D sayfasından devam
16-) Kul len yenfe'akümül firaru in ferartüm
minel mevti evil katli ve izen lâ tümette'une illâ kaliyla;
De ki:
"Eğer ölümden yahut öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçışınız size asla fayda
vermez... Tut ki kaçtınız diyelim (çok çok kısa
dünya yaşamı nedeniyle) kazancınız yok denecek
kadar az olur!" (A.Hulusi)
16 -
De ki eğer ölümden veya katl olunmadan kaçıyorsanız kaçmak size aslâ menfaat
vermez, bilfarz verdiği takdirde de istifade ettirilmezsiniz, meğer ki pek az.
(Elmalı)
Kul len yenfe'akümül firaru in ferartüm minel
mevti evil katl de ki; eğer ölümden ya da öldürülmekten, yani doğal
ölümden, ya da bir başkasının sizi öldürmesinden korkup kaçıyorsanız,
kaçmanızın size hiçbir yararı olmayacak. Onları uyar. ve izen lâ tümette'une illâ kaliyla
zira eğer böyle yaparsanız bu durumda bile sadece kısa bir süre elde etmiş
olacaksınız. Kısa bir vade.
Öyle diyordu bir münafık zaten
biz de o kısa süreyi istiyoruz diyor. Yani o kısaya talibiz diyordu. Mesele
neye tabi olduğunuz tabii ki. Hayatı ve ölümü Allah’tan bağımsız tanımlamaya
kalkan bir akılın şaşkınlığı bu işte. Hayat ve ölüm de Allah’tan bağımsız
değil. Hastalık ölüm korkusunun ahlaki zaafa dönüşme hastalığıdır. Ölüm korkusu
ahlaki bir zaafa yol açıyor. Öyle ki artık ölümün kendisinden daha beter bir
hale geliyor ve her hatırladığında ölüyor ve bu korku ondaki tüm ahlaki
davranış kalıplarını yerle bir ediyor. İman işte bu kalıpları ayakta tutarlar.
Çünkü ölüm bir intikaldir, ölüm bir geçiştir, ölün bir hesaba doğru yürüyüştür.
Eğer buna iman ederse insan ölüm bile o insanın ahlaki davranmış kalıplarını
yıkamaz, bozamaz.
17-) Kul men zelleziy ya'sımüküm minAllâhi in
erade Biküm suen ev erade Biküm rahmeten, ve lâ yecidune lehüm min dûnillâhi
Veliyyen ve lâ Nasıyra;
De ki:
"Eğer sizden bir kötülük (açığa çıkarmayı) irade ederse yahut sizden bir
rahmet (açığa çıkarmayı) irade ederse, sizi Allâh'a (iradesine) karşı kim korur?" Allâh
dûnunda ne bir Veliyy ne de bir yardımcı bulamazlar. (A.Hulusi)
17 -
De ki kimin haddine ki sizi Allah dan saklasın, şayet size felaket murad eder,
yahut size bir rahmet murad ederse? Hem Allah dan başka kendilerine bir veliy
de bulamazlar bir nasîr de. (Elmalı)
Kul men zelleziy ya'sımüküm minAllâhi in erade
Biküm suen ev erade Biküm rahmeh de ki eğer O sizi bir zarara
uğratmayı dilerse, sizi Allah’a karşı kim koruyacaktır, ya da size bir rahmet
takdir etse sizi bundan kim mahrum edecektir. Böyle biri olabilir mi? ve lâ yecidune
lehüm min dûnillâhi Veliyyen ve lâ Nasıyra onlar kendileri için
Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilirler.
Burada; Ma ce'alAllâhu li racülin min kalbeyni fiy
cevfih. (ahzab/4) ayetini hatırlayalım. Yani Allah bir göğüste iki
kalp yaratmamıştır. Biri inanmak, diğeri inkar etmekten yana bir iç
parçalanması. İşte burada aslında böyle bir iç parçalanmasını görüyoruz. Yani
iman etsem mi, etmesem mi. Öldükten sonraki hayata inansam mı, inanmasam mı.
Böyle bir iç parçalanması.
Bu yırtılmadır. İç yırtılma
kişilik yırtılmasına sebep olur. Müvevvebine zalik la ilahe ula ve la ilahe ula.
müzebzib diyor zıplayıp duruyor ikisi arasında. Ne ondan ne ondan. İşte buna
benzer bir durum.
18-) Kad ya'lemullâhul mu'avvikıyne minküm
velkailiyne liıhvanihim helümme ileyna* ve lâ ye'tunel be'se illâ kaliyla;
Sizden
bu işi savsaklayıp ve cemaatine de: "(Rasûlullâh'ı
bırakın) bize gelin!" diyenleri Allâh
gerçekten bilir! Zaten onlar savaşa pek az gelirler. (A.Hulusi)
18 -
Allah şüphesiz biliyor: içinizden o savsaklı yanları, ve ihvanlarına «bize
gelin» diyenleri ki harbe pek az geliyorlardı. (Elmalı)
Kad ya'lemullâhul mu'avvikıyne minküm
velkailiyne liıhvanihim helümme ileyna* ve lâ ye'tunel be'se illâ kaliyla
Evet, doğrusu Allah içinizden başkalarını savaştan caydıranları da, kendileri
muharebeye çok az katıldıkları halde haydi katılın bize diye başkalarına gaz
verenleri de çok iyi biliyor. Yani burada ayartıcı tavır, üstelik sahtekarlık
üzerine oturuyor. Onu gösteriyor. Hadi katılın bize vuralım kıralım falan,
kendileri arkayı dolaşıyorlar. Ara sıra göz önünde gözüküyorlar ama kaçıyorlar.
Böyle bir iki yüzlü tavrı da dile getiriyor ayet.
19-) Eşıhhaten aleyküm* feizâ caelhavfü
raeytehüm yenzurune ileyke teduru a'yünühüm kelleziy yuğşa aleyhi minel mevt*
feizâ zehebelhavfü selekuküm Bi elsinetin hıdadin eşıhhaten alel hayr* ülaike
lem yu'minu feahbetAllâhu a'malehüm* ve kâne zâlike alAllâhi yesiyra;
Size
karşı cimridirler (ikiyüzlüler)! Savaş - ölüm korkusu geldiğinde, üzerine ölüm korkusuyla
baygınlık çökmüş kimse gibi, gözleri dönmüş bir hâlde sana baktıklarını
görürsün... Korkuları geçtiğindeyse mal düşkünleri olarak sizi keskin dilleri
ile incitirler... İşte bunlar iman etmemişlerdir! Bu yüzden de Allâh onların
yaptıklarını boşa çıkarmıştır... Bu, Allâh için pek kolaydır. (A.Hulusi)
19 -
Size karşı kıskançlık ediyorlardı, derken o korku hali gelince gördün onları ki
ölümden baygınlık sarmış kimse gibi gözleri dönerek sana bakıyorlardı, dereken
o korku gidince size keskin keskin diller sıyırdılar, hayra karşı kıskançlık
ediyorlardı, işte bunlar iman etmediler de Allah amellerini hiçe çıkardı,
Allaha göre o ehemmiyetsiz bulunuyor. (Elmalı)
Eşıhhaten aleyküm size yönelik bir
kıskançlık bu.
Evet, eşıhha; derin kıskançlık.
Kıskançlık ve haset, Allah’a akıl vermeye kalkmaktır özünde. Yani yerini
bulmamış ey Allah’ım senin yaptığın demektir haşa. Onun için Haset ve
kıskançlık; haset edenin kendisine beddua, haset edilene dua anlamına gelir.
Her hasit, haset ettiğine, hasediyle dua ediyor demektir. Eğer bunu düşünürse
belki hasetliğinden vazgeçer, kıskançlığından vaz geçer.
feizâ caelhavfü raeytehüm yenzurune ileyke
teduru a'yünühüm kelleziy yuğşa aleyhi minel mevt öte yandan
tehlikeyi hissettikleri zaman da sanki ölüm tarafından çepeçevre kuşatılmışlar
gibi gözleri dönmüş bir halde sana yalvarırcasına baktıklarını görürsün. feizâ zehebelhavfü
selekuküm Bi elsinetin hıdadin eşıhhaten alel hayr evet, fakat
tehlike geçtiğinde ise iyiliğe karşı kıskançlık edip sivri ve keskin dillerini Bi elsinetin hıdadin sivri ve keskin
dillerini size hücum için bir kılıç gibi kınından sıyırırlar. Ölüm gerçeğinin
insanda ahlaki tüm değerleri ve kişiliği yok eden korkusundan kurtulmanın tek
yolu gösteriliyor. Ahirete ve Allah’a ve Allah’ın adaletine iman. Bu korku
insanın enerjisini soğuran, elini kolunu döken bir illete nasıl dönüşür işte
burada o anlatılıyor.
ülaike lem yu'minu işte bunlar
inanmamışlardır.
feahbetAllâhu a'malehüm Allah’ta onların yaptıklarını boşa
çıkarmıştır. ve
kâne zâlike alAllâhi yesiyra zira bu Allah için çok kolaydır,
20-) Yahsebunel ahzabe lem yezhebu* ve in
ye'til ahzabü yeveddu lev ennehüm badune fiyl a'rabi yes'elune 'an enbaiküm* ve
lev kânu fiyküm ma katelu illâ kaliyla;
Ahzab'ın
(savaşmak için gelen destek gruplarının) gitmediğini sanıyorlar... Eğer Ahzab (yeniden) gelse, bunlar arzu
ederler ki, kendileri bedevîler içinde çölde kalıp, haberlerinizi almakla
yetinsinler! Zaten aranızda olsalardı, pek az savaşırlardı. (A.Hulusi)
20 –
Ahzab ı sanıyorlar ki gitmediler, eğer o Ahzab bir daha gelecek olsa arzu
ederler ki badiyeye bedevî urabanın içine çıksalar, sizin havadislerinizden
sorsalar, içinizde kalacak olsalar da harp etmezler, meğer ki pek az. (Elmalı)
Yahsebunel ahzabe lem yezhebu onlar
müttefiklerin gerçekten ayrılmadığını zannediyorlardı, yani onlar kayboldular,
taktik yapıyorlar ama asla gitmediler zannediyorlardı. ve in ye'til ahzabü yeveddu lev ennehüm badune
fiyl a'rabi yes'elune 'an enbaiküm Evet, çok ilginç bir iki yüzlü
tavrı buda. Ama eğer müttefikler dönüp gelecek olsalardı, bu halde onlar çölde
bedeviler arasına karışıp haberlerinizi uzaktan almayı tercih edecek kadar
isterlerdi. Yani hem böyle düşünüyorlar, hem de eğer giden
müttefik düşman orduları geri dönüp gelecek olsa hemen şehirden kaçıp taa..!
bedevilerin yaşadığı yerden haberlerinizi uzaktan almayı tercih ederlerdi
diyor.
ve lev kânu fiyküm ma katelu illâ kaliyla
hoş eğer aranızda bulunmuş, içinizde durmuş olsalardı da göstermelik bir iki
hareket dışında asla savaşmayacaklardı. Ölüm karşısında ki tipik münafık
davranışı burada dile getiriliyor.
21-) Lekad kâne leküm fiy Rasûlillâhi üsvetün
hasenetün limen kâne yercullahe vel yevmel âhıre ve zekerAllâhe kesiyra;
And
olsun ki, Rasûlullâh'ta sizin için mükemmel bir örnek yaşam vardır! Allâh'ı ve
sonsuz geleceği umanlar ve Allâh'ı çok zikredenler (hatırlayanlar) için!
(A.Hulusi)
21 -
Şanım hakkı için muhakkak ki size Resulallah da pek güzel bir örnek vardır:
Allaha ve son güne ümit besler olup da Allah ı çok zikir eyleyen kimseler için.
(Elmalı)
Lekad kâne leküm fiy Rasûlillâhi üsvetün haseneh
İşte berceste ayete geldik. Surenin en berceste ayeti. üsvetün hasenetün limen kâne yercullahe vel
yevmel âhıre ve zekerAllâhe kesiyra doğrusu Allah resulü sizin için
Allah’a ve ahiret gününe umut besleyen ve Allah’ı sürekli hatırda tutan herkes
için güzel bir örnek teşkil eder. Üsvet teessi manasına gelir. (Nümune ve örnek tutulacak olan insan.)
model, üretilebilir olan model gösterilir. Üretilemez olan model gösterilmez.
Neden peygamber?
Çünkü insan, yani insan peygamber model gösteriliyor. Çünkü insan iz bırakır,
melek iz bırakmaz. Onun içinde Allah’ı izleyin diye bir ayete rastlayamazsınız.
Peygamberi izleyin. Kul in küntüm tuhıbbûnAllahe fettebi'ûniy yuhbibkümullah.. (A. İmran/31) De ki
eğer Allah’ı seviyorsanız Allah’ı izleyin değil beni izleyin. Fettebi’uniy yuhbibkümullah Allah’ta
sizi sevsin. Beni izleyin ki Allah’ta sizi sevsin.
Niye? Çünkü insan
iz bırakır. Yürüyenin, yerde yürüyenin izi olur. Peygamber yerde yürüyenlerin
en hayırlısıdır. O halde izlenmeye layıktır. Onun içindir ki en kritik insani
durumlarda Hz. Peygamber esas duruşunu hiç bozmamıştır ve bu ayetin bu pasaj
içinde gelmesinin sebebi de odur. Herkesin canı derdine düştüğü, yüreklerin
ağza gelip gözlerin yuvalarından fırladığı anlarda dahi esas duruşunu bozmayan
bir insan örnek alınmaya layık değil midir. Hele o Alemlere rahmet ise. Zaten
alemlere rahmet oluşu örnek alındığı kadardır. Eğer onun hayatı üretilebilirse
üretildiği kadar o alem rahmete dönüşür. Onun içindir ki burada ona benzemek
değil, örnek almakla emr olunmuşuz. Yani;
- Umirna bitteeshi, la bitteşebbu. (Gazali) ona benzemekle değil, onun yaptığını onun
gerçekleştirmek istediği amacı gerçekleştirmek için yapmakla emr olunduk.
Teessi’nin uzun açılımı bu. Onun amacını gerçekleştirmek için yapmak. Yani o
hiçbir şeyi amaçsız yapmadı. Onun için biz gözlerimizi onun göz rengine
benzetmek için lens takmakla, saçlarımızı onun gibi dalgalı yapmakla emr
olunmadık.
Ya neyle emr
olunduk? Onun ahlakını çağa taşımakla, bana bu adam Allah’ın resulünü
hatırlatıyor dedirtmekle emr olunduk. Yani o yürüyen Kur’an dı, o Kur’an ın
insana dönüşmüş biçimiydi. Kur’an kendi çağımızda nasıl insana dönüşür biz bunu
ondan öğrendik. İşte öğrendiğimiz bu şeyi yapabildiğimiz kadar onu örnek
aldığımızı söyleyebiliriz.
O Ümmetin
anasıydı, ümmet te insanlığın anası. Çünkü o ümmetin şahidiydi, şehidiydi. Ve kezâlike cealnâküm ümmeten vesetan litekûnû şühedâe alenNâsi
ve yekûnerRasûlü aleyküm şehiyda. (Bakara/143) işte böylece sizi dengeli bir ümmet
kıldı ki, siz insanlığa örnek olun, o da size örnek olsun. Resul de size örnek
olsun. Yani Resul size nasıl model olduysa, siz de insanlığa öyle model olun.
Model olmak görevi yüklenmişti bu ümmete, çünkü Resulallah model olmuştu. O
model olmuş ve hesabını vermişti, görevini yapmıştı. Artık görev onu model
alması gereken müminlerdeydi.
Umarım bizlerde o
modelden yola çıkarak kendi çağımızın insanlığına model oluruz. Rabbim bizlere
bu liyakati lutfetsin.
“Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil
alemiyn”
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan
Allah’a hamd’adır.
131. videonun sonu.
131. videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder