27 Ocak 2012 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. Ra’d (36-43)(80-E)

D sayfasından devam.


36-) Velleziyne ateynahumül Kitabe yefrahune Bima ünzile ileyke ve minel'ahzabi men yünkiru ba'dah* kul innema ümirtü en a'budAllâhe ve lâ üşrike BiHİ, ileyHİ ed'u ve ileyHİ meab;

Kendilerine (önceden) Kitap (hakikat BİLGİsi) verdiklerimiz, sana inzâl olunan ile sevinç duyarlar... Onlardan bazıları ise, Onun bir kısmını inkâr ederler... De ki: "Ben yalnızca Allâh'a kulluk etmekle ve O'na şirk koşmamakla hükmolundum... Davetim O'nadır ve dönüşüm O'na!" (A.Hulusi)

36 - Bir de kendilerine kitap verdiklerimiz sana indirilen bu Kur'an ile ferah duyuyorlar, ahzapdan bazısını inkâr eden de var, de ki: Ben ancak Allaha kulluk etmekle ve ona şirk koşmamakla emr olundum, ben ona davet ederim, varacağım o. (Elmalı)


Velleziyne ateynahumül Kitabe yefrahune Bima ünzile ileyk yine kendilerine bu kitabı emanet ettiğimiz mümin kimseler sana indirilenden dolayı seviniyorlar. Yani buradakiler kitabı, Kur’an olarak anlamamız daha doğru olur. Onun için bu kitabı diye anlamak bu ayeti daha doğru anlamış oluruz.

ve minel'ahzabi men yünkiru ba'dahu fakat örgütlü toplulukların mensupları arasında onun bir kısmını inkar edenler de bulunmakta. Bunu ehli kitaba hamletmemizi gerektirecek bir delil yok. Çünkü Ahzab’ı, tıpkı Ahzab suresinde olduğu gibi hendek savaşına katılan tüm Arap kabilelerine verdiği bir isimdir Kur’an ın, vahyin. Dolayısıyla kitap ehli olsun olmasın tüm örgütlü toplumlar içerisinden inkar edenlerde var, iman edenlerde var olduğunu buradan anlıyoruz.

kul innema ümirtü en a'budAllâhe ve lâ üşrike BiHİ, ileyHİ ed'u ve ileyHİ meab; Onlara de ki; Ben sadece Allah’a kul olmakla ve O’na ortak koşmamakla emrolundum. Yalnız O’na davet ediyorum. Zira dönüş yalnızca O’nadır.


37-) Ve kezâlike enzelnahu hukmen arabiyya* ve leinitteba'te ehvaehüm ba'de ma caeke minel ılmi, ma leke minAllâhi min Veliyyin ve lâ Vak;

İşte biz Onu Arapça bir hüküm olarak inzâl ettik... Yemin olsun ki, sana gelen ilimden sonra onların kuruntularına tâbi olursan, senin Allâh'tan ne bir Veliyy'in ve ne de bir koruyanın olur. (A.Hulusi)

37 - Ve işte biz o Kur'an ı böyle arabiyyen hâkim olmak üzere indirdik, kasem olsun ki eğer sen sana vahy ile gelen bu ilimden sonra onların hevalarına uyacak olursan sana Allahtan ne bir velîy vardır, ne de vikaye edecek. (Elmalı)


Ve kezâlike enzelnahu hukmen arabiyyen ve işte böylece biz onu Arapça bir hikmet ve hüküm kaynağı olarak indirdik. Kur’an dili ile zamana ve mekana bağlı manasıyla, zaman ve mekanlar üstü bir hitaptır. Yani Kur’an dili ile zamana bağlıdır. Fakat manasıyla zamanlar ve mekanlar üstü bir hitaptır. Dolayısıyla 1. dili beşeridir. 2. dili beşer üstüdür. Yani evrenseldir.

Beşeri dili Arapçadır Kur’an ın, çünkü Kur’an gökten indiği kadar yerden de fışkırmıştır. Kur’an ayakları yerde, başı gökte bir hitaptır demiştim. Kur’an ın beşeri dilinin Arapça olması bir mecburiyettir, çünkü Kur’an insanlara hitap eden bir vahiydir. Ama bir de Kur’an ın evrensel dili vardır ki o dil bülbülün dili kadar, ormanın uğultusu kadar, suyun, ırmağın şırıltısı kadar, kedinin mırıltısı kadar evrenseldir. Uluslar arasıdır, diller üstüdür. Bülbülün sesinden siz ne anlıyorsanız, Kur’an ın üst dilinden de onu anlarsınız. İngiltere de de aynı dille öter bülbüller, Hindistan’da da aynı dille öter, şakırlar. Irmaklar Amerika’da da akarlar, Türkiye’de de aynı akarlar.

İşte ırmağın sesini dinlerken yüreğiniz nasıl bir anlam çıkarıyorsa Kur’an ın üst dili vardır ki o dil insanın yüreğine öyle etki yapar. O nedenle Kur’an bir boyutuyla diller üstü bir dil taşır. Ama bir başka boyutuyla vahyin dili Arapça’dır.

Arapça vahyin bedenidir, vahiy ruhu bu bedende vücut bulmuştur. Bu bedenle birleşmiştir. Bedeni ruhtan, ruhu bedenden ayıramazsınız. Ayırdığınız zaman bütünü parçalamış olursunuz.

Onun için Kur’an ın beşeri diline yönelik itirazlar, aslında Kur’an ın bedenini ruhundan ayırmaya yönelik çabaların bir sonucudur, ya da oraya götürecektir ve her dil Kur’an da geçtiği gibi Allah’ın ayetidir Ve min âyâtihi halkus Semavati vel Ardı vahtilafü elsinetiküm.. (Rum/22) Dillerinizin farklılığı da Allah’ı ayetlerinden biridir. Dolayısıyla her bir dil Allah’ın ayetidir.

ve leinitteba'te ehvaehüm ba'de ma caeke minel ılmi, ma leke minAllâhi min Veliyyin ve lâ Vak; Artık ilimden sana bir pay verildikten sonra, eğer onların keyfi arzularının peşine düşersen senin için Allah’tan başka ne bir yar, ne de bir sığınak var.


38-) Ve lekad erselna Rusulen min kablike ve ce'alna lehüm ezvacen ve zürriyyeten, ve ma kâne li Rasûlin en ye'tiye Bi ayetin illâ Biiznillâh* li külli ecelin Kitab;

Andolsun, biz senden önce de Rasûller irsâl ettik ve onlara eşler ve zürriyet verdik... Bir Rasûlün, Allâh'ın izni (Bi-iznillâh) dışında, delil olarak gelmesi mümkün değildir... Her hükmün oluşması için takdir edilmiş bir süre vardır! (A.Hulusi)

38 - Kasem olsun ki biz senden evvel de Resuller gönderdik, onlara da hem zevceleri verdik hem zürriyet, hiç bir Resulün ise Allahın iznine iktiran etmedikçe bir âyet getirmek haddi değildir, her ecel için bir yazı vardır. (Elmalı)


Ve lekad erselna Rusulen min kablike ve ce'alna lehüm ezvacen ve zürriyyeten doğrusu senden önce de elçiler göndermiş, onlara da eşler ve çocuklar vermiştik. Melek peygamber isteyen ilk inkarcı muhataplara bir cevap aslında. Bu eşler, bu çocuklar ne, peygamberse melek olmalı diyen mantığa bir cevap olarak geliyor bu.

ve ma kâne li Rasûlin en ye'tiye Bi ayetin illâ Biiznillâh Allah’ın izni olmaksızın bir peygamberin kendiliğinden bir mucize getirmesi olacak şey değildir. Böyle bir beklenti nasıl bir beklentidir. Yani mucizeyi peygamber getirmez ki, Allah onun elinde yaratır. li külli ecelin Kitab; kaldı ki her dönemin kendine has bir mesajı vardır. Yani herkese verilen mucize sana neden verilmedi sorusunun bir cevabı olabilir bu. li külli ecelin Kitab; Dolayısıyla her dönemin ilahi bir üslubu var. Geçmişte mucize geldi, o dönemde onlar, ilahi kelam bu üslupla aktarıldı. Ama bu dönemde farklı bir üslupla demektir.

İkinci bir sorunun şöyle bir cevabı olabilir; Diğer mesajlar dururken neden yenisine gerek oldu sorusunun cevabı; her dönemin kendine has bir mesajı vardır, bu mesajın zirvesidir şeklinde olabilir ki;

li küllin cealna minküm şir'aten ve minhaca.. (Maide/48)

Biz her biriniz için bir yol, bir yöntem kıldık, bir şeriat vaz ettik manasına gelir.


39-) Yemhullahu ma yeşau ve yüsbit* ve 'ındeHU Ümmül'Kitab;

Allâh dilediğini ortadan kaldırır ve (dilediğini de) sâbit kılar. O'nun indîndedir Ümmül Kitap (ana BİLGİ - Esmâ mertebesinin her an nasıl bir şe'nde olacağının ilmi)! (A.Hulusi)

39 - Allah dilediği mahv-ü ispat da eder ve ümmül kitap onun nezdindedir. (Elmalı)


Yemhullahu ma yeşau ve yüsbit Allah dilediğini siler, dilediğini sağlamlaştırıp bırakır. ve 'ındeHU Ümmül'Kitab; zaten mesajın kaynağı da O’nun katındadır. Yani silinen ve bırakılan nedir diye soracak olursak buna müfessirler şeriattır demişler, insanların amelleridir demişler, yazgılarıdır demişler, ecelleridir demişler, Mekkeli kafirlerdir demişler bazıları. Bazıları onların küfürlerini siler yerine iman getirir demişler. Bazıları yer yüzündeki bazı varlıkları siler demişler, ama sivaka uygun olan şey şeriattır. Önceki şeriatları siler, yerine yepyeni bir şeriat getirir manasına almak daha doğrudur.


40-) Ve in ma nüriyenneke ba'dalleziy neıdühüm ev neteveffeyenneke feinnema aleykel belağu ve aleynel hisab;

Onlara vadettiğimizin bazısını sana (yaşarken) göstersek yahut (göremeden) seni vefat ettirsek, (gene de işlevin değişmez) sana sadece tebliğ etmek düşer... Yaptıklarının sonucunu yaşatmaksa bize aittir! (A.Hulusi)

40 - Onlara yaptığımız vaadin bazısını sana muhakkak göstersek de yahut seni vefat ettirsek de her halde belağ sana, hesap bizedir. (Elmalı)


Ve in ma nüriyenneke ba'dalleziy neıdühüm ev neteveffeyennek indi, onları tehdit ettiğimiz cezanın bir kısmını ister sana daha hayatında gösterelim, isterse ondan önce senin ölümünü takdir edelim feinnema aleykel belağ unutma ki sana düşen yalnızca bu vahyi ulaştırmaktır, tebliğ etmektir. Başka değil. ve aleynel hisab; Hesabını görmekse sadece bize düşer. Her şey çok açık sevgili Kur’an dostları.


41-) Evelem yerav enna ne'til Arda nenkusuha min etrafiha* vAllâhu yahkümü lâ muakkıbe li hükmiHİ, ve HUve seriy'ul hisab;

Görmediler mi ki, biz arzı (fiziksel bedeni) her taraftan aşındırıyoruz (tâ ki yaşlanır ve ölür; bir başka anlam, arzın global tükenişe gitmesi kozmik veya iklim şartlarıyla; ya da o devirdeki müşriklerin günden güne tükenişi)... (Bunu) Allâh hükmeder; O'nun hükmünü takip edici (bozup değiştirici) yoktur... O, oluşanların sonucuna göre bir sonraki aşamayı anında oluşturandır. (A.Hulusi)

41 - Ya görmüyorlar mı da? Biz o arzı etrafından eksiltip duruyoruz ve Allah öyle hükm-ü hükümet eder ki hükmünü takip edecek yoktur, hem o çok seri hesaplıdır. (Elmalı)


Evelem yerav enna ne'til Arda nenkusuha min etrafiha peki, onlar görmüyorlar mı ki biz yer yüzüne müdahale edip ona ait değerleri her bir tarafından eksiltip duruyoruz. Yani ilk tefsirciler bunu, Müslümanların toprak kazanımına yormuşlar. Müslümanların toprağını genişletip onların toprağını eksiltiyoruz diye. Yani aktüel olarak yorumlamışlar ama bu çok geniş bir ifade. Dolayısıyla zamanlar ve mekanlar üstü bir ifade. Mücahit bunu ölüm olarak, insanların ölümü olarak yorumlamış ki bu daha makul. Biz onu daha da genişletip yer yüzünün değerlerini eksiltip duruyoruz. Biz bunu bizatihi yaşayan bir nesiliz.

[(Ek bilgi; http://us1.harunyahya.com/Detail/T/N703OFTA187/productId/26528/KARALARIN_CEVRESINDEN_EKSILMESI )]

vAllâhu yahkümü lâ muakkıbe li hükmiH şu kesin ki Allah yasa koyar, onun yasasını kimse bozamaz. ve HUve seriy'ul hisab; üstelik O hesabını pek çabuk görür.


42-) Ve kad mekeralleziyne min kablihim fe Lillâhil mekru cemiy'a* ya'lemu ma teksibü küllü nefs* ve seya'lemül küffaru limen 'ukbed dar;
Onlardan öncekiler de mekr (hile - tuzak) yapmıştı... Mekrin tümü Allâh'a aittir (mekrleri ile Sünnetullâh'ta mekre uğradılar)... Her nefsin getirisinin ne olduğunu Bilir! Hakikati inkâr edenler de görecek bakalım, yurdun geleceği kimindir. (A.Hulusi)

42 - Evet onlardan evvelkiler de mekrettiler fakat bin netice bütün mekir Allah’ındır, o bilir, her nefis ne kesbediyor, yarın kâfirler de bilecek ki o yurdun ukbâsı kimin? (Elmalı)


Ve kad mekeralleziyne min kablihim doğrusu onlardan öncekiler de zaafı ustaca gizlenmiş düzenler kurmuşlardı. fe Lillâhil mekru cemiy'a fakat bütünüyle kusursuz düzen kurmak sadece Allah’a hastır. Yani onların düzenleri çabuk bozuldu. Çünkü hileli düzen kurdular. Allah kurduğu kusursuz düzenle onların kusurlu düzenlerini yıktı attı.

Burada ki kusursuz manasını Mekru kelimesinin başındaki “el” takısından dolayı verdim.

ya'lemu ma teksibü küllü nefsin zira O her bir canın ne kazandığını bilir. ve seya'lemül küffaru limen 'ukbed dar; ve bir gün gelecek, geleceğin kime ait olduğunu kafirlerde bilecek.


43-) Ve yekulülleziyne keferu leste mursela* kul kefa Billâhi Şehiyden beyniy ve beyneküm, ve men 'ındeHU ılmül Kitab;

Hakikat bilgisini inkâr edenler: "Sen mürsel (irsâl olunmuş bir Rasûl) değilsin" der... De ki: "Benimle sizin aranızda, şahidim olarak Allâh ve bir de indînde Hakikat bilgisi ilmi bulunanlar kâfidir..." (A.Hulusi)

43 - O küfretmekte olanlar, sen bir mürsel değilsin diyorlar? de ki benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter bir de nezdinde kitap ilmi bulunan?(Elmalı)


Ve yekulülleziyne keferu leste murselen şimdi inkarda ısrar edenler, yine sen Allah tarafından gönderilmiş değilsin diyecekler.

Bu çok önemli, leste murselen gönderilmiş biri değilsin diyorlar. Mekke’lilerin itirazı peygamberlik kurumundan çok, Hz. Muhammed AS ın peygamberliğine yönelik gibi. İbareye bakarsak böyle anlıyoruz. Yani peygamberlik kurumunu topyekun inkar etseler zaten melek peygamber istemezler. Demek ki Resulallah’ın peygamberliğine yönelik itirazları var.

kul kefa Billâhi Şehiyden beyniy ve beyneküm, ve men 'ındeHU ılmül Kitab; sen de de ki; Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. Bir de ilahi mesajın bilgisini iyice sindirmiş olan kimseler yeter.

Allah ile birlikte vahye, ilahi mesajın bilgisini sindirmiş olanlar da şahit tutuldu. Biz işte vahyin bilgisini bunun için öğreniyoruz. İlahi mesaja Allah ile birlikte şahit olanlardan sayılmak için. Biz şahidiz Ya rabbi. Senin sevgili habibin, bizim sevgili efendimiz Muhammed AS. Resulündür, elçindir ve görevini yapmıştır. Sen de bize şahit ol, biz de onun bize bıraktığı o muhteşem mirasa ihanet etmeyelim. Senden bunu istiyoruz Allah’ım. Vahye şahit olan ve vahyin kendisine sadık olarak şahit olanlar arasında olmak istiyoruz. Sen de bizi vahyin sadık olarak şahit oldukları arasında kıl ve Resulallah’ı lehimize şahit yap ya rabbi. Ondan bizler sorulunca; Bunlar bıraktığım mirasa ihanet etmediler ya rabbi dedikleri arasında kıl Allah’ım.


“Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil alemiyn”

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.

80. videonun sonu.
80. videoyu toplu olarak http://kurantefsir.wordpress.com/2012/01/20/islamoglu-tef-ders-rad-19-4380/ bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder