!... ve bu kitabı sana ceste ceste indirdik ki her şeyi beliğ bir surette beyan etmek hem bir hidayet kanunu, hem bir rahmet, hem de müslimîne bir müjde olmak için. (Elmalı)
Ve yevme neb'asü fiy külli ümmetin şehiyden aleyhim min enfüsihim ve günü gelince onların aleyhine de her ümmetin kendi içerisinden bir şahit çıkaracağız. Daha önce 84. ayette görmüştük ya işte onu kastediyor. ve ci'na Bike şehiyden alâ haüla' işte geldi. 84. de kendisine atıf yaptığım ayet bu idi. Seni de ey peygamber, ey Muhammed (S.A.) işte şu mesajın muhatabı olan insanlara bir şahit olarak getirdik, gönderdik.
Evet dostlar, şahit olmak. Hz. Peygamberin şehiyd olması, şahit olmasıdır. Kur’an da şehiyd bu manada kullanılır. Kur’an a göre şehiyd’in manası, bizim tasavvurumuzdakinden farklıdır. Nedir? Örnek; Hani hatırlayın Bakara/143 te öyle buyuruyordu;
Ve kezâlike cealnâküm ümmeten vesetan litekûnû şühedâe alenNâsi ve yekûnerRasûlü aleyküm şehiyda (Bakara/143) İşte böylece sizi orta, yani dengeli bir ümmet kıldık. Ne Yahudiler gibi peygamber taşlayan, ne Hıristiyanlar gibi peygamber putlaştıran, ilahlaştıran. Ne Yahudiler gibi dini törene mahkum eden, ne Hıristiyanlar gibi dini vicdana mahkum eden. İkisinin ortasında dengeli bir ümmet kıldık. Neden? litekûnû şühedâe alenNâs siz insanlığa şahit olun, örnek olun, önder olun ve yekûnerRasûlü aleyküm şehiyda resulde size örnek olsun, size model olsun. Resulün size model olduğu gibi, siz de insanlığa model olun diyor.
ve nezzelna aleykel Kitabe tibyanen likülli şey'in ve hüden ve rahmeten ve büşra lil müslimiyn ve sana din ile ilgili her şeyi bir süreç içinde aşama aşama açıklayan, ki nezzelna nezzele, tenzil in manası; peyderpey, aşama aşama, süreç içinde indirmek demektir. Aşama aşama açıklayan ve bir yol haritası, evet, hüden ve bir rahmet, rahmeten ve Allah’a teslim olanlar için bir müjde olan bu ilahi mesajı indirdik.
Acık ayet ama, (her şeyi açıklayan demişti ya aslında onun önüne din ile ilgili her şeyi açıklamasını ilave etmek gerekiyor. Zemahşeri’nin de doğru anladığı gibi. Çünkü Kur’an din ile ilgili her şeyi açıklamıştır. Kur’an da birçok yerde her şey ifadesi Külli şe’y ifadesi mecazen de kullanılmıştır. Mesela Neml(23) suresinde Se’be kraliçesi Belkıs’a her şey verildiği söylenmiş. Tabii hiç kimseye her şey verilmez. Ne kadar zengin, ne kadar büyük hükümdar olursa olsun, iktidara ilişkin büyük şeyler verilmiştir anlamına geldiğini biz buradan anlıyoruz.
Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
87. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/03/09/islamoglu-tef-ders-nahl-70-9787/ bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder