17 Ocak 2013 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. AHZAB (09-15) (131-D)



C sayfasından devam

9-) Ya eyyühelleziyne amenüzküru nı'metAllâhi aleyküm iz caetküm cünudün feerselna aleyhim riyhan ve cünuden lem teravha* ve kânAllâhu Bima ta'melune Basıyra;

Ey iman edenler... Size olan Allâh nimetini hatırlayın... Hani (Hendek savaşında) size ordular geldi de onların üzerine bir fırtına ve görmediğiniz ordular irsâl ettik... Allâh, yaptıklarınızı (yaratanı olarak) Basıyr'dir. (A.Hulusi)

09 - Ey o bütün iman edenler! Allahın üzerinizdeki nimetini anın: O vakit ki size ordular gelmişti de üzerlerine bir rüzgâr ve görmediğiniz ordular salıvermiştik ve ne yapıyordunuz Allah görüyordu. (Elmalı)


Ya eyyühelleziyne amenü ey iman edenler üzküru nı'metAllâhi aleyküm iz caetküm cünudün sayısı belirsiz ordular üzerinize geldiğinde Allah’ın size olan nimetini hatırlayın.

Hendek savaşı. Bu ayetten itibaren Hendek’e atıf var. Başlangıçta söylemiştim, ona ilaveten kısaca özetlemem gerekirse bir dönüm noktasıdır. En büyük saldırı idi. Bazı kaynaklarımıza göre 24.000 askerden oluşuyordu düşman askerleri. Kureyş, Yahudi Beni Nadir ve Beni Kaynuka. Daha önceden sürülmüş olan Beni Kaynuka ve Beni Nadir iki Yahudi kabilesi, Kureyş bir de katafan. Bunlara bir de kuşatmanın en zor anında arkadan hançerleyip ihanet eden Beni Kureyza’yı ekleyebiliriz. Onlarla müttefik idiler. Medine’de beraber oturuyorlardı Müslümanlar, fakat en zor zamanında arkadan hançerlediler ve ihanet ettiler. İşte böylesine çok kritik bir kuşatmaydı Hendek kuşatması.

Mü’minler 3.000 kişiydiler. Selman ı Farisi’nin talebi üzerine Hendek kazıldı Medine’nin önüne. Mü’minlerin, Medine’nin yerleşimi çok korunaklıydı, iki taraf kayalıklardan oluşuyordu. Kayalıklardan oluşmayan sadece Uhud tarafına boydan boya insanların geçemeyeceği derinlikte hendekler kazıldı. Resulallah her 10 kişiyi bir Hendeğe vermişti. Gece gündüz Hendek kazıyorlardı.

Bu kazım sırasında bir kaya çıktı. Selman ı Farisi’nin ekibine düşen Hendekti bu. Kayayı kıramadılar. Balyozla ne kadar uğraştılarsa kırılmadı. Resulallah gelmiş, balyozu eline almış kayaya vurmaya başlamıştı ve her vuruşta kayadan kıvılcım çıkıyordu. Çıkan bir kıvılcımı göstererek Resulallah; Ben bu kıvılcımın, Bizansın sarayına düşüp onu mahvettiğini görüyorum.

Bir başka kıvılcımı kastederek yine vuruyor ve diyordu ki; Bu kıvılcımın da Kisra’nın, yani Pers sarayını yerle bir ettiğini görüyorum. Bir başka kıvılcım; Yemenin saraylarını yıktığını görüyorum. Öyle bir zamandı ki bu zaman, hatta orada bulunan bir münafık öyle diyordu.

Adam Resulallah’ın ordusunun içinde, fakat Resulallah’ın bu sözlerini duyunca biz daha tuvalete gidemiyoruz, bak bize Dünya imparatorluklarının saraylarını gösteriyor diyordu. Bu bir ufuk çizmekti, bu bir sınır çizmekti. Tabii bu bir iman meselesiydi. Hakikaten çok değil bu tarihin üzerinden 20 yıl geçmeden o saraylar Müslümanların önüne açılacaktı. Bunu göreceklerdi. Resulallah’ın o gün gördüğünü onlar da göreceklerdi. Aslında Resulallah bir sınır çiziyordu. Bir hedef gösteriyordu müminlere.

Ve bu ahval içre büyük ihanet gerçekleşti Kureyze oğulları arkadan hançerlediler Müslümanları. Aldatıldık diyenler çıktı, hatta hatta öyle bir bedbinlik, umutsuzluk vardı ki bunların müminlerin içinde savaşanlardan bazıları; Muhammed’i verelim kurtulalım diyorlardı. Bizim için başka çıkış yolu kalmadı diyorlardı. Açlık vardı, çözülme vardı, korku vardı, umutsuzluk vardı. Ama tabii ki sağlam iman etmiş müminlerde değildi bu. İman gönüllerine iyice yerleşmemiş olanlardaydı. İşte bu çerçevede bu savaşı anlamak lazım.

feerselna aleyhim riyhan ve cünuden lem teravha onların üzerine bir bela kasırgası ve görmediğiniz ordular gönderdik. ve kânAllâhu Bima ta'melune Basıyra Ama Allah yapıp ettiklerinizi görmekteydi.

Ayette geçen Allah’ın nimeti, yardımı çoktu da bunların en görünenlerinden biri, daha doğrusu başlangıçta hiç hesap edilmeyenlerden biri Nuaym Bin Mes’ud un İmana ermesiydi. Düşman içinde gelmiş bir askerdi Nuaym Bin Mes’ud. Katafan kabilelerinin içinde bulunan Eşça kolunun bir üyesiydi. Fakat çok uyanık bir adamdı, diplomat bir adamdı. İman yüreğini orada aydınlattı. Görünür hiçbir sebebi yoktu. Ve gizlice Resulallah’a geldi kavuştu, imanını açıkladı ve ne yapabilirim ya Resulallah dedi ne yapabilirim.

O öyle kritik bir andı ki artık mü’minler Beni Kureyza’nın ihaneti üzerine çoluk çocuğunun derdine düşmüştü. Çünkü Beni Kureyza kabilesinin hemen yanına bırakmışlardı herkes çoluk çocuğunu. Yani en iç kesimlere bırakmışlardı, orada da Kureyza oğulları Yahudisi oturuyordu. Onlar da ihanet edince adeta herkesin eşi ve çocukları rehin alınmış duruma düştü. Böyle bir durumda, ortamda nasıl savaşılırdı.

İşte böyle bir anda Nuaym Bin Mes’ud imanını açıkladı Resulallah’a. Dedi ki; Resulallah ne yap yap onları birbirine düşür. Beni Kureyza’ya gitti Nuaym Bin Mes’ut dedi ki, Ben biliyorsunuz savaşanların içinde geldim, Katafan’danım, yani ben de savaşıyorum. Fakat siz akıllı adamlarsınız, düne kadar Muhammed’le müttefiktiniz, Müslümanlarla müttefiktiniz. Şimdi eğer Kureyş bir biçimde anlaşarak, ya da bir biçimde burayı terk eder dönerse siz yine Müslümanlarla karşı karşıya, baş başa kalacaksınız. Başınıza neler geleceğini hiç düşündünüz mü? Kureyş’in bu işten caymaması için sizden gizlice anlaşmaması için Muhammed’le siz Kureyş’ten rehine isteyin. İsteyin bakalım. Göreceksiniz size rehine vermeyecekler. Eğer rehine verirlerse tamam samimiler. Vermezlerse benim söylediğim doğru çıkar. O zaman göreceksiniz.

Kureyş’e gitti; Bak Beni Kureyza aslında sizinle ittifak yapmaya kalktı ama, size güvenmiyor. Hatta size oyun oynamaya kalkıyor. Yarın onlar sizden göreceksiniz rehine bile isteyecekler, isterler.

Böylece bu geliş gidiş sayesinde ertesi gün rehine istedi. Hah dediler. Nuaym Bin Mes’ud’un söylediği çıktı. Hem de kabilenin, Kureyş’lilerin en iyilerini istiyorlardı. Reis oğullarını istiyorlardı, Reis çocuklarını istiyorlardı. Ve tabii ki güven bozuldu. Bu güven zedelenince birbirlerine düştüler ve birbirleri için savaşta bir şey yapmaz oldular ve bu gerçekten Mü’minleri oldukça rahatlatmıştı.

İkinci Allah’ın yardımı kuşatmanın 25. günün gecesinde kopan korkunç kasırgaydı. Öyle bir kasırga çıkmıştı ki, müşrik orduları, müttefik orduları sahradaydı, açık alandaydı. Çadırlarının direklerini söküyor, kazanlarını deviriyor, hatta develerini yükleriyle birlikte Hendeğe atıyordu. O kasırga da bazı yükler Müslümanların tarafına geçmişti. Bu kadar güçlü bir kasırgaydı. Bu kasırgaya dayanamadılar. O aşırı çöl soğuğunu da getirmişti kasırga ve o gece herkes pılını pırtısını toplayıp geri döndü. Sabah Mü’minler kalktıklarında hiç kimse yoktu önlerinde. İşte Resulallah orada söylemişti. “Artık sıra sizde” diye. Allah’ın yardımı gözükmüştü.


10-) İz cauküm min fevkıküm ve min esfele minküm ve iz zâğatil' ebsaru ve beleğatil kulubül hanâcire ve tezunnune Billâhizzununa;

Hani size hem üst tarafınızdan ve hem de aşağı tarafınızdan geldiler... Hani gözleriniz kaymış, yürekleriniz ağzınıza varacak hâle gelmiştiniz! Allâh hakkında türlü zanlarda bulunuyordunuz. (A.Hulusi)

10 - O vakit ki hem üstünüzden gelmişlerdi, hem aşağı tarafınızdan, ve o vakit ki gözler kaymış, yürekler gırtlaklara dayanmıştı ve Allaha türlü türlü zanlarda bulunuyordunuz. (Elmalı)


İz cauküm min fevkıküm ve min esfele minküm hani onlar üstünüzden ve sizin alt tarafınızdan üzerinize gelmişlerdi. Yani üstlerinden gelenler düşman, müttefik güçler, altlarından, arkalarından ihanet edenler de Kureyza oğulları Yahudileriydi. ve iz zâğatil' ebsaru ve beleğatil kulubül hanâcir işte o an gözlerin yuvalarından fırladığı ve yüreklerin ağızlara geldiği bir andı.

İşte burada tavsif ediliyor. Bu niteleme aynen öyleydi. Yani gözler yuvalarından fırlamış, yürekler ağızlara gelmişti. Bittim noktasıydı adeta, her şey bitti. O en zor yer demir gök bakır derler ya işte o en zor an. Ayette o anın resmini çekiyor aslında. Gözler yuvalarından fırlamış, yürekler ağızlara gelmişti. Yani bittim noktasıydı bu. Meta nasrullah yardımın ne zaman Allah’ım demişlerdi adeta

ve tezunnune billahizununa öyle bir hal ki Allah’ın ne yapacağı hakkında her tür düşünce zihinlerinizde cirit atıyordu. Allah Allah..! Acaba Allah ne düşünüyor, ne yapacak bize ne muamele edecek Allah ve resulü bizi aldattı diyenler bir taraftan. 12. ayet gelecek Muattib bin Kuşeyr isimli Müslümanların içinde orada bulunan bir askerin söylediğini daha önce söylemiştim. Kendinize yeni bir efendi bulun diyordu. Bu efendiden size hiçbir fayda yok. Hatta yeni bir tanrı bulun dediği rivayet edilir.

Yine Hendek kazımı sırasında Resulallah’ın sarayları Bizansın, Kisranın ve Yemen’in saraylarını müjdelediğinde; Biz tuvalete gitmekten aciziz, bak bize neyi vaad ediyor. Diyorlardı. İşte bütün bu ahval içinde, bütün bu şartlar içinde Allah’ın yardımının yetiştiğini gördüler. Burada o anlatılıyordu. ve tezunnune billahizununa Yani Allah hakkında zihninizden ne düşünceler geçiyordu neler..!


11-) Hünalikebtüliyel mu'minune ve zülzilu zilzalen şediyda;

İşte orada iman edenler imtihan edilmiş ve şiddetli bir şekilde sarsılmışlardı. (A.Hulusi)

11 - İşte burada mü'minler imtihan olunmuş ve şiddetli bir surette sarsılmışlar da sarsılmışlardı. (Elmalı)


Hünalikebtüliyel mu'minune ve zülzilu zilzalen şediyda işte o anda ve orada müminler sınanmışlar şok bir sartsıntıyla sarsılmışlardı.


12-) Ve iz yekulül münafikune velleziyne fiy kulubihim meredun ma ve'adenAllâhu ve RasûluHU illâ ğurura;

Hani münafıklar ve kalplerinde maraz bulunanlar (sağlıklı düşünemeyenler): "Allâh ve O'nun Rasûlü, bize bir aldanıştan başka bir şey vaad etmemiş" diyorlardı. (A.Hulusi)

12 - Ve o vakit ki münafıklar ve kalplerinde bir maraz bulunanlar «Allah ve Resulü bize bir aldanıştan başka bir vaad yapmamış» diyorlardı. (Elmalı)


Ve iz yekulül münafikune velleziyne fiy kulubihim meredun o sırada iki yüzlüler ve kalplerinde hastalık olanlar diyorlardı ki; ma ve'adenAllâhu ve RasûluHU illâ ğurura Allah ve Resulü bizi aldatmaktan başka bir şey yapmadı, Haşa, Böyle diyorlardı. Allah ve elçisi bizi boş vaadlerle avuttu, aldattı diyorlardı.


13-) Ve iz kalet taifetün minhüm ya ehle yesribe lâ mükame leküm ferciû* ve yeste'zinü feriykun minhümün Nebiye yekulune inne buyutena avretün ve ma hiye Bi avretin, in yüriydune illâ firara;

Hani onlardan bir grup dedi ki: "Ey Yesrib Halkı (Yesrib, Medine'nin eski adıdır)! Sizin için kalınacak yer yoktur; geri dönün!" Onlardan bir grupsa: "Muhakkak ki evlerimiz korumasızdır" diyerek O Nebiden izin istiyordu... Oysa onlar (evleri) korunaksız değildir... Onlar kaçmaktan başka bir şey istemiyorlardı. (A.Hulusi)

13 - Ve o vakit ki bunlardan bir taife «ey Yesrib ahalisi Sizin için duracak yer yok hemen dönün» diyorlardı, yine onlardan bir kısmı da Peygamberden izin istiyor «cidden evlerimiz açıktır» diyorlardı, halbuki açık değil, sırf kaçmak istiyorlardı. (Elmalı)


Ve iz kalet taifetün minhüm yine o sırada onlardan bir tayfa da çıkmış, ya ehle yesribe lâ mükame leküm ferciû Ey Yesrip liler buradan elinize bir şey geçmez, dönün diyorlardı. Bu dönün; dinden dönün, imandan dönün, sözünüzden dönün, ahd verdiğiniz ahdinizden dönün veya buradan evlerinize dönün, savaştan dönün, kaçın yani hepsinin manasına gelebilir, hepsine mündemiç olabilir. Daha peygamberin verdiği Medine adını dahi içlerine sindirememiş bunlar öyle anlaşılıyor. Ya ehle Yesrib, oysa Resulallah Medine’ye teşrif ettikten sonra oranın adını Medinetüd tayyibe, güzel şehir koymuştu.

Yesrib; acı bir meyvenin ismiydi çünkü, onun için değiştirilmiş, “güzel şehir” koymuştu. Ama onlar daha Resulallah’ın şehre koyduğu ismi bile sindirememişler, ya ehle Yesrib diyorlar. Ey Yesrib ehli. Ey Yesrib’liler yani eskiye özlemleri var. Cahiliyeli daha unutmamışlar, akıllarından çıkmamış. Yani bir insanın içl dünyasının nasıl olduğunu diline böyle nasıl yansıyor, oradan da yola çıkarak anlayabiliriz.

ve yeste'zinü feriykun minhümün Nebiye yekulune inne buyutena avretün ve ma hiye Bi avretin yine bir grupta evleri korunaklı olduğu halde diyorlardı ki bizim evimiz korunaksız gerekçesiyle peygamberden izin istiyorlardı. in yüriydune illâ firara oysa ki onların tek bir isteği vardı kaçmak, başka bir şey değil. Kaçmak, cepheden sıvışmak maksadıyla bunu söylüyorlardı. Harise oğullarının böyle yaptığı nakledilir kaynaklarımızda.


14-) Velev dühılet aleyhim min aktariha sümme süilül fitnete leatevha ve ma telebbesû Biha illâ yesiyra;

Eğer onun (şehrin) çevresinden evlerine zorla girilmiş olsaydı, sonra da onlardan dinlerinden dönmeleri istenseydi, onu mutlaka uygularlardı (münafıklar - ikiyüzlüler)... (A.Hulusi)

14 - Ve eğer onların her tarafından üzerlerine girilse de sonra kendilerinden fitne istenilse derhal onu yapacaklardı, onunla da pek az duracaklardı. (Elmalı)


Velev dühılet aleyhim min aktariha sümme süilül fitnete leatevha ve ma telebbesû Biha illâ yesiyra eğer şehrin her yanından üzerlerine hücum edilseydi, ardından da onlardan fitne çıkarmaları istenseydi onlar bunu bir an bile duraksamadan, tereddüt etmeden yerine getirirlerdi.


15-) Ve lekad kânu ahedullahe min kablü lâ yüvellunel edbar* ve kâne ahdullahi mes'ula;

Andolsun ki, arkalarına dönüp kaçmayacaklarına dair daha önce Allâh'a ahdetmişlerdi... Allâh'a verilen söz (ahd) sorulur (sonucu yaşatılır)! (A.Hulusi)

15 - Halbuki bundan evvel Allaha ahit vermişlerdi: arkalarını dönmeyeceklerdi, Allahın ahdi ise mesuliyetlidir, mutlak sorulur. (Elmalı)


Ve lekad kânu ahedullahe min kablü lâ yüvellunel edbar oysa ki onlar daha önce kaçmayacaklarına dair Allah adına söz vermişlerdi. ve kâne ahdullahi mes'ula ama olsun nasıl olsa Allah’a verilen sözün hesabı bir gün gelip sorulacaktı, sorulur.

Müslüman olmak Allah ile sözleşme yapmaktı aslında. Onun için iman ettim dediğiniz anda Eşhedü enlâ ilâhe illallâh dediğiniz anda sözleşme yapmış oluyordunuz. Bu uzun bir listeydi, sıradan bir sözleşmeye ihanet bile sahibini hain ederken, Allah ile sözleşmeye ihanet sahibine ne etmezdi.


Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
131. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder