13 Mart 2012 Salı

İslamoğlu Tef. Ders. NAHL (74-77)(87-B)




A sayfasından devam


74-) Fela tadribu Lillâhil emsâl* innAllâhe ya'lemu ve entüm lâ ta'lemun;

Allâh için emsal düşünmeyin! (Allâh, "HÛ"dur!)... Allâh bilir ve siz bilmezsiniz. (A.Hulusi)

074 - Artık Allaha temsiller yapmağa kalkmayın, çünkü Allah bilir siz bilmezsiniz. (Elmalı)


Fela tadribu Lillâhil emsâl O halde, evet, artık Allah ile başka şeyler arasında benzetme yolu ile misal vermeye kalkmayın. innAllâhe ya'lemu ve entüm lâ ta'lemun  adeta burada “Allah misaller veriyor, ama siz Allah hakkında ona layık olmayan ve yakışmayan başka şeylerle Allah arasında kıyaslama yapmayın, misal vermeyin.” Fakat Allah misaller veriyor, çünkü Allah her şeyi biliyor fakat siz bilmiyorsunuz. Yani Allah neden misaller veriyor diyorsanız kendisi ile, zatıyla ilgili, Allah biliyor fakat siz bilmiyorsunuz.

Burada din dilinin nasıl olması gerektiği dile getiriliyor. Yepyeni bir din dili tavsiye ediliyor. Allah’ın insan tasavvurunu aşan zatının, insan tarafından kavranamayacağı dile getiriliyor. Yanlış benzetme ve kıyaslar yasaklanıyor. Mesela peygamberimizin Bu konuda bir uyarısını hatırlıyoruz;

Kendisini ve Allah’ı bir tek zamiri içinde Huma zamiri içinde kullanan –ikili zamirdir bu- Allah ve resulü diyecek yerine “o ikisi” şeklinde kullanan bir sahabeyi duyunca efendimiz;

- Sen ne kötü bir hatipsin! diye azarlıyor onu. Sen ne kötü bir hatipsin, bir zamirde benimle Allah’ı eşit gibi kullanamazsın. Bari Allah ve O’nun resulü deseydin. Yani açıkça söyleseydin.

Bakın bu kadar hassas. Efendimiz, Allah’a gönderme yapılan zamirle kendisinin aynı zamir içinde kullanılmasına bile karşı. Bakınız bu çok önemli. Onun için değerli dostlar neden önemli? Çünkü insan tasavvuru Allah hakkında O’na layık olmayan, yani Allah’ın aşkın vasfı, aşkın zatını içkin hale getiren. İnsan tasavvuru buna ulaşamaz. Allah’ın yarattığı bir şey, Allah’ı kapsayamaz. İnsan tasavvuru yaratılmıştır. Dolayısıyla aşkın olanı tam anlamıyla kavrayamaz. İnsan bilinci sonsuzu kavramaktan acizdir, çünkü sonludur. Sonlu olan sonsuzu kapsayamaz ve kavrayamaz. Bunun bilincinde olmalı. Dolayısıyla herhangi bir şeye benzemediğini bilmeli.

Leyse kemisliHİ şey' (Şûrâ/11) Hiçbir şey O’nun misli, benzeri değildir. O’nun gibi değildir. O’na benzemez. Onun için tevhidi tarif edenler; “Her ne ki aklına geliyor, o Allah değildir.” Demişlerdir. Yani şudur diye tarif etmek yerine, değilleme yöntemiyle tarif etmişlerdir. Çünkü insan havsalası, insan bilinci kavramaktan acizdir.

Bu manada Allah ile yapılacak bir kıyaslama, mesela insan ile Allah yapılacak bir kıyaslama iki farklı şey arasında yapılan kıyaslamadır ve bu kıyas batıldır. Çünkü mahiyeti farklıdır, biri yaratan, diğeri yaratılandır. Biri gayb, diğeri müşahededir. Biri mutlak ve sonsuz, diğeri mukayyet ve sonludur. Onun için eğer bir analoji, bir kıyas yapılacaksa illet birliği olmalı. Mesela ikisi de yaratık olmalı, mahiyet benzerliği olmalı. Allah ile insan arasında mahiyet benzerliği yoktur.


75-) DarebAllâhu meselen abden memluken lâ yakdiru alâ şey'in ve men razaknahu minna rizkan hasenen fehuve yünfiku minhu sirran ve cehra* hel yestevun* elHamdu Lillâh* bel ekseruhüm lâ ya'lemun;

Allâh (şöyle) bir misal veriyor: Bir şeye gücü yetmeyen köle ile kendisini bizden güzel bir yaşam gıdası ile beslediğimiz ve ondan gizli ve açık başkalarına bağışta bulunan kişi... Bunlar hiç eşit olur mu? Hamd, Allâh'a aittir! Hayır, onların çoğunluğu bilmezler. (A.Hulusi)

075 - Allah şunu temsil getirdi: bir abdi memlûk, hiç bir şey'e kudreti yok, bir de o zat ki kendisine tarafımızdan güzel bir rızk nasip etmişiz de o ondan gizli, açık infak edip duruyor, hiç bunlar müsavi olurlar mı? Bütün hamd Allah’ındır amma çokları bilmezler. (Elmalı)


DarebAllâhu meselen Bakınız ne güzel geldi, Allah örnekler verir, misaller verir, çünkü biliyor. Siz bilmiyorsunuz demişti ya, işte bir misal dercesine, işte bir örnek dercesine; Allah size şu misali verir. abden memluken lâ yakdiru alâ şey'in başkalarının boyunduruğu altında bir köle düşünün. Özgürlüğü yok, hürriyetten mahrum, iradesi kendisine ait değil, kendisi kendisine ait değil. Böyle bir köle düşünün.

ve men razaknahu minna rizkan hasenen fehuve yünfiku minhu sirran ve cehra bir de kendisine tarafımızdan güzel bir rızk verdiğimiz ve ondan açık ve gizli hayırda bulunan bir diğerini düşünün. Yani iki adam misali veriyor ya. Bir köle, iradesine sahip olmayan, kendisine bir başkası sahip. Ama bir de kendisine rızk verdiğimiz, tabii burada hür birini, malının sahibi olan birini. Sahibi olan malını verir değil mi. Çünkü veremeyen sahip olamaz. Sahip olduğunu verebilir. Köle efendisini verir mi, efendi kölesini verir. Onun için orada hemen ne geliyor bakınız; fehuve yünfiku minhu sirran ve cehran gizli ve açık. Her zaman ondan infak eden. Hayra harcayan. Bu işte malına sahip olan, malın kendisine sahip olduğu değil. Malın efendisi olduğu değil. Kendisi malının efendisi olan. Onun için veren, verebilen. Malına sahipse verir. Mal onun sahibi ise, sahibini veremez.

Düşünün diyor böyle iki kimse düşünün.  hel yestevun şimdi bunların ikisi de bir olur mu? Cevabı açık, hayır bir olmaz. Aynı cinse ait olduğu halde bu ikisi bir olmazsa. Ders bu. Aynı cinse ait olduğu halde, ikisi de insan olduğu halde, mahiyet birliği olduğu halde: bu ikisi bir olmazsa. Biri köle diğeri özgür biri olduğu için. Allah ile yaratıklar arasından nasıl kıyas yapılabilir. Alacağımız ders bu. Aynı cinse ait olan iki insan bile, biri hür biri değil, biri malın sahibi, diğeri sahibinin malı. Yani daha doğrusu onun sahibi, malı. Malının efendisi, malının kölesi. Birinin özgürlüğü var diğerinin yok. Bu ikisi dahi bir olamazsa, Nasıl Allah ile Allah dışındaki şeyler bir olur. Bağımlı bağımsız, iradeli iradesiz karşılaştırması yapılıyor.

elHamdu Lillâh elHamdu Lillâh bildiniz der gibi. Belki bir nükte olarak ama hamdlerin tamamı yalnız ve yalnız övgülerin tamamı, sadece ve sadece Allah içindir. bel ekseruhüm lâ ya'lemun fakat onların çoğu bunu dahi bilmiyorlar.

Burada neden Hamd geldi? Elbette özgürlüğe hamd, hürriyete hamd. Hamdolsun bize hürriyeti veren Allah’a demektir. Yani insana özgürlüğü lutfeden Allah, bunu ima etse gerektir bu ayet ve özgürlüğün en büyük lütuf olduğunu ima etse gerektir.


76-) Ve darebAllâhu meselen racüleyni ehadühüma ebkemü lâ yakdiru alâ şey'in ve huve kellün alâ mevlahu, eynema yüveccihhu lâ ye'ti Bi hayr* hel yesteviy huve ve men ye'muru Bil adli, ve huve alâ sıratın müstekıym;

Allâh şu iki kişiyi de misal verdi: Bunlardan biri konuşmasını bilmez, bir şeye kudreti yoktur; efendisi yanında yüktür... Onu hangi işe yönlendirse bir hayırla gelmez... Hiç bu, elindekinin hakkını veren ve kendisi doğru yolda yürüyen kişi ile eşit olur mu? (A.Hulusi)

076 - Allah şunu da bir temsil getirdi: iki kişi birisi dilsiz, hiç bir şeye kudreti yok, efendisine sade bir ağırlık, ne tarafa gönderilse hiç bir hayra yaramaz, hiç bu, adâletle âmir olan ve doğru bir yolda giden kimseye müsavi olabilir mi? (Elmalı)


Ve darebAllâhu meselen racüleyn yine Allah şu iki adamı da misal verir. Aslında yukarıda iki insan misal verildi. İkisi arasındaki fark biri iradeli, diğeri iradesiz. Burada ise iki adam daha misal veriliyor bakınız.

ehadühüma ebkemü lâ yakdiru alâ şey'in ve huve kellün alâ Mevla onlardan biri, elinden hiçbir iş gelmeyen, iki lafı bir araya getiremeyen bir ahmak. Üstüne üstlük bir de efendisinin sırtında yük, kambur. eynema yüveccihhu lâ ye'ti Bi hayr onu nereye gönderse efendisi, başarılı bir biçimde dönemez. Ne iş verse sakardır eline yüzüne bulaştırır. Hiçbir şeyi başaramaz.

hel yesteviy huve ve men ye'muru Bil adli, ve huve alâ sıratın müstekıym şimdi böyle biri, yukarıdaki gibi biri adaleti emreden, kendisi de dosdoğru yolda olan kimseyle eş, denk, aynı, bir tutulabilir mi? Açık tabii ki. Bu ikinci misal yukarıdakinden farklı olarak yeterli olanla yetersiz olanı kıyaslıyor. Yukarıdaki iradeli olanla iradesiz olanı. Burada ise yeterli olanla yetersiz olanı, yetenekli olanla yeteneksiz olanı arasındaki farkı ele alıyor.

Yukarıdakinde Allah’tan hem dış etkiler nefy ediliyor, aşağındakinde ise zati noksanlar nefy ediliyor. Yani Allah hakkında bir misal olarak düşünürsek bunu, ne dışarıdan etkilenir Allah, ne de özünde herhangi bir noksan taşır. Özünde kemal sıfatlarıyla muttasıf, mükemmel, işinde ise daima mükemmel yapan, özgür yani hem iradeyi veren, hem de verdiği iradeyi kullanan, mutlak biçimde murad eden, fakat belki altında yatan nükte olarak ta verdiği iradeyi kullanmanızı isteyen, kullanmanızdan sevinç duyan, memnun olan. Verdiği yeteneği kullanmanızı isteyen ve bunun bir şükür olduğunu bilmeniz gereken Rab O. Onun için bu kıyaslar iki farklı durumu beyan ederek Allah ile insan arasındaki o büyük farkı, o kapanmaz farkı; İnsan ile insan arasında ki misalden yola çıkarak ifade ediyor.


77-) Ve Lillâhi ğaybüs Semavati vel Ard* ve ma emrussaati illâ kelemhıl basari ev huve akreb* innAllâhe alâ külli şey'in Kadiyr;

Semâların ve arzın algılanamayanları Allâh içindir... O Saat'in (kıyametin) oluşması hükmü (Allâh'a göre) bir göz kırpması gibi yahut daha da yakındır! Muhakkak ki Allâh her şeye Kaadir'dir. (A.Hulusi)

077 - Bütün Semavât-ü Arzın gaybını bilmek de Allaha mahsus, saat emri ise sâde lemhi basar gibi yahut daha yakındır, şüphe yok ki Allah her şey'e kadir. (Elmalı)


Ve Lillâhi ğaybüs Semavati vel Ard imdi göklerin ve yerin gaybını bilmek yalnızca Allah’a mahsustur. ve ma emrussaati illâ kelemhıl basari ev huve akreb nitekim son saatin gelip çatması sadece bir göz açıp kapamak gibi veya daha da kısa bir zamanda vuku bulacaktır. innAllâhe alâ külli şey'in Kadiyr unutmayın ki her şeyi yapmaya muktedir olan sadece Allah’tır. Yani bir hesap günü gelecek, bir son saat gelecek.

Hani dersimizin başlangıcında ki ayette insanı yaratan ve ölümü de takdir eden olarak takdim edilmişti ya Allah, İşte buna bir gönderme. Bir son saat gelecek. Doğan ölür ve insan yaptıklarının sorumluluğunu üstlenmelidir. Çünkü hesabını verecek. Onun için insanın amaçsız olmadığını, ortalama ömrü 60 günlük bir arının bile bir amacı varsa, insanın daha büyük bir amacının olması gerektiğini. Arının amacının insana hizmet, insanın amacının ise Allah’a kulluk olduğunu ve dolayısıyla Yeryüzünde ki gayesinin yaratılış amacına uygun bir amacı inşa etmek olduğunu işte burada görüyoruz.



Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
87. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/03/09/islamoglu-tef-ders-nahl-70-9787/  bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder