D sayfasından devam.
101-) Kulinzuru ma zâ fiys Semavati vel Ard* ve ma tuğnil ayatü vennüzüru an kavmin lâ yu'minun;
De ki: "Semâlar ve arzda ne oluyor, bir bakın!"... O işaretler ve uyarılar, iman etmeyen topluluğa yarar sağlamaz! (A.Hulusi)
101 - De ki: bakın, Göklerde Yerde neler var, fakat o âyetler, o inzarlar iman etmeyecek bir kavme ne fâyda verir. (Elmalı)
Kulinzuru ma zâ fiys Semavati vel Ard De ki; göklerde ve yerde nelerin bulunduğuna bir bakınız, ve ma tuğnil ayatü vennüzüru an kavmin lâ yu'minun; Ne ki iman etmemekte direnen bir topluma ne ayetlerin ne de uyarıların hiçbir yararı olmaz.
102-) Fehel yentezırune illâ misle eyyamilleziyne halev min kablihim* kul fentezıru inniy meaküm minel müntezıriyn;
Onlar kendilerinden önce geçmiştekilerin devirlerindeki (azap veren olayların) benzerini mi bekliyorlar? De ki: "O hâlde bekleyin... Ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim." (A.Hulusi)
102 - Onun için onlar sırf kendilerinden evvel geçenlerin günleri gibi bir gün gözlerler, de ki: gözleyin ben de sizinle beraber gözleyenlerdenim. (Elmalı)
Fehel yentezırune illâ misle eyyamilleziyne halev min kablihim şu durumda diyor Kur’an. Şu durumda kendilerinden önce gelip geçmiş kimselerin yaşadığı felaket günlerinin benzerini mi gözlüyorlar. Bu vahyin ilk muhatabı olan Mekkelileri bir tehdit ve tabii ki tüm zamanlardaki muhataplarını.
kul fentezıru inniy meaküm minel müntezıriyn; De ki o halde gözleyin. Şunu iyi bilin ki ben de sizinle birlikte gözleyenlerdenim.
103-) Sümme nünecciy Rusülena velleziyne amenü kezâlik* Hakkan aleyna nüncil mu'miniyn;
Sonra (azap geldiğinde) biz Rasûllerimizi ve iman etmişleri kurtarırız... İman edenleri kurtarmamız, üzerimize bir haktır. (A.Hulusi)
103 - Sonra Resullerimizi ve iman edenleri kurtarırız, biz böyle uhdemizde bir Hakk olarak müminleri kurtarırız. (Elmalı)
Sümme nünecciy Rusülena velleziyne amenü kezâlik sonuçta elçilerimizi, berikilerin başına gelecek bir beladan kurtarırız. Yani ey belasını bekleyen toplumlar, ey belasını bekleyen Mekkeliler, içinizde Muhammed varken bize bela gelmez gibi içinizden bir şey tutuyorsanız, aklınızdan çıkarın. Kurtarırız onu, aynı şekilde iman edenleri de kurtarırız.
Hakkan aleyna nüncil mu'miniyn; İşin gerçeği müminleri kurtarmak en çok bize düşer. Belki bir başka ifadesi ile, müminleri kurtarmak bizim görevimizdir.
Evet, ayetin başındaki sümme, zarf bağlacı, bir toplumun Allah’ın azabına, gazabına uğrama sürecinin tamamını içerdiği için orada çok uzun bir, tırnak içi kullanmak lazım, yani belasını bekleyen toplum belasını bulur, bela gelir, belaya çarptırılır ama sonuçta peygamber ve müminlerde kurtarılır.
104-) Kul ya eyyühenNasu in küntüm fiy şekkin min diyniy fela a'budülleziyne ta'budune min dûnillâhi ve lâkin a'budullahelleziy yeteveffaküm* ve ümirtü en ekûne minel mu'miniyn;
De ki: "Ey insanlar! Eğer benim Din'imden kuşku içindeyseniz, (bilin ki) ben sizin Allâh dûnundaki taptıklarınıza tapınmam! Sadece, sizi vefat ettirecek Allâh'a kulluk ederim! Ben iman edenlerden olmakla hükmolundum." (A.Hulusi)
104 - De ki: ey insanlar, eğer benim dinimde bir şekk ediyorsanız haberiniz olsun ki ben sizin Allah dan başka taptıklarınıza tapmam ve lâkin ben sizin canınızı alacak olan Allaha kulluk ederim ve ben şöyle emr olundum ki: müminlerden olayım. (Elmalı)
Kul ya eyyühenNasu in küntüm fiy şekkin min diyniy fela a'budülleziyne ta'budune min dûnillâh Ey Muhammed de ki; ey insanlar, ey insanlık eğer benim dinimden kuşku duyuyorsanız şunu iyi bilin ki Allah dışında sizin kulluk ettiğiniz varlıklara asla kulluk etmem, ve lâkin a'budullahelleziy yeteveffaküm ne ki ben yalnızca sizin canınızı alacak olan Allah’a kulluk ederim.
Evet, can acıtıcı bir hitap bu. Sizin canınızı Allah almayacak mı..! Onlar öldürenin Allah olduğuna inanırlardı. Aynı zamanda peygamberin bu ifadesi şu anlama geliyor, ilahi hitaba alınmış bu ifadesi. Canınızı alacak olanın Allah olduğuna inanıyorsunuz da neden O’ndan başkalarına da kulluk ediyorsunuz. Bu nasıl çelişki diyor.
ve ümirtü en ekûne minel mu'miniyn; Zira ben inananlardan olmakla emr olundum. Ve daha neyle; en can alıcı yeri geldi;
105-) Ve en ekım vecheke lid diyni haniyfa* ve lâ tekûnenne minel müşrikiyn;
(Şununla da emrolundum): "Vechini hanîf olarak Din'e tut (mânâ yüzünü, hakikati Esmâ bileşimi olan şuurunu, tanrı kavramsız, âlemler olarak algılanan sistemin hakikati olan soyut Esmâ mertebesine yönlendir) ve sakın şirk koşanlardan (Allâh dûnunda dışsal bir tanrı vehmederek onu ortak koşanlardan) olma!" (A.Hulusi)
105 - Hem sırf hakka müteveccih hanîf olarak dine yüz tut ve sakın müşriklerden olma. (Elmalı)
Ve en ekım vecheke lid diyni haniyfa indi ey bu hitabın muhatabı olan her insan, her mümin; Sen de varlığına istikamet ver ve onu her türlü sapmadan uzak tutarak tümüyle gerçek dine ada.
Kısa bir ibare ama, ancak bu kadarla çevirebildim. Çünkü daha az kelime ile bu hakikat ifade edilemiyor. ekım vechek..! vech, yüz demektir. Fakat bir şeyin yüzü o şeyin varlığının tamamına delalet eder. Cüz ile Kül kastedilmiştir. Kur’an da Allah için geçen yüz ifadelerinden de Allah’ın zatı anlaşılır. Onun için yüzünü bir şeye çevirmek, varlığını çevirmektir. ekım vechek, istikametini kontrol et diyor yani. İstikametini yeniden kontrol et. Esas duruşunu takın, esas duruşunu bozma. İstikamet açısını doğru tayin et, başlangıçta 1 milimlik sapma sonuçta kilometrelerce sapmaya yol açar demek istiyor.
ve lâ tekûnenne minel müşrikiyn; eğer başlangıçta küçük bir sapma ile başlarsan sonunda müşrik olursun demeye getiriyor yani. Onun için ve sakın müşriklerden olayım deme.
106-) Ve lâ ted'u min dûnillâhi ma lâ yenfe'uke ve lâ yedurruke, fein fealte feinneke izen minez zâlimiyn;
Allâh dûnundaki sana fayda ve zarar vermeyecek şeylere yönelme! Eğer böyle yaparsan, o zaman muhakkak ki sen nefsine zulmedenlerden olursun!" (A.Hulusi)
106 - Ve Allahın mâsivasından sana kendi kendine ne menfaat ve ne mazarrat yapamayacak şeylere perestiş etme, eğer edersen o halde sen şüphesiz nefsine zulmedenlerden olursun. (Elmalı)
Ve lâ ted'u min dûnillâhi ma lâ yenfe'uke ve lâ yedurruk ve Allah’tan ayrı olarak sana ne yararı dokunan, ne de senden zararı gideren varlıklara yalvarıp yakarma. Böyle başlar şirke açılan kapı demek istiyor. Onlara yalvarıp yakarma, onlardan bir şey isteme, İyyaKE na'budu VE iyyaKE nesta'iyn (Fatiha/5) Onun için bu kadar tekrar ederiz.
fein fealte feinneke izen minez zâlimiyn; zira eğer böyle yaparsan işte o zaman sem kendi kendisine kıyanlardan olursun.
107-) Ve in yemseskellahu Bidurrin fela kâşife lehu illâ HU* ve in yüridke Bihayrin fela radde li fadliHİ, yusıybu Bihi men yeşau min ıbadiHİ, ve "HU"vel Ğafûrur Rahıym;
Allâh sende bir sıkıntı açığa çıkarırsa, onu O'ndan başka kaldıracak yoktur! Eğer sende bir hayır irade ederse, O'nun lütfunu geri çevirecek de yoktur! O, lütfunu kullarından dilediğine nasip eder... O Ğafûr'dur, Rahıym'dir. (A.Hulusi)
107 - Ve eğer Allah sana bir keder dokunduracak olursa onu ondan başka açacak yoktur ve eğer o sana bir hayır murad ederse o vakit de onun fadlını reddedecek yoktur, o, onu kullarından dilediğine nasip eder, o öyle gafûr, öyle rahîmdir. (Elmalı)
Ve in yemseskellahu Bidurrin fela kâşife lehu illâ HU yine unutma ki ey bu hitabın muhatabı olan insan eğer Allah sana bir darlık musallat ederse, onu O’ndan başka kimse savuşturamaz. ve in yüridke Bihayrin fela radde li fadliH fakat eğer senin için bir hayır dilerse O’nun lütûf ve kereminin önüne de kimse gerilemez, kimse geçemez. Bunu da unutma ey insanoğlu. İman ettiğini Allah’a, böyle iman et, bu vasıflarıyla iman et. yusıybu Bihi men yeşau min ıbadiHİ, ve "HU"vel Ğafûrur Rahıym; O lütûf ve keremini kullarından dilediğine bağışlar. Zira O çok bağışlayandır, O çok merhamet edendir. Merhametin kaynağıdır. Tüm merhametlilerin merhametleri O’ndan fışkırır, her merhametli merhametini O’na borçludur. Onun için eğer birine yöneleceksen, eğer birinden isteyeceksen, eğer birine arz edeceksen ihtiyacını o biri Allah olsun. En merhametli olan olsun. Merhametin kaynağı olsun.
Ayetin sonunda ki iki sıfat isim öncesini takyit ediyor, sınırlıyor, açıklıyor hatta. Allah kimseye zarar vermeyi dilemez demektir bu. Çünkü demişti ki, Ve in yemseskellahu Bidurrin fela kâşife lehu illâ HU eğer Allah sana bir darlık, bir zarar dokundurmak istese bunu kim engelleyebilir ki O’ndan başka demişti ya. Daha sonra ayetin el ğafur, el rahim ile bitmesinin anlamı Allah kimseye zarar vermez demektir. Bunu dilemez. Fakat tırnak içinde biz ne anlayacağız; “Eğer sizin başınıza bir zarar geliyorsa kendi yüzünüzdendir. Siz kendi kendinize zarar verirsiniz ve Allah sizin kendinize zarar vermenizi önlemek ister.” Bu vahiyler, gönderdiği tüm peygamberler, verdiği akıl, verdiği irade hep buna matuftur işte.
108-) Kul ya eyyühenNasu kad caekümülHakku min Rabbiküm* femenihteda fe innema yehtediy linefsih* ve men dalle feinnema yedıllü aleyha* ve ma ene aleyküm BiVekiyl;
De ki: "Ey insanlar... Gerçek ki size Rabbinizden hakikat bilgisi gelmiştir! Artık kim hakikate yönelirse yalnızca kendi nefsi için yönelmiş olur; kim de saparsa sadece kendi nefsi aleyhine sapmış olur! Ben sizin Vekiyliniz (hakikatinizin şuurunuzdaki yönlendiricisi) değilim." (A.Hulusi)
108 - Ey insanlar! işte rabbinizden size hak geldi, artık hidayeti kabul eden kendi nefsi için kabul etmiş olur, sapkınlık eden de kendi aleyhine sapmış olur: ve ben sizin üzerinize vekil değilim, de. (Elmalı)
Kul ya eyyühenNasu kad caekümülHakku min Rabbiküm ey Muhammed de ki; Ey insanlar işte size rabbinizden hakikatin ta kendisi gelmiştir. femenihteda fe innema yehtediy linefsih artık kim doğru yolu tercih ederse hiç şüphesiz ki O bu tercihi kendisi için yapmış olacaktır. ve men dalle feinnema yedıllü aleyha kim de yoldan saparsa hiç şüphesiz o kendi aleyhine bu tercihi yapmış olacaktır. Ama yine kendi tercihidir. ve ma ene aleyküm BiVekiyl; Ey peygamber onlara şunu açıkça söyle. Ama sizin tercihinizden dolayı sorumlu tutulan asla ben olmayacağım, siz olacaksınız. Kimseye mazerette bulamayacaksınız.
İşte insan iradesine Allah’ın hürmeti bu ayette tecelli ediyor. İşte tüm dini hareketlerin temelini oluşturması gereken, insanın inanç dünyasına ilişkin değişmez gerçekler bu ayette dile getiriliyor.
109-) Vettebı' ma yuha ileyke vasbir hatta yahkümAllâh* ve HUve hayrul hakimiyn;
(Rasûlüm) sana vahyolunana tâbi ol ve Allâh hükmü açığa çıkana kadar sabret... O, en hayırlı Hükmedendir. (A.Hulusi)
109 - Ve sana ne vahiy olunuyorsa ona tâbi' ol ve sabret ta ki Allah, hükmünü versin, hâkimlerin en hayırlısı odur. (Elmalı)
Vettebı' ma yuha ileyke vasbir hatta yahkümAllâh sen ise ey Muhammed, sen sana indirilen vahyi izle ve Allah’ın hükmünü verinceye kadar sabret. Yani Allah onlar hakkında hüküm verinceye kadar hakikat üzerinde direnmeye bak, görevini yap, başka bir şeye karışma. ve HUve hayrul hakimiyn; zira hüküm verenlerin en hayırlısı O’dur. Tüm risalet mirasına sahip çıkacak olan, vahyi insanlara duyurma görevi ile görevlendirilen, ya da bu görevi omuzlarına alan tüm müminlere aynı zamanda bir hitap bu. Onlara; vazifenizi yapın, vahyi taşıyın insanlara ve hakikat üzerinde direnin. Eğer vahye karşı kör ve sağır davranıyorlarsa unutmayın ki onların hesabını sizden sormayacak Allah. Siz kendi hesabınızdan sorumlusunuz.
“Ve ahiru davana velil hamdülillahi rabbil alemiyn”
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdadır.
70. videonun sonu.
70. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2011/11/11/islamoglu-tef-ders-yunus-078-10970/ bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder