18 Ocak 2013 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. AHZAB (16-21) (131-E)



D sayfasından devam

16-) Kul len yenfe'akümül firaru in ferartüm minel mevti evil katli ve izen lâ tümette'une illâ kaliyla;

De ki: "Eğer ölümden yahut öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçışınız size asla fayda vermez... Tut ki kaçtınız diyelim (çok çok kısa dünya yaşamı nedeniyle) kazancınız yok denecek kadar az olur!" (A.Hulusi)

16 - De ki eğer ölümden veya katl olunmadan kaçıyorsanız kaçmak size aslâ menfaat vermez, bilfarz verdiği takdirde de istifade ettirilmezsiniz, meğer ki pek az. (Elmalı)


Kul len yenfe'akümül firaru in ferartüm minel mevti evil katl de ki; eğer ölümden ya da öldürülmekten, yani doğal ölümden, ya da bir başkasının sizi öldürmesinden korkup kaçıyorsanız, kaçmanızın size hiçbir yararı olmayacak. Onları uyar. ve izen lâ tümette'une illâ kaliyla zira eğer böyle yaparsanız bu durumda bile sadece kısa bir süre elde etmiş olacaksınız. Kısa bir vade.

Öyle diyordu bir münafık zaten biz de o kısa süreyi istiyoruz diyor. Yani o kısaya talibiz diyordu. Mesele neye tabi olduğunuz tabii ki. Hayatı ve ölümü Allah’tan bağımsız tanımlamaya kalkan bir akılın şaşkınlığı bu işte. Hayat ve ölüm de Allah’tan bağımsız değil. Hastalık ölüm korkusunun ahlaki zaafa dönüşme hastalığıdır. Ölüm korkusu ahlaki bir zaafa yol açıyor. Öyle ki artık ölümün kendisinden daha beter bir hale geliyor ve her hatırladığında ölüyor ve bu korku ondaki tüm ahlaki davranış kalıplarını yerle bir ediyor. İman işte bu kalıpları ayakta tutarlar. Çünkü ölüm bir intikaldir, ölüm bir geçiştir, ölün bir hesaba doğru yürüyüştür. Eğer buna iman ederse insan ölüm bile o insanın ahlaki davranmış kalıplarını yıkamaz, bozamaz.


17-) Kul men zelleziy ya'sımüküm minAllâhi in erade Biküm suen ev erade Biküm rahmeten, ve lâ yecidune lehüm min dûnillâhi Veliyyen ve lâ Nasıyra;

De ki: "Eğer sizden bir kötülük (açığa çıkarmayı) irade ederse yahut sizden bir rahmet (açığa çıkarmayı) irade ederse, sizi Allâh'a (iradesine) karşı kim korur?" Allâh dûnunda ne bir Veliyy ne de bir yardımcı bulamazlar. (A.Hulusi)

17 - De ki kimin haddine ki sizi Allah dan saklasın, şayet size felaket murad eder, yahut size bir rahmet murad ederse? Hem Allah dan başka kendilerine bir veliy de bulamazlar bir nasîr de. (Elmalı)


Kul men zelleziy ya'sımüküm minAllâhi in erade Biküm suen ev erade Biküm rahmeh de ki eğer O sizi bir zarara uğratmayı dilerse, sizi Allah’a karşı kim koruyacaktır, ya da size bir rahmet takdir etse sizi bundan kim mahrum edecektir. Böyle biri olabilir mi? ve lâ yecidune lehüm min dûnillâhi Veliyyen ve lâ Nasıyra onlar kendileri için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilirler.

Burada; Ma ce'alAllâhu li racülin min kalbeyni fiy cevfih. (ahzab/4) ayetini hatırlayalım. Yani Allah bir göğüste iki kalp yaratmamıştır. Biri inanmak, diğeri inkar etmekten yana bir iç parçalanması. İşte burada aslında böyle bir iç parçalanmasını görüyoruz. Yani iman etsem mi, etmesem mi. Öldükten sonraki hayata inansam mı, inanmasam mı. Böyle bir iç parçalanması.

Bu yırtılmadır. İç yırtılma kişilik yırtılmasına sebep olur. Müvevvebine zalik la ilahe ula ve la ilahe ula. müzebzib diyor zıplayıp duruyor ikisi arasında. Ne ondan ne ondan. İşte buna benzer bir durum.


18-) Kad ya'lemullâhul mu'avvikıyne minküm velkailiyne liıhvanihim helümme ileyna* ve lâ ye'tunel be'se illâ kaliyla;

Sizden bu işi savsaklayıp ve cemaatine de: "(Rasûlullâh'ı bırakın) bize gelin!" diyenleri Allâh gerçekten bilir! Zaten onlar savaşa pek az gelirler. (A.Hulusi)

18 - Allah şüphesiz biliyor: içinizden o savsaklı yanları, ve ihvanlarına «bize gelin» diyenleri ki harbe pek az geliyorlardı. (Elmalı)


Kad ya'lemullâhul mu'avvikıyne minküm velkailiyne liıhvanihim helümme ileyna* ve lâ ye'tunel be'se illâ kaliyla Evet, doğrusu Allah içinizden başkalarını savaştan caydıranları da, kendileri muharebeye çok az katıldıkları halde haydi katılın bize diye başkalarına gaz verenleri de çok iyi biliyor. Yani burada ayartıcı tavır, üstelik sahtekarlık üzerine oturuyor. Onu gösteriyor. Hadi katılın bize vuralım kıralım falan, kendileri arkayı dolaşıyorlar. Ara sıra göz önünde gözüküyorlar ama kaçıyorlar. Böyle bir iki yüzlü tavrı da dile getiriyor ayet.


19-) Eşıhhaten aleyküm* feizâ caelhavfü raeytehüm yenzurune ileyke teduru a'yünühüm kelleziy yuğşa aleyhi minel mevt* feizâ zehebelhavfü selekuküm Bi elsinetin hıdadin eşıhhaten alel hayr* ülaike lem yu'minu feahbetAllâhu a'malehüm* ve kâne zâlike alAllâhi yesiyra;

Size karşı cimridirler (ikiyüzlüler)! Savaş - ölüm korkusu geldiğinde, üzerine ölüm korkusuyla baygınlık çökmüş kimse gibi, gözleri dönmüş bir hâlde sana baktıklarını görürsün... Korkuları geçtiğindeyse mal düşkünleri olarak sizi keskin dilleri ile incitirler... İşte bunlar iman etmemişlerdir! Bu yüzden de Allâh onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır... Bu, Allâh için pek kolaydır. (A.Hulusi)

19 - Size karşı kıskançlık ediyorlardı, derken o korku hali gelince gördün onları ki ölümden baygınlık sarmış kimse gibi gözleri dönerek sana bakıyorlardı, dereken o korku gidince size keskin keskin diller sıyırdılar, hayra karşı kıskançlık ediyorlardı, işte bunlar iman etmediler de Allah amellerini hiçe çıkardı, Allaha göre o ehemmiyetsiz bulunuyor. (Elmalı)


Eşıhhaten aleyküm size yönelik bir kıskançlık bu.

Evet, eşıhha; derin kıskançlık. Kıskançlık ve haset, Allah’a akıl vermeye kalkmaktır özünde. Yani yerini bulmamış ey Allah’ım senin yaptığın demektir haşa. Onun için Haset ve kıskançlık; haset edenin kendisine beddua, haset edilene dua anlamına gelir. Her hasit, haset ettiğine, hasediyle dua ediyor demektir. Eğer bunu düşünürse belki hasetliğinden vazgeçer, kıskançlığından vaz geçer.

feizâ caelhavfü raeytehüm yenzurune ileyke teduru a'yünühüm kelleziy yuğşa aleyhi minel mevt öte yandan tehlikeyi hissettikleri zaman da sanki ölüm tarafından çepeçevre kuşatılmışlar gibi gözleri dönmüş bir halde sana yalvarırcasına baktıklarını görürsün. feizâ zehebelhavfü selekuküm Bi elsinetin hıdadin eşıhhaten alel hayr evet, fakat tehlike geçtiğinde ise iyiliğe karşı kıskançlık edip sivri ve keskin dillerini Bi elsinetin hıdadin sivri ve keskin dillerini size hücum için bir kılıç gibi kınından sıyırırlar. Ölüm gerçeğinin insanda ahlaki tüm değerleri ve kişiliği yok eden korkusundan kurtulmanın tek yolu gösteriliyor. Ahirete ve Allah’a ve Allah’ın adaletine iman. Bu korku insanın enerjisini soğuran, elini kolunu döken bir illete nasıl dönüşür işte burada o anlatılıyor.

ülaike lem yu'minu işte bunlar inanmamışlardır. feahbetAllâhu a'malehüm Allah’ta onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. ve kâne zâlike alAllâhi yesiyra zira bu Allah için çok kolaydır,


20-) Yahsebunel ahzabe lem yezhebu* ve in ye'til ahzabü yeveddu lev ennehüm badune fiyl a'rabi yes'elune 'an enbaiküm* ve lev kânu fiyküm ma katelu illâ kaliyla;

Ahzab'ın (savaşmak için gelen destek gruplarının) gitmediğini sanıyorlar... Eğer Ahzab (yeniden) gelse, bunlar arzu ederler ki, kendileri bedevîler içinde çölde kalıp, haberlerinizi almakla yetinsinler! Zaten aranızda olsalardı, pek az savaşırlardı. (A.Hulusi)

20 – Ahzab ı sanıyorlar ki gitmediler, eğer o Ahzab bir daha gelecek olsa arzu ederler ki badiyeye bedevî urabanın içine çıksalar, sizin havadislerinizden sorsalar, içinizde kalacak olsalar da harp etmezler, meğer ki pek az. (Elmalı)


Yahsebunel ahzabe lem yezhebu onlar müttefiklerin gerçekten ayrılmadığını zannediyorlardı, yani onlar kayboldular, taktik yapıyorlar ama asla gitmediler zannediyorlardı. ve in ye'til ahzabü yeveddu lev ennehüm badune fiyl a'rabi yes'elune 'an enbaiküm Evet, çok ilginç bir iki yüzlü tavrı buda. Ama eğer müttefikler dönüp gelecek olsalardı, bu halde onlar çölde bedeviler arasına karışıp haberlerinizi uzaktan almayı tercih edecek kadar isterlerdi. Yani hem böyle düşünüyorlar, hem de eğer giden müttefik düşman orduları geri dönüp gelecek olsa hemen şehirden kaçıp taa..! bedevilerin yaşadığı yerden haberlerinizi uzaktan almayı tercih ederlerdi diyor.

ve lev kânu fiyküm ma katelu illâ kaliyla hoş eğer aranızda bulunmuş, içinizde durmuş olsalardı da göstermelik bir iki hareket dışında asla savaşmayacaklardı. Ölüm karşısında ki tipik münafık davranışı burada dile getiriliyor.


21-) Lekad kâne leküm fiy Rasûlillâhi üsvetün hasenetün limen kâne yercullahe vel yevmel âhıre ve zekerAllâhe kesiyra;

And olsun ki, Rasûlullâh'ta sizin için mükemmel bir örnek yaşam vardır! Allâh'ı ve sonsuz geleceği umanlar ve Allâh'ı çok zikredenler (hatırlayanlar) için! (A.Hulusi)

21 - Şanım hakkı için muhakkak ki size Resulallah da pek güzel bir örnek vardır: Allaha ve son güne ümit besler olup da Allah ı çok zikir eyleyen kimseler için. (Elmalı)

Lekad kâne leküm fiy Rasûlillâhi üsvetün haseneh İşte berceste ayete geldik. Surenin en berceste ayeti. üsvetün hasenetün limen kâne yercullahe vel yevmel âhıre ve zekerAllâhe kesiyra doğrusu Allah resulü sizin için Allah’a ve ahiret gününe umut besleyen ve Allah’ı sürekli hatırda tutan herkes için güzel bir örnek teşkil eder. Üsvet teessi manasına gelir. (Nümune ve örnek tutulacak olan insan.) model, üretilebilir olan model gösterilir. Üretilemez olan model gösterilmez.

Neden peygamber? Çünkü insan, yani insan peygamber model gösteriliyor. Çünkü insan iz bırakır, melek iz bırakmaz. Onun içinde Allah’ı izleyin diye bir ayete rastlayamazsınız. Peygamberi izleyin.  Kul in küntüm tuhıbbûnAllahe fettebi'ûniy yuhbibkümullah.. (A. İmran/31) De ki eğer Allah’ı seviyorsanız Allah’ı izleyin değil beni izleyin. Fettebi’uniy yuhbibkümullah Allah’ta sizi sevsin. Beni izleyin ki Allah’ta sizi sevsin.

Niye? Çünkü insan iz bırakır. Yürüyenin, yerde yürüyenin izi olur. Peygamber yerde yürüyenlerin en hayırlısıdır. O halde izlenmeye layıktır. Onun içindir ki en kritik insani durumlarda Hz. Peygamber esas duruşunu hiç bozmamıştır ve bu ayetin bu pasaj içinde gelmesinin sebebi de odur. Herkesin canı derdine düştüğü, yüreklerin ağza gelip gözlerin yuvalarından fırladığı anlarda dahi esas duruşunu bozmayan bir insan örnek alınmaya layık değil midir. Hele o Alemlere rahmet ise. Zaten alemlere rahmet oluşu örnek alındığı kadardır. Eğer onun hayatı üretilebilirse üretildiği kadar o alem rahmete dönüşür. Onun içindir ki burada ona benzemek değil, örnek almakla emr olunmuşuz. Yani;

- Umirna bitteeshi, la bitteşebbu. (Gazali)  ona benzemekle değil, onun yaptığını onun gerçekleştirmek istediği amacı gerçekleştirmek için yapmakla emr olunduk. Teessi’nin uzun açılımı bu. Onun amacını gerçekleştirmek için yapmak. Yani o hiçbir şeyi amaçsız yapmadı. Onun için biz gözlerimizi onun göz rengine benzetmek için lens takmakla, saçlarımızı onun gibi dalgalı yapmakla emr olunmadık.

Ya neyle emr olunduk? Onun ahlakını çağa taşımakla, bana bu adam Allah’ın resulünü hatırlatıyor dedirtmekle emr olunduk. Yani o yürüyen Kur’an dı, o Kur’an ın insana dönüşmüş biçimiydi. Kur’an kendi çağımızda nasıl insana dönüşür biz bunu ondan öğrendik. İşte öğrendiğimiz bu şeyi yapabildiğimiz kadar onu örnek aldığımızı söyleyebiliriz.

O Ümmetin anasıydı, ümmet te insanlığın anası. Çünkü o ümmetin şahidiydi, şehidiydi. Ve kezâlike cealnâküm ümmeten vesetan litekûnû şühedâe alenNâsi ve yekûnerRasûlü aleyküm şehiyda. (Bakara/143) işte böylece sizi dengeli bir ümmet kıldı ki, siz insanlığa örnek olun, o da size örnek olsun. Resul de size örnek olsun. Yani Resul size nasıl model olduysa, siz de insanlığa öyle model olun. Model olmak görevi yüklenmişti bu ümmete, çünkü Resulallah model olmuştu. O model olmuş ve hesabını vermişti, görevini yapmıştı. Artık görev onu model alması gereken müminlerdeydi.

Umarım bizlerde o modelden yola çıkarak kendi çağımızın insanlığına model oluruz. Rabbim bizlere bu liyakati lutfetsin.


“Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.


131. videonun sonu.
131. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder