14 Kasım 2011 Pazartesi

İslamoğlu Tef. Ders. Yunus (078-082)(70-A)


     

        “BismillahirRahmanirRahıym


        Sevgili Kur’an dostları geçen dersimizde hatırlayacak olursanız Yunus suresindeki Hz. Nuh peygamberin kavmine gönderiliş öyküsünü okumuş ve tefsir etmiştik. Yine hemen onun ardından Hz. Musa AS. ın firavuna gönderiliş öyküsünü okumuş ve yarısına gelmiştik. Kısmen geçen dersimizde işlediğimiz Hz. Musa’nın firavuna gönderiliş hikayesi, kıssasının kaldığımız yerinden bugün devam edeceğiz. 78. ayetiyle Yunus suresinin dersimize başlıyoruz.


        78-) Kalu eci'tena litelfitena amma vecedna aleyhi abaena ve tekûne lekümel kibriyau fiyl Ard* ve ma nahnü leküma Bi mu'miniyn;

        Dediler ki: "Sen bizi, atalarımızın inancından çevirip ve yeryüzüne beraberce tahakküm etmek için mi geldin? Biz size (Musa ve Harun'a) iman edici değiliz." (A.Hulusi)

        78 - Sen, dediler: bizi, atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan çeviresin de bu yerde Devlet ikinizin olsun diye mi geldin? Biz ikinize de inanamayız. (Elmalı)


        Kalu eci'tena litelfitena amma vecedna aleyhi abaena ve tekûne lekümel kibriyau fiyl Ard o firavun’un etrafında ki yönetici seçkinler, mevcut sistemin ekmeğini yiyerek, mevcut sistemin beslediği o seçkinler dediler ki; Sen bizi atalarımızın üzerinde bulup izlerini takip ettiğimiz yoldan çevirmeye ve bu şekilde her ikinize ülke de iktidarın yolunu açmaya mı geldin.

        Hatırlarsanız hemen bir üstteki ayette Musa AS. ın sözü naklediliyordu. Onun da üzerinde Firavun ve avenesinin, Hz. Musa’nın vahyine, mesajına, tevhid çağrısına karşı itirazı naklediliyordu. İşte bu nakillerin ardından Musa peygamber 77. ayette demişti ki; etekulune lil Hakkı lemma caeküm siz ayağınıza gelen hakikat hakkında hep bu tarz mı düşünürsünüz, böyle mi davranırsınız, böyle mi söylersiniz. Ne demişti onlar; Yine mi sihir demişlerdi.  Bu da sihir demişlerdi ve apaçık sihir demişlerdi. Tıpkı bu surenin ikinci ayetinde sevgili efendimiz vahyi Mekkelilere tebliğ ettiğinde yine aynı kesim, Mekke’nin ileri gelenleri, Mekke’nin eşrafı. Yani Mekke’de ki ticaretin kaymağını yiyenler. Fransızca ibaresiyle Krem dö la Krem itiraz etmişti. Vahye ilk karşı çıkan ve sonuna kadar da direnen onlar olmuştu. Tıpkı firavunun etrafına kurdukları sistemin, soygun sisteminin ekmeğini yiyerek geçinen ve bütün bir halkın omuzlarına oturan ve onların kanlarını emen o seçkinler gibi.

        İşte bu ayette onlar, Hz. Musa’nın bu sözüne karşı iki şekilde savunma yapıyorlar, ya da saldırı yapıyorlar. İki unsur kullanıyorlar saldırılarında. İmana karşı direniş sergilerken. Ya da mevcut soygun sistemini sürdürmek için söylemlerini iki temel üzerine bina ediyorlar.

        1 - Tanesi litelfitena amma vecedna aleyhi abaena babalarımızı üzerinde bulduğumuz, izlerini takip ettiğimiz yoldan çevirmeye mi çalışıyorsun. Yani atalarının takipçileri olduklarını ifade ediyorlar. Hz. Musa’nın getirdiği ilahi vahiye karşı çıkarken referans olarak atalarını gösteriyorlar. Yani burada Allah’ın davetinin tam karşısına ataların yolunu koyuyorlar. Allah’ın dininin tam karşısına ataların “Dinini” koyuyorlar. Dini bir hayat tarzı, bir inanç sistemi, bütünsel bir öğreti olduğunu hatırlayacak olursak ataların dininden neyi kastettiğimiz daha iyi anlaşılır. 1. si bu. Allah’ın vahyinin karşısına referans olarak atalarının yolunu koymuş olmaları. Ya Allah’ın dini, ya ataların dini dercesine.

        Birincisi sosyolojik idi. Sosyolojik bir putperestlik tabir caizse. Yani ataları putlaştırma, geçmişi kutsama, hakikatin hakikat olma değerini kıdeminden, yıllanmışlığından aldığına dair bir sahte düşünce, bir sapma. Hakikat, hakikat olma değerini ne yeniliğinden alır, ne de eskiliğinden. Yani zaman hakikate hiçbir değer katmadığı gibi, hiçbir değer de çıkarmaz. Onun için modern ve çağdaş olmak hakikate hiçbir şey eklemez. Eski olmakta hakikat için bir zül değildir. Bu bugünün modern mantığına bir cevaptır.

        Fakat kadim mantık bunun tam tersi idi. Onlar da eski olmayı hakikate bir değer katan unsur olarak niteliyorlar, daha doğrusu eski olanı hak olan olarak niteliyorlardı. Onun için bit pazarına nur yağdığını düşünmüş oluyorlardı böylece.

        Bu ikisi de, iki sapma da hakikatin hakikat olma niteliğini zamana bağlayan bu iki sapma da aslında birbirinin eş değeridir. Aynı mantığa dayanır. Hakikat zamana bağlı olarak hakikat oluşunu ispat etmez, ya da hakikatin hakikat oluşu zamana bağlı olarak yalanlanamaz. Hakikat bizatihi, özü itibarı ile gerçektir, ister eski olsun, ister yeni keşfedilmiş olsun. Yeni olmaz hakikat zaten daimidir, El Hakk’tan alır referansını. Bu sosyolojik itirazları. Ataları putlaştırıyorlardı.

        2 - ikincisi ise siyasal bir zemine dayandırıyorlardı. Hz. Musa’nın vahyine karşı çıkarken. O da ayette şöyle geçiyor; Sen, ve tekûne lekümel kibriyau fiyl Ard her ikinize bu ülkede iktidarın yolunu açmaya mı geldin. İkinci itirazları bu. Daha doğrusu ikinci referansları. İktidar. Karşılarındakileri iktidarı ellerinden almakla, iktidara sahip olmakla, sahip çıkmakla, iktidarı istemekle suçluyorlar.

        İlginç değil mi, iktidarı istemek suçsa kendilerinin suçüstü olduğunu unutuyorlar. Sizin iktidarda olmanızı nasıl açıklayacağız o zaman. Eğer iktidarı istemek Musa ve Harun AS. ın iktidarı istemesi suçsa, ki bunu en büyük cinayet olarak gösteriyorlar firavun ve avenesi, siz suç üstüsünüz. İktidar sizin doğal hakkınız mı. Öyle görüyorlar. Toplumun tepesine oturmuş tüm kan emiciler iktidarı babalarından kalmış bir miras olarak görürler ve onun içinde iktidara alternatif olarak çıkan her düşünceyi, her görüşü suç olarak, cinayet olarak nitelerler. Bu ellerindeki iktidar ve gücü zulme alet ederek despotluklarının devamı için kullanmak anlamına gelir.

        Onun için Hz. Musa’nın mesajına karşı firavun ve etrafındaki seçkinlerin, yönetici seçkinlerin itirazı iki temele dayanıyordu; biri babaların yolu üzerinde olduklarını iddia ediyorlar ve babalar dinine atıf yapıyorlardı. Yani kendi meşruiyetlerinin referansı babalar idi. İkincisi ise siyasal idi. Siyasal argümanları da siz ikinize bu ülkede iktidar yolunu açmayı mı düşünüyorsunuz diyorlardı. Sanki iktidar kendilerine zimmetli gibi.

        ve ma nahnü leküma Bi mu'miniyn; fakat biz ikinize de asla inanacak değiliz diyorlardı.


        79-) Ve kale fir'avnü'tuniy Bi külli sahırin 'aliym;

        Firavun: "Bütün bilgili sihirbazları bana getirin!" dedi. (A.Hulusi)

        79 - Firavun da, bana bütün bilgiç sihirbazları getirin dedi. (Elmalı)


        Ve kale fir'avnü'tuniy Bi külli sahırin 'aliym; Bunun ardından firavun şu emri veriyordu etrafındakilere; Tüm uzman sihirbazları toplayıp bana getirin.


        80-) Felemma caes seharetü kale lehüm Musa elku ma entüm mulkun;

        Ne zaman ki sihirbazlar toplandı, Musa onlara: "Atacağınızı atın" dedi. (A.Hulusi)

        80 - Bunun üzerine sihirbazlar geldiği vakit Musâ onlara ne ortaya atacaksınız siz atın dedi. (Elmalı)


        Felemma caes seharetü kale lehüm Musa elku ma entüm mulkun; sihirbazlar gelince Musa onlara dedi ki; ne hazırlamışsanız ortaya, sizin hakikat üzerinde olduğunuzu gösteren belgenizi, delilinizi atın dedi.

        Bu hadise Hz. Musa ile Firavun ve yönetici seçkinleri arasındaki  bu olay Kur’an da bir çok yerde anlatılır. Aslında bu olayın Kur’an da bunca sık anlatılmasının sebebi sadece Resulallah’ın içinde bulunduğu duruma ve Resulallah’ın getirdiği mesaja karşı çıkan Mekkelilerin içinde bulunduğu duruma tarihten bir ibret ya da örnek göstermek değil. Bunun yanında onunla beraber gelecekteki tüm mücadelelerde mutlaka firavunların olduğu yerde Musa’ların da olacağı ve geleceğin firavun ve Musa’larının arasındaki mücadelenin de mutlaka buna benzer, yani her iki tarafında elindeki gücü, elindeki imkanı ortaya koyarak kimin daha hakikati temsil ettiği daima icra edile geleceği yolunda bir ima içerse gerektir. Bu ayetler ve bu olay.

        Onun içindir ki bu mücadele imanla küfrün mücadelesi her çağda mutlaka sürecek ve her çağın kendi imkanları içerisinde iman mücadelesini sürdürenler, küfürde direnenlere karşı elindeki tüm imanı imkanlarını kullanacaklarına bir ima, bir atıftır.


        81-) Felemma elkav kale Musa ma ci'tüm Bihis sihr* innAllâhe seyubtıluh* innAllâhe lâ yuslihu amelel müfsidiyn;

        Ne zaman ki attılar, Musa: "Sizin ortaya koyduğunuz sihir kuvvenizdir! Muhakkak ki Allâh onu geçersiz kılacaktır! Şüphesiz ki Allâh bozguncuların yaptığı işi olumlu sonuçlandırmaz!" (A.Hulusi)

        81 - Vaktâ ki attılar, Musâ bu, sizin yaptığınız dedi: sihir, her halde Allâh, onu iptâl edecek, her halde Allah, müfsitlerin ameline salah vermez. (Elmalı)


        Felemma elkav kale Musa ma ci'tüm Bihis sihr (onlar göz bağcılık düzeneklerini,) böyle bir parantez içi açıklama şart burada; Atınca Musa dedi ki sizin karşıma çıkardığınız sadece sihir, ma ci'tüm Bihis sihr yani, belki de buraya müstakil olarak ma ci’tüm Bihi illa sihr demek, bir illa istisnası koymak gerekir. Yani siz şimdi çıkara çıkara benim önüme sihirden başka bir şey çıkarmadınız.

        Bunun altında şöyle bir ima da yatıyor; beni sihirle suçlayan adamlara bakın, benim karşıma sihirle çıkıyorlar. Ben sihirbaz olmadığım halde bunu da iyi bildikleri halde, kendilerini ayna da seyreden bu adamlar kendi suçlarını bana atmaya çalışıyorlar. Eğer sihir kötü bir şeyse önüme niçin sihir çıkarıyorsunuz demeye getiriyor Hz. Musa. Asıl siz sihirle çıkıyorsunuz. Göz bağcılık yapıyorsunuz.

        Kur’an da sihir hem sihrin nesnesinin üzerindeki değişiklikler yolu ile sihrin muhatabında bir etki uyandırmaya çalışan düzenek olsun, hem de sadece sihrin nesnesi üzerinde hiçbir değişiklik olmadığı halde sihrin muhatabında değişiklik yapan çeşidi olsun, ki birincisine göz bağcılık diyoruz. Sihrin nesnesi aslında illüzyonistlerin yaptığı bir takım alet ve edevatların bilmediğimiz düzeneklerine dayanıyor. Yani göz bağcılık. Göz yanıltmaya dayalı bir el çabukluğu. Bu çeşidi var. Bu aletli sihir. Ki buna illüzyon deniliyor şimdilerde.

        Bir de eşyanın bir takım tabiatından yararlanarak o eşyada değil, eşyayı izleyen insanlarda bir takım psikolojik değişiklikler yapmak. O insanlar üzerinde eşyanın bir takım saptırıcı, psikolojik etkiler ortaya çıkarmasını, meydana getirmesini temin etmek şeklinde gerçekleşebilir.

        Kur’an bu ikisini isim olarak ayırmıyor, hepsine sihir diyor. Yani Kur’an sihir aracının ne olduğuna hiç bakmıyor. Asıl insanda bıraktığı etkiye bakıyor. Dolayısıyla burada da biz tarihsel hakikatlerden anlıyoruz ki yapılan bir göz bağcılık, bir illüzyon ve Musa AS. da getire getire karşıma sihir getirdiniz diyor.

        innAllâhe seyubtıluhu fakat bir şeyden emin Hz. Musa; Elbette Allah bunu boşa çıkaracaktır. innAllâhe lâ yuslihu amelel müfsidiyn; Çünkü Allah fesatçıların işini verimli kılmaz. Böyle bir imanı var. Böylesine sağlam bir güveni var Allah’a. Çünkü birazdan kendine iman eden müminlere de Allaha güvenmelerini tavsiye edecek, vasiyet edecek. Öncelikle Allaha tam bir güvene sahip olan bir insanın başkalarını Allaha güvene davet etmeye hakkı vardır. Onun için Hz. Musa oldukça emin. Rabbinden emin, getirdiği hakikatten emin ve karşısındakilerin batıl olduğundan emin. Bu eminlikle diyor ki; innAllâhe lâ yuslihu amelel müfsidiyn; Allah fesatçıların işini sonuca erdirmez.


        82-) Ve yuhıkkullahul hakka Bi kelimatiHİ velev kerihel mücrimun;

        Allâh, Kelimeleri olarak, Hakk'ı gerçekleştirecektir! Suçluların hiç hoşuna gitmese de! (A.Hulusi)

        82 - Allah, kelimatıyle hakkı ihkak edecek, isterse mücrimler hoşlanmasınlar. (Elmalı)


        Ve yuhıkkullahul hakka Bi kelimatiHİ velev kerihel mücrimun; Ne ki etkili müdahalesiyle Allah hakikatin üstünlüğünü gerçekleştirir. İsterse günaha batmış olanlar bundan hoşlanmasın.

        Bi kelimatiHİ ibaresini etkili müdahale olarak çevirdim. Kelimeleriyle demektir lafzen. Fakat bu kelimelerin kavli değil, fiili olduğunu biliyoruz. Allah’ın burada, bu noktada, bu olay içinde müdahalesi Hz. Musa’nın elinde yarattığı mucize ile gerçekleşti. Dolayısıyla biz kelimelerin burada sözel değil, sözlü kelimeler değil, fiili, etkili bir müdahale olduğunu biliyoruz. Onun için Firavunun sihirbazları bu müdahalenin etkisi sonucunda teslim olmuşlar ve imanlarını itiraf etmişler.


Devam ediyor B sayfasına geçiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder