11 Ocak 2013 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. SECDE (22-30) (130-E)



D sayfasından devam

22-) Ve men azlemü mimmen zükkire Bi âyâti Rabbihi sümme a'rada anhâ* inna minel mücrimiyne müntekımun;

Rabbinin kendisindeki işaretleri hatırlatıldıktan sonra, onlardan yüz çevirenden daha zâlim kimdir? Muhakkak ki biz suçlulara yaptıklarının sonucunu yaşatırız! (A. Hulusi)

22 - Rabbinin âyetleriyle nasihat edilip de sonra onlardan yüz çeviren kimseden daha zalim de kim olabilir, muhakkak ki mücrimlerden biz intikam alırız. (Elmalı)


Ve men azlemü mimmen zükkire Bi âyâti Rabbihi sümme a'rada anhâ rabbinin ayetleri kendisine hatırlatılıp da, ardından onlara sırt çeviren kimseden daha zalim biri olabilir mi? inna minel mücrimiyne müntekımun elbet biz suçluları, günahkarları, -demin öyle çevirmiştik şimdi de öyle çevirelim- günahı hayat tarzı haline getirenlerden öç alacağız. Müntekıyn. Yani yaptıklarının acısını tattıracağız. İntikam Allah için kullanıldığında bu manaya gelir. Yaptıklarının acısını tattıracağız, tadacaklar, yaptıklarını yanlarına koymayacağız.


23-) Ve lekad ateyna Musel Kitabe fela tekün fiy miryetin min Lıkaihi ve ce'alnahu hüden li beniy israiyl;

Andolsun ki Musa'ya Bilgi (Kitap) verdik... (Şimdi sen de) Ona (Bilgiye) ermiş olmaktan kuşku duyma! Onu İsrailoğulları için bir hakikat kılavuzu kıldık. (A. Hulusi)

23 - Şanım hakkı için muhakkak ki vaktiyle Musâ ya kitab vermiştik, şimdi de sen onun likasından şüpheye düşme, ve onu Beni İsraîl için bir hidayet rehberi kılmıştık. (Elmalı)


Ve lekad ateyna Musel Kitab doğrusu biz Musa’ya da vahyi iletmiştik, ona da vahiy vermiştik. Öncekilerden örnek ve ibretler sunuyor şimdi. fela tekün fiy miryetin min Lıkaih şu halde onunla buluşacağından asla kuşku duyma. -Şimdi tereddüt ettim, duraksadım çünkü burada Likaihi de ki He zamiri nereye gitse acaba-, iki yere de gidebilir. Musa’ya gider okursak onunla aynı zeminde, aynı süreçte buluşacağından tereddüt etme. İlk muhatap olan Resulallah şahsında anlayalım bunu. Kaldı ki bunu 2. şekilde hepimize hitaben de anlayabiliriz. Ama biz birinci şekilde anlayalım ilk muhatap olan Resulallah’a; Onunla aynı zeminde aynı süreci yaşayacağından tereddüt etme.

Nedir bu süreç?Önce karşı çıkacaklar, iftira edecekler, sihirbaz diyecekler,, diyecekler işte. Ondan sonra unutulmaya terk edecekler. Onu da beceremezlerse alay edecekler. Onu da beceremezlerse canına kast edecekler. Ama en sonunda boğulan sen değil onlar olacaktır. Yani Musa Firavununa galip gelecek. Ama orada da bitmeyecek, ki buradaki sürecin içine İsrail oğullarının Yahudileşme sürecini de katmak lazım ki, Resulallah’ın bunu ifade ettiğini biz biliyoruz.

Sizden öncekilerin adetlerini, yöntemlerini, sünnetini adım adım takip edeceksiniz. Evet, karış karış takip edeceksiniz, eğer onlar bir sürüngen deliğine girseler siz de gireceksiniz.

Çok ilginç, onun için bu süreci de belki bunun içinde düşünmek lazım ama evleviyetle ayetin bağlamı Hz. Musa’nın firavunla mücadelesi çerçevesinde anlaşılmalı, Resulallah’a da sen de çağının Musa’sı sın. Musa’sı olmaya razısın da, her Musa’nın bir firavunu olduğunu nasıl unutursun. Tabii her muhatap şahsında da böyle. Ey bu ilahi hitabın Muhatabı, çağının Musa’sı olmak istiyorsan mutlaka bir firavunun da olur. Ama her firavunun bir Musa’sı olacaktır. Bunu kimse aklından çıkarmasın. Ama bu zamiri kitaba gönderirsek o zaman şöyle anlamak belki doğru olur; vahyin tamamına kavuşacağından kuşku duyma.

ve ce'alnahu hüden li beniy israiyl ve unutma ki vahyi İsrail oğulları için bir hidayet, bir yol haritası kılmıştık.


24-) Ve ce'alna minhüm eimmeten yehdune Bi emriNA lemma saberu* ve kânu Bi âyâtiNA yukınun;

Onlardan, sabrettiklerinde, emrimizle hakikate erdiren önderler oluşturduk! Onlar işaretlerimize ikân sahibi oldular! (A. Hulusi)

24 - Ve içlerinden öncül imamlar yetiştirmiştik ki sabrettiklerinde emrimizle hidayet ediyorlardı ve âyetlerimize yakîn ile sarılmışlardı. (Elmalı)


Ve ce'alna minhüm eimmeten yehdune Bi emriNA lemma saberu* ve kânu Bi âyâtiNA yukınun yine unutma ki zorluklara göğüs gerip ayetlerimize gönülden inandıkları zamanlarda, yani bu zamanlara hasredilmiş, gönülden inandıklarında göğüs gerdikleri zamanlarda emrimizle içlerinden hidayete ulaştıran önderler çıkarmıştık. Evet, eimme, imamlar, önderler çıkarmıştık.

İsrail oğullarının aldığı tavra göre muamele gördüklerini ifade ediyor ayet. Aslında müspeti söylemiş ama menfi de zımnen söylenmiş oluyor. Göğüs germedikleri zaman da çıkarmadık manası, önder çıkarmadık. Önder çıkarmamız için öncelikle dedim ya çelikleşmesi lazım. Göğüs germesi, koruduğu bir siperin olması lazım, savunduğu bir yerin olması lazım. Bir değer savunmalı ki önder olsun. Yani imam olmak ümm..! olmaktır, anne olmaktır, toplumun anası olmaktır. Ana gibi topluma yar olmaktır. Anne yüreği gibi bir yüreğe sahip olmaktır. Onun için imam olmanın temel şartı toplumun anası olacak bir yüreğe sahip olmaktır.


25-) İnne Rabbeke HUve yefsılu beynehüm yevmel kıyameti fiyma kânu fiyhi yahtelifun;

Muhakkak ki senin Rabbin O, hakkında karşı çıktıkları konularda kıyamet sürecinde onların aralarında hüküm verecektir. (A. Hulusi)

25 - Şimdi ihtilâf edip durdukları şeylerde hiç şüphesiz ki rabbin Kıyamet günü beyinlerini fasledecektir. (Elmalı)


İnne Rabbeke HUve yefsılu beynehüm yevmel kıyameti fiyma kânu fiyhi yahtelifun şüphesiz kıyamet günü anlaşmazlığa düştükleri konularda aralarında hüküm verecek olan elbette senin rabbindir.


26-) Evelem yehdi lehüm kem ehlekna min kablihim minel kuruni yemşune fiy mesakinihim* inne fiy zâlike leayat* efela yesme'un;

Meskenleri üzerinde yürüdükleri hâlde, kendilerinden önceki nesillerden nicelerini helâk etmiş olmamız onlara gerçeği göstermedi mi? Muhakkak ki bu olayda dersler vardır... Hâlâ mı algılamıyorlar? (A. Hulusi)

26 - Daha irşat etmedi mi onları ki kendilerinden evvel nice karınlar helâk etmişiz, meskenlerinde geziyorlar, elbette bunda şüphesiz âyetler var, halâ kulak vermeyecekler mi? (Elmalı)


Evelem yehdi lehüm kem ehlekna min kablihim minel kuruni yemşune fiy mesakinihim şimdi o eski eserlerin kalıntılarında dolaştıkları, kendilerinden önce yaşamış uygarlıkların nicelerini helak etmiş olmamız onlar için yol gösterici olmadı mı. Hidayet vesilesi olmadı mı. Yani o kalıntılar üzerinde dolaşıp duruyorlar.

Çok ilginç değil mi? İlginç olan ne? Evelem yehdi lehüm; onlar için hidayet vesilesi. Demek ki Allah hidayetini akledenlere vereceğini ifade buyuruyor. Kalıntılarında dolaştıkları geçmiş, helak edilmiş medeniyetlerin üzerinde düşünüp de aklederler ve ibret alırlarsa bu hidayet olmuş oluyor. Onun için hidayet bir gece bir mechul şahıs tarafından siz uyurken yastığınızın altına bırakılan bir şey değil. Hidayet; sizin yola çıkıp uzun yolculuğu kabul edip ısrarla vurduğunuz kapının açılmasıdır.

inne fiy zâlike leayah kuşkusuz bunda da alınacak bir ders mutlaka vardır. efela yesme'un peki, halâ mı işitmeyecekler, halâ mı duymayacaklar.

Ahlakın gücü yerine gücün ahlakını egemen kılan her küstah uygarlık mutlaka bir gün gelir değer krizine girer. Değer krizine giren her uygarlık ta mutlaka yıkılır. Onun için bu ayetleri bir de böyle okumak lazım. Yani günümüzde ki ahlakın gücüne değil de gücün ahlakına. Sözün gücüne değil de gücün sözüne dayanan insanı yok etmiş, insanın insani değerlerini mahvetmiş sahte uygarlıkların da akıbetini haber veriyor. Aslında ondan daha öte şeyleri, devam edelim de devamında ki ayette bu bağlamda çünkü;


27-) Evelem yerav enna nesukul mae ilel Ardıl cüruzi fenuhricü Bihi zer'an te'külü minhü en'amuhüm ve enfüsühüm* efela yubsırun;)

Görmediler mi ki biz suyu çorak - kupkuru arza sevk ederiz de, o suyla, onların hayvanlarının ve kendi nefslerinin yediği ekini çıkarırız? Hâlâ mı görmüyorlar? (A. Hulusi)

27 - Ya hiç görmediler de mi? Biz kır yere suyu salıveriyoruz de onunla bir ekin çıkarıyoruz, ondan hayvanları da yiyor, kendileri de, hâlâ gözlerini açmayacaklar mı? (Elmalı)


Evelem yerav enna nesukul mae ilel Ardıl cüruzi fenuhricü Bihi zer'an te'külü minhü en'amuhüm ve enfüsühüm kıraç toprağa suyu sevk edipte onunla kendilerinin ve hayvanlarının beslendiği bitkiler çıkardığımızı nasıl görmezler.

İlginç..! Arz insanın kalbi, öyle sayılır. Bu ayette geçen arzın yerine insanın kalbini koyun, yüreğini. Su; o yüreğe inen vahiy. Eğer arz kalbine vahiy duyu  inerse çorak olan o yüreği ne yapmaz ki bir düşünsenize. İşte bu sembolize değerlerden yola çıkarsak Kur’an da sudan bahsedilen, Allah’ın rahmetinden bahsedilen her sembolik ifade aslında gelir vahye dayanır. Vahyi sembolize eder. Allah’ın suyu göndermesi, çorak toprağı sulaması, susuz toprağı yeşertmesi, onunla ölü toprağa can vermesinden bahseden her ayetlerde siz ölü yüreklere vahyin verdiği can suyu olarak anlayın. Böyle olursa ne mi olur? Ne olmaz ki eşkıyadan evliya çıkarır. Evet, Ebu Zer’den Ebu zer..! çıkarır.

efela yubsırun peki daha da mı göremeyecekler. İşte bu soru mühim. Daha da mı göremeyecekler, kim? Yukarıda ki o şımarmış iktidar sahipleri, güç sahipleri, devlet sahipleri, uygarlık sahipleri. 1.000 yıl yaşama iddiasındadır hepsi de. Hepsi de ağızlarını açınca 1.000 yıldan söz eder. Ama her tür güç gösterilerine ve tarihin sonu teziyle küstahlıklarına rağmen Allah’ın koyduğu yasadan kurtulamazlar. Yine de gelir dayanırlar. Geçmiş, geleceğe diyor İbn. Haldun, suyun suya benzediği gibi benzer ve Allah’ın elinden yakalarını kurtaramazlar. Ağızlarını açtıklarında 1.000 yıl yaşamaktan söz etseler de. Allah’a rağmen yine de yaşayamazlar.


28-) Ve yekulune meta hazel Fethu in küntüm sadikıyn;

Derler ki: "Eğer doğru söyleyenler iseniz: Şu El Feth (mutlak feth - ölümün tadılarak hakikatin apaçık algılanması) ne zaman?" (A. Hulusi)

28 - Bir de ne vakit o fetih eğer doğru iseniz? Diyorlar.


Ve yekulune meta hazel Fethu in küntüm sadikıyn bir de diyorlar ki eğer doğru söylüyorsanız bu yani haze, bu ismi işaret, yukarıda bahsi geçen kesin hüküm ne zaman verilecek. Fethi kesin hüküm diye anlayacağız burada. Zaten fethin anlamları arasında bu var. Açmak, sözü kesip takırtıyı tüketmek, iki şeyin arasını kesip ayırmak. Bir konuda son hükmü koymak ve hüküm vermek manası zaten kelimenin kendisinde var. Onun için burada ki en doğru manası o. Çünkü bir sonraki ayet bu manayı pekiştiriyor, ne diyor?


29-) Kul yevmel fethı lâ yenfeulleziyne keferu iymanuhüm ve lâ hüm yünzarun;

De ki: "O FETH'in yaşandığı süreçte, (ölümü tatmadan önce) hakikat bilgisini inkâr edenlere artık iman etmeleri bir fayda sağlamaz ve mühlet verilmez." (A. Hulusi)

29 - De ki küfredenlere o fetih günü imanları fayda vermez ve onlara göz açtırılmaz. (Elmalı)


Kul yevmel fethı lâ yenfeulleziyne keferu iymanuhüm ve lâ hüm yünzarun de ki kesin hükmün verileceği gün inkarda ısrar edenlere ne imanları fayda verecek, ne de onlara göz açtırılacak. Demek ki burada ki feth, ahirette ki kesin hüküm. O gün geldiğinde onlara hiçbir şeyin yararı olmayacak. İşte asıl fetih o olacak. Bu fetih zorunlu fetih, yani gönüllü olarak, vermediler gönüllerini hakikate, ahirette zorunlu olarak yürekleri açılacak.

Hani yukarıda diyordu ya artık ikna olduk..! İsterseniz olmayın. Zorunlu olarak açılacak. Çünkü ilahi, anahtar takıldı fakat hiçbir işe yaramayacak. Neden ilahi anahtar takıldı dedim? Çünkü mühürlenmişti. Amelleri tubia alâ kulubihim.. (Tevbe/87)   Allah kalplerinin üstüne mühür vurmuştur. Ne mührü bu? Artık adam olmayacaklarını beyan ettiklerinde, adam olmaz mührü. Bu mühür orada açılacak. Çünkü mührü vuran, mührü açanın kendisidir ve o zaman da hiçbir işe yaramayacak.


30-) Fea'rıd anhüm ventazır innehüm müntezırun;

Artık onlardan yüz çevir ve bekle! Muhakkak ki onlar da bekliyorlar! (A. Hulusi)

30 - Şimdi onlardan yüz çevir de gözet, çünkü onlar gözetiyorlar. (Elmalı)


Fea'rıd anhüm ventazır innehüm müntezırun şu halde onları kendi hallerine bırak.

Burada onları kendi hallerine bırak derken, yani; ventazır diyor arkasından ve bekle, İnnehüm müntezırun, hiç şüphe yok ki onlar da bekliyorlar. Yani bırak ta bir kenara otur deniyor gibi anlaşılmasın fezerhum diye bir ibare de gelir başka ayetlerde. Bununla Fea'rıd anhüm arasında bir nüans var. zerhum; tamam onları kendi haline bırak. Ama Fea'rıd anhüm onları bırak ta işine bak, kendi işine bak, işin var tabii. Bu işi olana söylenen bir şey, senin işin var kervanın var kervan yürüsün kervana karşı birileri eğer ses çıkarıyorsa, saldırıyorsa kervandakilerin paçasına, bırak onları, yoldan ayrılma, devam et işine bak. Eğer onlar beklemeyi kabul ediyorlarsa sen dünden bekle, ventezur innehüm müntezırun, sen dünden bekle. Niye çünkü beklemek onların aleyhine ve senin lehine.

Umarım bu ayetleri biz de üstümüze alırız. Umarım zımnen işine bak diyen secde suresinin son ayeti bize de bunu söyler ve bizimde esaslı bir işimiz olur. Öyle bir iş ki sonucunda ebedi maaşı alacağımız, Allah’ın ödüllendireceği bir iş olsun. Bu işte sınıfta kalanlardan, yola yatanlardan, yolu satanlardan,yolda yorulanlardan kılmasın rabbim.


“Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.


130. videonun sonu.
130. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder