25 Kasım 2011 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. Hud (017-024)(71-E)



D sayfasından devam


17-) Efemen kâne alâ beyyinetin min Rabbihi ve yetluhu şahidün minhu ve min kablihi Kitabu Musa imamen ve rahmeh* ülaike yu'minune Bihi* ve men yekfür Bihi minel ahzabi fennaru mev'ıduh* fela tekü fiy miryetin minhu innehül Hakku min Rabbike ve lâkinne ekseren Nasi lâ yu'minun;

Böyleleri, Rabbinden bir açık kanıt üzere yaşayan kimse gibi midir? O'ndan bir şahit (Kur'ân) onu takip eder; (üstelik) Ondan önce bir önder ve rahmet olarak Musa'nın Kitabı da (ondakileri tasdikler)... İşte onlar O'na hak olarak iman ederler... Sakın şunlardan olma: Kim O'nu inkâr ederse, onun vadedilmiş yeri Nâr'dır... Ondan bir kuşku içinde olma... Muhakkak ki Rabbinden Hakk'tır O! Fakat insanların çoğunluğu iman etmezler. (A.Hulusi)

17 - Ya onlara benzer mi? artık o kim rabbinden bir beyyine üzerinde bulunmuş hem bunu ondan bir şahit takıp ediyor hem de önünden bir imam ve rahmet olarak Musâ’nın kitabı var, işte bunlar ona iman ederler, hiziplerden her kim de ona küfrederse artık ateş onun mev'ıdidir, sakın bunda şüpheye düşme, çünkü bu haktır rabbindendir ve lâkin nâsın ekserisi imana gelmezler. (Elmalı)


Efemen kâne alâ beyyinetin min Rabbih şu halde hiç yukarıdaki türden kimseler, rabbinden gelen hakikatin apaçık belgesine dayanan kimse ile eş değer olabilir mi? Yani El Hakk’tan bağımsız hakikat olmaz demeye getiriyor bu ibare.

Burada rabbe, eğer bir insan hakikati arıyorsa Allah’a yönelecek. Delilini Allah’tan alan, hayatını Allah’a doğru ayarlayan ve varlığını Allah’tan bağımsız anlamlandırmayan bir insanla, Allah ile alakası kurulmamış bir hayata zimmetlenen bir olur mu diyor. Yukarıdaki tüm eylem farklılıklarının temelinde bu tasavvur yatıyor. Allah’tan bağımsız bir mutluluk tasavvuru. Adam öyle bir mutluluk tasarlıyor ki, Allah’tan bağımsız olsun. Bu mümkün mü diyor.

ve yetluhu şahidün minhu ve min kablihi Kitabu Musa imamen ve rahmeh şimdilerde O’nun katından bir şahidin duyurduğu belgeyi, daha önce de bir önder, bir rahmet olarak Musa’nın kitabı temsil ediyordu. Burada söylenen, Yani Yetluhu, Cebrail okuyordu anlamına, vahyin sürekliliğidir. Yani bu vahiyde Musa’nın vahyinin geldiği yerden gelmiştir, kaynağı birdir, tüm vahitlerin kaynağı aynıdır. Çünkü hakikat tektir demeye getiriyor.

ülaike yu'minune Bih işte ancak hakikatin birliğini fark eden o kimseler bu vahye inanırlar. ve men yekfür Bihi minel ahzabi fennaru mev'ıduh örgütlü grup mensuplarından, -ahzab’ı grup diye çevirmek daha uygun olacak- Örgütlü grup mensuplarından, belki din mensuplarından da olabilir, örgütlü din mensuplarından her kim bu hakikati inkar ederse iyi bilsin ki onun son durağı ateştir. Evet, şimdi şu ne olacak, bu ne olacak, Hıristiyan ne olacak, Yahudi ne olacak diye sormanın gereği var mı, işte cevabı veriyor.

fela tekü fiy miryetin minhu innehül Hakku min Rabbike ve lâkinne ekseren Nasi lâ yu'minun; Sen, kim; ey Muhammed diye ibare koyan mealler doğru söylemezler, ey bu vahyin muhatabı olan insan herkestir. Sen ey bu vahyin muhatabı olan insan sakın ola onun kaynağından kuşkuya düşeyim deme. İyi bil ki o, rabbinden gelen hakikatin ta kendisidir ve fakat insanların çoğu henüz bu gerçeğe inanmıyorlar.


18-) Ve men azlemü mimmeniftera alAllâhi keziba* ülaike yu'radune alâ Rabbihim ve yekulül eşhadü haülailleziyne kezebu alâ Rabbihim* ela lâ'netullahi alez zâlimiyn;

Allâh hakkında yalan konuşarak iftira atandan daha zâlim kimdir? Onlar Rablerine arzolunurlar! Şahitler de: "İşte bunlar Rableri üzerine yalan söyleyenlerdir" der... Dikkat edin, Allâh lâneti zâlimler üzerinedir (nefsine zulmederek hakikatindeki kuvvelerden uzak düşmüşlük). (A.Hulusi)

18 - Hem bir yalanı Allaha iftira edenden daha zalim kim olabilir? Bunlar rablerine arz olunacaklar, şahitler de şöyle diyecekler: tâ şunlar rablerine karşı yalan söyleyenler, haberiniz olsun Allahın lâneti zalimler üstüne. (Elmalı)

Ve men azlemü mimmeniftera alAllâhi keziba imdi, kendi uydurduğu yalanı Allah’a isnat edenden daha zalim biri olabilir mi, evet soru açık, cevabı da açık. ülaike yu'radune alâ Rabbihim işte onlar hesap vermek üzere rablerinin huzuruna çıkarılacaklar diyor Kur’an. Kesinlikle Allah’a hesap verecekler.

ve yekulül eşhadü haülailleziyne kezebu alâ Rabbihim şahitler ise işte rablerine karşı yalan söyleyenler bunlardır diye Allah’a onların aleyhinde şahitlik yapacak. Kim bu şahitler; eşhad İbn Abbas’a göre peygamberler diyor İbn. Abbas ki Kur’an da bunu doğruluyor aslında.

Ve yevme neb'asü min külli ümmetin şehiyde.. (Nahl/84)

 O gün, İnsanları dirilttiğimiz gün her ümmetin bir şehidi, şahidi olur. Allah huzurunda kendi getirdikleri sadık habere ilahi vahye, sadakat gösterenleri ya da göstermeyenleri teker teker Allah’a söylerler.

ela lâ'netullahi alez zâlimiyn; unutmayın Allah zalimleri rahmetinden tamamen dışlamıştır. Burada lanet, yabancılaşmadır. Allah’a yabancılaşanı Allah’ta kendisinden uzak tutar demektir.


19-) Elleziyne yesuddune an sebiylillâhi ve yebğuneha 'ıveca* ve hüm Bil ahireti hüm kâfirun;

Onlar ki, Allâh yolundan alıkoyarlar ve onu (doğru yolu) eğriltmek isterler... Onlar, (işte) onlar geleceklerindeki sonsuz yaşam süreçlerini de inkâr edenlerdir (A.Hulusi)!

19 - Onlar ki Allah yolundan men ederler ve onu eğriltmek isterler, hem de Âhireti onlar münkirdirler. (Elmalı)


Elleziyne yesuddune an sebiylillâhi ve yebğuneha 'ıveca o zalimler ki insanları Allah’ın yolundan çevirirler ve O’nu çapraşık ve dolambaçlı göstermeye çabalarlar. Allah’ın dümdüz yolunu çapraşık gösteren herkes bu ayetin muhatabıdır. ve hüm Bil ahireti hüm kâfirun; Çünkü onlar ahirete inanmazlar.

İşte can alıcı noktası burası. İnsanların tüm olumsuz davranışlarının temelinde ahiret inancının yokluğu ya da zayıflığı yatar diyor. Çünkü hesap vereceğine inanmayan kimse hesapsız davranır.


20-) Ülaike lem yekûnu mu'ciziyne fiyl Ardı ve ma kâne lehüm min dûnillâhi min evliyâ'* yudaafü lehümül azâb* ma kânu yestetıy'unes sem'a ve ma kânu yubsırun;

Onlar arzda âciz bırakıcılar olmadılar (Sünnetulah'ı geçersiz kılamazlar; herkes yaptığının sonucunu kesinlikle yaşayacaktır)... Onların Allâh dûnunda velîleri de yoktur... Onlara azap kat kat olur... (Zira onlar) algılayamadılar ve basîretleriyle değerlendiremediler. (A.Hulusi)

20 - Bunlar Arzda âciz bırakacak değillerdir, kendilerini Allah dan kurtaracak bir hâmileri de yoktur, onlara azâb katlanacaktır, hem işitmeğe tahammül edemiyorlardı hem de görmüyorlardı. (Elmalı)


Ülaike lem yekûnu mu'ciziyne fiyl Ard Bu tipler yeryüzünde Allah’ın cezasından yakalarını asla sıyıramazlar. Ya da alternatif bir anlamı şöyle olabilir; Dünyada yaptıkları yanlarına kalsa da ahirette hesabını atlatamazlar, ahireti atlatamazlar, ahiret cezasını atlatamazlar.

ve ma kâne lehüm min dûnillâhi min evliyâ Allah dışında onlara yardım eden bir evliya da olmayacaktır. yudaafü lehümül azâb onların azabı katlandıkça katlanacaktır. ma kânu yestetıy'unes sem'a ve ma kânu yubsırun; neden onların azabı katlandıkça katlanacak, değil mi ki onlar hakikati işitmeye tahammül edemiyorlardı yeryüzünde, dünyada, hayatta iken ve gerçeği görmemekte direniyorlardı. Aslında körlüğün kendisi de bir azap değil midir. Yürek sağırlığının kendisi bir felaket değil midir dostlar. Hakikati duymamak, dünyada verilmiş bir bela, bir azap değil midir.

21-) Ülaikelleziyne hasiru enfüsehüm ve dalle anhüm ma kânu yefterun;

İşte bunlar nefslerini hüsrana uğratanlardır! Uydurmakta oldukları şeyler de (varsandıkları tanrılar) onlardan kaybolup gitti. (A.Hulusi)

21 - İşte bunlar kendilerine yazık etmiş kimselerdir ve o iftira ettikleri uydurmaları hep kendilerinden gaip olup gitmişlerdir. (Elmalı)


Ülaikelleziyne hasiru enfüsehüm bu tipler, kendilerine yazık eden kimselerdir. ve dalle anhüm ma kânu yefterun; ve uydurdukları kuruntu ürünü aracılar kendilerini yüzüstü bırakmışlardır. İnsanın ruhsal gücünü ve enerjisini boşaltan her tür yarı ilah, her tür kuruntu, her tür evham, vehim. Kendisine güç atfettiği ne varsa, uğur ya da uğursuzluk atfettiği ne varsa hepsi. Neden; Çünkü bunlar zaten birer yalandır. İnsanın ruhi gücünü boşaltır bunlar ve orada da bunların hiç birisi ortaya çıkmayacaktır. Çünkü onlar zaten o güce sahip değillerdi. Siz onlarda o gücü vehmettiniz. Yoktu ki.


22-) Lâ cerame ennehüm fiyl ahireti hümül ahserun;

Gerçek şu ki onlar sonsuz gelecek sürecinde en fazla hüsrana uğrayanlar olacaklardır. (A.Hulusi)

22 - Şüphe yok bunlar Âhirette en ziyade hüsran çekenlerdir. (Elmalı)


Lâ cerame ennehüm fiyl ahireti hümül ahserun; Dünyada bütün bunlar olacaksa hiç kuşku yok ki onlar ahirette daha beter ziyana uğrayacaklar diyor. Ahirette daha acı azap görecekler.


23-) İnnelleziyne amenû ve amilus salihati ve ahbetu ila Rabbihim, ülaike ashabül cenneti, hüm fiyha halidun;

Muhakkak ki iman edip imanın gereği fiilleri ortaya koyanlar ve Rablerine huşû ve itaat hâlinde olanlar var ya, işte onlar cennet ehlidir! Onlar orada ebedî kalıcılardır. (A.Hulusi)

23 - Fakat iman edip Salih Salih ameller yapanlar ve Mevlâlarına edep ve itminan ile itaatkâr olanlar işte bunlar ashabı Cennet hep orada muhalledirler. (Elmalı)


İnnelleziyne amenû ve amilus salihati ve ahbetu ila Rabbihim, ülaike ashabül cenneh ne var ki iman edenler, iyi ve yararlı değer üretenler ve rablerine gönülden boyun eğenler, cennet ehli olanlar işte bunlardır. Rablerine gönülden boyun eğerler. hüm fiyha halidun;  Bunlar orada ebedi kalacaklardır.


24-) Meselül feriykayni kel a'ma vel esammi vel basıyri ves semiy'i, hel yesteviyani mesela* efela tezekkerun;

Bu iki grubun misali, kör ve sağır ile gören ve algılayan farkına benzer! Misaldeki bu ikisi eşit olur mu? Hâlâ tezekkür etmiyor musunuz? (A.Hulusi)

24 - Bu iki fırkanın meseli kör ve sağır ile gören ve işiten gibidir, hiç bunlar müsavi olurlar mı? Artık düşünmez misiniz? (Elmalı)


Meselül feriykayni kel a'ma vel esammi vel basıyri ves semiy'i bu iki kesim insanın örneği, kör ve sağır biri ile, gören ve işiten birinin arasındaki fark gibi değil midir. Gören ve işiten kimseyle, kör ve sağır nasıl bir olur. İşte yukarıdaki iki tip insan, iki tip tasavvur, iki tip hayat buna benzer diyor. hel yesteviyani mesela* efela tezekkerun; konum olarak hiç bu ikisi aynı düzeyde olabilir mi. Hala, efela tezekkerun hala ibret almayacak mısınız. Hiç var oluşunu Allah’la anlamlandırmış olanlarla var oluşunu Allahsız anlamlandırmaya çalışan bir olur mu. Hiç Allah’tan bağımsız tasavvur bir olabilir mi. Bu iki hayat bir olmazsa iki hayatın sonucu olan ahiret ve akıbet neden bir olsun.

Biz kurtuluş ve mutluluk ile sonlanan bir ahiret ve akıbet niyaz ediyoruz rabbimizden.

“Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.


71. videonun sonu.
71. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2011/11/18/islamoglu-tefsir-ders-hud-001-02471/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder