29 Ocak 2013 Salı

İslamoğlu Tef. Ders. AHZAB (49-50) (133-A)






Değerli Kur’an dostları bugünkü dersimize Ahzab suresinin 49. ayeti ile devam ediyoruz.


49-) Ya eyyühelleziyne amenû izâ nekahtümül mu'minati sümme tallaktümuhünne min kabli en temessuhünne fema leküm aleyhinne min ıddetin ta'tedduneha* femetti'uhünne ve serrihuhünne serahan cemiyla;

Ey iman edenler! İman etmiş kadınları nikâhlayıp sonra kendilerine dokunmadan önce onları boşarsanız, sizin için onlar aleyhine, sizin belirleyeceğiniz bir iddet (yeniden evlenmelerine mâni bir süreç) hakkınız yoktur... Derhal mut'alarını verin (mal - para verin) ve kendilerini kolaylıkla serbest bırakın. (A.Hulusi)

49 - Ey o bütün iman edenler! Müminleri nikâh ettiğiniz, sonra onlara dokunmadan talâk verdiğiniz vakit üzerlerinde sayacağınız bir İddet hakkınız yoktur, derhal müt'alarını verip onları güzel bir surette salıverin. (Elmalı)


Ya eyyühelleziyne amenû siz ey imana erenler, izâ nekahtümül mu'minati sümme tallaktümuhünne min kabli en temessuhünne fema leküm aleyhinne min ıddetin ta'tedduneha mü’min kadınları nikahlarda onları gerdeğe girmeden önce boşarsanız onlar üzerine iddet hesabı yapma hakkınız yoktur.

Demek ki iddet erkeğin kadın üzerinde ki  hakkıdır. Çünkü neslin belirlenmesi için konulmuş bir kuraldır. Eğer gerdeğe girmeden ayrılınmışsa, boşanmışsa, yani nikah akdi fesh olunmuşsa, boşanma gerçekleşmişse bu durumda nesebin ortaya çıkması ve iyice belirginleşmesi için konulmuş olan iddet bekleme şartı, yani bir hanımın gebeliği olup olmadığını anlamak için 4 ay bekleme şartı ortadan kalkar. Yani boşanan hanım bu durumda eğer bir başka aday varsa nikah akdi yapabilir, evlenebilir.

femetti'uhünne ve serrihuhünne serahan cemiyla bu durumda derhal onlara dünyalıklarını verin. femetti'uhünne geçimliklerini verin. Yani onları güvencesiz ve korumasız kapı önüne bırakamazsınız, bunu yapamazsınız. Dolayısıyla onları asgari bir müddet geçinebilecekleri miktarı verin en azından tabii ki ve kendilerini güzellikle salıverin. Yani boşamanın da bir adabı, bir edebi, bir güzelliği var. Yani çirkin boşanmayın. Boşanmayı karşılıklı çirkinlik yarışına dönüştürmeyin. Elbette hayatın doğası gereği evlenmek ne kadar tabii ise, bazı zorunluluklar, zaruretler boşanmayı gerektirebilir. Böylesi durumlarda güzellikle boşanın, incitmeyin. Birbirinizin haklarına girmeyin. Özellikle erkeğin kadına yönelik onun onuruna, onun şerefine, onun iffetine, onun izzetine, onun ismetine, onun toplum içinde ki konumuna yönelik her türlü olumsuz davranışı burada nehy ediliyor.

Boşama eğer Hukuk kurumları, yargı aracılığı ile yapılmıyorsa nasıl yapılacağı Bakara suresinde ki tâlâk ayetinde zaten ifade edilmişti ki Kur’an ın öngördüğü boşama şekli budur. Meşru boşama da budur. Bu ayeti Bakara suresinin 236. ayetiyle birlikte düşünmek lazım.

Gerdeğe girmeden önce nikah akdi bozulmuşsa ona maddi bir güvence verilerek, maddi bir rahatlık sağlanarak boşama gerçekleşir. Bu tabii mehirsiz bir akit yapılması durumunda veya henüz mehirin konuşulmamış olması durumunda eğer mehir verişlmişse Bakara 236 ya göre o mehrin yarısı gerdeğe girmeden önce boşanma durumunda eşte kalır. Tabii burada böyle bir hesap yapmak yerine, yine mezkur ayette de ifade buyrulduğu gibi eğer eli rahatsa, imkanı varsa bol bol, cömert davranması tavsiye edilmektedir.


50-) Ya eyyühen Nebiyyü inna ahlelna leke ezvacekellatiy ateyte ücurehünne ve ma meleket yemiynüke mimma efaAllâhu aleyke ve benati ammike ve benati ammatike ve benati halike ve benati hâlâtikellatiy hacerne meake, vemraten mu'mineten in vehebet nefseha linNebiyyi in eraden Nebiyyü en yestenkihahâ* halisaten leke min dunil mu'miniyn* kad alimna ma feradna aleyhim fiy ezvacihim ve ma meleket eymanühüm likeyla yekûne aleyke harec* ve kânAllâhu Ğafûran Rahıyma;

Ey Nebi! Muhakkak ki biz sana mehrlerini verdiğin eşlerini, Allâh'ın sana ganimet olarak verdiklerinden sağ elinin mâlik olduklarını (cariyeleri) ve seninle beraber hicret eden; amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını; bir de eğer kendini O Nebi'ye hibe etmiş, O Nebi de onunla evlenmeyi dilemiş ise, iman etmiş bir kadını, diğer iman etmişler dışında sana özel olarak helal kıldık... Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz ettiğimizi mutlaka biliyoruz... Sana, bir vebal düşüncesi olmasın diye (bu hükümleri açıkladık)... Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir. (A.Hulusi)

50 - Ey o Peygamber! Biz bilhassa sana şunları helâl kıldık: mehirlerini vermiş olduğun zevcelerini, ve Allahın sana ganimet kıldıklarından mülki yemînin olan câriyeyi, ve ammin (amcan  kızlarından, dayın kızlarından, teyzen kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mü'min e bir kadın kendini Peygambere hibe ederse Peygamber nikâh etmek istediği takdirde onu, sâde sana, sair müminlere değil, onlara zevceleri ve mülki yemînleri hakkında ne farz kıldığımız malûmunuz, bunlar sana hiç bir darlık olmamak içindir, Allah gafûr rahîm bulunuyor. (Elmalı)


Ya eyyühen Nebiyy sen ey peygamberler ailesinin ferdi inna ahlelna leke ezvacekellatiy ateyte ücurehünne biz sana mehir bedellerini verdiğin eşlerini ve ma meleket yemiynüke mimma efaAllâhu aleyk savaş esirleri arasından sağ elinin altında bulunanları, yani meşru bir biçimde sahip olduklarını. Savaş esiri gelince gündeme İslam da ve İslam’ın temel kaynaklarında cariyelik hukukuyla ilgili bir çok soru gündeme geliyor. Aslında örfün, geleneğin uygulamaları bir yana vahyin bu konuda ne dediği belirleyici, her konuda olduğu gibi. Ve Kur’an da kadının savaş esirliğinden dolayı hangi statü kazandığı, ya da onun esir olduğu kimse elinde hangi hak ve sorumluluklara, -ki bunlar onun cinselliğinin de içinde olduğu ak ve sorumlulukları sorgulamamızı gerektirir- sahiptir sorusu önemli.

Bu soruya cevap bulacağımız ayetlerden biri önümüzde. Savaş esiri kadının konumunu biz daha önce Nisa/24 – 25. ayetlerini işlerken ayrıntılı olarak ele almıştık. Orada vurgulamıştık evli olan savaş esirleri hiçbir biçimde karı koca olarak ayrılamaz. Yani evli olarak ele geçmişse savaş esiri, o hürmete layıktır evliliği halen hürmete layıktır, korunur.

Bekar olanlar asla ailenin ortak cinsel objesi değildir. Katiyen böyle bir şey yoktur. Onların Müslüman olanlarını Müslüman erkeklerin eş olarak almaları emredilir Kur’an da. Nisa/25. ayetinde. Yani savaş esiri kadın eğer bekarsa, Müslüman erkeklerin onlarla evlenmeleri emredilir. Emir olarak Nisa/25 te yer alır. Üstelik onların fuhşa bulaşmamış ve dost tutmamış olmaları şart koşulur. Şart koşuluyorsa ki orada koşuluyor bu kadınların cinselliğini efendinin keyfince kullanacağı nasıl düşünülebilir. Nisa/25. te.

Bu ayet Nisa/25 le birlikte anlaşılmak zorundadır. Hz. Peygamber eline geçen, -ki burada senin elinin altında meşru bir biçimde sahip oldukların diyor. Tarihsel olarak diyoruz ki Hz. peygamber eline geçen her köleyi azad ediyordu- Ömrünce 63 köle azad etti. İlginç bir tevafuktur ömrünün her yılına bir insan hürriyeti, adeta kendi ömrünü azad ediyordu., o da ilginç bir tevafuktur.

Ya eyyühen Nebiyy sen ey peygamberler ailesinin ferdi. inna ahlelna leke ezvacekellatiy ateyte ücurehünne ve ma meleket yemiynüke mimma efaAllâhu aleyke ve benati ammike ve benati ammatike ve benati halike ve benati hâlâtikellatiy hacerne meak evet, yukarıdaki 2 zümreye ilaveten Resulallah’a helal kılınanlar sayılmaya devam ediliyor. Seninle birlikte hicret etmiş bulunan amca ve hala kızlarını, dayı ve teyze kızlarını, yine devam ediyor, vemraten mu'mineten in vehebet nefseha linNebiyyi in eraden Nebiyyü en yestenkihahâ yine bir başka zümre ve kendilerini peygambere mehir bedeli istemeksizin, Mehir almaksızın, istemeksizin armağan eden, peygamberin de kendilerini nikahlamayı kabul ettiği mü’min kadınları, yani bunları nikahlayabilirsin Bunlar sana serbesttir.

–Ki bu son zümre hakkında da biraz açıklama yapmam gerekecek; armağan olarak mehir istemeksizin sunmak. Resulallah’a böyle 4  hanım kendisine armağan olarak, yani mehirsiz nikahlanmak istemişti. Bu aslında şöyle tercüme edilebilir. Bir hanımın bir erkeğe dünür gitmesi. Yani yaygın olan erkeğin hanıma dünür gitmesidir, onu istemesidir, ona evlilik teklifidir. Burada ifade edilen bu son zümre ise kadının erkeğe evlilik teklifidir. Onun için bunu belki bu günün diline böyle çevirebiliriz.

Resulallah’a 4 kişi dünür gitmişti tabir caizse evlilik teklif etmişti. Bunlardan ikisini Resulallah nikahlamadı, ikisinin teklifini ise kabul etti. Zeynep Binti Huzeyfe, Meymune annelerimiz.

halisaten leke min dunil mu'miniyn ki bu yalnızca sana hastır diğer mü’minler için geçerli değildir. Yani bütün bunları sana helal kıldık.

Bu tür bir nikahlamayı yöntemi istismarlara neden olabilir. Bu sana hastır ifadesi son yani kadının erkeğe dünür gitmesi ve mehirsiz armağan olarak kendisini sunması, yani bir sevgiyi, bir sevgiye karşılık kendisini mehirsiz sunması istismara neden olabilir. Resulallah bu ayrıcalığı kullanmamıştır. halisaten lek buyruluyor sana özgü bir ayrıcalık. Fakat Resulallah bu ayrıcalığı kullanmayıp dönüşümlü de olsa eşleriyle aktif ilişki sayısını 4 ile sınırlamıştır. Nisa/3 geldikten sonra diğer mü’minlerin tabi olduğu kurala kendisi de gönüllü olarak tabi olmuş ve aktif ilişki kurduğu eşlerinin sayısını dönüşümlü olarak ama 4 ile sınırlamış ve ümmetinin tabi olduğu kuralı kendisi de mecbur olmadığı halde kendinse uygulamıştır. Burada bu övülmektedir aslında.

kad alimna ma feradna aleyhim fiy ezvacihim ve ma meleket eymanühüm doğrusu onlara eşleri ve sağ elleri altında bulunanlar konusunda ki talimatlarımızı daha önceki yani talimatlarımızı bilmekteyiz. Yani biliyoruz daha önce hangi talimat verdiğimizi. Burada kastedilen Nisa suresinin ilgili ayetleri. Ki Bakara/ 221. ayeti de buna girer, Nisa/3-4. ayetleri ile Nisa/23-25 ayetleri arasıda buna girer. Yani biz daha önce bu konuda kurallar koymuştuk, indirmiştik. Bilmediğimiz için değil. Fakat bu noktada Resulallah’ın ağır bir sorumluluğu var. Yani yükü ağır. Resulallah’ın çok eşliliği Resulallah için bir avantaj değil, ağır bir yük olmuştur hep. Buna yeri gelince gireceğim.

Ağır bir yük, ağır bir sorumluluk. Resulallah buna sabretmiş ve katlanmıştır. 25 yaşında, 40 yaşında ki dul Hz. Hatice ile evlenen ve bu evliliğini Hz. Hatice vefat edinceye kadar sürdüren Resulallah. Yani hayatının en genç yıllarını tek bir eşe ayıran Resulallah, daha sonra acaba peygamberlik misyonuyla görevlendirilince ne olmuştur da bu kadar eşi -ki gerçekten kendisine bazen bu ıstırapta vermiştir- Öyle ıstırap vermiştir ki daha önceki derste o ayetleri işledik. Onları;

“Gelin sizi güzellikle salayım.”

Diyecek kadar bazen ıstırap vermişler, Resulallah’ı tabir caizse üzmüşlerdir. Ama Resulallah buna rağmen hep sabretmiş, onlara tahammül etmiş, onların hak ve hukukunu gözetmiştir.

Nedense Resulallah’ın çok eşliliği, Resulallah’ın avantajıymış gibi yanlış algılanır. Onun avantajı değil, onun üstlenmek zorunda olduğu bir görevdi. O bu görevi bazen boğazına kadar gelmesine rağmen bazen kendisini çok sıkıntıya sokmasına rağmen yerine getirdi.

likeyla yekûne aleyke harecun ne ki bununla amaçlanan senin zor durumda kalmamandır. Yani seni Allah zor durumda bırakmamak için yukarıdaki istisnayı yaptı, sana böyle bir kapı açtı. Anlamına gelir.

Resulallah’ın evlilikleri gerçekten de bir çok gerekçeyle gerçekleşmiş. Söylediğim gibi 25 yaşında dul bir bayanla, Hz. Hatice ile evleniyor ve o vefat edinceye kadar hep onunla evli kalıyor. Hiç düşünmüyor bile. Fakat o vefat ettikten sonra Hz. Aişe ile nişanlanıyor fakat evlenmiyor. Hz. Aişe ile nişanlıyken Hz. Sevde ile evleniyor, çünkü evinin bakıma ihtiyacı var, çocukları var, evi var. Dolayısıyla peygamber evinin bir hanıma ihtiyacı var. Onun için Sevde ile evlenmesi tamamen Hz. Hatice’den boşalan yeri doldurmak için.

Fakat Hz. Aişe ile evlenmesi biraz farklı. Hz. Hafsa ile evlenmesi ile aynı gerekçe. Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer Resulallah’a akraba olmak için, yani kayınpeder olmak için çok ciddi arzu ve istek gösteriyorlar. Onlar çok can dostları, yakın dostları. Yani ölümüne dostlar. Babam ve anam sana feda olsun diyen ilk dostlar. Dolayısıyla onlar kırılamazlar içerisindeydi, kırılamazlar listesinin başındaydı.

Sadece bumu? Değil. Bir başka kesim var ki onlar da diplomatik gerekçelerle evleniyor Resulallah onlarla. Mesela bunların içerisinde Safiye annemiz, Cüveyriye annemiz, Reyhane annemiz var. Bunların üçü de Yahudi anne babadan doğmuş olan kızlar. Bunların üçü de reis çocukları, bunların üçü de harp esirleri. Ama Resulallah onları kendisine gelir gelmez azad ediyor ve nikahına alıyor.

Nikahına almasının sebebi o gün uygulanan bir gelenek. Bir reisin kızı esir olarak ele geçtiğinde, ele geçtiği tarafın reisiyle evlenir. Sıradan biriyle evlenmesi durumunda bazen intiharlar oluyordu. Kendini öldürmeler oluyordu ve daha başka dramlara da yol açabiliyordu. Onun için bunlar bir tür diplomasi gereği böyle olması gereken ve o toplumda da yaygın olan kurallar gereği, yakışığı bu olan evliliklerdi.

Dahası vefa gereği evlilikler. Ümmü Habibe ile evliliği buydu Resulallah’ın. Ümmü Habibe, Habeşistan’a hicret eden ilk muhacirlerdendi. Babası Mekke’nin reisi Ebu Süfyan’dı Kocasıyla birlikte hicret etmişler, gerçekten bir reis kızı olarak evine ve ailesine karşı imanı savunmuş, bunun karşısında ailesi onu dışlamış ve o da gurbet ellere, deniz aşırı bir ülkeye göç etmek zorunda kalmıştı. Fakat çilesi bitmedi orada kocası irtidad (din değiştirmek) etti. İşte bu onun için ikinci ağır imtihandı. Belki daha ağırdı hicret etmekten. Resulallah gurbette imanı uğruna çile çeken ve kocası tarafından da yalnız bırakılan, dul bırakılan bu hanıma karşı vefa borcu hissetti ve onu böyle bırakmadı.

Yine başka bir sebep Resulallah’ın etrafında ki kimsesiz ve bakıma muhtaç hanımlara kol kanat germeseydi ki bunlardan biri Ümmü Seleme annemiz. O da kocası savaşta şehit olmuş, dul kalmış ve gerçekten de bakıma muhtaç, korunup kollanmaya muhtaç bir hanımdı. Resulallah bu gibi hanımları da nikahı altına alarak tabir caizse onlar için bir koruma, bir kalkan oldu.

İşte Resulallah’ın evlilikleri böylesine zorunlu evliliklerinden oluşuyordu. Her biri farklı bir gerekçeye dayansa da bunlar zorunlu, yani konumundan kaynaklanan, kimi peygamber olma konumundan, kimi lider olma konumundan, kimi siyasal önder olma konumundan kaynaklanan evliliklerdi. Onun için Resulallah’ın çok eşliliği Resulallah için bir avantaj değil, katlanılmak zorunda kalınan bir durumdu. Yani şartların dayattığı bir durumdu.

ve kânAllâhu Ğafûran Rahıyma Zaten Allah hep bağışlar, hep merhamet eder. Yani ayetin böyle bitiyor olması neler söylemiyor ki. Bu tabii hitabın doğrudan Resulallah’a olduğunu hatırlayalım Ya eyyühen nebiyy diye başladı ayet çünkü, sen ey peygamber diye başladı ve ayet ve kânAllâhu Ğafûran Rahıyma diye bitti. Allah çok bağışlayıcı ve merhamet kaynağıdır. Yani senin de bu konuda eğer bir takım kusurların varsa Allah onları da bağışlar, merhamet eder. Tabii bu bize yönelik. Diğer muhataplara yönelik müjdedir aynı zamanda. Aslında sana söylüyorum ama ey ümmet siz anlayın gibi anlamak lazım.

Devam ediyor B sayfasına geçiniz.
133. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder