1 Ocak 2013 Salı

İslamoğlu Tef. Ders. LOKMAN (06-11) (129-B)



A sayfasından devam

6-) Ve minen Nasi men yeşteriy lehvel hadiysi liyudılle an sebiylillâhi Bi ğayri 'ılmin ve yettehızeha hüzüva* ülaike lehüm azâbün mühiyn;

İnsanlardan kimi de vardır ki ilme dayanmayan bir şekilde, Allâh yolundan (insanları) saptırmak için işin laf yanını satın alır ve onu eğlence (keyif aracı) edinir. İşte bunlar için hor-hakir edici bir azap vardır. (A.Hulusi)

06 - Bayağı insanlardan kimi de vardır ki, Allah yolundan bilmeyerek sapıtmak ve onu eğlence yerine tutmak için lâf eğlencesi satın alır, işte bunlara mühîn bir azâb vardır. (Elmalı)


Ve minen Nasi men yeşteriy lehvel hadiysi liyudılle an sebiylillâhi Bi ğayri 'ılmin ve yettehızeha hüzüva Yeni bir pasaja girdi sure ve burada söze getirdi sözlerin şahı. Sözlerin sultanı sözü, sözün istismarına, sözün içeriğinden boşaltılmışına getirdi ve ne diyor bakalım; İnsanlardan öyleleri de vardır ki bilgisizce başkalarını Allah yolundan saptırmak ve onu alay konusu yapmak için içeriksiz, muhtevasız, boş boğazca söylenmiş sözlere müşteri olurlar.

Ayette ifade edilen şey açık içeriksiz sözlere müşteri olup Allah’ın yolundan saptırmak ve Allah’ın ayetleri ile adeta dalga geçmek. Zaten ilahi kelama kulak vermeyen biri bunu yapıyordu demektir.

Burada lehvel hadiys, ibaresi; sözün akıl örtücü olarak kullanılması, keyif verici olarak kullanılması. Hatta bu manada anlayan bir çok tefsir otoritesi olmuş, eğlence diye anlamış ilk tefsir otoritelerimiz mesela. Ben eğlenceden keyif vericiliği çıkarıyorum. Yani keyif verici söz. Söz keyif verici olarak nasıl kullanılır, kullanılırsa ne olur? Uyuşturucu olur. Oysa ki söz uyandırıcı olmalı. Adeta uyuşturucu çekmiş gibi, adeta alkol almış gibi sırf keyif verme amacıyla kullanılan söz muhatabı uyuşturur. Muhatabı gerçek söze karşı uyuşturur. Onun için Allah’ın kelamı karşısında bu kelamın etkisini sıfırlamak için söylenmiş her söz işte bu cinse girer. Lehvel hadiys. Sözün uyuşturucu olarak kullanılması. Oysa ki Allah’ın sözü, kelamı uyandırıcı, uyarıcı sözdür.

Burada sebebi nüzul olarak Nadr bin Haris’in müşriklerden ünlü bir edip bu. Pers imparatorluğunun başkenti Hire’ye gidip orada bir takım mitolojik bir takım destanlar öğrenip gelip bunları şarkıcılar eşliğinde, müzik eşliğinde Kur’an dan insanları çevirmek için gelin, benim başıma gelin. Ben size daha eğlencelisini söyleyeyim diyerek saptırmaya çalışması sebebi nüzul olarak gösterilir. Ama doğrusu burada ki ifade ve bu ayet herhangi bir olayla sınırlandırılamayacak kadar bir zihniyeti ifade etmektedir. Her zaman ve her çağda var olan, hakikate karşı direnen ve hakikati duyurmamak için şamata yapanların hepsini içine alan bir ifadedir.

ülaike lehüm azâbün mühiyn işte onlar onur kırıcı bir terk edilmişliğe ‘âzaba, ‘âzab’ın kök anlamı olan ‘âzm, terk edilmişliğe mahkum olacaklar.


7-) Ve izâ tütla aleyhi ayatuNA vella müstekbiren keen lem yesma'ha keenne fiy üzüneyhi vakrâ* febeşşirhu Bi azâbin eliym;

Ona işaretlerimiz bildirildiğinde, sanki onları işitmemiş, sanki iki kulağında ağır işitme varmış gibi (duymazlıktan gelerek), benlikle yüz çevirir... Onu feci bir azapla müjdele! (A.Hulusi)

07 - Karşısında âyetlerimiz okunduğu vakit de kibirlenerek ensesini döner, sanki onları işitmemiş, sanki kulaklarında bir ağırlık varmış, sen de onu elîm bir azâb ile müjdele. (Elmalı)


Ve izâ tütla aleyhi ayatuNA vella müstekbiren keen lem yesma'ha keenne fiy üzüneyhi vakrâ böyle birine ayetlerimiz okunduğu zaman sanki kulaklarında kurşun varmış gibi hiç aldırmadan serkeşçe yüz çevirir. Hakikate karşı tıkanan kulaklar dostlar, bunu söylüyor burada. Efsane ve yalana açık hakka ve doğruya kapalı bir kulak. Böyle bir kulak işte. Kurşun akıtılmış bir kulak. febeşşirhu Bi azâbin eliym işte böylesini can yakıcı bir azab ile müjdele.


8-) İnnelleziyne amenû ve amilus salihati lehüm cennatün na'ıym;

İman edip imanın gereğini uygulayanlara gelince, onlara Naîm cennetleri (Esmâ kuvvelerinin Rahıymî özellikleriyle yaşam) vardır. (A.Hulusi)

08 - Fakat iman edip de iyi işler yapanlar, şüphesiz ki onlara Naîm Cennetleri var. (Elmalı)


İnnelleziyne amenû ve amilus salihati lehüm cennatün na'ıym bir de iman eden ve imanını salih amelle, iyi, doğru ve yararlı, güzel işlerle taçlandıran kimseler var. İşte onları her tür nimetle dolu olan cennetlerle müjdele. Cennetler onların olacak.


9-) Halidiyne fiyha* va'dAllâhi hakka* ve "HU"vel 'Aziyzül Hakiym;

Orada sonsuza dek yaşarlar... Allâh'ın Hak vaadidir! "HÛ"; Aziyz'dir, Hakiym'dir. (A.Hulusi)

09 - İçlerinde muhalled olmak üzere onlar, hakkâ Allahın vaadi bu, ve azîz odur hakîm O. (Elmalı)


Halidiyne fiyha* va'dAllâhi hakka onlar orada Allah’ın mutlaka gerçekleşecek olan vaadi uyarınca ebedi kalacaklar. Yani bitimsiz bir güzellik onların olacak. Çünkü cennet güzelliğin üretildiği yerdir. Cennetü adn, güzelliğin madenidir. Güzelliğin üretildiği merkeze cennet denir. Mutlak güzellik. ve "HU"vel 'Aziyzül Hakiym zira O, yani ödül verecek olan, bu kadar büyük ödülü kim verebilir? İşte onu söylüyor ayetin sonu. El ‘âziyz, el Hakiym olan verebilir. O yüceler yücesi, O hikmet sahibi olandır. Bu kadar büyük bu kadar yüce ödülü, bu kadar muhteşem ödülü veren sadece yüceliğiyle değil, aynı zamanda hikmetiyle de muamele edendir. Yani cehennemi var etmesinin sebebini sorarsanız, bu kadar büyük biri, bu kadar yüceler yücesi olan Allah neden cehennemi var etti derseniz hakiymdir de ondan. Çünkü her şeyi layık olduğu yere koyar. Hikmetin sırrı budur.


10-) Halekas Semavati Bi ğayri 'amedin teravneha ve elka fiyl Ardı revasiye en temiyde Biküm ve besse fiyha min külli dabbetin, ve enzelna mines Semai maen feenbetna fiyha min külli zevcin keriym;

Semâları, dayanağı olmaksızın (Bi-gayrı amed) yarattı (direkt olarak Esmâ mânâları olarak vardır - varlığın ilim - şuur boyutu); sizin (benlik bilincinizin oluşması ve) sarsılmamanız için arza (bedende) sâbit dağlar (organlar) ilka etti ve orada (bedende) her DABBEDEN (hayvani özellikler) oluşturdu... Semâdan (şuurdan) bir su (ilim - kendi hakikatini kavrama bilinci) inzâl ettik de onda tümüyle kerîm eşini (ölüm ötesi yaşam kişiliğini - ruhunu) oluşturduk. (A.Hulusi)

10 - Gökleri direksiz yarattı onları görüyorsunuz Arza da sizi çalkalar diye ağır baskılar bıraktı ve onda her bir hayvandan öretti, hem Gökten bir su indirdik de her hoş çeşitten yetiştirdik. (Elmalı)


Halekas Semavati Bi ğayri 'amedin teravneha O gökleri gördüğünüz bir direk olmaksızın yarattı, görünen bir direk olmadan yarattı. ve elka fiyl Ardı revasiye en temiyde Biküm ve besse fiyha min külli dabbeh ve O sizi sarsmasın yani yer sizi sarsmasın diye yer yüzüne kalkmaz kımıldamaz dağlar yerleştirdi ve orada her çeşit varlığın daha doğrusu her çeşit canlı varlığın türemesini sağladı. ve enzelna mines Semai maen işte biz yağmuru böyle indiririz feenbetna fiyha min külli zevcin keriym akabinde orada her tür ve cinsten yararlı varlığı işte böyle yetiştiririz.

İlginç değil mi dostlar dikkatinizi çekmiştir ayet 3. şahıs zamiriyle gidiyordu, halâga, O yarattı. Elga, O yerleştirdi. Be’sse o yaydı. Ama hemen arkasından biz’e geçiverdi ve enzelna biz indirdik ve devamında biz.. Aynı ayet devam ederken ondan bize geçiverdi. Zamirler adeta takla atıyor.

Nedir? En birinci sebebi şudur; Allah, insan zihninde kişileştirilemez. Hiçbir kişi zamiri Allah’ı göstermek için elverişli değildir. Ey insan ey muhatap bu zamirlerle işaret edilen Allah senin zihin dünyanın kavrayacağı varlıktır. O’nun zatını kavramaya kalkma. El aczü’l idrak, anil idraki, idrakun Onu idrak etmek nedir biliyor musunuz onu idrak edemeyeceğinizi idrak etmektir. Vel bahsü ‘an sırrı zatullahi işrakün Allah’ın zatı ile ilgili soru sormak, Allah’ın zatı ile ilgili bir kazı yapmaya, araştırmaya kalkmaksa şirktir. Bu beytin 1. dizesi Ebu bekir’e, 2. si Hz. Ali’ye ait.

Evet, O’nu bilmek, O’nu kavramak nedir, aklın O’nu almayacağını bilmektir. Onun için bunu bilirse eğer insan o zaman Allah’ın kişileştirilemeyeceğini de bilir. Hiçbir kişi zamiri O’nu göstermek için yeterli değildir. Hiçbir insan dili O’nu ifade etmek için yeterli değildir. Sadece O’nu ima eder.

Kur’an da nerede Allah’ın yağmur yağdırmasından söz edilirse orada vahye bir atıf vardır, ima vardır. Yani nasıl kurumuş toprağa can veriyorsa, ölü toprağa can veriyorsa, ölü ruhlara, ölü gönüllere ölü kalplere de Allah vahiyle can verir.


11-) Hazâ halkullâhi feeruniy ma zâ halekalleziyne min dûniHİ, belizzâlimune fiy dalalin mubiyn;

İşte bu, Allâh'ın Yaratışıdır... Hadi, gösterin bana O'nun dûnundakilerin ne yarattığını? Hayır, zâlimler apaçık bir yanlış inanca sapma hâlindedirler. (A.Hulusi)

11 - İşte bu Allahın yarattığı, haydi gösterin bana ondan berikiler ne yaratmış? Fakat o zalimler apaçık dalâl içindeler. (Elmalı)


Hazâ halkullâh Bu Allah’ın yaratışıdır. feeruniy ma zâ halekalleziyne min dûniH haydi gösterin bakayım O’nun dışındakiler neyi yaratmışlar, neyi yaratabilmişler göstersenize bir. belizzâlimune fiy dalalin mubiyn hayır, hayır..! Yo..! zulme gömülüp gitmiş olanlar apaçık bir sapıklık içindedirler. Zalimler belizzâlimun, yo..! böyle yapamazlar, bunu yapamazlar, yaratamazlar. Ama zalimlik yaparlar. Nedir? Yaratamadığını bile bile bazı eşyaya, bazı şeylere Allah’a ait vasıfları yakıştırırlar. Allah’a ait nitelikleri yakıştırırlar. Allah’ın olan bazı vasıfları, nitelikleri, sıfatları Allah dışındaki  varlıklara transfer etmeye kalkarlar. Hadleri olmadığı halde.

Zulüm bir şeyi yerinde etmeye kalkmaktır. Bunu aslında yapamazlar. Allah’a ait bir sıfatı Allah’tan nasıl alacaklar, buna güçleri yetmez. Fakat buna teşebbüs etmeleri zalim olmaları için yeterlidir.


Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
129. videoyu toplu olarak burada bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder