B sayfasından devam
54-) İn tübdu şey'en ev tuhfuhü feinnAllâhe
kâne Bi külli şey'in 'Aliyma;
Bir
şeyi açığa vursanız da gizleseniz de, Allâh kesinlikle her şeyi (yaratanı olarak) Aliym'dir.
(A.Hulusi)
54 - Eğer
bir şey açıklar veya gizlerseniz şüphe yok ki Allah her şeye alîm bulunuyor.
(Elmalı)
İn tübdu şey'en ev tuhfuhü bir şeyi
açıklasanız da gizleseniz de fark etmez. Hani biraz önce diyemiyor dedim ama
Rabbimiz onun yerine diyor. Aslında belki bu gizlemek ve açıklamak birazda
oraya bir ima. feinnAllâhe
kâne Bi külli şey'in 'Aliyma unutmayın ki Allah her bir şeyi en ince
ayrıntısına kadar zaten bilmektedir. Yani olura aslında Resulallah’ın eşleri
ile evlenmek isteme bir bakıma Resulallah’la hanımların evlenmek istemesinin
gerekçesine dayanıyordu. Hanımların Resulallah’la dul veya bekar hanımların
Resulallah’la evlenmek isteme gerekçesi
açıktı biraz önce de söyledim. Adlarının tüm insanlık tarafından kıyamete kadar
Alemlere rahmet Hz. Muhammed AS. ın adının yanında anılması. Bu onlar için
şereflerin en büyüğü.
Fakat Resulallah’ın vefatından
sonra da onun hanımının kocası olma şerefine nail olmak gibi bir arzu ile
kuyruğa girenler çıkabilirdi. Sıraya girenler çıkabilirdi. İşte aslında bu ayet
hangi niyetle olursa olsun ister böyle ister başka, Resulallah’ın geriye
bıraktığı hatıralara saygı gösterilmesi ve o hatıraların kendisiyle evlenmek
için bir numaralı gerekçelerine saygı gösterilmesi gerektiğini, ki onların
Resulallah’la evlenmelerinin de gerekçesi buydu. Bence onların gönlüne de
bırakılsaydı Resulallah’ın üzerine gül koklamazlardı, Hz. Aişe’nin tavrı zaten
bunun en büyük şeyiydi. Bırakın böyle bir şeyi düşünmeyi, zaten ayet var
düşünemezler, ama onun yemediği yemeği bile yediremedi kimse Hz. Aişe’ye.
Sevgilim bunu yemedi der göz yaşları içinde sofradan kalkardı. O da yemezdi.
Böyle bir hürmete, böyle bir sevgiye, böyle bir aşkla muhabbete hürmet edilmez
mi, saygı gösterilmez mi, Bu saygıya layık bir muhabbet, bu saygıya layık bir
aşk.
55-) Lâ cünâha aleyhinne fiy abaihinne ve lâ
ebnaihinne ve lâ ıhvanihinne ve lâ ebnai ıhvanihinne ve lâ ebnai ehavatihinne
ve lâ nisaihinne ve lâ ma meleket eymanühünne* vettekıynAllâh* innAllâhe kâne
alâ külli şey'in Şehiyda;
Onlara;
babaları, oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız
kardeşlerinin oğulları, diğer iman eden kadınlar ve köleleri hakkında hicapsız
görünme hususunda bir vebal yoktur... Allâh'tan korunun... Muhakkak ki Allâh
her şey üzerine şahittir! (A.Hulusi)
55 - O zevcelere
şunlarda günah yoktur: ne ataları, ne oğulları, ne biraderleri, ne
biraderlerinin oğulları, ne hemşirelerinin oğulları, ne kendi kadınları ne de
ellerindeki mülklerinde, bununla beraber Allaha korunun (ey Peygamberin
zevceleri) çünkü Allah her şey üzerine şahit bulunuyor. (Elmalı)
Lâ cünâha aleyhinne fiy abaihinne ve lâ
ebnaihinne ve lâ ıhvanihinne ve lâ ebnai ıhvanihinne ve lâ ebnai ehavatihinne
ve lâ nisaihinne ve lâ ma meleket eymanühünn ne ki onların babaları,
oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları
kendi cinslerinden olan kadınlar, ve sağ elleri altında bulunanlar konusunda
bir mahsur, bir yasak, bir sakınca yoktur.
53. ayetin devamı sadedinde bu
ayet. Hz. Peygamberin eşlerinin yanına ev içi rahatlığı halinde girmeleri
serbest olanlar sayılıyor burada. Özel bir tedbir almaksızın yani. Ne girilen
eş tarafından, gede giren tarafından bunlara yukarıda ki kısıtlama
getirilmiyor. Kısıtlamanın dışında hariç tutulanlar bunlar. Meşru şekilde sahip
oldukları cariyelerin, ki bunlar meşru şekilde sahip olduğunuz ifadesi burada
geldi bakınız. Kim sahip olanlar eşler yani hanımlar. Hanımların meşru şekilde
sahip oldukları. Yani ve ma meleket
eymanühünne /50) den yola çıkarak geleneksel cariye mantığı üretmeye
kalkmanın ne kadar tutarsız olduğunu söylüyorum. Çünkü burada ve ma meleket eymanühünne le ifade
edilen hanımların meşru şekilde sahip oldukları kadın köleler, hizmetçiler den
bahsediliyor. Onun içinde böyle bir ibareden yola çıkarak geleneksel cariye
anlayışına prim üretmeye kalkmanın ne kadar sakat olduğunu da aslında bu
ibareler gösteriyor.
vettekıynAllâh* innAllâhe kâne alâ külli şey'in
Şehiyda ama ey peygamber hanımları siz hep Allah’a karşı sorumluluk
bilinciyle hareket edin, çünkü Allah her şeye şahittir.
56-) İnnAllâhe ve MelâiketeHÛ yusallûne alen
Nebiyy* yâ eyyühelleziyne âmenû sallû aleyhi ve sellimû tesliymâ;
Muhakkak
ki Allâh ve melekleri, Nebi'ye salât eder... Ey iman edenler, siz de O'na salât
(yönelin) edin
ve teslimiyet ile selâm verin! (A.Hulusi)
56 - Muhakkak
ki Allah ve Melâikesi Peygambere hep salât ile tekrim ederler, ey o bütün iman
edenler! haydin ona teslimiyetle salât-ü selâm getirin. (Elmalı)
İnnAllâhe ve MelâiketeHÛ yusallûne alen Nebiyy
şu kesin ki Allah ve O’nun melekleri peygamberi desteklerler. yâ eyyühelleziyne
âmenû sallû aleyh ey iman edenler siz de onu destekleyin, siz de ona
salât edin.
Dikkat buyurunuz yatra ’unessalâte,
salâvate değil, salât edin. Allah ve melekleri peygambere salât ederler, onu
desteklerler diye çevirmemin gerekçesini açıklamak istiyorum. Bir kere ayette
bir fiili yapma emri var. Bir şeyi okuma değil bir fiil yapma emri. 3 fail var,
Allah, melekler ve mü’minler. Aynı fiili yapmaya davet ediliyorlar. Ne bu?
salât, salât etme.
Bu surenin 43. ayeti ile birlikte
okunmalıdır bu ayet. Orada da Allah’ın mü’minlere salât ettiği, Allah ve
meleklerinin Mü’minlere salât ettiği dile getiriliyor 43. ayette. Yine
Bakara/157, Tevbe/99 ve 103. ayetlerinde de buy mealde ibareler bulunuyor.
Bütün bu ayetleri birlikte ele almak lazım.
Salât nedir; Salât ıstılahi
anlamı dua ve zaten namaz olması, namaza isim olması da duadan yola çıkarak
konulmuş, çünkü namaz duanın harekete dönüşmüş biçimi. Fiili dua. Allah için
dua caiz değil çünkü biz Allah’a dua ederiz. Allah nasıl salât eder. Allah dua
eder diyemeyeceğimize göre. İşte burada anlaşılma problemi çözülmeye çalışılmış
ve bu yüzden ilk otoriteler farklı görüşler ileri sürmüşler.
İbn. Abbas ve ona katılan Taberi
bunu yuberriküne yani tebrik ederler, Allah ve melekleri peygamberi tebrik
ederler. Veya bereket isterler mi diyelim. Evet tebrik ederler diye açıklamış.
Yine Süfyan-ı Servi farklı bir
yorum getirmiş üçünü de ayrı ayrı tarif etmiş. Allah’ın salât etmesi; rahmet
etmesi. Meleklerin salât etmesi dua etmesi demiş.
Said Bin Cübeyr rahmet ayetini
okumuş, Allah’ın salât etmesi rahmetinin gazabını geçmiş olmasıdır demiş. Yani
ilk otoriteler farklı farklı algılamışlar. 43. Ayette Allah ve meleklerinin
duası değil, tabii ki salâtı, vahy idi. Çünkü 43. ayeti işlerken bunu
söylemiştim, Allah ve melekleri mü’minlere vahiy göndererek salât etmiştir. Neden?
Hemen arkasından karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için sizi diyor.
karanlıklardan aydınlığa çıkaran vahiy idi. Demek ki orada kastedilen Allah ve
meleklerin salâtı vahiydir. Allah vahyi göndermiş, melekler de onun gönderdiği
vahyi indirerek salât etmiştir. Bu işte Allah ve meleklerin insana olan
desteğidir. İnsanoğluna olan desteğidir.
Bugün burada salât etmesi de
Allah ve meleklerinin Resulallah’a desteğidir. Resulallah’ı vahiyle desteklemesi ki hemen önceki ayetler aslında
ona birer destek değil mi? Ona eziyet etmeyin, onu üzmeyin, onu üzerseniz
Allah’ı üzmüş olursunuz. O size söylemeye utanıyor fakat Allah utanmaz. Allah
onu destekliyor, Allah onu görüp gözetiyor,
Allah ona rakıyb oluyor ibareleri
ayetleri nedir? Hep birer destektir. Yani ey müminler Allah ve melekleri
vahiyle peygamberi destekliyor, siz de onu destekleyin. Zaten salât, salâ
kökünden türetilen bir kelime. Salâ ise insanın boyun kökünden son kuyruk
sokumuna kadar omurgaya verilen isimdir yani dik tutan desteğe verilen isimdir.
İnsan desteğine salâ denilir. Salâtın etimolojik kökü de budur. Onun için
peygamberimiz namazı dinin direği, yani desteği olarak nitelendirmiştir. Essalâtu imadüddiyn orta direği,
çadırın orta direği gibi. Bu nedenle bizim desteğimizi istemektedir. Rabbimiz bizim
de onu desteklememizi istemekte, kendisinin desteklediğini bizimde
desteklememizi istiyor.
Peki biz nasıl destekleriz? Onun
risalet mirasını el üstünde tutarak, Onun bize bıraktığı en büyük miras olan
vahyi insanlığa ulaştırmaya devam ederek, risalet mirasına ihanet etmeyerek.
Daha sonra oluşan salâvat edebiyatı kültürü bu desteğin dil ile dua biçiminde
verilmesidir ki, o sadece desteğin bir kısmını ifade eder. Ama asıl ayetin
ifade ettiği destek Resulallah’ın rehberliğine verilen destektir. Onun bıraktığı
en büyük miras olan vahye destektir. Peygamberler miras bırakmazlar, onların
bıraktığı sadece misyonlarıdır unutmayın. Onun içindir ki bir peygamberin
mirasına sadakat ona verilen destek olacaktır.
ve sellimû tesliymâ ve tam bir
teslimiyetle onun öğretisine, onun rehberliğine teslim olun.
Salâtta hatırlayacağız, ayetin
hemen üstünde Allah melekler ve müminler ortaklaşa. Fakat selâm’a gelince iş
değişti. Sadece müminlere emrediliyor selâm. Bu farkı dikkate aldığımızda bunun
teslimiyet, örneklik ve rehberliğe teslim olma olduğunu anlarız. Neml/59.
ayetinde de selâm aynı buradaki anlamıyla kullanılır. Onu da anti parantez
ifade etmiş olayım.
57-) İnnelleziyne yü'zunAllâhe ve RasûleHU
leanehümullâhu fiyd dünya vel ahireti ve eadde lehüm azâben mühiyna;
Allâh'a
ve O'nun Rasûlüne eziyet edenlere gelince, Allâh onlara dünyada ve sonsuz
gelecek yaşamında lânet etmiş ve onlar için aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır.
(A.Hulusi)
57 - Çünkü
Allah ve Resulüne eza edenler muhakkak ki Allah onları Dünyada ve Âhirette
lânetlemiş (rahmeti sahasından kovmuş) ve onlara pek hakaretli bir azâb
hazırlamıştır. (Elmalı)
İnnelleziyne yü'zunAllâhe ve RasûleH
Allah’ı ve Resulünü incitenlere gelince. Destek devam ediyor; leanehümullâhu
fiyd dünya vel ahireti ve eadde lehüm azâben mühiyna Allah onları bu
dünyada da, öte dünyada da rahmetinden mahrum edecek ve onlar için alçaltıcı
bir azab hazırlayacaktır.
53. ayetle birlikte
düşünülmelidir bu ayet. Varlığını insanlığa rahmet olmaya adayanın koruyucusu
Allah yeter. Yani burada Allah’ın varlığını insanlığa rahmet olarak adayan
nebisini Resulallah’ı nasıl koruduğu ortada.
58-) Velleziyne yü'zunel mu'miniyne vel
mu'minati Bi ğayri mektesebu fekadıhtemelu bühtanen ve ismen mubiyna;
İman
etmiş erkeklere ve iman etmiş kadınlara yapmadıkları şeyler (iftira) ile eziyet edenlere
gelince, onlar gerçekten bir iftira ve apaçık bir vebal yüklenmişlerdir.
(A.Hulusi)
58 - Mü'minîn
ve mü'minâta istihkak kesp etmedikleri bir vechile ezâ edenler de şüphesiz bir
bühtan (açık bir vebal) yüklenmişlerdir. (Elmalı)
Velleziyne yü'zunel mu'miniyne vel mu'minati Bi
ğayri mektesebu bir de mümin erkekler ve kadınları işlemedikleri
şeylerle suçlayarak eza edenler, Yani mümin erkek ve kadınlara da eza edenler
var. fekadıhtemelu
bühtanen ve ismen mubiyna ama şunu iyi bilsinler ki böyle yapanlar
çok büyük bir iftira etmiş olurlar ve bu sayede de büyük bir günah, vebal
işlemiş olurlar, yüklenmiş olurlar. Bu apaçık bir suç olur.
Kadın erkek ilişkilerinin
düzenlenmesinin illeti burada ima ediliyor. Belki açıkça söyleniyor, haysiyeti
korumak. Yani insanın onur ve haysiyetini muhafaza etmek. Kadın erkek
ilişkilerinde vahyin getirdiği sınırların sebebi bu.
Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
133.
videoyu toplu olarak BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder