7 Ocak 2013 Pazartesi

İslamoğlu Tef. Ders. SECDE (01-04) (130-A)






El Hamdu Lillahi Rabbil'Alemiyn Vesselatü Vesselâmü alâ Resulüna Muhammedin ve alâ alihi ve ashabihi ecmaiyn.

Rabbişrah liy sadriy;

Ve yessirliy emriy;

Vahlül ukdeten min lisaniy;

Yefkahu kavliy; (Tâhâ 25-26-27-28)

Rabbim, göğsüme genişlik ver, kolaylaştır işimi, düğümü çöz dilimden, ki anlasınlar beni. Amin!

Değerli Kur’an dostları bugün Secde suresine başlayacağız. Kur’an da secde ismi ile yer alan bu sure i celile, aslında Kur’an ın tamamının bir dip akıntısı gibi kaplayan, Allah’a tazim ve itaatin de simgesi olan secdeyi isim olarak almış.

Secde Allah’a teslimiyeti ifade eder. Bana; İnsanın Allah karşısında ki esas duruşu, dahası klas duruşun ne olabilir diye sorsa biri, secde derdim. Secde kulun rabbi karşısında ki klas duruşudur. Secde bir aşk hareketidir. Kulun acziyetini bilmesi, Allah’ın sınırsızlığını bilmesi. Kulun yetersizliğini, Allah’ın yettiğini bilmesi ve bu bilme hareketinin, bu bilme işinin insanda iç dünya inşa etmesi. Bu bilginin inşa ettiği iç dünyanın doğal olarak insanın kaslarına yansıması ve Allah’ın sınırsızlığını bilen yüreğin bedene doğal bir emir vererek onu secdeye kapanması. İşte onun için secde bir aşk hareketidir. Evrensel besteyi insanca söylemektir secde.

Secde Allah’ın insanı koyduğu yere, insanın razı olduğunu ifade etmesidir. Secde Allah’ın insana verdiği rolü, insanın pazarlıksız oynayacağına dair bir imzadır. Beden dili ile atılmış muhteşem bir imza.

Evet sure adını 15. ayetinden alır. Tirmizi camiin de bu sureyi bu adla anar. Yine Tirmizi nin Cabir Bin Abdullah’tan naklettiği; Resulallah elif, lâm, mim; tenzil ve Tebârekelleziy BiyediHİlMülkü, ve HUve 'alâ külli şey'in Kadiyr. (Mülk/1) surelerini uyumadan önce her gün okurdu. Rivayetinden anlıyoruz ki Resulallah döneminde bu sure başka isimlerle de anılmış. Ki bu hadiste anıldığı ad ilk ayetleri.

Mekkidir suremiz ve kendi içerisinde bir bütünlüğe sahiptir. Onun içinde sure içerisinde bazı rivayetlerin söylediği gibi Medine’de indiği rivayet edilen ayetleri, bu rivayeti göz ardı edebiliriz çünkü bu bütünlüğü surede görüyoruz. Bu bütünlüğü göz ardı edecek bir sahih delile de sahip değiliz.

Müslümanlara karşı şiddete imaen de olsa sure atıf yapmaz. Buradan neyi çıkarıyoruz? Buradan surenin iniş yılını yaklaşık çıkarıyoruz. Çünkü surede şiddete imaen de olsa atıf yoksa eğer, henüz daha Mekke de Müslümanlara yönelik şiddetin başlamadığı bir dönemde indiğini, bu dönemin de yaklaşık Mekke döneminin en geç 8. yılından önce inmiş olması gerektiğini düşünebiliriz. Hatta sure 14. ayetinde bir atıfta bulunur. Bu atıf Haşr suresinin 19. ayetine atıftır. Biz bu atfı dikkate alırsak demek ki mutlaka bu surenin haşr suresinden sonra inmiş olması lazım, ona bir atıf var çünkü haşr/19 a bir atıf olduğuna göre surede, bu sure haşr dan sonra inmiş olması lazım. Haşr suresinin de Mekke de 4 ya da 5. yılda indiğini biliyoruz. O halde bu sure en ilk 4 ya da 5. En geç 7 – 8. yılda inmiş olmalıdır.

Vahye atıfla başlar sure, ona iftira diye getirilir 1 ve 3. ayetlerde. Ahiret hayatını ele alır tüm surelerde olduğu gibi. Çünkü Kur’an ın tamamı her surenin içinde yansır. Yani her sure Kur’an ın tamamına tutunmuş bir aynadır aslında. Onun içinde 4 ve 14. ayetler arasında ahiret işlenir.

Mü’minleri ahirette kimsenin hayal bile edemeyeceği muhteşem sürprizlerin beklediğini vurgular 17. ayet. Geçmişten ibretler ve örnekler verir. Mesela Hz. Musa ve İsrail oğullarından verdiği gibi. Ve sure bu örneklerin ardından ilk ve son tüm çağlardaki muhataplarına hitap ederek son bulur.

Nüzulde 73. sırada yer alır, Nahl ve Nuh sureleri arasında yer alır. Çoğunluğun taksimatına göre 30 ayettir. İstisnası Basralıların taksimatıdır ki, onlara göre de 27 ayettir. Yani surenin mahiyetinde metninde hiçbir eksiklik ya da fazlalık söz konusu değildir, fakat bunların bölümlenmesi, taksim edilmesi, ayet olarak rakamlandırılması hususu ekollere göre değişebilir. Bu kısa giriş bilgilerinden sonra sureye geçebiliriz.



1-) Elif, Lâââm, Miiiym;

Elif, Lâm, Mim. (A. Hulusi)

01 - Elif, Lâm, mim. (Elmalı)


Elif, Lâââm, Miiiym bunlar hurufu mukadda adı verilen heca harfleri. 29 surenin başında gelir Kur’an da. İlginçtir bir tevafuktur, Arapça alfabesi de 29 harftir. Lâm elifi de sayarsak. Yine ilginç bir tevafuktur bu harflerin başında geldiği 29 surenin hurufu mukaddasını alt alta yazdığımızda ya birli ya ikili, ya üçlü, ya dörtlü, ya da beşli kombinezonlara ulaşırız. Yani birden beşe kadardır harf sayısı. Arap dilinde de bir kelime ya bir, ya 2, ya 3, ya 4, ya da 5 harflidir. Buradan yola çıkarak şunu da söyleyince bu hurufu mukaddanın başında geldiği surelerin 3 ü dolaylı olarak, geri kalanın tamamı dolaysız olarak vahye atıfla başlar. Bu 3 unsuru da birleştirdiğimizde bu harflerin manası değilse de işlevi ortaya çıkmış olur. O da bu harfler insanların konuştuğu bir dilin Allah’ın vahyine aracı seçildiğini gösterir. Kap olduğunu gösterir.

İşte göklerin dili, ulvi manaları, yerlerin kelimelerinin içine böylece doldurup insan havsalasına ve zihnine nüzul etmiştir. İnzal etmiştir. Tenzil etmiştir. İşte bu nüzul insanlığın önüne çıkarılmış bir gök sofrası bir maidei ilahiyedir. Ey insan Allah gök sofrasını açtı buyurmaz mısın. Budur, onun için elif, lâm mim bize ilahi manaların insanın konuştuğu beşeri harfleri kanat takarak uçurulduğunu göstermektedir ki Buradan yola çıkarak şöyle bir cümle kurabiliriz. Vahiy; ayakları yerde, başı gökte bir hitaptır. Başını mana temsil eder, ayaklarını da lafız, yani harflerden oluşan kelimeler.


2-) Tenziylül Kitabi lâ raybe fiyhi min Rabbil alemiyn;

Kendisinde kuşku olmayan Hakikat ve Sünnetullâh BİLGİsi (Kitap), Rabb-ül âlemîn'den ("İnsan"ların Rabbinden) inzâl olmuştur! (Kurân'da pek çok yerde âlemler kelimesi ile "insan"lara işaret edilmiştir. Bu iyi incelenmeli ve dikkatle düşünülmeli.) (A. Hulusi)

02 - İndirilişi bu kitabın, şüphe yok bunda, rabbül'âlemîndendir. (Elmalı)


Tenziylül Kitabi lâ raybe fiyhi min Rabbil alemiyn bu ilahi kelamın indirilişi hiç şüphe yok ki Lâ raybe fiyh, hiç kuşku yok ki min Rabbil alemiyn alemlerin rabbindendir.

İşte demiştik ya başında bu harflerin geldiği 29 surenin 3 ü dolaylı gerisi dolaysız olarak vahye atıfla başlar, bu da vahye atıfla başladı. Alemlerin Rabbine, mürebbisine inanmak, vahye inanmayı zorunlu kılar. Bir zat ki O’nun alemleri terbiye ettiğini düşüneceksiniz, inanacaksınız, bileceksiniz, ama vahyi inkâr edeceksiniz, yani insanı terbiye etmeyecek..! Olur mu? İnsanı başıboş bırakacak..! Olur mu?

Evlâ leke feevlâ (Kıyamet/34) yazıklar olsun sana ey insan. Sümme evlâ leke feevlâ (Kyamet/35) sonra yine yazıklar olsun sana. Eyahsebul'İnsanu en yutreke süda. (Kıyamet/36) yoksa insan başıboş bırakılacağını mı sanıyor. İpini boynuna dolayıp da çayıra salacağımızı mı sanıyor. Yani insanı şah eser olarak yaratıp ta ondan sonra ondan vazgeçmemizi düşünebiliyor. Yani Allah olarak benim nazarım insan üzerindedir. İnsandan nazarımı ayıracağımızı mı zannediyor insan. Yani bu aslında insanın kendisine hakareti değil mi? Allah nazarını insandan çekerse insanın insanlığı kalır mı? Geriye ne kalır. Et ve kemik mi bir insanı insan yapan. Allah’ı aldığınızda anlamı kalır mı hayatın ve insanın. Onun için alemlerin rabbine inanmak vahye inanmayı zorunlu kılar. Vahiy rahimiyet ve rububiyetin eseridir çünkü. Dedim ya, göklerden inmiş bir maidedir, gök sofrasıdır.


3-) Em yekulunefterah* bel "HU"vel hakku min Rabbike litünzira kavmen ma etahüm min neziyrin min kablike leallehüm yehtedun;

Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar! Asla! O, senden önce kendilerine bir uyarıcı gelmemiş toplumu uyarman için Rabbinden (olan) Hak'tır... Umulur ki (değerlendirip) hakikate ererler. (A. Hulusi)

03 - Yoksa onu uydurdu mu diyorlar? Hayır, haktır o, rabbindendir: kendilerine senden önce gocundurucu Peygamber gelmemiş olan bir kavmi gocundurasın diye gerek ki hidayeti kabul edeler. (Elmalı)


Em yekulunefterah onlar, onu , o uydurdu mu diyorlar? Böyle mi diyorlar. Veyahut ta; soru tarzında da alabiliriz; Yoksa onlar onu o uydurdu diyorlar öyle mi? Şeklinde de alabiliriz, soru tarzında da.

bel "HU"vel hakku min Rabbik hayır o senin rabbinden bir hakikattir. litünzira kavmen ma etahüm min neziyrin min kablike leallehüm yehtedun senden önce kendilerine uyarıcı gelmeyen bir toplumu belki doğru yola gelirler diye uyarman için gönderilmiş, indirilmiştir.

Hemen burada Fatır/24. ayet aklıma geliyor; …ve in min ümmetin illâ halâ fiyha neziyr. (Fatır/24) hiçbir ümmet yoktur ki ona bir uyarıcı gönderilmemiş olsun. Tahriyf edilmiş mesajı yok hükmünde sayıyor. Çünkü burada kendilerine bir uyarıcı gönderilmemiş derken, mutlak manada hiçbir zaman gönderilmemiş anlamına gelmiyor. Çünkü uzun bir fetrete delalet eden ayette yine Kur’an da. Onun için uzun bir fetret zamanından sonra, araya zaman girmiş, zaman girince de gönderilmiş olan uyarıcı, gönderilmemiş gibi olur. Yani önceden gönderilmiş uyarıcıların uyarısı tahriyf edilmiş. Tahriyf edilmiş uyarı yok hükmünde oluyor, sayılıyor. Onunla te’lif edebiliriz. Yani burada uyarıya en çok muhtaç olan topluma gönderildiğini anlıyoruz. Neden o bölge? Neden Kureyş, neden Necip, neden hicaz dersek, sorarsak en çok uyarıya oranın ihtiyacı var. Demek ki en büyük ihtiyaç sahibine öncelik tanımış.


4-) Allâhulleziy halekas Semavati vel Arda ve ma beynehüma fiy sitteti eyyamin sümmesteva alel 'Arş* ma leküm min dûniHİ min veliyyin ve lâ şefiy'* efela tetezekkerun;

Allâh, O ki, semâlar (gökler veya nefs mertebeleri olan bilinç düzeyleri) ve arzı (yeryüzü veya beden - beyin) ve ikisi arasında olanları altı aşamada - süreçte (insan itibarıyla 6 aşama: 1.sperm/yumurta, 2.döllenme (zigot), 3.geometrik hücre çoğalması, 4.hücre farklılaşması, 5.organların oluşması, 6.farklılaşan organların işlevlenmesi - şuur ve duyuların oluşması. A.H.) yarattı, sonra Arş'a istiva etti (Esmâ özellikleriyle fiiller âleminde tedbirata başladı)... Sizin O'ndan başka ne bir Veliyy'niz ve ne de bir şefaat ediciniz vardır... Hâlâ bunu düşünüp, değerlendirmiyor musunuz? (Bu âyeti iki yönlü düşünmek gerek kanaatimce. İnsanın dış dünyası ve İnsanın varlığı olarak. A.H.) (A. Hulusi)

04 - Allah, o ki Gökleri ve Yeri altı günde yaratmış, sonra Arş üzerine istivâ buyurmuştur, sizin için ondan başka ne bir veliy vardır, ne bir şefi', artık düşünmez misiniz? (Elmalı)


Allâhulleziy halekas Semavati vel Arda ve ma beynehüma fiy sitteti eyyamin sümmesteva alel 'Arş gökleri, yeri ve bu ikisi arasındakileri 6 aşamada fiy sitteti eyyamin 6 aşamada yaratan, sonra da hükümranlık makamına kurulan Allah’tır.

Oluşumu tamamlanmamış bir gök ve yerlerde günden 24 saat olarak söz edilemez. Dolayısıyla burada eyyam geçiyor günler, yevm gün. Fakat bu günün bizim bildiğimiz manada bir 24 saat olmadığı açık. Çünkü gökler ve yerin yaratılışından bahseden bir ayet okuyoruz. Oysa bizim bildiğimiz gün zaten yer yüzünün kendi kozmik hareketiyle oluşan bir zaman parçası. Kur’an da kaldı ki yevm ve eyyam; an, hatta uzun zaman. Veya zamanın en kısa parçası, dönem, aşamalılık, kademelilik, barem baremlik şeklinde de manalar taşır. Burada da aşamalılığa bir atıf var.

Bilinçli bir düzen ve nizama işaret ediyor aslında fiy siddeti eyyam. Neden? Ol deyince olduran bir Allah. Eğer aşama aşama yarattığını ısrarla söylüyorsa, burada verilen mesaj şu; nizam ve intizamı öğrenin. Bakın istediğini istediği anda, istediği sürede, ya da süresiz yapan bir Allah bile kendi yaratışını bir nizam ve intizam içinde yapıyor. Kendisi için böyle bir aşamalılık, nizam intizam koyan Allah, sizin için koymaz mı? Onun için ey insanoğlu bu noktada da “Tahalleku bi ahlâkıllah” (Hadis) Allah’ın ahlakıyla ahlaklan, ki gerçekten de alacağımız en iyi mesaj bu olsa gerek bu ibareden. Aşamalılığın bize verdiği öğüt bu.

Esteva alel 'Arş Hükümranlık makamına kurulmak. Aslında bu, Yahudiler başta, hani onlar bu ibareyi böyle değil, literal manasıyla, lafzi manasıyla anlayıp, 7. günde dinlendi. Diyerek Allah’a tatil isnat ederler. Tatil isnadı aynı zamanda rehavet, tembellik isnadı. Allah yorulmaz ki. İşte bu manada her tür Allah’ı hayat dışına alıcı tasavvuru ret içindir. esteva alel 'Arş ifadeleri. Yani bu ifadeyi nerede gördükse Kur’an da Külle yevmin hüve fiy şe’n. (Rahman/29) O her an iş başındadır ayeti ile birlikte düşüneceğiz ve Allah’a yamanmak istenen tatil düşüncesini reddettiğini bileceğiz. Bu başta Yahudiler olmak üzere. Sapık her tür ilah inancının içindeki atalet tasavvurunu ret içindir bu ibare.

ma leküm min dûniHİ min veliyyin ve lâ şefiy' hesap günü sizi O’ndan koruyacak ne bir dost, ne de bir kayırıcı asla bulamazsınız. efela tetezekkerun peki halamı ders almayacaksınız? Yani hayatı bir sistem ve nizam üzere yaratan, onun için amaç koymamış mıdır sizce. Hayatı böyle ince ince dokuyarak, çok ince hesaplarla yaratsın da hayatın amacını koymasın, ona bir amaç yerleştirmesin. Buna aklınız yatıyor mu? Ve bu hayatı sizin için yaratsın da size bir amaç koymasın. Siz yaratılmışların şah eseri olunda amaçsız olun, buna kafanız yatıyor mu? İşte bu buradan çıkaracağımız şey.

İnşa sorumluluğu, insanın hayatının amacı. Yeryüzünde ki amacı hayatın inşası. Neye göre, yaratılış gayesini gerçekleştirmek için hayatın inşası. Halifelik budur işte. Hilafet budur işte. Yer yüzünde insanın halife seçilmesi. Yer yüzünde hayatın gayesine uygun bir inşası. Bu inşayı insan yapacak.

Peki inşa edecek insana usta derler değil mi, ama her ustalık bir çıraklıktan geçer, öğrenme sürecinden geçer. Peki insana bu öğrenme sürecini kim verecek, kimin öğrencisi? İşte vahyin öğrencisi olacak. Vahiy peygamberler aracılığı ile çırak yapar insanı, muhatabı ve hayatın ustası haline getirir. Hayatı inşa etsin diye. Vahyin eli ile ustalaşmamış insanlar hayatı imha ederler görüldüğü gibi.

Devam ediyor B sayfasına geçiniz.
130. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder