6 Ocak 2012 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. Yusuf (083-087)(77-E)

D sayfasından devam.


83-) Kale bel sevvelet leküm enfüsüküm emra* fesabrun cemiyl* asellahu en ye'tiyeniy Bihim cemiy'a* inneHU "HU"vel Aliymul Hakiym;

(Babaları) dedi ki: "Hayır (öyle olduğunu sanmıyorum)! Nefsleriniz sizi (kötü) bir işe yönlendirmiş. Bana güzellikle sabretmek düşer bundan sonra... Umulur ki, Allâh onların hepsini bana getirir... Muhakkak ki O, Aliym'dir, Hakiym'dir." (A.Hulusi)

83 - Yok, dedi: size nefsiniz bir emir tesvil etmiş, artık bir sabrı cemîl, yakındır ki Allah bana hepsini bir getire, hakikat bu: alîm o, hakîm o. (Elmalı)


Kale Hz. Yakub dedi ki; bel sevvelet leküm enfüsüküm emra Hayır dedi, Hayır. Tasavvurlarınız size tumturaklı bir oyun oynamış, başınıza bir iş sarmış. bel sevvelet leküm enfüsüküm. bel sevvelet sözcüğü Ragıp El-İsfehani çok güzel açıklamış bunu diyor ki; Bir şeyin gerçeğinin tam zıddına görünmesi. Kötü olan bir şeyi süsleyip püsleyerek iyi bir biçimde takdim etmek ve algılamak. İşte insan tasavvurunun sahibine oynadığı bir oyun. Kötüyü iyi, ya da iyiyi kötü olarak görmesi. Onun için tumturaklı bir oyun diye çevirdim. Tasavvur diye çevirdim nefsi de, Enfüsüküm. Nefisleriniz yani tasavvurlarınız size tumturaklı bir oyun oynamış.

Çoğu zaman öyledir. Sui zan ile bakarsa insan, tasavvuru, eşyayı kötü algılar. Doğruyu yanlış algılar. Baktığında değil bakışında arar kötülüğü ve bir türlü de doğru göremez, doğruyu göremez. İşte Hz. Aişe’nin ifk hadisesi, iftira hadisesinde ki bakışta olduğu gibi.

Ne diyordu Ebu Eyyub el Ensari; hanımı iftiraya inanmış gibi taşıyınca;

- Ey ümmü Eyyub demişti, sen Aişe’nin yerinde olsan yapar mıydın.

-  Vallahi yapmazdım.

- O zaman şunu bil ki Aişe senden bin kat daha iyidir. Doğrumu?

- Doğru.

- Ey Ümmü Eyyub Ben Safvân’nın yerinde olsam yaparmıydım? (Hz. Aişe ile iftira atılan kişi.)

- Vallah yapmazdın. Düşünemem bile ben.

- Ey ümmü Eyyub, Safvân benden bin kat daha iyidir, bin kat daha eftaldir. O Bedir’e katılmış, o Resulallah’ın sevgili bir sahabesidir değil mi?

- Evet.

- O halde senin ve benim yapmayacağımı onlara nasıl yakıştırıyoruz. Demişti.

Bu bir bakış açısı. İşte böyle bir temeli olursa, baktığı yer Allah’ın gör dediği yerden bakarsa böyle görür. Şeytanın gör dediği yerden bakan ise farklı görecektir.

fesabrun cemiyl Bundan sonra bana düşen güzel bir sabırdır dedi Yakub. fesabrun cemiyl yani artık olan olmuş biten bitmiş. Ne gerekir. Tedbiri başından beri düşünmüştü zaten. Elinden geleni yaptı. Allah’ı hesaba katarak yaptı ve en sonunda da başa gelene de dayanmak gerektiğini söylüyor. İşte en doğru yaklaşımı veriyordu.

asellahu en ye'tiyeniy Bihim cemiy'a ama yine de ne diyor bakınız; Kim bilir belki de Allah hepsini birden bana kavuşturur. Umudunu kesmiyor. Anlaşılan o ki Hz. Yusuf’un öldüğüne hiç inanmamış. Yani yüreği ses veriyor, yüreğinin sesini dinliyor.

inneHU "HU"vel Aliymul Hakiym; Çünkü O, evet O’dur her şeyi bilen, hikmetle edip eyleyen. Yine Allah’a bağlıyor umudunu, yani umudu imandan geliyor. İmanın bir çocuğu.


84-) Ve tevella anhüm ve kale ya esefa alâ Yusufe vebyaddat aynahu minel huzni fehuve kezıym;

Onlardan yüz çevirdi ve hüzünden iki gözü beyazlaşmış olduğu hâlde: "Yazık ettiniz Yusuf'a!" dedi... Artık O, kederini hazmetmeye çalışan biriydi. (A.Hulusi)

84 - Ve onlardan yüzünü çevirdi de, «ya esefâ alâ Yusuf» dedi ve hüzünden gözlerine ak düştü artık yutkunuyor yutkunuyordu. (Elmalı)


Ve tevella anhüm ve içine kapandı. Ben böyle çeviriyorum ama sözcük olarak, lafzen manası, onlardan yüz çevirdi. Yani halk perdesi kalkarken Hakk la yüz yüze geldi. Halkı aradan çekti, Hakka yöneldi. Bunu böyle anlamak lazım. ve kale ya esefa alâ Yusuf ve dedi ki yüreği yaralı Yakub; Ey gâm, ey Yusuf’a dair tasam, neredesiniz. Ey yer yüzünün tüm dertleri gelirseniz Yusuf için gelin diye davetiye çıkardı.

Hz. Peygamber bir rivayette Hz. Yakub’un bu hasretini, 70 annenin evladına olan hasretiyle eşit olarak görüyordu. Eş değerde diyordu.

vebyaddat aynahu minel huzni fehuve kezıym; ve kederden gözlerine ak indi ve o tüm derdini içine gömdü, yuttu.

Gözlerine ak indi diyor. Tamamen kör olmasa da perde inip görme duyusunun zaafa uğradığı anlaşılıyor buradan. İbn. Abbas’tan nakledilen bir rivayette bu, göz yaşıyla açıklanıyor. Yani ağlamaya başladı. Ama bence açık. Yani bunu böyle te’vil etmeye, uzak te’villere çekmeye gerek yok. Kaldı ki 93. ve 96. ayetlerde bunu pekiştiriyor görme duyusunun zayıfladığını zaten. Çünkü Hz. Yusuf ona gömleğini gönderiyor.

Bu tür rivayetler neden çıktı derseniz, kimi kelam ekollerinin bedeni kusursuzluğu peygamberlik şartı olarak zikretmelerinin bir devamı olarak, o düşünceyi desteklemek için getiriliyor bu tür düşünceler.

Gözünü verdi Yakub, ama bir burun kazandı. Bir burun Mısır’dan, yani Mısır’dan Filistin’e gelen kokuyu aldı burun. Yüzlerce Km. öteden sevdiğinin kokusunu alan bir burun. Aşka, muhabbete, hasrete iki göz verdi, gözün görmediğini gören bir burun aldı. Bu takas, bu alışverişte kim kârlı, kim zararlı çıktı söyler misiniz. Bence Yakub zararlı çıkmadı. Muhabbete verilenin karşılığı fazlasıyla alınır demekti bu.

Haa..! Şöyle bir soru akla gelebilir ki Kuşeyri ünlü tefsirinde sormuş; Neden Bekkâ diye bilinen Davud peygamber çok ağlar diye bilinirdi. Sürekli ağlardı Allah için. Gözlerini kaybetmedi de, Hz. Yakub peygamber gözlerini kaybetti. Burada da küçük bir fark, bir nüans var der arifler tefsirlerinde. Tabii bu bir nüktedir. Bu bir insan için ağladı, onun için kaybetti. O ise Allah için ağladı, çok çok fazla ağlamasına rağmen kaybetmedi. Diye bir nükte dile getirirler.


85-) Kalu tAllâhi tefteü tezküru Yusufe hatta tekûne haradan ev tekûne minel halikiyn;
Dediler ki: "TAllâhi, sen hâlâ Yusuf'u anmaya devam ediyorsun... Nihayet ya hastalanıp eriyeceksin veya ölüp gideceksin bu dert yüzünden." (A.Hulusi)

85 - Tallahi dediler, halâ Yusuf’u anıp duruyorsun, nihayet gamdan eriyeceksin veya helâk olanlara karışacaksın. (Elmalı)


Kalu tAllâhi tefteü tezküru Yusuf hayret vallahi dediler, hala Yusuf’tan söz edip duruyorsun, hatta tekûne haradan sonunda bu hasret seni yiyip bitirecek. ev tekûne minel halikiyn; ya da kendini telef edip gideceksin. Diye çıkıştılar yakınları.

Ben gözünün görme duyusunu kaybetmesini ya da zayıflamasını şöyle bir nükte ile de karşılamayı doğru buluyorum. İnsan eğer gözle sevdiklerini göremeyecekse göz neye lazım ki dercesine. Eğer sevdiğini görmeyecekse göz de gitsin dercesine bir nükte geliyor aklıma.


86-) Kale innema eşkû bessiy ve huzniy ilAllâhi ve a'lemu minAllâhi ma lâ ta'lemun;
(Yakup) dedi ki: "Kederimi ve hüznümü ancak Allâh'a havale ediyorum... Allâh hakkında sizin bilmediklerinizi biliyorum." (A.Hulusi)

86 - Ben, dedi, dolgunluğumu, hüznümü ancak Allaha şikayet ederim ve Allah dan sizin bilemeyeceğiniz şeyler bilirim. (Elmalı)


Kale innema eşkû bessiy ve huzniy ilAllâhi ve a'lemu minAllâhi ma lâ ta'lemun; Ben derdimi ve hüznümü sadece Allah’a arz ediyorum dedi Hz. Yakub ve ekledi; Üstelik Allah sayesinde sizin bilmediklerinizi biliyorum.

Hani Hz. Aişe de Resulallah’a böyle cevap vermişti ya. İftira ile gece gündüz ağlarken anne ve babasının yanına gelip, anne ve babası dahi yüzüne bakmazken, onlar da köşede göz yaşı dökerken Resulallah gelmiş;

- Ya Aişe, eğer bir günah işledinse Tevbe et Allah affeder. Yok değilse elbette Allah seni temize çıkaracaktır.

Yani burada herhangi bir şey, bir söylentiden yana davranmamış, fakat bir peygamber gibi davranmıştı. Bunun üzerine Hz. Aişe de;

- Yakub’un adı aklıma gelmedi diyor. o andaki hüzünden, Yusuf’un babasının dediği gibi derim, dedim. Diyor. Anca aklıma öyle geldi ve bu ayeti okuyor. Ben derdimi Allah’a açarım, ben hüznümü Allah’a açarım, ben şikayetimi O’na gönderirim.


87-) Ya beniyyezhebu fe tehassesu min Yusufe ve ehıyhi ve lâ tey'esu min ravhıllah* innehu lâ yey'esu min ravhıllahi illel kavmül kafirun;

"Ey oğullarım... Gidin, Yusuf'tan ve kardeşinden araştırın! Allâh'ın cana can veren rahmetinden umutsuzluğa düşmeyin... Çünkü hakikat bilgisini inkâr edenler topluluğundan başkası, Allâh'ın cana can katan rahmetinden ümit kesmez." (A.Hulusi)

87 - Ey oğullarım haydi gidiniz de Yusuf’la kardeşinden bir tahassüste bulununuz ve Allahın revhınden ye'se düşmeyiniz, çünkü Allâhın revhınden ye'se düşen Ancak kâfirler güruhudur. (Elmalı)


Ya beniyyezhebu fe tehassesu min Yusufe ve ehıyh Hz. Yakub çocuklarına döndü, yine akılla duygu arasındaki dengeye bakınız. Ey yavrularım, haydi gidin, Yusuf ile kardeşi hakkında haber elde etmeye çalışın diye, yine de bu hale rağmen, içi yanmasına rağmen umudu tükenmedi ve onlara bu emri verdi. Tevekkül ve ardından yine tedbir. İşte denge.

ve lâ tey'esu min ravhıllah Allah’ın rahmetinden de ümit kesmeyin dedi onlara. Umut imanın çocuğudur. Kendisi ümit kesmedi. Yıllar geçti ama kesmedi.

innehu lâ yey'esu min ravhıllahi illel kavmül kafirun; Şu bir gerçek ki Allah’ın kuşatıcı ve kurtarıcı rahmetinden yalnızca kafirler ümit keser dedi. Sevdalı ve hasretli Yakub peygamber. Yani iman bitmeden umut bitmez demektir bunun adı. Yalnızca kafirler umut keser demenin öbür biçimde söyleyişi; İmanı olanın umudu tükenmez demektir. Onun için sevdanız varsa umudunuz var demektir. İmanınız varsa umudunuz var demektir. Yusuf’u olanlar mutlaka bir biçimde Yusuf’una kavuşurlar. Yusuf’unuz Allah’ın sevdiği, Allah’ın razı olduğu bir sevda olsun.


Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.


77. videonun sonu.
77. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2011/12/30/islamoglu-tef-ders-yusuf-058-08777/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder