23 Ocak 2013 Çarşamba

İslamoğlu Tef. Ders. AHZAB (30-36) (132-C)

B sayfasından devam

30-) Ya nisaen Nebiyi men ye'ti minkünne Bi fahışetin mübeyyinetin yuda'af lehel azâbü dı'feyn* ve kâne zâlike alAllâhi yesiyra;

Ey Nebi'nin Kadınları... Sizden kim apaçık bir terbiyesizlik - haddini aşan fiil yaparsa, onun için azap iki misli olur! Bu, Allâh üzerine pek kolaydır. (A.Hulusi)

30 - Ey Peygamberin kadınları! sizden her kim açık bir terbiyesizlik ederse ona azâb iki kat katlanır ve Allaha o kolay bulunuyor. (Elmalı)


Ya nisaen Nebiy ey peygamber eşleri men ye'ti minkünne Bi fahışetin mübeyyinetin yuda'af lehel azâbü dı'feyn içinizden her kim açık bir hayasızlık yaparsa onun ahiretteki azabı iki kat olacaktır. ve kâne zâlike alAllâhi yesiyra zira bu Allah için çok kolaydır.

Örnekliğin avantajı değil mi Kur’an dostları. Örnekliğin avantajı olduğu gibi riski de var. Örnek olan güzelliği ürettiği için elbette iki kat sevap alacak. Bir sonraki ayette geleceği gibi. Ama kötü örnek olan çirkinliği ürettiği içinde aslında iki kat değil; Hem yaptığı çirkinlik için, hem de başkalarının çirkinliğine neden olduğu için.

Bu bir nükteyi de içeriyor. Cahiliyeden beri geleneksel örfte hür insanlar kölelerin iki katı ceza alırdı suç işleyince. Hatta hürlere cezanın indirimli ceza verilmesi düşünüldüğünde bana köle muamelesi mi yapıyorsunuz diye üzülürdü. Onun için burada aynı zamanda annelerimizin sosyal statüsünün yüksekliği gösterilmiş oluyor.


31-) Ve men yaknüt minkünne Lillâhi ve RasûliHİ ve ta'mel salihan nü'tiha ecreha merreteyni ve a'tedna leha rizkan keriyma;

Sizden kim Allâh'a ve Rasûlüne itaat eder ve imanın gereğini uygularsa, ona da ecrini iki kere veririz... Onun için cömert - zengin bir yaşam gıdası hazırlamışızdır. (A.Hulusi)

31 - Yine sizden her kim Allaha ve Resulüne divan durup salih bir amel işlerse ona da ecrini iki kere veririz, hem onun için kerîm bir rızık hazırlamışızdır. (Elmalı)


Ve men yaknüt minkünne Lillâhi ve RasûliHİ ve ta'mel salihan ama içinizden her kim de Allah’a ve Resulüne gönülden boyun eğer  ve salih amel işlerse nü'tiha ecreha merreteyn biraz öncekinin tam tersi onun ödülünü de iki misli veririz. ve a'tedna leha rizkan keriyma aynı zamanda ona akıl almaz güzellikte bir rızıkta hazırlarız. Evet, Akıl almaz güzellikte bir rızık diye çevirmem boşuna değil; keriym, keriyman sözcüğünün nekira, belirsiz formundan dolayı. Belirsizlik formu metnin anlamına yan anlam olarak aklın almayacağı, hesaba gelmeyecek, düşünülemeyecek manasını yansıtır. Ki zaten Kur’an da da bu var. Aklın almayacağı nimetlerin mü’minlere verileceği ifade buyruluyor. Mü’minleri öyle sürprizlerin bekleyeceği ki, bunu aklın dahi almayacağı ifade buyruluyor.


32-) Ya nisaen Nebiyi lestünne keehadin minennisai inittekaytünne fela tahda'ne Bil kavli feyatmealleziy fiy kalbihi meradun ve kulne kavlen ma'rufa;

Ey Nebi'nin Hanımları... Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz! Eğer korunmak istiyorsanız (muhatabınız olan erkeğe) edâlı - işveli konuşmayın! Bu yüzden, düşüncesiz - hastalıklı olan kimse sizden umutlanır! Uygun ve yanlış anlaşılmayacak tarzda konuşun! (A.Hulusi)

32 - Ey Peygamberin kadınları siz kadınlardan her hangi biri gibi değilsiniz, eğer korunur takvalı olursanız, onun için söylerken kırıtmayın da kalbinde bir maraz bulunan tamaa düşmesin, güs güzel, dos doğru söz söyleyin. (Elmalı)


Ya nisaen Nebiy Ey peygamber eşleri lestünne keehadin minennisai inittekaytünne siz herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Tabii ki eğer Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olursanız. fela tahda'ne Bil kavl şu halde işveli bir edayla konuşmayın. feyatmealleziy fiy kalbihi meradun sonra kalplerinde hastalık bulunanlar yersiz bir arzuya kapılabilirler. Eğer işveli bir edayla konuşursanız ve kulne kavlen ma'rufa ama güzel ve düzgün konuşun.

Karşıt cinsle iletişim kurarken kendi doğal konuşma tarzınızı değiştirmeyin çağrısı bu aslında. Mü’minlerin annelerinin örnekliğine de bir atıf.


33-) Ve karne fiy buyutikünne ve lâ teberrecne teberrucel cahiliyyetil'ula ve ekımnes Salâte ve atiynez Zekâte ve etı'nAllâhe ve RasûleHU, innema yürıydullahu liyüzhibe ankümürricse EhlelBeyti ve yütahhireküm tathiyra;

Evlerinizde oturun... Önceki cahiliye anlayışındaki gibi (işveli cazibeli tahrik edici şekilde) kendinizi teşhir ederek yürümeyin... Salâtı ikame edin, zekâtı verin, Allâh'a ve Rasûlüne itaat edin! (Ey Rasûlün) hane halkı, Allâh sizden yalnızca ricsi (kiri, maddi şeylere bağlılığınızı, bedensel şeyler ile kayıtlanmanızı) gidermek ve sizi tertemiz yapmayı diler! (A.Hulusi)

33 - Hem vakalarınızla evleriniz de durun da evvelki cahiliyet çıkışı gibi süslenip çıkmayın, namaz kılın, zekât verin, Allah ve Resulüne itaat edin, Allah sâde şunu istiyor: sizden kiri uzaklaştırsın da ey ehli beyt sizi tertemiz, pam pâk etsin!. (Elmalı)


Ve karne fiy buyutikünne evlerinizde dahi vakarlı olun.

Aslında; Ve kırne fiy buyutikünne diye okursak bunun manası evlerinizde vakarlı olun. Fakat ve karne fiy buyutükünne diye okursak, yani kırne yerine karne okursak bu durumda evlerinizde oturun. Ya da kökeninin nereden geldiğine, bu ihtilafa bakarak evlerinizde dahi göz aydınlığı olun. Kurratü ayn aynı kökten gelir. Evlerinizde dahi göz aydınlığı olun. Manasına gelir.

Arabistan ikliminin kadının ev içi giyimine yansıyan rahatlığıyla birlikte bu ayet düşünülmeli. Bir de Resulallah’ın hanelerinde ki yoğun ziyaretçi akını hesap edilmeli ve buna İmam Malik’in Muvatta’ında naklettiği ilerleyen yıllarda, hicretten sonra cemaat o kadar büyüdü ki Cuma günleri artık mescit almaz olmuştu. Ve bunu telafi için Resulallah’ın haneleri açılıyor Cuma namazında ve cemaat oraya kadar taşıyordu. Rivayetini de birlikte düşündüğümüzde bütün bunlarla beraber neden evlerinizde dahi vakarlı olun, ağır başlı olun, yani ev içi mahrem kıyafetle değil, tamamen her an o evin de kamuya açılacakmış gibi kullanılabileceğini unutmayın. Çünkü bütün bu veriler dikkate alındığında bu sonuç çıkıyor.

ve lâ teberrecne teberrucel cahiliyyetil'ula eski cahiliye dönemi, ben haddini bilmezlik dönemi diye çeviriyorum bunu çünkü cehalet bizim bildiğimiz manada bilmezlik olayı değil, bilgi kıtlığı değil, haddini bilmezlik. Ebu Cehil’in cehaleti buydu. Yoksa çok kültürlüydü. Yani bugün ki seviye dikkate alındığında entelektüel bile sayılabilirdi. Ama Ebu Cehil’in cehaleti haddini bilmezlikti, kendini bilmezlikti. Onun için eski kendini bilmezlik döneminde olduğu gibi, dişiliğinizi ön plana çıkarmayın.

Cahiliyeyi açıkladık Teberrücü açıklayalım. Teberrüc; aslında kadınların ziynet eşyalarını göstermek için ayaklarını yere vurmaları anlamından türetilmiştir. Karşıt cinsle iletişim de kadının dişiliğini, kişiliğinin önüne geçirmesi hali ve sergilemesi hali. Kısaca böyle tanımlayabiliriz. Dahası cinselliğin kamuya açılması olarak tanımlayabiliriz.

Cinsellik, özellikle kadın için burada geçiyor, çünkü kadın estetik bir varlıktır. Yani güzel bir varlıktır, cinsi latiyftir. Ama cinsellik deyince zaten kadın ve erkek cinselliği hepsi bunun içine girer. Cinsellik özel alandır. Kamulaştırılamaz, kamuya açılamaz. Buradan anlayacağımız makro öğüt budur.

ve ekımnes Salâh namazınızı hakkını vererek kılın, ekımne. ve atiynez Zekâ zekâtınızı verin. Dikkat buyurun, kadına zekatınızı verin diyor. Yani kadının mülkiyet hakkını teslim ediyor daha o günden. Unutmayınız Avrupa da bir çok ülkede kadının mülkiyet hakkı 19. yy. a kadar verilmiyordu.

ve etı'nAllâhe ve RasûleH Allah’a ve Resulüne uyun. innema yürıydullahu liyüzhibe ankümürricse EhlelBeyti ve yütahhireküm tathiyra emin olun ki Allah sizden maddi manevi her tür kiri gidermek için sizi ter temiz yapmak istiyor ey peygamberin ev halkı. Hepsi bu. İnnema, hepsi bu. Yani sizden kiri giderip sizi tertemiz yapmak istiyor.

Künne zamiri küm zamirine dönüşmüş son satırda, son cümlede. Künne dişil, müennes zamir. 2. çoğul şahıs. Küm ise eril ve tabii içinde dişiliği de ifade eden zamir. Neden dersek bu Resulallah’ın ehlibeytinin kapsamına sadece hanımlarının değil, belki o eve ait olan diğer torunları, damadı, kızı, onların da girdiği bir tanıma elverişli olsun için diye düşünebiliriz. Ama hepsinden öte ihtimalsiz olarak düşüneceğimiz şey;

Ey peygamberin eşleri sizi aldığınız tavır ve davranışların sonuçlarından doğrudan etkilenen biri var o da peygamber. Onun için sizi temizlemek istiyor, çünkü sizin arınmışlığınız doğrudan peygamberle ilgili. Peygamberin yanındasınız. Dolayısıyla size bakan sizi ve peygamberin evini görüyor. Modelsiniz.


34-) Vezkürne ma yütla fiy buyutikünne min âyâtillâhi vel hıkmeti, innAllâhe kâne Latıyfen Habiyra;

Evlerinizde Allâh'ın âyetlerinden ve hikmetten bildirilenleri zikredin (anın)... Muhakkak ki Allâh Latiyf'tir, Habiyr'dir. (A.Hulusi)

34 - Oturun da evlerinizde okunan âyâtullahı ve hikmeti anın, şüphe yok ki Allah, lâtif, habîr bulunuyor. (Elmalı)


Vezkürne ma yütla fiy buyutikünne min âyâtillâhi vel hıkme bir de evlerinizde okunan Allah’ın ayetlerini, ama özellikle onlarda ki hikmeti düşünün. innAllâhe kâne Latıyfen Habiyra şüphesiz Allah hikmetiyle her şeyin özüne nüfuz eden, ve her şeyden haberdar olandır.


35-) İnnel müslimiyne vel müslimati vel mu'miniyne vel mu'minati vel kanitiyne vel kanitati ves sadikıyne ves sadikati ves sabiriyne ves sabirati vel haşi'ıyne vel haşi'ati vel mütesaddikıyne vel mütesaddikati ves sâimiyne ves sâimati vel hafizıyne fürucehüm vel hafizati vez zakirinAllâhe kesiyren vez zakirati e'addAllâhu lehüm mağfireten ve ecren 'azıyma;

Muhakkak ki İslâm'ı kabul etmiş erkekler ve İslâm'ı kabul etmiş kadınlar, iman eden erkekler ve iman eden kadınlar, itaat eden erkekler ve itaat eden kadınlar, sadık (sözünü yerine getiren) erkekler ve sadık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, huşû eden (hakikati fark etmenin getirisi olan hassasiyet hâli) erkekler ve huşû eden kadınlar, tasaddukta bulunan (sadaka - zekât veren) erkekler ve tasaddukta bulunan kadınlar, orucu yaşayan erkekler ve orucu yaşayan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar, Allâh'ı çok zikreden (hatırlayan) erkekler ve zikreden kadınlar var ya, işte Allâh onlar için bir mağfiret ve Aziym bir ecir hazırlamıştır. (A.Hulusi)

35 - Bütün Müslimler ve Müslimeler, mü'minler ve mü'mineler, kanitler ve kaniteler, sadıklar ve sadıkalar, haşı'ler ve haşialar, mütesaddıklar ve mütesaddikalar, saimler ve saimeler, ırzlarını koruyan erkekler ve kadınlar Allah ı çok anan zâkirler ve zakireler hep bunlara Allah bir mağrifet ve bir büyük ecir hazırlamıştır. (Elmalı)


İnnel müslimiyne vel müslimat şüphesiz Allah tam teslim olmuş erkekler ve kadınlar vel mu'miniyne vel mu'minat Allah’a güvenip yürekten inanmış erkekler ve kadınlar. vel kanitiyne vel kanitat Allah’a adanmış erkekler ve kadınlar ves sadikıyne ves sadikat ahdine sadık bütün erkekler ve bütün kadınlar ves sabiriyne ves sabirat sıkıntılara karşı göğüs geren bütün erkekler ve bütün kadınlar. vel haşi'ıyne vel haşi'at Allah’a karşı derin bir saygıyla tir tir titreyen bütün erkekler ve bütün kadınlar vel mütesaddikıyne vel mütesaddikat Allah’a sadakatlerini, servetlerini yoksullarla paylaşarak ispat eden bütün erkekler ve bütün kadınlar.

Sadaka budur. Tasadduk budur. Allah’a olan sadakati, Allah’ın sizi imtihan için verdiği serveti yoksullarla paylaşarak ispatlama.

ves sâimiyne ves sâimat benliklerini denetim altına alıp oruç tutan bütün erkekler ve bütün kadınlar. Sâvm imsak manasına gelir, tutmak, iç güdüyü tutmak, benliği tutmak, egoyu tutmak, yani duygularını tutmak, kendini tutmak. Sıkı sıkıya. Kendine sahip olmak, kendini denetlemek. Onun için sâvm en geniş manada öz denetimdir ve oruçta zaten bu öz denetimin bir parçasıdır.

vel hafizıyne fürucehüm vel hafizat iffetlerini koruyan bütün erkekler ve bütün kadınlar. vez zakirinAllâhe kesiyren vez zakirat Allah’ı sürekli hatırda tutan bütün erkekler ve bütün kadınlar.

Evet, bunlara ne var? e'addAllâhu lehüm mağfireten ve ecren 'azıyma işte bütün bunlara Allah sınırsız bir bağış ve muhteşem bir ödül ecren ‘azıym hazırlamıştır.

Küçük bir nükte gibi gözüküyor ama küçükte değil. Vav bağlacı, birbirine bağlanan ilki şey arasındaki zati farklılığa delalet eder, der Tahir Bin Aşur. Güzel bir nükte. Bu niteliğe sahip her kadın ve her erkek için bu vaad ayrı ayrı geçerlidir. Bu da bu yan anlamı katıyor ayete.


36-) Ve ma kâne li mu'minin ve lâ mu'minetin izâ kadAllâhu ve RasûluHU emren en yekûne lehümül hıyeretü min emrihim* ve men ya'sıllahe ve RasûleHU fekad dalle dalalen mubiyna;

Allâh ve Rasûlü bir iş hakkında hükmettiklerinde, iman etmiş bir erkek ve iman etmiş bir kadının, o işlerinde, kendileri için tercih- seçim hakkı yoktur! Kim Allâh'a ve Rasûlüne isyan ederse (uygulamazsa), gerçekten apaçık yanlış olan bir inanca sapmıştır! (A.Hulusi)

36 - Bununla beraber gerek bir mü'min için ve gerek bir mümine, Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman o işlerinden ihtiyar kendilerinin olmak olamaz, ve her kim Allah ve Resulüne âsi olursa açık bir sapıklık etmiş olur. (Elmalı)


Ve ma kâne li mu'minin ve lâ mu'minetin izâ kadAllâhu ve RasûluHU emran imdi Allah ve Resulü bir işte hüküm verdiği zaman inanan bir erkek ve kadının en yekûne lehümül hıyeretü min emrihim kendi işlerinde kişisel tercihlerine göre hareket etmeleri düşünülemez.

Ve ma Kâne kalıbı olmaz, yakışık almaz yerine göre şık kaçmaz, düşünülemez, asla mümkün değildir gibi farklı vurgular içerir. Kastedilen peygamberlik alanına giren hükümler olduğu belli. Resulallah’ın kendi özel içtihatları da oluyordu ara ara. Mesela bunların en ünlüsü Hurma aşılaması konusunda ki görüşü. Bu gibi özel şahsi, indi görüşleri elbette bu ayetin kapsamında değerlendirilmez.

Bir gün Hurma bahçesinin yanından geçerken hurmaların aşılanmak için dallarının kesildiğini gördüler.

- Eğer bıraksaydınız daha güzel olurdu.

Onlarda bıraktılar tabii. Fakat hiçbir şey olmadı ve dediler ki;

- Bıraktık ama hiçbir şey olmadı, iyi olmadı, yani ıslah olmadı.

Evet, o zaman Resulallah şöyle buyurdu;

- Siz dünyanızın işlerini benden daha iyi bilirsiniz.

Bu bir örnek. Mesela Hubab Bin Münzir’in Bedir savaşında ordugâhın nereye kurulması gerektiği konusunda ki görüşü de öyleydi. Resulallah ilk kuyunun hemen yanına kuralım derken, o tüm kuyuları kapatıp en son kuyuya kurmayı teklif etmişti.

Yine Berire, kocasına dönmeyen bir kadındı, Resuallah kocana dön buyurduğunda;

- Ya Resulallah bu bir vahiy mi, yoksa sen kocama şefaat mi ediyorsun, yani kocamdan yana bana bir talepte mi bulunuyorsun. Deyince;

- Vahy değil. Buyurmuştu. O da;

- Hayır dönmek istemiyorum ya Resulallah. Deyince Resulallah sadece tebessüm etmekle yetinmişti. İşte bunun gibi örnekler ve daha başka örnekler bu ayetin kapsamı dışında olduğu tabii ki açıktır.

ve men ya'sıllahe ve RasûleHU fekad dalle dalalen mubiyna zira kim Allah ve Resulüne isyan ederse işte o apaçık bir sapıklığa gömülmüştür.


Devam ediyor D sayfasına geçiniz.
132. videoyu toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder