B sayfasından devam
24-) Kul "HU"velleziy zereeküm
fiyl'Ardı ve ileyHİ tuhşerun;
De ki:
"Sizi, arzda yaratıp yayan "HÛ"dur! O'na haşr
olunacaksınız!" (A. Hulusi)
24 - Deki,
odur sizi Arzda zürriyet halinde yaratıp yayan, nihayet de hep toplanıp ona
haşr olunacaksınız. (Elmalı)
Kul "HU"velleziy zereeküm fiyl'Ardı
ve ileyHİ tuhşerun de ki yer yüzünde sizi yayıp çoğaltan, yani bir
ekin gibi ekip, en sonunda hasat edecek olan yani bir gün hasat mevsiminiz
gelince sizi tekrar kaldırıp ondan sonra bir daha ekecek olan O’dur. Yani
Allah’tır.
Lafzen sizi yer yüzüne bir zirai
mahsul gibi eken O’dur diye çevirebilirim bunu, lafzi çeviri. Tohumunuzu O
yaratmıştır, toprağınızı O yaratmıştır, suyunuzu O yaratmıştır, sizi O
yaratmıştır. Büyüyünce hasat edip biçecek olan da yine O’dur. Bunda garip olan
nedir. Neden O’nun yarattığını, O’nun var ettiğini, toprağınızı, suyunuzu,
tohumunuzu O’nun var ettiğini bile bile tekrar onun bir gün sizi hasat edeceğini,
yani bir gün hasat saati, yani asr saati, yani hesap saatinin geleceğine
inanmazsınız ki. Hangi çiftçi ekipte biçmez? Hangi çiftçi emek verdiği
tarlasına, o tarla meyvesini verdikten sonra sırtını döner de çeker gider.
Allah şah eseri olan insan dönüp bakmasın mı. Onu yer yüzüne eksin de biçmesin
mi. Yani bunu mu diyorsunuz. Ahirete inanmayanlar, ahireti inkar edenler,
öldükten sonra dirilişi inkar edenler, hesaba yok diyenler, bunu mu diyorsunuz.
Dahası, kendine amip muamelesi yapanlar bunu mu demek istiyorlar.
ve ileyHİ tuhşerun en sonunda O’na
döndürüleceksiniz, O’nun huzurunda toplanacaksınız.
25-) Ve yekulûne metâ hâzelva'dü in küntüm
sadikıyn;
Derler
ki: "Eğer sözünüzde sadıksanız, bu tehdidiniz ne zaman
(gerçekleşecek)?" (A. Hulusi)
25 - Böyle
iken diyorlar ki: Ne zaman bu vaad? Eğer sadıksanız? (Elmalı)
Ve yekulûne metâ hâzelva'dü in küntüm sadikıyn
ve onlar diyorlar ki bu vaad ettiğiniz
gün ne zaman gelecek? Eğer doğru söylüyorsanız, eğer sözünüze sadıksanız hadi
bakalım bu vaad ettiğiniz günün ne zaman gerçekleşeceğini söyleyin, yani son
saatin, veya kıyametin.
26-) Kul innemel'ılmu 'indAllâh* ve innema ene
neziyrun mubiyn;
De ki:
"O'nun bilgisi Allâh indîndedir! Şüphesiz ki ben apaçık uyarıcıyım!"
(A. Hulusi)
26 - Deki
o ilim ancak Allahın indindedir, ben sade açık anlatan bir nezîr (gocundurucu
bir Peygamber) im. (Elmalı)
Kul innemel'ılmu 'indAllâh* ve innema ene
neziyrun mubiyn de ki onlara cevap ver. O’nun bilgisi, yani bilgi,
ilim, mücerret manada aslında O’nun bilgisi diye taktir kullanmaya gerek yok.
Mutlak bilgi Allah’a aittir, Allah katındadır. ve innema ene neziyrun mubiyn ben
ancak ve ancak bir uyarıcıyım. Uyarıcıdan başka bir şey değil. Hasat zamanını O
belirler yani. Ama mutlaka o gün gelecektir. Siz isteseniz de istemeseniz de.
Ekti, eken biçecek. Hele insan gibi değerli bir ürün eksin de biçmesin öyle mi.
siz kendinize amip muamelesi yapıyorsunuz, kendi değerinizi üç paralık
ediyorsunuz ama, Allah’ın da sizi değersiz bilmesini istemeyin. Allah’ın size
değer verdiğini unutmayın. Ama siz kendinize değer vermiyorsanız eğer bu sizin
probleminiz.
27-) Felemma raevhu zulfeten siet
vucûhülleziyne keferu ve kıyle hâzelleziy küntüm Bihi tedde'un;
Onu (ölümü) yaklaşmış
gördüklerinde, o hakikat bilgisini inkâr edenlerin yüzleri kötü oldu (karardı)! "İşte bu,
kendisini bir an önce yaşamayı temenni ettiğinizdir!" denildi. (A. Hulusi)
27 - Derken
vaktı gelip de onu yakından gördüklerinde o küfredenlerin yüzleri
kötüleşiverdi. Ve denildi ki işte, o sizin kendilerine davet edip durduğunuz
budur. (Elmalı)
Felemma raevhu zulfeten siet vucûhülleziyne
keferu fakat onun çok yakın olduğunu gördükleri zaman kafirlerin
suratları asılacak, suratlarını asacaklar. ve kıyle hâzelleziy küntüm Bihi tedde'un işte
gelmeyeceğini iddia edip durduğunuz gün budur denilecek kendilerine.
28-) Kul eraeytum in ehlekeniyAllâhu ve men ma'ıye ev
rahımena, femen yüciyrulkafiriyne min 'azâbin eliym;
De ki:
"Bir düşünün! Allâh beni ve benimle beraber olanları helâk etse ya da bize
rahmet etse; hakikat bilgisini inkâr edenleri feci bir azaptan kim
kurtarır?" (A. Hulusi)
28 - Deki:
gördünüz mü? Allah beni ve beraberimdekileri helâk etse yahut bize merhamet
buyursa iki takdirde de kâfirleri elîm bir azâb dan kurtaracak kimdir? (Elmalı)
Kul eraeytum in ehlekeniyAllâhu ve men ma'ıye
ev rahımena de ki onlara hiç düşündünüz mü siz Allah beni ve benimle
beraber olanların ölümünü taktir etse ev rahımena, ya da bize rahmet etse.
Buna(Ya da bize rahmet edip dünya hayatımızı uzatsa. Ömür verse, yani öldürse
ve canımızı alsa cümlesini taktiri olarak şöyle tamamlayabiliriz; ikisi de
bizim için hayırdır ki tefsirlerimiz bu takdiri kullanarak cümleyi
tamamlamışlar. İkisi de bizim için hayırdır. Ki bu okuyuş aynı zamanda
sahabenin ve tabiinin, ünlü tefsir otoritelerinden de gelen bir anlama.
femen yüciyrulkafiriyne min 'azâbin eliym
fakat (söyler misiniz) siz ey kafirler acıklı bir azabın pençesinden sizi kim
kurtaracak. Yani acıklı bir azabın pençesinden kafirleri kim kurtaracak. Rabbim
bana ömür verse de bizim için fark etmez. Niye? De diyor onlara. Allah resulüne
doğrudan hitap. Neye fark etmez? Nihayetinde rabbimden gelen hoş geldi. Ondan
gelen hayırdır, ben O’ndan hayır diledim. Yaşamam hayırlıysa yaşatsın, yaşamam
hayırlı değilse emanetini alsın. Ama ya siz kafirler siz ne olacaksınız?
İnanmadığınız bir dünyaya gidiyorsunuz. Asıl siz kendinizi düşünsenize. Bu
ayetten zımni olarak açılım halinde bunu anlıyoruz.
İnkarcıların tek dünyası var,
mü’minlerin iki dünyası dolayısıyla kafirlerin hiçbir umutları yok, beklentileri
yok, ahiret hazırlıkları yok. Oraya herhangi bir şey hazırlamamışlar. Ne
yapacaklar, nasıl gidecekler, hangi yüzle gidecekler. Burada adeta tek dünyalı
aklı suçüstü yakalıyor rabbimiz. Yani siz düşünün.
Hani İmam Cafer’le bir inkarcı
münazaraya girmiş. İmam Cafer en sonunda ona demiş ki, kendi anladığı dilden
tabii bu münazarada cedel yapan muhatabına tamam demiş, tutalım ki senin
dediğin gibi, tek dünya var, ahiret yok. Ben ne kaybederim? Ben Allah’ın emrine
göre yaşamakla aslında ben bu dünyada da kazandım. Kötülük yapmadım, haksızlık yapmadım, zina
yapmadım, çalmadım, çırpmadım, içki içmedim. Aklıma bedenime, aileme, ehlime,
malıma, yani sadakat gösterdim. Bu benim dünyada da faydama. Bütün bunları
yapmak dünyada da bana getirisi olan şeyler.
Peki benim dediğim şeyler gibi
değilse ben bir şey kaybetmek. Ya senin dediğin gibi değilse, ya ahiret varsa
sen ne kaybedersin hiç düşündün mü. Hepsini. Dolayısıyla inkarcı kendi mantığı
açısından da tutarsız aslında.
{27. ayete geri dönüldü:
ve kıyle hâzelleziy küntüm Bihi tedde'un
gelmeyeceğini iddia edip durduğunuz gün bu gündür denilecek.
Kul eraeytum in ehlekeniyAllâhu ve men ma'ıye
ev rahımena, femen yüciyrulkafiriyne min 'azâbin eliym (28)}
29-) Kul "HU"verRahmânu amenna Bihi
ve 'aleyhi tevekkelna* feseta'lemune men hüve fiy dalâlin mubiyn;
De ki:
"O, Rahmân'dır; O'na hakikatimiz olarak iman ettik ve O'na tevekkül ettik!
Kimin apaçık yanlış düşünce içinde olduğunu yakında bileceksiniz!" (A.
Hulusi)
29 - Deki
o öyle Rahman, işte biz ona iman ettik ve ona dayanmaktayız, ileride sizler de
bileceksiniz ki o açık bir dalâl içinde bulunan kim? (Elmalı)
Kul "HU"verRahmânu amenna Bihi ve
'aleyhi tevekkelna de ki işte O Rahmandır, rahmeti sonsuz olandır.
O’na kayıtsız şartsız iman ettik biz ve 'aleyhi tevekkelna ve yalnızca O’na yaslandık,
O’na güvendik. feseta'lemune
men hüve fiy dalâlin mubiyn size gelince kimin apaçık bir sapıklıkta
olduğunu günü gelince kesinlikle öğreneceksiniz.
30-) Kul eraeytüm in asbeha mâüküm ğavren femen
ye'tiyküm Bimâin me'ıyn;
De ki:
"Bir düşünün! Eğer suyunuz çekilse, sizde kim kaynak açıp su (ilim) oluşturur?(A. Hulusi)
30 - De
ki: gördünüz mü? Sabaha kadar suyunuz bata kalırsa size bir âbı revan getirecek
kim?(Elmalı)
Kul eraeytüm in asbeha mâüküm ğavren femen
ye'tiyküm Bimâin me'ıyn de ki; mülk suresinin taç ayeti. Son ayeti
ve belki mucizevi bir ihbar olan müthiş ayeti geldi. De ki Hiç düşündünüz mü
siz ey insanlık. Ey muhatap, eğer suyunuz yer yüzünden tamamen çekilse, size
tertemiz kaynak sularını kim getirecek, kim çıkaracak.
Burada durun değerli Kur’an
dostları. Burada bir lahza durun. Bu ayetin indiğinde yer yüzünde su sıkıntısı
yoktu. Yer yüzü nüfusunun ne kadar olduğunu tahmin edebilirsiniz. Yer yüzünün
su kaynaklarının tehdit altında olmadığı bir dönemdi. Yer yüzünde şırıl şırıl
ırmakların, pırıl pırıl denizlerin olduğu bir dönemdi. Henüz teknoloji
kullanılmıyordu. Sanayileşme denizleri kirletmemişti, küresel ısınma yer
yüzünün sularını yok etmemişti. Yer yüzü kendi doğal çevrimi içinde Allah’ın
koyduğu yasalar çerçevesinde insanoğlunu kana kana suvarıyordu.
Fakat bir gün gelip de o günün
insanına denizlerin kirleneceğini söyleseniz hadi be oradan cevabını almaz
mıydınız. Bir gün gelip de yer yüzünde gürül gürül akan ırmakların tükeneceğini
söyleseniz sen deli misin cevabını almaz mıydınız.
İşte Bu vahyi gönderenin Allah
olduğunun şahitlerinden biri daha önümüzde. Bu gaybi bir ihbardır değerli
Kur’an dostları. Mucizevi bir haber vermedir bu gelecekten haber verme.
İnsanlık suyun tükeneceğini aklına dahi getirmez, denizin kirleneceğini
düşünemezdi bile. Ama o günlerde bile İslam’ın ürettiği bilginler, İslam’ın
ortaya çıkardığı, vahyin inşa ettiği kafalar, bir ırmak kenarında abdest alıyor
olsanız bile suyu israf etmeyin diyecekti. Sanki vahyin inşa ettiği kafa da
vahyin pırıltısını, nurunu görüyoruz biz burada. Sanki bu günleri görür gibi ve
şimdi bu ayet adeta kendini tepemize vura vura hissettiriyor.
Her gün küresel ısınma
felaketlerinin senaryosu yeniden yazılıyor. Buzlar eriyor, kutuplar eriyor ve
iklim ısınıyor, dünyada küresel ısınmanın getireceği felaketler artık senaryo
olmaktan çıkıp bir bir yaşanan bir drama dönüşüyor. Göller kuruyor, ırmaklar
kuruyor, su suyunu çekiyor ve şimdiden su savaşları başlamış bile. İnsanlık
belki de bir gün gelecek hovardaca kullandığı o su kaynakları yüzünden bir
bardak su için birbirinin boğazına üşüşecek ve belki o zaman anlayacak bu
ayeti, o zaman ruhunda duyacak bu ayeti. Suyun mucize olduğunu, suyun hayat
olduğunu, suyun canlı olduğunu o zaman anlayacak. Belki o zaman anlayacak
hayatında ilahi bir mucize olduğunu ve hepsinden öte 1400 yıl önce gelen vahyin
ta kendinden 1.400 yıl sonrasını nasıl haber verdiğinin mucizevi ihbarını o
zaman anlayacak. O zaman gelmezden önce anlayanlara ne mutlu. En azından onlar
ya rabbi biz anlamıştık ve dinlemiştik, ama dinletemedik deme mazeretine
sahipler. Rabbim vahyini dinleyenlerden, anlayanlardan kılsın. Rabbim gönül
suyumuzu kesmesin. Rabbim içimizi vahiysiz bir çöle döndürmesin.
[Ek bilgi; {Kaynakların önemi ve onların
kaynaklara yönelen yağmur sularıyla beslenmeleri, üç ayette vurgulanıyor. (bu
ayet ve) Zümer/21, Yasin/34. Bu mesele münasebetiyle Aristo’nun telakkileri
gibi Orta çağa hakim olan anlayışlar hatırlatılmaya değer. Onlara göre
kaynaklar yer altı gölleriyle besleniyordu.
Milli kır Su ve orman mühendisliği okulunda prof. Olan
M.R. Rémenléras Eneyelopedia Universalis’te ki “Hydrologié” makalesinde,
hidrolojinin belli başlı aşamalarını anlatır. Ve eski insanların, özellikle
orta doğuluların sulama alanında ki üstün çalışmalarını bildirir. Onlara
ampirizmin hakim olduğunu, o zamanın fikirlerinin yanlış anlayıştan
kaynaklandığını kaydeder. Ve devamla şöyle der. “Sırf felsefi telakkilerin,
yerlerini hidrolojik olayların objektif gözlemine dayanan araştırmalara
bırakması için Rönesansı (yaklaşık olarak 1400-1600 yılları arasında ki dönemi)
beklemek gerekecektir.”
Léonard de Vinci Aristonun fikirlerine karşı çıkar.
Bernard Palissy; Discours admirable de la nature des eaux et fontaines (Suların
hem tabii hem de sun’i çeşmelerin mahiyeti hakkında hayranlık verici nutuk)
adlı Paris’te 1570 de yayınladığı eserinde suyun dolaşımını, özellikle
kaynakların yağmur sularıyla beslendiğini söyleyerek doğru bir şekilde izah
eder.” (Maurıce Bucaılle-Kitab-ı Mukaddes Kuran ve bilim)}]
“Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil
alemiyn”
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan
Allah’a hamd’adır.
Mülk suresi (13-30) bölümünün sonu.
Mülk suresi (13-30) bölümünü BURADA
bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder