D sayfasından devam
22-) Ve men azlemü mimmen zükkire Bi âyâti
Rabbihi sümme a'rada anhâ* inna minel mücrimiyne müntekımun;
Rabbinin
kendisindeki işaretleri hatırlatıldıktan sonra, onlardan yüz çevirenden daha
zâlim kimdir? Muhakkak ki biz suçlulara yaptıklarının sonucunu yaşatırız! (A.
Hulusi)
22 -
Rabbinin âyetleriyle nasihat edilip de sonra onlardan yüz çeviren kimseden daha
zalim de kim olabilir, muhakkak ki mücrimlerden biz intikam alırız. (Elmalı)
Ve men azlemü mimmen zükkire Bi âyâti Rabbihi
sümme a'rada anhâ rabbinin ayetleri kendisine hatırlatılıp da,
ardından onlara sırt çeviren kimseden daha zalim biri olabilir mi? inna minel
mücrimiyne müntekımun elbet biz suçluları, günahkarları, -demin öyle
çevirmiştik şimdi de öyle çevirelim- günahı hayat tarzı haline getirenlerden öç
alacağız. Müntekıyn. Yani yaptıklarının acısını tattıracağız. İntikam Allah
için kullanıldığında bu manaya gelir. Yaptıklarının acısını tattıracağız,
tadacaklar, yaptıklarını yanlarına koymayacağız.
23-) Ve lekad ateyna Musel Kitabe fela tekün
fiy miryetin min Lıkaihi ve ce'alnahu hüden li beniy israiyl;
Andolsun
ki Musa'ya Bilgi (Kitap) verdik... (Şimdi sen de) Ona (Bilgiye) ermiş olmaktan kuşku duyma! Onu İsrailoğulları için bir
hakikat kılavuzu kıldık. (A. Hulusi)
23 -
Şanım hakkı için muhakkak ki vaktiyle Musâ ya kitab vermiştik, şimdi de sen
onun likasından şüpheye düşme, ve onu Beni İsraîl için bir hidayet rehberi
kılmıştık. (Elmalı)
Ve lekad ateyna Musel Kitab doğrusu
biz Musa’ya da vahyi iletmiştik, ona da vahiy vermiştik. Öncekilerden örnek ve
ibretler sunuyor şimdi. fela tekün fiy miryetin min Lıkaih şu halde
onunla buluşacağından asla kuşku duyma. -Şimdi tereddüt ettim, duraksadım çünkü
burada Likaihi de ki He zamiri
nereye gitse acaba-, iki yere de gidebilir. Musa’ya gider okursak onunla aynı
zeminde, aynı süreçte buluşacağından tereddüt etme. İlk muhatap olan Resulallah
şahsında anlayalım bunu. Kaldı ki bunu 2. şekilde hepimize hitaben de
anlayabiliriz. Ama biz birinci şekilde anlayalım ilk muhatap olan Resulallah’a;
Onunla aynı zeminde aynı süreci yaşayacağından tereddüt etme.
Nedir bu süreç?Önce karşı
çıkacaklar, iftira edecekler, sihirbaz diyecekler,, diyecekler işte. Ondan
sonra unutulmaya terk edecekler. Onu da beceremezlerse alay edecekler. Onu da
beceremezlerse canına kast edecekler. Ama en sonunda boğulan sen değil onlar
olacaktır. Yani Musa Firavununa galip gelecek. Ama orada da bitmeyecek, ki
buradaki sürecin içine İsrail oğullarının Yahudileşme sürecini de katmak lazım
ki, Resulallah’ın bunu ifade ettiğini biz biliyoruz.
Sizden öncekilerin adetlerini, yöntemlerini, sünnetini adım adım takip
edeceksiniz. Evet, karış karış takip edeceksiniz, eğer onlar bir sürüngen
deliğine girseler siz de gireceksiniz.
Çok ilginç, onun için bu süreci
de belki bunun içinde düşünmek lazım ama evleviyetle ayetin bağlamı Hz.
Musa’nın firavunla mücadelesi çerçevesinde anlaşılmalı, Resulallah’a da sen de
çağının Musa’sı sın. Musa’sı olmaya razısın da, her Musa’nın bir firavunu
olduğunu nasıl unutursun. Tabii her muhatap şahsında da böyle. Ey bu ilahi
hitabın Muhatabı, çağının Musa’sı olmak istiyorsan mutlaka bir firavunun da
olur. Ama her firavunun bir Musa’sı olacaktır. Bunu kimse aklından çıkarmasın. Ama
bu zamiri kitaba gönderirsek o zaman şöyle anlamak belki doğru olur; vahyin
tamamına kavuşacağından kuşku duyma.
ve ce'alnahu hüden li beniy israiyl
ve unutma ki vahyi İsrail oğulları için bir hidayet, bir yol haritası
kılmıştık.
24-) Ve ce'alna minhüm eimmeten yehdune Bi
emriNA lemma saberu* ve kânu Bi âyâtiNA yukınun;
Onlardan,
sabrettiklerinde, emrimizle hakikate erdiren önderler oluşturduk! Onlar
işaretlerimize ikân sahibi oldular! (A. Hulusi)
24 -
Ve içlerinden öncül imamlar yetiştirmiştik ki sabrettiklerinde emrimizle
hidayet ediyorlardı ve âyetlerimize yakîn ile sarılmışlardı. (Elmalı)
Ve ce'alna minhüm eimmeten yehdune Bi emriNA
lemma saberu* ve kânu Bi âyâtiNA yukınun yine unutma ki zorluklara
göğüs gerip ayetlerimize gönülden inandıkları zamanlarda, yani bu zamanlara
hasredilmiş, gönülden inandıklarında göğüs gerdikleri zamanlarda emrimizle
içlerinden hidayete ulaştıran önderler çıkarmıştık. Evet, eimme, imamlar,
önderler çıkarmıştık.
İsrail oğullarının aldığı tavra
göre muamele gördüklerini ifade ediyor ayet. Aslında müspeti söylemiş ama menfi
de zımnen söylenmiş oluyor. Göğüs germedikleri zaman da çıkarmadık manası,
önder çıkarmadık. Önder çıkarmamız için öncelikle dedim ya çelikleşmesi lazım.
Göğüs germesi, koruduğu bir siperin olması lazım, savunduğu bir yerin olması
lazım. Bir değer savunmalı ki önder olsun. Yani imam olmak ümm..! olmaktır,
anne olmaktır, toplumun anası olmaktır. Ana gibi topluma yar olmaktır. Anne
yüreği gibi bir yüreğe sahip olmaktır. Onun için imam olmanın temel şartı
toplumun anası olacak bir yüreğe sahip olmaktır.
25-) İnne Rabbeke HUve yefsılu beynehüm yevmel
kıyameti fiyma kânu fiyhi yahtelifun;
Muhakkak
ki senin Rabbin O, hakkında karşı çıktıkları konularda kıyamet sürecinde
onların aralarında hüküm verecektir. (A. Hulusi)
25 -
Şimdi ihtilâf edip durdukları şeylerde hiç şüphesiz ki rabbin Kıyamet günü
beyinlerini fasledecektir. (Elmalı)
İnne Rabbeke HUve yefsılu beynehüm yevmel
kıyameti fiyma kânu fiyhi yahtelifun şüphesiz kıyamet günü
anlaşmazlığa düştükleri konularda aralarında hüküm verecek olan elbette senin
rabbindir.
26-) Evelem yehdi lehüm kem ehlekna min
kablihim minel kuruni yemşune fiy mesakinihim* inne fiy zâlike leayat* efela
yesme'un;
Meskenleri
üzerinde yürüdükleri hâlde, kendilerinden önceki nesillerden nicelerini helâk
etmiş olmamız onlara gerçeği göstermedi mi? Muhakkak ki bu olayda dersler
vardır... Hâlâ mı algılamıyorlar? (A. Hulusi)
26 -
Daha irşat etmedi mi onları ki kendilerinden evvel nice karınlar helâk etmişiz,
meskenlerinde geziyorlar, elbette bunda şüphesiz âyetler var, halâ kulak
vermeyecekler mi? (Elmalı)
Evelem yehdi lehüm kem ehlekna min kablihim
minel kuruni yemşune fiy mesakinihim şimdi o eski eserlerin
kalıntılarında dolaştıkları, kendilerinden önce yaşamış uygarlıkların
nicelerini helak etmiş olmamız onlar için yol gösterici olmadı mı. Hidayet
vesilesi olmadı mı. Yani o kalıntılar üzerinde dolaşıp duruyorlar.
Çok ilginç değil mi? İlginç olan
ne? Evelem yehdi lehüm; onlar için hidayet vesilesi. Demek ki Allah hidayetini
akledenlere vereceğini ifade buyuruyor. Kalıntılarında dolaştıkları geçmiş,
helak edilmiş medeniyetlerin üzerinde düşünüp de aklederler ve ibret alırlarsa
bu hidayet olmuş oluyor. Onun için hidayet bir gece bir mechul şahıs tarafından
siz uyurken yastığınızın altına bırakılan bir şey değil. Hidayet; sizin yola
çıkıp uzun yolculuğu kabul edip ısrarla vurduğunuz kapının açılmasıdır.
inne fiy zâlike leayah kuşkusuz
bunda da alınacak bir ders mutlaka vardır. efela yesme'un peki, halâ mı işitmeyecekler, halâ
mı duymayacaklar.
Ahlakın gücü yerine gücün
ahlakını egemen kılan her küstah uygarlık mutlaka bir gün gelir değer krizine
girer. Değer krizine giren her uygarlık ta mutlaka yıkılır. Onun için bu
ayetleri bir de böyle okumak lazım. Yani günümüzde ki ahlakın gücüne değil de
gücün ahlakına. Sözün gücüne değil de gücün sözüne dayanan insanı yok etmiş,
insanın insani değerlerini mahvetmiş sahte uygarlıkların da akıbetini haber
veriyor. Aslında ondan daha öte şeyleri, devam edelim de devamında ki ayette bu
bağlamda çünkü;
27-) Evelem yerav enna nesukul mae ilel Ardıl
cüruzi fenuhricü Bihi zer'an te'külü minhü en'amuhüm ve enfüsühüm* efela
yubsırun;)
Görmediler
mi ki biz suyu çorak - kupkuru arza sevk ederiz de, o suyla, onların
hayvanlarının ve kendi nefslerinin yediği ekini çıkarırız? Hâlâ mı görmüyorlar?
(A. Hulusi)
27 -
Ya hiç görmediler de mi? Biz kır yere suyu salıveriyoruz de onunla bir ekin
çıkarıyoruz, ondan hayvanları da yiyor, kendileri de, hâlâ gözlerini
açmayacaklar mı? (Elmalı)
Evelem yerav enna nesukul mae ilel Ardıl cüruzi
fenuhricü Bihi zer'an te'külü minhü en'amuhüm ve enfüsühüm kıraç
toprağa suyu sevk edipte onunla kendilerinin ve hayvanlarının beslendiği
bitkiler çıkardığımızı nasıl görmezler.
İlginç..! Arz insanın kalbi, öyle
sayılır. Bu ayette geçen arzın yerine insanın kalbini koyun, yüreğini. Su; o
yüreğe inen vahiy. Eğer arz kalbine vahiy duyu
inerse çorak olan o yüreği ne yapmaz ki bir düşünsenize. İşte bu
sembolize değerlerden yola çıkarsak Kur’an da sudan bahsedilen, Allah’ın
rahmetinden bahsedilen her sembolik ifade aslında gelir vahye dayanır. Vahyi
sembolize eder. Allah’ın suyu göndermesi, çorak toprağı sulaması, susuz toprağı
yeşertmesi, onunla ölü toprağa can vermesinden bahseden her ayetlerde siz ölü
yüreklere vahyin verdiği can suyu olarak anlayın. Böyle olursa ne mi olur? Ne
olmaz ki eşkıyadan evliya çıkarır. Evet, Ebu Zer’den Ebu zer..! çıkarır.
efela yubsırun peki daha da mı
göremeyecekler. İşte bu soru mühim. Daha da mı göremeyecekler, kim? Yukarıda ki
o şımarmış iktidar sahipleri, güç sahipleri, devlet sahipleri, uygarlık
sahipleri. 1.000 yıl yaşama iddiasındadır hepsi de. Hepsi de ağızlarını açınca
1.000 yıldan söz eder. Ama her tür güç gösterilerine ve tarihin sonu teziyle
küstahlıklarına rağmen Allah’ın koyduğu yasadan kurtulamazlar. Yine de gelir
dayanırlar. Geçmiş, geleceğe diyor İbn. Haldun, suyun suya benzediği gibi
benzer ve Allah’ın elinden yakalarını kurtaramazlar. Ağızlarını açtıklarında
1.000 yıl yaşamaktan söz etseler de. Allah’a rağmen yine de yaşayamazlar.
28-) Ve yekulune meta hazel Fethu in küntüm
sadikıyn;
Derler
ki: "Eğer doğru söyleyenler iseniz: Şu El Feth (mutlak feth - ölümün tadılarak hakikatin apaçık algılanması) ne zaman?" (A. Hulusi)
28 -
Bir de ne vakit o fetih eğer doğru iseniz? Diyorlar.
Ve yekulune meta hazel Fethu in küntüm sadikıyn
bir de diyorlar ki eğer doğru söylüyorsanız bu yani haze, bu ismi işaret,
yukarıda bahsi geçen kesin hüküm ne zaman verilecek. Fethi kesin hüküm diye
anlayacağız burada. Zaten fethin anlamları arasında bu var. Açmak, sözü kesip
takırtıyı tüketmek, iki şeyin arasını kesip ayırmak. Bir konuda son hükmü
koymak ve hüküm vermek manası zaten kelimenin kendisinde var. Onun için burada
ki en doğru manası o. Çünkü bir sonraki ayet bu manayı pekiştiriyor, ne diyor?
29-) Kul yevmel fethı lâ yenfeulleziyne keferu
iymanuhüm ve lâ hüm yünzarun;
De ki:
"O FETH'in yaşandığı süreçte, (ölümü
tatmadan önce) hakikat bilgisini inkâr
edenlere artık iman etmeleri bir fayda sağlamaz ve mühlet verilmez." (A.
Hulusi)
29 - De
ki küfredenlere o fetih günü imanları fayda vermez ve onlara göz açtırılmaz.
(Elmalı)
Kul yevmel fethı lâ yenfeulleziyne keferu
iymanuhüm ve lâ hüm yünzarun de ki kesin hükmün verileceği gün
inkarda ısrar edenlere ne imanları fayda verecek, ne de onlara göz açtırılacak.
Demek ki burada ki feth, ahirette ki kesin hüküm. O gün geldiğinde onlara
hiçbir şeyin yararı olmayacak. İşte asıl fetih o olacak. Bu fetih zorunlu
fetih, yani gönüllü olarak, vermediler gönüllerini hakikate, ahirette zorunlu
olarak yürekleri açılacak.
Hani yukarıda diyordu ya artık
ikna olduk..! İsterseniz olmayın. Zorunlu olarak açılacak. Çünkü ilahi, anahtar
takıldı fakat hiçbir işe yaramayacak. Neden ilahi anahtar takıldı dedim? Çünkü
mühürlenmişti. Amelleri tubia alâ kulubihim.. (Tevbe/87) Allah kalplerinin üstüne mühür vurmuştur. Ne
mührü bu? Artık adam olmayacaklarını beyan ettiklerinde, adam olmaz mührü. Bu
mühür orada açılacak. Çünkü mührü vuran, mührü açanın kendisidir ve o zaman da
hiçbir işe yaramayacak.
30-) Fea'rıd anhüm ventazır innehüm müntezırun;
Artık
onlardan yüz çevir ve bekle! Muhakkak ki onlar da bekliyorlar! (A. Hulusi)
30 -
Şimdi onlardan yüz çevir de gözet, çünkü onlar gözetiyorlar. (Elmalı)
Fea'rıd anhüm ventazır innehüm müntezırun şu halde
onları kendi hallerine bırak.
Burada onları kendi hallerine
bırak derken, yani; ventazır diyor
arkasından ve bekle, İnnehüm müntezırun,
hiç şüphe yok ki onlar da bekliyorlar. Yani bırak ta bir kenara otur deniyor
gibi anlaşılmasın fezerhum diye bir
ibare de gelir başka ayetlerde. Bununla Fea'rıd anhüm arasında bir nüans var. zerhum;
tamam onları kendi haline bırak. Ama Fea'rıd
anhüm onları bırak ta işine bak, kendi işine bak, işin var tabii. Bu işi
olana söylenen bir şey, senin işin var kervanın var kervan yürüsün kervana
karşı birileri eğer ses çıkarıyorsa, saldırıyorsa kervandakilerin paçasına,
bırak onları, yoldan ayrılma, devam et işine bak. Eğer onlar beklemeyi kabul
ediyorlarsa sen dünden bekle, ventezur innehüm müntezırun, sen dünden bekle.
Niye çünkü beklemek onların aleyhine ve senin lehine.
Umarım bu ayetleri biz de
üstümüze alırız. Umarım zımnen işine bak diyen secde suresinin son ayeti bize
de bunu söyler ve bizimde esaslı bir işimiz olur. Öyle bir iş ki sonucunda
ebedi maaşı alacağımız, Allah’ın ödüllendireceği bir iş olsun. Bu işte sınıfta
kalanlardan, yola yatanlardan, yolu satanlardan,yolda yorulanlardan kılmasın
rabbim.
“Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil
alemiyn”
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan
Allah’a hamd’adır.
130. videonun sonu.
130. videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder