A sayfasından devam
6-) Ve minen Nasi men yeşteriy lehvel hadiysi
liyudılle an sebiylillâhi Bi ğayri 'ılmin ve yettehızeha hüzüva* ülaike lehüm
azâbün mühiyn;
İnsanlardan
kimi de vardır ki ilme dayanmayan bir şekilde, Allâh yolundan (insanları) saptırmak için
işin laf yanını satın alır ve onu eğlence (keyif
aracı) edinir. İşte bunlar için hor-hakir
edici bir azap vardır. (A.Hulusi)
06 -
Bayağı insanlardan kimi de vardır ki, Allah yolundan bilmeyerek sapıtmak ve onu
eğlence yerine tutmak için lâf eğlencesi satın alır, işte bunlara mühîn bir
azâb vardır. (Elmalı)
Ve minen Nasi men yeşteriy lehvel hadiysi
liyudılle an sebiylillâhi Bi ğayri 'ılmin ve yettehızeha hüzüva Yeni
bir pasaja girdi sure ve burada söze getirdi sözlerin şahı. Sözlerin sultanı
sözü, sözün istismarına, sözün içeriğinden boşaltılmışına getirdi ve ne diyor
bakalım; İnsanlardan öyleleri de vardır ki bilgisizce başkalarını Allah
yolundan saptırmak ve onu alay konusu yapmak için içeriksiz, muhtevasız, boş
boğazca söylenmiş sözlere müşteri olurlar.
Ayette ifade edilen şey açık
içeriksiz sözlere müşteri olup Allah’ın yolundan saptırmak ve Allah’ın ayetleri
ile adeta dalga geçmek. Zaten ilahi kelama kulak vermeyen biri bunu yapıyordu
demektir.
Burada lehvel hadiys, ibaresi; sözün akıl örtücü olarak kullanılması,
keyif verici olarak kullanılması. Hatta bu manada anlayan bir çok tefsir
otoritesi olmuş, eğlence diye anlamış ilk tefsir otoritelerimiz mesela. Ben
eğlenceden keyif vericiliği çıkarıyorum. Yani keyif verici söz. Söz keyif verici
olarak nasıl kullanılır, kullanılırsa ne olur? Uyuşturucu olur. Oysa ki söz
uyandırıcı olmalı. Adeta uyuşturucu çekmiş gibi, adeta alkol almış gibi sırf
keyif verme amacıyla kullanılan söz muhatabı uyuşturur. Muhatabı gerçek söze
karşı uyuşturur. Onun için Allah’ın kelamı karşısında bu kelamın etkisini
sıfırlamak için söylenmiş her söz işte bu cinse girer. Lehvel hadiys. Sözün
uyuşturucu olarak kullanılması. Oysa ki Allah’ın sözü, kelamı uyandırıcı,
uyarıcı sözdür.
Burada sebebi nüzul olarak Nadr
bin Haris’in müşriklerden ünlü bir edip bu. Pers imparatorluğunun başkenti
Hire’ye gidip orada bir takım mitolojik bir takım destanlar öğrenip gelip
bunları şarkıcılar eşliğinde, müzik eşliğinde Kur’an dan insanları çevirmek
için gelin, benim başıma gelin. Ben size daha eğlencelisini söyleyeyim diyerek
saptırmaya çalışması sebebi nüzul olarak gösterilir. Ama doğrusu burada ki
ifade ve bu ayet herhangi bir olayla sınırlandırılamayacak kadar bir zihniyeti
ifade etmektedir. Her zaman ve her çağda var olan, hakikate karşı direnen ve
hakikati duyurmamak için şamata yapanların hepsini içine alan bir ifadedir.
ülaike lehüm azâbün mühiyn işte
onlar onur kırıcı bir terk edilmişliğe ‘âzaba, ‘âzab’ın kök anlamı olan ‘âzm,
terk edilmişliğe mahkum olacaklar.
7-) Ve izâ tütla aleyhi ayatuNA vella
müstekbiren keen lem yesma'ha keenne fiy üzüneyhi vakrâ* febeşşirhu Bi azâbin
eliym;
Ona
işaretlerimiz bildirildiğinde, sanki onları işitmemiş, sanki iki kulağında ağır
işitme varmış gibi (duymazlıktan gelerek), benlikle yüz çevirir... Onu feci bir azapla müjdele!
(A.Hulusi)
07 -
Karşısında âyetlerimiz okunduğu vakit de kibirlenerek ensesini döner, sanki
onları işitmemiş, sanki kulaklarında bir ağırlık varmış, sen de onu elîm bir
azâb ile müjdele. (Elmalı)
Ve izâ tütla aleyhi ayatuNA vella müstekbiren
keen lem yesma'ha keenne fiy üzüneyhi vakrâ böyle birine ayetlerimiz
okunduğu zaman sanki kulaklarında kurşun varmış gibi hiç aldırmadan serkeşçe
yüz çevirir. Hakikate karşı tıkanan kulaklar dostlar, bunu söylüyor burada.
Efsane ve yalana açık hakka ve doğruya kapalı bir kulak. Böyle bir kulak işte.
Kurşun akıtılmış bir kulak. febeşşirhu Bi azâbin eliym işte böylesini can
yakıcı bir azab ile müjdele.
8-) İnnelleziyne amenû ve amilus salihati lehüm
cennatün na'ıym;
İman
edip imanın gereğini uygulayanlara gelince, onlara Naîm cennetleri (Esmâ kuvvelerinin Rahıymî özellikleriyle yaşam) vardır. (A.Hulusi)
08 -
Fakat iman edip de iyi işler yapanlar, şüphesiz ki onlara Naîm Cennetleri var.
(Elmalı)
İnnelleziyne amenû ve amilus salihati lehüm
cennatün na'ıym bir de iman eden ve imanını salih amelle, iyi, doğru
ve yararlı, güzel işlerle taçlandıran kimseler var. İşte onları her tür nimetle
dolu olan cennetlerle müjdele. Cennetler onların olacak.
9-) Halidiyne fiyha* va'dAllâhi hakka* ve "HU"vel
'Aziyzül Hakiym;
Orada
sonsuza dek yaşarlar... Allâh'ın Hak vaadidir! "HÛ"; Aziyz'dir,
Hakiym'dir. (A.Hulusi)
09 -
İçlerinde muhalled olmak üzere onlar, hakkâ Allahın vaadi bu, ve azîz odur
hakîm O. (Elmalı)
Halidiyne fiyha* va'dAllâhi hakka onlar
orada Allah’ın mutlaka gerçekleşecek olan vaadi uyarınca ebedi kalacaklar. Yani
bitimsiz bir güzellik onların olacak. Çünkü cennet güzelliğin üretildiği
yerdir. Cennetü adn, güzelliğin madenidir. Güzelliğin üretildiği merkeze cennet
denir. Mutlak güzellik. ve "HU"vel 'Aziyzül Hakiym zira O, yani
ödül verecek olan, bu kadar büyük ödülü kim verebilir? İşte onu söylüyor ayetin
sonu. El ‘âziyz, el Hakiym olan verebilir. O yüceler yücesi, O hikmet sahibi
olandır. Bu kadar büyük bu kadar yüce ödülü, bu kadar muhteşem ödülü veren
sadece yüceliğiyle değil, aynı zamanda hikmetiyle de muamele edendir. Yani
cehennemi var etmesinin sebebini sorarsanız, bu kadar büyük biri, bu kadar
yüceler yücesi olan Allah neden cehennemi var etti derseniz hakiymdir de ondan.
Çünkü her şeyi layık olduğu yere koyar. Hikmetin sırrı budur.
10-) Halekas Semavati Bi ğayri 'amedin
teravneha ve elka fiyl Ardı revasiye en temiyde Biküm ve besse fiyha min külli
dabbetin, ve enzelna mines Semai maen feenbetna fiyha min külli zevcin keriym;
Semâları,
dayanağı olmaksızın (Bi-gayrı amed) yarattı (direkt olarak
Esmâ mânâları olarak vardır - varlığın ilim - şuur boyutu); sizin (benlik
bilincinizin oluşması ve) sarsılmamanız için
arza (bedende)
sâbit dağlar (organlar) ilka etti ve orada (bedende) her DABBEDEN (hayvani
özellikler) oluşturdu... Semâdan (şuurdan) bir su (ilim - kendi hakikatini kavrama bilinci) inzâl ettik de onda tümüyle kerîm eşini (ölüm ötesi yaşam kişiliğini - ruhunu) oluşturduk. (A.Hulusi)
10 -
Gökleri direksiz yarattı onları görüyorsunuz Arza da sizi çalkalar diye ağır
baskılar bıraktı ve onda her bir hayvandan öretti, hem Gökten bir su indirdik
de her hoş çeşitten yetiştirdik. (Elmalı)
Halekas Semavati Bi ğayri 'amedin teravneha
O gökleri gördüğünüz bir direk olmaksızın yarattı, görünen bir direk olmadan
yarattı. ve elka
fiyl Ardı revasiye en temiyde Biküm ve besse fiyha min külli dabbeh
ve O sizi sarsmasın yani yer sizi sarsmasın diye yer yüzüne kalkmaz kımıldamaz
dağlar yerleştirdi ve orada her çeşit varlığın daha doğrusu her çeşit canlı
varlığın türemesini sağladı. ve enzelna mines Semai maen işte biz yağmuru
böyle indiririz feenbetna
fiyha min külli zevcin keriym akabinde orada her tür ve cinsten
yararlı varlığı işte böyle yetiştiririz.
İlginç değil mi dostlar
dikkatinizi çekmiştir ayet 3. şahıs zamiriyle gidiyordu, halâga, O yarattı. Elga,
O yerleştirdi. Be’sse o yaydı. Ama
hemen arkasından biz’e geçiverdi ve
enzelna biz indirdik ve devamında biz.. Aynı ayet devam ederken ondan bize
geçiverdi. Zamirler adeta takla atıyor.
Nedir? En birinci sebebi şudur;
Allah, insan zihninde kişileştirilemez. Hiçbir kişi zamiri Allah’ı göstermek
için elverişli değildir. Ey insan ey muhatap bu zamirlerle işaret edilen Allah
senin zihin dünyanın kavrayacağı varlıktır. O’nun zatını kavramaya kalkma. El aczü’l idrak, anil idraki, idrakun
Onu idrak etmek nedir biliyor musunuz onu idrak edemeyeceğinizi idrak etmektir.
Vel bahsü ‘an sırrı zatullahi işrakün
Allah’ın zatı ile ilgili soru sormak, Allah’ın zatı ile ilgili bir kazı
yapmaya, araştırmaya kalkmaksa şirktir. Bu beytin 1. dizesi Ebu bekir’e, 2. si
Hz. Ali’ye ait.
Evet, O’nu bilmek, O’nu kavramak
nedir, aklın O’nu almayacağını bilmektir. Onun için bunu bilirse eğer insan o
zaman Allah’ın kişileştirilemeyeceğini de bilir. Hiçbir kişi zamiri O’nu
göstermek için yeterli değildir. Hiçbir insan dili O’nu ifade etmek için
yeterli değildir. Sadece O’nu ima eder.
Kur’an da nerede Allah’ın yağmur
yağdırmasından söz edilirse orada vahye bir atıf vardır, ima vardır. Yani nasıl
kurumuş toprağa can veriyorsa, ölü toprağa can veriyorsa, ölü ruhlara, ölü
gönüllere ölü kalplere de Allah vahiyle can verir.
11-) Hazâ halkullâhi feeruniy ma zâ
halekalleziyne min dûniHİ, belizzâlimune fiy dalalin mubiyn;
İşte
bu, Allâh'ın Yaratışıdır... Hadi, gösterin bana O'nun dûnundakilerin ne
yarattığını? Hayır, zâlimler apaçık bir yanlış inanca sapma hâlindedirler.
(A.Hulusi)
11 -
İşte bu Allahın yarattığı, haydi gösterin bana ondan berikiler ne yaratmış?
Fakat o zalimler apaçık dalâl içindeler. (Elmalı)
Hazâ halkullâh Bu Allah’ın
yaratışıdır. feeruniy
ma zâ halekalleziyne min dûniH haydi gösterin bakayım O’nun
dışındakiler neyi yaratmışlar, neyi yaratabilmişler göstersenize bir. belizzâlimune fiy
dalalin mubiyn hayır, hayır..! Yo..! zulme gömülüp gitmiş olanlar
apaçık bir sapıklık içindedirler. Zalimler belizzâlimun, yo..! böyle
yapamazlar, bunu yapamazlar, yaratamazlar. Ama zalimlik yaparlar. Nedir?
Yaratamadığını bile bile bazı eşyaya, bazı şeylere Allah’a ait vasıfları
yakıştırırlar. Allah’a ait nitelikleri yakıştırırlar. Allah’ın olan bazı
vasıfları, nitelikleri, sıfatları Allah dışındaki varlıklara transfer etmeye kalkarlar. Hadleri
olmadığı halde.
Zulüm bir şeyi yerinde etmeye
kalkmaktır. Bunu aslında yapamazlar. Allah’a ait bir sıfatı Allah’tan nasıl
alacaklar, buna güçleri yetmez. Fakat buna teşebbüs etmeleri zalim olmaları
için yeterlidir.
Devam ediyor C sayfasına geçiniz.
129. videoyu toplu olarak burada
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder