5 Ocak 2012 Perşembe

İslamoğlu Tef. Ders. Yusuf (076-082)(77-D)

C sayfasından devam.


76-) Febedee Bi ev'ıyetihim kable viai ehıyhi sümmestahreceha min viai ehıyh* kezâlike kidna liYusuf* ma kâne liye'huze ehahu fiy diynilmeliki illâ en yeşaAllâhu, nerfeu derecâtin men neşa'* ve fevka külli ziy ılmin Aliym;

 
Bunun üzerine (Yusuf) aramaya, kardeşinin heybesinden önce onların heybelerinden başladı... Sonra onu (su maşrapasını) kardeşinin heybesinden bulup çıkarttı... (Olayı) Yusuf'un lehine işte böyle geliştirdik. Yoksa O (Yusuf), Allâh'ın dilemesi hariç, Melik'in dinine (Melik'in yönetim kurallarına göre) kardeşini alacak durumda değildi... Dilediğimizin bilgisini arttırırız. Her ilim sahibinin üstünde Her şeyi Bilen vardır. (A.Hulusi)

76 - Bunun üzerine kardeşinin kabından evvel onların kaplarından başladı, sonra onu kardeşinin kabından çıkardı, işte. Yusuf için böyle bir tedbir yaptık, Melikin dininde (ceza kanununda) kardeşini almasına çare yoktu, lâkin Allahın dilemesi başka, biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz ve her ilim sahibinin fevkinde bir alîm vardır. (Elmalı)


Febedee Bi ev'ıyetihim kable viai ehıyh O öz kardeşinin yükünden önce diğerlerinin yüklerini aratarak işe başladı.

Tabii yukarıdaki ile aşağıdaki ayet arasında şöyle bir zihni olarak doldurmamız lazım orayı; Kardeşleri yakalanıyorlar. Onları alıyor yakalayan görevliler, Hz. Yusuf’un huzuruna getiriyorlar ve Hz. Yusuf aranmalarını söylüyor. Henüz daha bulunmamış bir şey. Fakat aranmalarını emrediyor ve ilk anda diğerlerinin yükünden başlanıyor aramaya.

sümmestahreceha min viai ehıyh sonunda onu öz kardeşinin yükünden çıkarttı. Yani arattırdı ve öz kardeşinin yükü içerisinde bulundu. kezâlike kidna liYusuf İşte bu çok önemli; Bu yaklaşımımızın anahtarı aynı zamanda; İşte biz Yusuf’un arzusunu gerçekleştirmek için böyle bir planı yürürlüğe koyduk. Kidna, biz koyduk bu planı. Yani senaryo diye de çevrilebilir ama hafif kaçmasın diye, Kur’an a yakışmaz diye ben farklı bir şeyle çevirmedim. Yani işte bu ilahi senaryoyu biz yazdık buyuruyor rabbimiz burada. Yani onun için ben Yusuf peygamberin kendisinin bu senaryoyu düşünmüş olmasından daha çok, bir takım ilahi müdahaleler ve tevafuklar sonucunda işin bu noktaya gelmiş olmasının daha makul olduğunu düşünüyorum.

ma kâne liye'huze ehahu fiy diynilmeliki illâ en yeşaAllâh eğer Allah böyle dilememiş olsaydı. Kralın hukuk sistemine göre kardeşini alıkoyması doğru olmazdı. ma kâne ile başlayan, ismin önünde ma kâne ibaresi ile başlayan Kur’an da ki hemen tüm kalıp cümleler gibi bu da koyamazdı, alıkoyamazdı değil, alıkoyması şık kaçmazdı, doğru olmazdı, yakışık almazdı diye çevrilmesi daha doğrudur. Çünkü Krallıklarda olamayacak bir şey yoktur. Rejimin tabiatı icabı istese, istediği gibi alıkoyar. Fakat demek ki öylesine yapmak şık kaçmazdı, doğru olmazdı. Neden doğru olmazdı diye bir soru sorulacak olursa belki ilk akla gelen Hz. Yusuf’un sure ve kıssa boyunca hassasiyet gösterdiği Allah’ın rububiyeti, Allah’ın ilahi bir yasası dururken Kralın seküler yasasını uygulayamazdı anlamına alabiliriz.

nerfeu derecâtin men neşa'* ve fevka külli ziy ılmin Aliym; Biz dilediğimiz kimseyi ilim olarak kat kat yüceltiriz. Fakat her bilenin üstünde her şeyi bilen biri, yani Allah vardır.


77-) Kalu in yesrık fekad sereka ehun lehu min kabl* feeserreha Yusufu fiy nefsihi ve lem yübdiha lehüm kale entüm şerrün mekâna* vAllâhu a'lemü Bima tasıfun;
(Kardeşler) dediler ki: "Eğer o çaldı ise, daha önce onun kardeşi de çalmıştı!"... Yusuf bu (iftirayı) içine attı ve onlara bunu hiç belli etmedi: "Şimdi siz çok kötü bir konumdasınız... Kimi neyle tanımladığınızın içyüzünü Allâh daha iyi bilir" dedi. (A.Hulusi)

77 - Eğer dediler: o çalmış bulunuyorsa bundan evvel bir kardeşi de çalmıştı, o vakit Yusuf bunu içine attı ve onlara belli etmedi, siz dedi: fena bir mevki’desiniz ve Allah, pekâlâ biliyor: Ne isnat ediyorsunuz?


Kalu in yesrık fekad sereka ehun lehu min kabl ne dediler bu kez onun yükünün, Bünyamin’in yükünün içinden Hz. Yusuf’un tası çıkınca; Üvey kardeşler dediler ki; O çalmışsa olabilir, mümkündür. Doğrusu bir zamanlar onun kardeşi de çalmıştı. Çamur attılar oracıkta. Başka kurtaracak bir şey yoktu, yani tasavvurları farklı çalıştı. Yamuk bakıyorlardı. Onun içinde bakışlarında değil, baktıklarında aradılar. Onun içinde içlerinin negatif tarafıyla konuştular, pozitif tarafıyla değil. Yani tıpkı Hz. Aişe’ye yapılan iftira gibi. Aynı şey aslında. Orada da Nur suresinde de rabbimiz buyurmuyor mu;

 Levla iz semı'tümuhü zannel mu'minune vel mu'minatu Bi enfüsihim hayren, ve kalu hazâ ifkün mubiyn; (Nur/12)

Daha onu duyar duymaz, başka hiçbir şeye gerek duymadan kendiliklerinden, birinin uyarmasına da gerek kalmadan bu apaçık bir iftiradır demeleri gerekmiyor muydu. Şimdi şöyle sorulabilir; Gözüme mi inanayım yoksa işte öyle mi düşünelim. Demek ki her zaman gördüğünüz doğru çıkmayabiliyor. Demek ki görünenin arkasında saklanabiliyor hakikat. Demek ki insan mutlaka gördüklerinin arka planını da bilmesi gerekiyor hüküm vermesi için. Yoksa hüküm vermemesi gerekiyor. Bu kadar insan iffeti, onuru ve şerefi üzerinde işte bu ayetler bu kadar hassas duruyor ve böyle bir yanlışı insanoğlunun her zaman yapabileceğini aslında ima ediyor ve insanın onurunu savunuyor ve koruyor. Bazen göz yanıltabilir diyor. Gördüğünüzün arkası farklı olabilir diyor işte bu.

Belli ki burada ayrımcılıkta yapıyorlar. Öz kardeş, üvey kardeş ayrımcılığı. Aslında bir aile dramı var ortada ve insanlık durdukça duracak olan üvey ve öz ayrımına bir de açılım getiriyor Kur’an. Bu konuda annesi ölmüş çocuklara sahip olan babalara Yakup örneği veriliyor. Çok önemli bir insani durum bu. Bir insani öğüt aynı zamanda.

feeserreha Yusufu fiy nefsihi ve lem yübdiha lehüm kale entüm şerrün mekânan Bunun üzerine Yusuf onlara belli etmeksizin kendi kendisine dedi ki; siz ne berbat bir konumdasınız. İçine düştüğünüz çukuru bir bilseniz..! Yani yüreğinizin koordinatları yanlış işliyor, yanlış yerden bakıyorsunuz. Tasavvurunuz ters dönmüş. Yamuk bakıyorsunuz, doğru görmüyorsunuz demeye getiriyordu.

vAllâhu a'lemü Bima tasıfun; Zira Allah söylediğiniz şeyin gerçeğini çok iyi biliyor.


78-) Kalu ya eyyühel aziyzu inne lehu eben şeyhan kebiyran fehuz ehadena mekaneh* inna nerake minel muhsiniyn;
(Kardeşler) dediler ki: "Ey Aziyz... Muhakkak ki onun çok yaşlı bir babası var... Onun yerine bizden birini al... Doğrusu senin çok iyi bir insan olduğunu görüyoruz." (A.Hulusi)

77 - Ey şanlı Azîz! Dediler: emin ol ki bunun büyük bir ihtiyar pederi var, onun için yerine birimizi al, çünkü biz seni Muhsinlerden görüyoruz. (Elmalı)


Kalu ya eyyühel aziyz Ey saygın yönetici dediler. Farkında değiller henüz tanımıyorlar kardeşleri Yusuf’u. inne lehu eben şeyhan kebiyran onun yaşını başını almış bir babası var. Tabii Bünyamin gidecek ellerinden. İlahi senaryo öyle bir noktaya getirdi ki, artık babalarına verdikleri sözü de yemiş olacaklar. Onun yaşını başını almış bir babası var fehuz ehadena mekaneh bu nedenle onun yerine içimizden birini alıkoy, tut. inna nerake minel muhsiniyn; Gerçek şu ki biz senin iyilik sever biri olduğunu düşünüyoruz dediler.


79-) Kale me'azâllahi en ne'huze illâ men vecedna metaana 'ındehu inna izen lezâlimun;
(Yusuf) dedi ki: "Eşyamızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını almaktan Allâh'a sığınırız... Doğrusu o takdirde zâlimler oluruz." (A.Hulusi)

79 - Allah, saklasın, dedi: metaımızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını tutmamızdan, çünkü biz o takdirde zulmetmiş oluruz.(Elmalı)

 

Kale Yusuf cevap verdi me'azâllahi en ne'huze illâ men vecedna metaana 'ındeh malımızı kendi yanında bulduğumuz kimse dururken bir başkasını alıkoymaktan Allah’a sığınırız dedi. inna izen lezâlimun; o zaman bizde zalimlerden olmuş oluruz.

Bünyamin’in veya kardeşlerinin yükünde aslında Yusuf, tası değil, Yusuf’u arıyordu. Belki orada onlara şunu ima ediyordu; Siz bir kardeşinizi kaybetmiştiniz, çalmıştınız, yani bir tas ne ki. Bir kardeşinizi babasından çaldınız siz. Onun için bir tası çalmak karşısında bu kadar telaşlanıyorsunuz. Bir insanı babasından çalmak karşısında hiç telaşlanmadınız. Böyle alttan alta bir nükte bir ders vermeye çalışılıyor gibime geliyor.

inna izen lezâlimun; O zaman biz de zalimlerden oluruz. Yani eğer suçsuzu tutarsak dedi.


80-) Felemmestey'esu minhu halesu neciyya* kale kebiyruhüm elem ta'lemu enne ebaküm kad ehaze aleyküm mevsikan minAllâhi ve min kablü ma ferrattüm fiy Yusuf* felen ebrahal'Arda hatta ye'zene liy ebiy ev yahkümAllâhu liy* ve HUve hayrul hakimiyn;

Ne vakit ki Ondan (Yusuf'tan) ümitlerini kestiler, çekilip aralarında gizlice konuştular... Büyükleri dedi ki: "Babanızın sizden Allâh adına yemin aldığını ve daha önce Yusuf konusunda da nasıl suçlu durumda olduğunuzu hatırlamıyor musunuz? Babam (Ona dönmem için) bana izin verinceye yahut Allâh benim için hükmedinceye kadar bu ülkeden ayrılmayacağım... O, hükmedenlerin en hayırlısıdır." (A.Hulusi)

80 - Vaktâ ki ondan ümidi kestiler, fısıldayarak çekildiler, büyükleri dedi ki: babanızın aleyhinizde Allah dan mîsak almış olduğunu, bundan evvel de Yusuf hakkında ettiğiniz kusuru biliyor musunuz? Artık ben buradan ayrılmam tâ babam bana izin verinceye veya Allah hakkımda bir hüküm tayin edinceye kadar ki o Hayrül'kamîndir. (Elmalı)


Felemmestey'esu minhu halesu neciyya Bu şekilde ondan ümitlerini kesince baş başa verip durumu görüşmek için bir kenara çekildiler. kale kebiyruhüm elem ta'lemu enne ebaküm kad ehaze aleyküm mevsikan minAllâh Büyükleri dedi ki, ağabeyleri; Bilmiyor musunuz ki babanız sizden Allah adına söz alıp yemin ettirmişti Bünyamin’i. Her tarafı kuşatılıncaya kadar savunup getireceğinize söz vermiştiniz. ve min kablü ma ferrattüm fiy Yusuf İşte orada geçmişi hatırladı ve hatırlattı. Zaten daha önce Yusuf konusunda güven zedelemiştiniz. Evet, güven zedelemiştiniz ma ferrattüm. O konuda da aşırıya gitmiştiniz, ifrata gitmiştiniz. İçinizin kötü taraflarını dinlemiştiniz. Kininiz aklınıza galip gelmişti.

felen ebrahal'Arda hatta ye'zene liy ebiy ev yahkümAllâhu liy Şu durumda babam bana izin verinceye ya da Allah hakkımda hüküm verinceye, daha doğrusu lehimde diye çevirmek lazım ev yahkümAllâhu liy den yola çıkarak. Allah lehimde hüküm verinceye kadar ben bu ülkeden asla ayrılmayacağım dedi kendi kardeşlerine. ve HUve hayrul hakimiyn; zira Allah hüküm verenlerin en hayırlısıdır. Ve arkasında onlara şu tavsiyede bulundu;


81-) İrci'û ila ebiyküm fekulu ya ebana innebneke seraka, ve ma şehidna illâ Bima alimna ve ma künna lilğaybi hafizıyn;

"Babanıza dönün de deyin ki: Ey babamız... Muhakkak ki senin oğlun hırsızlık yaptı... Biz ancak gördüğümüze şehâdet ettik... Göremediğimize (olaylara da) muhafızlık edemezdik." (A.Hulusi)

81 - Siz dönün babanıza da deyin ki ey bizim babamız, inan oğlun hırsızlık etti, biz ancak bildiğimize şahadet ediyoruz yoksa gaybın hafızları değiliz. (Elmalı)


İrci'û ila ebiyküm fekulu ya ebana innebneke serak Babanıza dönünüz ve ey babamız deyiniz. Oğlun hırsızlık yaptı. ve ma şehidna illâ Bima alimna ne ki biz sadece bilip gördüğümüzün şahidiyiz. Yani bunu gördük. Arkadan gelen biraz kapalı da olsa ilginç; ve ma künna lilğaybi hafizıyn; Üstelik biz bilip gördüğümüz dışında olup bitenlerin sorumlusu da değiliz dediler.

Bu son cümle ne anlama gelebilir? Şu anlama gelebilir, Yani burada müfessirlerde farklı farklı anlamlar vermiş çünkü biz sana söz verirken onun hırsızlık yapacağını nereden bilelim, bilemezdik. Anlamına bunu söyleyecekleri gibi, şöyle bir anlamla da söyleyebilirler; Yusuf’un başına gelenin onun da başına geleceğini nereden bilebilirdik ki. Yani gaybın muhafızı değiliz demekle bunu da kastetmiş olabilirler. Fakat Taberi’nin kendi tercihi bunları nakletmekle birlikte Taberi başkalarından, kendi tercihi; Fakat işin içyüzüne, yani işin görmediğimiz boyutuna vakıf değiliz demek istedi diyor. Yani gaybı bilemeyiz. Gördüğümüz onun, çalınan kabın onun yükünden çıktığıdır. Ama o çaldı mı çalmadı mı bilemeyiz anlamına gelir diyor Taberi.


82-) Ves'elil karyetelletiy künna fiyha vel ıyralletiy akbelna fiyha* ve inna lesadikun;

"İçinde olduğumuz şehir halkına ve birlikte döndüğümüz kervan halkına sor... Biz kesinlikle doğruyu konuşuyoruz." (A.Hulusi)

82 - Hem bulunduğumuz şehre sor hem içinde geldiğimiz kârbana, ve emin ol ki biz cidden doğru söylüyoruz(Elmalı)


Ves'elil karyetelletiy künna fiyha vel ıyralletiy akbelna fiyha İstersen olay günü bulunduğumuz şehrin sakinlerine ve birlikte döndüğümüz kervancılara sorabilirsin dediler babalarına.

ve inna lesadikun; O zaman göreceksin ki biz gerçekten doğru söylüyoruz.

Evet, baba iyi bir gözlemci olmak zorunda. Biz bu ayetlerden bunu anlıyoruz. İyi bir gözlemci, ne yapacağının bilincinde, Çocuklarının karakterlerini iyi okuyan, onlar ne yapar, ne yapmaz. Aslında hepimiz için. Yakınlarımızı iyi gözleyen birer gözlemci. Yakınlarımız hakkında bize biri kötü bir haber getirdiğinde, bu mümkün, Yani bu bunu yapar mı. Öncelikte biz de onun bir kanaatinin oluşması lazım.

İşte Hz. Yakub’da biz bunu görüyoruz. Öyle bir duruşu var ki, öyle bir hüsn-ü zanlı bakışı var ki, çocuklarını öyle bir gözlemi var ki, nasıl önceki çocukları ellerinde kanlı gömleği getirince, bir rivayete göre öyle demişti. Sizin kurdunuz ne biçim kurtmuş, ne kadar şefkatliymiş, gömleği bile parçalamamış demişti. Yani gömleği parçalamadan içindekini yiyebiliyor. Ona inanmamıştı. Oysa şahitte getirmişlerdi. Yani burada görünenine baksaydı Yakub;

Verilmek istenen mesaj şu; Olayların sadece ön yüzüne bakarda arka yüzünü es geçerseniz, gerçek zalimleri doğrularsınız, mazlumu ise yalanlarsınız. Zulmetmiş olan, hasetlikleri yüzünden zulmetmiş olan Yusuf’un haksızlık yapan kardeşlerini tasdik edersiniz, eğer olayın ön yüzüne bakarsanız. Kanlı bir gömlek şahit. Eğer arkasını araştırmazsanız, eğer delillerden yola çıkarak akıl yürütmezseniz, basiretli ve ferasetli davranmazsanız Bünyamin’i de hırsız olarak görebilirsiniz. Yani ikisinde de haksızlık yaparsınız. İşte verilmek istenen mesaj bu burada.

 

Devam ediyor E sayfasına geçiniz.
77. Videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2011/12/30/islamoglu-tef-ders-yusuf-058-08777/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder