C sayfasından devam
9-) Ya eyyühelleziyne amenüzküru nı'metAllâhi
aleyküm iz caetküm cünudün feerselna aleyhim riyhan ve cünuden lem teravha* ve
kânAllâhu Bima ta'melune Basıyra;
Ey iman
edenler... Size olan Allâh nimetini hatırlayın... Hani (Hendek savaşında) size
ordular geldi de onların üzerine bir fırtına ve görmediğiniz ordular irsâl
ettik... Allâh, yaptıklarınızı (yaratanı olarak) Basıyr'dir. (A.Hulusi)
09 -
Ey o bütün iman edenler! Allahın üzerinizdeki nimetini anın: O vakit ki size
ordular gelmişti de üzerlerine bir rüzgâr ve görmediğiniz ordular salıvermiştik
ve ne yapıyordunuz Allah görüyordu. (Elmalı)
Ya eyyühelleziyne amenü ey iman
edenler üzküru
nı'metAllâhi aleyküm iz caetküm cünudün sayısı belirsiz ordular
üzerinize geldiğinde Allah’ın size olan nimetini hatırlayın.
Hendek savaşı. Bu ayetten
itibaren Hendek’e atıf var. Başlangıçta söylemiştim, ona ilaveten kısaca
özetlemem gerekirse bir dönüm noktasıdır. En büyük saldırı idi. Bazı
kaynaklarımıza göre 24.000 askerden oluşuyordu düşman askerleri. Kureyş, Yahudi
Beni Nadir ve Beni Kaynuka. Daha önceden sürülmüş olan Beni Kaynuka ve Beni
Nadir iki Yahudi kabilesi, Kureyş bir de katafan. Bunlara bir de kuşatmanın en
zor anında arkadan hançerleyip ihanet eden Beni Kureyza’yı ekleyebiliriz.
Onlarla müttefik idiler. Medine’de beraber oturuyorlardı Müslümanlar, fakat en
zor zamanında arkadan hançerlediler ve ihanet ettiler. İşte böylesine çok
kritik bir kuşatmaydı Hendek kuşatması.
Mü’minler 3.000 kişiydiler.
Selman ı Farisi’nin talebi üzerine Hendek kazıldı Medine’nin önüne.
Mü’minlerin, Medine’nin yerleşimi çok korunaklıydı, iki taraf kayalıklardan
oluşuyordu. Kayalıklardan oluşmayan sadece Uhud tarafına boydan boya insanların
geçemeyeceği derinlikte hendekler kazıldı. Resulallah her 10 kişiyi bir Hendeğe
vermişti. Gece gündüz Hendek kazıyorlardı.
Bu kazım sırasında bir kaya
çıktı. Selman ı Farisi’nin ekibine düşen Hendekti bu. Kayayı kıramadılar.
Balyozla ne kadar uğraştılarsa kırılmadı. Resulallah gelmiş, balyozu eline
almış kayaya vurmaya başlamıştı ve her vuruşta kayadan kıvılcım çıkıyordu.
Çıkan bir kıvılcımı göstererek Resulallah; Ben bu kıvılcımın, Bizansın sarayına
düşüp onu mahvettiğini görüyorum.
Bir başka kıvılcımı kastederek
yine vuruyor ve diyordu ki; Bu kıvılcımın da Kisra’nın, yani Pers sarayını
yerle bir ettiğini görüyorum. Bir başka kıvılcım; Yemenin saraylarını yıktığını
görüyorum. Öyle bir zamandı ki bu zaman, hatta orada bulunan bir münafık öyle
diyordu.
Adam Resulallah’ın ordusunun içinde,
fakat Resulallah’ın bu sözlerini duyunca biz daha tuvalete gidemiyoruz, bak
bize Dünya imparatorluklarının saraylarını gösteriyor diyordu. Bu bir ufuk
çizmekti, bu bir sınır çizmekti. Tabii bu bir iman meselesiydi. Hakikaten çok
değil bu tarihin üzerinden 20 yıl geçmeden o saraylar Müslümanların önüne
açılacaktı. Bunu göreceklerdi. Resulallah’ın o gün gördüğünü onlar da
göreceklerdi. Aslında Resulallah bir sınır çiziyordu. Bir hedef gösteriyordu
müminlere.
Ve bu ahval içre büyük ihanet
gerçekleşti Kureyze oğulları arkadan hançerlediler Müslümanları. Aldatıldık
diyenler çıktı, hatta hatta öyle bir bedbinlik, umutsuzluk vardı ki bunların
müminlerin içinde savaşanlardan bazıları; Muhammed’i verelim kurtulalım
diyorlardı. Bizim için başka çıkış yolu kalmadı diyorlardı. Açlık vardı,
çözülme vardı, korku vardı, umutsuzluk vardı. Ama tabii ki sağlam iman etmiş
müminlerde değildi bu. İman gönüllerine iyice yerleşmemiş olanlardaydı. İşte bu
çerçevede bu savaşı anlamak lazım.
feerselna aleyhim riyhan ve cünuden lem teravha
onların üzerine bir bela kasırgası ve görmediğiniz ordular gönderdik. ve kânAllâhu Bima
ta'melune Basıyra Ama Allah yapıp ettiklerinizi görmekteydi.
Ayette geçen Allah’ın nimeti,
yardımı çoktu da bunların en görünenlerinden biri, daha doğrusu başlangıçta hiç
hesap edilmeyenlerden biri Nuaym Bin Mes’ud un İmana ermesiydi. Düşman içinde
gelmiş bir askerdi Nuaym Bin Mes’ud. Katafan kabilelerinin içinde bulunan Eşça
kolunun bir üyesiydi. Fakat çok uyanık bir adamdı, diplomat bir adamdı. İman
yüreğini orada aydınlattı. Görünür hiçbir sebebi yoktu. Ve gizlice Resulallah’a
geldi kavuştu, imanını açıkladı ve ne yapabilirim ya Resulallah dedi ne
yapabilirim.
O öyle kritik bir andı ki artık
mü’minler Beni Kureyza’nın ihaneti üzerine çoluk çocuğunun derdine düşmüştü.
Çünkü Beni Kureyza kabilesinin hemen yanına bırakmışlardı herkes çoluk
çocuğunu. Yani en iç kesimlere bırakmışlardı, orada da Kureyza oğulları
Yahudisi oturuyordu. Onlar da ihanet edince adeta herkesin eşi ve çocukları
rehin alınmış duruma düştü. Böyle bir durumda, ortamda nasıl savaşılırdı.
İşte böyle bir anda Nuaym Bin
Mes’ud imanını açıkladı Resulallah’a. Dedi ki; Resulallah ne yap yap onları
birbirine düşür. Beni Kureyza’ya gitti Nuaym Bin Mes’ut dedi ki, Ben
biliyorsunuz savaşanların içinde geldim, Katafan’danım, yani ben de
savaşıyorum. Fakat siz akıllı adamlarsınız, düne kadar Muhammed’le
müttefiktiniz, Müslümanlarla müttefiktiniz. Şimdi eğer Kureyş bir biçimde
anlaşarak, ya da bir biçimde burayı terk eder dönerse siz yine Müslümanlarla
karşı karşıya, baş başa kalacaksınız. Başınıza neler geleceğini hiç düşündünüz
mü? Kureyş’in bu işten caymaması için sizden gizlice anlaşmaması için
Muhammed’le siz Kureyş’ten rehine isteyin. İsteyin bakalım. Göreceksiniz size
rehine vermeyecekler. Eğer rehine verirlerse tamam samimiler. Vermezlerse benim
söylediğim doğru çıkar. O zaman göreceksiniz.
Kureyş’e gitti; Bak Beni Kureyza
aslında sizinle ittifak yapmaya kalktı ama, size güvenmiyor. Hatta size oyun
oynamaya kalkıyor. Yarın onlar sizden göreceksiniz rehine bile isteyecekler,
isterler.
Böylece bu geliş gidiş sayesinde
ertesi gün rehine istedi. Hah dediler. Nuaym Bin Mes’ud’un söylediği çıktı. Hem
de kabilenin, Kureyş’lilerin en iyilerini istiyorlardı. Reis oğullarını
istiyorlardı, Reis çocuklarını istiyorlardı. Ve tabii ki güven bozuldu. Bu
güven zedelenince birbirlerine düştüler ve birbirleri için savaşta bir şey
yapmaz oldular ve bu gerçekten Mü’minleri oldukça rahatlatmıştı.
İkinci Allah’ın yardımı
kuşatmanın 25. günün gecesinde kopan korkunç kasırgaydı. Öyle bir kasırga
çıkmıştı ki, müşrik orduları, müttefik orduları sahradaydı, açık alandaydı.
Çadırlarının direklerini söküyor, kazanlarını deviriyor, hatta develerini
yükleriyle birlikte Hendeğe atıyordu. O kasırga da bazı yükler Müslümanların
tarafına geçmişti. Bu kadar güçlü bir kasırgaydı. Bu kasırgaya dayanamadılar. O
aşırı çöl soğuğunu da getirmişti kasırga ve o gece herkes pılını pırtısını
toplayıp geri döndü. Sabah Mü’minler kalktıklarında hiç kimse yoktu önlerinde.
İşte Resulallah orada söylemişti. “Artık sıra sizde” diye. Allah’ın yardımı
gözükmüştü.
10-) İz cauküm min fevkıküm ve min esfele
minküm ve iz zâğatil' ebsaru ve beleğatil kulubül hanâcire ve tezunnune
Billâhizzununa;
Hani
size hem üst tarafınızdan ve hem de aşağı tarafınızdan geldiler... Hani
gözleriniz kaymış, yürekleriniz ağzınıza varacak hâle gelmiştiniz! Allâh
hakkında türlü zanlarda bulunuyordunuz. (A.Hulusi)
10 - O
vakit ki hem üstünüzden gelmişlerdi, hem aşağı tarafınızdan, ve o vakit ki
gözler kaymış, yürekler gırtlaklara dayanmıştı ve Allaha türlü türlü zanlarda
bulunuyordunuz. (Elmalı)
İz cauküm min fevkıküm ve min esfele minküm
hani onlar üstünüzden ve sizin alt tarafınızdan üzerinize gelmişlerdi. Yani
üstlerinden gelenler düşman, müttefik güçler, altlarından, arkalarından ihanet
edenler de Kureyza oğulları Yahudileriydi. ve iz zâğatil' ebsaru ve beleğatil kulubül hanâcir
işte o an gözlerin yuvalarından fırladığı ve yüreklerin ağızlara geldiği bir
andı.
İşte burada tavsif ediliyor. Bu
niteleme aynen öyleydi. Yani gözler yuvalarından fırlamış, yürekler ağızlara
gelmişti. Bittim noktasıydı adeta, her şey bitti. O en zor yer demir gök bakır
derler ya işte o en zor an. Ayette o anın resmini çekiyor aslında. Gözler
yuvalarından fırlamış, yürekler ağızlara gelmişti. Yani bittim noktasıydı bu.
Meta nasrullah yardımın ne zaman Allah’ım demişlerdi adeta
ve tezunnune billahizununa öyle bir
hal ki Allah’ın ne yapacağı hakkında her tür düşünce zihinlerinizde cirit
atıyordu. Allah Allah..! Acaba Allah ne düşünüyor, ne yapacak bize ne muamele
edecek Allah ve resulü bizi aldattı diyenler bir taraftan. 12. ayet gelecek
Muattib bin Kuşeyr isimli Müslümanların içinde orada bulunan bir askerin
söylediğini daha önce söylemiştim. Kendinize yeni bir efendi bulun diyordu. Bu
efendiden size hiçbir fayda yok. Hatta yeni bir tanrı bulun dediği rivayet
edilir.
Yine Hendek kazımı sırasında
Resulallah’ın sarayları Bizansın, Kisranın ve Yemen’in saraylarını
müjdelediğinde; Biz tuvalete gitmekten aciziz, bak bize neyi vaad ediyor.
Diyorlardı. İşte bütün bu ahval içinde, bütün bu şartlar içinde Allah’ın
yardımının yetiştiğini gördüler. Burada o anlatılıyordu. ve tezunnune billahizununa Yani
Allah hakkında zihninizden ne düşünceler geçiyordu neler..!
11-) Hünalikebtüliyel mu'minune ve zülzilu
zilzalen şediyda;
İşte
orada iman edenler imtihan edilmiş ve şiddetli bir şekilde sarsılmışlardı.
(A.Hulusi)
11 -
İşte burada mü'minler imtihan olunmuş ve şiddetli bir surette sarsılmışlar da
sarsılmışlardı. (Elmalı)
Hünalikebtüliyel mu'minune ve zülzilu zilzalen
şediyda işte o anda ve orada müminler sınanmışlar şok bir
sartsıntıyla sarsılmışlardı.
12-) Ve iz yekulül münafikune velleziyne fiy
kulubihim meredun ma ve'adenAllâhu ve RasûluHU illâ ğurura;
Hani
münafıklar ve kalplerinde maraz bulunanlar (sağlıklı
düşünemeyenler): "Allâh ve O'nun Rasûlü,
bize bir aldanıştan başka bir şey vaad etmemiş" diyorlardı. (A.Hulusi)
12 -
Ve o vakit ki münafıklar ve kalplerinde bir maraz bulunanlar «Allah ve Resulü
bize bir aldanıştan başka bir vaad yapmamış» diyorlardı. (Elmalı)
Ve iz yekulül münafikune velleziyne fiy
kulubihim meredun o sırada iki yüzlüler ve kalplerinde hastalık
olanlar diyorlardı ki; ma ve'adenAllâhu ve RasûluHU illâ ğurura Allah ve
Resulü bizi aldatmaktan başka bir şey yapmadı, Haşa, Böyle diyorlardı. Allah ve
elçisi bizi boş vaadlerle avuttu, aldattı diyorlardı.
13-) Ve iz kalet taifetün minhüm ya ehle
yesribe lâ mükame leküm ferciû* ve yeste'zinü feriykun minhümün Nebiye yekulune
inne buyutena avretün ve ma hiye Bi avretin, in yüriydune illâ firara;
Hani
onlardan bir grup dedi ki: "Ey Yesrib Halkı (Yesrib, Medine'nin eski adıdır)! Sizin için kalınacak yer yoktur; geri dönün!" Onlardan bir
grupsa: "Muhakkak ki evlerimiz korumasızdır" diyerek O Nebiden izin
istiyordu... Oysa onlar (evleri) korunaksız değildir... Onlar kaçmaktan başka bir şey
istemiyorlardı. (A.Hulusi)
13 -
Ve o vakit ki bunlardan bir taife «ey Yesrib ahalisi Sizin için duracak yer yok
hemen dönün» diyorlardı, yine onlardan bir kısmı da Peygamberden izin istiyor
«cidden evlerimiz açıktır» diyorlardı, halbuki açık değil, sırf kaçmak
istiyorlardı. (Elmalı)
Ve iz kalet taifetün minhüm yine o
sırada onlardan bir tayfa da çıkmış, ya ehle yesribe lâ mükame leküm ferciû Ey Yesrip
liler buradan elinize bir şey geçmez, dönün diyorlardı. Bu dönün; dinden dönün,
imandan dönün, sözünüzden dönün, ahd verdiğiniz ahdinizden dönün veya buradan
evlerinize dönün, savaştan dönün, kaçın yani hepsinin manasına gelebilir,
hepsine mündemiç olabilir. Daha peygamberin verdiği Medine adını dahi içlerine
sindirememiş bunlar öyle anlaşılıyor. Ya ehle Yesrib, oysa Resulallah Medine’ye
teşrif ettikten sonra oranın adını Medinetüd tayyibe, güzel şehir koymuştu.
Yesrib; acı bir meyvenin ismiydi
çünkü, onun için değiştirilmiş, “güzel şehir” koymuştu. Ama onlar daha
Resulallah’ın şehre koyduğu ismi bile sindirememişler, ya ehle Yesrib diyorlar.
Ey Yesrib ehli. Ey Yesrib’liler yani eskiye özlemleri var. Cahiliyeli daha
unutmamışlar, akıllarından çıkmamış. Yani bir insanın içl dünyasının nasıl
olduğunu diline böyle nasıl yansıyor, oradan da yola çıkarak anlayabiliriz.
ve yeste'zinü feriykun minhümün Nebiye yekulune
inne buyutena avretün ve ma hiye Bi avretin yine bir grupta evleri
korunaklı olduğu halde diyorlardı ki bizim evimiz korunaksız gerekçesiyle
peygamberden izin istiyorlardı. in yüriydune illâ firara oysa ki onların tek bir
isteği vardı kaçmak, başka bir şey değil. Kaçmak, cepheden sıvışmak maksadıyla
bunu söylüyorlardı. Harise oğullarının böyle yaptığı nakledilir
kaynaklarımızda.
14-) Velev dühılet aleyhim min aktariha sümme
süilül fitnete leatevha ve ma telebbesû Biha illâ yesiyra;
Eğer
onun (şehrin)
çevresinden evlerine zorla girilmiş olsaydı, sonra da onlardan dinlerinden
dönmeleri istenseydi, onu mutlaka uygularlardı (münafıklar
- ikiyüzlüler)... (A.Hulusi)
14 -
Ve eğer onların her tarafından üzerlerine girilse de sonra kendilerinden fitne
istenilse derhal onu yapacaklardı, onunla da pek az duracaklardı. (Elmalı)
Velev dühılet aleyhim min aktariha sümme süilül
fitnete leatevha ve ma telebbesû Biha illâ yesiyra eğer şehrin her
yanından üzerlerine hücum edilseydi, ardından da onlardan fitne çıkarmaları
istenseydi onlar bunu bir an bile duraksamadan, tereddüt etmeden yerine
getirirlerdi.
15-) Ve lekad kânu ahedullahe min kablü lâ
yüvellunel edbar* ve kâne ahdullahi mes'ula;
Andolsun
ki, arkalarına dönüp kaçmayacaklarına dair daha önce Allâh'a ahdetmişlerdi...
Allâh'a verilen söz (ahd) sorulur (sonucu yaşatılır)! (A.Hulusi)
15 -
Halbuki bundan evvel Allaha ahit vermişlerdi: arkalarını dönmeyeceklerdi,
Allahın ahdi ise mesuliyetlidir, mutlak sorulur. (Elmalı)
Ve lekad kânu ahedullahe min kablü lâ
yüvellunel edbar oysa ki onlar daha önce kaçmayacaklarına dair Allah
adına söz vermişlerdi. ve kâne ahdullahi mes'ula ama olsun nasıl olsa
Allah’a verilen sözün hesabı bir gün gelip sorulacaktı, sorulur.
Müslüman olmak Allah ile sözleşme
yapmaktı aslında. Onun için iman ettim dediğiniz anda Eşhedü enlâ ilâhe
illallâh dediğiniz anda sözleşme yapmış oluyordunuz. Bu uzun bir listeydi,
sıradan bir sözleşmeye ihanet bile sahibini hain ederken, Allah ile sözleşmeye
ihanet sahibine ne etmezdi.
Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
131. videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder