20 Ocak 2012 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. Ra’d (15-18)(79-E)

D sayfasından devam


15-) Ve Lillâhi yescüdü men fiys Semavati vel Ardı tav'an ve kerhen ve zılaluhum Bil ğudüvvi vel asal;

Semâlar ve arzda (madde ötesi ve madde) kim varsa, (Hakiki mutlak varlık Allâh Esmâ'sı), gölgeleri de (isimsel varlıkları), isteyerek yahut zorunlu olarak sabah ve akşam Allâh'a secde ederler (hakikatleri olan Allâh hükmüne mutlak teslimiyet hâlindedirler)! (15. âyet secde âyetidir.) (A.Hulusi)

15 - Halbuki Göklerde ve Yerde kim varsa ister istemez Allaha secde eder kendileri de gölgeleri de sabah akşam. (Elmalı)


Ve Lillâhi yescüdü men fiys Semavati vel Ardı tav'an ve kerhen sonuçta göklerde ve yerde bulunan her varlık, iradeli ya da iradesiz Allah’ın yasasına teslim olmaktadır.

Yescüdü, secde eder, kelime anlamı budur. Allah’ın yasasına teslim olmaktadır diye çevirdim. Çünkü secde, kelime anlamı itibarıyla da, mecaz olarak ta itaat etmek, tabî olmak, onun önünde eğilmek anlamına gelir. Zaten namazda ki secde de Allah’a olan itaatimizin harekete dönüşmüş, simgesel bir biçimidir. Yasaya tabî olmaktır. Duanın zirvesidir onun için namaz secdesi. İnsanın Allah’a en yakın olduğu vakit diyor ya Resulallah. Aslında namazı, duanın harekete geçmiş bir biçimi olarak düşünürsek, secdeyi tekmil mahalli, insanın Allah’a verdiği tekmil mahalli. Yani ifade vermeye geldim Allah’ım demesi biçiminde anlayabiliriz.

Onun için; tav'an ve kerhen iradeli ve iradesiz diye çevirdim. Yukarıda eşyadan söz etti. Eşyayı Allah iradesiz olarak emrine amade kılmıştır, statik kadere tabi tutmuştur. Ama insan dinamik kadere tabidir. Ey insan, iradesiz olanlar Allah’a itaat etti. Sen iradeli bir varlık olarak Allah’a itaati kendin seçeceksin anlamına gelir.

ve zılaluhum Bil ğudüvvi vel asal; nitekim onların sabahtan akşama yasaya bağlı olarak değişip duran gölgeleri de öyle, yani onlarda itaat ederler. Onların gölgelerinden kasıt; lehüm de ki onlar eğer insanlarsa ki öyle olması büyük bir ihtimaldir, gölgelerine dahi sahip değiller. Gölgeleri dahi Allah’ın yasasına itaat ediyor. Dönüp duran güneşe, dönüp duran dünyaya koşut olarak gölge değişiyor, uzuyor kısalıyor. Gölgesine dahi sahip olmayan insanın Allah’a başkaldırmaya ne hakkı var. Aslında söylenen bu. Gölgelerine dahi söz geçiremeyen insanın Allah’a muhtaç olmama iddiası gülünç değil mi anlamına geliyor bu.

Burada ki parantez içi çeviriyi özellikle Nahl suresinin 48. ayetini aynı  benzetme kullanıldığı için o, bu ayetin adeta bir açılımı, bir tefsiri mahiyetinde olduğu için buradaki bu ibareyi daha da açılımlı çevirdim.


[Ek bilgi; Dünyanın üzerinde insanlar, aklımıza gelen canlı cansız her şey, fiziki ve doğa olaylarının hepsi, evrende ise gezegenler ve bağlı bulundukları güneş gibi yıldızlar ve onun bağlı bulundukları galaksiler evrenin tümü sürekli, hiç durmadan Allah’ın kanunlarına uyarak kendi içlerinde, birbirlerinin etrafında ve arşın etrafında dönerler.(A. Türk- Var oluş gerçeği)]

16-) Kul men Rabbüs Semavati vel Ard* kulillâh* kul efettehaztüm min dûniHİ evliyâe lâ yemlikûne lienfüsihim nef'an ve lâ darra* kul hel yestevil a'ma vel basıyru, em hel testeviz zulümatü vennûr* em ce'alu Lillâhi şürekâe haleku kehalkıhı feteşabehel halku aleyhim* kulillâhu haliku külli şey'in ve "HU"vel Vâhid'ül Kahhâr;

De ki: "Semâlar ve Arz'ın Rabbi kim?" De ki: "Allâh"! De ki: "O'nun dûnunda, kendi nefslerine bir fayda veya zararı olmayan veliler mi edindiniz?" De ki: "Kör ile gören eşit olur mu? Yahut karanlıklar ile Nûr eşit olur mu?" Yoksa Allâh'a, O'nun yarattığı gibi yaratan; yaratma sistemi O'nunkine benzeyen ortaklar mı düşünüyorlar? De ki: "Allâh'tır, her şeyin Yaratanıdır... "HÛ" Vâhid'dir, Kahhâr'dır." (A.Hulusi)

16 - Göklerin ve Yerin Rabbi kim? de, Allah de, daha de: ondan başka kendi kendilerine ne bir menfaate ne bir mazarrata malik olmayan bir takım velîler mi tutuyorsunuz? Hiç de: Kör ile gören bir olur mu? Yahut zulûmât ile nûr bir olur mu? Yoksa Allaha onun hâlkı gibi mahlûkat yaradan şerikler buldular da halk, kendilerine müteşabih mi oldu? Allah, de: Her şeyin hâlikı ve o, öyle vahid öyle kahhar. (Elmalı)


Kul men Rabbüs Semavati vel Ard* kulillâh Onlara; göklerin ve yerin rabbi kimdir diye sor ve Allah’tır cevabını ver. kul efettehaztüm min dûniHİ evliyâe lâ yemlikûne lienfüsihim nef'an ve lâ darra Şimdi de ki; Ne yani, şimdi siz Allah’ı bırakıp ta kendilerine dahi yararı dokunmayan ve gelecek bir zararı önleyemeyen varlıkları yar ve yardımcı mı edindiniz. Onlara bunu sor. Allah dışındakileri evliya etmemelerini söyle. Yani şu evliyalarınıza bir bakın de, bir sorun, kendilerine bir yarar sağlayabiliyorlar mı? Evliya edindiniz ama onlar kendilerine gelecek bir zararı önleyemezler ki size gelecek zararı önlesinler. Onun için Allah’ı veli edinin, Allah dışında evliyanız olmasın. Açıkça söylüyor bunu. Ardına takıldıklarınız kendilerine dahi yararı ve zararı getiremez ya da önleyemez. Yarın aldanmışlığın verdiği can sıkıntısıyla kıyametteki duruşunuzu ben söyleyeyim mi diyor Furkan suresinde Rabbimiz.

Ve yevme ye'adduzzâlimü alâ yedeyhi yekulü ya leytenit tehaztü maar Rasûli sebiyla; (Furkan/27) O gün aldanmışlığın verdiği o derin hayal kırıklığı ile o zalim adam eline dişlerini geçirecek ve diyecek ki; Ya veyleta leyteniy lem ettehız fülanen haliyla; (Furkan/28) keşke falanca adamı kendime dost, veli edinmeseydim diyecek ama iş işten geçecek diyor.

kul hel yestevil a'ma vel basıyr ve ilave et onlara de ki; Hiç görmeyenle gören bir olur mu? em hel testeviz zulümatü vennûr ya da karanlıklarla, bir ışık kaynağına sahip olan aydınlık nasıl bir tutulur. Karanlığın kaynağı olmaz. Onun için karanlıklar vardır, karanlık değil. Ama Nur, ışığın kaynağı olur, aydınlık varsa ışık var demektir. Hiçbir olur mu?  em ce'alu Lillâhi şürekâe haleku kehalkıhı feteşabehel halku aleyhim ya yoksa onlar Allah’a O’nun yarattığı gibi yaratan ortaklar tedarik ettiler de, bu yaratılış kendilerine Allah’ın yaratışından ayırt edilemeyecek kadar benzer mi göründü. Tabii bu kadar uzun çevirmek zorundayım, çünkü burada ki mesela feteşabehe kelimesini ancak böyle çevirebiliyorum.

Yaratma hem yoktan var etme için kullanılır Kur’an da, hem vardan var etme için. Hz. İsa için de o kuş yaratıyor denilir mesela. Ama buradaki yoktan var etmedir, mutlak yaratmadır o ve Allah’a aittir. Ve burada soruyor vahiy; Yani onlar Allah dışındakilere dua eder, onlardan bir şeyler isterken, onlardan bir şeyler umarken, onların kendilerini kurtaracaklarını umarken söyle sor onlara. Onların aslında Allah’a ait yaratma vasfına sahip olduklarını düşünüyorlar böyle düşünmekle ama farkında değiller. Bunu demek istiyor.

kulillâhu haliku külli şey'in ve "HU"vel Vâhid'ül Kahhâr; De ki her şeyin yaratıcısı yalnızca Allah’tır. Zira tüm varlığa boyun eğdirecek mutlak otorite sahibi, biricik güç sadece O’dur.


17-) Enzele minesSemai maen fesalet evdiyetün Bi kaderiha fahtemelesseylü zebeden rabiya* ve mimma yukıdune aleyhi fiynnaribtiğae hılyetin ev metaın zebedün mislüh* kezâlike yadribullahul Hakka vel bâtıl* feemmezzebedü feyezhebü cüfâa* ve emma ma yenfeun Nase feyemküsü fiyl Ard* kezâlike yadribullahul emsâl;

Semâdan bir su (Esmâ özellikleri) inzâl etti de vadiler (Esmâ bileşimi olan birimsel yapılar) kendi Bi-kaderlerince (terkibiyetlerindeki kuvvelerin miktarlarınca) sel olup (düşünsel yaşamları) aktı... O sel, üste çıkan köpüğü (maddesel hayatı) yüklenmiş taşır... Bir süs veya bir zinet arzulayarak ateşte yakıp erittiklerinden olan da bunun misli bir köpüktür. Köpük gereksiz fazlalık olarak atılır gider; işte Allâh, Hak ile bâtılı böylece misallendirir... Fakat insanlara faydalı olan şeye gelince, (işte o) arzda kalır... İşte Allâh, böyle misalleri verir. (A.Hulusi)

17 - Yukarıdan bir su indirdi de vâdiler kendi miktarınca seyl oldu, seyl de yüze çıkan bir köpük yüklendi, bir ziynet veya bir meta' yapmak için ateşte üzerini körükledikleri madenlerden de onun gibi bir köpük vardır, İşte Allah, hakkiyle batılı böyle çarpıştırır, ammâ köpük atılır gider, nâs’a menfaati olan ise Arzda kalır, işte Allah, emsali böyle darb eder. (Elmalı)


Enzele minesSemai maen O gökten su indirdi. fesalet evdiyetün Bi kaderiha bu sayede vadiler hacimleri kadar suyla dolup taştı. Evdiye Arap dilinde içi susuz olup ancak yağmur yağdığı zaman su alan derin çukurlara denilir. Yani nehir ve ırmak değil.

fahtemelesseylü zebeden rabiyen derken akıntı, yüzeyde biriken ne kadar köpüklü tortu, atık, çör, çöp varsa hepsini alıp götürdü. Evet, harika bir mecaz veriyor Kur’an burada. Devam edelim:

ve mimma yukıdune aleyhi fiynnaribtiğae hılyetin ev metaın zebedün mislüh Şuna benzer bir şey bu, diyor Kur’an. Bir tür takı ya da alet yapmak amacıyla potada eritilen metalin hasını, yüzeye çıkan köpüklü posadan arındırma işlemi gibi yani. Evet, kezâlike yadribullahul Hakka vel bâtıl İşte Allah Hakk ile batılı böyle kıyaslıyor.

Nasıl kıyaslıyor; Hakk’ı Altın madenine, has’a benzetiyor, batılı çör çöpe benzetiyor ve Hakk ve batıl eğer potaya girerse, yanarsa birbirinden ayrılır diyor. Bunu söylüyor.

feemmezzebedü feyezhebü cüfâa artık bakılır eğer köpüklü tortu ise sonuçta atılıp gidecektir. feyezhebü cüfâa sonuçta atılır gider eğer köpükse. ve emma ma yenfeun Nase feyemküsü fiyl Ard fakat eğer insanlığın yararına bir şeyse yerli yerinde durur.

Tefsire muhtaç değil. Bunlar kendisi tefsir ediyor zaten. Hayatı ve gerçeği. Ne diyor; Ey bu vahyin muhatabı olan insan diyor. Cüruf musun, yoksa altın mısın. Kendine bir bak ve yerini seç. Cürufsan atılacaksın diyor. Altından tutulacaksın diyor. El üstünde. Onun için ne olduğuna bir karar ver, özne misin, nesne misin. Özne isen hayatı inşa et. Aklını inşa et. Tasavvurunu inşa et. Ve yeni bir hayat inşa et, yeni bir insan ol. Ama nesne isen çöpsün tortunun atılan köpüğüsün diyor burada.

kezâlike yadribullahul emsâl; İşte verdiği bu misallerle Allah’ın ortaya koyduğu gerçek. Diğer ayet aslında bu cümlenin devamı;


18-) Lilleziynestecabu li Rabbihimül Hüsna* velleziyne lem yesteciybu leHU lev enne lehüm ma fiyl Ardı cemiy'an ve mislehu meahu leftedev Bih* ülaike lehüm sûül hısabi, ve me'vahüm cehennem* ve bi'sel mihad;

Rablerine icabet edenlere (hakikatlerine yönelenlere) Hüsnâ (cennet - varlıklarındaki Esmâ kuvvelerinin açığa çıkış güzelliklerini yaşamak) vardır... O'na icabet etmeyenlere gelince, eğer ki arzdakilerin tamamı ve onunla beraber bir misli daha onların olsa elbette (Bi-)onu fidye verirlerdi (yaşayacakları mahrumiyet azabından kurtulmak için)... İşte yaşam muhasebesi sonucunun en kötüsü onlar içindir... Onların barınakları Cehennem'dir... Ne kötü yataktır o! (A.Hulusi)

18 - Rablerinin emrine icabet edenlere daha güzeli var, ona icabet etmeyenler ise Arzda bulunanın cemiisi bir misli de beraber kendilerinin olsa, hepsini fidyei necat olarak verirlerdi, işte onlar, hesabın kötüsü onlar içindir, me’vaları da Cehennemdir, ve o, ne fena yataktır. (Elmalı)


Lilleziynestecabu li Rabbihimül Hüsna* velleziyne lem yesteciybu leH rablerinin çağrısına güzel bir biçimde karşılık verenle, onu karşılıksız bırakanın durumudur burada söylenen, misal verilen. Onun için ne diyor; Yukarıda 15. ayette dua eden kul idi, icabet eden Allah’tı. Burada ise dua eden Allah icabet eden kul. Kulun Allah’a duası; İbadet ve Kulluk olarak gider. Allah’ın kula duası rahmet ve vahit olarak gelir. İşte burada Allah ile kul arasında ki sürekli ilişki dile getiriliyor. 15. ayetle bu 18. ayeti birlikte değerlendirmek gerek.

lev enne lehüm ma fiyl Ardı cemiy'an ve mislehu meahu leftedev Bih ki eğer yer yüzünde ki her şey onların olsaydı ve bir o kadarına dahi sahip olsalardı, kurtulmak için hepsini kurtuluş akçesi olarak tereddütsüz verirlerdi. ülaike lehüm sûül hısabi, ve me'vahüm cehennem işte hesapların en kötüsü onları beklemektedir ve onların meskeni Cehennemdir. ve bi'sel mihad; O ne kötü bir son duraktır.

Niçin verirlerdi, yer yüzünün tamamı kendilerine ait olsaydı, bir o kadar daha servetleri olsaydı neden verirlerdi. Dünyada harcadıkları varlıklarını alabilmek için. Çünkü onlar kendilerini ütüldüler. Öyle bir kumar oyunu sandılar ki hayatı, o masadan kendilerini ütülerek kalktılar, kaybederek kalktılar. Onun için ahirette kendilerini satın almak için yer yüzünün tüm servetini bağışlarlardı ama hiçbir şey götüremediler. Bu nedenle ey insanoğlu bir gün iş işten geçmeden, işin işten geçtiği gün gelmeden kendini satın al ve kaybetme. Unutma ki sen Allah’ın şaheserisin. Eğer kendini bulursan her şeyi bulursun. Kendini kaybedersen hiçbir şey kazanamazsın.


“Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.


79. videonun sonu.
79. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/01/13/islamoglu-tef-ders-yusuf-01-1879/  bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder