30 Ocak 2013 Çarşamba

İslamoğlu Tef. Ders. AHZAB (54-58) (133-C)



B sayfasından devam

54-) İn tübdu şey'en ev tuhfuhü feinnAllâhe kâne Bi külli şey'in 'Aliyma;

Bir şeyi açığa vursanız da gizleseniz de, Allâh kesinlikle her şeyi (yaratanı olarak) Aliym'dir. (A.Hulusi)

54 - Eğer bir şey açıklar veya gizlerseniz şüphe yok ki Allah her şeye alîm bulunuyor. (Elmalı)


İn tübdu şey'en ev tuhfuhü bir şeyi açıklasanız da gizleseniz de fark etmez. Hani biraz önce diyemiyor dedim ama Rabbimiz onun yerine diyor. Aslında belki bu gizlemek ve açıklamak birazda oraya bir ima. feinnAllâhe kâne Bi külli şey'in 'Aliyma unutmayın ki Allah her bir şeyi en ince ayrıntısına kadar zaten bilmektedir. Yani olura aslında Resulallah’ın eşleri ile evlenmek isteme bir bakıma Resulallah’la hanımların evlenmek istemesinin gerekçesine dayanıyordu. Hanımların Resulallah’la dul veya bekar hanımların Resulallah’la  evlenmek isteme gerekçesi açıktı biraz önce de söyledim. Adlarının tüm insanlık tarafından kıyamete kadar Alemlere rahmet Hz. Muhammed AS. ın adının yanında anılması. Bu onlar için şereflerin en büyüğü.

Fakat Resulallah’ın vefatından sonra da onun hanımının kocası olma şerefine nail olmak gibi bir arzu ile kuyruğa girenler çıkabilirdi. Sıraya girenler çıkabilirdi. İşte aslında bu ayet hangi niyetle olursa olsun ister böyle ister başka, Resulallah’ın geriye bıraktığı hatıralara saygı gösterilmesi ve o hatıraların kendisiyle evlenmek için bir numaralı gerekçelerine saygı gösterilmesi gerektiğini, ki onların Resulallah’la evlenmelerinin de gerekçesi buydu. Bence onların gönlüne de bırakılsaydı Resulallah’ın üzerine gül koklamazlardı, Hz. Aişe’nin tavrı zaten bunun en büyük şeyiydi. Bırakın böyle bir şeyi düşünmeyi, zaten ayet var düşünemezler, ama onun yemediği yemeği bile yediremedi kimse Hz. Aişe’ye. Sevgilim bunu yemedi der göz yaşları içinde sofradan kalkardı. O da yemezdi. Böyle bir hürmete, böyle bir sevgiye, böyle bir aşkla muhabbete hürmet edilmez mi, saygı gösterilmez mi, Bu saygıya layık bir muhabbet, bu saygıya layık bir aşk.


55-) Lâ cünâha aleyhinne fiy abaihinne ve lâ ebnaihinne ve lâ ıhvanihinne ve lâ ebnai ıhvanihinne ve lâ ebnai ehavatihinne ve lâ nisaihinne ve lâ ma meleket eymanühünne* vettekıynAllâh* innAllâhe kâne alâ külli şey'in Şehiyda;

Onlara; babaları, oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, diğer iman eden kadınlar ve köleleri hakkında hicapsız görünme hususunda bir vebal yoktur... Allâh'tan korunun... Muhakkak ki Allâh her şey üzerine şahittir! (A.Hulusi)

 55 - O zevcelere şunlarda günah yoktur: ne ataları, ne oğulları, ne biraderleri, ne biraderlerinin oğulları, ne hemşirelerinin oğulları, ne kendi kadınları ne de ellerindeki mülklerinde, bununla beraber Allaha korunun (ey Peygamberin zevceleri) çünkü Allah her şey üzerine şahit bulunuyor. (Elmalı)


Lâ cünâha aleyhinne fiy abaihinne ve lâ ebnaihinne ve lâ ıhvanihinne ve lâ ebnai ıhvanihinne ve lâ ebnai ehavatihinne ve lâ nisaihinne ve lâ ma meleket eymanühünn ne ki onların babaları, oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları kendi cinslerinden olan kadınlar, ve sağ elleri altında bulunanlar konusunda bir mahsur, bir yasak, bir sakınca yoktur.

53. ayetin devamı sadedinde bu ayet. Hz. Peygamberin eşlerinin yanına ev içi rahatlığı halinde girmeleri serbest olanlar sayılıyor burada. Özel bir tedbir almaksızın yani. Ne girilen eş tarafından, gede giren tarafından bunlara yukarıda ki kısıtlama getirilmiyor. Kısıtlamanın dışında hariç tutulanlar bunlar. Meşru şekilde sahip oldukları cariyelerin, ki bunlar meşru şekilde sahip olduğunuz ifadesi burada geldi bakınız. Kim sahip olanlar eşler yani hanımlar. Hanımların meşru şekilde sahip oldukları. Yani ve ma meleket eymanühünne /50) den yola çıkarak geleneksel cariye mantığı üretmeye kalkmanın ne kadar tutarsız olduğunu söylüyorum. Çünkü burada ve ma meleket eymanühünne le ifade edilen hanımların meşru şekilde sahip oldukları kadın köleler, hizmetçiler den bahsediliyor. Onun içinde böyle bir ibareden yola çıkarak geleneksel cariye anlayışına prim üretmeye kalkmanın ne kadar sakat olduğunu da aslında bu ibareler gösteriyor.

vettekıynAllâh* innAllâhe kâne alâ külli şey'in Şehiyda ama ey peygamber hanımları siz hep Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle hareket edin, çünkü Allah her şeye şahittir.


56-) İnnAllâhe ve MelâiketeHÛ yusallûne alen Nebiyy* yâ eyyühelleziyne âmenû sallû aleyhi ve sellimû tesliymâ;

Muhakkak ki Allâh ve melekleri, Nebi'ye salât eder... Ey iman edenler, siz de O'na salât (yönelin) edin ve teslimiyet ile selâm verin! (A.Hulusi)

56 - Muhakkak ki Allah ve Melâikesi Peygambere hep salât ile tekrim ederler, ey o bütün iman edenler! haydin ona teslimiyetle salât-ü selâm getirin. (Elmalı)


İnnAllâhe ve MelâiketeHÛ yusallûne alen Nebiyy şu kesin ki Allah ve O’nun melekleri peygamberi desteklerler. yâ eyyühelleziyne âmenû sallû aleyh ey iman edenler siz de onu destekleyin, siz de ona salât edin.

Dikkat buyurunuz yatra ’unessalâte, salâvate değil, salât edin. Allah ve melekleri peygambere salât ederler, onu desteklerler diye çevirmemin gerekçesini açıklamak istiyorum. Bir kere ayette bir fiili yapma emri var. Bir şeyi okuma değil bir fiil yapma emri. 3 fail var, Allah, melekler ve mü’minler. Aynı fiili yapmaya davet ediliyorlar. Ne bu? salât, salât etme.

Bu surenin 43. ayeti ile birlikte okunmalıdır bu ayet. Orada da Allah’ın mü’minlere salât ettiği, Allah ve meleklerinin Mü’minlere salât ettiği dile getiriliyor 43. ayette. Yine Bakara/157, Tevbe/99 ve 103. ayetlerinde de buy mealde ibareler bulunuyor. Bütün bu ayetleri birlikte ele almak lazım.

Salât nedir; Salât ıstılahi anlamı dua ve zaten namaz olması, namaza isim olması da duadan yola çıkarak konulmuş, çünkü namaz duanın harekete dönüşmüş biçimi. Fiili dua. Allah için dua caiz değil çünkü biz Allah’a dua ederiz. Allah nasıl salât eder. Allah dua eder diyemeyeceğimize göre. İşte burada anlaşılma problemi çözülmeye çalışılmış ve bu yüzden ilk otoriteler farklı görüşler ileri sürmüşler.

İbn. Abbas ve ona katılan Taberi bunu yuberriküne yani tebrik ederler, Allah ve melekleri peygamberi tebrik ederler. Veya bereket isterler mi diyelim. Evet tebrik ederler diye açıklamış.

Yine Süfyan-ı Servi farklı bir yorum getirmiş üçünü de ayrı ayrı tarif etmiş. Allah’ın salât etmesi; rahmet etmesi. Meleklerin salât etmesi dua etmesi demiş.

Said Bin Cübeyr rahmet ayetini okumuş, Allah’ın salât etmesi rahmetinin gazabını geçmiş olmasıdır demiş. Yani ilk otoriteler farklı farklı algılamışlar. 43. Ayette Allah ve meleklerinin duası değil, tabii ki salâtı, vahy idi. Çünkü 43. ayeti işlerken bunu söylemiştim, Allah ve melekleri mü’minlere vahiy göndererek salât etmiştir. Neden? Hemen arkasından karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için sizi diyor. karanlıklardan aydınlığa çıkaran vahiy idi. Demek ki orada kastedilen Allah ve meleklerin salâtı vahiydir. Allah vahyi göndermiş, melekler de onun gönderdiği vahyi indirerek salât etmiştir. Bu işte Allah ve meleklerin insana olan desteğidir. İnsanoğluna olan desteğidir.

Bugün burada salât etmesi de Allah ve meleklerinin Resulallah’a desteğidir. Resulallah’ı vahiyle  desteklemesi ki hemen önceki ayetler aslında ona birer destek değil mi? Ona eziyet etmeyin, onu üzmeyin, onu üzerseniz Allah’ı üzmüş olursunuz. O size söylemeye utanıyor fakat Allah utanmaz. Allah onu destekliyor, Allah onu görüp gözetiyor,

Allah ona rakıyb oluyor ibareleri ayetleri nedir? Hep birer destektir. Yani ey müminler Allah ve melekleri vahiyle peygamberi destekliyor, siz de onu destekleyin. Zaten salât, salâ kökünden türetilen bir kelime. Salâ ise insanın boyun kökünden son kuyruk sokumuna kadar omurgaya verilen isimdir yani dik tutan desteğe verilen isimdir. İnsan desteğine salâ denilir. Salâtın etimolojik kökü de budur. Onun için peygamberimiz namazı dinin direği, yani desteği olarak nitelendirmiştir. Essalâtu imadüddiyn orta direği, çadırın orta direği gibi. Bu nedenle bizim desteğimizi istemektedir. Rabbimiz bizim de onu desteklememizi istemekte, kendisinin desteklediğini bizimde desteklememizi istiyor.

Peki biz nasıl destekleriz? Onun risalet mirasını el üstünde tutarak, Onun bize bıraktığı en büyük miras olan vahyi insanlığa ulaştırmaya devam ederek, risalet mirasına ihanet etmeyerek. Daha sonra oluşan salâvat edebiyatı kültürü bu desteğin dil ile dua biçiminde verilmesidir ki, o sadece desteğin bir kısmını ifade eder. Ama asıl ayetin ifade ettiği destek Resulallah’ın rehberliğine verilen destektir. Onun bıraktığı en büyük miras olan vahye destektir. Peygamberler miras bırakmazlar, onların bıraktığı sadece misyonlarıdır unutmayın. Onun içindir ki bir peygamberin mirasına sadakat ona verilen destek olacaktır.

ve sellimû tesliymâ ve tam bir teslimiyetle onun öğretisine, onun rehberliğine teslim olun.

Salâtta hatırlayacağız, ayetin hemen üstünde Allah melekler ve müminler ortaklaşa. Fakat selâm’a gelince iş değişti. Sadece müminlere emrediliyor selâm. Bu farkı dikkate aldığımızda bunun teslimiyet, örneklik ve rehberliğe teslim olma olduğunu anlarız. Neml/59. ayetinde de selâm aynı buradaki anlamıyla kullanılır. Onu da anti parantez ifade etmiş olayım.


57-) İnnelleziyne yü'zunAllâhe ve RasûleHU leanehümullâhu fiyd dünya vel ahireti ve eadde lehüm azâben mühiyna;

Allâh'a ve O'nun Rasûlüne eziyet edenlere gelince, Allâh onlara dünyada ve sonsuz gelecek yaşamında lânet etmiş ve onlar için aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır. (A.Hulusi)

57 - Çünkü Allah ve Resulüne eza edenler muhakkak ki Allah onları Dünyada ve Âhirette lânetlemiş (rahmeti sahasından kovmuş) ve onlara pek hakaretli bir azâb hazırlamıştır. (Elmalı)


İnnelleziyne yü'zunAllâhe ve RasûleH Allah’ı ve Resulünü incitenlere gelince. Destek devam ediyor; leanehümullâhu fiyd dünya vel ahireti ve eadde lehüm azâben mühiyna Allah onları bu dünyada da, öte dünyada da rahmetinden mahrum edecek ve onlar için alçaltıcı bir azab hazırlayacaktır.

53. ayetle birlikte düşünülmelidir bu ayet. Varlığını insanlığa rahmet olmaya adayanın koruyucusu Allah yeter. Yani burada Allah’ın varlığını insanlığa rahmet olarak adayan nebisini Resulallah’ı nasıl koruduğu ortada.


58-) Velleziyne yü'zunel mu'miniyne vel mu'minati Bi ğayri mektesebu fekadıhtemelu bühtanen ve ismen mubiyna;

İman etmiş erkeklere ve iman etmiş kadınlara yapmadıkları şeyler (iftira) ile eziyet edenlere gelince, onlar gerçekten bir iftira ve apaçık bir vebal yüklenmişlerdir. (A.Hulusi)

58 - Mü'minîn ve mü'minâta istihkak kesp etmedikleri bir vechile ezâ edenler de şüphesiz bir bühtan (açık bir vebal) yüklenmişlerdir. (Elmalı)


Velleziyne yü'zunel mu'miniyne vel mu'minati Bi ğayri mektesebu bir de mümin erkekler ve kadınları işlemedikleri şeylerle suçlayarak eza edenler, Yani mümin erkek ve kadınlara da eza edenler var. fekadıhtemelu bühtanen ve ismen mubiyna ama şunu iyi bilsinler ki böyle yapanlar çok büyük bir iftira etmiş olurlar ve bu sayede de büyük bir günah, vebal işlemiş olurlar, yüklenmiş olurlar. Bu apaçık bir suç olur.

Kadın erkek ilişkilerinin düzenlenmesinin illeti burada ima ediliyor. Belki açıkça söyleniyor, haysiyeti korumak. Yani insanın onur ve haysiyetini muhafaza etmek. Kadın erkek ilişkilerinde vahyin getirdiği sınırların sebebi bu.


Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
133. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder