2 Ocak 2012 Pazartesi

İslamoğlu Tef. Ders. Yusuf (058-063)(77-A)







 



Sevgili Kur’an dostları geçen dersimizde Yusuf suresinin 57. ayetine kadar işlemiştik. Geçen ders işlediğimiz ayetleri hatırlayacak olursak Hz. Yusuf en sonunda zindandan çıkmış ve amiyane meşhur tabirle Mısır’a sultan olmuştu. Önemli bir göreve getirilmişti. Ülkelerin hazinelerinin sorumlusu olarak Kralın müsteşar’ı olmuştu.

Aslında bu surenin Mekke’nin son dönemlerinde Resulallah’a, yani Mekke’nin Yusuf’una geleceği gösteren, aydınlık geleceği müjdeleyen bir müjde olduğunu hiç aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor. Ey bu çağın Yusuf’u diyor sure. Ey her çağın Yusuf’ları unutmayınız sultanlığa ulaşan yol kimi zaman zindandan, kimi zaman kölelikten, kimi zaman kuyudan geçer. Ama eğer sonuçta Mısır’ınıza sultan olmak istiyorsanız Züleyha’nın arkasından değil, Züleyha’yı arkanızdan koşturacak bir iç güzelliğine sahip olmanız gerek.

Eğer siz gelecekte tek başınıza ahlakınız, erdeminiz, yeteneğiniz ve imanınızla. Sabrınız ve vicdanınızla bir ülkede tek kişilik bir devrim, hem de muhteşem bir devrim yapmak istiyorsanız öncelikle ruhunuzda özgür olmanız gerek. Züleyha sarayda köle iken, Yusuf zindanda hür idi. Kimin, kimin ardından koştuğuna bakarsak o zaman kim özgür, kim köle daha iyi anlarız demiştim. İşte şimdi kıssanın devamı şu ayetlerle ifade buyruluyor.


58-) Ve cae ıhvetü Yusufe fedehalu aleyhi fearefehüm ve hüm lehu münkirun;

(Nihayet) Yusuf'un kardeşleri geldi... Onun yanına girdiler... Onlar Yusuf'u tanımadıkları hâlde Yusuf, onları tanıdı. (A.Hulusi

58 - Bir de Yusuf’un biraderleri çıkageldiler, geldiler yanına girdiler, derhal onları tanıdı, onlar ise onu tanımıyorlardı. (Elmalı)


Ve cae ıhvetü Yusufe fedehalu aleyh Nihayet Yusuf’un kardeşleri tahıl yardımından pay almak için Mısır’a geldiler ve onun huzuruna çıktılar. Neden tahıl almaya geldiler, bu açık. Yusuf’a zindanda hapishane arkadaşlarının gördüğü rüyaları yordururken aktarmıştık. İşte orada ima edilen şey gelecekte b ir kıtlığın baş göstereceği idi.

Bu kıtlık baş göstermiş, başta Mısır olmak üzere tüm mücavir toprakları ve ülkeleri kasıp kavurmuştu. Fakat bu kıtlığa karşı Mısır’dan başka hiçbir ülkenin hiçbir halkın ihtiyat stokları bulunmuyordu. Mısır da bu ihtiyat stoklarını, bu kasıp kavuran kıtlığa karşı ihtiyat stoklarını Hz. Yusuf’un rüyayı doğru yorumlamasına yani peygamberliğine borçlu idi.

Onun için Hz. Yusuf daha zindanda iken, zindanında olduğu ülkenin geleceğini kurtarıyordu, inşa ediyordu. Hilmetle, bilgiyle, ferasetle, basiretle, tabir ile yani olayların görüneninin arkasına bakarak Tefsir ve Te’vil ile Yani hadiselerin satır aralarını okuyarak bir ülkenin, hem de kendisini zindana haksız yere atanların ülkesinin geleceğini inşa ediyordu. Ve o şu hesabı yapmadı; Bunlar bana bu kötülüğü yaptılar, Mısır’lılar. Ben de bunları yanıltayım demedi. Bu bir hesaptı. Böyle bir hesap yapsaydı insani bir şey olurdu, anlaşılabilirdi de. Ama bunu yapmadı. Kendisine haksızlık yapanlara el kol oldu. Onların geleceğini aydınlatacak bir konuda yardımcı oldu ve Mısır kıtlıktan kırılan büyük bir coğrafyanın ortasında bir tahıl ambarına dönüştü. Öyle bir tahıl ambarı ki, etrafındaki mücavir halklar açlıktan kırılmamak, yok olmamak için Mısır’a tahıl almaya geldiler. Tabii ki bedel karşılığında takas usulü. O günün ticaret koşullarına uygun olarak tahıl alıyorlardı. Fakat tahılın bulunmuş olması, bulunuyor olması büyük bir nimetti.

İşte bu tahıl tevziyatının ve satışının başında Hz. Yusuf bulunuyordu ve o şöyle bir talimat vermiş olmalı, ayetlerden o anlaşılıyor açıkça, benden izinsiz dışardan gelenlere hiçbir şey satmayın demiş olmalı ki, ondan izin alıyorlar öyle satıyorlardı. Belki kim bilir o bu talimatı ilahi kaderin gergef gergef dokuduğu şeyi ortaya çıkarmak için kardeşlerinin de bir gün Mısır’a yani kendisine tahıl için başvuracakları gibi bir beklentisi vardı. Böyle bir beklenti üzerine vermişte olabilir bu talimatı.

Malum o dönemde Filistin tabii ki bağımsız bir ülke olmakla birlikte Hiksos dönemi Mısır’ına dış işlerinde bağımlı bir eyalet idi. Aslında Suriye’nin bir parçası olan Filistin, Suriye ile birlikte Hiksos’ların hüküm sürdüğü, Hiksos hanedanı Mısır’ın da bir eyalet haline gelmişti. Çünkü Hiksoslar kendileri aslen Suriyeli, ya da Irak’lı idiler, yani bir fatih olarak Mısır’a girdiler ve Mısır’ı fethettiler. On un içinde eski toprakları, eski ülkeleri olan Suriye, Irak, Filistin; Mısır’ın bir eyaleti haline gelmişti.

fearefehüm ve hüm lehu münkirun; onları derhal tanıdı Yusuf. Fakat, fehüm ve hüm lehu münkirun; onlar onu tanımadılar, tanıyamadılar. İnkar, münkir; Hem akidevi olarak Allah’ı inkar anlamına gelir, hem de tanımama anlamına gelir. Hatta bu tanımama mecazen meşruiyetini kabullenmeme, tanımazdan gelme, onun varlığını kabullenmeme anlamını da taşır.

Aslında her inkar, yok saymaktır, yok etmek değil. Allah’ı inkar eden Allah’ı yok etmiş olmaz (haşa). Yok saymış olur. Var olan bir şeyi inkar eden, onun var oluşuna yönelik hiçbir zarar veremez. Sadece kendisine zarar verir. Onun içindir ki Kur’an her inkara zulüm adını verir. Ve ..inneş şirke le zulmün azıym; (Lukman/13) şirk korkunç bir zulümdür diyerek şirki zulümlerin en büyüğü olarak niteler.


59-) Ve lemma cehhezehüm Bi cehazihim kale'tuniy Bi ehın leküm min ebiyküm* ela teravne enniy ûfil keyle ve ene hayrul münziliyn;

(Yusuf) onların yüklerini yüklettikten sonra dedi ki: "Bana, (bir dahaki erzak almaya gelişinizde) üvey kardeşinizi (Yusuf'un öz, gelenlerin ise üvey kardeşi olan Bünyamin) getirin... Görüyorsunuz, ben hakkınızı tam veriyorum ve ben konukseverlerin en hayırlısıyım." (A.Hulusi)

59 - Ve vaktâ ki onları bütün hazırlıkları ile teçhiz etti, dedi: bana sizin babanızdan olan bir kardeşi getirin, görüyorsunuz a ben ölçeği tam ölçüyorum ve ben misafir perverlerin en yararlısıyım. (Elmalı)


Ve lemma cehhezehüm Bi cehazihim kale'tuniy Bi ehın leküm min ebiyküm Onların yükleri yükletilince, gelecek sefer baba bir kardeşinizi de getirin dedi ve ekledi; ela teravne enniy ûfil keyle ve ene hayrul münziliyn; görmüyor musunuz ki ben size tam ölçek verdim. Çünkü ben konukseverliğimle dillere destan olmuş biriyim. Dedi.

Bir dahaki sefere baba bir kardeşinizi de getirin demekle tabii ki Bünyamin’i kastediyordu. Tevrat’ın verdiği isimle. Bünyamin öz kardeşiydi Hz. Yusuf’un. Diğer oğulları başka annelerden olmuştu ama Bünyamin ve Yusuf; Rachel’in çocukları idi. Anlaşılan onlar tahıl almak için ülkenin hazine bakanı Yusuf’a baş vurduklarında onların ailesi hakkında demografik bilgilerde vermişlerdi veya almıştı Hz. Yusuf. Yani bilmesine rağmen onlara konuşturmuş ve söyletmiş olmalı bir kardeşlerinin daha olduğunu ve onun gelmediğini ki, onlara böyle bir talimat veriyor.


60-) Fein lem te'tuniy Bihi fela keyle leküm ındiy ve lâ takrebun;

"Eğer onu bana getirmezseniz, ne benden bir ölçek bekleyin ne de yanıma gelin." (A.Hulusi)

60 - Eğer onu bana getirmezseniz artık benim yanımda size kile yok ve bana yaklaşmayın. (Elmalı)


Fein lem te'tuniy Bihi fela keyle leküm ındiy ve lâ takrebun; Gelecek sefer onu da getirmezseniz o takdirde benden ne bir ölçek alabilirsiniz, ne de yanıma yaklaşabilirsiniz dedi.

Bir önceki ayetin son kelimesi, 59.nun son kelimesi; ve ene hayrul münziliyn; dikkatinizi çekmiş olmalı münziliyn. Münzil, inzal, nüzûl; Kur’an ın inişine de bu kökten gelen nüzûl denilir. Ben konukseverlerin en hayırlısıyım. Yani misafire çıkartılmış mükellef sofraya da Arap dilinde nüzûl denilir. Allah’ın insanlığa sunduğu mükellef bir gök sofrasıdır Kur’an. Onun için Kur’an inzal olmuştur. Allah insanoğluna Kur’an ı bir nimet, hem de nimetlerin en büyüğü olarak sunmuştur. Bu, bu çağrışımı yaptı.


61-) Kalu senüravidü anhu ebahu ve inna le faılun;

Dediler ki: "Onu getirmek için babasını razı etmeye çalışacağız... Kesinlikle bunu başarırız." (A.Hulusi)

61 - Dediler: her halde onun için babasından iradesini almağa çalışırız ve her halde yaparız. (Elmalı)


Kalu senüravidü anhu ebahu ve inna le faılun; Onlar ne cevap verdiler bakan Yusuf’a? Onu getirmek için babasından izin alma konusunda tüm çabamızı kullanacağız dediler. Çünkü biz ve inna le faılun çünkü biz bunu yapmaya mahkumuz, mecburuz demeye getirdiler, dediler.


62-) Ve kale liftiyanihic'alu bidaatehüm fiy rihalihim leallehüm ya'rifuneha izenkalebu ila ehlihim leallehüm yerci'un;

(Yusuf) hizmetlilerine dedi ki: "Sermayelerini yüklerinin içine koyun... Ailelerine döndüklerinde belki bunu fark ederler de bize geri dönerler." (A.Hulusi)

62 - Uşaklarına da dedi: sermayelerini yüklerinin içine koyuverin belki ailelerine avdetlerinde anlarlar belki yine gelirler. (Elmalı)


Ve kale liftiyanihic'alu bidaatehüm fiy rihalihim bu arada Yusuf hizmetçilerine; onların bedel olarak getirdiklerini yüklerinin arasına koyun emrini verdi. Tabii o dönemin ekonomik şartları bugünkü gibi itibari değeri olan gaime, yani kağıt para ile değil, takas usulü genellikle yapılıyor. Yükte hafifi pahada ağır değerde olan şeylerle geliyorlar, onları verip karşılığında gıda, tahıl alıyorlardı.

leallehüm ya'rifuneha izenkalebu ila ehlihim leallehüm yerci'un; belki ailelerinin yanına döndüklerinde dedi Hz. Yusuf; bunu fark ederler de bu sayede bir kez daha gelirler.

Evet, olay kendi iç bütünlüğü içerisinde cereyan ediyor. Ağır ağır bir senaryo yürürlüğe konuluyor. Bu senaryo yürürlüğe konulurken tabii ki senaryonun kahramanı Hz. Yusuf, Hz. Yakub gibi iki peygamber ve kardeşleri ve diğer dahil olan insanlar. Senaryoda kötü roller var, iyi roller var. Züleyha kötü rollerden birini oynuyor ve daha başkaları. Fakat bu kıssa anlatılırken bize; Allah’ın hayata müdahil olduğu, Allah’ın hayattan el çekmediği, Allahsız bir başarı tasarısının olamayacağı, Allahsız bir kariyer planlamasının boşa çıkacağı, Allah’ın hesaba katılmadığı bir planın, projenin sonuna kadar yürüyemeyeceği bu kıssa çerçevesinde biz müminlere öğretilmiş oluyor. Bu temel düsturu, bu temel fikri hiç gözden kaçırmadan, uzak tutmadan bu kıssayı dinlememiz ve okumamız gerekiyor.

Mekke’nin Yusuf’unu hatırlayın, yani Resulallah’ı. Onun hayatında da böyle bir sahne var mıydı? Tabii ki. Hicretin 7. yılındayız yaklaşık. Mekke’nin gururlu reisi Ebu Süfyan bir gün öldürülme korkusu taşıya taşıya Medine’ye geliyor. Geldiği ev aynı zamanda kızının evi. Unutmayın Resulallah Ebu Süfyan’ın damadı Ümmü Habibe kızı, Resulallah’ın eşi, bizim annemiz.

Bu gelişin sebebi ne? Bu gelişin sebebi; kıtlık içerisinde bulunan Mekke’ye yardım dilenmek. Hem de can düşmanından. Mekke öyle bir hale gelmiş ki hüküm süren kıtlığa rağmen etraftan tahıl alamamakta. Allah’ın yardımı sayesinde bölgenin tahıl ambarı olan Necran, tahıl vermeyi durdurmuş bulunmakta. Çünkü Necran’ın büyük reisi; Sümame bin Usal Müslüman olmuş durumda. İşte bu mecburiyetten dolayı Mekke’nin burnu havada mütekebbir ve mütegallibeleri, Medine’den başka gidecek yer bulamıyorlar. Düne kadar canına kast ettikleri o güzel insanın ellerine düşüyorlar.

Peki o ne diyor? İşte burası çok önemli. Ne yüzle geldiniz mi.! diyor. Utanmıyor musunuz mu..! diyor. Yoksa yardım ediyor mu..! Yardım ediyor. Vefaul vefa Bi Ahbari Daril Mustafa isimli muhteşem kitabın yazarı Semhudi bize bu rivayeti aktarıyor. Resulallah’ın Mekke’ye; Yoksullara dağıtılmak üzere. Şartı bu. Çünkü kıtlıktan en çok mutazarrır olan Mekke’nin yoksul kesimi. Yoksullara dağıtılmak üzere çok büyük miktarda gümüş külçe gönderdiğini söylüyor.

İşte karşılaştırma. Mekke’nin, yani Medine’nin Yusuf’u da tıpkı Mısır’ın Yusuf’u gibi davranıyor. Çünkü Allah buna benzer kıssalarla ona çok önceden gelecek için böyle öğütler vermiş ve onu yetiştirmişti.


63-) Felemma raceu ila ebiyhim kalu ya ebana müni'a minnel keylü feersil meana ehana nektel ve inna lehu lehafizun;

Babalarına geri döndüklerinde dediler ki: "Ey babamız... Bir sonraki gidişte yanımızda (Bünyamin'i) götürmezsek bize bir ölçek bile erzak verilmeyecek... Biz onu mutlaka koruruz." (A.Hulusi)

63 - Bu suretle vaktâ ki babalarına döndüler, ey pederimiz! Dediler: bizden ölçek menedildi, bu kere kardeşimizi bizimle beraber gönder ölçüp alalım ve her halde biz onu muhafaza ederiz. (Elmalı)


Felemma raceu ila ebiyhim kalu ya ebana müni'a minnel keyl sonunda babalarının yanına dönerek olan biteni haber verdiler ve ey babamız dediler. Bize bir ölçek dahi verilmeyecek. Bize bundan böyle bir ölçek dahi verilmeyecek.

feersil meana ehana nektel ve inna lehu lehafizun; İşte bu yüzden yani bir daha tahıl alabilmemiz için kardeşimizi bizimle birlikte gönder. Yani Bünyamin’i. Payımızı alalım bir de onu koruyacağımızdan ve inna lehu lehafizun en ufak şüphen bulunmasın diye garanti verdiler. Çünkü önceki suçlarını biliyorlar.


Devam ediyor B sayfasına geçiniz.
77. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2011/12/30/islamoglu-tef-ders-yusuf-058-08777/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder