29 Mart 2013 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. SÂFFÂT(150 - 182) (141-E)



D sayfasından devam

150-) Em halaknel Melaikete inâsen ve hüm şahidun;

Yoksa biz, onlar seyrederken mi melekleri dişiler olarak, yarattık? (A.Hulusi)

150 - Yoksa biz Melâikeyi dişi yaratmışız da onlar şahit mi bulunuyorlarmış? (Elmalı)


Em halaknel Melaikete inâsen ve hüm şahidun yoksa melekleri dişiler olarak yarattık ta buna onlar tanık mı oldular. Elekümüzzekeru ve lehül ünsâ. (Necm/21)Yani erkekler size dişi Allah’a öyle mi. Tilke izen kısmetun dıyza.(Necm/22) Bu ne biçim taksimat diyordu ya Kur’an ayette, öyle bir taksimat yapıyorlardı. Melekler Allah’ın kızlarıdır derlerdi.


151-) Ela innehüm min ifkihim leyekulun;

Dikkat edin, muhakkak ki onlar iftira atarak şöyle derler: (A.Hulusi)

151 - Ha!.. onlar şüphesiz ki yalancıdırlar. (Elmalı)


Ela innehüm min ifkihim leyekulun bakın işte bu tiplerin iftiraya düşkünlüklerinden dolayı ısrarla dedikleri şudur;


152-) VeledAllâhu, ve innehüm le kâzibun;

"Allâh doğurdu (Allâh'ın oğlu dediler)! Muhakkak ki onlar kesinlikle yalancılardır!" (A.Hulusi)

152 - «Allah doğurdu» derler ve elbette bunlar yalancıdırlar. (Elmalı)


VeledAllâh Allah doğurdu. Allah’ı tanımlamaya kalkıyorlar. Allah’a görev biçmeye kalkıyorlar. Yani kulun haddini bilmezliğinin zirvesidir bu aslında. ve innehüm le kâzibun elbette yalan söylüyorlar.


153-) Astafel benati alelbeniyn;

(Allâh) kızları oğullara tercih mi etmiş? (A.Hulusi)

153 - Kızları oğullara tercih mi etmiş? (Elmalı)


Astafel benati alelbeniyn sahi O, kızları oğlanlara tercih mi etmiş.


154-) Ma leküm* keyfe tahkümun;

Ne oluyor size? Nasıl hüküm veriyorsunuz? (A.Hulusi)

154 - Nah sizlere! nasıl hükmediyorsunuz? (Elmalı)


Ma leküm* keyfe tahkümun ne oluyor size nasıl böyle hüküm veriyorsunuz? Suçüstü demiştim ya, kendisine bir kız çocuğu müjdelendiğinde, evet müjdelendiğinde diyor Kur’an çünkü kız müjdelenir. Ne yapar?...zalle vechuhu müsvedden.. (Nahl/58) ayeti öyle diyor ya, yüzü simsiyah kesilir. Fakat kendi hoşuna gitmeyeni Allah’a verir. Böyle bir tablo.


155-) Efela tezekkerun;

Hatırlayıp düşünemiyor musunuz? (A.Hulusi)

155 - Hiç demi düşünmezsiniz? (Elmalı)


Efela tezekkerun hiç mi düşünmüyorsunuz. Yani bunun bir suçüstü hali olduğunu, bir çelişki olduğunu. Yoka kız çocuğu müjdelenir, rabbimiz müjdelik bir şey olarak söylüyor onu.


156-) Em leküm sultanün mubiyn;

Yoksa apaçık bir deliliniz mi var? (A.Hulusi)

156 - Yoksa sizin için açık bir ferman mı var? (Elmalı)


Em leküm sultanün mubiyn yoksa elinize apaçık bir belge mi geçti.


157-) Fe'tu Bi Kitabiküm in küntüm sadikıyn;

Eğer doğru söylüyorsanız bildiğinizi koyun ortaya! (A.Hulusi)

157 - O halde getirin kitabınızı sadıksanız. (Elmalı)


Fe'tu Bi Kitabiküm in küntüm sadikıyn eğer doğru söylüyorsanız haydi varsa kendi kitabınızı getirin de görelim.


158-) Ve ce'alu beynehu ve beynel cinneti neseba* ve lekad alimetil cinnetü innehüm lemuhdarun;

O'nunla (Allâh ile) cinler (normal insan duyularının algılayamadığı bilinçli varlıklar) arasında bir bağ oluşturdular! (Onlara Allâh dûnunda tanrısallık atfettiler)... Andolsun cinler de bilir ki, muhakkak onlar muhdarîndir (zorunlu olarak huzurda hazır tutulacaklardır)! (A.Hulusi)

158 - Bir de onunla Cinler beyninde bir nesep uydururlar. Celâlim hakkı için Cinler bilirler ki onlar ihzar olunacaklardır. (Elmalı)


Ve ce'alu beynehu ve beynel cinneti neseba bir de Onunla, görünmez ruhani varlıklar arasında bir yakınlık bağı kurdular. Özellikle işte cin, melek ve görünmez varlıklar arasında bağ kurmak. Ne demek bu? Müşrikçe bir davranış ve cinlere dair müşrik tasavvurunu reddediyor burada aslında.

ve lekad alimetil cinnetü innehüm lemuhdarun evet, oysa bu görünmez varlıklar da bilirler ki onlar kesinlikle yargılanacaklar. Yani Allah’ta görünmüyor, cinlerde görünmüyor. O zaman ikisi arasında bağ var. Mantığa bakın. İşte müşrik mantık nasıl çalışır onu söylüyor.


159-) SubhanAllâhi amma yesıfun;

Allâh onların vasıflandırmalarından münezzehtir! (A.Hulusi)

159 - Münezzeh sübhan o Allah onların isnat ettikleri vasıflardan. (Elmalı)


SubhanAllâhi amma yesıfun yüceler yücesi olan Allah onların her tür tasavvur ve tanımlarının çok çok ötesindedir. Aynı zamanda Allah hakkında ki tanımaya değil, tanımlamaya yönelik her teşebbüs mantıki bir imkansızlık ve ahlaki bir sorumsuzluğun eseridir. Her yerde ve her zaman.


160-) İlla 'ıbadAllâhil muhlesıyn;

Sadece Allâh'ın ihlâsa (samimiyete, saflığa) erdirilmiş kulları müstesna (gerisi "muhdarîn" olarak anlatılan sınıftandır). (A.Hulusi)

160 - Lâkin Allahın ihlâs ile seçilen kulları başka. (Elmalı)


İlla 'ıbadAllâhil muhlesıyn ancak Allah’ın inancını saf ve temiz tutma çabasını desteklediği kulları müstesna.


161-) Feinneküm ve ma ta'budun;

Muhakkak ki siz ve tapındıklarınız, (A.Hulusi)

161 - Çünkü siz ve taptıklarınız. (Elmalı)


Feinneküm ve ma ta'budun çünkü ne siz ne de taptıklarınız hiç biriniz,


162-) Ma entüm aleyhi Bi fatiniyn;

O'nun aleyhine (kimseyi) ayartıp kandıramazsınız! (A.Hulusi)

162 - Ona karşı kimseyi meftun edemezsiniz. (Elmalı)


Ma entüm aleyhi Bi fatiniyn O’na karşı kimseyi ayartamazsınız.. Evet, yeterli, anlamı açık.


163-) İlla men huve salil cahıym;

Ancak cehennemî yanışa gidecekler müstesna. (A.Hulusi)

163 - Meğer ki Cahîme saldıran olsun. (Elmalı)


İlla men huve salil cahıym ancak göz göre göre ateşe koşan kimseler hariç. Onları ayartabilirsiniz. Zaten onlar ateşe koşuyorlar, biraz daha hızlandırmış olursunuz.


164-) Ve ma minna illâ lehü mekamun ma'lum;

(Bütün açığa çıkan melekî Esmâ kuvveleri): "Bizden, bilinen bir işlevi olmayan yoktur!" (A.Hulusi)

164 - Bizden ise her birimiz için bir makamı malûm vardır. (Elmalı)


Ve ma minna illâ lehü mekamun ma'lum hem samimi kullar derler ki içinizde Allah tarafından kendisine bir yer tayin edilmemiş hiç kimse yoktur.

Bu ayet müthiş bir ayet dostlar. 160. ayette ki samimi kullara atıf aslında. 161 de ki cinler, melekler ve ruhani varlıklara da atıf bizce. 166. da ki gelecekte müsebbihun dan yola çıkarak bütün varlığa atıf aslında. ve in min şey'in illâ yüsebbihu Bi hamdiHİ... (İsra/44) Hiçbir şey yoktur ki onu hamd ile tespih etmemiş olsun.

Yunus olayı yerini terk etme idi hatırlayınız bu da varlığın her birinin yeri var diyor. Yerin var diyor ey insan. Yerini asla terk etme. Bir ağaç yerini terk ederse odun olur. Yerinde ise ağaç denir. Onun için yersiz insan yoktur, insanın atığı olmaz, bunu söylüyor. Senin yerin neresi. Seni Allah’ın koyduğu yerdir senin yerin. Bunu söylüyor.


165-) Ve inna le nahnus saffun;

"Muhakkak ki biz, evet biziz o saf saf dizilenler (varlıkta boyutları ve içindekileri meydana getirenler)." (A.Hulusi)

165 - Ve biz elbette biz o saf dizenleriz. (Elmalı)


Ve inna le nahnus saffun evet, biziz emre amade olup saf saf dizilenler, elbette biz. Unutmayınız surenin girişinde ki ayetlere atıf.


166-) Ve inna lenahnul müsebbihun;

"Muhakkak ki biz, evet biziz o tespih edenler (işlevlerini yerine getirmek suretiyle kulluğunu ifa edenler {tespihin anlamı})."(A.Hulusi)

166 - Ve biz elbette biz o tesbih edenleriz. (Elmalı)


Ve inna lenahnul müsebbihun yine biziz O’nun yüceliğini dile getirenler elbette biz. Eşyanın tespihi konulduğu yerde durmasıdır. Allah nereye koymuşsa orada tutmak. Onu oradan etmekte zulümdür. Orada tutmak hikmettir.


167-) Ve in kânu le yekulun;

Muhakkak ki (o müşrikler) şöyle de diyorlardı: (A.Hulusi)

167 - Ve gerçek evvel şöyle diyorlardır: (Elmalı)


Ve in kânu le yekulun ama bir de ısrarla şöyle diyenler var.


168-) Lev enne 'ındeNA zikren minel evveliyn;

"Eğer bizim yanımızda da atalarımızdan bize ulaşmış bir bilgi olsa idi..." (A.Hulusi)

168 - «Eğer yanımızda evvelkilerinkinden bir zikrolsa idi. (Elmalı)


Lev enne 'ındeNA zikren minel evveliyn (bir sonraki ayetle birlikte.)


169-) Lekünna 'ıbadAllâhil muhlesıyn;

"Elbette biz de Allâh'ın ihlâsa (samimiyete, saflığa) erdirilmiş kulları olurduk." (A.Hulusi)

169 - Her halde Allahın ihlâs ile seçilmiş kullarından olurduk. (Elmalı)


Lev enne 'ındeNA zikren minel evveliyne , Lekünna 'ıbadAllâhil muhlesıyn eğer geçmiş atalarımızdan bize tevarüs eden ilahi bir uyarı devralmış olsaydık, elbet biz de Allah’ın imanını saf ve temiz tutma çabasını desteklediği kullarından olurduk. Diyorlar. Tabii ki doğru söylemiyorlar. Bi namaz mazereti bu. Neden? İşte cevabı.


170-) Fekeferu BiHİ, fesevfe ya'lemun;

Şimdiyse hakikat bilgisini inkâr ettiler... Yakında anlayacaklar! (A.Hulusi)

170 - Fakat şimdi ona küfrettiler, artık ileride bilecekler. (Elmalı)


Fekeferu BiHİ, fesevfe ya'lemun fakat vahiy gelince de onu inkar ettiler. Hem böyle diyorlar, hem de vahiyi inkar eden oluyorlar. Ama zamanı gelince ne fena yaptıklarını bilecekler.


171-) Ve lekad sebekat kelimetüna li 'ıbadinel murseliyn;

Andolsun ki irsâl olunan kullarımıza (şu) sözümüz geçerli olmuştur: (A.Hulusi)

171 - Celâlim hakkı için risaletle gönderilen kullarımız hakkında şu kelimemiz sebkat (Geçmek, ilerlemek.) etmiştir: (Elmalı)


Ve lekad sebekat kelimetüna li 'ıbadinel murseliyn ama doğrusu has kullarımız olan elçilerimize geçmişte verilmiş bir sözümüz vardı. Bana sorarsanız bu surenin ana temasının hepsini ifade eden en öz ayet bu. Has kullarımız olan elçilerimize geçmişte verilmiş bir sözümüz vardı ve devamında ki ayet;


172-) İnnehüm lehümül mansurun;

Muhakkak ki onlar, elbette onlar zafere erdirilmişlerdir. (A.Hulusi)

172 - «Onlar elbette onlar muhakkak muzaffer olacaklardır. (Elmalı)


İnnehüm lehümül mansurun mutlaka kendileri yardıma mazhar olacaklar. Bu aynı zamanda onların yolundan giden herkesi de içerir. İlahi yasa halen geçerli. Risalet mirasına ihanet etmeyenler için bugün de geçerli. Düşünsenize bir Nuh suyun yardımını gördü. İbrahim ateşin yardımını gördü, Lût karanın yardımını gördü. Musa ve Harun denizin yardımını gördü. Yunus hayvan ve bitkinin yardımını gördü. Ne kaldı geriye. Şuursuz kardeşleriniz eğer başınız sıkışırsa şuurlu mü’min kardeşinin yardımına koşuyor. Burada verilen oydu işte.


173-) Ve inne cündena lehümül ğalibun;

Muhakkak ki bizim ordumuz, onlar galiptirler! (A.Hulusi)

173 - Ve elbette bizim askerlerimiz mutlak onlar galip geleceklerdir»(Elmalı)


Ve inne cündena lehümül ğalibun ve elbette sonunda galip gelecek olan bizim ordumuz olacaktır. Orada ki cündena, bizim ordumuzdan kasıt; Allah’ın varlığın içine koyduğu o güçtür ve bütün bu saydığım Nuh’a yardım eden su, Musa ve Harun’a yardım eden deniz, Yunus’a yardım eden balık ve bitki. Hepsi aslında Allah’ın ordusunun neferidir. Bunu böyle bilmek lazım.


174-) Fetevelle 'anhüm hattâ hıyn;

Artık bir süre onlardan yüz çevir! (A.Hulusi)

174 - Onun için yüz çevir de onlardan bir zamana kadar. (Elmalı)


Fetevelle 'anhüm hattâ hıyn bu yüzden artık bir süreliğine onlardan uzak dur. Bu ayetleri iyi anlamak lazım. İyi anlamak içinde  bu ayetlerin indiği dönemi unutmamak lazım. Biraz önce hatırlatmıştım 7. yıl takriben. Yani müşriklerin uyguladığı boykotun en çok acı verdiği yıl. İnkarcılar bu dönemde Resulallah’ı hiç ciddiye almıyorlardı. Düşünsenize bir 3 yıl dışarı çıkması yasak, içeri gıda girmesi yasak. Kaçak göçek bir deve sürülecekte bir yığın insan onunla karın doyuracak. Böylesine zor ve kor bir dönem. Ama Allah’ın sözünün nasıl gerçekleştiğini bugün biz daha iyi görüyoruz. Çeyrek asır içinde çağın süper güçlerini dize getiren küresel bir güce dönmüştü imanın gücü. Biz bunu biliyoruz.


175-) Ve ebsırhüm fesevfe yubsırun;

Onları seyret... Yakında görecekler! (A.Hulusi)

175 - Gör onları: yakında görecekler. (Elmalı)


Ve ebsırhüm fesevfe yubsırun ve sen onların zavallı halini gör. Zamanı gelince onlar da kendi hallerini görecekler.


176-) Efe Biazâbina yesta'cilun;

Azabımızın varlıklarında açığa çıkışını (ölümü) acele mi istiyorlar? (Ölüm, hakikati inkâr eden için azabın başlaması, iman eden içinse rahmete ermektir.) (A.Hulusi)

176 - Ya şimdi bizim azâbımızı mı iviyorlar? (Elmalı)


Efe Biazâbina yesta'cilun acaba onlar azabımızın bir an önce gelmesini gerçekten istiyorlar mı?


177-) Feizâ nezele Bi sâhatihim fesae sabâhul münzeriyn;

Onların alanına indiğinde, uyarılanların uyanışı ne kötü olur! (A.Hulusi)

177 - Amma onların sahasına indiği vakit ne fenadır o acı haber verilenlerin sabahı! (Elmalı)


Feizâ nezele Bi sâhatihim fesae sabâhul münzeriyn fakat o aniden kendi mekanlarında başlarına indiğinde azabımız, uyarılmış olanlar berbat bir sabaha uyanacaklar.


178-) Ve tevelle anhüm hattâ hıyn;

Artık bir süre onlardan yüz çevir. (A.Hulusi)

178 - Yine sen yüz çevir de onlardan bir zamana kadar. (Elmalı)


Ve tevelle anhüm hattâ hıyn yine de sen onlardan bir süreliğine uzak dur.


179-) Ve ebsır fesevfe yubsırun;

Onları seyret... Yakında görecekler. (A.Hulusi)

179 - Gör, yakında görecekler. (Elmalı)


Ve ebsır fesevfe yubsırun ve onların zavallı halini gör. Bir gün gelecek, zamanı gelince onlar da kendi zavallılıklarını öğrenecekler, görecekler.


180-) Subhane Rabbike Rabbil ızzeti 'amma yasifun;

Senin Rabbin, İzzet sahibi Rab olarak, onların tanımlamalarından münezzehtir! (A.Hulusi)

180 - Tesbih o izzetin sahibi rabbine onların vasıflarından. (Elmalı)


Subhane Rabbike Rabbil ızzeti 'amma yasifun izzet ve azamet sahibi rabbin, insanların her türlü tasavvurlarının ötesinde aşkın bir yüceliğe sahiptir.


181-) Ve Selâmun alel murseliyn;

İrsâl olunanlara Selâm olsun! (A.Hulusi)

181 - Ve selâm mürselîne. (Elmalı)


Ve Selâmun alel murseliyn O’nun bütün elçilerine selâm olsun.


182-) Vel Hamdu Lillâhi Rabbil 'alemiyn;

Hamd, Rabb-ül âlemîn Allâh'a aittir. (A.Hulusi)

182 - Ve hamd âlemlerin rabbi Allaha.(Elmalı)


Vel Hamdu Lillâhi Rabbil 'alemiyn Alemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun.

Biz de tüm nebilere ve hassaten bu vahyi bize getiren alemlere rahmet Hz. Muhammed Sallallahu aleyhi ve selemle selâm ediyoruz, selâm olsun diyoruz bize vahiy ile tenezzül buyuran Allah’a da hamd olsun diyoruz.


“Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.

141. videonun sonu.
141. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

28 Mart 2013 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. SÂFFÂT(130 - 149) (141-D)



C sayfasından devam

130-) Selâmun alâ İlyasiyn;

Selâm olsun İlyâsîn yolundan gidenlere! (A.Hulusi)

130 - Selâm, İlyas’a. (Elmalı)


Selâmun alâ İlyasiyn selâm olsun İlyas’lara, selâm olsun İlyas ve onun inanç soyundan gelenlere. Selâm olsun İlyas gibilere. İlyasiyn ‘ali Yasin diye de okunmuş bazı kariler tarafından. İlyas’ın inancını izleyenler manasına, yani bir tür çoğul. İbn. Mes’ud İdrasiyn diye okumuş bu kelimeyi, Buradan İlyas ve İdris’in aynı peygamberin iki ismi, ya da iki vasfı olduğu sonucunu çıkaranlar da olmuş. Ki mümkindir. Hatta bu konuyu istismar eden bazı irfan ekolü müntesipleri tenasüh’ü çağrıştıran yorumlar yapmışlar. İlyas’ı ölümsüzleştiren yorumlar. Oysa ki Kur’an bu konuda son sözü söylemiş. Enbiya/34. ayeti açık. Ve ma ce'alna li beşerin min kablikel huld. (Enbiya/34) senden önce hiçbir insan türüne ebedilik vermedik. Bu yetmeli.


131-) İnna kezâlike neczil muhsiniyn;

Doğrusu biz, muhsinleri (Allâh'a, görürcesine kulluk edenleri) böylece cezalandırırız. (A.Hulusi)

131 - Biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinîne. (Elmalı)


İnna kezâlike neczil muhsiniyn iyileri biz işte böyle ödüllendiririz.


132-) İnnehu min 'ıbadiNEl mu'miniyn;

Muhakkak ki O, iman eden kullarımızdandır. (A.Hulusi)

132 - Çünkü o bizim mü'min kullarımızdan. (Elmalı)


İnnehu min 'ıbadiNEl mu'miniyn zira onlar bizim gerçek kullarımızdandı.


133-) Ve inne Lutan le minel murseliyn;

Muhakkak ki Lût da irsâl olunanlardandı. (A.Hulusi)

133 - Şüphesiz Lût da mürselînden. (Elmalı)


Ve inne Lutan le minel murseliyn yeni bir peygamber kıssasına getirdi sözü Kur’an. Burada da vurgu yine Allah’ın yardımına, kulun gücünün bittiği yerde Allah’ın yardımı başlar ilkesi. Şüphe yok ki Lût’ta elçilerden biriydi.


134-) İz necceynahu ve ehlehu ecme'ıyn;

Hani Onu ve Onun yakınlarını toptan kurtardık. (A.Hulusi)

134 - Zira kurtardık onu ve bütün ehlini. (Elmalı)


İz necceynahu ve ehlehu ecme'ıyn kavmi helâk olduğu zaman onu ve yakınlarını toptan kurtarmıştık.


135-) İlla acuzen fiyl ğabiriyn;

Sadece geride kalanlar içinde olan bir kocakarı (Lût a.s.ın iman etmeyen karısı) hariç. (A.Hulusi)

135 - Kalan bir karıdan başka batanlar içinde. (Elmalı)


İlla acuzen fiyl ğabiriyn geride kalanları tercih eden yaşlı bir kadın dışında. Tabii bu kadının Hz. Lût’un eşi olduğunu biliyoruz. Çünkü Kur’an ın başka yerlerinde bunu açıkça söyleyen ibarelerde var. Aslında neden bunu hep dile getirir? Nedeni açık, akrabalık ve hısımlık kişinin hakikate nispetinde hiçbir artı değer taşımaz. Peygamberin eşi de olsa. Eğer onun yolundan gitmiyorsa hayır onunla olan hısımlık ve akrabalığın ona getirdiği hiçbir değer olmaz. Söylediği bu.


136-) Sümme demmernel âhariyn;

Sonra diğerlerini yerle bir ettik! (A.Hulusi)

136 - Sonra diğerlerini temdir (yok etmek) eyledik. (Elmalı)


Sümme demmernel âhariyn en sonunda diğerlerinin tamamını kahrettik.


137-) Ve inneküm le temürrune aleyhim musbihıyn;

Muhakkak ki siz sabahları onların yurtlarından geçersiniz. (A.Hulusi)

137 - Ve siz elbette onlara uğrar ve üzerinden geçerseniz, sabahleyin. (Elmalı)


Ve inneküm le temürrune aleyhim musbihıyn ve siz onların mekanlarından,


138-) Ve Bil leyl* efela ta'kılun;

Geceleri de... Hâlâ aklınızı kullanmaz mısınız? (A.Hulusi)

 138 - Ve geceleyin, ya akıl edip de düşünmez misiniz. (Elmalı)


(le temürrune aleyhim musbihıyn) Ve Bil leyl ki cümle aslında burada bitiyor, siz onların mekanlarından gelip geçmektesiniz her sabah, her akşam. Çünkü Mekke ve Medine’lilerin yolu üzerindeydi bu belanın indiği Sodom ve Gomora. Lût gölü civarında. Bu da Akdeniz’de güney Arabistan arasında ki yolun üzerindeydi. Her geçişte aslında belanın kokusunu alıyorlar, görüyorlardı. Şimdi de gidenler belayı açıkça görürler. Koca Lût gölünde hiçbir canlının yaşamadığı, som bir zehir olduğunu, Yer yüzünde en çukur parça olduğunu ve Lût gölünün içinde Lisan denen bir parçanın 6o metreden birden bire 400 metreye indiğini, bir kırık olduğunu şimdi bile görürler.

efela ta'kılun hala aklınızı kullanmayacak mısınız.


139-) Ve inne Yunuse le minel murseliyn;

Muhakkak ki Yunus da irsâl olunanlardandı (Hakikat bilgisiyle açığa çıkarılanlardandı). (A.Hulusi)

139 - Şüphesiz Yunus da o mürselînden. (Elmalı)


Ve inne Yunuse le minel murseliyn Şüphe yok ki Yunus’ta elçilerden biriydi. Biliyorsunuz Yunus Peygamber Ninova’ya gönderilmişti. Kitabı Mukaddes’te Yunus kitabında gerçekten de ayrıntılı bir biçimde kıssası anlatılır.


140-) İz ebeka ilel fülkil meşhun;

Hani o dopdolu gemiye kaçmıştı (Hakikat bilgisine rağmen halkına yararlı olamadığı düşüncesiyle sıradan yaşamına dönmüştü). (A.Hulusi)

140 - Hani bir vakit dolu gemiye kaçmıştı, (Elmalı)


İz ebeka ilel fülkil meşhun hani o efendisinden kaçan bir köle gibi dolu bir gemi ile kaçmıştı.

Kitabı Mukaddes’te ki anlatıma bakarsak Hz. Yunus kavmini uzun süre davet etmiş, fakat İsrail oğulları adam olmamakta direnmişler ve en sonunda Hz. Yunus bu kavmin başına bir bela geleceğini düşünmüş, bu belaya uğramamak için izin almadan, rabbi kendisine işaret etmeden görev yerini izinsiz terk etmişti. İşte onun gerçekten ilginç kıssası anlatılıyor burada.

Efendisinden kaçan bir köle gibi diyor. Allah’tan mı kaçacaksın diyor yani. Allah’tan eymel mefer, nereye kaçacaksın diyor. Fefirrû ilAllâh (Zariyat/50) cevabı yine Kur’an da Allah’a kaçınız. Ayrıca diyor ki hiç siz bahçeye küsen bahçıvan gördünüz mü. Bahçıvanın bahçeye küsme lüksü var mı? Mühendisin demir ve çimentoya küsme lüksü var mı? Marangozun ahşaba küsme lüksü var mı? Davetçi, hele bir peygamber insana küser mi. Yok böyle bir lüks. Aslında verdiği ders çok derin.


141-) Fesaheme fekâne minel müdhadıyn;

(Yunus) kura çekti (seçim yaptı) de delili geçersiz kılınanlardan oldu (bu tercihi - seçimi onu yanlışa sürükledi ve). (A.Hulusi)

141 - Kur'a çekmişti de kaydırılanlardan olmuştu. (Elmalı)


Fesaheme fekâne minel müdhadıyn bunun ardından kura çekilmiş ve hayatı kayıp denize atılmıştı. El müdhadiyn, aslında hayat kaymak manasına gelir. Ben bunu hayatı kaymak diye çeviriyorum. Bindiği gemi fırtınaya yakalanmıştı Hz. Yunus’un. Fırtına kopunca gemidekiler telaşa düşmüşler çünkü gemi batmak üzereydi. Ve o günün yaygın uygulamalarından biri olarak içinizde aşırı bir günahkar var, o kimse çıksın yoksa Kura çekeceğiz demişler, Kura çekmişler ve kurada Hz. Yunus çıkmış ama o da en sonunda evet o bendim demiş, itiraf etmiş ve beni atın demişti ve onu suya attıktan sonra gemi batmaktan kurtulmuş ve fırtına dinmişti. Yunus kitabında anlatılan kıssaya göre, Tevrat’ta ki Yunus kitabında.


142-) Feltekamehul hutü ve huve müliym;

(Yunus) levmedici olduğu hâlde balık Onu yuttu (pişmanlık duygusuyla karışık bir hâlde, balık = dünya yaşamı onu yuttu); (A.Hulusi)

142 - Derken kendisi balık yuttu melâmette idi. (Elmalı)


Feltekamehul hutü ve huve müliym derken o iri balık tarafından yutulmuş ve derin bir pişmanlık yaşamıştı. O derin pişmanlığı biz biliyoruz değil mi. Öyle diyordu;

lâ ilâhe illâ ente subhâneKE inniy küntü minez zâlimiyn. (Enbiya/87) senden başka ilah yok, tapılacak varlık yok. Senin şanın ne yücedir ya rabbi, ben zalimlerden oldum. Ben kendime zulmettim. Senin koyduğun yerde durmadım. Zulüm Allah’ın yerleştirdiği yerde durmamak demektir. Senin koyduğun yerde durmadım.

Çok ilginç Mevdudi tefsirinde 1891 Ağustosunda İngiltere de gerçekleşen bir olayı anlatır. Balina avcılarından biri yaralı bir balina tarafından yutulur. James Börtli diye bir adam bu. Ve 60 saat sonra yaralı balina ölü olarak kıyıya vurur. Balinanın karnını yardıklarında James Börtli balinanın karnından diri olarak çıkar. Çok ilginç 19. yy. yaşanmış böyle bir olay tarihe geçmiş.


143-) Felevla ennehu kâne minel müsebbihıyn;

Eğer (Yunus) tespih edenlerden (işlevini hatırlayanlardan) olmasaydı (eğer tespih ile hakikatini hissederek Allâh'a vechini dönmeseydi); (A.Hulusi)

143 - Eğer çok tesbih edenlerden olmasa idi. (Elmalı)


Felevla ennehu kâne minel müsebbihıyn (aşağıdaki ayetle birleşti)


144-) Lelebise fiy batnihi ila yevmi yüb'asûn;

Bâ's olunacakları güne kadar (Yunus) balığın karnında kalırdı (ölüm tadılma sürecine kadar dünyasında bedensellikte kalırdı). (A.Hulusi)

144 - Her halde ba's olunacakları güne kadar onun karnında kalırdı. (Elmalı)


Felevla ennehu kâne minel müsebbihıyn Lelebise fiy batnihi ila yevmi yüb'asûn evet, iki ayeti birden manalandırayım. Fakat o eğer rabbinin yüceliğini sürekli hatırda tutan biri olmasaydı, yeniden diriliş gününe kadar onun karnında kalacaktı. Yani oradan çıkamayacaktı.


145-) Fenebeznahu Bil 'arai ve huve sakıym;

Biz Onu hasta (yıpranmış - sağlıksız) olarak çıplak arazide (kuvvelerin bilinmediği bir ortamda) bıraktık. (A.Hulusi)

145 - Hemen biz onu alana attık hasta idi. (Elmalı)


Fenebeznahu Bil 'arai ve huve sakıym sonunda biz onu bitkin bir halde ıssız ve çorak bir kıyıya çıkarttık.


146-) Ve enbenta aleyhi şecereten miy yaktıyn;

Üzerine kabak türünden (gövdesi olmayan bitki cinsi) bir ağaç bitirdik (Onda ilâhî marifet meyveleri açığa çıkardık). (A.Hulusi)

146 - Ve üzerine kabak cinsinden bir ağaç bitirdik. (Elmalı)


Ve enbenta aleyhi şecereten miy yaktıyn ve onun başı ucunda bodur, bol hevenkli, bol yapraklı bir bitki yeşerttik. Bu bir tür. Kabak diye çeviriyorlar ama, hasetsen kabağın ismi değil. Bu bir tür. Ebu Ubeyde Muammer bin Müsenna bunu gerçekten de güzel açıklamış ben de oraya dayanarak söylüyorum.


147-) Ve erselnahu ila mieti elfin ev yeziydun;

Onu (Yunus'u) yüz bin (kişiye) yahut daha da fazlasına irsâl ettik. (A.Hulusi)

147 - Ve onu yüz bine Resul gönderdik ve hattâ artıyorlardı. (Elmalı)


Ve erselnahu ila mieti elfin ev yeziydun yine onu 100.000, belki daha fazla kişiye yeniden elçi olarak gönderdik.


148-) Feamenû femetta'nahüm ila hıyn;

(Onlar) iman ettiler de, biz onları bir süre mutlu yaşattık. (A.Hulusi)

148 - O vakit ona iman ettiler de onları bir zamana kadar istifade ettirdik. (Elmalı)


Feamenû femetta'nahüm ila hıyn bu kez onlar iman ettiler o yüzden biz de onlara bir müddet müreffeh bir hayat, refah içinde bir hayat yaşattık.

Hz. Yunus Kur’an da iki defa gönderilen tek Nebiy olarak anılır. İlk surelerden kalem suresinde de anılır ki, Resulallah’a bir uyarı mahiyetindedir bu. Yunus’tan söz edilen her yerde aslında bahusus özellikle Hz. Peygambere bir uyarı var. Bu uyarının ne demeye geldiğini bu ayetlerin indiği yılın takriben 7. yıl, peygamberliğin 7. yılı, yani müşriklerin boykotunun ayyuka çıktığı, bir yudum suya hasret yaşanan günler olduğunu hatırlarsanız o zaman durumun ne kadar kritik olduğunu da bilirsiniz.


149-) Festeftihim eliRabbikel benatü ve lehümül benun;

O hâlde sor görüşlerini onlara (o müşriklere): "Kız çocukları Rabbinin, erkek çocukları onların mı?" (A.Hulusi)

149 - Şimdi sor o seninkilere: rabbine kızlar, onlara oğullar öyle mi? (Elmalı)


Festeftihim eliRabbikel benatü ve lehümül benun imdi onlardan şu sorunun cevabını iste. Senin rabbinin payına kızlar, onlara da oğullar düştü öyle mi. Böyle bir mantık vardı vahyin ilk muhataplarında. Hoş, model muhatapların içinde böyleleri yok mu. Yani Allah’ı tanımlamaya varlığı ikiye ayırıyorlar. Şu benim, şu senin. Allah’a kendi kafalarına göre bir pay veriyorlar ama suçüstü yakalanıyorlar. Kendilerine ayırdıkları ile rablerine ayırdıkları farklı.

Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
141. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.